Foren Suche

  • Mizan ul İntizam Trcm(Mckoezdal)Datum16.11.2020 08:37
    Thema von Kurban im Forum Makale/Artikel/Anregun...

    Rahman ve rahim olan Allah'a hamd ve Rasülüne ve al ve ashabına salatu selam dan sonra...

    Bu kitabın adını "Şemsiye" diye isimlendirdim.
    İş bu Mizanul intizam namı kitabı maarif nazareti celilesinin ruhsat namesiyle matbayı amire de
    17 Receb/Sene 1305 de(yani 137 yıl önce) tabolunmuştur.
    Konusu "Kavaidi Mantıkıye" dir. Yani Mantık kaidelerini beyan eder.
    Bu kitabın Musannıfı:Seyid Ahmed issıdkı ibni Ali Burusevi
    Bu kitab da kullanılan lafızlar beyan da Şemse benzemektedir.Bu yüzden Şemsiye denmiştir.
    Ve bu kitabı
    1.Mükaddime
    2.3 Makale
    3.Bir Hatime ile tertib ettim.


    Mükaddime de iki Bahis vardır.
    1. Mahiyeti Mantık ve ona olan ihtiyac ve beyanı nedir?.
    ]İLİM ya Yalınız Tasavvur olur.
    Tasavvur:Yalın tasavvur demektir.
    Bu ise: Bir şeyin suretinin husulu akıl da olması demektir.
    Tasavvuru mutlak akılda hasıl olan bir şeydir.
    Maddeden sıyırılmış mankuş(nakişlenmiş) suretlerdir.Yada Aynadaki suretler gibidir.
    Madde deki suretlere ise malum denir.
    Yada hüküm ile beraber Tasavvur olur.
    İlim ya Tasavvur olur.Ya Tasdik olur.
    Burada Hüküm demek:
    Bir emrin diğer bir emre icab ve selb bakımından isnadı demektir.
    Bunların cümlesine Tasdik denir.
    Tasavvuratın üçüne de hükümle beraber Tasdik denir.
    Bunların mecmu bedihi olan bir şey değildir.Eğer hepsi bedihi olsaydı her eyi bilmemiz gerekirdi.
    Oysa bazılarını biliriz bazılarını bilemeyiz.Ve öğreniriz.
    Ve hepsi nazari de değildir.Eğer her ey nazari olsaydı devir ve teselsül gerekir.
    Devir demek:Bir şeyin başka aynı bir şeye bağlanması demektir.Burada Devir den takaddumi devirdir.
    Bu ise muhaldir.Burada bir şeyin kendi nefsine istilzamı gerekir bu ise muhaldir.
    Teselsül de ise ğayrı mütenahi bir şekilde bir çok emirlerin terettüb demektir.

    Bu yüzden belki bazı Tasavvurat bedihidir.
    Bazı Tasdikat bedihidir.Diğer bazı Tasavvurat ve tasdikat da nazaridir.
    Yani bazı nazar ve kesbe ihtiyac duyar.
    Bu kesb ve nazarsız akılda fikir ile hasıl olmaz.
    Bu fikir malum emirlerin tertibidir.
    Bu ise iktriran kaziye de Suğra ve kübradan oluşur.
    Yada kıyası istisnayi de şartiye ve istisnayi mugaddimenin tertibidir.
    Cinsden,arazı am ve fasıl mütekaddimine göre kavli şarihde hassa dan,Eam ve ehassın tertibidir.
    Burada UMUR dan murad vahidin ma fevkıdır.Kitabı mantık da zikri geçen karine ile..Müteacchirin müfred tarife cevaz verdiler.
    (Malum umurun tertibi Mechula teaddidir.)Tasdiki mechule yada tasavvuri mechule zihin teveccüh olsun diyedir.
    (Bu Tertib daima bir savab değildir)Burada savab Hak manasına değildir.
    Bu ise hükümün vakaya mutabakatı demektir.Bunun mukabili batıl demektir.
    Ama sahihin mukabili Fasid dir.Burada Savabın manası sahih dir.
    (Efkarının muktazasın da bazı ukelanın munakazası vardır.)
    Bunlardan biri:Bu alem muteğayyirdir.Muteğayyir olan ise kadim olamaz. gibi.
    Felsefecilerin diğer bazı kadiyye ise :Alem mutessire ihtiyacı yoktur.Mutessire ihtiyac duymayan ise kadimdir.gibi..
    (Belki muhakkak :bir insan farklı vakitler de kendi nefsine tenakuz halini yaşıyor.)
    (Bu durum da bedihat yani zaruriyatdan olan nazariyatın iktisabın yollarını tarif eden kanun ve kurallara ihtiyac belirmiştir.)
    Burada kasıd: sahih, fasid fikirleri ihata eden mantık kanunlarıdır.
    Böylee Mantık ilimi şöylece tarif edilmiş olur.
    Bu bir alet ilimidir ki
    kaideyi külliye yi içeren bir kanundur.
    Bu kurallara uymakla zihinimizi tefekkür deki isabetsizlik gibi hatadan koruruz.
    Mantık meselesinin hepsi bedihi değildir.Eğer hepsi bedihi olsaydı bu mantık ilimini öğrenmeye de ihtiyaç kalmazdı.
    Bu mantık illiminin meseleleri nin hepsi nazari de değildir.Eğer hepsi nazari olsaydı devir ve teselsül gerekirdi.Bu ise batıldır.
    (Belki bazısı bedihi ve diğer bazısı Nazaridir.Böylece bedehatden nazariler müstefad dır.
    El Bahsüssani/İkinci Bahis
    İkinci Bahis Mantığın mevzu dur.
    Bir ilimin mevzu,mizan olsun nahiv olsun farketmez.O ilimin avarızından bahseder.
    Ancak ya bil kül avarız olur.
    Kendi mahiyetini mulhak bir avarızdır. Teaccub gibi.
    Yada ona müsavi birine mulhak olan avarızdır.İnsana bakarak Dıhk gibi.
    Yada Eammın bir cüzüne mulhak avarız dır.Hayvanın in
    sana nisbeti gibi.
    Gerek tasdikat ve gerekse Tasavvurat olsun malumatdan Mantığın mevzu:
    Bu bir konudur ki bu mantık ilim sayesinde bizim mechulumuz olan tasavvurat ve tasdikata ulaşırız.
    Böylece Tasavvuru külliye ve yada cüziyeye yada zatiye ve arazziye
    yada Cins ve Fasıl ve hassa yahut araz ı amma olması bakımından bilgi sahibi oluruz.
    Tasdik bakımından da Tavakkufu garib:Bu tavakkufu zatidir.Bu ise malumatı tasdikıyyenin kazıyye yi hamliye yada şartıya olmasıdır.
    Yahud aksi kazıyye olmasıdır.Farketmez.yada Nakızı kazıyye olsun farketmez.
    yada tavakkufu baiyd olarak bilgi sahibi oluruz.
    Malumatı tasavuriyenin kazıyyelerin mevzuatı ve mahmulatı kazaya olmasına tevekkufu baid denir.
    Adet ile mucerrebdir ki;
    Tasavvura musil olan tasavvuri malumata gavli şarih denir.
    Zira Kavli şarih çoğu kere murekkebdir.
    Tasdika musıl olan tasdiki malumat bizi tasdiki meçhulumuz ulaştırdığından Hucct denir.
    Bu sebepten birincisi: tasavvurat ikincisine:tasdikata vadi bakımından mukadem olması vacib oldu.Vadi zikir demektir.
    Zira Tasavvur tasdika taban da mukaddemdir.
    Zira Her tasdik olunmuş olan yer de mahkumu aleyh olan tasavvurat vardır.Bu ise ya resmi,sadık bir emir yada zaten olsun böyledir.
    Mahkumu bih de böyledir,ister mahmul olsun hamliyat da olduğu gibi.
    İsterse taliyan olsun şartiyat da olduğu gibi.Burada Mahkumu bih her ikisinden de eam dır.
    (Hüküm ise)Yani Nisbetin beyne beyne tasavvuruna Hüküm tabir olundu.
    Zira Hüküm için nisbetin beyne beyne olması şartdır.
    Yukarda bahsedilen mahkum aleyh ile ilgili taksimatın nedeni
    şu üç illetdn birinin bilinmemesi durumunda söz konusu olur.Zira
    Bir şeyin vuku yada ademi vuku nun idrakı mumteni olduğundan yukarda anlatılanları bilmek gerekir..
    Zira tasavvuratı selase şartlardır.İdrak ise meşrut dur.
    Şartın intifası meşrutun da intifasını gerektirir.
    Zira şart meşrut dan daha eam dır.Namaz için abdestin luzumu gibi.

    Bu Risalenin makaleti Ula(birinci makalesi)
    (Mufredat ile ilgilidir.)

    Külliyatı Hams
    Kavli Şarih
    Bu dört nevileri
    Bazılarına göre makasıdı Tasavvurat dır.

    Makaleti ula da Dört Fasıl vardır.

    Birincisi Lafızlar ile ilgilidir.
    Yani lafızların manalara delaleti demektir.
    Burada delalet demek:Birini dilince diğerini de anlamak ve bilmek demektir.
    Lafızın manaya delalet vazı mutabakat ile tevessut eder.
    Eammın cüzüne delaletin de tazammun delaleti de dahildir.
    (İnsan denin ce insanın sadece Hayvana yahut yalınız natıka delaleti tazammuni bir delalet dir.
    İztırari lafzın vazı vasıtası ile mevzu leh manadan iltizami delalet çıkmış oldu.
    İnsanın ilim kabiliyeti yada kitabet sanatına delaleti gibi.
    (Burada ki delalet iltizami bir delalet dir.
    iltizami delalet de emri haricin bir hal üzere olması gerekir ki musemmanın tasavvurundan emri harıcin
    tasavvuru lazım gelir. Yoksa lafızdan emri haricin fehmi mümteni olurdu.
    Delaleti iltizamiye de emri haricin müsemmanın hariçce teahakkukundan emri hariicin teahakuku lazım gelmez.
    Her ne kadar haric de araların da mülazemet olmamasına rağmen ama nın (körlüğün)basar üzerine delaleti gibi. )
    Bilinmeli ki Mizaniyin delaleti iltizam da lüzumu zihniyi şart koştular.
    Üsul alimleri ise zihni iltizamı bu delalet de şart koşmadılar.
    Belki mutlak bir lüzum yani ister zihni isterse hariç deki lüzüm olsun yeterlidir,dediler.
    (Besait de olduğu gibi mutabakat tazammuni delaleti istilzam etmez.
    Oysa tazammuni delalet mutabakatı istilzam eder.
    Burada besait den maksad noktalar ve mücerredatlar gibi..
    Bunlar gerçek basiteler dir."ma la cüze leh" denir.
    (Delaleti iltizamiye ğayrı müteyakkındır.)Yani bu istilzam müsellem değildir.Belki memnudur.
    (Zira her mahiyet için zihni lüzum tasavvurundan emri haricin tasavvuru ğayrı malumdur.)
    (Denilir ki;Her bir mahiyetin tasavvuru o mahiyetin ğayrısı değildir.)(Bu söylenti memnudur.)
    (İşte bu sebebden tebeyyün etti ki Tazammuni delaletin ademi istilzamı demek istilzami delalet demektir.)
    Tazammun ve istilzam arasın da tahakkuk bakımından umum husus min veciih vardır.
    (Bu her iki delalaet ancak araların da mutabakat olursa mevcud olurlar.)
    (Zira tabi metbusuz olamaz.Burada her iki delalet mutabakata tabidir.Metbu mana ise mutabakatdır.)
    (Muabakat karinesile delalet eden burada maksuddur.Eğer bir cüz ile mananın cüzüne delaleti kasd edilirse,bu murekkebdir.
    (Ramiyil hıcareti, gibi)
    Eğer böyle olmazsa bu lafız müfred dir.Müfred bir lafızın tekbaşına kendinden bahis sahih olmaz.
    Zira bu müfred lafız bir edatdır,Yani edat müfreddir.tekbaşına bir manası yokdur.
    "Fi"ve "la" harfi gibi.
    Eğer bu müfred lafız haberiyeye salih olursa o zamanheyeti ile üç zamandan birine delaleti olur.
    O zaman da bu müfred (kelime olur.)

    Yahut üç zamandan birine delalet etmezse o zmandan bu müfred kelime isim dir.
    Katib ve darib lafızı gibi.
    Bu takdir de bu lafızın manası yada bir çok manaları olur.
    Eğer birincisi gibi yani bir manası olursa buna alem isim denir.Zeyid Ali gibi.
    Eğer muşahhas ve muayyen bir manaya delalet etmezse "fi"harfi gibi.
    Buna külli isim denir.
    Bu takdir de haric de ve zihin de efradı mustevidir.
    İnsan ve Güneş lafzı gibi.
    Eğer bu lafızın manası bazısı bazısına tercih edilirse ona müşkil ve müşekkek küllidenir.
    (Vücud deinilince hem vacib hem de mümkin vücud a delalet eder.Ehli hak indin de vücud ekseri vacib vücud ile anlaşılır.
    Eğer kelimenin birden çok manası olursa,bu manaların arasında vazı müstevi ise Buna Müşterek mana denir.
    "Ayın" lafızı gibi.
    Bu kelime hem zeheb hem de basar manasına gelir.
    Eğer böyle seviye olmazda manalardan biri tercih edilmişolursa,sonradan başka bir manaya(yani ikinci manaya) nakil olursa
    Bu durumda birinci vazı manayı terk edip orffen ikinci mana tercih edilirse buna Orfi menkul bir isim denir.
    Yada orfen ve adeten menkul isim denir.
    (Eğer bu nakil nakli am olursa yani nakil ğayrı muayyen ise "dabbe" gibi ..
    (Yada menkulu şeri ile yani nakil şeri ise .Salat ve savm gibi)
    Zira salat önceleri dua manasına sonraları efali ve erkanı ile meşru kılınan namaz manasına gelir.
    Eğer nakil orfi has ise buna istılahi nakil denir.
    (Nuhat(kramer) ve nizar(mantık) istilahatı ve diğerleri gibi..
    Örnek:
    Fiil ilk mana olarak iş yapmaya denir
    Saniyen bu lafız nahiv istilahatında bir manaya denir ki üç zamandan birine delalet eder.
    Eğer o manayı evvelde ki vazı manayı sanide mevzu bakımından terk edilmemişse buna manayı hakikat denir.
    Eğer bu manayı evvel terk edilmişse buna Mecazi mana denir.
    Esed kelimesi bir hayvan ın adıyken racülü şüca da kullanılması ikinci amanaya nakil oluduğundan ilk mana terk edilmiş bu sebepten
    Manayı mecaz odu.
    Bunca müfred kelamın taksimatı yani;Mengulu orfi ve ve şerif taksimatlar nahiv ilimine göredir.
    Mizanı mantık da ise hakikat ve mecaz manalar sadece isime mahsus değildir.Hem fiil ve hem harf de de olur.
    (Her bir müfed lafızdır ki )(diğer bir lafza nisbetle onun muradifidir.)Mana bakımından lafızların aralarında tevafukluk var.)
    (Yada iki lafız bir diğerine mana b akımından mubayin olur.)
    (mürekkeb lafız ise ya Tam olurki muahtabı o lafız üzerine sükut sahih olur.)
    (ya da ğayrı Tam olur ki bu tam mananın tam tersi dir.)
    Mefhumu mana itibarıyla ya sıdka ve kizibe ihtimale olur yada olmaz.
    (eğer kizibe ve sıdka ihtimali olumazsa buna murekkebi tam denir.
    Eğer kizibe ve manaya ihtimali olursa,Buna Haber denir.
    Kizib ve sıdıka ihtimal olmayan ise murekkebi tam ve inşai dir.
    Eğer filin evleviyet ile talebi istila manasıyla delalet ediyorsa buna EMİr denir.
    Örnek:Darebte ente de ente failin ente(mütekellim) olduğunu tekid için gelmiştir.
    Fiilin delaleti veliyye ile özel mana olursa buna süal ve dua denir.
    Tesavat ile bir delalet olursa buna iltimas denir.
    Eğer delaleti evleviyetle olmazsa buna Tenbih denir.)
    Burada temenni ,terecci ve nida da dahildir.)
    Mürekkeb kelime eğer ğayrı tam olursa ve cüzi sani cüzü evvele takyid bir mana ise buna Takyidi denir.Hayvanı natık gibi.
    Değilse Ğayri takyidi denir.
    (Edat ve isim den murekkeb bir kelime gibi..Er racul gibi.."er" edat dır racül de ayrı bir kelime dir..bir kayıd yokdur..
    (Yada bir kelime ve bir edatdan mürekkeb kelime olur.Kateb tu gibi..
    Buarada keteb ve tu bir kelime ve bir edatdan mürekkeb kelimedir.

    El Faslussani(İkinci Bölüm)
    Meaniyi Müfred
    Birinci Fasıl Meaniyi Müfred(Müfred kelimenin Manaları)üzerinedir.
    Her mefhum (yani akılda anlaşılan şeyler)
    Ya cüzü hakiki dir.Eğer mefhumun tasavvuru vukuunda olan şirketden bir engel teşkil ederse..
    Ya da Külli olur.Eğer Vukuundaki bu şirkete bir mani olmazsa, külli olur..
    Bu her ikisine de yani külli ve cüziye delalet eden lafıza ise külli ve cüzi lafız denir.
    Küllinin ya mahiyetinin altında cüzi efradı olur.
    Yada külli mana bu cüzi manaların mahiyetine dahil olur.
    Yada cüziyatın mahiyeti mananın haricinde olur.
    Birincisi :Yani tamamı mahiyetin tahtında cüziyat olursa buna nevi hakiki denir.
    İster muteaddidi eşhas olsun yada ğayrı müteaddidi eşhas olsun.
    Müteaddidi eşhasın haricde şahısları müteaddid olur.
    Mahuvenin cevabın da şirket ve hususiyet hasebiyle magul olur.İnsan lafzı gibi cüziyatı haric de müteaddid bir ladfızdır.
    Yada ğayrı muteaddidi eşhas olur.Burada bir şahıs a munhasır olur.
    Hususiyeti mahza hasebiyle mahuvenin cevabın da magul olur.Şems kelimesi gibi.
    Nevi hakiki ise ya hariç de olan bir in yada mahuvenin cevabında hakikatleri muttefik birden fazla üzerine magul(cevabi söz) olur.
    Eğer ikincisi olursa yani bir den fazla hakikatler üzerine magul olursa;
    Cüziyatın mahiyetin de mahiyeti müşterek,ve nevi aher olursa aralarında bir müşterek olmaz.
    Tamamı cüzün nevi aher ile mahiyetler arasın da müşterek olursa mahza şirket hasebiyle mahuvenin cevabın da magul olur.
    O zaman da buna CİNS isimlendirilir.
    Zira hem ağyar ve hem de efradına mutenavildir.
    Bir çok alimler bunu Mahuvenin cevabın da hakikatları muhtelif bir çok neviler üzerine külli maguldur. Diye resim ettiler.
    Ya Cinsi garib olur:
    İnsan nedir mahuve sorusuna ,insan Hayvandır magulu gibi.
    ortak efradı cins bazısı ndan magul olur.İnsan ve feresin Hayvanat da müşterek olması gibi.
    (İnsan Ve Ferese nisbetle Hayvan demek gibi.)

    Ya da Cinsi Baiyd olur:

    Mahuvenin cebabın da süal olunanın ğayrısıyla cevab olur.Buna doğrusu iki cevab verilir.
    Eğer bir mertebe cinsi baiyd ise.
    İnsana nisbetle cismi nami demek gibi..
    İki mertebe baiyd olursa cevab üç olur.
    Cisim nedir sorusuna Daş,İnsan ve feres cevabı gibi..
    Cevab Dört de olur,üç mertebe cinsi baiyd olursa.
    Cevher nedir sorusuna verilen cevap da;Hayvan,cismi tam,cisim,ve cevher denir.
    Sen buna diğer örnekleri kıyas et...
    Külli sani nin yani cüziyatda dahil olan külli müşterek mana olmaz eğer tamamı cüz ile aher arasında müştereklik varsa.Yada aralarında müsavat varsa.
    Her hassas varlık hayvan demek gibi.
    Eğer böyle olmazsa;ve mahiyet ile aher mana arasın da müşterek olur.
    İnsan ve ağaçlar arasında müşterek mana hisssiyat gibi.
    Bu neviye nazaran nevi aher ile araların da tamamı müşterek olması caiz olmaz.Zira mukader olan bunun tersidir.a teselsül de olmaz,
    Belki bazısıdır.Yani bazı tamamı müştereki dir.
    Burada müsavi bazı müşterek manalarda nihayet bulur.İşte o zaman baz a Faslı Cins adı verilir.
    Yada bazısı (Faslı cins)hassas hayvanın faslı hayvan olduğu gibi(olur)Bu durumda nasıl olur da bazı cüz, cins de müşarik den olan mahiyeti temyiz eder.
    Hayvan da olmakta natık ul insan olma bakımından feres den ayrıldığı gibi..
    Bu cüz yada Fasıl olur..Buna da Resim diye cumhura göre isimlendirilir.
    Eyyu şeyin huve fi cevherihi(Cevherinde bu nedir sorusuna cevap da bir şeye ihtimali olan külli fasıl olur.)
    Bu durum da yani fasıl resim olabilidiğine göre iki mütesavi iki emri külliden mürekkeb olur yada
    umuru külliyatı mütesaviyat olursa,bunlardan her biri tümünün hakikat manası için Fasıl olur.
    Zira Vücud da hakikat mananın müşareketin den hakikat her biri temyiz edilir.
    Müşarik manasından nevi için mümeyyiz olan Fasıl ,cinsi garib olur.Eğer cinsi garibin den temyiz olursa İnsan için Natık gibi.
    Cinsi baidinden müşareketinden temyiz oursa Faslı baid olur.İnsan için Hassas gibi..
    Üçüncüsü:
    Cüziyatın mahiyetinden haric olan küllinin infikakı mümteni ise Arazı lazım olur.
    Eğer mümteni olmazsa arazı mufarık olur.
    Özetle:Mahiyetden haric külli ya arazı lazım olur yada arazı mufarık olur.
    Arazı lazım Habeşi için sevad arazı lazımdır.Burada araz vücud için lazımdır.
    Bu luzum mahiyet için oursa insanın mahiyeti hakkında teaccub etmek gibi..Zira insanın künhünü bilmek imkansızdır.
    Bu ise ya beyyin mübeyyin olur.
    Yani melzumun tasavvurunda lazımın tasavvuru gerekir.Bu tasavvur zihin de lazım ve melzum arasında yeterli olur.

    Burada AC=AB açıları toplamı 180 derece
    -120 derece=60 derece olan açılar da ve çok açılı düz ve dik çizgiler açısında ayrıca da Bürhanı süllemi hendesi üçgenin de
    ve Altı açılı üçgende buraya örnek verilmiştir..ltf..bu üçgen şekillerine bakınız.Galeri de bu gösterilmiştir.

    Zira da kaim zaviyeye müselles için mefuza selasenin zaviyeleri müsavi olur.
    Bu müsellesin mahiyetine lazımdır.Bu burhanı süllemi cüzlerinden olduğu malumdur.Bu her kaim zaviye de
    böyledir.Her kaim zaviye de ve müsellesden her birinde Bürhanı süllemi cüzü ile bilinen ise müsellesin mahiyetin de lazımdır.
    Burada bilinen şekli evvel netice verir.Mefruza üç açı eğerkaimelerin açılarına aşit olur bu zaten müselesin mahiyetine lazımdır.
    Ve bu matlub olandır.Şekli evvel Yani Açıları 180-120=60 derece olan eşkenar açılı üçgen bilinmeden diğerlerini şerh de müretteb bir kyas gerekir.
    ANla.Bu şık da kıyası mutearif Bu fen de biraz bilgi ve tecrübesi olana gizli değildir.
    Zhinde ouşan lazım ve melzumun arasında olan müsavat Erba(dört sayısının lüzumu gibi bir inkısamdır.
    Dördün her parçası müsavi olması zihin de beyyin dir, bilinir.
    Bir de ğayrı beyyin olur bu lüzum..
    Lazım ve melzum arasında ki lüzumu zihni ile lüzüma ihtiyac duyar.Ama müsavatı ortaya(vasta)dır.
    Müsellese kaim olan cizgiler için olan zaviyelerin müsavatı gibi..
    Bu konu da da yukardaki üçgenlerin örnekleri geçerlidir.
    (Ve denir ki; Bu lazım ve melzum arasındaki lüzum un beyyin olması aralarındaki tasavvurdan dolayıdır.
    Birinin tasavvurundan diğerinin tasavvuru luzumu beyyin dir,demek oluyor.
    Birincisine yani manası itibarıyla bu luzumun beyyin olanı daha eam yanu umumidir.
    Arazı Müfarık ise;
    iki kısımdır
    1.Seriuzzeval olur.
    Dehşet ve hayretden oluşan humra(ızargınlık) gibi..
    Korkudan saralmışlık gibi..
    Bunlara süratle zail olan sıfatlardır.
    2.Bati uzzaval olur.Şeyb ve şebab gibi..İhtiyarlı ve Gençlik gibi
    Bu her arazı lazım ve mufarıkların her bireri ya bir efradı hakikate mahsus olur ya da omaz.
    Bu ise ya Hasse olur,Eğer Efradi bir hakikate mahsus olur ise.
    İnsan için bil kuvvet ve bil fiil dıhk(gülmek)gibi..
    Yada Arazı am olur;Efradi bir hakikate mahsus olmazsa..
    İnsan ve hayvan için bil kuvve ve bil fiil maşii(yürümek)gibi..
    Hassa ise şöyle resmedilir.
    Yalınız bir hakikatın tahtında efradına mahsus,
    ve mahmul olan magulu küliye dir.
    Ve gavli araziyedir.Fasıl ve cins ve nevi gibi değildir.
    Arazı Am nedir?
    Arazı am:Bir ve daha fazla hakikatlerin efradına mahmul külli bir maguldür(sözdür)
    Buda Gavli Arazidir.
    KÜLLİYAT BEŞ KISMA AYRILIR.
    1.Nevi:
    2.Cins:
    3.Fasıl:
    4.Hassa:
    5Arazı am dır.
    [b]
    El Fasussani(İkinci Fasıl)

    Konu: Mebahisi Külliye ve cüziye dir.
    Elfaz ve cüziye i faslı salisin beş kısmı vardır.
    1.Bahis:
    Küllidir ki efradı itibarıyla haric(ayan da) de mümteni ül vücud olur.
    Lafızın nefsi itibarıyla mümteni değildir.
    Yani mefhumu lafzı külli bazen de zihin de mümteni olur.
    Şeriki barinin isimi az ve nadir oldu"şerikil bari ız ismuhu" demek gibi..
    2.Bazen de mümkinül vücud olur.,Ancak haric de mevcüd değildir.
    Anka (kuşu) gibi..
    3.Bazen de sadece bir örneği mevcüd olan vücud olur.kendisin den başkaca varlığı mümtenidir.
    Bari teala nın varlığı gibi..
    Ya da kendisinden başkasının varlığı mümteni olmaz..Şems (Güneş)gibi..
    Külli mevcüdü olan bazen çokca olur.Yada mütenahi olur.Yedi kevkebi(dokuz ) seyyare gibi..
    Yada Ğeyrı mütenahi olur.Nefsi natıka gibi.
    2.Mebhasi Sani:
    Biz hayvana hayvan dediğimiz de külli bir ifade dir.
    Üç emir de müteala edilir.
    1.Külli bir ifade dir.Külli tabiatından bahsedr.
    2.Mürekkeb ifade dir.
    birinci de Mahiyeti itibarıyla külli bir ifade etmiş oluruz.
    İkinci de de mantık bakımından bir külli ifade dir.
    3.Külli ve akli bir ifade dir.
    Belki tahakkuku mümkin olmaz.
    Külli tabi ise haric de mevcüddur.
    Zira külli tabi mevcud hayvanın bir cüzüdür.Zeyid hayvanın bir cüzü Hayvanı natık dır.
    külli tabi hariç de mevcuddur.Tabi külli olan da haric de mevcüdun bir cüzüdür.
    Mantiki ve akli külliy olanlar ise
    Bunların vücudiyetin de hılaf vardır.
    Burada nazar mantıkdan haricdir.
    Zira bunların vücudiyeti ilahi hikmetler bahsine girer.
    3.Kısım olan mütesavi külliyat dır.
    diğerinin sadık olduğu efrada küllilerin her bireri de sadık olur.
    İnsan ve natık gibi.
    Her insan natıkdır ve her natık insan dır.
    Küllilerin arasın da umum husus mutlak vardır.
    Eğer diğerinin sadık oluğu yerde bunların her bireri de sadık olursa..Ama aksi olmaz.
    Hayvan ve insan gibi..
    Her insan hayvandır ve her hayvan insan değildir.
    Küllilerin arasın da umum husus min vecih vardır.
    Eğer yalınız ca diğerinin sadık olduğunun bazısına sadık olan külliler olur ise ...
    Hayvan ve ebyaz gibi..Her hayvan ebyaz değildir.bazı hayvan ebyaz ve baı hayvan ebyaz dır.
    Mütebayin külliler olur..
    Eğer diğerinin sadık olduğu efrada sadık olmaz. sa..
    İnsan ve feres demek gibi..
    Mütesavi külliyelerin nakizı da mütesavi olur.
    Eğer böyle olmazsa külliyeden her birinin kizb olan diğerini doğrular..
    Doğrularda diğerinin yalanladığını beriki doğrular.
    Bu ise muhaldir.
    İnsan ve natı gibi..
    Külilerden eammın nakizi mutlakan ahassın nakizından mutlakan daha ehas dır.
    Böyle olunca
    Eammın nakizi efradın üzerine sadık olan üzerine nakizi külli ehass sadık olur.
    Bunun aksi doğru değildir.
    Burada Akis den maksad Loğavi dir Mantıkı akis değil zira mantıkı akis caiz olur.
    Birincinin doğtu olmasına gelince yan;
    Şu sözümüzün sıdkı gibi:
    Hayvan olmayan da insan değildir gibi..
    Eğer bu sözümüz doğru olmasa,nakizi doğru olur dur.Bazı insan hayvan olmayan da insan değildir,doğru olurdu.
    Eğer mezkur olan misal de nakiz olsa,aynı ahas eammın nakizi nin sadık olduğu nun bazısı üzerine doğru olurdu.
    Zira nefinin nefyi isbat demektir.
    Bu durumda Bazı hayvan olmayan da insan dır..demiş olursunuz.
    Bu durum eam olmadan ehassın sıdknı müstelzimdir.Bu ise eammın olmadığı durumda muhaldir.
    İkinciye gelince:
    Örnek:Her insan olmayan hayvan da olmaz değildir.Sözünün doğruluğu:
    Zira
    Eğer bu doğru olmazsa,
    Ehassın nakizinin üzerine doğruladığı bütün efradının üzerine eammın nakizi doğru olurdu.
    Bu ise yani;Her insan olmayan hayvan da olmaz.nın sıdkı..
    Eammın sıdkı olan efradına ehassın sıdkını müstelzim olurdu.
    kudemaya göre.Aynul eam nakizin aksi ile olur.
    Bu ise muhaldir.
    Bu külliler tebayünü cüzi ile mütebayin olan küllilerin nakizi our.
    Zira bu nakizleri Bir şey üzerineir(La şey vela Vücud gibi bir şeye) asla sadık olan şeyler değildir.
    Zira aralarında tebayünü külli vardır.
    Bu durum da tebayünü cüzi katan tehakkuk etmez.
    Eğer bu nakizler birlikte bir şeye doğru olsaaraların da tebayünü olur.
    Mütebayinlerden biri diğerine ancak nakizi olur.İnsan ve Feres gibi.
    Tebeyünü cüzi cezmen lazimdır.

    Dördüncü Mebhas:

    Üçüncü fasıldan nevi muayene ve hasse olan lafızlar Cüzi olur.
    Mutlak cüzi mezkur manaya denildiği gibi.
    Buna Cüzi Hakiki isimi verilir.
    Bu Cüzi mana;
    Her eam mın altın da münderic olan cüzlerine itlak olunur.
    Birkısmına da Cüzi izafi isimi verilir.
    bunu Mertebesi Dörddür.
    1.Nevileri umumi olur.Nevi ali de denir
    "Cisim" demek gibi.
    cismi nami,ve hayvan ve insan dan daha umumidir.
    2.Nevi ehas olur.Yani ehassul enva olur.
    Bu ise "İnsan "gibi nevi safildir.
    Buna Nevül enva de denir.
    3.Aliden ehas,safilden eam olur.
    Buna Nevi mutevassıt denir.
    Hayvan ve cismi nami gibi..
    Bunların hepsi insandan daha umumi,cisimden daha hususidir.
    4.Bunların hepsine(nevi ali ve sefil)den mübayin olur.
    Buna ise müfred nevi denir.
    Eğer biz cevherin akıl için cins olduğunu söylersek.
    Eğer akıl nevidir dersek Bunun altın da eşhas vardır ki bunlar ukulu aşere dir.
    Bu durumda neviden daha eam değildir.

    Ecnası(cinslerin)mertebesi de Dört dür.
    Lakin cevher gibi meratibi ecnasdandır.Buna da Cinsul ecnas denir.
    Cinsi safil denmez.Hayvan gibi.
    Cinsi mutevassıta örnek:Cismi nami ve Cisim gibi.
    Cinsi Müfede örnek Akıl..
    Eğer cevher akıl için bir cins değildir dersek..

    Nevi İzafi:
    Nevi hakiki Nevi izafi olmadan araların da umum husus min vecih mutlak yokdur.belki her birerleri diğerlerinden daha eam dır.
    Hakayıkı basitalar gibi..Akıl,Nefis ve natıka gibi..her birerinin nevi safile sıdkı mevcud dur.
    Bunlar envayı hakikatler dir.Enavayı izafiyetlerden değildir.
    Mahuve nin cevabın da cüzü magul eğer mutabakat ile mezkur olursa Mahuvenin tarikında vaki olan cüzü magul denir.

    İnsan nedir sorusuna cevaben:
    Hayvanı natık demek gibi.
    Eğer cüzü magul tazammun ile mezkur olursa,buna Tazammun denir..
    Cismi nami nedir yada cismi hassas ve müteharrik nedir sorusuna Hayvan demek giibi.
    Cinsi Ali;en yüksek cins demektir.
    Fasıl olması caizdir.
    Fasıl demek müsavi iki emirden mürekkeb olur.
    Bu cinsin taksimleri vardır.
    Bu sebebepten Cevher ya mürekeb olur yada cevheri mücerred olur.
    Mücerred cevher akıl ve nefis gibi..
    Yada Nevi safil olur.
    Ondan daha aşağıda bir varlık yoktur. Nevi insan gibi..
    Nevi safilin faslı olur.Natık insan gibi..
    Yada faslı olmaz.
    Nevi safil fasıl olur.Zira ondan onun tahtında nevi değil şahıslar vardır.
    Bu sebepten taksim edilmezler..
    Ecnas ve enva bakımından mUtevassıtlar
    Hem taksim olunanhem de temyiz eden fasılları vardır.
    Her bir fasıl ki aliye kaim dir saifile de kaimdir.
    Ama aksi olmaz.Yani saifile kayım olan alisi de olmaz.
    Her bir safile taksim olan aliye de taksim olur.Aksi küllisi geçerli olmaz.Nahik sahil ve insan örneği gibi
    Faslı Rabi(Dördüncü Fasıl)
    Tarifat(tariflerin)beyanatı hakkın da dır.
    Kavli Şarih olan (Muarraf)yani bir şeye muarraf olan demek
    malum umurun tertibiolan fikirler ya da mechulun elde edilmesin de tahsil olan emirler ve fikirlerdir.
    (O şeyin tasavvurunu istilzam eder. Yada O şeyi diğerlerinden temyiz eder.Buna Tarif dnir.
    (tarif edilen şeyi nefsi tarif olması caiz değildir.
    Zira bu durumda tarif den önce bilinen ile tarif etmiş olunur.
    Bir şey kendisinden önce bilinemez.
    Tarif muraf dan daha umum olamaz.Daha umu bir tarifle anlatılamaz.
    Zira ifadeyi tarif de eammın kusuru vardır.
    Tarifin murafdan daha ehas olması da caiz olmaz.
    Zira tarif edilenden daha gizli olmuş olur.
    Tarif edilen muraf umum ve husus da murafın mahiyeti için müsavidir.
    Bu tarife Haddi tam denir.
    Haddi Tam:Cinsi garib ve faslı garibinden oluşur.
    Faslı garibinden oluşan yada faslı garib ve cinsi baidindn Tarifi ise Haddi Nakıs dır.
    Resmi Tam:
    Tarif cinsi garibinden ve hassa sından olursa resmi tam dır.
    Resmi Nakıs:
    Bu tarif sadece hassasından olursa..
    Yada cinsi baidi ve hassasından tarif edilir.Cinsi baid,Cismi natık ile insanı tarif gibi..
    Bu tarifler de bilinen e denk bir tarif den kaçınmak gerek.
    Hareket ti sükün olmayan diye tarif gibi.
    Zevc ferd değildir demek gibi..
    Tarifde bilinmeyen ile tarif den de kaçınmak gerek.
    Devir gerektirdiği için bir şey kendisiyle de tarif edilmez.
    Devir iki kısımdır:
    1.Devri Tekaddumi.
    Devri Maiyet.
    Devri Maiyet caiz dir.
    Husulünden önce husulu ile olur ki bu batıldır.Zamaniye bakımından maiyyet den ibaret
    olan kısım ise caizdir.Batıl değildir.
    Bu devir ister bir mertebe de isterse birden çok mertebede ittifak ile olsun.farketmez.
    Devir olanlar arasın da müşabehet ve ittifak vardır.Heyeti şecat de racül ile esed arasında ki müşabehet gibi..

    Birden fazla mertebe d müşabehet de devir'e örnek:
    Bir bakıma gizli bir devir oluyor demektir.
    İkiyi tarif ederken;İki bir çift (zevc)dir.Zevc ise mütesavi olan iki demektir.
    Mütesaviler ise biri diğerine eşit demektir.Sonra da "mütesavi iki şeye "isnan" denir,demek gibi..
    Yani İsneyni bilmek için Zevc nedemek bilmek gerekti.Zevc i bilmek için mütesaviyi bilmek gerekti.
    Mütesaviyi bilmek te bir şey nedir bilmek gerekti..Onun da bilinmesine ikiyi bilmek gerek..
    Burada manası bilinmeyen ve ğarib elfazı kullanmamak gerekir.Yoksa kıyasda anlam ve delalet omaz.
    Sami için bilinmeyen bir tarif ağarazı bakımından bir anlamı yoktur.

    El Magaletüssaniye(İkinci Makale)
    Kazıyeler ve hükümlerin ahvalini beyan hakın da..
    Bu bölüm bir
    Mükaddime ve
    üç fasıl dan ibaretdir.
    Mükaddime de bazı tarifler ve ahkam ile ilgili bilgiler vardır.
    Kazıye nedir?
    Ve aksamı..
    Kazıye:Bu bir kavil dir ki söyleyene kavli sadık veya kazib demek mümkün olur.
    Kazıye yi Hamliye :
    Hamliye bir kazıyedir ki iki bil fiil ve bil kuvveh müfred tarafları olur.
    Zeydün huve alimn Ve zeydun huve leyse bi alimin.gibi..
    Kazıyeyi Şartiye olur.
    İki farklı müfred olmaz birbirlerine bağımlı olur..
    Bu ise Şartıyeyi muttasile yada Munfasile olur.
    Ş.Muttasile:
    Bir kazıyenin sıdkı diğer bişr kazıyenin sıdkına bağlıdır.
    Eğer bu insan ise bu da hayvandır..demek gibi..
    Yada Eğer bu insan değilse bu cemad dır..demek gibi..
    Ş.Munfasıla ise:
    Kizib ve sıdık da beraberce yada yalınız birin de binefsihi kazıyeler arasın da tenafi vardır.
    Bu aded ya tekdir yada cift dir sözümüz gibi.
    Bu insan hem katib hem de esved olur olmaz. gibi..

    Faslı Evvel:
    1.Hamliye:
    Burada Dört Bahis vardır.
    1.Bahis
    Burada bahis Eczayı Hamliyedir.
    Ve Envayı Hamliyenin kısımlarıdır.
    Hamliye kazıyesi üç cüzden mürekkebdir.
    1.Mahkumu aleyh
    Buna Mavzu da denir.
    2.Mahkumu bih:buna Mahmul denir.
    3.Bu ikisi arasındaki rabıta olan lafızlar dır.
    Buna vazı da denir.
    "Zeydun huve alimun gibi.."
    Bunlaraın hepsi aynı zamanda bir kazıyye de denir.
    Bu Kazıyye 3 dür..
    mevzu olan lafız..mahmul olan lafız,ve rabıta olan lafız diye..
    Bazı lüğat de bu rabıta hazif olur.öyle kullanılır.
    Zira manasını saimin(dinleyicinin) şuuru .vardır..gerek görmez..
    Kazıyeyi Mucibe:
    Bu araların daki nisbet eğer mevzu mahmuldür demek sahih olursa bu kazıye kazıyeyi mucibedir.
    El insanu Hayvanu demek gibi.
    Kaıyeyi Salibe:
    Eğer aralarındaki nisbet ile mevzu mahmul değildir demek sahih olursa..buna kazıyeyi salibe denir.
    El insanu Leyse bi hacer demek gibi..
    Kazıyeyi Hamliye mahsuse olru
    Kazıyenin mahmülü şahsı muayyene ,yani mavzu hamliye cüzi hakiki olursa buna mahsuseyi şahsiye denir.
    "Zeydun Katibun" demek gibi..
    Eğer mevzuyu hamliye külli olursa,buna delalet eden lafza SUR denir.Zira aralarında üzerine hüküm sadık olan
    mevzu ve cüzlerinin efradının kemmiti vardır.
    Bu durum da hamliyeye mahsura yı musevvere denir.
    Hamliyeyi mahsure dört kısımdır.
    1.Külli olur,eğer hüküm efradı hamliyenin tümüne şamil olursa..Buna sureyi mucebeyi hamliye denir.
    Bunun kelimesi"Küllün"dür.
    Küllü narin hareh demek gibi..yani her ateş yakıcıdır..demek gibi..
    Yada Salibe ve sureyi mucibeyi külliyeyi hamliye olur:
    Kelimeleri;"Laşeye vela Vahid" dir.

    Laşeye vela vahidun minel insani bi hımarin..yani insandan hiçbiri ve hiçbir şeyi taş değildir demek gibi.
    Burada hüküm bazı efrad üzerinedir.Buna Cüziye denir.
    Bu cüziye ise ya mücibe ve süre olur..Sureleri de "Baz ve vahid" kelimeleri olur.
    "bazul hayvani insanun yada vahun minel hayvani insanun demek gibi."Zira burada bazı insanı hasir ile
    buna tahsir etmek ğayrı muteberdir.aksi ise bazı insan
    hayvan değildir demek olur.
    Bahsi Sani(Mahsuratın Tahkiki konusun da dır.)
    Küllü C B dir demek gibi..
    Bu bazen bi "hasebil hakikat" olarak kullanılır.
    Bu sözün manası mucibeyi külliyeyi hakikatı;
    her nezaman C varlığını düşünsek,yani C nin efradı mümkine den olduğu halde
    Be de var olduğu müddetce efradı mümkineden olacaktır.
    (Yani "C" melzum olduğu müddetce "o" be için de melzumdur.
    Ve Her C Be dir..sözümüz,Bazen de bi hasebil haric kullanılır.
    Hissi müşterek (havası hamse)ve hayal ve vehimler gibi..
    Allame Taftezani;ye göre Hariç demek beş duyu ile idrakı mümkün olanlar demektir.
    Mucibeyi külliye yi haricenin tarifin de:
    Haric de her "c"ister hükümün öncesi ve sonrası ve şimdiki haliyle olsun,"b" dir.

    MEBDE-ÜL CÜDÜL..................MEBDE-ÜL CÜDÜL
    1.Mücibeyi küliyeyi hakikah...Salibeyi külliyeyi hakikah...Mücibeyi cüziyeyi hakika...Salibeyi cüziyeyi hakika..
    .Mücibeyi külliyeyi hariciye...Salibeyi külliyeyi hariciye..Mücibeyi cüziyeyi hariciye..

    2.Salibeyi külliyeyi hakikah....Mücibeyi cüziyeyi hakika...Salibeyi cüziye yi hakika..Mücibeyi külliye yi hariciye.
    .Salibeyi külliyeyi hariciye....Mücibeyi cüziyeyi Hariciyeye.. Salibeyi cüziyeyi hariciye..

    3.Mücibeyi cüziyeyi hakika.....Salibeyi cüziyeyi hakika..Mücibeyi külliyeyi hariciye...Salibeyi külliyeyi haricye
    Mücibeyi cüziye haricye...

    4.Salibeyi cüziyeyi hakika......Mücibeyi külliyeyi haricye..Salibeyi külliye Haricye..Mücibeyi cüziyeyi hariciye

    Salibeyi cüziye yi Haricye
    5.Mücibeyi külliyeyi hariciye..Salibeyi külliyeyi haricye..Mücibeyi Cüziye Hariciye...Salibeyi Cüziye

    6.Salibeyi Külliye yi Haricye....Mücibeyi cüziyeyyi Haricye...Salibeyi Cüziye yi Haricye

    Müntehal Cüdul.....

    El Bahsuüssalisü(Üçüncü Bahis)
    Kazıyeyi Madule Nedir..?
    Tahsil ve Udul un Beyanı hakkın da dır.
    Bu ise madule ve muhassala de dir.
    a.Eğer harfi selb mavzu dan bir cüz olursa..Ellahi cemaden gibi..
    b.Mahmul den bir cüz olursa..El cemadu la alem..gibi..
    c.Hem mavzu hem de mahmulden bir cüz olursa....Ellahi la alem..
    Bu durumda kazıyeyi madule denir..mücibe olsun gerek salibe olsun..
    Eğer harfi selb bunlardan hiçbirinin cüzü olmazsa bu kazıyeyi hamliyeye muhassale denir.
    İster mücibe ve ister salibe oldun..
    İtibar kazıyenin icabı ve selbiyesine dir.Mücibe de nisbeti sübutiye ve selbiye ile mümkindir.
    Kazıyee farketmez.
    Her hay olmayan bir şey alemde değildir.. mücib dir her iki tarafları admiyan olmasına rağmen...
    Müteharrikolan hiç bir şey sakin değildir sözümüz her iki tarafi vücudi olmasına rağmen kazıye salibedir.
    Zira burada selb sakin olmakla ilgili..

    Mebde ül Cüdül

    1.Mücibeyi maduleyi mevzu......Salibeyi maduleyi mevzu...mücibeyi maduleyi mahmul...Salibeyi maduleyi mahmule.
    .Mucibeyi maduleyi Tarafeyn..Salibeyi maduleyi Tarafeyn...Muhassaleyi mücibe..Salibeyi Basite..

    2.Salibeyi maduleyi mavzu......Mücibeyi maduleyi mahmul....Salibeyi maduleyi mahmule..Mücibeyi madule yi Tarafeyn..
    Salibeyi madule Tarafeyn......Muhassaleyi mucibe...Salibeyi Basite..

    3.Mücibeyi Maduleyi Mahmule....Salibeyi maduleyi Mahmule...Mücibeyi maduleyi Tarafeyn...Salibeyi Maduleyi Tarafeyn..
    Muhassalayı mücibe...Salibeyi Basite..
    4.Salibeyi Maduleyi Mahmul...Mucibeyi Maduleyi Tarafeyn...Salibeyi Maduleyi Tarafeyn...Muhassaleyi mücibe..Salibeyi Basite..

    5.Mucibeyi maduleyi Tarafeyn...Salibeyi Maduleyi Tarafeyn...Mucibeyi Muhassale...Salibeyi Basite..
    6.Salibeyi Maduleyi Tarafeyn....Muhassaleyi Mucibe....Salibeyi Basite...
    7.Muahassaleyi Mucibe....Salibeyi Basite...Müntehel Cüdul...Bitti..

    Ve Salibeyi Basite :Selb edati mahmul ve mavzu dan bir cüz olmazssa demektir.
    Salibeyi Basite Mücibeyi maduleyi mahmul den selbin sıdkı(tehakkuku) içun daha umumidir.
    Bu ise mevzunun ademi anında mahmul vasfının icabın da değil.Şerikul bari leyse bi basir sözüöüz gibi.
    Zira Mahmulun icabı ancak muhakkak var olan bir şeye sahih olur.
    Kazıyeyi hamliyeyi hariciye de yada mukadderede ve mevzunun hakikatında olduğu gibi.Yani Kazıyyeyi hakikat de olduğu gibi.
    Salibeyi basite nin mevzu mevcud olurlarsa,bu durumda selibeyi basite ve mucibeyi madule yi mahmule mütelazim olur.
    Zeydun leyse bi katibun gibi..
    Salibeyi basite ve mucibeyi maduleyi mahmul arasındaki lafızdaki fark:
    a.kaziyeyi hamliyeyi sülasiye de aralarındaki lafzi fark:
    b.Kazıyeyi hamliye mücibe olur.Eğer harfi selb üzerine rabıta mukaddem olursa..
    "Zeydun huve leyse bi katib..ev la katib..yada ev ğayru katib.gibi
    c.Salibe olur.Eğer harfi selb edatı rabıtadan tehir ederse.
    Bu durumda kazıyed aralarındaki fark;
    a.Niyyet ile olur.
    b.İstilah ile olur.Yani adeti kavimin ne olduğuna bağlı kullanılır.
    (Yani ğayır lafzınıntahsisi üzerine racidir.
    Yoksa icabı madule ile değildir.
    "Leyse"kelimesi selbi basit ve aksine tahsis dir.
    Şöyleki bu istilahın aksi;"Leyse" kelimesi çoğu kere salibe de kullanılır.La ve ğayır ve dune edatları icabı madulede müstameldir.

    El Bahsürrabi(Dördüncü Bahis)
    Kazayayı müvecciheler hakkındadır.
    Arlarında yani mahmulatden mavzuate İcab veya selbiye keyfiyetinden oluşan bir Nisbet lazımdır.
    Daruret"la daruret"Devam "la devam gibi..
    Buna da Maddeyi kazıye denir.
    Buna delalet eden lafza da "Cihetül kazıye" denir.
    Bu konuda yani Kazayayı müvecihe ve ahkamın da bir çok adet vardır.
    Bu konuda Onüç Kazıye vardır.
    1.Ena cüzü olan manasın da Kazıyeyi Basite dir.
    Bu kazıye yalınız ca Mücibeyi hamliye yada salibeyi hamliye olur.
    Küllü insanin hayvanun biddarureh demek gibi..
    Salibeye örnek:La şeye minel insani bi hacer biddarureh..gibi

    Kazıyeyi hamliyeyi murekkebe..
    Bu kaziye hem selbiye hemde mücibe olur.
    Her insan Dahik dir..daima gülmez ama itlak ame göre gülücüdür.
    Basite altı kısımdır.
    1.Darureti Mutlaka..Mahmulun mevzuya sübutuna biddarure hüküm olunur.
    a.Mahmulun selbi ile olur, mevzu mevcüd olduğu müddetce ..bununla meşruteyi ammeden ihtiraz vardır.
    Küllü insanuin hayvanun biddarurere
    Selbine örnek:la şeye minel insani bi hacer.gibi..

    2.Daimeyi Mutlaka;
    a.Bu bir hamliyeyi müveciheyi basite dir ki mahmulun mevzuya sübutunun devamı ına hüküm olunur.
    b.Mahmulun selbi nin devamı ile hüküm olunur,zatı mevzu mevcüd olduğu müddetce..
    Bunlara dair icab ve selb bakımından örnekler önceden geçti..

    3.Meşrutayı amme:
    a.Bu bir hamliyeyi Mucibeyi basite dir ki;Bir şart ile mahmulun mevzuya sübutunun darureti ile hüküm olunur.
    Bu şart zatı mevzunun mevzunun vasfından olmasıdır.
    "biddarure küllü katibin müteharrikul esabi ma dame katiben"
    b.Selbiye örnek:Bid darure La Şeye minel katibi bi sakinil esabi ma dame katiben"..

    4.Örfiyeyi Amme:
    Bu bir örfiyeyi ammedir ki bunda Hamliyeyi mücibeyi basite mahmlun mevzuya icab ve selb de mevzuya sübutu bir şart ile
    hüküm olunur.Bu şart Zatı mevzunun mevzunun vasfında olmasıdır.
    5.Mutlakayı Amme..
    Bu tür hamliyeyi mücibeyi yada selbiye de basite de mahmulun mevzuya sübutu bil fiil hukum olunur.
    İtalakı amme ile Küllü insan müteneffisunn..itlakı amme ile la şeye minel insani bi müteneffisin..gibi

    6.Mümkineyi Amme dir.
    Bu bir mümkineyi amme dir ki,mutlaka biddarure muhalifin tarafından irtifası ile hüküm olunur.
    İmkanı Amme ile;küllü narun harre gibi..
    İmkanı amme ile
    La şeye minel harri bi baridin..
    gibi..

    Mürekkebet;
    Yedi şekildir.
    1.Meşrutayı Hassa:
    Bu tür de mevzunun vasfı "la daimen"de olduğu gibi bi hasebizzat lam ve daime ile vasıflanmış olmasıdır.
    a.Burada meşrutayı hassa eğer mucibe olursa;
    "biddarure küllü katibun müteharrikulesabi madame katiben la daimen"
    Bu mücbeyi meşrutanın terkibi;
    mucibeyi meşrutayı amme ve salibeyi mutlakayı ammeden dir.
    b.Mücibeyi hassa olursa;
    Biddarure la şeye minel kitabi bi sakinil esabi ma dame katiben la daimen "
    Bunun terkibi:Meşrutayı ammeyi salibe ve mücibemutlakayaı ammeden olur.
    2.Urfiyeyi Hassa:
    Bu "bi hasebizzat la devem kaydıyla mevzu masıflanmıştır.
    Eğer mücibe olursa terkibi ;Micebeyi urfiyeyi amme ve salibeyi mutlaka dan olur.
    Eğer salibeyi yi urfiyeyi hassa olursa Terkibi;
    Salibeyi urfiyeyi amme ve mücibeyi mutlakayı ammeden olur.
    Mücibeyi ammeyi hassanın icab ve selbiye olarak önceden geçti..
    3.Vücudiyeyi La darure..
    Bu mutlakayaı amme ve bi hasebizzat la darure kaydı ile muttasıfdır.
    ia.Vücudiyeyi la darure mücibe olur:
    "küllü insanin dahikun bil fiil la biddarure.gibi..
    Bunun Terkibi;Mücibeyi mutlakayı amme ve salibeyi mümkineyi amme den oluşur.
    Eğer vücudeyi la darure salibe olursa;
    "La şeye minel insani bi dahikin bil fiil la biddarure "gibi..
    Terkibi:
    Salibeyi vücudiyeyi la darurenin terkibi Salibeyi mutlakayı amme ve mucibeyi mümkineyi ammeden olur.
    4.Vücudiyeyi La daime:
    a.Bi hasebizzat La devam kaydıyla kazıyeyi basite(mutlakayı amme)dir.
    Burada İster mücibe ister salibe olsun farketmez..
    Terkibi:İki mutlakayı ammeden oluşur.Yada her birinden yani mutalakayı ammenin biri mücibe diğer selbiyeden oluşur.
    buna dair icab ve selbiye bakımından örnek geçti..
    Mebde ul Cüdul
    .......................................
    1.Darureyi Mutlaka...Daimeyi Mutlaka...Meşrutayı amme bil manal evvel...Meşrutayı amme bil manasani...Urfiyeyi amme ...Mutlakayı amme
    Mümkineyi amme...Meşrutayı hasse...urfiyeyi hasse...Vücudeyi La darure..Vücudeyi la daime...Vaktiye....Münteşire....Mümkineyi hasse...

    2.Daimeyi Mutlaka...Meşrutayı amme bil manalevvel...Meşrutayı amme bil manassani...Urfiyeyi amme..Mutalakayı amme...Mümkineyi amme...
    Meşrutayi amme ...Mutlakayı amme...Mümkineyi amme...Meşrutayı hasse...Urfiyeyi hasse....Vücudeyi la darure...Vücudeyi la daime...Vaktiye...Münteşire
    ...Mümkineyi hassa...
    3.Meşrutayı amme bil manal evvel...Meşrutayı amme bilmanassani...Urfiyeyi amme...Mutlakayı amme...Mümkineyi amme...Meşrutayı hasse...Urfiyeyi Hassa...
    Vücudiyeyi la darure...Vücudiyeyi la daime...Vaktiye...Münteşire...Mümkineyi hassa...
    4.Meşrutayı amme bil manassani....Urfiyeyi amme....Mutlakayı amme....Mümkineyi amme..Meşrutayı hassa....Urfiyeyi Hassa....Vücudeyi la daruriye....Vücudeiyeyi la daime...Vaktiye...Münteşire...Mümkineyi hassa..
    5.Urfiyeyi amme....Mutlakayı amme...Mümkineyi amme...Meşruteyi Hassa...Urfiyeyi Hassa....Vücudeyi la daruriye....Vücudiyeyi La daime....Vaktiye..münteşire
    Mümkineyi hassa...
    6.Mutlakayı amme....Mümkine amme...meşrutayı hasse....urfiyeyi hassa...Vücudiyeyi La darure...Vücudiyeyi La daime...Vaktiye....Münteşire....Mümkineyi hassa...
    7.Mümkineyi amme....Meşrutayı hassa....Urfiyeyi hassa....Vücudiyeyi la darure...Vücudiyeyi la daime....Vaktiye....Münteşire....Mümkineyi hassa.
    8:Meşrutayı Hassa....Urfiyeyi hassa....Vücudeyi la daure...Vücudeyi La daime...Vaktiye...Münteşire...Mümkineyi hassa..
    9.Urfiyeyi hassa...Vücudiyeyi la darure..Vücudiyeyi La daime...Vaktiye ...Münteşire...Mümkineyi Hassa...
    10.Vücudiyeyi la darure.....Vücudiyeyi la dime....Vaktiye...Münteşire...Mümkineyi hassa..
    11.Vücudiyeyi La daime...Vaktiye...Münteşire....Mümkineyi hassa..
    12.Vaktiye....Münteşire...Mümkineyi hassa...
    13.Münteşire....Mümkineyi hassa..

    5.Vaktiye dir.
    Bu bir Hamliyeyi müvecciheyi mürekkebedir ki ;
    a.Mahmulun mevzuya tesbiti yada ondan selbi ile olur.
    b.Bi hasebizzat la devam ile mukayyed ,mevzunun vücudu vakitlerinden muayyen bir vakit de olur..
    Eğer mücibe olursa,:"Biddarure küllü kamerin munhasifin vakte hululiyetil erdı beyne ve beyneşşemsi la daimen"örneği.
    c.Mücibeyi vaktiyenin Terkibi:
    Mücibeyi vaktiyeyi mutlaka ve salibeyi mutlakayı ammeden dir.

    Eğer salibe olursa,"Biddarure la şeye minel kameri munhasifun vaktetterbi la daimen" gibi
    Salibeyi vaktiyenin terkibi
    Salibeyi vaktiyeyi mutlaka ve mücibeyi mutlakayı ammeden olur.
    6.Münteşireyi Mürekkebe olur.
    Bidarure ile mevzuya mahmulun sübutu ve selbi ile hükum olunur.
    Bi ahasebizzat "la devam" ile mukayyed,vücudu mevzu evkatından ğayrı mukayyed bir vakit de olur.
    Biddarure küllü insanin müteneffisun fi vaktin ma la daimen"..gibi mücibeyi münteşire olur.
    Bunun Terkibi;
    Mücibeyi münteşire mutlaka dır..
    Ve salibeyi mutlakayı amme dir.
    Salibe olur;
    "La şeye minel insani bi müteneffisin fi vaktin ma la daimen "
    Terkibi;Salibeyi münteşire mutlaka ve mücibeyi mutlaka amme dir.
    7.Mümkineyi hassa dır."darureyi mutlaka irtifa"selbi ile hüküm olunur.
    Hem adem hemde vücud canibinden selbiyle hüküm olunur.
    Bu Mümkineyi hassa ister mücibe isterse salibe olsun terkibi şöyledir;
    iki mümkineyi amme den birisi mücibe diğeri de salibe den olur.
    Mücibe;"bil imkanil hassı küllü insanin katibun"
    Salibe;bil imkanil hassı la şeye minel insani bi katib" gibi..
    Mürekkeb kazıyelerin terkibinin marifetind kaide şudur;
    "La devam" mutlakayı ammeye,
    "La darure"mümkineyi ammeye işaret dir.
    İcab ve selb keyfitetinde kadıyeyi ulaya muhalifdir.
    Külliye ve cüziye bakımından aralarında müvafakat vardır.
    "La devam ve la darure "ile mukayyed dir.

    El Faslussani(İkinci Fasıl)
    Şartıyeynin Aksamı hakkındad..
    1.Şartiye
    Birinci cüzüne Mükaddime ikinci cüzüne Tali denir.
    Müttasileyi lüzumiye olur.
    Tedayuf :
    Aralarındaki bir alakadan dolayı mükaddemin sıdkı üzerine talinin sıdkı tahakkuk eder.
    Bu alaka İlliyet ve tedayufİbirinin tasavvuru diğerinin tasavvuruna bağlıdır.

    Müttasileyi İttifakiye de olur..
    Aralarındaki bir alaka dan dolayı değilde mutlaf bir ittifakdır.
    "İnkanel insanu natıkan fel hımaru nahikan"gibi..

    Münfasileyi Hakika olur..
    Mükaddem ve tali cüzleri araların da sıdı ve kizib de birlikde Tenafiyet vardır.
    "emma en yekuneladedu zevcen ev ferden"

    Yada mücibeyi maniatul cem olur.
    Yalınız Sıdık da Mükaddime ve tali cüzleri arasın da Tenafiyet ile hüküm olunur.
    "emma en yekune hazaeşşeyu haceren ev şeceren"

    Yada maniatul huluv olur.
    Yalınız kizib de cüzler arasında tenafi ile hüküm olunan mücibeyi munfasiledir.

    Zeyden amma en yekunel fil bahri ve amma en yekune la yuğrak" gibi..
    Bu üç taksimatın her bireri ya inadiye olur:
    Bu tenafi zati cüzeyn de olur.
    Yukar da geçen örneklerde olduğu gibi..

    Ya da İttifakiye our.
    Ararlarındaki tenafiye mücerred ittifak ile hüküm olunur.
    Esvedi la katib için şu sözümüz gibi:
    emma en yekune haza esveden ev katiben" gibi..

    Yahut Hakikaten mücibe olur..
    "emma en yekune hazaeşşey La esveden ev katiben"
    bu hal d maniatul cem olur."esveden ev la katiben"gibi
    Maniatul hülüv ve salibe olur..bu sekiz kazıyelerin cümlei...
    salibeyi kazaya salibeyi lüzumiye olur.
    Bu şartiyelerde bulunan lüzumi inadiye ve ittifak kaldırlır.yerine mücibe olurlar.
    bu sebebden salibeyi lüzumiye yani salibeyi lüzumiye denir.
    ve yine salibeyi inadiye denir.Yada salibeyi ittifakiye de denir.
    Ve bazı mücibeyi lüzumiye sadık ve kazib iki cüzlerden sadık olur.
    Ve bazıları da sıdık ve kizibliği mechul mükaddeme ve taliden mürekkeb olur.
    Mükaddemi kazib ve tali sadık olur ama tersi olmaz.Yani mükaddemi sadık ve kazibi taliden oluşmaz.İnkane zeydun
    insanen fehuve hacerun.."
    Yada kazib cüzlerden olur..
    yada kazib mükaddem ve sadık tali den mürekkeb olur."İn kane zeydun haceran feuhve hayvanun"
    iki sadık cüzlerden bazı müttasileyi mücibeyi lüzumiye yalan olur.
    bu tür kazıye Eğer mücibeyi muttasıle lüzumiyeden mürekeb olur..Eğer ittifakiye olursa
    Bunun kizbi iki sadık cüzlerden oluşması muhaldir.
    Munfasileyi mücibeyi hakikat ise hem sadık hem de kazib cüzlerden mürekkeb olur.
    ve iki sadık ve kazib cüzlerden kazib netice verir.
    Mucibeyi maniatul cemi iki kizbden yada bir sadık bir kazib den mürekkeb olarak sadık olur.
    yada iki sadık cüzlerden mürekkeb olur ama kazib kazıye olur.
    Mücibeyi maniatul huluv iki sadık cüzlerdn mürekkeb olan sadık kazıye olur.
    Ya da bir cüz sadık bir cüzü kazib olan sadık kazıye our.
    Kazib kaziyeler de iki kazib cüzlerden mürekkeb maniatul huluv ve mücibe olur..
    Ama salibe gerek muttasile ve gerekse münfasıle olsun salibe kazıyelerin sevalibin de
    mücibeyi takzibeder bazen de tasdik eden örneklerden olur..ve tasdik eder.
    Ve Külliyeyi Şartiye;
    Dört kısımdır.
    1.Tali gerek lazım muttasile ve gerekse muanid münfasile olsun
    mükaddeme hüsulu cemi evda(ahval) da mümkün olur.
    Bu öyle bir ahval dir ki;
    mükaddemin ahvale ictimaı mümkin olan bir umurun iktiranı sebebiyle bu ahval hasıl olur.
    "Küllema kane zeydun insanen kane hayvanen" gibi
    İZeyidin insaniyetine hayavaniyetin lüzumunu sabittir.

    Cüziyeyi şartiye:
    Bazı evza ve ahval de aynen külliye gibidir.
    İnkane hazeşşeyhu insanen fehuve zenciyyun"gibi
    (Mahsuse ise)yani şahsiyeyi şartiye vazı muayyen ve zamanı muayyen gibi ahvalde külliye gibidir.Yani
    Tali mukaddeme müanid ve ya lazım olmakta aynen böyledir.

    Muttasile de mücibeyi külliyenin sürları;
    Küllema ve mehma, ve meta dır.

    Munfasile de mücibeyi külliyenin süru "daimen" kelimesidir.
    Gerek muttasile v egerekse munfasile de salibeyi külliyenin sürları
    :Leyse elbetetetn dir.Bu her ikisin dede mücibeyi cüziyenin baen sürlar olur.
    Bazen de olmaz.
    "İaza kane hazeşşeyhu hayvanen fehuve insanun,izakane hazeşşeyhu hayvanen fehuve emma bağalun,ve amma bagarun"gibi
    baen de olmaz.;iza kaneşeyhu hayvanen fehuve amma feresun ve amma hımarun"gibi
    Ve bazen de harfi selbin icabı küllinin sürleri üzerine idhali ile olur.
    "Leyse külleme,ve leyse mehma,veleyse meta,g,b,..
    münfasilede ise"veleyse daimen"edatları ile gelir.
    Mühmele ise müttasile de "lev in ve iza" edatları ile gelir.
    Münfasile de ise "vav" edatı ile gelir.
    Şartiye ya iki hamliyeden ya iki muttasileden,ve iki münfasileden olur.
    Hamliye:in kane hazeşşeyhu insanen feuhve hayvanun ,vel adedu emma zevcum ve emma ferdun"gibi
    "Küllema kanet hazaşşemsu taliaten kanenneharu mevcuden fe kullema kanetil erdu mudieten fel alemu ğayru muzlim" gibi..
    İki munfasile;
    Küllema kane hazel adedu zevcen ev ferden femma en yekune munkasimen bi mütesaviyeyn ev ğayre mütesaviyeyn
    Ve bir hamliye ve muttasileden terekkub eder.
    Küllema kanetişemsü taliaten kanenneharu mevcüden fevücudunnehar lazimun li tuluişşemsi"

    Bu Şartiye bazen de hamliye ve münfasileden oluşur.
    İn kane haz zevcen ev ferden kane haza adeden"
    Bunların hepsi iki kısma ayrılır:
    Münfasıle haric..
    Zira mefhum hasebiyle mükaddem tali den daha fazla imtiyaza sahibdir.
    Münfasile de is eyalınız ca vazı itibariyle mümtazdır.
    Aksamı Müttasilaat Dokuzdur.
    Münfasilat ise altıdır..
    Burada emsile 15 e baliğ oldu..
    bu örnekleri istihrac etmek sana kaldı..

    El Faslüssalisu
    Kazayanın8kaziyelerin)ahkamı hakkın da dır.
    Burada Dört bahis vardır:<
    1.Bahis
    Tenakuzun tarifini beyan eder.
    İcab ve selb de kazıyelerin ihtilafı bi hasebizat olur.
    Yani vasıta sız demektir.
    Kaziye den biri sadık diğeri ise kazibe olur.
    Tenakuz mahsus ve şahsileşmez,her yerde olur.
    Ancak mevzuların ittihadı anında tehakkuk eder.
    Mevzu un ittihadın da vahdeti art ve vahdeti cüz ve kül derc olunur.
    Bu tenakuz ittihadi mahmul anın da tehakkuk eder.
    Buna vahdeti zaman ve mekan derc olunur.
    Buna vahdeti izafet ve vahdeti kuvvet ve fiil de derc olunur.
    Eğer bu tenakuz mahsur ler de olursa,muhtelif kazıyelerin ittihadine rağmen
    kemmiyet de ihtilaf gerekir.
    Zira iki cüzlerii de sadık ve külliyelerin kizibi vardır.
    Her kazıyenin maddesin de mevzu mahmul den eam olur.
    Eğer Tenakuz müvecciheler de olursa kazıyelerin icab ve selb de ihtilaf etmeleri lazımdır.
    Bütün cihetiyle bu ihtilaf lazımdır zira cihet de ittihad olsa tenakuz olmaz.
    mücibeyi mümkineyi amme nin hükümü ve salibeyi mümkian bir mutabakat vardır
    Mümkinelrin imkan maddesin de sıdkı ve darurelerin kizibi için ihtilaf lazımdır.
    "Küllü insanin katibunbiddarure veleyse insanin katiben biddarure "
    Darureyi mutlaka nın nakizi mümkineyi amme dir.
    Mümkineyi ammenin nakizi darureyi mutlakadır.
    ure veleyse küllü insanin Zira daruretin selbidarureti ztiye ile beraber cezmen tenakuzelerden dir.
    "Küllü insanin hayvanun biddarure iddarure bel bazul insanı leyse bi hayvanin"
    Daimeyi mutlakanın nakizi mutlakayı amme dir.
    Zira bazı zamanlar da mahmulun mevzuya selbi ine icabı münafi dir.Aksi de böyledir.
    Meşrutayı amenin nakizi hıyniyeyi mümkine dir.
    Bundan kasdımız;
    Bu bir hamliyeyi müveccihe basite dir ki muhalif canibinden vasıf canibiyel olan "darurert"in rafı ile hüküm oundu..
    "Küllü men bi zatul cenbi yumkinu en yesale fi bazı evgati kevnihi mecnuben" gibi..
    Kendine sahib olan biri bazen öksürebilir.

    Urfiyeyi ammenin nakizi de Hıyniyeyi mutlaka dır.

  • Mekki ve Medeni Ayetlerin ÖzellikleriDatum15.11.2020 05:41
    Thema von Kurban im Forum Makale/Artikel/Anregun...

    MEKKÎ VE MEDENÎ AYETLERİN ÖZELLİKLERİ

    Mekki (Mekke’de inen) ayetler genellikle kısa, özlü ve coşkuludur. Farzlara ve İslam ahkâmına dair olan âyetlerin ekserisi Medenîdir. Yani Medine’de inmiştir. Hemen hemen tamamı “Yâ eyyühennâs/Ey insanlar” veya ey insanoğlu diye başlar. İnsanları Allah’a, Ahret gününe inanmaya davet eder. İnananlara cenneti müjdeler, inanmayanları cehennemle korkutur. Şirki yıkarak kalpleri rezaletten temizleyip güzel ahlâkı kurmaya çalışır, hikmete uygun olan da budur. Çünkü Resulüllah geldiği zaman onların içine şirk yerleşmiş, putlara tapıyorlardı. Âhiret hayatını, sevab ve günahı düşünmüyorlardı. Böyle koyu cehalet ve dalâlet içinde yüzen müşriklere miras veya alım satım kanunları vazolunacak değildi. Evvelâ kalblerine kök salmış olan şirk ve şer köklerini koparıp kazımak, onları daldıkları günah bataklığından çıkarıp temizlemek lâzımdı.
    Onun için Kur’an onlara Allah’ı hatırlatıyor, adalet, ihsan, vefa gibi ahlâkın yüksek faziletlerini tavsiye ediyordu. Yalan, zina, adam öldürmek, evlâtlarını diri diri toprağa gömmek, alış verişte hiyle yapmak, eksik tartmak gibi kötü huylardan, küfür ve şirkten nehiy ediyordu.Alışveriş gibi muâmeleler, adam öldürme, zina, iftira ve hırsızlık cezaları, evlenme ve boşanma usûlleri, bunlar Medine’de inen Medeni denen sure ve ayetlerde yer almıştır.
    “Ya eyyühen-nâs” (ey insanlar) diye başlayan âyetler Mekkîdir. Bunun aksine “Ya eyyühel-lezine âmenu” (ey inananlar) diye hitap edenler genel olarak Medenîdir. Çünkü Medine’de kendilerine hitap edilecek büyük bir İslâm kitlesi olmuştur.
     Mekkî sûreler kısadır. Çetin bir üslûpla mücadele ruhu taşır. “Kellâ” (Hayır!) gibi zorba harflerle başlar. Azılı düşmanlara dehşetle hitap eder. Mekkeli müşriklere tesir yapacak ve onları korkutacak hitaplar vardır. Medine’de korkak Yahudilere böyle hitaba lüzum yoktu. Medenî âyetler uzundur. Üslûp sâkindir. Meselâ, Fil suresi Mekkidir. “Kadsemia” Medenîdir, âyetleri 137’dir. Yarım cüz olan Mekkî Şuara sûresi 227 âyettir. Yine yarım cüz olan Medenî Enfal sûresi 75 âyet tutar.
    Mekkî sûreler ruhanî cezbeler, tatlı musikî âhenklerle doludur. Medenî sûreler derin derin düşüncelere sevkeder.
    Mekkî sûrelerdeki elfazda azamet ve ihtişam vardır. Kelimeler dolu ve ağırdır. Medenî sûrelerde daha ziyade dinî elfaz ve ahkâm ıstılahları bulunur. Kanun dili gibi dolgundur.
    Mekkî sûrelerde geçen ümmetlerin kıssalarından bahis vardır. “Onların ahvalinden ibret alın” der. Nasihatla ve vaazlarla doludur. Medenî sûrelerde ise feraiz, had cezaları, cinayet, amel ve ibadetler anlatılır.
     Mekkî sûrelerde Yahudi ve Hıristiyanlardan söz edilmez. Çünkü oradaki mücadele müşriklerle idi. Medenî sûrelerde ise Yahudi ve Hıristiyan ile münafıklardan söz edilir. Çünkü Medine toplumunda hem Yahudi, hem Hıristiyan ve ilk olarak Medine toplumu arasında oluşan Münafıklar vardı.
    Mekkî sûrelerde cihad yoktur. Dâvet ve tebliğ, inzâr/uyarı ve tehdit vardır. Medenî sûrelerde cihad âyetleri ve kıtal vardır. Medenî âyetlerin sayısı 1456 dır. Kalanı Mekkîdir.

  • Mekki ve Medeni SûrelerDatum15.11.2020 05:39
    Thema von Kurban im Forum Makale/Artikel/Anregun...

    MEKKİ VE MEDENİ SÛRELER

    Mekki ve Medeni sûrelerin bu şekilde
    taksimatında üc farklı görüş ileri sürülmüştür.
    1.Vahyin nazıl olduğu mekan dikkate alınmış,buna göre sadece Mekke'de nazil olanlar Mekki,
    Medine'de nazil olanlar ise Medeni'dir.
    İki şehrin civarında inenler,yakın olduğu şehrin ismini alarak Mekki veya Medeni kabul edilmiştir.

    2.Muhattaplar dikkate alınmıştır.Bu görüşe göre Mekkelilere hitap eden ayetler Mekki,
    Medinelilere hitap eden ayetler Medenidir.
    Başka bir ifade ile ''Ey iman edenler''hitabı ile başlayan ayetler Medeni,
    ''Ey insanlar'' hitabı ile başlayan ayetler Mekkidir.

    3.Hicret esas alınmıştır.Buna göre hicretten önce nazil olanlar Mekki,
    hicretten sonrakiler ise Medenidir.(Meşhur olan görüş de budur.)

    Mekki Surelerin Alametleri
    1.Kuran da ''Kella(''كلاَّ) lafzının geçtiği sureler Mekkidir,bu lafız 15 surede
    33 defa geçmektedir.

    2.İçinde secde ayeti bulunan her sure Mekkidir.

    3.Bakara ve Al-i İmran dışında başında hece harfi( Huruf-u Mukatta )
    bulunan her sure Mekkidir.Sadece (Rad Suresi İhtilaflıdır)

    4.Bakara suresi hariç,içinde Nebi ve Rasullerin ,geçmiş milletlerin,
    Hz.Adem ve İblisin kıssasına ihtiva eden her sure Mekkidir.

    5.İstisnası bulunmasına rağmen çoğunlukla ''Ey insanlar'' (يا أيّها الناس)ibaresi bulunan her sure Mekkidir.

    Mekki Surelerin Özellikleri

    1.Mekki sureler kısa fakat anlam bakımından vecizdirler/zengindirler.

    2. Ezberlenmeleri kolaydır.

    3.Sure başlarına kasemler(yeminler) sık sık kullanılmıştır.

    4.Allah'a iman,ahiret ve peygamberlik konuları işlenmiş,doğru amellerin neler olduğu belirtilmiştir.

    5.Geçmiş ümmetlerin tevhid mücadelesi anlatılarak,müminlerden müşriklerin eziyetlerine
    sabretmeleri istenilmiş

    6.Geçmiş milletlerden ve peygamberlerden örnekler verme yöntemiyle tedrici olarak ıslah yolu seçilmiş,
    şirk ve putperestlik akidesi yerilmiştir.

    Medeni Surelerin Alametleri
    1.Şeri cezalar (Hudûd)ve miras paylarını(feraiz)ihtiva eden sureler Medenidir.

    2.Cihad ve hükümlerini ihtiva eden sureler Medenidir.

    3.Ankebut suresi hariç münafıklardan bahseden her sure Medenidir.(Tefsir Alimlerine göre
    ankebut suresi Mekki bir sure olup münafıklardan bahseden ilk 11 ayeti Medenidir.)

    Medeni Surelerin Özellikleri

    1.Ayetler genelde ''ey iman edenler'' (ياايها الذين أمنو)ve ''ey ehli kitap''(يا أهل الكتاب) hitapları ile başlar.
    (Sadece ey iman edenler hitabının bulunduğu Hac Suresinin 77.ayeti konusunda
    ihtilaf vardır.)

    2.Şeriatın konulması ve uygulanmasına ilişkin esaslar içerir.

    3.Mekkede ki ayetlere göre daha uzundur.

    4.Münafıklardan söz eder.

    5.İbadetlerden ve Müslümanların hukuki meselelerinden (muamelat ve genel ahkam konularından)
    ve cemiyet ilişkilerinden bahseder.

    6.Ehli kitabın yani Yahudi ve Hristayanların inançlarında ki sapkınlıkları,kitaplarını
    tahrif etmeleri gibi hallerinden bahseder.

    7.Bu surelerde müşriklerle savaşa izin verilmiştir.

    Tafsilat : Kuranda ki sureler genelin kabuluyle 86 tanesi Mekki,28 tanesi de Medenidir.
    Ubey bin Kab'a göre 87 tanesi Mekki 27 tanesi Medenidir.

    Medeni Sureler Şunlardır : Bakara,Al-i İmran,Nisa Maide,Enfal,Tevbe,Hac,Nur,Ahzap,Muhammed,Fetih
    Hucurat,Hadid,Mücadele,Haşr,Mümtehine,Saff,Cuma,Münafikun,Tegabün,Talak,Tahrim,İnsan,Beyyine,
    Zilzal,Nasr,Felak,Nas

  • Ruh Eşi,ikiz Ruhlar NedemekDatum14.11.2020 17:08
    Thema von Kurban im Forum Verborgenes Wissen / G...

    Ruh eşi ve ikiz ruh
    Aynı zannedilen ama birbirinden çok farklı kavramlar.
    Birçoğumuz eş ruhuyla karşılaşmıştır, fakat ikiz ruhla karşılaşmak çok ender bir durumdur. Herkes yaşamaz.
    İkiz ruhlar aynı özden gelen, fiziksel bedenlerini alabilmek için iki ayrı enerjiye ayrılmak zorunda kalan ruhlardır.
    Kendine ait özün bir parçası oldukları için aralarındaki çok güçlü çekim, eninde sonunda onları karşılaştırır.
    Bu karşılaşma çok acı dolu ve tehlikeli olabilir. Her ikisi ya da birisi hazır olmadan karşılaşılmışsa bu daha acı vericidir.

    Karşılaşmalarının tek nedeni birbirlerinin ruhsal tekamüllerini hızlandırarak bütüne ulaşmaktır.
    İkiz ruhlar birbirlerine tıpatıp benzer hayatlar sürmemişlerdir.

    Her ikisi de hayatta değişik deneyimler yaşamışlardır. Birbirine zıt kişilikleri olabilir.
    Eş ruhlar, ruh ikizleri gibi zıt değildir, tamamlayıcıdırlar. Aynı titreşimlere sahiptirler ve birbirlerini dengelerler.
    Onlarla uyum içinde yıllar boyunca yaşanabilir.
    Her zaman yanımızda olup yaşamımızı kolaylaştırırlar.
    Zaman her şeyi değiştirdiği gibi eş ruhları da değiştirebilir. Koşulsuz hep aynı kalacaklar diye bir kaide yoktur.
    Zamanla birbirlerine hitap etmeyebilirler. Zaman yaşanılanları sıradanlaştırabilir.

    Eş ruhumuzun bizi koşulsuz sevmesini ve yüzde yüz anlamasını bekleriz.
    Koşulsuz aşkı yaşamak sanıldığı kadar kolay olmadığından, herkes hayatını özünde tek başına yaşadığı ruhsal ihtiyaçlar değiştiğinden zamanla yaşadıkları sıradanlaşıp, birbirlerine hitap etmeyebilirler.
    Kişiler kendilerine eş ruhlar ile bir değil birçok kez karşılaşabilirler. Ama ikiz ruhlar enderdir ve çok ender karşılaşırlar, bu da neredeyse imkansız gibidir.
    İkiz ruhlar karşılaştıkları zaman neler yaşarlar?
    Aralarında çok yoğun ve çok güçlü, dayanılması imkansız bir çekim oluşur.
    İkiz ruhun gözlerine bakıldığında kişi o gözlerde kendisini görür. Fiziksel ve karakteristik olarak çok benzerler, yalnız kişilikleri farklıdır.

    İkiz ruhumuz kendisinden bahsederken, sanki bizi anlatıyor gibidir.

    Nasıl ikizler kız ve erkek ya da iki kız, ya da iki erkek olarak doğabilirlerse dünyada fiziksel beden bulmuş ikiz ruhlar da öyledirler.

    Aralarındaki çekim cinsellikten çok öte, sevgili olmaktan çok öte bunların çok daha üstünde bir çekim olup bir arada bulunmak,
    yanında olmak, nefesini duymak, kendinden bir parça olan o öze sarılmak hislerini beraberinde getirir.

    Cinsellik çok üst boyutlardan daha aşağılara inmek olup, frekans düşürücü, gereksiz bir durumdur.
    İkiz ruhlar birbirini ne yaparsa yapsın yargısız, karşılıksız severler. Yanında olmak her şeydir, ondan vazgeçmek, kişinin kendinden vazgeçmesi gibidir. Çaresizliği, sabrı, koşulsuz sevmeyi birbirlerinden öğrenirler.
    Şartlar ikiz ruhların bir arada olabilmesine her zaman hatta çoğu zaman müsait değildir.
    İnsanlar aralarındaki çekimi anlayamazlar, şartlar ikiz ruhları birbirinden ayırmak için elinden gelen her şeyi yapar.
    Dayanabildikleri kadar bir arada olurlar.
    Dünya hayatında bir arada olmaları, sorumlulukları, çevresel baskılar, toplumun bilmediği, tanımadığı şeyden korkup yok etmeye çalışma gayretlerinden belki de en yakınlarının bencilliklerinden, paylaşamama gayretlerinden olsa gerek zordur, ayrılık bazen kaçınılmaz olur.
    Birbirlerinden ayrıldıklarında çok zorlu bir sürece girerler.
    Fiziksel ve ruhsal sıkıntılar geçirirler. Günlerce süren, ruhsal felç olma durumu yaşarlar. Yoklukları dayanılacak gibi değildir.
    İkiz ruhlar daha önce aşık olmuşlardır, aşkı her ikisi de bilir.
    Ama bu durum aşktan çok daha öte, çok daha başka bir şeydir. Öyle bir durumdur ki; kendini bir başkasında bulmak, ait olmak, kendinden vazgeçmek,
    benliği aradan kaldırıp onda kaybolmaktır. “Ben yokum dünyada; bana dair her ne varsa sendendir benden hiçbir şey kalmamıştır.”; “ben senim, sen bensin, ikimiz biriz” cümleleri onların gönüllerinden dökülür.
    İkiz ruhların karşılaşmalarının mutlaka bir nedeni, bir hikmeti vardır.
    Hikmet koşulsuz sevgiyi, ilahi sevgiyi yaşamak ve hissetmektir. Bu sevgiyi öğrenmenin başka yolları da vardır muhakkak, lakin bu en kısa ve en etkili yoldur.
    İkiz ruhların duygu yoğunlukları özde aynı olmakla birlikte birbirlerinden farklı yoğunlukta olabilir.
    Yüreğindekileri kendine bile itiraf etmeye cesaret edemeyen bazı ikiz ruhlar;
    itiraf edecek olursa her şeyden vazgeçip sadece ikiz ruhuyla olmak isteyeceğinden sosyal konumundan dolayı,
    kimseye zarar vermemek adına sessiz kalmayı ve uzak olmayı seçebilirler.

    Bu kararı vermek de bedel ödetir, çünkü kendilerinden vazgeçmişlerdir.
    Onsuz olmak, aslında kendisi olmadan yaşamaktır. Gönülleri, benlikleri her şeyleri ikiz ruhu ile gider, dünyada sadece beden olarak kalırlar.

    Bu boşluğu kaybettiği ikiz ruhunun aslında kendi içinde olduğunu, ruhunda onunla birlikte olduğunu öğrenmeleri, keşfetmeleri nadir ikiz ruhlar tarafından başarılabilir. Kimseye zarar vermeden dikkatli, kararlı ve cesaretli olunursa iletişimin devam etmesi mümkündür.

    Lakin gönül öylesi taşkınlıklar yapar ki, bir kararda kalınamaz gönül dile gelir, sır ifşa edilir.

    Sır birbirlerinden gizli değildir zaten; asıl olan sırrı biganelerden saklamak, sırrı açığa vermemek, anlayamayana asla anlatmamak,
    anlayabilmenin de bir kabiliyet olduğunu bilmektir. Bunu yapabilmek de çok kolay olmasa gerek.
    Hayatta hemen hemen pek çok şey yaşayarak öğrenilir, tecrübe edilir.
    O sebepledir ki damdan düşenin halini onu görenler değil o olayı yaşayanlar anlayabilir.
    İkiz ruhumuz bile olsa kimseyi zorlayamayız, insanları hayata bırakmaktan başka çaremiz yoktur.
    Koşulsuz aşk, koşulsuz sevgi öğrenilmeden yaşanamaz.
    Eş ruhlar birbirini koşullu sever, koşulsuz seven sadece ikiz ruhlardır.
    İkiz ruhların koşulsuz aşkı asla bağımlı, hastalıklı bir durum olamaz. Koşulsuz sevmek her şeye rağmen onunla olmak ama gerektiği zamanda onsuzda olabilmektir.
    Tüm bu bilgilerle Şems ve Mevlana arasındaki aşkı anlamamak talihsizlik değil de nedir?

    Şems, Mevlana; Mevlana’da Şems iken aynı ruhun farklı enerjileri iken,
    birbirlerini bulduktan sonra bütününe kavuşmanın verdiği sarhoşlukla birbirlerinden ayrılmamayı istemeleri nasıl anlaşılmaz?

    Mevlana’nın Şems’ten ayrıldıktan sonra ölene kadar renginin sapsarı olması, ancak inzivaya çekilip çileye sık sık girmek sureti ile hayata katlanabilme gücünü kendisinde bulması nasıl yadırganır?

    Kendi içinde Şems’i bulduktan sonra gönlünden dökülen Mesneviyi okurken bizler yaşananlara manen şahit olmaz mıyız?
    Alıntıdır.

  • Thema von Kurban im Forum Makale/Artikel/Anregun...

    İmamı Rbbini Hz.lerine göre:
    Fenaya,bekaya,sülüke,cezbeye bağlı bulunan ilahi yakınlık;
    Bu ümmetin evliyasının müşerref olduğu yakınlıktır.

    Hayrul enam Rasülüllaha .s efendimizin sohbeti sonun da ashabı kirama muyesser olan yakınlık ise ..Kurbu nubuvvet (nubuvvet yakınlığı)
    olup tebeiyyet ve veraset yolu ile hasıl olmuştur.bu yaknlıkta ne fena vardır;ne beka ..nede sülük..İşbu yakınlık veleyet yakınlığından daha faziletli ve
    daha üstündür.Hem de nice mertebeler..Zira bu yakınlık,asıl yakınlıktır.O yakınlık ise zılal yakınlığıdır.İkisi arasında o kadar fark var ki..lakin ,herkesin fehmi bu zevki tadamaz.Neredeyse havas zümreye dahil olanlar bile ..bu anlamamak durumunda ,avam ile beraber olacaktır.

    Evet..
    Nübüvvet kemalataının zirvesine çıkış ,velayet yolundan olursa ..o zaman fena ,beka ,cezbe ve sülük gerekli olur.
    Bunlar o yakınlığın başlangıcı ve hazırlığıdır.Amma seyir bu yoldan olmaz da,nübüvvet yakınlığı için tercih sultani yola düşer ise ..o zaman ,Fena ,beka,cezbe ve
    sülüke hacet kalmaz. Ashabi kiramın yolu dahi sultani olan nübüvvet yakınlığı yolundan olmuştur.
    Mevlana Cami Nefehat da şöyle anlattı;
    -Fena dan ve beka dan ilk söz eden Ebu Said Harrazdır.Allah sırrının kudsiyetini artırsın.
    Ayrıca Ashabı kiramın cezbe ve sülük ilmine karşı hal ve makam olarak bilgileri varmıydı ?
    Eğer varidiyse,buna ne gibi bir isim vermişlerdi? Şayet onlar için bir cezbe ve sülük yok idiyse onun için "Bİdati hasene" dememiz mümkindir.

    Tarikatı nakşiye de Riyazat yasaklanmamıştır aksine Sünneti seniyyeye tabi olmaya devam vardır.
    Hali gizlemeye çalışmak orta halli olmak yemek içmekte ve diğer işler de itidal sınırını aşmamak vardır.Bütün bunlar zor riyazet ve şiddetli
    mücahede olarak bilinir.Avam insanlara göre bu anlatılanlar riyazaetden değildir.Onlara göre riyazat aç kalmaktan ibaretdir.
    Sünneti seniyeye tabi olmak da riyazet yoktur sanırlar.Oysa halkın kabülüne mazhar olan işler ,büyük afetler arasında sayırlır.
    Bu mana da Rasülüllah a.s buyurur ki;
    -Allahın koruduğu hariç,bir kimseye günah olarak yeter ki,kendisini din ve dünya işin de insanlar parmakla göstereler.
    Fakire göre itidal ve istikamet çokca aç kalmaktan daha faziletlidir.
    Gerçek olan şu dur ki;
    Yemek ve giymek işlerin de ,hatta bütün işlerde orta hal üzere bulunmak iyidir.Cidden güzeldir.
    Şiir
    Olmaya,yiyesin ağırlık vere sana;
    Aç kalasın da,zaaf gele vücuduna..

    Hz.Sıddık Efendimiz şöyle anlatıldı:

    -Ben,her hangi birinize benzemem,Rabbimin katında olurum.bana yedirir ve içirir.

    -Onlardan sabırlı olan yirmi kişi,iki yüz düşmana bedeldir.Onlardan yüz kişi dahi bin kişiye bedeldir.

    Çokca açlık mutlaka kimilerine safadır.Bir taife bundan kalb safası alırken,bir başka taife ise nefis safası alır.

    Kalb safası hidayet ve nur getirirken,Nefis safası ise dalalete atıp zülümeti artırır.

    Ahmak Eflataun nefsinin safasına dayanarak ,hayale ve keşfe dayalı süretleri kendisine mukteda eylemiştir.
    Kendisini beğenip İsa a.s mın peyğamberliğini beğenmemiş ve kabül etmemiştir.
    Halbuki İsa a.s onun zamanın da gelen bir peyğamber idi.
    Bunun için de şöyle dedi.
    -Biz,hidayet bulmuş kimseleriz.Bize hideyet edecek kimseye ihtiyacımız yoktur.

    Eflatun ise Nefsi emmaresine tealluk eden safayı isa a.s ma nisbet edilen kalb safası sandı.
    Bu sebepten İsa a.s ma tabi oma devletinden mahrum kaldı.
    Akıllılar arasın da kabül edilir ki;az zarar ihtimali olsa dahi çokca menfaatler terk edilir.
    Bir iş bidat ile sünnet arasın da daire çizerse en faziletlisi onu terk etmektir.
    Zira bidat olma ihtimali terki gerektirir.
    İmamı Caferi sadık r.a hem Hz Ali hem de Hz Ebu Bekir ra. na nisbeti olduğundan her iki yolu da devam ettirmiştir.
    İmamı Rabbani Bunu şöyle anlatıyor:
    Bir ara Benaris beldesine bir iş dolayısıyla gitmiştim.
    Orada bir gölde ,Künk ırmağı ile, ile Çemen ırmağı toplanıyordu.Bu toplanma durumunda iki ırmak birbirine karışmıyordu.
    Araları ayır edilmiş gibiydi.Bu yüzden künk ırmağı tarafından olanlar,künk den,Çemen ırmağı tarafında olanlar da
    çemen den içiyorlardı.Bu sebebden her iki kanalın nisbeti ve suyu da korunmuş olur.
    Nisbet bakımından bir fark olmasada özellikleri farklı olduğundan farklı tarikatler denmiştir.

    İmamı Rabbani Hz. bir soruya verdiği cevab da:
    Bu tarikat de Teveccüh ancak sırf ahadiyetedir.Bundan lazim gelir ki:Bu Teveccüh ile Tevhid bir arada olmaya.
    (Yani kelimeyi tevhid zikiri Teveccüh anında uygun değildir.Zira Tevhid ğayrı nefidendir. Teveccüh de sadece Allahın ahadiyetine olur.
    Bu soruya verdiği cevapda İmamı Rabbani Hz.der ki;Ğayre Teveccüh ancak ahadiyete tevecühün takviyesi ve geliştirilmesi içindir.
    Ğayırın nefyinden maksad ise bu teveccühün devamıdır.Hem de ağyarı araya sokmadan ...
    Ğayırın nefyine teveccüh ,ahadiyete teveccüh işine menfi yönden tesir etmez.Bu duruma menfi yönden tesir edecek
    olan ğayra olan teveccühdür;ğayırı nefyine olan teveccüh değildir.Bu iki mana arasında dahi çok fark vardır.

    Gizli zikir deki "La ilahe illallah" zikiri aynı tondan ve şekilde yapılması gerekmez.Zira Manası ve ruhu itibarıyla yapılır..Ses ve şekilden nasibi yokdur.
    Bu yüzden nasıl ve ne şekilde yapıldığından ziyade manası ve ruhu mühimdir.
    Ayrıca Müridin nazarında,şeyhin duruşu ve hareketi hoş bulunmadıkca ;onun kemalatından bir şeye nail olmaz.
    Şayet müridin kalbine ,şeyhin fiillerinden herhangi biri için bir şüphe debunu atamazsa ..o zaman:İtiraz şeibesinden temiz,inkar zamanındanuzak olarak,açıklamasını kendinden istesin.
    Bu zamandan,hak ile batıl birbirine karışmış durumdadır.Birbirine ayırd edilmez durumdadır.Eğer şeriate uygun olmayan bir iş zuhur ederse bu işde kendisine uymayalar.Belki onu hüsnü zan ile yorumlayalar. Eğer hüsnü zan ile yorum mümkin olmaz ise bu ibtilanın ondan gitmesi için dua edeler.Bir müride ,şeyhinin mubah bir iş yapmasından dolayı şüphe düşerse bu şüpheye itibar edilip önem verilmez.Hak tealanın yasaklamadığı mubah işlere başkasının yasaklama hakkı yokdur.
    Bir hadisi şerif de
    "Allahu teala azimetli işler ile amel etmeyi sevdiği gibi,ruhsatla yapılan işleri dahi sever.."buyurdu.

  • Ey OĞUL 91/Trcm İmamı ĞazaliDatum08.09.2020 07:47
    Thema von Kurban im Forum Makale/Artikel/Anregun...

    Ey oğul
    Cuma namazının ğüslünü terk etme.Rasülüllah a.s buyurdu ki Ya Eba Hureyre Cuma namazının ğüslünü terk eyleme.Zira iki cuma arasın da olan günahı gider.
    Ve yine Rasülülah a.s buyurdu ki Cima dan sonra tezcek ğüsül edin.Zira söylediğniz kelamı yazmakta olan kiramen katibin melekleri incinur.
    Ve dahi bir kişi yalan söylese ol melekler ol kişinin ağzını kokusundan bir fersah yere giderler.İmdi cima ettikte ve ihtilam oldukta tezcek ğüsül etmek gerektir.
    İmamı Ğazali rahmetullahi aleyh buyurdular ki Bir kişi düşüm de gördüm bana etti.Ya imam bana cünüblük vaki oldu.Ğüsül edemedim.Bir miktar eğlendim.
    Şimdi enime ateşden bir gömlek giydirdiler.Hala ateş için deyim dedi.
    Babu Hamama Girmenin Adabı Ve Ziyanı
    Ey Oğul
    Hamam da oturmak yürek oynamak getürür.Ve insana ğussa ve elem getürür.Ve hamamdan cıkucak soğuktan sakın.Tizcek elbiseni gey.
    Ve kış günün de acele hamama girme.Ve çok çok hamama girmek ziyandır.
    Babu Nikahın Sünnetlerin ve Adabların Beyan eder
    Ey oğul Peyğamber a.s kızı Fatıma ra. Hz.Ali ra. verdikte dört miskal gümüş nikah,ve kendi hatunlarına beşyüz dirhem nikah kıydı.Ve dahi evlenmek içun ödünç para al.
    Ve yoksulluktan korkma.Hak Teala hz. leri edasına asanlık verir.Eğer avret alursan Saliha avret al.Zira saliha avret cemi dünya malından hayırlıdır.
    Asılzade ıyalin ve kızın al.Yaramaz yerden alma.İzzetine ve malına aldanub soyu fena yerden kız ve avret alma.Ve malda kendinden aşağısını al.Dahi aldığın avret uzun boylu olmaya ve kısa boylu ve çirkin dahi olmaya.Ve çok söyleyici ve fena söyleyen avreti alma.Ve çocuklu ve yaramaz huylu avret alma.Hayırlısı oldurki aldığın bakire ola.Avret olursa da saliha ola.Fasika olmaya .Avret dahi ere vardığı vakit salih kişi ola.Fasik olmaya kişi zade ve cömerd ola.Ve dahi kişinin avreti kendinden dört nesne aşağı ola.Biri yaşda biri boyda biri mal da.Biri cahda ve dört nesne dahi ziyade olmak gerektir.Biri cemal de ve biri edebde ..ve biri hulukunda .Ve biri her bir şeye perhizkarlıkta.
    Ve dahi kızını çirkine ve ıhtiyar adama verme.Cümleden evvel kendin görüb her haline muttali ol.
    Öyle bir sinneti olan akranı olmalıdır.Ve dahi zahameti az avret al, harcı çok avret alma.Ve beğenub alacağın vakit kimsenin alacağı ve dilediği eri ve avratı alma.Ve bir kimseye danışmadan ve istişare etmeden avret almak ve kızı vermek caiz değildir.
    Ve dahi avretin oğlu ve kzı olanı al.Rasülüllah a.s a bir kişi gelub etti.Ya Rasülüllah Asılzade bir hatun var.Ve ziyade güzel ve ğayet mesture alayımmı dedi.
    Rasülüllah a.s ol kişiye dedi.Ol alacağın hatunun oğlu ve kızı olurmu ol kişi eti olmaz imiş.Ol vakit Rasülülallah etti:
    Ol kızı ve oğlu olmayanı alma.Ama çirkin olsun hatunun doğuranını almak şol doğurmayan güzel hatundan efdaldır.
    Babu Talak
    Ey oğul fıkıh kitablarında beyan olunmuştur.
    Bir kimse avretine boş ol dese nikah lazım değildir.Ama ben avretime oruc ettum demekle yahud avretin bir tarafına yaşmakla nikah tamam olur.Buna talakı rici denir.Ve eğer seni kovdum ve bırakdım dese,bayin talak boş olur.Buna talakı bayin derler.Beyninde rici yokdur.
    Buna nikah lazım gelur. Zira bunda kati vardır.Seni kovdum veya bıraktım lafzı talakı bayin ile boş olur.
    Bu kelamlardan sakınmak gerektir.Şeytan aleyhillane nin mekrinden emin olasun.Ve dahi bir kişi avretine etse "Vallahi sana dört ay yakın olmayayaım"Dört ay için de buna yakınlık etmese bayin talak ile boş olur.Sonra nikah lazım gelur.Eğer dört ay tamam olmadan avretine yakınlık etse boş olmaz.Keffaret lazım gelur.
    Ve dahi bir kişi avretine kafir oldun dese talakı bayin ile boş olur.Ama hata ile yahud latife ile söylese yine boş olur.
    Lakin günahkar oldun dese zararı yokdur.Ve dahi avretinin ağızına sövse talak vaki olur.Kendi küfür söylese kafir olur.Ve avreti boş olur.Küfürden hazer etmek lazımdır.
    Ve dahi rasülüllah a.s buyurdu ki Sizler malınızı avret eline vermeyiniz.Hak celle ve ala Kuranı kerimin de sarahaten buyurdu.
    Ve Rasülüllah a.s buyurdu ki her kim bir müslümanı na maeşru işden doğru bula.Davet etse yarın kıyamet günün de Hak teala hz.ol kişiyi peyğamberler zümresin de haşir eyleye Ve dahi Rasülüllah a.s yine buyurud ki Bir kimse hasta hatırını sorsa ol gün akşama değin yetmiş feriştah gönderir.
    Evvela ağızının tadını alur.Biri kuvvetini alur.Biri günahını alur.Kaçan ol hasta eyu olmağa yüz tuttukta ağızının tadını alan feriştaha azar geruye verir.Ve kuvvetini alan ferişteheder.Ya Rabbi bu günahı geri vereyim mi?
    Hak teala hz.buyurur ki Ey benim melaikem rahmetim kati çoktur.Şanıma layık değildir ki Bir kulum hasta olucak günahını alam.Sonra hoş olucak yine geru verem.Var ol günahını deryaya dök.deyu buyurur.
    Ey oğul sana bir nesne veren kimseye sen dahi ver.Sana zülum edenin suçunu bağışla sana hainlik edene ne sen nasihat eyle.Cümle peyğamberlerin ahlakları
    böyle idi.
    Ey oğul
    Rasülüllaha a.s buyurdu ki Ya Eba Hurieyre bir mil git hastanınhatırını sormağa iki mil git küslüğü barıştırmaya üç mil git bir din karındaşı Allah içun ziyaret etmeye Allah içun et.Bir mil git bir alimden bir harf öğrenme de olsa....
    Ey oğul iyiliği elden koma.Her kime iyilik edersen Allah içun iyilik eyleki Hak tealanın indinde kabul ola.
    Rasülülallah a.s buyurdu ki Ya Eba Hureyre Hak teala hz.lerine Cebrail a.s gibi ibadet etsen kabul olmaz illaki müminleri Allah içun sevmeyince, zira cennetin miftahıdır.
    Ey oğul
    Dilersen arş gölgesin de oturub mahşerin dehşetinden emin olasın, salavatı şerifeye mudavemet eyle.Hz.Rasülüllah a.s buyurdu ki
    Ya Eba Hureyre benimle arşın gölgesin de musafaha edub buluşasın.Bana gün de yüz kere Salevatı şerife getur.Ve dilersen mahşer de
    benim havuzum dan içesin.Üç günden ziyade mümin karındaşınla küslü durma.Lakin hamır içenden ve haram yiyenden kendini çek. Konuşma.ıhtiraz üzere ol.
    Ey Oğul
    İlim tahsil etmene sayeyle.Elinden geldiği kadar ğayret eyle.Rasülülallah a.s buyurdu ki Ya Eba HUreyre dünya da vücudun sağ iken ilim tahsil edub
    ilimin ile amel eyle ki öldükten sonra faide versun.Rasülülallah a.s bir hadisi şerif de buyurde:
    "Utlubul ilme minel mehdi ilellahdi"Yani sizler ilim tahsil eylemeyi ta beşikten kabre girinceye değin taleb ediniz.
    Sabavet vaktinden ölünceye değin.demektir.Zira mal cemedersen düna da kalur.Malı ellere bırakırsun.Sonra hesabını ahiretde kendin verirsin.
    Hikaye
    Bir gün imamı Ahmed Hanbeli katına bir kişi gelub nasihat istedi.
    İmamı Ahmed dahi buyurdu ki Ey kişi çünki Hak teala hz.leri seninve alemin rızkına kefildir.
    rızık içun ğam yemen niye gerek.Ve çünki bir sadakanın yerine on verilurken bahillik etmek niye gerek ve çünki ateş hakdır.Günah işlemen
    niye gerek.Ve cünkü cümlesi hak teala hz.lerinin takdirin de dersen fakir olub sairlerin zengin olduklarına gücenmek ne faide eder.
    İmdi nasihat kabul eden adama bukadar öğüt yeter.Tutmayana bin Nasihat etsen faide etmez.Cümle nasihat etsen cümle nasihat bunların içindedir.
    Ey Oğul
    Rızıkın az olduğuna ğussalanma.Sabır et.Rasülüllah a.s buyurdu ki Hak teala hz.leri bir kuluna rızıkını az verse ol kul dahi cezağ ve fezağ
    etmeyub fakirliğine sabır etse Hak tela hz.leri meleklerine bu kul ile iftihar eyler.Ve buyurur ki Ey benim meleklerimsizler şahid olun ki
    bu kulumun her bir lokmasına cenneti ala da bir köşk ve bir derece ihsan ederim.Dünya da iken verdiğim nimete kanaat edub sabır ettiğin içun bu dereceye nail eyledim.Buyurur.Ve yine Rasülüllah a.s buyurdu ki bir kimsenin karnı aç olsa da kimseye bildirmese Hak teala hz.leri ol kimseye bir yıllık sevab vere.Ve umduğu yerden
    rızıkını vere.Ve ğayri hacetini dahi kimseye bildirmese ol dahi böyledir.
    Ey Oğul
    Taamı sol elinle yeme.Zira böyle eylemek cebabir fiilidir.Ve dahi halka güler yüzlü ol.Eğer çehre gösterme ve cömerd ol.
    Dahi kalbin kati olmasun.Ve halkla şöyaber otursunlar.öyle dirlik eyle ki daima seni sevub beraber otursunlar.Kaçan öldüğün vakit
    ağlaşub dua edeler.Ve daima iyilik söyleyeler Ve dahi her mümin karındaşına rast geldikte selam ver.
    Kaçan bir mümin karındaşına selamun aleykum dese on sevab yazılur.Ve kimki "Esselamu aleykum ve rahmatullah" dese
    yirmi sevab yazılur.Ve kimki esselamualeykum ve rahmetullahi ve berekatu derse otuz sevab yazılur.
    Ey Oğul
    Her bir işde acele etme.Zira acele şeytan işidir.Lakin beş yerde acele etmek lazımdır.Biri oldur ki evine müsafir geldikte
    acele önüne taam getire.Ve biri dahi hasbel beşeriye bir günah işledikte acele tevbe eyle.ve biri dahi oldur ki Her beş vakit namazın vakti geçmeden acele eyle.ve
    biri dahi oğulun bülüğa erdikte acele evlendir.Ve biri dahi oldur ki mevtayı acele defin eylemektir.
    Ey Oğul
    Sizler her bir günahdan içtinab ediniz.Zira rasülüllah a.s buyurduki Ey benim ümmeti ashabım Sizler hiç bir günah işlemeyiniz ki
    zira bilmezsiniz ki Hak teala hz.lerinin hangi sevab ile af ve mağfiret eder.
    Ey Oğul
    İki günahdan kork.Biri odur ki biri hükmün de olanlara adalet ile eyle.Ve biri din yolunda hain olma günahdan kork.Bir kimse bir günah etmek dilese dahi sonra ol günahı işlemekden ziyade kork.Günah işlemeyi terk eyle.Ve bir kimse sana ziyan edersen sen ona eyilik eyle.Rasülüllallah buyurdu ki ey benim ümmeti ashabım sizlerden birinize bir kişi ziyan etse sizler ona ikram eyleyiniz.Ve hiç bir kimsenin ayıbını yüzüne vurub başına kakmayınız.Ve sana zülüm ederse suçunu bağışla ve afedesiniz.
    Eğer böyle ederseniz cezanız cennetdir.buyurdu.
    Ey Oğul elinden geldikce yol düzleyici ol.
    Rasülüllah a.s buyurdu ki
    Mirac gecesi cennetde bir kul gördüm Tenaaum ederdimki ey kişi sen bu mertebeye ne sebeble nail oldun.Ol kişi etti.Halkın yolunda bir diken var idi.Anı kesdimki halkı incitmeye deyu indallah kabul olub bana bu mertebeyi ihsan eyledi,dedi.
    Ey Oğul eğer rızıkın helal olmasını dilersen her ne mizmete ve her ne işde isen güzel işle.Ve her ne işde isen doğru ol.Ve taamı sabah yeyeceğizni
    sabahlaeyin erken yemenin dört faidesi vardır.Evvela ağız kokusunu giderir.Ve su içse vücuda ziyan etmez.Ve bir yere gitse tok bulunur.Ve kimsenin lokmasına bakmaz.Ve taamı sabah yiyeceğini sabahleyin erken yemenin dört faidesi vardır.Evvela ağız koksunu giderir.Ve su içse vücuda ziyan etmez.Ve bir yere gitse tok bulunur.Ve kimsenin lokmasına bakmaz.Ve taamı ezmenin faidesi oldurki suyu az içirur.ve uyku getirur.Ve malayaniyi çok söyletur.
    Ey oğul
    Diş karıştırmaktan hazer eyle.Zira nehiy olunmuştur.Rasülülallah a.s buyrumuştur.Ya Eba Hureyre bana diş karıştırmayı cebrail a.s nehiy eyledi.
    Bir kaç nesne ile karıştırmanın zararı kişniç çöpüyle diş karıştırma.Benzi sararır.Unutmaklık getirur.Reyhan çöpüyle karıştırsa elem ve zahmet getirur.Nar çöpüyle
    karıştırsa baş ağrısı getirur.Ayrı çöpüyle karıştırsa fakirlik getirir.İlğın çöpüyle karıştırsa evimize ölüm getirür.Süpürge çöpüyle karıştırsa uyuzluk getirur.
    Ey Oğul
    Ğıybetden ihtiraz eyle.Eğer bir kimseyi ğıybet edersen onun günahı sana gelur.Ve senin sevabın ona gider.Ğıybet etmek zina etmekten eşed günahdır.
    Nitekim rasülülallah a.s buyurur ki "El ğıybetu eşeddu minezzina"Bir kimse ğıybeti red ederse Hak teala hz.leri onun üzerinden yetmiş dürlü afet ve belayı defeder.
    Ey Oğul
    Sakın yalan yere yemin etme.Zürriyetin kesilur.Hak teala hz.buyurur.Yalan yere yemin edenin zürriyetini kesub Kıyamete değin hor ve hakir ederim.
    Ey Oğul
    Yalan yere evliyalık satma.Sen de olmayan nesne ben evliyayım deyu kendine bühtan eyleme.Rasülülalllah buyurur:
    Bir kimse kendine zahid veyahut alim olmadan yalan yere evliyalık gösterse kıyamet günün de cehennem de yerini hazırlasun.Dahi herdaim
    güzel ve doğru söyle.Ve sözün de sadık ol.Sıdık kişiyi cennete götürür.Dilini eleştirib var yere yokyere kafir olayım deme.Kafir olursun,Yalan söyleme.Hıyanetlik etme.
    Ğıybet ve bühtan etme.Şahi Kirmani r.a eer kimki yalan söylemese ve huyanetlik etmese ğıybet ve bühtan etmese varsun ne işlerse işlesun zira bu üç günahı işleyen sair günahlardan çekilur işlemez.
    Ey Oğul
    Kimsenin ayıbını meydana vurmaktan sakın.Rasülüllah a.s buyurdu ki Mirac gecesi bir kavme rast geldim Bakırdan tırnakları olmuş.
    Ve kazma gibi olmuş Ol tırnakları ile yüzlerinin derisini yırtarlar.Etim Ya Karındaşım,Cebrail Bu kavimler kimler dir?
    Cebrail ett;Bunlar halkın ayıbını meydana çıkarub söyleyenlerdir.dedi.Dahi MUsa a.s Turi sina da etti;Ya rabbi elin ayıbını meydana çıkarub söylese ona ceza ne edrsin,dedi Hak teala hz.leri buyurdu ki Tevbesiz giderse evvel cehenneme giden ol dur.
    İmamı Ğaali aleyhi rahmetul bari..buyurdu ki Günahların ulusu üçdür.bunlardan kendini sakın.Biri pahilliktir.İkincisi hasedir.
    Üçüncüsü riyadır.Pahil oldur ki Bir kişi sana gele ki erkan öğrenmeye veya ilim veya bir sanat öğrenmeye anı öğretmeyeler.Ol kimse pahil olur.
    Pahil hakkın da rasülülallah buyurdu ki "El pahilu la yedhulul cenneh velev kane zahiden"Yani pahil olan cennete giremez.her nekadar zahid dahi olsa.
    Hased ol dur ki Bir kimsenin ilimini yahud mülkünü ya hayırlı malı olsa ol kimseden bunların gittiğni istese hased buna derler.
    Hased hakında Rasülüllah a.s buyurdu ki Hased hasenatı yer.Ateş odunu yediği gibi.Riya oldu ki Bir kişi bir amel işlerse amali salihadan namaz gibi oruc gibi ve sadaka vermek ve köprü ve cami şerif yaptırmak gibi bunları halk görsün eyu kişidir desünler deyu Bu amelleri işlese Bunların cümlesi riyadır.Ve ya riya etmek şirki sağire dir.
    Tevbe etmedikce afolunur günah değildir.
    Babu Şakavet
    Ey oğul
    Şakiler alametin de olma.Rasülülallah a.s buyurdu ki.Kişinin şakavet alameti oldur ki Bir kimsenin ilimi ola.Ameli olmaya.Ve salahı ve ihlası olmaya.
    Salih kişiler sohbetine varsa hurmet ve riayet etmeye.Bunlar şakavet alametidir.
    Ve dahi bir kimse zülum eyleme. Zülum üç kısımdır.Biri hükmün de olan kişilere eza ve cefa etmek.Ve biri Hak teala hazlerine asi olmak.Ve biri zalime yardım etmek.Bu üç sıfat her kim de cem olsa tamam zalimdir.Ve zalimlerin yeri cehennemdir.
    Ey Oğul Rasülülallah a.s buyurur ki Her kimde ki bu üç nesne olmazsa ol kişi ehli cennetdir.Biri kibir.Biri hased.Biri Hıyanetlik ve dahi her bir musibete sabır eden baş
    kesildikte gövde helak olduğu gibi bir kimseden sabır gitse din helak olur.
    Ey Oğul
    Bişri Hafi r.am hzretleri buyurdu.Her kim diler dünya da aziz ve ahiret de ulu ola.Üç nesneden sakınmak gerektir.Evvela mahluktan hiç bir nesne dilememek ..
    İkinci bir kimse ğıybet etmemek.Üçüncüsü eliyle komadığı nesneyi almamak ve dahi üç nesneyi Hak teala hzretleri sever.Biri az alden cömerdlik.İkinci korkmadığı kişinin yanın da doğru söylemek Üçüncü halvet yerde Hak teala hzretlerinden korkmak.
    Ey Oğul
    Bir kimse sana dese ki Hak teala hzleri nden korkarmısın ettiki Korkarım Turi sina da Hz.Musa a.s etti;Ya Rabbi senin kati haşımın kimilere dir.
    Hak teala hz.leri buyurdu ki Ya MUsa benim kati hışımım şol kimse leredir ki bir kişi ye Hak teala hz.lerinden kork deseler Ol kimse darulub.Bana mı öğretirsin Hak tealadan korkağı dese,beni kati hışımım onlaradır.Rahmeti anlardan beri ederim.Amma kişi Hak teala hz.lerinden kork dedikte ol kimse dahi korkarım dese ben ol kuluma,rahmet ederim.deyu buyurdu.
    Ey Oğul
    Kimsenin günahını başına kakma.Rasülü a.s buyurdu ki Bir kişi bir kişinin günahını başına kaksa Hak teala hz.leri ol taan eden kişiyi günah ile
    dünyadan tevbesiz çıkarır.Dahi melundur.Şol kimse ki anaya babaya asi olan melundur.Dahi şol kurban eden kimseler Hak tealanın rızasıçun
    boğazlamayub felan eyh çun deyu boğazlayub kurban eden melundur.Dahi şol bir ata ki kızına zina eder. Melundur.
    Ve dahi hak teala hz.lerinden ğayriye secde eden melundur.Ve küfürdür.Hz.Rasül a.s buyurur.
    Kimki bir kişiye söverse ol dahi temenna etse bu dahi şirktir.Hak tealadan ğayriye secde etmek gibi olur.
    Veyahud Hak teala dan ğayriye ortak katmış olur.
    Ve bir haidi şerif de yine Rasülüllah a.s buyurdu ki Bir kişi bir kişiye rast geldikte temenna ile selam verse ol dahi şirktir.
    Eğer selam verdiği munım bir kişi ise dünyasından ötürü iyiliğiçün temenna kıldıysa dinin üç bölükte bir bölüğü gider.Ve dahi Hak tealadan ğayriye yemin etmek
    şirktir.Bir gün Rasülülallah a.s yanında babam canı içun deyu yemin etti.Hemen Rasülülallah a.s darılub buyurdu ki Hak tealadan ğayriye yemin etmek
    şirktir.Bir gün Rasülüllah a.s yanın da Hak tealadan ğayriye yemin yokdur.Kabeyi mükerreme tanrısı hakkı çün Yahud Muhammedin tanrısı hakkıçün
    diye böyle derse şirk değildir.Kafir olmaz.Ve dahi Rasül a.s buyrur kaçan biriniz bir mahalle ye hakim olsanız riba yiyenin şahidliğini tutmayın.
    Eğer kabül ederseniz hak teala hz.leri sizin amelinizi batıl eyler.Dahi ama olan kişinin şehadetini kabul etmeyin.
    Eğer zühüd ve takva da İsa A.s gibi olursa da dahi özürsüz cematı terk edenin şehadetini kabül etme.
    Zira islamı ardına attı.Dahi namazı terk edenin yüzüne beraber lanet et.Dört kitab da melundur.
    Ey oğul
    Hiç bir kimseye sövme.Ve lanet etme. Rasülülallah a.s buyurdu ki Ya Eba Hureyre halka sövme. Onlar dahi anana ve babana dahi söverler.
    ve Halka lanet etme.Eğer ol lanet ettiğin kimse lanete mustehak değilse ol lanet sana gelur. Dahi hayvana lanet etme melekler sana lanet ederler.
    Zira hayvanat hak teala hz.lerine asi olmazlar.Dahi emri bil maruf "nehyi anil munker" ile halkı güçün yeterse yaramaz işden meneyleki
    Hak teala hz.leri kalbini nur ile doldura.
    Ey Oğul
    Hiç bir kimseyi rusvaylığını istetme.Rasülülallah a.s buyurdu ki Ya Eba Hureyre bir kimsenin rusvaylığını isteme Bir kimseyi halk yanın da dava etme.
    Etme ki hak teala dünya da ve ahiret de seni rüsvay etmeye.Bir kimse bir kimsenin yaramazlığını faşetse Hak teala dahi ol kimseyi azab ile Mahşer halkı için de rüsvay eder.Ve yine Rasülülallah a.s buyurur ki Ya Eba Hureyre bir kişi nafakasından orta halli geçinse ol kimse fukara olmaz.Orta dirlik aklın yarısıdır.Ol hal ile halk ile güzelce geçinub dostane muhabbet eylemek salihler halidir.
    Ey Oğul
    Bu dört haslet sen de olmasun ki dünya ve ahret de necat bulasun.
    Rasülülallah as. buyurur ki Ey benim ümmeti ashabım ahlakı zemime olan dört ahlaktan geçin.Sonra sizi helak eder.Biri oldur ki çok mal cem edersin halbu ki malı yemez. Saklar ve biri tulu emel etmek ve biri dünyaya haris olmak ve biri dahi haris olmak ve biri pahil olmak ve dahi insan da haya olmak imandandır.Bir kimsenin hayası olmamak küfürdür.
    Ey Oğul
    İşini hiç bir pahil kimseye danışma.Sonrasını pahilliğe iletub bir iş eder ki seni rüsvay eder.
    Babu Sabır
    Ey oğul
    Bu üç nesneye sabır etsen bi nihaye derece bulursun.Rasülülallah a.s buyurdu ki Bir kimse bir musibete sabır etse Hak teala her nefesine cenneti ala da üçyüz derece ihsan eder.Her kim ibadete sabır etse Hak teala yediyüz derece ihsan eder.Bir gün MUsa a.s etti.Ya Rabbi bir kul bir musibete irişse ve ol musibete sabır edub "inna lillahi"
    ve inna ileyhi raciun"dese, sen ol kula ne ecir verirsen, dedi.
    Hak teala buyrur ki Ya Musa ben ol kulumun her bir nefesine ol musibetin acısı gidinceye kadar
    üçyüz derece verirem.Ve ol musibetin üzerine bir musibet dahi gelse yine sabır eylese üçyüz derece ihsan ederim ,buyurdu.
    Ey oğul
    Hak teala hz.lerinin göndrdiği musibetlere sabır et.Rasülüllah a.s buyurdu ki bir kimse ye Hak teala hazretleri bir musibet vere ya oğluna veya kızına ya bedenine dahi ol musibete sabır edup kimseye şikayet etmese Hak teala eder.Ben ol kulumdan haya ederim.Mizan başına götürmeye.Deyu.
    Ey oğul
    Bilmezsiniz ki ölümüm mü hayırlıdır,yahud sağlığım mı hayırlıdır!Rasülülallah as. buyrur ki sizler ölmeyi dilemeyiniz .edinki Ya rabbi benim hakkımda ölmek hayırlıysa
    beni öldür.Ve eğer sağlık ayırlı ise bana sağlık ver.de. Bilki Senin hakkın da sağlık hayırlıdır.Ol vakit ölümü istemek mezmumdur. Hayırlısını sen bilmezsen
    Ancak Allahu teala bilur.Hak teala dan hayırlısını istemek gerektir.
    Ey Oğul
    Ölümden kaçma ölümden kaçan kişinin yarın kıyamet gününde iki kaşı arasın da yazılur.Bu kişi ölümden kaçdı.Deyu mahşerden halkı için de hayırlısını istemek gerektir.
    Ey oğul
    Kaçan bir cenaze hazır olsa hazır olsa.O cenazenin hızmetine bulun Hak tealanın rızası içun defin olurken mevtanın üzerine bir kürek olsun toprak at.
    Velilerden biri Velilerden biri rivayet eder ki ölmüş bir kimseyi rüya da görüp halin nice dir?
    ol mevta etti;Mizan da sevabımı tarttılar.Hafif geldi.Hemen bir kimse gelub mizanın sevab kefesine bir kese koydu.hemendem sevab tarafı ağır geldi.
    Hak teala hz.leri günahı afetti.Ben ettim.Bu kese nedir?için de ol toprakdır.Gör ki bir kürek toprak öyle olucak daha ziyade olursa nice sevab olur.
    Babu Ziyareti Kubur
    Ey oğul kabir ziyaret edici ol.Sana ulu ecir olur. Rasülüllah a.s buyurur ki Her müminin kabrini ziyaret edin.Ve bir saat efdaldir.
    Bir saat ziyaret kubur da durmak Hak teala indin de bir hac ve bir umre den ziyade efdaldir. Buyurdu.Ve mevtaların ruhları çun Ayetel kürsi okumak dan hasıl olan sevabı mevtaların ruhlarına bağışla.Hak tala hz.leri sana ulu ecirler.ihsan eder.Rasülülah a.s buyurur ki Her kim kabir de Fatiha ve ayetel kürsi ve "elhakumuttekasür" ve ihlası şerif ve bunlara mumasil kuranı kerim okuyub sevabını mevtalara bağışlasa ta meşriktan mağribe değin her ne kadar mevta varsa onların adedince Hak teala ol kimseye
    derece ihsan eder.Dahi yetmiş peyğamber sevabı misullu sevab vere.
    Ve her harfine bir feriştah halk eder.Ta kıyamete değin tesbih ederler.Ve sevabını dahi ol kimseye
    verirler.
    Ey Oğul
    Sakın makbere de gülme.Her kim makbere de gülse Hak teala hz.leri ol kimseye Uhud dağı kadar günah yazar.Her kim makbere de ağlasa ol kimse cennete
    güle güle girer.Ve her kim ehli kubura ibret alub makbere ehline şefkat eylese ol kimse korktuğu cehenem den kurtula.
    Ey Oğul
    Ömürün geçmeden gece gündüz ibadetle meşğul olur.Zira yarınını günde senin alakan yokdur.
    Bu gün senindir.Fırsat elindeyken hemen ibadet ede.
    Gör hiç bir gün ve gece yoktur.İlla eder.Ey kullar ben sizin üzerinize hakkı bildirmeye geldim der.
    Ey Oğul kıyamet günün de cehennemden bir akreb çıkar.Adı Harişdir.
    Ol akrebin enı ve boyu yer ile gök arasınca dır.Cebrail a.s eder.
    Ya Hariş bölük kandan gelursen Hariş eder;
    Cehennemden gelurem.Cebrail a.s eder.Ne istersin,beş bölük taifeyi isterim.
    Cebrail a.s eder ki Ya hariş onlar kimler dir?
    Hariş der;Biri beş vakit namazı terkedenler.
    Biri şarab içenlerdir.
    Biri zekat vermeyenlerdir.
    Biri anasına babasına asi gelenlerdir.
    Biri cami de dünya kelamı söyleyenlerdir.
    Deyub mahşer yerin de bu beş taifenin cümlesini yudub doğru cehenneme gider.
    Neuzu billahi teala..
    Ey oğul
    Ne kadar çok yaşasan akibetin ölümdür.Bu dünyadan bir gün olur ölürsün.Gideceğin yol da nekadar korkular vardır.
    Bir an evvel yol tedarikine
    hazırlaya gör. Rasülülallah a.s buyurdu bedenden ayrı kaçan bir kişi olsa ruhu ayrıldığı gibi bir nida gelir ki
    Ey adem oğlanı sen dünyamı terk ettin.
    Yoksa dünya seni mi terketti. Ve sen dünya mi cem ettin?Yoksa dünya seni mi cem etti.
    Ve sen dünyayı mı öldürdün?Yoksa dünya seni mi öldürdü?
    Kaçan yumaya başladıkta yine üç nida gelur ki kati senin ol kuvvetli bedenin seni de zayıf eyledi.
    Ve kati senin fasih lisanın seni ne şey ebsem eyledi?
    Ve kati senin sevgili dostların seni bırakub ne vahşet eyledi?Ve kaçan kefene sardıklarında yine bir nida gelur ki
    azıksız sefere nice gidersin?
    Evinden çıkup geriye ebedi gelmezsin.Bir korkulu evdir ki yılan ve akreb dopdoludur.Ve kaçan tabut içine kondukta bir nida var ki
    Eğer hak teala hazretlerinin rızasını tahsil eyledinse devlet ve saadet senindir.Ve eğer Hak tealanın hışmını ve ğazabını tahsil eyledinse
    vah yazık sana.Ve kaçan tabutu kabirin kenarına konuldukta bir nida gelur ki :Ey adem oğlanı dünyada kabir için ne amel tedarik eyledin?
    Bu karanlık kabir içun bu dünyadan ne getürdun?Ve zengin ve ğanilikten bu uryan kabire döşemen için ve kaçan mezara koydukta;

    Ey adem oğlu arkamdan güler idin,şimdi karınım da ağlarsın.Ve arkada söyleridin,Şimdi karnımda ebsem durursun.
    Diye kaçan defin olunub halk dönüb gittikte Hak celle ve ala hazretleri tarafından nida gele ki Ey benim kulum yalınız kaldın mezar da
    bırakub seni yalınız koyub gittiler.Bunlar senin dostların idi.Hiç bir faide olmadı.Ama sen bana asi olub emrimi tutmazdın.
    Velakin senin karanlık kabir de seni bırakub gittiler.Benim şanı uluhiyetime layık değildir ki seni karanlık kabir de bırakmak izzim ve celalim
    hakk ıçün ben dahi sana merhamet eyleyeyim ki cümlesi teaccub itsunler.

    Dahi sana bir mertebe şefkat eyleyeyim ki baba ve ana ettiği şafkatinden ziyade olsun,deyub kendi lütuf ve kereminden
    cümlesi teaccub etsunler. Cümle günahı afolub rahmetiyle huri ve ğilmanlar ile cennetin nimetleri ve kevser ırmakları
    ile ta kıyamete değin kabri cennet bahcesi ola.Duhulu evvelin ile cennete ve cemali ba kemali ile mesrur eyleye ve ta kıyamete değin
    kabri cennet bahcesi ola.Hak teala hz.ulu padişahıdır.Böyle günahkar kulların ayıplarını görüp setir eder.Ve yüzüne vurmaz.
    Pes Hak tealnın emirlerini tutub nehinden İçtinab etmektir.Ve daima ameli salih ile amel eyleyub yarın ıkab ve azab dan emin olmak gerektir.

    Ey oğul bilmiş ol ki bu sahih hadisi şerifleri cem eyledim.ve için de hiç bir meçhul yoktur.Cümle kelamım sahihdir.
    Sakın şek ve şüphe etmeyesin.Bu haidisi şerifleri kütübu mutebere den cem edub yazdım.Yadığım kitapların isimleri sana birer birer beyan edeyim.
    Evvela biri İhya i ulum,biri cami ul usul,biri rasülü enverden ve biri bustanul arifin den ve biri mesabih den ve biri meşariktan ve biri irşadus sabirin
    den Kuvvetul kulub den ve biri cami tirmizi den.Ve biri cami ul cinan dan ve biri behşetul envar dan Ve biri mevizeyi musa dan.
    Ve bu kitabın ahiri vasiyet Ebu Hureyre den dir.
    Bu on dört kitabdan ihtisar edub çıkardım ki Müslümanların evladları okuyalar.Ve öğrenub amel edeler.
    Hemen Hak teala hz.lerinin cümle müminleri muvaffaku bil hayır eyleye.Amin.
    Tarihi Telif Kitabu rasülülalah 960 senesi cemadiyel ahirin sekisizinci düşenbe günü vakti zuhurda bu kitab tamam oldu.Min Telifil abdil fakir Süleyman bin Ceza
    Rahmetullahi aleyh.
    Temmetül kitabul mustedab bi avnil melikil vahhab Allahu veliyyuttevfik
    nimel mevla ve nimerrefik,kad tabaal kitabu bi marifetil hac Tevfik.ketebehu Hulusi1302
    Tercume Hmck 13/09/2020 Kurban

  • Ey Oğul 70-91Trcm İmamı ĞazaliDatum27.08.2020 09:42
    Thema von Kurban im Forum Makale/Artikel/Anregun...

    Hak Teala Hz.leri buyurdu ki ol günah budur ana baba oğlunu çağırınca "lebbeyk"demeye.Eğer dilersen Hak teala hz.leri..sana ğazab etmeye anan babana çağırınca "Lebbeyk" ile cevab veresin.Eğer tarulursa sen ona hiç karşu söyleme.Dediği yer de ol.Nice kim satun alınmış kul bir yavuz ağaya düşer dahi döner öyle korkudur ki
    ağası çağıracak işi bırağub nice"lebbeyk"derse dahi atan anan çağırdıkta ondan dahi ziyade devmek gerektir.
    Eğer ana aba duası alasın.Sana bir iş buyurdukta dilersen ana babana sayeyle.Tizce bitur.Taki sana darulub beddua etmeye..Ve sana darulur ise Fududlluk etme..
    Elini öp ğazabını teselli eyle.Dahi ananın babanın gönlüne geleni gözet berhudarlık ondadır.Eğer baban anan ihtiyar olursa onlara yardım et.
    Küçüklüğün bittiği mertebedir.Zira Sen küçük iken onlar her bir zahmeti çekerdi.
    Ahir bir gün olurki duasını alasun.Eğer incinub beddua edecek olursa dünya ve ahiretin yıkulur.
    Atılan ok geru ye gelmez.Sakınmak gerektir.Ana baba rızası Allahu tealanın rızasıdır.Ve hışmı Allahu talanın hışmıdır.
    Ve bir hadisi şerif de ol iki cihanın serveri a.s buyurdu ki;
    "El cennetu Tahte akdamil ümmihat"
    Yani cennet ananın atanın ayağı altın da dır.Yani ananın atanın rızasında dır.demek olur.
    Hak teala hz.leri buyurdu ki Ya Musa her kim ki anasına babasına eyuluk edub rızasın da bulunsa bana asi olsa ben ol kimseyi asilerden yazarım.
    Ey Oğul
    Rasülüllah a.s buyurdu ki anaya babaya eyilik etmek namazdan ve oruc dan ,hac dan ve ğazadan ziyade efdaldir.Ve yine buyurdu ki bir kimse anaya babaya itaat etse
    ömrü bereketli olub uzun olur.Her kim ki anası babasını incitirse ömrü bereketsiz olub kısa ola.Yarın kıyamet günün de azab ola.Anasına babasına asi olan melundur.
    Hikaye olunur:
    Hasanı Basri hz. bir kişiyi Mekke yi Mükerreme de tavaf ederken gördü.Ama arkasında bir yeşil zenbil var.Hasanı Basri hz.leri buyurdu ki
    Ey kişi arkandaki zenbili koyup tavaf etsene dedi.
    Ol kişi etti;Benim arkam daki zenbil de yük değildir.O Benim atamdır.Şam iklimindn yedi kere dir arkamda Kabeyi mükerremeye getürürem ,dedi.
    Hasanı Basri r.a hzleri buyurdu ki "Ey kişi kıyamete kadar böyle arkanda Kabeyi Mükerreme ye götürsen bir kere validenin rızasının ıvazı değildir.
    Yani valideyinin rızaların da olmak efdaldir.
    Ey Oğul
    Hz.Peyğamber a.s ma bir kişi gelub etti;
    Ne işleyim ki onlara eyilik ola.ol vakit Rasülüllah buyurdu ki;
    Dua dan unutma.Dahi Kuran okuyub istiğfar ediniz..dedi..
    Ashabdan bir kişi gelub etti;
    Ya Rasülüllah bundan daha iyilik efdal olanı varmıdır?
    Hz.Rasülüllah a.s buyrudu ki Onlar içun sadaka verin.Ve Hac edin.Onlar içun haç etsen bir haç onlara yazılır.
    Yedi haç size yazılır.Sadaka dahi böyledir.Buyurdu;Bir kişi gelub etti.Ya RAsülüllaha Anam babam şefkatsizdir.Onlara nasıl itaat edeyim
    Rasülüllah a.s buyurdu:
    Dokuz ay seni karnın da götürdü.İki sene emzirdi.Baban dahi büyünceye dahi çaluşub koyununda sakladı.
    Ve kuçağın da gezdirdi.Ve baban dahi büyüyünceye kadar çalışub senin bunca zahmetini çekub besledi.şimdi şefkatsiz oldu.Buyurdu.
    Ey Oğul
    Anaya babaya eyilik etmek hakkında hikaye olunur ki
    Bir kiş anasına atasına eyilik etse gör ki Hak teala hazretleri ona ne muamele işler.Bir gün Musa a.s Turu sina da mükaleme ederken
    etti;
    Ya Rabbi Ahiret de benim komşum kimdir?
    Hak teala Hz.leri buyurdu;
    Ya Musa senin komşun felan yer de felan kasaba da bir kasab dır.
    Musa a.s kalkub ol şehir deki kasabayı bulub ol kasabı buldu ve gördüki ol kasab alub satmaktadır.Biraz sonra kasab işini biturdu.
    Musa .as gelub kasaba selam verdi.Ey kişi beni konukluğa kabül edermisin.Dedi.
    Kasab etti,hoş geldin safa geldin.deyub alub evine getürdü.
    İkram edub evinde taam getürüb Siz buyurun.Bana bakmayız deyub Siz buyurun.Bana bakmayınız deub içeriye girdi.
    Ve bir parça et pişurdu.Oda da bir zenbil asılmış durur.Onu indirdi.İçin de bir zayıf yalınız kemik kalmış bir kadın senin gibi sade sesi çıkardı.
    Üsul ile zenbilin içinden güzelce çıkarub ol bişurdiği eti lokma lokma yedurub ve su dahi içurdi.Ve altının yaşını kurulayub temizledi.
    Ve altına kuru bezler koyub yine ol zenbilin içine vaza edub yerine asdı.
    Hz.Musa a.s etti.
    Ey kişi bu zenbilin içindeki kişi kimdir?
    O kasab etti;
    Bu benim anamdır.İhtiyar olub bu hale girdi.İşte bu minval üzere akşam sabah buna böyle bakarım.dedi.
    Ama kasab buna taam yedirirken ve hizmet ederken oğluna dua edup ilahi oğlumu cennet de Musa .as ma komşu eyle.derdi.
    Hz.Musa a.s etti.Ey Kişi sana beşaret olsun ki Hak teala hz.leri günahını yarlığadı.Ananın duasını kabül eyleyub seni ahiret de Musa ya komşu eyledi dedi.
    Ey Oğul
    Sakın anan ve babanın hatırını yıkma.
    Nagah hatırına dokunursan tizcek elini öp.Suçunu bağışlat.Ey benim atam. Bana suçumu bağışla.Eğer bağışlamassan
    Hak teala hz.leri sonra bana hışım edub ebedi cehennem de kalurem.Deyu hatırını ala..Sira senin kurtulman çeresi onlardadır.
    Anan dan baban dan ziyade kork.Ahir vakit de duasını al. Evlad üzerine ana baba duası müstecabdır.
    Amucan ve halan dahi ana baba gibidir.Onlara dahi aana baba gibi nice hurmet edesin.
    Onların dahi öyle hayır dualarını alasın.
    Ey Oğul
    Hocana dahi tazim ve hurmet eyle.Kişinin hocasi hakkı ana baba hakkından ziyadedir.
    Zira ana baba oğlunun dünyasının mamuruna sebebdir.
    Ama hoca kişinin ahiretinin mamuruna sebebtir.
    Onun dünya da anaya babaya hurmet etmekten efdaldir.
    Vaktaki hocayı gördüğün vakit elini öp.Selam ver.Tazim ve ikram eyle.
    Dahi tevazu ile hatırını sor.Eğer sana otur der ise diz çöküb öyle otur.Ve kalkub giderken elini öp..
    Tazim üzere ol.Ol ardına dönüp gitme.
    Kaçan bir hizmeti olsa gör,her ne kadar işin var ise de..
    İşini terk edub ona babanın işini gör.Eğer fakir ise elinden geldiği kadar hacetini bitur.
    Hayır duasını al..Bedduasını alma..Sonra helak olursun.Hace duası şakird üzerine makbuldür.
    Ana baba duası gibidir.
    Ey Oğul
    Karındaş adabı oldur ki eğer senden küçük ise edeb öğret.
    İlim öğret.ve tatlı söz ile nasihat eyle..Yaramaz nesnelerden sakla.
    Eğer senden büyük ise tazim eyle.Emrini tut.Ve ahiret karındaşına dahi tazim ve hurmet eyle.
    Onunla Allah içun ol.Senin katında bir haceti olsa anı tizce bitur. Zira ana baba bir kardeşden ahiret karındaşı
    hayırlıdır.Nitekim Rasülüllah a.s buyurdu ki Bir kişi ahiret için karındaş edinse Hak teala hz.leri ahiret de ona
    bir derece ihsan eder ki hiç bir amel ile ol dereceye irişilmez.
    Irak yerden kardeş görme adabı Rasülüllah a.s buyurdu ki bir kişinin köyde ahiret kardaşı var idi.
    Onu Allah içun görmeye giderdi.Hak teala hz.leri bir feriştehe emir eyledi.Bu kişinin yoluna vardı.
    Ey kişi nereye gidersin?
    dedi.Ol kişi:
    Bir köyde ahiret kardeşim vardır.Onu ziyarete giderim.
    Ferişteh dei..Sana ol karındaşından ne fayda olur,ol yeri gidersin?
    Ol kişi etti
    Hiç bir faidesi yokdur.
    Hemen Allah için sevdiğimden giderim.
    dedi.
    Ol ferişteh dedi..hiç şüphe etme sen,Ol kardaşı nekadar seversen Allahu teala hz.leri dahi seni ol kadar sever.
    deyub ğayıb oldu.Pes imdi Allah içun işleyeni Allahu teala hz.leri sever.
    Babu Fazileti Sılayı Rahim
    Ey Oğul
    Bir kişi sılayı rahim eylese ondan efdal amel yokdur.
    Hikaye olunur Bir kişi sılayı rhim eylemiş geru gelurdi.Ve bir kişi dahi Hac edup Kabeden gelurdi.
    Birbirlerine dost gelub Hacetlerini süalden sonra biri etti.Sen ol sılayı rahimin sevabını bana verende sana hac sevabını vereyim.dedi.
    Hak teala hz.leri tarafından bir nida geldi ki sakın verme sen sılayı rahim eyledğin içun biz sana yetmiş haç sevabı verdim.Bu kişi bu nidayı
    işidecek vermezem,dedi.Cevab verdi Pes ol kişiye yalınız kaabe ziyaret edup bir hac sevabı verildi.Ama bu kişi sılayı rahim eyleyub gönül ziyaret ettiğiçün yetmiş hac sevabı verildi.
    Zira gönül nazargahı ilahidir ve hem arşı kürsi levhi kalem e sığmadım ancak mümin kulumun gönlüne sığdım.deyu buyurdu.Pes gönül ziyareti-
    nden efdaldir.
    Ey Oğul
    Oğluna ve kızına edeb öğret.Pes küçük iken öğret ki Büyüdüğü vakit edeb ilim öğretmek güç olur.
    Evladının ve ehlinin suçunu gördükte bağışla.Rasülüllah a.s buyurdular ki Evlatlarınız ve helalinizin ve kulunuzun suçunu bağışlayın.
    Bunlar sizlerden korkar ve çekinirler.Küçük olanlar kabahat eder.Büyüklerin şanı afetmektir.
    Ve sadaka vermenin efdali ehline ve evladına ve kuluna vermendir.
    Hz.Rasülüllah a.s buyurdu ki bir kişi ehline ve evladına gönlü ile gönülleri istediği taam yedirse Hak teala hz.leri ol kişiye
    bin sevab ve bin derece verir.Ol kişi cennet de envayı çeşit taamlar ile rızıklanur.
    Bir Hadisi Şerif dahi Rasülüllah a.s buyurdu ki Bundan daha ulu ecir ne ola ki bir kişi ehline ve evladına ve kuluna sadaka ihsan ede
    Ve hoş tuta.Hak teala hz.leri ol kişiye ulu ecir ıhsan eder.Bunları esirge ki yarın hak teala kıyamet de esirgeye..
    Oğluna ve kızına küçükken edeb öğret anaya babaya karşu söylemeye ..oğlunu hatunlar ile ülfet ettirme ve yedi yaşında namaz kılmayı
    öğret.Dokuz yaşında oruc tutmayı öğret.Ve na mahreme baktırma.Ve kapudan taşra çıkartma.Meğer ki Hamama vara. Vesair buna mümasil menhiyatı öğret.
    Bunların cümlesi hadis ile sabitdir. Eğer bir dince hacet sabit olursa alimlere sor..Şol hevayı hevese tabi olan cahillere sorma.Sonra seni mehlikeye kor.
    Neuuzu billahi teala min zalike enfüsena..ve kız evladını anasından ve kız karındaşından ve teyzesinden halasından ğayrı ecenebiler ile görüştürmek
    eyu değildir.Ve bunlara karşu dahi söyletme.Ve her bir cihetle hatırlarına riayet eddir.Ve on yaşını geçirme.ara ver zinhar parasına aldanub bilmediğin aslı ye ve ehli işrete kimselere verme.Fasıka ve ğulampare ve tariki salate verme.Aslı bellu aslı ar olsun malı çoktur.deyu herkese verme.Fakir olsun malı Allahu teala hz.leri onlara dahi
    verir.Hemen sen kaim ve tevekkül tam üzere ol.Ve kızın cehizi çok vermiş deyu sakın büyüklenme.Ve kendinden büyük kişiyi gözetmesinden aşağı ola ki
    senin elin altında ola.Ve ihtiyar adama verme sonra yerinur.Fenaya netice verir.Ve pek cahile verme.Alim olsun yahud namaz ehli olsun.
    Ey Oğul
    Oğlunu tizce evlendirme ki Ğayret et onbeş onsekiz yaşından geçtikten sonra evlendir ki harama meyil etmeye..Ve ğayret edub kız oğlan kız
    alur.Dulu alma. sonra zahmet çekersin.Evde dirlik olmaz.Zira avretin muhabbeti gözünü açub gördüğünde olur.Ve dahi cehizine tama edup
    büyük yer gözetme asıl kişi iste ki sonra ettiğin işte pişman olmayasun.
    Babu Komşu buyanındadır.
    Ey Oğul
    Komşunu gördükce selam ver.Ve hatırını sor.Hasta oldukta ziyaretine var.Ama destürsuz yanına girme İzin ile gir.Ve komşunun kızı ve hatunu ile latife etme.
    Zira onları senin ehline etseler hoşuna gider mi?
    Ve komşunun bir işi oldukta eğer senin elinden gelir iş işle,ödünç bir şey istese var ise ver.
    Rasülüllah a.s buyurdu ki Bir kişi bir mümin karındaşının hacetini biturse Hak teala hz.leri ol kişinin yetmiş hacetini biturur.
    Otuzu dünya da ve kırkı ahiret de İmdi elinden geldikce hacetini bitur.
    Ol Rasül a.s buyurdu ki Komşunun miras gibi hakkı vardır.Müslüman olursa iki hakı vardır.Eğer kafir olursa bir hakkı vardır.
    Ve dahi komşu fakir o veyahut kokulu taam yesen olursa sen yiyecek taam ver.Ve bir kokulu tam pişirunce onlara dahi tattır.
    Rasülüllah a.s buyurdu ki bir kimsenin komşusu fakir olsa kendin et yersen komşuna taamı tattdırmasa ol kimse cehenemde yerini hazırlasun
    deyu buyurdu.İmdi komşu hakkını gözet ve kendi yediğinden ona dahi tattır.komşu hakkı ödenür ve hem hasenat bulub cehennem azabından kurtulursun.
    Babu Mahalle Adabı Beyanındadır.
    Ey Oğul
    Zaruri işin olmadıkca mahalle aralarına varma.Bir hatun veya bir genc kız veya bir genç oğlan gelur.Görürsen ona yakın yürüme.Ve pencerelere bakma.
    bakma.Ve oğlancıklar ile oynama.Ve bir kimsenin ehliyle latife etme.Ve bir avret gördükte iki kere bakma.Evvel nazar da günah yazılmaz.
    İkinci nazar da günah yazılır. Emiril müminin Hz.Ali efendimiz (kerremallahü veche)ömrüm de bir kere bir avrete şehvet nazarıyla nazar etmedim.
    buyurdu.Zira iki kere bir avrete şehvet nazarı ile nazar etmedim.buyurdu.
    Zira iki kere bir avrete şehvet nazarı ile bakmak göz zinasıdır. Tizcek istiğfar ile afolunur.Olur olmaz yere yürüme,ya bühtan yahud bir kazaya uğramayasın.Er oldur ki Her bir böyle töhmet olacak yer de yürümeye..
    Babu Sohbeti Ulema
    Ey Oğul
    Daima ulema sohbetine var.Kaçan ulemanın yanına vardığın vakit edeble onlara selam ver.Ve melisin de cümlesinden aşağı otur.Ve diz çök ve başını aşağı
    eyle.Ve bir mesele de bir şüphe eylersen ulemaya sor.Ama her bir ulemaya şüphe sormaki seni dalalaetde bırakur.
    İlla şol alime sor ki ilimiyle amil ve kavli fiili ile beraber ola.Ve seni dünyadan ahirete kayıra mesela sana diye ki bu dünya fani ,ahiret bakidir.Dünyanın bakası yokdur.Dünyaya muhabbeti terkedin.
    Ve bu dünyaya gönül vermeyiniz.Dirse sen o alimin haline nazar eyle eğer dünyaya muhabbeti var ise fiilinden ve hırsından fenalığı malumdur.
    Ol vakit yanın da kaç şol birinci canavardan nasıl kaçarsan öyle kaç.Seni dünyaya sayid ede.Bunda tefdil çoktur.Kaçan bir alime rast gelsen ikram eyle.Ve selam ver.Eğer önce giderse ikram eyle..ve selam ver.Eğer önce giderse sakın önüne geçme.İlimini ağırla ve görsen ki karşudan bir alim gelur.Selamına hazır ol.
    Eğer bildiğin se ikram ve tevazu eyle.Hatırını sor.Ve eğer bildiğin değilse selam ver.Ve yoluna git.Zira ulemaya her halde riayet ve hurmet lazımdır.
    Babu Adabul Cumua
    Ey Oğul
    Kaçan cuma günü oldukta elbisenin yenisini gey.Ve eğer yenisi yok ise temizcesini gey.Ve tayyib rayiha ile rayihalandır.
    Zira feriştehler güzel rayihaları severler.Ve başın sarığını otururken sarma Ayak üzerin de sar.Cuma namazına gider iken zikir ve tesbih ile tesbih et.
    Rasülüllah a.s buyurdular ki Her kim cuma namazına varsa her adımına on sevab verilur.Ve ertesi cumaya kadar gündüzü saim gecesi kaim olmuş gibi
    ecirler ihsan olunur.Ve bir hadisi şerif de rasülüllah a.s buyurdu ki Bir cuma günü namazı şartıyla edeb ve erkanıyla eda eylese yirmi yıllık sevab verilur.
    Yine Rasülüllah a.s buyururki bir kimse cumaya varub hutbe işidulur yere oturup hutbeyi dinlese ve hatib minberden inince ye değin
    dünya kelamı söylemese Hak tealanın indin de ol sevabdan efdal sevab olmaz.Ve dahi hutbe okunurken yanın da olan kimseye söz söylese
    lağivdir.İki günah yazılur.hutbe işidilmez yer de konuşsa dahi günah yazılır.cuma namazı batıl olur.
    Ey Oğul
    Muttakiler den birisi etti;
    Bana bir lokma taam eyudur,bir kadeh şarab içmekten.Ve bir kadeh şarab içmek eyudur,cuma namazını terketmekten.Ve dahi mescide varıcak
    saf aralarında cemaate basub ileru geçmekten.Sakın eğer ileru geçmek dilersen mescide erken var.Yer bulunmadığı halde bir yer bulunur ise orada oturmak gerektir.
    Ve bir hadisi şerif de Rasülüllah a.s buyurdu ki Mescid de saf atlayub ileru geçenleri yarın kıyamet günün de ileri geçenleri kıyamet günün de cehennemin üzerine köprü ederler.İmdi bunlardan sakına ki bu zümreden olmayasun.
    Ey Oğul
    Kaçan sofilerin ziyaretine vardığında meclislerin de otur.Ve sohbetlerinde bulunmaya haris ol.Ve eğer zürrak ve mürailer ise zinhar onların yanına
    varma.Daima ihtiraz üzre ol.Zira din haramileridir. Din onlardan bizardır.Zira kimseyi görürsün ki sen onları zürrak ve mürai sanırsın şayed olaki ol gördüğün kimse Hak teala hz.lertinin dostu ola.Ve bir kimseyi görürsün ki sofidir.Olaki ol kimse müraidir.Öyle olan kimselerden ihtiraz eyle.
    Zira Hak teala hzleri buyurur ki Dostlarımı ben kullarımın için de gizlerim.Benden ğayri kimse bilmez.Deyu buyurdu.Pes sana lazım olan budur ki Her kişi hızır nebi neylesun.Ve dahi sofiler katına vardıkta bunlara tevazu eyle.Ve bunlardan nasihat al.Ve bunların yanın da diz çöküb edeple otur.Ve hizmetlerin de bulun.Ve bir kelam söyledikte güzel huluk ile güle güle söyleki hayır dua edeler.Ve lakin şeyh o dur ki salih ve mütedeyyin ola.Ve ehli bidat vefasız olmaya.
    Zira şeyhlik davasından dem vuran nice şeytanlar ve keziblar vardır ki şeriat den taşra bidat işlerler.Onların yanına varmaktan ihtiraz eyle.
    Babu Dervişler Adabı
    Ey Oğul kaçan dervişler ile sohbet eyle ki kendi halin de ola.Ve beş vakit namazını kılub şera muhalif işlerde bulunmaya Ve dünya ziynetini terk eyleyenlerdir.
    Ve bunlara lokma yedirmek ziyade efdaldir.Ve bunlara tatlı söyle ki senden ürkmesinler.Ve hatırlarını ala.Al ki senin eyu adını söylesunler.Bir kimseye eyu adabın oğuldan hayırlıdır.Pes elinden geldikce eyu ad kazanmaya ve fukaraların gönlünü almaya say ve ğayret eyle. Eyleki dünya ve ahiretin mamur ola.
    Babu Pirler Adabı
    Ey oğul kaçan bu pirler ile musahib olsan onların yanın da çok sözler söyleme..Ve onların söylediklerini dinle.Ve onlar ile beraber oturma.Ve eğer oturursan da diz çöküb otur.Diz çöküb oturursan da büyük alimlerin üst yanına geçub oturma .Ve eğer onlar sana bir nesne sorarsa bildiğini söyle .Sakın bilmediğini bilgiçlik edub söyleme.Belki onların aklı senden ziyadedir.Yalan sözü bilurler.Sonra yanlarında hor olursun.Ve iki kişi birbirleri ile tekellum ederken Sözleri aralarına girme.Ve sana bir kelam söyledikleri vakit ol kelama mukayyed olmayub dört yana bakma.Ve yanın da bir kişi aksırsa eğer alim ise "yerhamukallah"de.
    Eğer cahil ise Hayır ola de.Ve yanlarından gidecek vakit Onlara izzetle ve ikramla selam ver.Ondan sonra git.Ve yolda giderken yolda senden büyük adam dan önce yürüme.Meğer kim sen alim olasın.ol cahil ola.Ve pirlere yolda rast gelursen vakit selamına muntazır ol.Ya selam ver.Veya hatırını sor.Eğer bildinse Elini öp.Ve beraber giderken bi teklif önüne geçme.Meğer bir tacil işin ola.Ol vakit dahi izin ile geç.Mazür tut.sizin desturunuz ile deyu..diyerek öyle git.
    Babu Kadılar ve Hakimler babı
    Ey Oğul
    Eğer Kadılar ile bir işin olsa huzurun da davacın ile çekişme.Zira hz.Rasülüllah a.s buyurdu ki Bir kişinin davası olub ol davasından vazkeçse Hak teala hz.leri ol kimse içun cennet de bir kösk hazır ede.Ve derecatını dahi ali eyleye.Ve kadı huzuruna varıncak gazabla söz söyleme.Bab bab sözle..acele edersen sözünü anlatamazsın.
    Sonra ziyade edersin.Ve hasmına şera muhalif söz söyleme.Sana had lazım gelur.Her bir yer de sözünü bil.Öyle söyle sözünü bilmeyerek söylersen sonra ziyade uğrarsın.Başına bela gelur.
    Babu Beyler Babı
    Ey oğul beyler katına varırsan bi teklif içeriye girme.İzin ile gir.Veyahud huddamlarından veyahud yanına girenlerden bir kimse ile beraber gir.Eğer beyler yanına girmek içun hernekadar bir iş sebebi ise de mümkin olursa ol işden vazgel.Ve eğer zaruri olub varmalu olursan edeble gir.Ve sözünü bir bir dinleyub senden uluya danış
    ondan sonra söyle.Sözüm gerçek deyu uma.Az ağır söyle ki sözünü eyuce anlayub işini tizcek buyuralar.
    Babu Naibler Adabı
    Ey oğul eğer naibler yanına varmalu olursan Bir arlu kişi ile beraber var.Kim işin tizcek görüle.Burada dahi kati söyleme.Eğer ana sulh olun derlerse kail ola.Sulhun en hasenatın da nice bin berekat vardır.Ve daima cehd eyle ki her bir işde onların yanına varmağa muhtac olmayasın.
    Babu Sipahiler Babı
    Ey oğul
    Kaçan sipahiler ile sohbet etmekte bulunursan onlara tekebbürlenme Tatlu söyle..Zira onlarda tekebbürlük sıfatı vardır.Onlara mudar eyle.Güle güle söyle.Ve bir işi olduğu vakit yardım eyle.Ve sana geldikleri vakit önlerine taam getur.Ve ayrıldığın vakit tevazu ile ayrıl ki daima gezdikleri yerde senin eyu adını söylesunler.Ve sana hurmet eylesunler.
    Babu Orta Kişiler Adabı
    Ey Oğul
    Kaçan orta kişiler ile musahib olsan onlara hurmet eyle.Ve onların sözlerini dinle.Dahi onların dedikleri sözü karşulama ve yanlarında edeble otur.
    Ve senden bir hacetleri olsa bitur.Ve senin onların yanın da bir hacetin olsa güzel huluk ile gülerek söyle.Ve onlardan ayrıldığın vakit ikram eyle.Eyleki sana hayır dua edeler.
    Babu Yiğitler Adabı
    Ey oğul
    Kaçan kim yiğitler ile musahib olursan onlar ile oturub latife etme.Ve sevinme.Onlar sana söz söylerse yabana atma.Sözlerini dinle.Ayıbdır.Ve onları isimleri ile çağırma
    Çağırmaki yanlarında hurmetin ziyade ola.Evlad diye çağır..Zira kişinin hurmeti kendi elin de dir.Hurmet ederse hurmet bulur.Ve illa hurmet etmediği halde mahrum kalur.Kimse itibar etmez.
    Babu Sohbeti Avam
    Ey Oğul
    Kaçan kavmi avam ile musahib olursan bunlar edeb erkan hurmet bilmezler.Bunlara çok söz söyleme.Ve latife etme.Ve içlerine karışma.Ve bunlar ile çok yoldaş olma.Ve meclislerine münasib söz söyle.Ve çok ülfet ve ünsiyet edub hurmetini onların ellerine verme.Cehillerinden gönül yıkarlar.Bunlar heva kuşu gibidirler.Bunların işlerine karışma.Abdullah ibni Ömer r.a hzl.eri rivayet eder.Bir gün evinin önün de dururken bir gökcek oğlan geçti.Anı görücek yüzünü döndürüb içeriye girdi.
    Yanın da olanlar sordular ki niçun böyle ettin.dediklerin de etti;Ben rasülü ekrem .as dan den işittim.Buyurdu ki Genç oğlanlarda şehvet vardır.Kızlar gibi.Ve bunlara bakmak haramdır.Her kimki oğlana cima etse melundur.
    Her kim ki bir oğlanı öpse anasıyla yetmiş kere zina etmiş gibidir.Anasıyla bir kere zina etmek Yetmiş kız oğlan kız ile zina etmiş gibidir.
    Her kim ki na mahrem kızoğlan kız ile zina etmiş olsa kendi avreti ile zina etmiş gibi günah yaılır.Bir kere oğlanı öpmek ile yine Bir gün Süfyanı Sevri r.a bir gün hamama girdi.Bir oğlan bile dahi girdi.Ol vakit dahi buyurdu.ir avret ile bir şeytan vardır.Ama bir oğlan ile on şeytan vardır.
    Dahi cahd eyle.Bunlardan ırak ol.Nagah gözüne düş olursa Şehvet ile nazar etme.ibret ile nazar et.Et ki bir katre meniden Hak teala hz.leri neler yaradur.Deyu ibret almakdır.
    Babu Dost Adabı
    Ey Oğul
    Kaçan dost olan kişiye vardıkta erkence var.Ve gideceğini ana bildir.Habersiz varma.Ama ırak yerde olursa ğamdeğildir.Ama yakında olursa bildir.
    Ve kapuya varınca bila teklif içeriye girme.Hane sahibi içeriye girmeyince.Oturduğun vakit dört yanına bakma.Ve taam yerken hane sahibi el sunmayınca
    sen sunma.Ve önünden ye.Ve sahanın orta yerine el sunma.Ve tiz tiz yeme.Ve çok yeme.Ve çok söyleme.Ve çok oturma.Ve ev sahibinin ehline dik dik bakma.
    Ve kalkub giderken tevzau ile git.Ve eğer kendi hanene müsafir gelirse tatlı taam pişur.Ve müsafir geleceği vakit kapuya çıkup karşula.
    Ve selam verdikte selamını al.İzzeti ikram ile sefa deldiniz,hoş geldiniz diyerek önlerine düş.Odanın baş sadrına davet et.Ve sen aşağı otur.
    Ve taam yerken diz çök.Lütfuyle de"Bismilahirrahmanirrahim"diyerek taama başlayub "buyurun"diyerek el sun.Ve önlerine lokma koparub teklif et.
    Ve kalkub giderken Rahatsız oldunuz diyerek özürler dile.Ve boşlarını önlerine çevir.Ve kapuya önlerince çık.Hak teala hz.leri selamet versun.Deyu Dua et.
    Babu Konuk Adabı
    Ey oğul
    Evine tanr ı müsafiri gelurse evin baş sadrına geçur.Hatırını sor.Önüne taam getur.Ve çok oturma.Belki yorğundur.Ve bir halvet yere döşeğini yap.
    Ve yanına su bırak.Ve ayak yolunu göster.Ve yatağa yatırub öyle git.Ve sabah olucak tezcek taamlandır.Eğer oturucu eğer müsafir gidinceye dek hoş tut.Ve gideceği
    vakit yemek yedirmeyince saluverme.Ve giderken biraz beraberce git.Hayır dua eyle.
    Babu Makam Adabı
    Ey Oğul kaçan bir yere vardığın vakit kendi makamını bil.Önden öyle geç otur.Eğer fukaralar var ise sen dahi onların arasında otur.Aksakallıların yanına geçup oturma .Ve ehli ilimin ilmine hurmet eyle.
    Babu Taam Yemenin Adabı Ey Oğul taam yerken sünnet oldur ki;Sağ dizini dikub sol dizin üzerine otur.Rasülüllah a.s kaçan taam yedikte sağ dizini dikub sol dizi üzerine otururlardı.Taam dan evvel besmele ile sağ elin sun.Ashabı kiram süal ettiler ki Ya Rasülallah Taam yemenin adabını bize dediklerin de;Hz.Rasülullah buyurdu ki
    Biz kuluz kul gibi edeb ve adaba riayet etmeliyiz.Ve dahi yemek yerken önünden ye.Ve lokmayı küçük neyle.Ve taamın ortasından yeme.Zira bereket taamın ortasındadır.
    Sağına soluna eğilub yanındakileri incitme.Ve ağızında lokma var iken söz söyleme.Ve kimsenin yediği lokmayı gözetme.Ve çok etrafına bakma.Ve etmeği isırub taama baturma.Ve çok gülme.Az ye.Ve az iç dilersen bedenin rahat ola.Ve taam yerken ve mescid de ve cemaat için de sümkürme.Ve tükürme.Ve taamdan evvel Ve sonra elini yıkaya..Ve sil.Bu dahi sünendir.
    Babu Su İçmek Adabı
    Ey Oğul
    Kaçan su içtiğin vakit tiz tiz içme.Vücuduna zarar verir.Dinlene dinlene su içme.Bunlar yüreğe vücuduna maraz olur.Ve eğer nacar içmelii olursan evvel ağızını yıkaya.Ondan sonra az iç.
    Babu Yaşmak döndürmek Adabı
    Ey Oğul
    Kaçan mescid de ve tekkiye de vesair mahal de yaşmak döndersen sol elinle dönder.Ve başmakları birbirine karıştırma atan ve amucan ve hacen bir meclisde olsalar bunların başmakların sakla.Ve gidecekleri vakit önlerine çevir.Dualarını al.
    Babu Müsafir Davet Etmek Adabı
    Ey Oğul
    Kaçan müsafir çağırmaya gönderseler tiz var sana mntazır olmasunlar.Ve vardığın kimsenin kapusuna çalıcak destursuz içeriye girme.Selam ver.
    Size selam ederler.Ve sizi çağırırlar,deyub Paşmaklarını önüne çevir.Ve giderken önce yürü.Ve geldiğiniz gibi paşmaklarını sakla.Ve gideceği vakit yine paşmaklarını çevir.Kapuya kadar beraber çık.Dua Eyle.
    Babu Teferruce varmak Babı
    Ey oğul
    Kaçan düğüne ve teferrüce varsan fesad ehliyle ve fasıklar ile bir yere oturma.Ve vardığın yer de baş sadre geçme.Ve iktiza eylediği halde hizmet eyle.
    Ve izinsiz taama el sünme.Vardığın vakit ve kalkub giderken selam ver.
    Ey oğul
    Kaçan bir meclisde su isteseler.adabı oldur ki Evvel baş sadır da olanlara ver.Ve sağdan dolaşdır.Tamam herkes içdikten sonra bardağı yerine kor.Rasülüllah a.s hz.leri buyurdu ki bir kimse su bulunmadığı yerde suyu olubda bir adama su verse Hak teala hz.leri cünle halkı diriltmiş kadar sevab verir.Ve dahi hz.rasülüllah
    a.s buyurdu ki Ey benim ümmeti ashabım sizler ayak üzere su içmeyin.Vucudunuza ziyan getürür.Meğer ki abdest aldıktan sonra baki kalan suyu veya zemzemi erif içmek
    ayak üzerinde ziyan etmez.Ey oğul pazara vardıkta bu duayı oku.Rasülüllah a.s buyurdu ki her kim pazara gidecek bu udayı okusa bin günahı afola.ve bin derece verilur.Ol Dua budur."La ilahe illallahu vahdehu la şerike leh lehul mulku vele hul hamdüyuhyi ve yumit ve huve hayyun la yumut bi yedikel hayır. Ve huve ala kulli şeyin kadir"ş ve yenur nesne alurken sakın sahibinden izinsiz alub satma.Kendi rızasıyla al.
    Ve pazar da yürürken kimseyi omuzlayub incitme.Ve bir kimseyi masğaralığa alma. Ve meydana sümkürme.ve tükürme.Ve halka karşu yeme.Ve hiç bir kimse ile çekişub ğavğa etme.V e sattığın nesneyi geru getirseler al,zarar etmez.Faide eder.Ve yalan söyleme.Kimseyi aldatma ve dükkana geç var.Varken kapa.Var git halkla tatlu söyle.Yenur nesne aldığın vakit evien örtülü götür.Ol nedir diyene tattır.Ve hane ki geldikte ehil ve evladını sevindir.Her kim bir kimseyi sevindirse ol kimse dahi bir ferahlık vere.Cümle mahşer halkı teaccubde kalalar.
    Ey Oğul
    Bir kimse ile yoldaş olursan onun ayağınca yürü.Dört yana ayrılma.Ve bir tarafa savuşma.Veya bir yer de meşğul olub anı muntaır eyleme.Bunlar munafık alametidir.
    İmdi elinden geldikce yoldaş hakkını gözet.Ta kim senden razı ola.Ve ayrılacak ol kişi ile helallaşarak öyle ayrıl.Ve bir yere müsafir olduğun vakit her ne götürürlerse
    ye.Ev sahiblerine ve geçmişlerine dua eyle.Ve gideceğin vakit hane sahibinden izinsiz veya habersiz gitme.
    Ey Oğul
    Kaçan hasta hatırını sormaya varırsan kapudan taşra tekellum ederek ve öksürerek öyle gir.İçeruye senin geldiğini duysunlar.Ve kim oduğunu bilsunler.
    Ve Besmele ile gir.Ev sahibine selam ver.Ve hastanın sağ yanına otur.Ve elini tut.Ve parmaklarını sığa.Şehadet telkin eyle. Elbetde bu sana laszımdır.
    Ve hafiflikdir de.Ve hastalığın nedir diye ona sor.Ol derdin ilacını bilursen tarif eyle.Eğer bilmezsen teselliyi hatır eyle.İnşallahu teala an karibin şifayab olursun turma.de.
    Ve hastanın yanın da çok oturma.Eğer hasta akraban ve ya komşun ise hacetlerini bitur.
    Ey Oğul
    Kaçan cenazeye varırsan yalınız varma.Meğer çare olasun.Cenaze sahibine selam verub "El hukmu lillah" de.Allahu teala sizlere ömür versun dyu teselli hatır eyle.
    Ve nasihat ver.Ve dahi techizi tekfinine ve mezarına yardım eyle.Cenazeye varıncak yayan var.At ile varma.Rasülüllah a.s bir cenazeye yayan vardı.sonra hayvana binub geldi.Ashabı kiram süal ettiler ki niçun yayan gidub sonra hayvana bindunuz?
    Dediklerin de.Hz. rasülüllah a.s buyurdu ki Cenaze ile feriştehler giderler idi.Onlara muvafakat içun hayvana binmedim.Sonra feriştehler orada kaldılar.
    Onun içun sonra hayvana bindim.Deyu buyurdu.
    Babu Hatunlar ile muvafakat Etmenin Adabı
    Ey Oğul
    zinhar hatununa sırrını açma.Ve onlardan vefa umma.Her nekadar zahid dahi olsalar Bir cüzi şeyden senin sırrını faş ederler.
    Sonra yüzüne nice bakarım demez.Avretden sırrını sakla.Ve bana dostdur ,deme.Halleri daima kendilerine mudar weylediler.
    Vi hatim et.e yanın da çok söyleme.Ve usul ile evdan daşra çıkub git.ve darlığın vakit dönüp seni boşarım deyu talak etme.Alicak nikahını bağışlatma Ve avretine şera muhalif
    söz söyleme.Sonra sen de hakkı kalur.Ve kahpe dahi deme.Ve ağzına ve gözüne sövme.Kafir olursun.Bu sözlerde talak vaki olur.Ve lanet dahi deme.Ol lanetin cümlesi sonra sana gelur.Ve dahi dünya cihetinden avretinden utançpare olub harcetme.Bir gün olurki başına kakar.Ve evden daşra avretine izin verme.Ve hiç bir kimse ile kardaşettirme.Ve komşu evine çok gönsderme.Ve işini avret evine danuşub.Bazı sözlerini alub yine sen bildiğini işle.Ve avretine kudretin yettiği kadar
    stüne başına elbise yap.Ve dahi zainiye avreti tutma.Ve yabancı avreti tutma.Ve koca avreti evine koma.Ehlini onlar ile görüştürme.Sonra avretini azdırırlar.Ve komşu
    kadınların büyüklerin ana ve orta yaşında olanalrın kardaş ve küçüklerini kızın bil ki göz zinasından kurtulasun.
    Babu Haneye Girmenin Adabı
    Ey Oğul
    Kaçan taşreden eve girmek dilediğin de ıhlası şerifi oku.Rasülüllah a.s Hz.Buyurdu ki Her kim evine girdiği vakit ıhlası şerif okusa ol kimse yoksulluk görmeye.
    Süheyil bin Said yoksulluktan şikayet eyledi.Rasülüllah a.s buyurdu ki Ya Süheyil daşreden evine girdikte selam ver.Ondan sonra bir kere "kuluhavallahu ehad"süresini
    tekmil oku.Süheyil bin said hz.ol amel ile meşğul oldularaz vakit için de çok nimet buldu.Ve çok kişiler sayesinde geçinurdü.Evvel bismilahirramnairrahim dyub sağ ayağını içeru bas.Selam ver.Eğer evde kimse yok ise böyle selam ver."Eseelamu aleyna ve ala inabdillahissalihin"Ve bir kere "Kulhuvallahu ahad "süresini oku.Ve bir kere Ayetel Kürsi oku.Seninle şeytanlar eve giremez.Ve geçub yerine otur.Ve neye başlarsan besmele ile başla.Ve tam yeyecek vakit evde olanlar tamam oturmayınca yemeye başlama."Bismillah" deyub sağ elinle başla.ve sağ yanınla çiğne.yemek tamam olduktan sonra Ve bir kere "Kulhuvallahu"üreisni oku .Ardınca bu duayı oku:elhamdulillahillezi hazattamie ve rezakani min ğayri havlin minni vela kuvvete zi kuvvetei nimetike "de.şükrünü yerine geturmiş olursun.Ve bir saat kadar geçme Nice su içme bedenine ziyan olur.
    Babu Döşeğe Girmenin Adabı
    Ey Oğul
    Kaçan döşeğe girmek dilesen Tebareke süresini okumayınca yatma.Rasülüllah a.s hz.leri Tebareke süresini okumayınca yatağa girip uyumazd.
    Ve buyurdu ki Yatacağı vakit Tebareke süresini bir kere okuyan kişi kabre kondukta on ayeti başında ve on ayeti göğsün de Ve on ayeti yanlarında dura.Munker ve nekir hazretlerine bu ayetler cevab vere.Bununla işiniz yokdur.Bu dünyadayken Tebareke süresini okuyucu idi.Bu kulun cevabı biz de dir diyeler.
    Ve dahi bir kişi yatacak vakit Tebareke süresini okusa Kadir gecesini ihya etmiş gibi sevab verilur.Ve Hz.Ayşe r.a validemiz rivayet ederki Bir gece Sültanı kainat
    aleyhi ekmeluttahiyyatefendimiz buyurdu ki Ya Ayşe Kuranı kerimi hatim et.Ve hak taalayı senden razı et.Cemi peyğamberlei kendine şefaatcı eyle.Ve cümle müminleri kendinden hoşnud ve razi eyle.Ondan sonra döşeğe yatub uyu buyurdu.Namaza durdu.Ben ettim Ya Rasülallah atam ve anam ve canım yoluna feda olsun.Bu kadar nesneyi bir saat için de nice edeyim.Dedim.
    Bir hz. rasülü a.s namazdan fariğ olucak etti.Ya Ayşe üç kere "Gul huvallahu ahad"süresini oku.Bir hatim etmiş gibi olursun.Ve bir kere "Subhanallahi velhamdulillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber vela havle vela kuvete illabillahil aliyyil azim"de.Hak teala hz. leri senden razi ola.
    Ve bir kere Allahumme salli ala Muhammedin ve ala cemi ıl enbiyai vel murselin" de.Cmi peyğamberler sana şefatcı ola.Ve bir kerre "Allahummeağfirli ve lilmuminine vel muminat vel müslimine vel müslimat "de.Cemi müminler senden hoşnud olalar.
    Babu Havvas
    Ey Oğul
    Gece ve gündüz bu süreleri oku.Rasülüllah s.a hazretleri buyurdu ki Her kim bu üç süre yi akşam ve
    sabah üçkere okusa Hak Teala hzleri ol kimsenin canını ve malını ve ehli ıyalini ve evladlarını cümle belalardan saklaya.Bir ihlası şerif Ve bir Muavvezeteyn Ve biri Fatihayı şeirf ashabi kiram hz.lerinden biri Ya Rasülallah bize bir nesne öğretki Hak tela hz.bizi günahdan saklasun.
    Hz.Rasülülah etti."Gul ya eyyuhel kafirun"süresini oku ki Hak teala hz.seni şirkten saklaya.Ve dahi yine hz.rasülüllah a.s buyurdu ki her kim bu ayeti döşeğe girecek vakit
    okusa Ta kaabeyi şerife değin nur ile dopdolu ve yüzbin ferişteh ol kimse için sabaha değin istiğfar ve ibadat edup sevabını ol kimse bahşederler."Yercu liga e rabbihi felyamel amelen salihan vela yuşrik bi ibadeti rabbihi ehada"Ve dahi döşeğe yatarken ve kalkarken akşamda sabahda bu dua okuya.Sihirden ve zlimler şerrinden emin olasın.Ol dua budur.
    "Bismillahirrahmanirrahim ellezi la yeurru measmihi şeyun fil erdı vela fissemai vehuvessemi ul alim"Rasülüllah a.s hz.buyurdu ki Hak teala hz.lerinin üç isimi vardır.Dil de hafif Terazi d ağırdır.Herkim günd yüz kere bu isimleri okusa.Her bir isimine yüz sevab verile .Ol isimler bunlardır."Subhanallahi vel hamdulillahi Vela ilahe illallahu vellahu ekber Vela Havle vela kuvvete illabilahil aliyyil azim"Yine Hz.rasülüllah buyurur bir kimse döşeğe girecek.Bu dua okusa.Hak teala hz.ol kimseninnin cemi günahlarını yarlığaya .Ol Dua budur."Ve estağfirullahel azim ellezi la ilahe illa huvel hayyul kayyum ve etubu ileyh"..Ey Oğul Hak teala hz.çok zikir eyle.Hz.Rasül a.s buyurdu ki
    Ya Eba Hureyre bir kimse yattığı vakit Allahu teala hazretlerini zikir ederek.uyusa.Hak teala Hak teala hz.bir feriştehe emir eder..Ol kul için ta sabaha değin ol ferişteh namaz kılub ibadet eder. Ve sevabını ol kimsenin defteri amalına yazılur.Ve dahi yine rasülü ekrem .as buyurdu ki Ya Eba Hureyre döşeğinden kalkıcak ertesi geesi niyet edub yine böyle etmeye hazır ol.Ta ki sevabdan mahrum kalmayasın Ve yine Rasülü ekrem a.s buyurdu ki Ya Eba Hureyre döşeğe girecek ol sağ yanına yat.Bismillahirrahmanirrahim"Bismillah vel hamdulillah"de.Öyle yat feriştehler seni Şeytan şerrindn saklar.Ve dahi mum yanarken yatma.Fitilini kes.Öyle yat.Sonra bir nesne yanar yatarken evin yanar.
    Ey Oğul
    Gecenin nısıfından sonra namaz kılmak içun uykudan kalk.Zira gece nin nısfından sonra iki rekat teheccüd kılmak gündüz bin rekat namaz kılmak dan efdaldir.
    Zira gece hak teala hz.lerinden ğayri kimse görmez.Amma gündüz herkes görür.Anın içun gece namazı hayırlıdır.
    Ve dahi gece uyandığın vakit bunu oku.Her ne hacet dilersen reva olan.Rasülüllah a.s buyurdu ki Bir kişi uyandığı vakit dese "La ilahe illallah vahdehu la şerike leh lehul mulku velehul hamdu vehuve ala kulli şeyin kadir.Subhanallahi velhamdulillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim"dese.Hak teala hz.lerinden her ne hacet dilese reva ola.Ve dahi yine Rasülüllah a.s buyurdu ki bir kims ve evinden daşra çıkarken Ayetel kürsi okusa.Hak teala hz.ol kişiye yetmiş ferişteh verir.ol kişi içun dua istiğfar ederler.Ta evine gelince ye değin Kaçan evine geldikte yine okusa ve böylece devam eylese Hak teala ol iki ayetel kürsi arasın da fakrini gidere.
    Ey Oğul Akşam sabah bunu oku."Amentu billahi ve melaikteihi ve kutubihi ve rusulihi vel yevmilahiri ve bilkaderi hayrihi ve şerrihi minallahi teala ..Rebbena zalemna enfusena ve inlem tağfirlena ve terhamna le nekunenne minel hasirine"pes her ahşam da ve sabahda tevhidin yeniel.Zira kişi ne halde olacağını bilmez.Eğer akşam sabah imanın yenileyub buna mudavemet edersen ümidir ki iman ile gidersin.
    Babu Cima Etmenin Adabı
    Ey Oğul
    Cima etmek dilediğin vakit "Bismilah"demeden etme.Eğer besmelesiz edeek olursan Araya bir şeytan bile katılır.Eğer çoçuk doğarsa ol çocuk zehirlenub
    helak olur.Ve dahi ayın evvel gecesin de cima etse doğan oğlan ve kızın oğlu ve kızı olmaz.Ve dahi kurban bayramı gecesi cima etme.Doğan oğlan ve kız altı parmaklı
    ve Cumartesi gecesi cima etme oğlan olursa kan dökücü olur.Anasına ve atasına asi olur.Güneşe karşı cima etme oğlanın huluku çirkin,Aya ve yıldıza karşu cima etme doğan oğlan şuum olur.Yemiş veren ağaç dibin de cima etme doğan oğlan suya ğark olur.veya duvar altında kalur.Veyahut zehirlenur.
    Ve cima ederken avretin fercine bakma çoçuk olursa gönlü melül olur.Kaçan sefere gideceğin gece cima etme doğan oğlan malını ve mensubunu cevir edici olur.
    Rasüllallah a.s buyurdu Kaçan cima etmek murad ederseniz üç dört yaşın da çocuk yanın da cima etmek ve çıplak aya ve güneşe ve kıbleye karşu cima etmeyin
    Ve hayız görmüş avrete cima etmek ve ardından cima etmekğayet mezmumdur.İhtiraz üzere ulun buyurdu:
    Ve dahi Hz.Rasülüllah buyurdu ki Ya Eba Hureyre pazarertesi gecesi avret oğlana kalsa cömerd ve rahim ve muttaki olur.
    Perşembe gecesi avret oğlana kalsa alim olur.Cuma gecesi avret oğlana kalsa mümin ve muhlis olur.Parşembe günü öğleden evvel avret oğlana kalsa salih ve fehimlu olur.Ve sihir şerrinden emin olur. VE perşenmbe günü öğle ile ikindi arasında avret oğlana kalsa gözü şaşı olur.
    Ve cima ederken söz söylemeye.Doğan oğlan dilsiz olur.
    Rasülüllah a.s buyurdu ki Ey benim ümmeti ashabım!
    Sizlerden biriniz cuma gecesi cima edub sonra ğusul etse ve durub cuma namazına dilerse ğüsul eylesun ol güsül abdestiyle cumanın evvel vaktin de cuma namazına varsa dünya kelamı söylemeden cuma namazını kılsa Hak teala hz.leri bir yıl gündüz oruc tutmuşca ve geceleri namaz kılmışca sevab ihsan eder.deyu buyurdu.Ve dahi ettiğin cimayı kimseye söyleme.Ve dahi cima ederken ağır ağır eyle.
    Zira avetin hakkı kalur.Horoz gibi çabuk etme.Avret lezzetini tatsun.Eğer avret lezzeti almadan cima edersen avretin hakkı kalur. Ve hemde ol avret süstu ve kahil olur.Ve cima ettikten sonra ğüsül etmeden bir dahi cima etme.Eğer dilersen evladı hayırlı ola abdest ile cima eyle.Ve evladın çok olursa ğanimet bil.Ve bereket bil.
    Ve hayız halin de avrete cima etme.Ve lakin beraber yat Ve beraber yemek ye.Ve su iç.Mecusilere muhalefet içun..ve cimada inzal olurken avreti öpme.Doğan oğlan sağır olur.Cima ettiğin vakit meniye bakma oğlan deli olur.Ve cima adabından olan budur ki Hıyni cima da çocuk ve hayvan dahi olmaya.Ve ayın evvelin de ve ortasında ve ahirin de cima etme.Ve ihtilam vaki olduğu vakit ğüsül etmeden cima etme.Ve cimayı çok vakit terk etme.Ve cima dan sonra bevil et.Ondan sonra ğüsül eyle.Ve cima ettikten sonra ğüsul eyle.Bunların çok olduğu dünyaya ve ahirete faide olur.Ve dahi aç ve sususz iken cima etme.Ve tok karnına ve su dökeceği var iken cima etme.Bedene külli ziyandır.Ve sol yanın üzerine yatarken cima etme.bel ve ayak ağrısı getirir.Dahi ayak üzerine dururken cima etme ere kati ziyandır.Yanı başlarına ve karnına ve dizlerine
    zarar erişur.Zayıf olur.Dahi arkası üzerine yatub avreti üzerine alub cima etmek vücuda külli zarar dır.Er avret yan üzerine yatub cima etmekte yan ağrısı ve bel ağrısı peyda olur.Ve meni zahmetle çıkar.Ve zeker de ve hayaların için de kalur.Sonra azar yara olur.Yerine döner maraza yüz tutar.Zahmet çekersin.
    Ancak evla olan iki dizinin üzerin de cima etmektir.
    Ey Oğul
    Cuma namazı güslünü terk etme.Rasülüllah a.s buyurdu ki Ya Eba Hureyre cuma namazına ğüsülü terk etme.Zira iki cuma arasın da olan günahı gider

  • Ey Oğul 60-70 TRCM İmamı ĞazaliDatum20.08.2020 07:06
    Thema von Kurban im Forum Makale/Artikel/Anregun...

    Ey Oğul
    Bir kimseye ödünc vermek sadaka vermekten efdaldir. Rasülüllah s.a buyurdu ki bir kişi ödünç verse sadaka vermekten onsekiz derece efdaldir.
    Ve dahi oruca ve sadakaya nezir yokdur.Şayed ola ki ödeyemeye borçlu kalur .
    Ve dahi bir kişi iş işlesek tizcek ücretini vere.Eğer vermeyub ahirete kalacak olursa Hak teala hz.lerinin azametiyle ol kişinin hakkına
    hasım olur.Ve dahi bir kimse ödünç verdiğin vakit güzellikle ol kişinin hakkına hasım olur.ve dahi bir kimse ödünc verdiğin güzellikle ver.
    Rasülü ekrem .as efendimiz buyurur ki ödünc alub vermeyi güzelce ödeyiniz.Eğer tarafını darıldırsanız.Ziyade günahkar olursunuz.Ödüncü olanın ödemeye niyeti ola.
    Ödünc üç nesne içun almak gerektir.Biri kati zayıf olub Hak teala yolunda fakir olur.Kifayet miktarı almak ikinci mesken içun almak.Üçüncü evlenmek içun almak .
    Bu üç nesneye Hak tealaya tevekkul olub ödünc alsa riyadan sakın ve ödünç verila şek Hak teala Hz.leri ol borcu tizcek ödedub kurtara .Ve dahi borcu çok etmeyiniz ki rahat olasınız.Zira borclu kişi kul gibi olur.Gündüz gussalu gece gaygulu olur.
    Ey Oğul
    Almakta ve satmakta riyadan sakın.Ödünç verdiğin kişiden menfeat umma.Zira azucuk riyanın günahı anasıyla yetmiş kere zina etmiş gibidir.>Ribaya şahid olan ve katib olan vekil olan veren ve alan melundur. Bu riba ğayet müşkildir.Kati sakınmak gerektir.
    Babu Bey ve Şera da yalan söylemeyi beyan eder.
    Ey oğul
    Bir kimse bey ve şerasın da yalan söylese Hak teala hazretleri ol kimseye rahmet nazarıyla nazar etmez.
    Hz.Rasül a.s buyurur ki yarın kıyamet günün de Hak teala hazretleri üç bölük taifeye nazar etmeye.
    Biri oldur ki alışında ve verişin de yalan söylese ziyade satmak içun ..ikinci oldur ki neye olur ise olsun yemin etmek ..Üçüncü oldur ki kendin den fazla su olub da susuzlardan diriğ edub vermese yarın kıyamet günün de Hak teala hazretleri buyurur ki sen benim suyumu kullarımdan saklayub vermedin, ben dahi senden rahmetimi diriğ(uzk) eyledim diye..
    Ey oğul
    Kaçan bir şey satsan ve alan kişi pişman olub geruye geturse , Ol Hak teala hazretleri sana on katını ihsan eder.
    Hz.rasülüllah buyurur ki bir kimse bir nesne satsa alan kişi pişman olub geru geturse ya satan pişman olub geru dilese.
    Hak teala hz.leri yarın kıyamet günün de ol kimselerden razi ola.Ol dahi ol nesne ziyade etmez.Faide eder.Tecrübe olunmuştur.
    Babu Kile ve Terazi ve Arşun

    Ey oğul
    Bu üç nesneyi eksik tutanlar hakkın da Hak teala kelamı kadimin de buyurdu.
    "Veylullilmutaffifine ellezine izektalu alennasi yestevfune ve iza kaluhum ev vezenuhum yuhsirune"
    Manayı şerifi budur ki bir kimse tamam alub eksik sata ve kilelerin ve terazilerin ve arşunların tamam alub eksik satanlar hakknda hak teala hz.leri buyurdu.
    Veyil deresi azabı elim şol kimseler içindir.
    Ey Oğul
    Kul borcundan hazer eyle ki borcunuz varsa ödemeye ğayret ediniz.Bir kimsenin bir ğuruş borcu olsa Hz.Rasül a.s ol kimsenin namazını kılmaz idi.
    Oda bana değin yahud bir kişi boynuna almayınca ve borclu kişinin borcu ödenmeyince cennete girmez eğer niyeti ödemeye olursa Allahu teala hz.leri inayeti
    seninle bile olur.Hz.Aişe ra. validemiz den rivayet olunur ki Rasülüllah a.s hazretlerinden şöyle işittim.Buyurdular ki bir kişi borclu olsa Hak teala hazretlerinin inayeti ol borcluya dır.Madamki niyeti ödemek ola.
    Babu Emaneti Beden
    Ey Oğul
    Kendi vücudunda olan azaların cümlesi sana emanetdir.Hz.Rasülüllah a.s buyurdu ki bir zaman gelur ki emanet getürene yerine değmeye
    ashabı güzin süal ettiler ki emanet nedir Ya Rasülallah dediler ki El sana emanetdir.Anınla harama yapışmayasın.Senin ayağın sana emanetdir.
    Haram yere gitmeyesin Fercin sana emanetdir.Zina etmeyesin.Ve cemi azalarını haramdan sakunub mahallerinde ibadetu taat ile meşğul olasun.
    Eğer böyle edersen eminlerden olursun.Ve eğer böyle etmezsen hainlerden olursun.
    Ey Oğul
    Hz.Rasülüllah a.s buyurdu ki bir kişi gelub Lokmana etti.Sen Lokman mısın?
    Lokman neam(evet) dedi.Ol kişi etti.Sen bir zayıf kul idin.Bu mertebeye neden nail oldun.
    Lokman etti.Emaneti yerine devirmekle ve doğru söylemekle ve malayani yi terk etmekle yani
    çok söylemeyi terk etmekle bu mertebeyi buldum dedi.
    Ey Oğul
    Emaneti görünce yerine eda eyle. Kıyamet günün de korktuğundan emin olasın.
    Hz. Musa a.s etti.Ya Rabbi bir kulun emaneti güzelce yerine yerine getürse ona ceza edersin.
    Hak celle ve ala buyurdu ki Ya Musa ben azimuşşan ol emaneti güzelce yerine eda eden kulumu kıyamet
    günün de korktuğundan emin edub cennetime dahil ederim.Buyurdu.
    Ey oğul
    Hak teala hz.leri nasihat edub buyurur.Ey kulum ben acıkdım beni doyurmadın.Kul eder,Ya Rabbi kamu alemleri doyuran sensin.
    Ben seni nica doyurayım.Hak teala hz.leri buyurur ki Fulan fukera kulum aç idi.Onu sen doyursan idi, bende onda hazır idim beni doyurmuş
    gibi olurdun ve senin ecrini verirdim.Ey benim kulum ben susadım bana niçun su vermedin.Kul eder.Ya Rabbi gamu alemi sen su verirsin.
    Ben seni nice sulayım.
    Hak celle ve ala hz.leri buyuıur ki fulan kulum susamış idi.Ona su versen idi,bena su vermiş gibi olurdun.Anın ecrini verirdim.
    Ey kulum ben çıblak idim niçun bana don,gömlek giydurmedin?
    Kul eder ya Rabbi kamu alemi giydiren sensin Hak teala hz.leri eder.Felan kulun çıblak idi.Anı giydirsen beni giydirmiş gibi olurdun.Ecrini sana verir idim.
    Ey kulum ben hasta oldum benim hatırımı sormadın kul eder .Ya Rabbi cümle
    alemi sağeden sensin.
    Senin hatırını nice sorayım Hak teala hz.leri eder.Fulan kulum hasta oldu.Sen onun hatırını sormadın ben onda hazır idim.Benim
    hatırmı sormuş gibi olurdun.Anın ecrini verirdim.diye.Her kim bu dört ameli işlese Hak teala hz.lerin ol kuldan razi olub rızasında bulunmuş olur.
    Şükri Nimet[/b]
    Ey Oğul
    Hak teala hzlerinin verdiği nimete daiam şükür de ol.
    Bir gün Musa a.s Turi sina da Hak teala hz.lerine müracaat ederlerken etti;
    Ya rabbi Adem oğularına ele ve ayak,göz ve kulak ve buna benzer nice nice nimetler verdin.Adem oğlanı hangi nimetinin şükrünü yerine geturebilir.
    Hak teala hzleri buyurur ki ya Musa şol kulum ki kendine verdiğim nimeti benden bile kendi işlediğinden bilmeye.Hemen ol verdiğim nimetin şükrünü yerine
    geturmüş olur.Ve şol kulum ki rızkını kendi işlediğinden bile Benden bilmeye verdiğim nimetin şükrünü eda etmemiş olur.Kula layık olan budur ki
    bana gece ve gündüz tesbih ve temcid ve tahmid eylemektir.Musa .as bu kelamı işidecek secdeye varub etti.Ya Rabbi kelamın gerçektir.
    Ey Oğul kapuna bir fukera gelse kalbini hoş et.öyle gönder.Rasülüllah .as öyle buyurur ki
    Ak teala hz.lerinin fazlu keremi ol bir kul üzerine ki Kapusuna bir kul gele Anı hoşlukla ve tatluluk ile göndee gördüm ettim"Ya Rabbi re..
    Zehi devlet ol kimsedirki böyle davrana..
    Babu Faziletyi Bayram
    Ey oğul Bayram günü ehline ve evladına güzelce huluk eyle..Hatırını tatyib eyle Hz.Rasül a.s fakirlere ve miskinlere ve yetimlere sadaka verse ve bir miskin hatırını ala..alsa.Bin kere Kaabeyi şerifi tavaf etmişce sevab ihsan eder.
    Ey Oğul
    Alimler ve salihler sohbetine varmayı ihmal eyleme.Rasülüllah a.s buyurdular ki Bir kişi ulema ve salihler sohbetine varsa ol kimsenin her bir adımına
    Hak teala hz.leri bir kabul olmuş Hac sevabı ihsan eder.Zira ulema ve suleha Hak tealanın dostlarıdır.Bu kimsenin sevabı Hak tealanın evini ziyaret
    etmek gibi sevabdır.
    Ey Oğul
    Aksırdığın vakit"Elhamdulillah"de.Rasülülallah a.s buyurdu ki Ol kimseyi yetmiş türlü beladan Hak teala hz.leri saklar.Eğer aksırdığı vakit "Elhamdulillah"derse.
    İmdi bir kimse yüz defa sabah akşam bu kelimeyi okusa Rasülüllah a.s buyurdu ki bu dört kelimeden sevgili Hak teala hz.lerinde katında bir kelime yokdur.
    Ol kelime budur.
    "Sübhanellahi velhamdulillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber velahavle vela kuvete ilabillahil aliyyil azim"her kim akşam sabah yüz kere
    okusa yarın kıyamet günün de bundan efdal kimse olmaya..Meğer kim bundan ziyade okumuş ola..
    Ve bir Tesbih dahi bir kimse gün de yüz kere gün de yüz kere "Sübhanallahi ve bi hamdihi sübhanallahil azim"dese kıyamet günün de yine bundan
    efdal kimse olmaya meğer bundan ziyade okumuş ola.Bir kimse bu Tesbihi her sabah yüz kere ve akşam yüz kere itikad ve hulusu ile okusa Hak teala hz.leri ol kimse bu zikre kabül olmuş hac sevabı ihsan eder.
    Duayaı İMAN
    Muhammed Tirmizi r.a buyurur.
    Hak teala hz.leri düşüm de yüz kere gördüm,ettim.Ya Rabbi korkarım ahir vaktim de iman ile mi giderim ya imansız mı
    giderim?
    Hak teala Hzleri nin kıbelinden anladı ki sabah namazının sünneti ile farzı arasında bu duayı oku..İman ile gidersin Ol Dua
    "Ya Hayyu Ya Kayyum ya Zel celali vel ikram Allahumme inni eseluke en tuhyiye kalbi bi nuri marifetike ebeden ya Allah ya Allah Ya Allah"
    Ey Oğul
    Rasülüllah a.s buyurdu ki Ey ümmet ashabim sizler döşekten kalktıkta bunu okuyunuz."Subhanallahi ve bi hamdihi Ve subhanallahil azim" ol gün akşama değin olan günahların cümlesini Hak teala hz.leri afve mağfiret eder.Yine Rasülüllah s.a buyurdu ki Her kim Bu duayı gün de on kere okusa Hak teala hz.leri
    kırkbin sevab ihsan eder.Ol Dua budur.
    "Eşhedü en la ilahe illallahu vahdehu la şerike leh İlahen vahiden sameden lem yettehiz sahibeten vela veleden velem yekeun lehu küfüven ahad"
    Ey oğul, bu günahları refeder.
    Hz. rasülüllah a.s buyurdu ki Bir kişi bir meclis de olsa ol meclisden kalkub gitmeden bu duayı okusa ol meclis de olan günahı hak teala hz.leri afve mağfiret eder.
    Amma şirk ile kul hakkı afolmaz.Tevbe ile..ve halalleşmek ile kul hakkı afolur. Ol Dua budur."Sübhanekallahumme ve bi hamdike eşehedü enla ilahe illa ente
    vahdeke la şerike lek ve estağfiruke ve etubu ileyk"
    Ey Oğul
    Bu duayı dahi oku ki Hak teala hz.leri kalbini öldürmeye..Ebu Bekir Kittani hz.leri eder.Bir gece sültanı enbiya a.s hz.lerini düşüm de gördüm.Çok mesele sordumve ittim.Ya RAsülallah bir nesne öğret anı okuduğum da Hak teala hzleri kalbimi öldürmeye.
    Rasülüllah a.s buyurdu ki Her sabah bu duayı oku"Ya Hayyu ya kayyum ya zel celali vel ikram ya lailahe illa ent eseluke en tuhyiye kalbi bi nuri marifetike ebeden
    Ya Allah ya Allah ya Allah"
    Ey Oğul
    Küs olanları barışdır.Gör ki şadlık bulasın Hz.Musa a.s Hz Hak teala hzleri ile mükaleme ederken etti.Ya Rabbi iki küslüyü birbiriyle barışdırana ne ecir verirsin?
    Bir kimse zülüm etmese senin rızanı taleb içun ona ne verirsin?
    Hak teala hz.leri buyurdu ki yarın kıyamet günün de ben ona selamet verub korktuğundan emin ederim.Şefkatim ve merhametim sebebile Hz.Musa a.s a peyğamberlik verdi.Sen dahi şefkati ve merhameti elden bırakma.Ta kim bu mertebeyi aliye bulasın.Musa a.s aHak teala hz.leri buyurdu ki Ya Musa sen koyun güderken
    bir koyun sürüden kaçdı.şol kadar kovaladın ki sen ve koyun dahi yoruldu.Nihayet irişub tuttun.Ve ettin.Ey mubarek hayvan niye kaçarsın.Sen ve ben dahi yorulduk deyub ğazab vaktinde ona şefkat edub dövmedin.Ben azimuşşşan dahi ol senin şefkatinden ötürü sana peyğamberlik verdim.
    Ey Oğul
    Fukaraya tevazu eyle.Ve Zenginlere tekebbur eyle.Ve ahiret de seadet bulam bu benden efdaldir.Bir çocuk görsen,bu bir günah etmemeiştir.
    Ben günahkarım.Ve kurtulmak istersen kimseyi zerre kadar incitme.Yaşlı birini görsen bu benden daha çok ibadet etmiştir.Ve benden efdaldir.
    Kaçan bir alim görsen ben cahilim be benden ziyade abu benden efdal dir de.Kaçan bir cahil görsen bu bilmez günah eder ben bilurum,ederim.
    Bu benden efdaldir. Kaçan bir kafir görsen bir vakit olur ki Hak teala hz.leri buna iman ruzi kıla ölünce seadet ve iman ile gide.Ben iman ile mi giderim bilmem.Bu benden efdaldir. Eğer böyle kendini kamudan alçak görmezsen Hak teala katında ulu olamazsın.
    Ey Oğul
    Rasülüllah a.s hz.leri buyurdu ki Ya Eba Hureyre şol kimseye nazar eylemeye ki dinde senden aşağıdır.Zira seni ucube götürür.
    Şol kimseye nazar eyleye ki din de senden yukarı ola.Ve şol kimseye ki senden hayırlıdır.Ona nazar eyle. Şol kimse ki malı çok dur.
    ona nazar etme.Hak tealanın kısmetine kadab edersin lakin şol kimseye nazar eyle ki kuvvetini zahmet ile hasıl eder.Ol vakit Hak tealanın
    verdiği nimete şükür edersin.
    Ey Oğul hz. Rasülüllah buyurur ki bir kimsenin dünası selametlu olsa, ol kimsenin dini eksilir.Ve yine Rasülüllah a.s buyurdu ki
    Ya Eba Hüreyre Şeriat den çıkana doğru yolu göster,cahile ilim öğret.Sana şehid sevabı ihsan olunur.
    Ey Oğul
    Malı çok eyleme ki tamah edub kalbin kati olmaya..Rasülüllah a.s buyurdu ki bir kimsenin malı az olsa,ol kimsenin dini
    artar.Bir kimse kırk gün ulema meclisin de varsa ol kimsenin kalbi nurlanur. Zira ilim kalbin cilasıdır.
    Eğer Hak teala hz.leri mal verse pahil olma.Rasülüllah a.s buyururlar ki müminlerin seyyidi benden sonra şol kimsedir ki
    Hak teala Hz.çlerin ona mal vere ol dahi gizli yahud aşikare harc ede.verdiği kişiye dahi minnet etmeye.Ol kişi müminlerin seyyidi dir.
    Ey Oğul
    Alim katında oturmayı terkeyleme.
    Rasülüllah a.s hzrleri buyurur ki Ya Eba Hureyre ol tanri teala hz.leri hakkı içun bir kişi bir saat kadar ilim meclisinde olsa yahud bir alim katında otursa kırk sene ibadet etmekten efdaldir.Her bir amel ki ilimsiz ola Hak teala hazretlerinin katında ol amel hiç makamında dır.
    Ey oğul
    Yer yüzünde olan mahluka merhamet eyle Rasülüllah a.s buyurur ki Ya Eba Hureyre Yer yüzünde olan mahlukata merhamet eylersen. Hak teala hz.leri dahi sana merhamet eder..Ve dahi sıddıkların nişanıdır.oldur ki sadaka verir iken gizli vere.Ve bir musibet geldikte gizleye..Kaçan bir günah işlese ardınca tiz sadaka vere..Ukubet gelmeden işte bunlar sıddıklar zümresindendir.
    Ey Oğul
    Ebsem ol,yani sükut etmeye sayetmeli..İki cihan da selamet bulasın.Ve Hak teala hz.lerini çok zikir eyleki kalbin olmaya ebsem durmayı uzun eyleye..ol kimsenin kalbine hikmet akar.
    Ey Oğul
    Rasülüllah a.s buyururki Ya Eba Hureyre bir kimse Hak teala hz.lerine Nuh a.s ın ömrünce ibadet eylese faidesi yoktur.Ta ol kimsede üç haslet olmayınca ..Biri ilim ile amel,ikincisi nafakasın da orta hal,masiyetden kaçınmak ve dahi Takvanın başı Hak teala hz.lerinin farz eylediği şeyi işleyub haram ettiği nesneyi terketmektir.
    Ey Oğul
    Mümin karındaşlarını ferahlandırıcı ol.Ol rasülüllah a.s buyurur ki Bir kimse de dünya da bir mümin karındaşların ferahlandırsa yarın kıyamet günlerinde
    Hak teala hz.leri ol kimsenin kalbini ferahlandırır.
    Bir haidis şerif de dahi Rasülüllah a.s buyurur ki Bir kimse bir masum çocuk sevindirse hak teala hz.leri ol kimsenin şirkten ma'ada geçmiş günahların cümlesini bağışlar.
    Ey oğul
    Elinden geldiği kadar karındaşlarının ihtiyaclarını bitur.
    Rasülüllah buyurdu ki a.s;Her kim dünya da bir mümin karındaşının ihtiyacını biturur ise Hak teala hz.leri dahi ol kimsenin yetmiş hacetini biturur.
    Onu dünya da altmış ahiret de bir hadisi şerif de hz. peyğamber a.s buyurur ki her kim bir mümin karındaşının ayıbını örterse halkın yanın da rüsvay etmese
    yarın kıyamet günün de ol kimsenin cümle ayıbını örtüp mahşer halkının için de rüsvay etmeye ..
    Ey Oğul
    Hayır amelini ömürün oldukca daima yap.Rasülülüllah a.s buyurdu ki Hak teala hz.lerinin katında sevgili amel oldur ki işlediği hayır amel de daim ola.
    Zira daim olan amel kişiyi menzili maksuduna iletur.
    Babı Zühdü Ve Takva
    Ey Oğul
    Daim zühüd ve takva üzere ol.Zühüd üç harfdir.Amma zühüde delalet eder.Yahya bin Muaz eder.
    Zühüdün manası dünya zinetini terk etmektir.
    Nitekim Rasülüllah .a.s buyurdu ki Dünyayı sevmek kamu hataların başıdır.Pes imdi dünyayı kimse terk etmez.İlla zahid ler terkeder.
    Ey Oğuş
    Rasülüllah a.s buyurdu ki Ey ümmetim sizler üç nesneyi seversizniz.lakin o sevdiğiniz üç nesne sizlerin dahi değildir.
    Birincisi.Canı seversiniz. Can Allahu tealanın evidir.İkincisi malı seversiniz.Halbuki mal veresenindir.
    Üçüncüsü dünyayı seversiniz,ama nihayet onuda bırakub gidersiniz.
    Ey Oğul
    Bir kişi daim sağ olmak ve rızkı bol olmak Hak teala hzleri kullarını imtihan eder.
    Rasülüllah a.s buyurdu ki Ya Eba Hüreyre Hak teala hz.lerinden ğayriye ümit tutma.Hakka tevekkül et.
    Kaçan bir muradın olsa Hak teala hz.lerinden iste ki eğer yer ve gök ehli bir araya cem olsa sana ziyan etmek dileseler
    Hak teala hz.leri dilemese hiç bir kimse sana elem eriştiremez.
    Ey Oğul
    Recebi şerif,ve Şaban ve Ramaanı şerif aylarının adablarını sana beyan edeyim.Rasülüllah a.s buyurduki
    Ey benim ümmeti ashabım.
    Sizler vucudunuzu recebi şerif de ve şabanı şerif de kalblerinizi yıkayınız. Ramazanı şerif de canınızı yıkayınız.
    İki cihanda selamet bulasınız.Vücudu yıkamaklık haramdan sakınmaktır.Canı yıkamaklık ramazan ayında oruç tutmaktır.
    Nefse muahlefet edup ğıybet ve bühtan ve mala yani söylemekten kaçınmakdır.
    Zira bunlar manen orucu bozar.Bunları söylemek orucu bozar.Bereketi kalmaz.
    Bunları söylemek haramdır.Her kim bunlardan sakınmaz ise ol kimse canını yıkamamış olur.Ol kimsenin canı murdardır.
    Tuttuğu orucu dahi murdardır.Hemen yanına kar kalur .İşit imdi her uzuvun adabı vardır.
    Gözün adabı haram olan nesneye bakmamaktır.
    Nakah eğer kaza ile yahut ğaflet ile görürse ol günah yazılmaz.Tekrar bakamayınca
    dilin adabı haram olan sözü söylememektir.Yalan ve bühtan ve malayani gibi şeyler ..Rasülülah a.s buyurdu ki
    Bir kimse mala yani yi terk etse.ol kimsenin imanı nur olur.
    Bir Hadisi şerif de dahi a.s buyurur ki yalan söylemek gibi kişiye mezmum günah olmaz.İşittiğiniz şeyi tutmaz,Anın adabı haram olan nesneyi
    tutmamaktır.Kulak adabı haram olan nesneyi kulak verub dinlememektir.
    Ayak adabı haram olan yere gitmemektir.
    Karın adabı haram olan nesneyi yememektir.Eğer bu yedi azayı haramdan temiz saklarsan ümiddir ki
    Hak teala hz.leri sana rahmet ede..Ve cemi günahların bağışlana..Eğer bu yedi azayı haramdan saklayamazsan sonra kendini helak edersin.
    Ey Oğul
    Bu eylediğim Vasiyetlerimi güzelce tutarsan Hak teala hz.lerinin katında ve peyğamberler katında ve feriştehler katında ve
    evliyalar katında ve cemi nas katında ve ahiret de yüzün ak ola.İnşallahu teala..
    Babu Ana Baba Adabı
    İşit imdi Ana baba adabını sana beyan edeyim.
    Evvela anana karşı söyleme..Hak teala hz.leri Musa .as ma buyurdu ki
    Ya Musa bir kimse anasına babasına karşu söylerse anın dilini kes.Ve bir kimse anasını ve babasını
    incitse bir uzuvu ile ol azasını kes.Anası ve babası razı etse cenneti ala da ol kimse içun iki kapu acılur.
    Bir kimsenin anası babası ondan razi olmasa cehennemden iki kapu açılur.
    Bir kimsenin anası babası zalim dahi olursa da onlara asi olmaya..Zira Hak teala hz.leri buyurdu.
    Ya MUsa şçyle bilki Günahlar için de bir günah vardır ki ağırlığı dünyada olan dağlarca vardır.Musa a.s itti..
    Ol günah nedir? Hak teala hz.leri buyurdu ki
    Ol günah budur.
    Ana baba oğlunu çağırncak "lebbey,buyur"demeye..

  • Ey Oğul 44-60Datum10.08.2020 07:22
    Thema von Kurban im Forum Makale/Artikel/Anregun...

    Ey Oğul
    Ey Oğul ,sair aylar da dahi oruç tutucu ol. Hz.Rasülüllah buyurdu ki her kim her aylarda perşembe ve pazartesi günleri oruc tutsa Hak teala hz.leri ol kula yediyüz yıllık sevab ihsan eder. Ey Oğul "Eyyamı bıyz" günlerin de oruç tut Ashabı kiram hz.leri her ayda tutarlar idi.Emiriil müminin hz.Ali kerremallahu veche hz. leri rivayet eder ki bir gün hz. rasülüllah a.s mın yanına vardım.Ya Ali Cebrail a.s geruç tut.bana etti.
    Ya Rasülallah her ayda üçgün oruç tut.Ben ettim Ya karındaşım cebrail hangi günler tutayım.etti; her ayın onüçü,ondördü ve onbeşi oruc tut.Her kim bu üçgünü tutarsa Hak teala hz.leri ol tuttuğu gün on yıl oruc tutmuşca sevab ihsan eder.İkinci gününe otuz yıl oruc tıtmuşca sevab ihsan eder.Üçüncü gününe yüzyıl oruc tutmuşca sevab ihsan eder.Ya Ali Eyyamı bıyz işte budur.
    Ben ettim Ya Rasülallah niçun bu günlere eyyamı bıyz derler.Olvakit Rasülü ekrem s.a hz.leri buyurdu ki ol vakit kim hz. Adem a.s ma cenneti ala dan çıkub yer yüzüne itti.Ol anda vücudu birden bire karardı hz. cebrail a.s gelub itti.Ya Adem vücudunu evvelki gibi beyaz olmasını istermisin. Eğer isterisen her ayın on üçüncü,ondördüncü ve onbeşinci günleri oruç tut.Ol vakit Hz.Adem a.s evvel günü oruç tuttu.Vücudun üç bölükte bir bölüğü ağardı.İkinci günü oruç tuttu.vücudun üçte ikisi ağardı.üçüncü günü oruc tuttu.vücudunun tamamı ağardı.Bu oruca bu günlere "Eyyamı bıyz" derler.
    Ey Oğul.
    Hemen kudretin var iken oruç tutagör.Zira oruç tutan kişilere hz. peyğamber a.s şefaat eder. Hz. Rasül a.s buyurdu ki oruç sen hoşnud olduğun kişileri hz Rasülüllah as. şefaat eder.Hz. Rasülülah a.s buyurdu ki yarın kıyamet günün de oruç bir güzel süret de gele. Hak teala hz.leri hıtab edub buyururu ki, Ya Oruç sen hoşnud olduğun kişileri ali cenneti al götür diye ..ondan sonra yine hak teala buyura ki, Ya oruç dile benden ne dilerisen,Ol zaman oruç ede:
    Ya Rabbi dilerim ki bu kiişilerin başına taç ve arkasına rida ve huri ğilman ile nimetlendire..ve yetmiş cehennem azabına layık olmuş kişi ol kimse içun bağışlana.
    Ve bir Buraka bindire..Sıratı yıldırım gibi geçip Firdevsi alada Hz.Rasülü a.s a komşu eyle..Ve kendi cemalinle mesrur edesin.diye Hak teala buyurur ki Ya oruc cümle dedikleini kabül eyledim.Oruc ede..Ya rabbi bu nimetlerin ahiri gani diye..
    Hak teala Hz.leri buyura ki Ya oruc bu kişilerin her bir erine cennet de yetmiş bin şehir verdim.Ve her şehir de bin köşk verdim.
    Kızıl yakutdan, lü'lüden ve zebercedden ol kişilere ihsan eyledim,buyura.
    Ey oğul muharremde ve aşura günlerin de oruc tuta gör.
    Rasülüllah s.a buyurur.Her kim aşura günlerin de yani dokuzuncu ve onuncu ve on birinci günlerin de oruc tutsa bin kere hac ve bin ömre ve bin kere şehid sevabı verilur.
    Ve dahi mağrib ile meşrik arasın da her nekadar sevab işlenurse ol kadar sevab o üç gün tutan kişinin defteri amaline yazılur..
    Ve hak teala cenneti ala da incuden veyakutdan yetmişbin köşk verilur
    Ve ol kimsenin vucudu cehenneme haram olur.Ve cehenneme kapuları haram olur.
    Ve cennetin kapuları ol kimsecün açılır.Hangi kapudan dilerse girer.Ve dahi bin kul azad etmişce sevab ihsan eder.
    Muharremin onuncu aşura günü yalınız bir gün oruc tutulmaz .Zira tRasülüllah a.s yalınız muharremin onuncu günü oruc tutmayı nehi etmiştir.
    Zira taifeyi yahud ol güne hurmet ederler.Ol kavme teşbih olmamak içun yalınız onuncu günü tutmayub dokuızuncu ve onuncu
    ve onbirinci günleri ni beraber tutmak lazımdır.Her kim aşura günü merhamet ve şefkat edub bir yetimin başını sıvasa
    Hak teala hz.leri ol yetimin başındaki saçlar sayısınca cenetde derece ihsan eder.Ve yine ol günler de bir fukaraya taam yedirse ümeti muhammedin küllisine bir ihsan ede.Taam yedirmişce sevabihsan eder.
    Ve yine aşura günlerinde bir fukeranın orucunu açtırub iftar ettirse Hak teala hz.leri ümmeti muahmmedin küllisine iftar ettirmişce sevab ihsan eder.
    Ey Oğul!
    Bir kaç ey orucu bozar.Hz.Rasülü ekrem s.a buyrdu ki ğıybet etmek ve koğuculuk etmek ve yalan yere yemin etmek ve na mahreme şehvet nazarı ile
    bakmak.İşte bunlar orucu bozar.Bir kişi erden ve avretden ğıybet eylese yarın kıyamet günün de ol kimsenin dili yirmi arşın uzar.ve naşe enlerin çiğine derler.Neuzu billah...
    Ey oğul!
    Bil ki Hak teala cümleden evvel aklı yaratdı.

    Hz.Rasül a.sbuyurdu,Hak teala hz.leri yarattiği aklı yaratdı,nuru içine koydu.ilim aklı tenine giydirdi.Fehmi aklın canına verdi.
    Zühdü ve takvayı koydu.İhlası yüzüne verdi.Harisliği kulağına verdi.Ve gerçekliği diline verdi. Cömerdliği eline verdi.
    Ve tevekkülü beline verdi.Ve korkuyu belinden aşağı verdi.Ve ümidi belinden yukarıya verdi.Ondan sonra Hak teala hz.leri hıtab edub buyurdu ki;
    Ey akıl kaldır başını hacet dile vereyim.
    Ol Vakit akıl itti;
    Ya Rabbi senden hacetim oldur ki;
    ben fakiri keremi lütfunla yarlığayasın..
    Beni hangi kuluna nasib eylersen,ol kulunu dahi yarlığayasın.
    Hak teala hz.leri celle celaluhu azameti şanıyla buyurur ki Ey benim feriştehlerim.Sizler şahid olun.
    Hangi kuluma aklı ruzi kıldım,Ol kulumu yarlığadım.Ve hangi kişi de kim akıl ola, her işi olo kimse akılane ..nitekim Hak teala
    hz.leri.Kuranı kerimin de "ve emma men hafe makame rabbihi ve nehannefse anil heva fe innecennete hiyel me va.."buyurdu.Ondan sonra Hak
    teala hz.leri Nefsi yaratdı.Cehli tenine giydirdi.Ve şehveti gözüne verdi.Ve tamahı boğaına Ve yalanı diline verdi.Ve kendini görmeyi göğsüne ve hırsı karnına verdi.
    Ve zülümü beline ve hışımı eline verdi.Ve murdarlığı fercine verdi.Ve fesadı ayağına verdi.Şekjiyi belinden aşağıya verdi.Ve fesadı ayağına verdi.
    Ve şirki belinden yukarıya verdi.Ondan sonra Hak teala hz.leri buyura ki,Ey benim feriştehlerım.sizler şahid olun kimki benim emrimi tutmayub
    nefsine uya.Ben anı tamuya koyarım.nitekim Hak teala hz.leri kuranı kerimin de "fe emma men tağa ve asaral hayateddünya fe innel cahime hiyel me va"buyurdu.
    İmdi her kişi aklına tanışub da işleye..Eğer tanışmaz işler ise ol iş ileru gitmez.Nefse uymuş olursun.
    Nefse uyub Hak tealanın emrini tutmayub terk edenlere Hak teala hz.lerinin feriştehleri şahid olmuştur.O kimse tamulukdur.
    İmdi nefis ulu düşmandır.Kurtulmak istersen haer eyle.Aklı elden koma.Zira Hak teala yı akıl ile bildiler.Ve peyğamberler akıl ile oldüler.Ve cennet amelini akıl ile
    işlediler.Ve şol kimseler kim hak teala hz.lerinin rahmeti irişur.Akıl sahibleri olanlara ve cennete dahil olur.
    Akıl sahibi olanlar ve şol kimseler ki akılları irmez.Allahu teala hz.lerine ve peyğamberlerine inanma onlar kafirler dir.Veyahud islam olmuş amma daim nefsinin arzusun da dır.Onların adı heman müslünmandır.Hak teala hz.leri Kuranı kerimin de onların hakkın da buyurur."Ülaike kel enami bel edallu"Yani nefsine uyan kişi dört ayaklı hayvandan dahi adaldir.demek olur.
    Ey Oğul
    Hak teala haz.lerii Adem a.s mı yaratdığı vakit Cebrail a.s aklı ve imanı ve hayatı Adem a.s ma getürdü.Kim üç hediyenin birisini kabul etsun dedi.
    Ol vakit Adem a.s aklı kabül eylei.Pes Cebrail a.s imana ve hayaya gidin dedi.Ol vakit iman etti,Hak teala hz.leri bana emir etti.Dahi ferman etti.İman gande ise bende onda olam.Pes ol zaman üçü dahi kaldı.İmdi Hak teala hzleri kime ki akıl vere imanı ve ne haya vere..e hayatı dahi beraber vere.kime ki akıl vermeye ne iman vere.
    Hikaye:
    Bir gün Haseni Basri rahmetullahi aleyh hz.leri ne bir hatun gelub etti.
    Ya İmamı, din temizliği nedir?
    Ve din cevheri nedir*
    Din hazinesi nedir?
    Hasanı Basri hz.etti:
    Siz söyleyin biz de öğrenelim.
    Hatun etti:
    Din temizliği abdest almaktır.
    Din gevheri Hak teala hz inden korkmaktır.Ve din kuvveti namazdır.
    Din cevheri hayadır.
    Nitekim Hak teala hz. haya eden kulunu medih etmiştir.Ve din hazinesi ilimdir.İmdi her kimin abdestli olmasa dini temiz olmaz.
    Ve her kimin hayası olmasa dinin cevheri olmaz.Ve herkimin Hak teala korkusu olmasa dinin gevheri olmaz.
    Ve herkim ilimi olmasa dinin hazinesi olmaz.Pes Hasanı Basri Bu hatunun sözüne hayran oldu.
    Zira kim hak söylemedi ve dahi imanı dürlü dürlü temsil ederler.
    İman bir kalaya benzer.Pes evveli kati altundan,ikincisi kati gümüşden.üçüncü kati demirden .Dördüncü kati tuncdan.
    beşinci bakır dan ..imdi haramı içeriye koyub
    harab etmeyesun.Pes haram dediniz..Oda Şeytan aleyhillane dir.
    Bakır dediğmiz bar edebdir.Bir kimsenin edebi olmasa her halde ol barudan şeytan geçer.Eğer edebi var ise Şeytan içeruye uğrayamaz.
    Ol kimsenin imanı halas bulur.Demir dediğimiz Ten dir.Tunc dediğimiz farzdır.Gümüş dediğimiz Allahu teala hz.lerine ihlasdır.
    Altun dediğmiz Allahu tealaya yakınlıktır.Her kim ki edebi vardır sünnete yol bulur.Sünneti tutsa ihlasa yol bulur.İhlası olan Hak teala hz.lerine
    yakına yol bulur.Yakını olan Hak teala hz.lerine yol bulur.
    Bir kimse edebi gözetmezse Sünnete yol bulmaz.Kimki sünneti tutmaz farza yool bulmaz.Kimki farzı tutmaz İhlasa yol bulmaz.Kimki verdiğini Allah teala için verse sevdiğini hak teala içun sevse vaad ettiğini tanrçün vaad etse ol kimsenin imanı tamam olur.
    Bir kimsenin hulukı güzel olsa imanı kamil olur.Rasülüllah a.s buyurur ki Ey Ümmeti mashabım,sizin ziyade imanı kamil olanınız ol kimsedir ki
    huluku güzel olub daima halka eyilikte ola.Ve ikram ee.Nitekim Hak teala hz.leri kuranı kerimin de buyurur."Ve inneke le ala hulukın azim"
    Yani Allahu teala hz.leri ahlakını meih eyledi.Bir kimsenin ahlakı güzel olsa hz. peyğamberin ahlakıyla ahlaklanmış olur.Bir kimse rasülüllahın ahlakı ile
    ahlaklansa hz. peyğamberin yolunu tutmuş olur.Korktuğundan emin olur.Umduğuna nail olur.Ol kimse gerçek ümmet olur.
    Ve bir kimsenin kalbine bir yaramaz nesne gelse anın yaramaz olduğunu bilmek imandır.
    Ashabı güzin rıdvanullahi aleyim ecmain bir gün Rasül hz.lerine gelub dediler ki Ya Rasülallah gönlümüze bazı yaramaz nesneler gelur ki
    ateşe yanmak eyudur.öyle yaramaz nesnelerin gönlünüze gelub yaramaz olduğunu bilmek imandandır.Zira kalbe eyu yaramaz gelur.
    Ey Oğul,
    Eğer imanın kamil olub ve imanı kamilden olmak dilersen kendini tevazu üzere tut,Hz.Peyğamber a.s buyurur ki bir kişi dilerse imanı kamil
    ola,kendine insaf versun.Yani kendini kamudan alçak görsün demek olur.Ve dahi fukaralığı halin de sadaka versun.Bu iki huy imanı kamil eder.
    Ey oğul
    Hamir(işki)ile iman birarada durmaz.Hamir girince iman çıkmak gerektir.Hz.Osman r.a buyurdu ki Vallahi bir kimse hamırı eline alup içerken iman eder ki
    ya melun dur çıkayum.Ondan sonra sen gir diye iman çıkmayınca hamır girmez.Meğer ki tevbeyi nasuh ede ki ol kimsenin gönlüne iman gire.
    Ey Oğul
    imanın zail olmamasını diler isen bu duayı gün de kırk kere dir.oku. "Ya Hayyu ya Kayyum,ya Zel celali vel ikram,Ya La ilahe illa ent."dese ol kimsenin imanı zail olmaya..Her sabah vird ile tenbel olma.Rasülü ekrem s.a buyururki Dört nesne imanı zail eyler.Birisi bildiğin ile amel etmeyub bilmediğin ile amel eder.
    Bilmediğini öğrenmeye ar eder.Öğreneni dahi meneder.Öğrenmeye komaz.Bu dört nesne imanı ve islamı zail eder.
    Ey Oğul
    imanı sana beyan eyledim.Peyğamberimizin hadisi şerif ile imdi tevhidi dahi beyan edelim.bilesin imdi.Dil ile ikrar ve kalbin ile tasdik edesin.
    Babuttevhid
    Tevhid dedikleri;
    "Eşhedu enla ilahe illallah vahdehu la şerike leh ve eşhedu enne muhammeden abduhu ve rasülüh"demektir.
    Manası
    Budur ki Hak teala hzleri birdir şeriki naziri yoktur.Ve Muhammed as. kuludur.Ve rasülüdür.Demektir.
    Peyğamber as. buyurdu ki bir kimse La ilahe illallah muhammedun rasülüllah" dese Hak teala hzleriyle ol kelime arasın da hıcab gider.
    Ta ol kelime Allahu teala hz.ne değin durmaz gider.Hak teala hz.buyurur ki Ey kelime sakin ol,Kelimeyi tevhid eder.Beni diyen kulu yarlığamayınca sakin olmazm.Ol zaman Hak teala Hak teala hz.buyurur ki kemali keremin den ızzım ve celalim kudretim hakkıçün beni zikir eden kulumu yarlığadım.sakin ol diye..
    Ey Oğul
    Bu kelime tevhidi diyen kulu yarın kıyamet günün de feriştehler ziyaret ederler.Hak teala hz.leri Musa a.s a buyurdu ki Ya Musa dilermisin ki kıyamet günü feriştehler seni ziyaret etsin."La ilahe illallah" kelimsein çok.de.Sana tenbih sakın bu kelimeyi tevhidi dilinden söyleyub,kalbinden şek etmeye.Ebedi cehennem de kalursun.
    Hz.Musa as. etti.Ya rabbi bir kulun dili ile "la ilahe illallah"dese.Sen o kula ne muamele edersin.Hak teala hz.leri buyurdu ki bir kimse dili ile dese kalben şek etse,
    Ya musa ben onu ebedi oarak cehennemlik ederim.Ol kimseye peyğamberlerden veya şehidlerden veya evliyadan ve ya feriştehlerden şefat erişmez.
    Ey Oğul
    Bu kelimeyi tevhid çok zikir eyle..
    Musa a.s etti.Ya Rabbi bir kulun"La ilahe illallah"dese sen ol kula ne ecirler verirsin.Hak teala hz.leri buyurdu ki Ya Musa ben ol kulum dan razi olub cenneti ala da cemalimle mesrur ederim.İşte bu kelimeyi tevhidi zikir eden kimseye Hak teala hzlerinin vereceği ihsanı kendinden ğayrı kimse bilmez.Ve bu kelimeyi tevhidi söyleyince Arşu ala titrer.Rasülüllah as. buyurdu ki Hak teala hz.leri bir direk yaratmıştır.Kızıl yakutdan Ve ol direğin başı arşu ala nın altında dır.
    Dahi aşağı başı bir balığın üstündedir.Kaçan bir kişi itikad üzere "La ilahe illallah muahmmedun rasülüllah"dese ol amud titrer.Ve arşu ala titrer.Ve ol balık titrer.
    Hak teala hz.leri azameti şanıyla buyurur ki Ya Arş sakin ol.Arşu ala eder.Nice sakin olayım.Bu kelimeyi tevhidi zikir eden kulu yarlığamayınca diye Hak teala hz.leri
    buyurur ki Ey feriştehlerım şahid olun bu kelimeyi zikir eden kulun günahlarını afeedub yarlığar.Hz.Rasül a.s buyurur ki HGer kim -canu gönülden halisan muhlisan bir kere "La ilahe illallah"dese Hak teala hz.leri ol kimseye cenneti ala da dört bin derece ihsan eder.Dört bin günahını yarlığar.
    Ashabi kiram süal ettiler ki Ya rasülallah ol kimsenin dört bin günahı kebairi yoğise ehlinin ve evladının ve akrabayı teallukatının ve kopmşularının günahlarını bağışlar.buyurdu.
    Ey Oğul
    Bu kelimeyi Tevhidi dilin ile zikir eyle kim, mecmu u günahlardan ağır gelur.Radu ki yarın kıyamet günün de mahşer yerine bir kişi getureler.
    Doksan dokuz defteri ola.Her bir defterin uzunluğu mağrib ile meşrik arasınca ola.Hiç birin de hayır ve hasenatı bulunmaya.Ama bir parmak kadar yerin d bu kimsenin dünya da bir kere "La ilahe illallah"dediği sevabı buluna bu doksan dokuz defteri mizanın bir kefesine koyalar.Ve bu kelimeyi Tevhidi bir kefesine koyalar.ol bir kelimeyi Tevhid doksan dokuz günah defterinden ağır gele.
    Ey Oğul
    Bu kelimeyi Tevhidin sevabı ve hassası çoktur.
    Rasülüllah a.s buyurur ki Bir kere "La ilahe illallah" dese ol kimsenin ağızından bir yeşil kuş çıkar.
    İki kanadı inciden ve yakutdan yaratmıştır.Arş altına değin ihata eylemiştir.Hak tealaya niyaz eder.Hak teala buyurur ki Sakin ol ya kuş senin niyazın hurmetine yetmişbin melek yarattım. oldukta
    ol kuş ol kimse için hak teala hz.lerinden reca edub elinden tutar cenneti alaya iletur.Ta kıyamete değin ol kul içun istiğfar ederler.Ta ki kıyamet günü
    Babu Riza yı Hak beyanın dadır.
    Ey Oğul
    Ger diler isen Hak tealanın rızasını bulasun, bunun la amel eyle. Hak teala ahzleri Musa a.s ama hıtab edup buyurdu ki Ya Musa benim için ne amel işledin
    Musa a.s benim için ne amel işledin.Musa a.s etti.Ya Rabbi senin içun namaz kıldım ve oruc tuttum.Ve Tesbih okudum.Hak teala buyurdu ki ol
    dediklerin cümlesi senin içun dur.Namaz kılarsan cennet verirem.Oruc tutarsan sana kabir de ve sıratın nur olur.
    Tesbih okursan cenneti ala da senin içun ağaç dikilur
    Sadaka verirsen üzerine gelecek kaza ve beladan defve ref olur.
    Ya Musa benim içun ne amel eyledin,Musa a.s etti.Ya rabi senin içun ne amel gerektir.Hak teala hazretleri buyurdu.
    Benim için bir kişi dost tut.Pes bir kiişi dostunu hak içun dost edine .Ve düşmanını hak içun düşman edine Ta kim Hak teala ol kimsen razi ola.
    Ey Oğul,
    Rasülü ekrem s.a buyurdu ki bir kimse bir günah murad etmiş iken cnabı haktdan havf edub terk eylese,hak teala hazretleri ol kula
    iki cennet ihsan eder.Ol cennetin büyüklüğü seksen yıllık yodur.Ol günahlar gibi ki Haram yemek,ve harama bakmak,ve zina ve livata ve şarab içmek,ve adam öldürmek ve şirk etmek bunların cümlesi günahı kebair dir.
    Ey oğul
    Bir kişinin said olmasının nişanı oldur ki Kaza ve kadere razi ola.Şekavet nişanı oldur ki kaza ve kadere razi olmayub cezağ ve fezağ etmektir.
    Ve bir darlık gelse sabır etmemektir.
    Ey oğul
    Eğer dilersen Hak teala hz.lerinin katın da mutilerden olasın.Her bir işi işleyecek "inşallah" de.Rasülü Ekrem s.a v buyurdu ki Adem oğlanına
    her işin evvelin de "inşallah" diye.Yani işlemeyi Allahu teala dilerse demk olur.
    Bir kimse ile vaad etsen "işallah"deyub ol vadi yerine geturmezsen ol vadin de yalancı olmazsın.Niyetin ol vadi yerine getürmek olucak.Ve eğer niyetin ol vadi yerine
    geturmek değilse yalancı olursun.Ve eğer "inşallah" demeden vad eylesen dahi vadini yerine getiremezsen ol vadin de muhalefet etmiş olursun.Ve yalan yere "inşallah"desen ol dahi nifakdır.
    Ey Oğul
    üç yerde gönlünü hazır eyle ki senin üzerine rahmet kapusu açıla.İbrahim edhem etti.Her kim gönlünü bu
    üç yer de hazır etmese ona rahmet kapuları açılmaz.Evvel Kuran okunurken ikinci ,zikir olunurken üçüncü,namaz kılunurken ve arif olan kimsenin nişanı sükut ettiği fikir ola.ve baktığı ibret ola.Ve dileği taat ola.
    Nasihat Zinnuni Mıısri
    Ey Oğul
    Bu altı nasihatı tuta ki ahir akibetin mamur ola.Şey Zinnuni Mısri kuddise sirruh hazretleri eder ki
    Hikmet mekan tutmaz.Ol gönüldeki karnı taam ile dolu olur..Bahtlu ol kimse kim günahından kendini sakuna .Ol dahi vücudunun sağlığı ile olur.
    Az yemek Hak teala hz.lerini zikir etmek gibi .Bunlar Hak tealaya yakın olmaktır.
    Ve Hak teala hazretlerinden korkmamanın alameti oldur ki kişi de alt nesne ola.
    1.Evveli niyet zayıflığı.
    2.İkincisi nefisden ulu olmak.Ölümü yakın bilmeyub endişe üzere olmak.
    3.Ölümü yakın bilmeyub endişe üzere olmak.
    4..Dördüncüsü Hak tealanın rızasını koyub halkın buyurduğunu işlemek dir.
    5.Beşincisi Sünneti koyub bidat işlemektir.
    6.Altıncı günahını az görmektir.
    Ve seadet ol kimseye ki kim bu altı nesneler den biri olmaya.
    Babu Fazileti DUA
    Ey Oğul
    Birf gün İbrahim a.s buyurdu ki "Elhamdulillah kable kulli ahadin velhamdulillahi bade kulli ahadin Elahmdulillahi ala kulli halin"
    Hak teala hazretleri buyurdu ki Ya Cebrail benim halilime benden selam et.Ol üç kelamı ki Ya Cebrail benim halilime benden selam et.Ol üç kelamı ki üçkere zikir etti.Ben azimuşşan dahi kırk deefa kabul olmuş haç sevabı ihsan ettim.Her kim bu duayı okursa sevab ihsan ederim..Dahi artık okursa ziyade sevab ihsan ederim.
    Dauayı Enes r.a
    Ey Oğul
    Bu duayı okursan zalimler ve cadular şerrinden emin olursun.Ve zehri dahi kar eylemeye.
    Bir gün Haccacı zalim Hz.Enes ra. ha rast gelub etti.Benim ümetim mi eyu,Muhammedin ümmeti mi?
    Ebu Enes hazretleri darulub kaka ıdı.Muahammed kande ,sen kande...
    dedi.Haccaı zalim dahi darulub kakıdı.Nekadar cehd ettiyse de Enese elem götüremedi. Hz.Enes r.a etti.ben bir dua biluruem sen bana elem ilştiremezsin
    dedi.Haccac etti.Ol duayı bana öğret.Hz.Enes etti.
    Sen zalimsin zana niçun öğreteyim.Pes Hz.Enesin bir hizmetkarı var idi.Ahir vakitde ona öğretti.ol Dua budur.
    "Bismillahirrahmanirrahim.Bismillahillezi la yedurru measmihi şeyun fil erdı vela fissami vehuvessemi ul alim."Sabah ve akşam bu duayı okuyasın.cümle belalardan emin olursun.Rasülüllah a.s buyurdu ki bir kimse zikir olunan mahl de dua okusa Hak teala hz.ol kulu zakirler zümresinden kılub o kula naar eder. Bir kimse Hak teala hz.retlerinin nazarın da oa.Ol kula azab olmaya..
    Ey Oğul
    Aksırdığın vakit"Elhamdulillah"de.iderim.Hak teala hz.lerinin
    Rasülüllah a.s buyurdu ki El kimseyi yetmiş bela dan Hak teala hz.leri saklar.Eğer aksırdığı zaman "elhamdulillah"der ise.
    buyurdu.
    İmdi bir kimse bu dört kelimeyi yüz kere sabah,yüz kere akşam okusa Rasülüllah a.s buyurdu ki bu dört kelimeden sevgili Hak teala hz.lerinin katın da bir kelime y
    oktur.
    Ol kelime budur."Sübhanellahhi,Vel hamdulillahi,Vela ilahe illallahu vallahu ekber.Vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim.
    Her kim akşam sabah yüz kere okusa yarın kıyamet günün de bundan efdal kimse olmaya.
    Meğer kim bundan ziyade okumuş ola.
    Ve bir tesbih dahi budur ki bir kimse bu tesbihi her sabah yüz kere her sabah okusa itikad ve hulus ile okusa Hak teala hz.leri
    ol kimseye yüz kere kabül olmuş hac sevabı ihsan eder.
    Duayı İmanı
    Muhammed Tirmizi hz.leri rhm.buyurur ki Hak tela hz.lerin düşüm de yüz kere gördüm ve ettim.
    Ya Rabbi korkarım ahir vaktim de iman ile mi giderim.Ya imansız mı giderim.
    Hak teala hz.lerinin kıbelinden nida geldi.
    Sabah namazının sünneti ile farzı arasın da bu duayı oku.iman ile gidersin.
    Ol Dua Budur.
    Ya Hayyu Ya KAyyum.Ya zel celali vel ikram Allahumme inni eseluke en tuhyiye kalbi bi nuri marifetike ebeden ya Allah
    ya Allah Ya Alllah"
    Ey Oğul
    Rasülüllah a.s buyurdu ki ey ümmeti ashabım Sizler döşekten kalktıkta bunu okuyunuz."Sübhanallahi ve bi hamdihi
    il azim"Ol gün akşama değin olan günahların cümlesini Hak teala hz.leri afve mağfiret eder.
    Yine Rasülüllah a.s buyurdu ki her kim bu duayı gün de onkere okusa, Hak teala hz.leri ol kimseye kırk bin sevab ihsan eder.Ol Dua budur.
    "Sübhanekallahu ve bi hamdike eşhedu enla ilahe illa ente vahdeke la şerike leh ve estağfiruke ve etubu ileyk"
    Ey Oğul
    Bu duayı dahi oku ki Hak teala hz.leri kalbini öldürmeye Ebu Bekir kettani Hz.leri eder ki
    bir gece sultanı enbiya a.s hazretlerini düşüm de gördüm
    Çok mesele sordum.ettim.Ya Rasülüllah bana bir nesne öğret.Onu okudum da Hak teala hz.leri kalbimi öldürmeye..
    Rasülüllah a.s buyurdu ki Her sabah bu duayı oku."Ya Hay ya kayyum ya bediassemavati vel erdı Ya zel celali vel ikram Ya la ilahe illa ent Eseluke en tuhyiye kalbi bi nuri marifetike ya Allah ya Allah ya Allah"
    Duayı Rasülüllah a.s

    Ey Oğul
    Bu duayı daim oku..Rasülüllah a.s hıynı vefatın da bu duayı okudu."Subhanallah ve bi hamdihi estağfirullahe ve etubu ileyyh"
    Duayı Pazar Yeri
    Her kim pazar yerin de yani çarşu da bu duayı okusa bin günahı afolunur.Ve bin derece ihsan olunur.Ol Dua budur.
    "La ilahe illallahu vahdehu la erike leh lehul mülku velehul hamdu yuhyi ve yumit vehuve hayyun la yemut bi yedihilhayır vehuve ala kulli şeyin kadir"
    Duayı Taam
    Rasülüllah a.s buyurdu ki bir kişi yemekten sonra bu duayı okusa Hak teala hz.leri ol kimsenin geçmiş günahlarıı afeder.
    Dua Budur.
    "Elhamdulillahillezi at amena verzukna min ğayri havlin minni la kuvvete"Ama her taam dan sonra okumak gerektir.
    Duayı Libas
    Eğer dilersen geçmiş günahların bağişlana..Her yeni libas giydikte Bu duayı okur.Üfür..
    Rasülüllah s.a her yeni elbise giydikte bu duayı okurdu:"elhamdulillahillezi kesani ma uriye bihi avreti."
    Seyyidül istiğfar:
    Rasülüllah a.s buyurdu ki Her kim bu duayı Her kim bu duayı sabah okusa,akşama değin veaft eylese ve akşam okusa sabaha değin vefat etse
    şehid olur.Dua budur.
    "Allahume ente rabbi la ilahe illa ent,halakteni ve ene abduke ve ene ala ahdike ve vadike mestetatu.Euzu bike min şerri ma sanatu ,ebu u leke bi nimetike aleyye ve ebu u bi zenbi fağfirli zünubi fe innehu la yağfiruzzunube illa ente la ilahe illa ente subhaneke inni kuntu minezzalimin."
    Ey Oğul
    Yine Rasülüllah a.s buyurdu ki Ya Eba Hureyre herkim gün de yirmi beş kere bu duayı okusa Hak teala ol kimseyi abidler zümresine yazar.Dua budur.
    Estağfirullahe li ve li valideyye ve lil müminine vel müminat ve l müslimine vel müslimat el ahyau minhum vel emvat bi rahmetike ya erhamerrahimine"
    Babu Havassı Süreyi İhlas:
    Ey oğul S.İhlas çok oku.Peyğamber a.s buyurur ki yarın kıyamet günün de bir münadi nida eder ki Hak teala hz.lerini zikir edenler ve ihlası şerifi çok okuyanlar gelsunler.Ol vakit varalar.Melekler edelerki varın imdi cennete girin.Sizlere müjdeler olsun dünya da Hak teala Dünya da hak teala hz.leri ni zikir ederdiniz.Sizin günahlarınız afoldu.diyeler.
    Ey Oğul
    Ebu Hureyre ra. rivayet eder ki bir gün hz.rasülüllah otururdu.Yanın da bir kişi ihlası şerifi okurdu.Hzreti rasülülah "vecbet"buyurdu.
    Ashabi güzin rıdvanullahi aleyhim ecmain sordular.Ya Rasülallah ne vacib oldu?
    Rasülü a.s buyurdu ki Her kim ihlası şerifi okusa elbetde cennete girer.Onun içun bu sürenin ismi ihlasdır.İmdi bu sürenin fezaili çokdur.
    Elbetde cennete girer.Onunçün bu sürenin ismi ihlasdır.İmdi bu sürenin faziletin de Hz.Cabir r.a rivayet eder ki rasülüllah a.s buyurdu ki bir ferişteh göğe çıkardı.
    Ve biri dahi göten yere inerdi.İkisi bir yere cemolup biri etti:Hak teala hz.lerine bir amel eyledimki hiç encileyin amel eyledğim ki yokdur.Pes o bir ferişteh etti.Nice amel eyledin ki ..ettti bir kişi "Gul huvallahu ahad"süresini okudu ol amel hak teala hz.lerine ilettim dedikte o bir ferişteh e yine süal etti ki Hak teala Hz.leri olo kişiye neyledi.?Hak teala ol kulun mecmu günahlarını yarlığayub yerine hasenat ihsan eyledi.dedi.
    Ey Oğul
    Bu süreyi şerifi besmele ile bin kere okursan,diş ağrısı görmessin.Muhammed bin fadıl der ki;
    Bir gün dişim ağrıdı.Düşüm de bin kez ihlası şerif okudular.Uyandım okudum.Artık diş ağrısı ebedi görmedim.
    Ey Oğul
    Süreyi Amme yi gün doğarken oku ki cümle afetlerden emin olasın bu ayeti her kim sabah vakti okusa yetmiş bin ferişteh ona salevat getürür.Eğer ol gece ye değin olsa
    şehid olur.Ol ayet bunlardır. "E uzu billahi mineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim Huvallahullezi la ilahe illahuve alimulğaybi veşşehadeti huverrahmanurrahim .Huvallahullezi la ilahe illahuellezi la ilahe illahu huvel melikul kuddussselamulmüminul müheyminul azizulcebbarul mutekebbir .subhanallahi amma yuşrikun.Huvallahul
    halikulbari ul musavviru lehul esmaul husna yusebbihu lehu ma fissemavati vel erdı ve huvel azizul hakim."
    Babu Salevatı Şerif
    Ey Oğul
    Cuma günü salevatı şerifeyi çok getür.
    Her kim cuma günü yüz kere salevat getürse Hak teala ol kimsenin yüz hacetin revakları otuzu dünya da ve yetmişi ahiret de ve dahi Hz.Peyğamber a.s buyurdu ki her kim gün de yüz kere salevatı şerif getürse yarın kıyamet günün de hararetinden emin olub arşu ala nın gölgesin de benimle bile ola.
    Ve dahi her kim benim üzerime bir kere salevat şerif getürse bir melaike bir melaike vardır.Kanadının biri biri meşrikta ve biri mağrib de dir.
    Başı arşı ala nın altındadır.Ve ayakları yedi kat yerin altındadır.Ve gövdesin de cemi mahlukatın sayısınca tüyü vardır.Her kim bir kere salevatı şerife getürse
    ol melek rahmet deryasına dalub çıkar.Her kılından bir katre su damlar ve her bir katreden bir ferişteh yaradılur.kıyamete değin ol kimse nin günahının afolunması çün istiğfar ederler.Ve dahi yine buyurdu ki her kim benim üzerime gün de üç kere salevatı şerif geturse ol gün geceye değin ettiği günahlar bağışlanur.
    Ey Oğul
    Peyğamber a.s mı çok zikir edin.
    Salevatı şerif geturmekle eğer salevatı şerifeyi çok zikir edersen horluk görmezsin.Peyğamberimiz a.s buyurdu ki üç kimse hor olur.Karında ve kesbin de bereket olmaz.Biri oldu ki benim ismim anıldıkta işidub salevatı şerife geturmeye ve biri ramazanı şerif ol kimseden hoşnud olmaya ve biri anası babası ondan razi olmaya..
    Ey Oğul
    Her kim bir fakire gönlünün dilediği taamı yedirse Hak teala hz.leri ol kimseye cenneti ala da bin derece ihsan eder.Ve bin sevab defteri amaline yazılur.
    Ve bin günahı afolur. Cennetin taamları ve ziyafetleri ile mesrur olur.
    Ey Oğul
    Sadakayı Fukeraya çok ver.Ehline ve evladına ve akrabayı teallukatına yedirdiği ihsanı sadaka yerine geçer.Ebu Emame hz.leri eder.
    Hz.Rasülüllah a.s dan işittim.Buyurdu ki bundan ulu ecir ne olur ki bir kimse ehline ve evladına ve akrabasına ihsan ede.Pek ahsendir.
    Ey Oğul
    Sana nasihatim bu dur ki bu dört huy ile huylanın.Zira muhsinler zümresinden olursun.Hz.Rasülüllah a.s buyurdu ki
    Bir kimse genişlikte ve darlıkta sadaka vere.Ve bir dahi bir kimse gazab vaktin de gazabını yutsa biri dahi bir kimsenin ayıbını gördükte
    setir eylese Yani aşikare etmese,biri dahi kuluna ve ehli evladına ve akrabasına ihsan edup hoş tutsa ve bu ahlakları ile muttasıf olanlar mühsinler zümresinden olur.
    Ey Oğul
    Susamışlara su içurmek gibi ulu ecir yoktur.Rasülüllah a.s hz.leri buyurur ki Bir kişi susamış kimseye su içurse ol kimsenin defteri amaline yetmiş yıllık hasenat yazılur.Eğer su bulunmadığı yerde içurse ismail peyğamber a.s evladlarından ol kişiyi kafir elinden alub azad etmiş ce sevab ihsan olur.
    Ey Oğul
    Daima hayrat ve hasenatı çok işleye..Hak teala hz.leri buyurdu ki Hak teala hz.leri nin hoşnud olduğu Adem oldur ki daima hayır işlese şer işde bulunmaya..Ve yine Rasülüllah buyurdu ki Bir kimse fukeraya bir dane hurma verse dahi vermeden ol hurma bu kişiye beş nesne ile beşaret eder.Ben bir dane hurma verse dahi vermeden ol hurma bu kişiye beş nesne ile beşaret eder.Ben bir dane idim beni çok eyledin ve küçük iken beni büyük eyledin.Ve düşman iken beni dost eyledin.Ve ben fani iken baki eyledin.Şimdiye değin sen beni saklardın şimdiden sonra ben de seni saklarım diye.
    Ey Oğul
    Sadaka vermekle mal eksilmez.Belki ziyade eyler.Abdurrahman bin Avf r.a rivayet eder.
    Rasülüllah a.s den işittim Buyurdular ki üç nesneye kasem ederim.Biri budur ki sadaka vermekten mal eksilmez.ziyade olur.Ve biri dahi
    bir kişiye zülüm olsa ol mazlum zalimin üzerin de olan hakkını bağışlasa hak teala hz.leri kıyamet günün de ol kulu aziz eder.Ve biri dahi oldur ki bir kişi daima isteyici olsa Hak teala ol kişiyi fakir likten kurtarmaz.
    Ey Oğul
    Ebu Hureyre r.a hz.lerinden rivayet olunur ki rasülüllah a.s Rasülüllah a.s dan işittim,buyurur ki Bir kişi Hak teala hz.lerine ödünc verse yani verdiği nesne yi Allahu teala içun verse kulun defterine bin sevab ihsan olunur. dedikte bir kişi etti..Ya Eba Hureyre bir kişi Hak teala hazlerine ödünç verse bin sevab ihsan olur.deyu buyurdun.Gerçekmidir.?dedi.Ebu Hureyre hz.leri buyurdu ki bin sevab değil ben Rasülüllah a.s işittim.Buyurdu ki Her kim Hak teala hz.lerine ödünç verse ikibin sevab olur.
    İmdi bir kişiye ödünc verirsen eyilikle ver.Ve iyilikle al.Zira Rasülüllah buyurur ki sizler ödünc verub aldığınız vakit belki verub alınız.Eğer zengin olub da fukera da olan ödüncü bağışlasanız yarın kıyamet günün de arşu ala nın gölgesin de olasınız.Ve cenneti ala sizin içun ola.

  • Birgivi Şerhi Kadı Zade Trcm.S.82-90Datum01.08.2020 06:30
    Thema von Kurban im Forum Makale/Artikel/Anregun...

    (Hz Ebu Bekirin ardın ca halife olmuştur.)
    Hz e Ebu Bekiriirn vefatı ardınca ,vefatı karib oldukca hz Osmanı r.a davet edup hılafet fermanı yazdırub Hz Ömeri halife nasb etmiştir.Sonra
    Halife biatle emir etti.Cümle mühacirin ve ensar ra. anhum biat edup hilafetine ittifak ettiler.On yıl miktarı hilafet edup adalet ve istikamet üzere adayı ve kahrı dini islama ziyade yardım ve şeriatı ahmediyeyi halka tefhim etti.Meşrik canibin de nice memleketler fetih edup Kisra askerini katil ve kahır eyledi.Ve kayser memleketlerinden harac edup devletlerini hedim ve emvallarini aret ve ğanimet eyledi.Ve kendilerini ve evladlarını esir eyledi.Umuru islamiyeyi ahseni intizamla tertib ve fükera ve mesakin üzerlerine ğayet de merhamet eder idi.Ve dünya müzahrefatından ğayet de ihtiraz edup ve şeci nazar et deyub ona dahi levhi keşif etti.Ol dahi taat sahibi idi.Emri maruf ve nehyi münker etmekte metanet ve salabet sahibi idi.
    (Hilafeti Hakdır.ve)dahi Hz.Ömer r.a (kızı Hafsayı Rasülüllaha tezvic etmiştir.)Ve kayın ata olmuştur.(Osman r.a ve ondan sonra velilerin efdali hz. Osmandır.Ömer ardınca halife olmuştur.)Hz. Ömer r.a ı Ebu Lü lü namından bir ğulamı acemi hancer ile vurdukda mecruh olup hilafeti altı sahabenin rayine tefviz ettikte onlar Osman,Ali, Zübeyir,Talha,ve Abdurrahman bin avf,Sad bin Ebu Vakkas (ra.anh) dır.Bunlar dahi Abdurrahman bin Avf un rayine tefviz ve ol dahi Hz.Osmanı ihtiyar ve ondan biat ettikte cümlesi hüsnü rızalarıyla cümlesi rızaları ile biat ettiler.On iki yıl miktarı halife oldu.Adalet ve istikamet üzere olup Askeri islami techiz edup çok Beldeler fetih etti.
    Ve mushafi şerifi çok yazdırup etrafa şayi eyledi.Ama şol hikaye ki nakil ederler.Kuranı kerimin sürelerini Hz.Osman tertib edup bu nızama kodu.Hatta bir kimse süal edub S.İhlas üzerine tebti niçun yazdın dedikte Hz.Osman cevab verub levhu mahfuz da böyle gördüm sen dahi gördükte ilzam oldu.deyu nakil olunur.Fasiddir.Aslı yokdur. Sahih budur.
    Sahih budur ki Kuranı kerimin ayetleri ve süreleri tertibi tevkıfidir.Bir ayeti kerime nazil oldukta bi emrillahi teala rasülü ekrem emir edub felan mahalle kitabet ediniz der idi.
    Rasülüllah a.s zamanında sahabeler den bir cemaat kuranın cümlesini hıfz ettiler.1.Ubey bin Kaab 2.Zeyid bin Sabit 3.Ebudderda r.a gibileri..Lakin kuranı kerim ol zamanlarda
    bir mushafda cem olmayub herkes birer miktar yazmış idi.
    HZ Ebu Bekirin hilafeti zamanın da hz.Ömer ile meşveret edup bir mushafda cem olmasını hayırlı gördüler.Sonra Ebu Bekirin emri ile Zeyid bin sabit sahifelerden
    ve hafızlardan ahiz edub bir mushafa yazdı.Sonra Hz. Osman hilafeti zamanın da Zeyid bin Sabite Ve abdullah bin Zübeyir e Ve Sayid ibnil ase ve Abdullah binil Harise
    emir edup ,bir rivayet de yedi nusha yazdılar.Birisini Medine de alıkoyub Ve birisini Mekkeye Ve birisini Bahreyn canibine Ve birisini Şama Ve birisini Küfe ye Ve birisini Yemen canibine ve birisini Basra canibine gönderdi.
    Nitekim kütübü hadis de böyle mezkürdur.
    (Rasülüllah ona(Yani Osmana)(iki kızını tezvic etmiştir.Vefat ettikte birisini dahi tezvic etmiştir.)Evvela Rukiyeyi tezvic etti.vefat ettikten sonra ümmü gülsümü tezvic etti.Ol dahi vefat ettikten sonra Bir kızım dahi olaydı onu dahi Osmana tezvic ederdim.Buyurmştur.
    Bir peyğambere iki dfa damad olmak hz.Osman dan ğayri bir kimseden menkul değildir.(Hilafeti hakdır.)Kızılbaşların inkarı batıldır.
    (Ali r.a ve ondan sonra velilerin efdali hz. ALİ dir.Osman ardınca halife olmuştur.Hilafeti altı yıldır.Peyğamberimiz kızı Fatımayı ona tezvic ettiği yukarıda zikir olunmuştur.Hz. Osman r.a sarayı bekaya gittikte cümle sahabe cemolub Hz. Ali den biat ettiler.Ve hilafet üzere icma ettiler.Hilafeti zamanında adalet ve istikamet üzere ahkamı şeriyeyi
    beynel müslimin icra edub adayı dini kahır ve ehli islama nusret etti.(Hilafeti hakdır.)Havaric tayfasının inkarı batıldır.Malum olaki rasülüllah a.s bir hadisi şerif de "El hilafetu badi selasune seneh summe yasiru meliken aduden "buyurmuştur.Yani benden sonra hilafet otuz senedir.
    Sonra Meliki adud olur demektir.Otuz sene Hz.Alinin hilafetinden sonra dolmuştur.
    Bazı Ulema İmamı Hasen r.a altı ay miktarı hilafet etmekle tamam oldu.demişlerdir.Lakin hilafetden murad hilafeti kamile dir.Bunlardan sonra olan imamlara hulefa tesmiye olunur.Fukeha rahimehullah teala fi zamanina İslam padişahlarına halife itlakı caizdir.dediler.
    Ve Ebu Bekir ve Ömer ra. kayınpederleridir.Onlara şeyhan derler.Osman ve Ali damadlarıdır.Onlara Hatenan(Damatlar) derler.İmdi Ebu Bekir ile Ömeri sair ashabdan efdal itikad edub Osman ile Aliye muhabbet etmek ehli sünnet alametidir.Bunlar sair sahabenin kibarıdır.Bunlardan sonra aşereyi mubeşşere dir.
    Onlar: Ebu Bekir,Osman,Ali,Zubeyir ,Talaha Abdurrahman bin Avf Ebu Ubeyde bin il Cerrah, Saad bin Ebul Vakkas,Said bin Zeyid bunlardır.
    Sair ehli Bedir sonra Ehli Uhud sonra Ehli biatı Rıdvan dır.Bunlar sahabelerin büyükleridir.
    (Cümle ashabı Rasülüllah)mühacirin ve ansar(Allahumme )ya Allah,bizlere rahmet et.Ve günahlarımızı mağfiret et.
    Peyğamberimizin ve ashabının şefatlarını bizlere nasib et.Onlar ile böylece haşir et.Onların cümlesi(adillerdir)
    Zülümden ve batıl nesne üzere ittifak etmekten beriler.
    (Hak üzeredirler.)Hadisi şerif de "Hayrul kuruni karni"cümle zamanların hayırlısı sahabelerdir.Hak teala cemi ashabı umuman medih etmiştir.
    Nitekim bazı ayeti kerimeler "lekad taballahu alennebiyyi vel mühacirine vel ensari "ve bazı aher de "Vellezine meahu eşiddau alel küffari ruhamau beynehum
    terahum rukke an sücceden yebteğune fadlan minallahi ve rıdvanann simahum fi vücuhihim min eserissücudi."Ve bazı aher de "vasbir nefseke meallezine yedune rabbehum bil ğadati vel aşiyyi yuridune vechehu"Ve bazı aher de "Ehli biyatı rıdvan hakkın da buyurur.
    Lekad radıyallahu anilmüminine innema yubayiuneallahe"gibi ayeti kerimeler de Hak teala onları medih etmiştir.
    Ve rasülüllah a.s dahi Nice hadsi şerifeler de medih etmiştir.Nitekim bir hadisi şerif de "ashabi kennucumi"Benim ashabım zülümati cehaleti izale edup tarikı hakkı
    nuru ilim ile izale etmektedir.Nurani yıldızlara benzerler."bi eyyihim iktedeytum ihtedeytu"Ey müminler ashabdan hangisine iktida ederseniz hidayet bulursunuz.
    Bir hadisi şerif de "La tesubbuu ashabi"Ey nas benim ashabıma taan ve şetim etmeyiniz."Felev enne ahadekum enfaka misle uhud zeheben "tahkik budur ki eğer
    sizden biriniz Uhud dağı kadar Altun sadaka verse "ma balağa müdde ahadihim vela nasıfahu"Onların birisinin ikiyüz altmış dirhem belki onun nısfı kadar nesne sadaka ettiği
    sevabına baliğ olmaz.Bir hadisi şerif de "Ekrimuu ashabi fe innehum hıyarukum"Benim ashabıma ikram ediniz.Zira onlar sizin hayırlılarınız dır.
    "Allaha Allaha fi ashabi"Hak tealadan korkunuz Ashabım hakkın da bir alçak söz ve ped itikad etmeyiniz.
    "La tettehizuhum aradan mim badi"Benden sonra onları ğaraz tutmayınız."Femenehabbehum fe bihubbi ehabbehum"Her kim ki ashabıma muhabbet etse bana muhabbet
    etmekle onlara etmiş olur."vemen ezahum "ve her kimki onlara eza ve taan edecek ve layık olmayan söz söylese "fekad ezani"Bana eza etmiş olur."ve men ezani"her kimki bana eza kasd etse "fekad eza allah"tahkik Allahu tealaya ğadab verecek nesneye tearruz eylese "yuşeku en yahuzehu"Hak tealanın ona ukubet etmesi garib olur.Demektir.
    Ve bil cümle ashabı kiramın medhi ve kesreti feaili ve indeallah mükerrem ve muhterem oldukları hakkın da nice ayatı rabbaniye ahadisi nebeviye sadır ve varid olur ve bunun üzerine ehli sünnet icma ettikleri ecilden müsannıf merhum cümlesinin üzerine istikamet ve adalet ve hakkaniyetle hüküm edup ve böyle hükümün sübutu kitab sünnet ve cümle ashabı Rasül bil icma adillerdir.
    Hak üzeredirler.Hak teala onları ihtiyar edup afdali mahlukat ve eşrefi mevcüdat ve rasülü kainat olan habibi Muhamed a.s a ashab ve ahbab ve yaran etmiştir.Eğer onlar da istikamet ve adalet olmasa aceba adil ve kemla kimler de bulunurdu.Hak teala dini isilamı ve şeriatı mutahharayı onlar ile kayim ve şayi eyledi.Nuru nubuvvet ile kalbleri bir nur ve ahlakı hamide ile cümlesi mamur ve amali saliha ile mevsuf ve meşhur oldular.Ve niceleri huzuru rasül de
    fi sebilillah cihad ve din hakk da cam şehadeti nuş ettiler.Ve niceleri küffar memleketlerini ehli islama mesken edup zülümati küfrü ve cehalet de kalmışlar.Nuru imana
    hidayet ettiler.Ve niceleri mecalisü i ehli imanın sebebi seadet gde ve mesacid de ibadullaha talimi dini mübin ve tefhimi ayat ve ahadisi şerife ettiler.Onların ulumu ve rivayetleri ehlinü ve bais felahları olmuştur.Rıdvanullahi aleyhim ecmain.
    (Onları sevmeyen )itikad de(mubtedi(bidatcı)ve ehli sünnet mezhebinden haric(ve fasiddir.)Havaric ve kızılbaş taife yi rezile sindendir.
    (Cümlesini severiz ve şefaatlarını umarıiz)İmdi kızılbaş taifesi hz. Ebu Bekir ve hz. Ömer ve Hz.Osmana taan ederler.Ve Hz.Ayşe -i Sıddıka r.a ya gazifederler.
    Vesair mezahibi batıla ehalisinden nice kkirveyi mekruha vardır ki sahabeyi kiram zevil ihtirama itale ve zem ederler.
    Musannıf merhum icmalen bu kelamla onları rededub mezheb hakkı beyan eyledi.Sahabeyi ızam bi ecmaihim ancak hayır ile ve senayı cemil ile zikir olunmak lazımdır.
    Ve ehli sünnet şiarıdır.Onlara taan etmek delili katiye muhalif olursa bila şek küfürdür.
    Hz.Ayşe sıdıkanın nezaheti ve beraeti hakkın da nice ayatı kuraniye nazil olmuş
    ve şanın da "subhaneke haza buhtanun azım"Ve bunun emsali ayat i katiye ve beyyinatı sati'a sadır ve bahir olmuş iken kızılbaşların gazifettiği gibi ve eğer değilse itikad hususunda bir batıl ve bidat nesne itikad edub ehli sünnet mezhebinden çıkmış olur.
    Akıbetinde süyi hatimeden korkulur.Her bir ihvanı mümineye vacibdir ki yukarıda zikir olunan ayatı beyyinatı ve ehadisi şerifeleri fikir ve mulahaza ve mazmununu tasdik ve itikad edub cümle ehli imanın uluları ve efdalleri olan sahabe ulul ihtirama hulus ile muhabbet edub onlara zikri cemil ve rıza ve sena üzere olub "fe bi hubbi ehabbehum"mertebesine vusul bulub ruzu kıyamet de onların şefatına nail ola.Kavluhu Teala:"vemen ye men yutiallahe verrasüle
    fe ulaike meallezine enamallahu aleyhim minennebiyyine vessıddıkıne veşşühedayı vessalihine ve hasune ulaike refikaa"Ya rabbi bizi ol zümreyi ashaba refik ve şefaatlarını cümlemize nasib et.(Azabı kabir)Malum olaki dar üçdür.Biri darı dünya ve biri darı Berzah ve biri darı ahiret ki ona darı ceza dahi denür.Ve bazı ehli ilim darı berzahı darı ahirete idhal edub iki itibar iki itibar eyledi.Biri dünya ve biri ahiret Vel hasıl darı berzah dan murad oldur ki mevt zamanın dan kıyamet zamanına varıncaya değin olan zamandır.
    Her kim ki şimdiki halde ruhu teslim ettikte darı berzaha intikal eder.
    Şimdi Adem oğlanı canı teslim ettikte başka bir hele intikal etmekle anda bir güne hayat hasıl olur.Süal olunub cevab vermeye kabiliyeti olub lezzet nimetini ve elemi azabı idrak etmeye mehal ve mustaid olur.
    Mutezile taifesi bu ahvali kabiri ve süal munker ve nekiri inkar ettiler.Ehli sünnet şöyle tahkik ettiler ki kabir ahvali hakkın da şol kadar hadisi şerifler ve asarı kesire vardır ki asla inkara mecal yokdur.Ve sahabeyi kiram rıdvanullahi aleyhim ecmain dahi onun üzerine ittifak etmişlerdir.Ve dahi kabir de sevab ve nimet olur.Ve azab ve nigmet olur.
    Ve ehli kuburun ekseri küffar ve asiler olduğucün azabı kabir deyu zikir olunur.Bir hadisi şerif de "istenzihu minel bevil fe inne ammete azabil kabiri minhu"varid olmuştur.
    Yani bevil den ihtiraz ediniz.Zira tahkik aabı kabirin ekseri ondan ötürü olur.demektir.Ve bir hadisi şerif de şöyle derki Kabir ahiret menzillerinin evvelidir. Kimki ondan necat bulur ise sonraki menziller asan olur.
    Kimki ondan necat bulmazsa sonrakiler dahi ziyade şedid olur.Velhasıl ahvali kabir mümkindir.Vukuyla muhbiri sadık haber vermiştir.İman getirmek lazımdır.Keyfiyetini hak teala bilur.(Ve dahi şehadet edrim ki azabi kabir hakdır.)vakidir nimeti dahi vakidir.
    (Adem oğlanı)bundan murad envayı insandır.Erkeğin ve ya avret olsun.(olub kabre vardıkta)muker ve nekir adlı iki)heybetlu siyah ve gözleri gök (melek gelub süal etseler gerektir.(Tanrıdan ve peyğamberden ve dinden ve kıbleden müminler )nekadar asi dahi olsalar, imanı olması sebebiyle cevab vermeye muvaffak olurlar.
    (ve mutiler)bittarik ıl ula(cevab vereler.)bi avnillahi teala(tanrımız)ve halikımız ve mabudumuz (Allah'dır)ve ahad'dir.(peyğamber Muhammed a.s dır.Ve dinimiz dini islam ir, de )ravzalar halk olunub,Kıblemiz Kaabedir.diyeler.Onlar kabir de )Ravzalar halk olunub (dürlü)zevkler.ve nimetler ile telezzüz ve (bi fadlihi teala Allahumme yessirlena hazannimeteel uzma )(kafirler ve)küfürlerin de mütemerrid ve muanid olan (fasiklar)fravun ve Ebu cehil vesair munafıklar gibi(cevaba kadir olmayub)mutehayyir olub hay hay biz bu süallerinizi bilmeyuz diyeler onlara dürlü azablar edeler.
    Müminlerin asilerinin bazısına azab olur.Lakin daim olmaz.Bir müddet sonra refolunub avdet olunmaz.Kıyamete değin.Rivayeti sahiha de kabir de süal b de dahi öyledir.Kişi alemi dünya da nice akil ise kabir girmeyub ateşde yanmış, suda boğulmuş yada sahra da kurd ve kuş yemiş kimselere dahi süal vardır.
    Ve evvelki gün de olur.Ve bazıları buyurdular ki Ol günde üçkere olur.Ve ğayri ahval dahi vardır.
    Ve dahi kabir de süali ümmeti muhammed'e mi mahsusdur,yoksa sair ümmetlere de olur mu ihtilaf vardır.Ve dahi münker ve nekir yalınız iki melek midir.Yoksa çokmudur ihtilaf vardır.Ve dahi kabirin sıkması hakdır.
    Peyğamberlerden ğayrı kabir sıkar.Müminlere muhabbet ettiğiçün kafirlere ukubet içundur.Ve süal ancak tanrıdan ve peyğamberden olur.Peyğamberden ğayriyi sıkar.Müminlere muhabbet ettiğiçün faydasını görür.sahih budur.Ve bazı ulema indin de cemi akaidden olur.Ve bir kavil de bazı akayid den olur.Ve bir kavil de akaidden olur.Ve bazı amalden olur..Ve bir kavil de ancak tevhid den süal olunur.
    Atfali müminin içun süal yokdur.Sahih budur.Bir kavil de vardır.Ve atfali kafirin hakkın da dahi ihtilaf vardır.Ve dahi peyğamberlere a.s kabri şeriflerin de süal varmıdır.ihtilaf olundu.
    Eğer süal var ise tazim ve tekrim ile olur.Nitekim sair mukarreblerin hali böyledir.Şüheda çün bil itifak süal yokdur.Ve ulemayı sıddıkın dahi böyledir.demişler.Memleketi islamiye hudududn da niyeti halisa ile murabıt olanlara süal yoktur.Ve her gece süreyi mülk tilavet edenlere ve cuma gecesi yahud cuma günün de ahirete irtihal edenlere ve ishal ve istiska marazından gidenlere ve taun dan gidenlere süal yokdur.(Bazı ehli ilim buyurmuşlar ki taun zamanın da başka bir sebepten gider ise de süal yoktur.Cahiliyet zamanında gideler ve mecnunlar ve ziyadesiyle ahmak olanlar hakkın da ihtilaf olundu.Melaike ve cin,ruh teslim ettikte kabir süalı varmıdır ihtilaf olundu.
    Marazı mevtin de süreyi ihlas tilavet edenlere kabir de süal olmaz.demişler.Vallahu alem bissavabi ve ileyhil merci u vel meab.
    (Alameti kıyamet)

  • Kadı Zade Şerhi Son(Trcm)265-279Datum26.06.2020 09:28
    Thema von Kurban im Forum Makale/Artikel/Anregun...

    (Ve her namazın ahirin de tahiyat okuyacak kadar oturmak)ve dahi erkanda(rükünler de) tertib farzdır.
    Mesela kıyamı ruku üzerine takdim ruku sücud üzerine takdim ile tertibe riayet gibi.Ve Ebu Hanife indin de "hurucu bi sunih" farzdır.Yani namazın ahirin de çıkmak kasdıyla bir nesneyi işlemek .(Namazın vacibleri)Vacibi kasd ile terk eder ise keraheti tahrimeyle mekruhdur.
    İyadesi vacib olur.Noksanıyla caiz olur.Sehiv ile terk eder ise sehiv secde vacib olur.
    (İki rekat de fatiha okumak)İmamı Azam indin de ve zammı süreden evvel okumak ve zammı süreden evvel ve tamamı okumak dahi vacibdir.
    İmamı şafi rükündür dedi.Fatiha ile bir mikdar zammı süre okumak farzdır dedi.
    Bir süre veya üç ayet veya bir uzun ayet veya kısa üç ayet(miktadrı fatihaye koşmak)vacibdir.iki evveli rekatlerde kıraati tayin etmek iki secdeyi birbirinin ardınca etmek rükuda ve secdeyi etmek,doğruldukta buna kaveme derler.Evvelki secdeden kalkup doğruldukta ki buna celse derler.
    Celse de bir defa subhanallah diyecek kadar durur.Buna Tadili erkan derler. İmamı Yusuf ve şafii indin de farzdır.İmamynden bir rivayetde sünnetdir.Çoğu nas(deliller)
    bu meseleden ğafildir.
    Dört yahud üç rekatlı namazlarda iki rekatını kıldıktan sonra Tahiyat okuyacak kadar oturmak namaz için de(Tahiyyat okumak)
    esah rivayet de vacibdir.Ebu Cafer kavli üzerine sünnetdir.Bir de rivayet olundu ki bir gün bir arabi Rasülüllah a.s huzurun da namaz kıldı, lakin hafif kıldı tadili erkana çok dikkat etmedi. Rasülüllah Ey kişi kalk namazını tekrar kıl dedi.Ol dahi evvelki gibi tekrar kıldı.Rasülüllah namazını tekrar kıl dedi.Ol dahi tekrar kıldı.
    Rasülüllah üçüncü defa da kıldıkta ..ol arabi Rasülüllaha ya Rasülüllah bana namaz kılmayı öğret..
    Pes ondan sonra Peyğamber (as) namazın farzlarını vaciblerini ve sünnetleriyle ve adablarıyla kılınışını öğretti.Onun için imamlarımız tadili erkana riayet etmek lazıımdır dediler.Ve dahi Fukeha buyurdular ki namaz kıldıktan sonra tahiyatı okuduktan sonra selamı sağında kimler varsa,onlara niyet eyleye.
    Yalınız kılar ise hemen melaikeye niyet eyleye.Namaz kılanın yanın da ne mikdar melaike vardır deyu ihtilaf olundu.Bazıları beş bazıları 160 melaike vardır deyu rivayet ettiler..bayram tekbirleri öğle ikindi namazlarının farzlarında gizli okumak gerekir.Eğer yalınız ise.Gece kılınan nafile namazlar da kuranı açık okumakta muhayyer dir.Sünneti terketmekle namaz fasid olmaz. Kasıd ile olsun sehiv ile olsun.Lakin itaba müstehak olur.Ekseri kitablar da böylece beyan olundu.(İftitah tekbirlerin de ellerini kaldırmak er kulağının yumuşağına değin ,bazıları baş parmağını kulağının yumuşağına değirir dedi.
    Bayram namazların da dahi böyledir.(Avret çenesine değin ellerini kaldırır.Muhtar olan budur. Kunut da ve cenaze de dahi böyledir.
    Sübhaneke ve Euzu besmeleyi gizli ve il iki rekat da iftitah tekbirinin ardınca okuya.)Bu her ikisi kurana tabidir.Onun üçün muktedi okuma sadece imam okur.Her namazın başında besmeleyi fatihanın evvelinde okuya.Zammı sürelerin başın da besmele okumaya.Kıyam da sağ elini sol elin üstüne muhkem tutar.Baş parmağı ile işaret parmağını halaka yaparak sol elin bileklerini bağlaya. göbeğinin altında er ise,avret ise göğsüne kor.)Sonun da( amin demek)
    Fatiahyı okuduktan sonra ya imamı dinledikten sonra ya rukuya indikte ve secdeye indikte.ve secde den kalktıkta Allahu ekber demek ruku da (üç kere Subhane rabbiyel azim demek)Manası Benim rabbim zaman ve mekandan ve cismani olmaktan münezehdir.Şeriki ve nairi yoktur.Olmak imkanı dahi yoktur.Yaratıcı ol dur, ondan ğayri yaratıcı yoktur. Azemti maneviye ve kibriya ile muttasifdir.İmdi edna mertebe budur ki eksik our ise mekruhdur.
    Tek olmak güzeldir.Eğer beş kere yahut 7 kere ziyade ederse efdal dir.Bazı fukeha demişler dir ki imam beş kere diye taki cemaat üçkere diyebilsin.
    (ruku da ellerini dizlerinin üstüne koyub parmaklarını açıp baş ve arkasını düz eylemek.Rükudan baş kaldırdıkta "semiallahu limen hamide demek"
    Manası:Allahu teala hamdedenlerin hamdini kabül etti demek. (İmama ise "rabbena lekel hamd" demek imama uydu ise.)Manası Ey bizim rabbaimiz hamd
    sana dır."(İkisini cem etmek yalınız kılar ise)Esah olan budur.(secde de üç kere sübhane rabbiyel ala demek)Sede de alın ve yüzün (alının ve yüzün (ikisnin bile yere değirmek)Bu Ebu Hanife katın da yalınız burunu üzerine secde etmek özürsüz caizdir.Lakin mekruhdur.
    İmamayn indin de hiç caiz değildir.Yalınız özürsüz bir tek aza üzerine secde etmek caiz değildir.
    Bazıları mekruhdur dedi.
    Secde de el parmakları birbirine değirmek ve karın uyluğundan çıkıp kollarını yerden kaldırmak.)Eğer secde eden er ise,avret ise karınını uyluklarına yapıştıra.Kollarını yerden kaldırmak secde de er ise,Avret ise karınını uyluklarına yapıştırıp kollarını yere değirtmek )Ayak parmak ucları ve dizkapakları ücları ve yüz üzerine
    sece etmek gerekir.(Tahiyat okur iken elllerini uylukları üzerine koymak parmakları kendi haline ola.)Ne pek aça ve ne pek kapa,dizlerini tutmaya
    (Tahiyat okumaya oturdukta sol ayağı üzerine oturup sağ ayağını dikmek er ise ,eğer avret ise iki ayaklarını sağ canibinden çıkarup sol taraf üzerine otura.Namazın ahirinden tahiyat dan sonra salevat okuya.önce sağına sonra soluna selam vere.
    Namazın Mekruhları
    (Namazın için de boynunu eğib bakmak )zaruretsiz(kaftanından ya gövdesindn bir nesne ile uyanmak.Zira abesdir.(Secde yerin de taş gidermek)
    zaruretsiz bir kere olursa mekruh olmaz.(Parmağını çatlatmak )bu her kere mekruhdur.Zira kavmi Lut amelidir demişlier.(elini böğrüne koymak)
    memnudur.(bağdaş kurup özürsüz bir kere ya iki kere bir yerini kaşımak)Bir rükün de üç kere kaşırsa namazı fasiddir.
    (Okulluğunda giyub onunla ekabire yanına varamadığı kaftanıyla namaz kılmak)Yani iyi libası variken eski püskü ve kirli paslı libasıyla namaz kılmak(
    Adem yüzüne karşu durup namaz kılmak )hailsiz ve zaruretsiz(oda(ateşe) karşı kılmak)mecusiye teşebbüh olduğu için (ama Muma karşı ve kadile karşı kılmak mekruh değildir.)müşabeheti sabıka olmadığı için(eğer ateşe tapınmaya benzer bi durum olursa harama yakın mekruhdur.
    (önünde veya üstün de veya kaftanın da hayvan sureti olmak)meğer gayet de küçük secilmez ola..ya başı kesik nakıs ola.yahud canlı nesne sureti
    olmaya..ol zaman mekruh değildir.(Gernemek ve esnemek)kaçan esnemek iktiza eylese ağızın yuma..Zira şeytanidir diye mervidir.
    (Kaftanın ensesine )ya başına alupkolların koltuğundan çıkarmak)ehli kitaba teşebbüh olduğu için (iki ökcesi üzerine oturmak)inciklerin deyub (kelb gibi)
    oturmak(gözün yummak)bunlar menhidir.(başı kubbe kılmak tezellül içun değil ise)eğer ziyade tezarru içün olur ise mekruh değildir.(Secde de ve tehaiyat de eli ve ayağı ve parmaklarını kıbleden eğmek)Zira parmakları ve kollareı doğrusundan ola.Ve ayakları kıbleye doğru yöneltmekdir.
    Avucunu kosa ya arkasını kıbleye kosa namazı caiz olmaz.Teveccühü tam bulunmadığı içün nas bu meseleden ğafillerdir.
    (saf ardında yalınız durup imama uyumak)önünde açık yer variken eğer açık yer olmasa layık olan imamı rukuya varınca müntazır ola.İhtimaldir ki bir kimse dahi gele onunla bile dura.gelmez ise yalınız dura ..ondan geru yanına bir kimseyi çekmeye ..zira fi zamanina ekser nas cahil olmağla namazı fesade sebeb ve mücadeleye müeddi olur.(Kabre karşı namaz kılmak arada perdesiz necasete karşu kılmak)hailsiz vemurdar koku olan yer de böyle.(
    bir avretle beraber durup başka başka namaz kılmak ayak yolu tekazası variken kılmak)bevil ve ğait ve yel siklati gibi namaz esnasın da dahi tekaza zuhur eder ise böyledir.(Secde den kalktıkta dizin ellerinden önden kaldırmak secde de bir ayağını kaldırmak.ikisini kaldırsa müfsid olur.
    (üfürmek)Eğer savtı işidilirse eğer iki ya üç harf zahir olur ise namazı fasid olur.(İmamdan öne geldi)yani onadan evvel (rukuya inmek)ve rukudan başını evvel kaldırmak (önceden secdeye gitmek)secde den (önceden başını kaldırmak)Peyğamberimiz a.s buyurdu ki imamdan evvel başını kaldıran kişi korkmaz mı,başı eşek başına dönmeden deyu buyurdu.(sedeye inerken ellerin yere dizinden evvel komak)özürsüz(yere ve duvara dayanub kalkmak9özürsüz(namaz için de alnından toprak silmek)özürsüz(bir süre atlamak)evvelki rekat de okuduğu sürenin ardın da olan süreyi ikinci rekat d okumayub onun ardındaki süreyi okumak layık değildir.
    Meğer üçüncü süre ile ayıra demişler.(ikinci rekat da evvelki rekat da okuduğunun üstünden okumak farzdır.)bütün süre olsu gerekse ayet olsun(bir rekat de bir süreyi tekrar okumak ve iki rekat de bir süreyi kasıd ile okumak farzdır.)Ğayri okumaya kadir ise nafile mekruh değildir.İkinci rekat de okuduğu evvelde okuduğundan üç ayet artık olmak(İmam ardın da kuran okumak)bu ziyade mekruhdur.(dülbend dönüşüne secde etmek)Özürsüz ..zira secd yerin katılığını bulmak şartdır.Alınından yukarı sarığının kemerine secde eylese Ve elini yere değse caiz değildir.
    (Ayak üzere durur iken asaya ya duvara dayanmak)özürsüz (rukuya indikte veya kalktıkta ellerini yukaru kaldırmak çeneni ve kolları açıkla kılmak)özürsüz (önünden adam geçmek ihtimali olan yer de sütreyi terk etmek )İmamın sütresi cemate kafidir.Sütre bir arşın miktarı parmak kalınlığın da olmak gerek.ve yakın dike sağ kaşı yahud sol kaşı karşısına dike ..Mescide ileride yarar iken geri turmak mekruhdur.Ve önün de geçmek caizdir.İleriki safa varmak için ğayri nesne için geçmek günahdır. Peyğamberimiz Muhammed a.s namaz kılanın önünden geçmede nekadar günah olduğunu geçen kimse bileydi kırk yıl durdu,sabır edup geçmezdi.deyu buyurdu.(ayetleri ve tesbihleri parmağıyla saymak imam mıhrab da yalınız durmak) Mıhrabın için yüksek olup bütün içeri girse mekruhdur. Ama ayakları mescid de ve secdesi mıhrab da olsa mekruh değildir. İmam mihrabın ğayride kılmak )özürsüz.(imam yalınız alçakta durup cümle cemat yüksekte olmak veyahud cümle cemat alçakta olup imam yüksekte olmak mekruhdur.dediler.
    Bazıları adam boyu ve bazıları bir arşın miktarı yüksek olmak mekruhdur deiler. Ama bazı cemat imam ile olsa mekruh olmaz.Besmele yi amini cehirle demek rukuya inerken kuranı tamam etmek intikalat da meşruya olan ezkarı intikal tamam olduktan sonra demek)Yani tekbirleri yerlerinden ayırmak her zikiri ve kıraatı mahallinden ğayri yerde demek ,bu iki keraheti müştemildir. Biri mahallinden ayırmak ve biri mahalli olmayan yer de demektir.Her nesne mahallin de müstahsen dir.
    (Ruku un ve sücudun tesbihlerin başını kaldırdıktan sonra demek)gibi ikişer mekruh vardır.)Kah sağına ve kah soluna eğilmek ve sallanmak)huşuya münafi v nesne komak)kasıd ile gül ve anber gibi kasıdsız zarar vermez.
    Namazın Müfsidleri
    Namaz kılar iken söz söylemek.)kasıd ile olsu n sehiv ile olsun,uyurken olsun uyanık iken olsunaz olsun çok olsun.(Gülmek kendi işideck kadar)namazı bozar.(ama abdesti )sınmaz.(Boğazını Ayıtlamak)zaruretsiz eğer muztar olursa boğazın da balğam cemolup teneffüse mani omak gibi ve ağsırmak gibi namazı bozmaz.
    (sakız çiğnemek başın ve sakalını taramak üç kere)Mütevaliyen olursa bir rükün de müfsiddir.(Üç kere bir yerini kaşımak)her yerinde elini kaldırmakla(Bir rükün de iki ayağı ile divar depmek)ya bir ayağıyla üç kere depmek(Bir rükün de imama önüne geçmek)zaruretsiz iki saf kadar yürümek bir yerden ama bir saf kadar yürüse
    ve dursa yine bir saf kadar yürüse yine tursa böylece nekadar yürüse namazı bozulmaz.deyu hülasa da ve ğayri de beyan olundu.(sec de d iki ayağını kaldırmak)Yalınız birini kaldırsa fasid olmaz.(Bir avretle beraber durmak imama uydukta ya ardında durmak ,Eğer imama avrete imamaeti niyet etti ise ve illa avretin namazı caiz olmaz.Bu bab da bir kaç şart vardır.Evvela er ile avret bir imama uya.saniyen avret iştiha olunur magulesinden ola.Saniyen namazlarının cihetleri beraber ola.rabiyen ma beyinlerin de bir nesne olmayaHamisen hiç olmaz ise bir rükün eda edecek kadar beraber dura Sadisen cenaze namazının ğayri namaz ola.Bu suretler de erin namazı fasid olur.(Yüzünü ve göğsünü yerden ve kıbleden ayırmak)özürsüz yalınız yüznü ayırsa zarar etmez.(İmamının ğayriyi fetih etmek)Yani namaz kılan kimsenin yanın da imamından ğayri kimse kuran okusa bir mahal de durup aşağısını okumaya kadir olmasa musalli işidup aşağı doğru ona talim edup okuyu verse namazı fasid olur.ama ima ,namaz da okur iken hasır olsa cemaat den birisi ona deyu verse istihsanen fasid omaz.Ve bazıları imam namaz caiz olacak mikdarı okudu ise ona fetih etmek caiz olmaz.dahi bunda fukehanın sözü çokdur.(Mushafdan okumak müfsid dir.)İmamaı azam katın da ama imamayn katında mekruhdur.(yemek yemek su içmek mana bozulacakleyin kırati yanlış okumak)Yani kuran da misli olmaya ..manası teğayyruru fahişle muteğayir ola.Namazı fasid olur.Ya misli olmayub manası dahi olmaya Mesela "yevme tublesseriru éyerine "esserailué gib .Bbu mahaled akval çokdur."febeasallahu ğuraben"yerine ğubaren demek gibi.
    Zelletul gari yazdıkları mahallere nazar oluna.Okuduğu kuranın manasını bilmelidir ki hatta müteğayyirmi dir değilmidir anlaya..
    (selam almak kasdıyla selam vermek)zira kelam söyleşmek gibi olur.(Ama ahir tahiyat sanub sehiv ile selam verse fasid olmaz.Secdeyi sehiv lazım olur.)Her ne zaman namazın vaciblerinden birini sehiv ile terk eylese esehiv secde vacib olur.
    (Tahiyyat ve teşehhehud:"Ettehiyatu lillahi )yani ibadt kavliyle ancak Allaha dır.(Vasselavatu)dahi ibadatı bedeniye ona mahsusdur.(vattayyibatu)dahi ibadatı maliye ona mahsusdur.Bu hadisi şerifdir.(esselamu aleyke eyyuhennebiyyu ve rahmetulahi ve berekatuh)dareyn de selamet ve hak tealanın rahmeti uzması ve berekatı yani hayırın ziyade olması senin üzerine dir.ve sana vasıldır.bu tanri teala kelamıdır.(Esselamu aleyna ve ala ibadillahissalihine )selamet iki cihan da bize vesair salih kulların üzerine olsun.bu hadisi şerifdir.selamet iki cihan da bize vesair kulları üzerine olsun.Bu hadisi şerifdir.(Eşhedü enlla ilahe illallah)ben şehadet ederim ki Allahu teala birdir.şeriki ve naziri yokdur.Yaratıcı ancak oldur ,ondan ğayrı yaratıcı yoktur.olmak dahi mümkin değildir.(ve eşhewü enla ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden rasülüllah)Ve ben şehadet ederim ki tahkikan muhammed a.s Allahu tealanın kuludur.Ve rasülüdür.Bu dahi cebrailin kavlidir.Leyleyi mirac da vaki oldu demişler.(Salevat Allahumme salli ala muhammedin )ya Allah sen muhammede tazim ve ikram ibrahim ve ala ali ibrahim)İbrahime ve etbaına ikram ettiğin gibi (İnneke hamidun mecid)Tahkikan ya rabbi hamd ve sena mahsusdur.aemet ve kibriya ile mevsufsun.(Allahumme barik ala muhammedin)Ya Allah sen muhammed mustafaya berekat ver.yani her hayırını artır.(ve ala ali Muhammed)Ve muhammedin etbaına dahi ziyade hayır ver.
    (Kema barekte ala ibrahime)ibrahim peyğambere berakat verdiğin gibi(ve ala ali ibrahime) dahi ibrahim peyğamberin evladına ve etbaına ziyade hayırlar verdiğin gibi.(İnneke hamidun mecid)ya rabbi tahkikan sen mahmudsun azemet ve kibriya ile mevsufsun(sena ve istiftah:Subhanekellahumme )Ya Allah sen zamandan ve mekanan ve cihetden cisim ve cismani olmaktan münezzhesin Şerikin ve nazirin yoktur.Olmak dahi mümkin değildir.Yaratıcı sensin senden ğayrı yaratıcı yokdur.oLmak dahi mümkin değildir.Ve şanına layık olmayan noksanlardan münezzeh sin.(Ve bi hamdike)Ve kemal sıfatları ile ezelen ve ebeden mevsufsun.ve tazim tarikiyla sana hamd eylemeye mülabis olduğum halde sana tesbih ederim.(ve tebareke ismuke)Ve senin ismi şerifin mubarek ve muazzamdır.(ve teala cedduke)senin şanın ve kemal sıfatların uludur.(vela ilahe ğayruke)ve senden ğayrı tanrı yokdur.
    GUNUT:
    (Allahumme)Ya Allah(inna nesteiynuke)tahkik biz cimle müminler cemı umuru mühimmemiz de yahud taatımız da ve hayratımız dayardımın sendn isteriz.(ve nestehdik)ve sendn umuru mustahsene ye delalet ve muradatı hayriye irşad isteriz.(ve nestağfiruke)Ve senden cemi measi sağair ve kebair imiz içun mağfiret ve yarğılanmak taleb ederiz.(Ve numinu bike)Ve sana daim iman getiririz.(Ve netubu ileyke)günahlarımıza pişman olup sana rucu edriz.(Ve netevekkelu alayke)ve sana tevekkul ve itimad ederiz.(Ve nusni alaykel hayre küllüh)Ve her nekadar haber var ise cümlesiyle sana sena ve hamd ederiz.(Neşkuruke)sana şükür ederiz.(Vela nekfuruke)ve senin nimetlerin ki küfran etmeyuz.Bir rivayet de (Ve nahnau leke)gelmiştir.Yani sana huzu ve tezellül ederiz.(Ve naclau)red ve meni ve itiyar ve mertebe sinden azil ederiz.(Ve netrukeu men yefcürük)sana tuğyan ve fucur edenleri terk ederiz.Yani kafirleri ve müşrikleri sevmemiz. Onlara ğazab ederiz.Zira hub fillah ve buğuzu fillah efdali amal dir.(Allahumme iyyake nabudu) Ya Allah bizler sana ibadet ederiz.Senden ğayriye değil.(Veleke nusalli ve nescudu)ve senin için namaz kılıp secde ederiz.(Ve ieleyke nesa) Ve ancak rızana ve seadeti uhreviyene sayederiz.(ve nahfidu nercu rahmeteke)ve kulluğuna sürat edup,rahmetini, umarız. (ve nahşa azabeke)azabından korkarız.İnne azabekel ciddi bilküffari mülhık)Tahkikan senin azabın kafirlere vasıldır.Cid hezilin zıddı dır.Mulhak ha nın fethasıyla ve kesresiyle okunur.
    İmam Hasan bin Ali r.z dan vesair selefi salihinden menkul olan bu duayı zam eeler.(Allahummehdini fimen hedeyt)Ya Allah hidayet ettiğin kullar arasın da bana dahi hidayet ve irşad eyle.(Ve afini fimen afeyt )Cümle mihnet ve beladan afiyet ve selamet verdiğin kullar arasın da bana dahi afiyet ve selamet ihsan eyle.(Ve tevelleni fimen tevelleyt)Sıyanet ve hıfz ettiğin kullar arasın da beni dahi hıfz eyle.(Ve barik li fi ma ateyt )Bana ita ettiğin nimetlerde hayrı kesir ver.(ve kıni şerre ma kadayt)verdiğin halkın şerrinden beni hıfz eyle.
    (İnneke takdı vela yukda aleyk)Tahkik sen hüküm edersin.Ve sana hüküm olunmaz.(ve innehu la yezillu men valeyt)Tahkik senin hıfz ettiğin kimse zelil olmaz.(Vela yeuzzu men adeyt)ve seni sevmeyub mağdubu aleyh olan kimse aziz olmaz.(Tebarekte rabbena ve tealeyt)Ey bizim perverdigarımız sen azemet ve uluvvu şan sıfatları ile ezelen ve eben mevsufsun.(Allahumme inni euzu birızake min sachatike )Ya Allah tahkikan ben senin ğazabından rızana ki sığınırım iltica ederim.(Ve bi muafatike min ugubetike )
    Ve ukubetinden affına sığınırım.(Ve euzu bike minke)ve sendn yine sana sığınırım.Yani senden korkarım ve senden imdad ederim.Bu kemali tevhid ile ihlası mtezammındır.(La uhsi senaen aleyke)ve sana senakar olmaya kadir değilim.(Ente kema esneyteb ala nefsike))Sen zatı azimuşşanına layık sena ettiğin gibi sena etmeye kadir olamam.>Ve ol senaları tadad edemem.Zira kullar acizler dir.
    (Müsebbiatı aşerah)Yani on dürlü evrad vardır ki yei di beşere göre okunur.Evvelki (Fatiha)İkincisi(Ayetel kürsi)Üçüncüsü Gul ya eyyuhal kafirune)Dördüncü süre(ihlas)beşinci ve altıncısı(Muavvezteyn)yedinci(Subhanallahi velhamdulillahi vela ilahe illallahuvallahu ekber vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim)Bunların manaları yukarda geçti Sekizinci (Allahumme salli ala muhammedin ve ala ali muhammedinve sellim)Dokuzuncu(Allahumağfirli)Ya Alah sen bim için cümle günahlarımı mağfiret et.(Veli valideyye (ve baba ve anama(Ve li cemi il muminine)cümle ehli imana mağfiret et.(Allahummefal bina ve bihim)Ya Allah sen bizlere vesair ehli imana ihsan eyle.(Acilen)şimdiki halde (Ve aacilen)gelecek zaman da(fiddini veddünya vel ahireh)umuru din ve dünya ve ahiret de (ma ente lehu ehlun)şo ihsan ki sen ona ehilsin.(Vela tefal bina ve bihim)ve bizlere ve onlara eyleme(ya mevlana ma nahnu lehu ehlun)ey bizim yardımcımız bizler ona ehli ve müstehak olduğumuz günahlarımız mukabelesin de bizler azab ve süal eyleme (İnneke ğafurun)tahkikan sen günahları mubalağa ile mağfiret edicisisin(halimun)acele etmeyicisisn(Cevadun)
    Bila ıvaz nimet ve cennet bağışlayıcısın.(Kerimun)ikram edicisisn(raufun)seadeti ebediye ihsan edicisisnBu dualar müstecab ve faideleri iki cihan da müşahede olunmuştur.
    Şek yokdur.Hasın ve hasiyn sahibi ve Aliyyulgari nin cemettiği vesair fahul ulemanın itibare evrad etiği kitablara mütalaa ve müdavemet edeler.
    (Ahvali Hayız Ve Nifas)
    Avretlerin ve müteehhil olanların ve avretler üzerine veli olanların üzerlerine bilmesi ve öğrenmesi ehem ve elzem olan mesaildendir.Hayız deyu baliğa olan hatunun marazı olmayub rahiminden mutadı üzere akan kana derler.
    Nifas deyu doğurduğu halde akan kana derler.İmdi bu halde olan hatunların ahkamı mahsusaları vardır.Namaz sakıtdır.Kazası lazım değildir.Ve orucu terkeder.Sonra kaza eder.Hayız gördükte bülüğü ile hüküm olunur.Eri ile cima etmek haram olur.Helal diyen kafir olur.Eğer bilmedn edup sonra bilse istiğfar etmek vacib olur.
    Eğer hayızın evvel vakti ise bir altun sadaka vermek ahir vaktiyse yarım altın sadaka vermek müstehabdır.Hayızı üç oldukta talak iddeti var ise tamam olur.cariyenin istibrası tamam olur.Hize kuran okumak haram olur.Mushafa ve ayete yazılan nesnelere yapışmak haram olur.Haç için tavaf etmek haram olur.Mescide girmek caiz olma.Meğer daruri ola.Kesildikte ğüsül etmek farz olur.Zira hayız müddeti tamam olduğu saat tuhur ile hüküm olunur.Lakin ğüsülden evvel cima etmek müstehabdır.Hayız halin de tesbih ve tehlil ve evrad ve dualar okumak caiz olur.(Hayızın ekalli üçgün dür.)geceleri ile..bile..müfta bih budur.(Ekseri ongündür.)Peyğamberimiz a.s ekalli üç,ekserisi ongündür. deyu buyurdu.Üçgünden ekalli kan gelse yahud on günden ekser aksa hyız değildir.Ona istihaze kanı denir.(Nifasın ekalline had(sınır) yokdur.Her nevakit kesilürse fil hal ğüsül edup namaz kılmak gerektri.Oruc tutmak gerektir.)Bir saat dede kesilse ğüüsül etmek vacibdir.yine tekrar gelse nifas olur.Bir iki saat de kesilse yine ğüsül etmek farz olur.Bu minval üzere bin kere dahi olur ise ekser müddeti çıkıncaya değin böyledir.Nifasın (ekser müddeti kırk gündür. eğer)hayız halinde (Kan üç günden eksik de kesilse hayız sanub namazın kılmadıysa kaza ede.)Zira istihaze özür değildir.(Ğüsül lazım değildir.Ve eğer üç gün den veya artıkda kesilse ğüsül lazımdır.)Zira şeksiz hayızdır.(on gün tamam oldukta kesilse ve kesilmese ğüsül ede.ve namazın kıla.)zira ahkamı şeriyeye mani olmaz.(Nifas da kırk gün tamam olucak ğüsül ede.Namaz kıla.Kesilmese de )
    Zira istihaze dir.Özür değildir.(Hayız ve nifas günlerinde her ne dürlü kan gelürse )sarı ve mayi ve türabi ve yüz renk ve ğayri (safi kan hükmün de dir.Sarı olsun bulanı olsun.Hayızın on günü için de veya nifasın kırk günü için de bir iki gün kan kesilse ,kesildi sanub ğüsül edub oruc tutsa sonra geru müddet hayız ve nifas için de kan gelse ol tuttuğu orucu kaza etmek gerek.)Zira ol oruc dğildir.,kesildikte..(Geru ğüsül etmek gerek.Adetinden evvel kesilse lakin üç gün tamam kan geldikten sonra olsa ğüsül edub namazın kıla.)orucunu tuta.(lakin eriyle yatmaya)yani cima etmeye ki taki(Adeti geçmeyince nifas dahi böyledir.Eğer adetin de kesilse lakin on gün tamam oldukta yahud eksikde kesilse heb hayızdır.)
    Zira adet bir kere ile tebdil olur.İmamı Ebu Yusuf mezhebin de müfta bih budur.İmamı Ebu Hanife ile ile Muhammed mezheblerinde adet iki kere ile tebdil olur.)(Eğer on gün tamam oldukta kesilmeyub aksa )imam evvelki hayız da adeti mesela beş gün olsa (Adetinden ilerusu hayız olmaz.Ol günlerin namazın kaza ede.Nifasın kırkı dahi hayızın onu gibidir.)Mesela bir avret ibtida veladetin de yirmi beş gün nifas görmek adeti ise ikinci nifası kırk tamam olsa ya eksik usa adet ulası tebdil olup bunun cümlesi nifasdır.Ve eğer kırk günü geçdi ise adeti ula sından ma adası nifas değildir.(Ramazan da orta yeri ağardığından sonra hayız ya nifas kesilse ol gün yemiye ve içmeye.)Saimlere benzeye(lakin oruc olmaz.Kazası lazımdır.Ve eğer orta yeri ağardıktan sonra kan gelse ol gün yiye. ve içe.Eğer ce ikindi den sonra da görür ise vebil cümle bir avret)orta yeri ağardıktan sonra gün inince her ne vakit de olursa (kan görse namazdan ve orucdan vazgele.ve eğer üçgün olmadan kesilse namazın ahir vaktine dek koya)yani tehir eyleye.(Ahir vektinde geru kan gelur ise.namaz kılmaya.Ve eğer gelmez ise abdest al namazın kıl.)Ğüsül lazım değildir.(Eğer geru sonra kan gelse geru namazdan vazgeçe.Geru kesilse geru namazın ahir vaktine dek güne gelmez ise abdest ala.Namazın kıla.Üç güne dek böyle eylese ğüsül lazım değildir.Yalınız abdest yeter.Ama üç günden sonra bu minval üzere kesilse geru her namazın ahir vaktine dek koya,gelmez ise ğüsül ede.)Zira tamamı hayızdır.(Namaz kıla kan gelürse namazdan
    vaz geçe bu kıyas üzere on güne varınca böyle (amel ede,ondan sonra )on gün tamam olduktan sonra (ğüsül ede.namaz kıla ,kan akarsa nifasda dahi hüküm böyledir.(lakin onda her kesildikce ğüsül lazımdır.Bunda da kesilursa kırk gün tamam oluncaya değin(Ama)nifas halin de Oruc eğer orta yeri ağarmadan kan gelse niyet ede.tuta.Eğer kuşluğun ya i,kindiden sonra geru kan gelse ol oruc olmaz.ol gün yiye.
    Sonra kaza ede.Eğer düşük düşürürse parmağı ya saçı veya ağızı veya burnu )yani bir uzuvu bunun emsali (bellu ise bir oğlan doğurmuş gibi nifas olur.)Ve anın iddeti çıkar.,cariye ise ümmü veled olur.Veladete talik olunan talak vaki olur.Ve yeminin de hanis our.eğer etti ise.(Eğer hiç bir yeri belli değil ise nifas olmaz.Lakin üçgün ya dahi artık akar ise hayız olur.Eğer hayızdan kesileli onbeş )gün (veya dahi artı olub da düşer idiyse ve eğer üç günden eksikde kesilse veya dahi hayız kesileliden onbeş gün9tmam(olmamış olsa hayız değildir.Burun kanı gibidir.9Zira tuhurun ekal müddeti onbeş gündür.Müfta bih budur.(Namazını kıla,orucunu tuta,Eri ile yata,,Ğüsül lazım değildir.Bir avet eğer bir dahi doğursa aradan çok gün geçmeden nifası veled evvelindendir.İddeti veledi sani zamanın da tamam olur.İmdi hayızdan ve gebe olmadan munkatia olmakla zamanında ihtilaf olundu.Bazıları indin de bir vakitle muvakkat değildir.Zira nisvan taifesi bunda beraber değildir.Bu kavil muhtardır.Bazıları elli yaşın da hayızdan kalur.demişler.Bazıları altmış yaşında kalur.demişler.Dahi akval vardır ki Evvelki kavle göre kesildikte tekrar kan görse hayızdır.Mutallaka olsa ay hesabıyla iddet çekerken tamam olmadan kan akar ise iddti mezkure batıle olup hayız ile hesab etmek gerektir.Ve eğer iddeti mezbure tamam olduktan sonra kan gelse iddeti sabika tamam ve sahihdir.
    "Nasihat"
    Tezevvüc etmek murad eden ihvana ehem ve elzem olan budur ki evvela pak neseb sahibesi ve ahlak hamide ile marufe ve hsünü terbiye ile mevsuf olana rağib ola.Küfüv olmak şartdır.Fukara olan ağniya evladına talib olmaya.Eğer fukera ziyade olup nafaka ve kisve ve süknaya kadir olmazsa tezevvüc caiz değildir.
    Ve evladı olanı nikah eyleye..Zira bir kimsenin sebebi vücudu olup ahiret de cennete girmesine sebeb olmak bir büyük seadetdir.Hüsnü terb,yesi olmayub nesebi edna kimseyi mezbele de yetmiş çiçeğe teşbih etmişlerdir.Latif meşreb ve zarif tabi ve hüsnü talat ile mevsufe olandan evlad dünyaya geldikte her vecihle gurreti ayın peder ve ciğer köşeyi madir olur.Cihan içre bir derchut ve bgülistan içre bir nihal gül sadrı berrin bi behayetşeddir.mene rağıb olalar ve dahi,rabbena heblena min ezvacina ve zürriyatina gurrete ayunin vecalna lilmuttekıye imaman,gibi dualara müdavim olalar.
    Temmel kelam fi hazal meram bi avnillahiilchalikil allam.
    Bu şerhı müstetab alimi vahhab olan Allahın avni ile,Cevheri behimetil ahmediye ismi ile müsamma ,Fadıl Ahmed bin mUhammed için Kadı zad ismile meşhur,
    Muhammed Birgivi efendinin "Vasiyeti Muhammediye" metni üzerine şerholarak tab olunmuştur.Üzerlerine escali rahmeti il ğaniy il gavi olsun.
    Bu tabi Abdul Mecid han zamanında tab olundu..Meliki mennan olan Alah onun saltanatını teyid etsin.
    Muhammed recai yayınevi ve bakanlığın marifetile tab olundu.Bu tab Recebin il günlerin de 1267 de mümkün oldu.
    29.06.2020 de tercüme tamam olduMCK Hoca

  • Thema von Kurban im Forum Makale/Artikel/Anregun...

    Ve bugüne müazzebler dahi yetim malını zülüm ile ekil edenlerin dudakları deve dudağı gibi
    büyük ve sarkmış ağızları açılıp ateşleri lokma gibi ağızlarından içerü sokup boğazları karınları
    ateş ile dolup ta aşağılarsa dizlerinen çıkar.Bu güne müazzeblerdir.
    Ve dahi halk ğıybet edup taan edenlerin iki tarafları etlerinden koparılup ağızlarına lokma gibi idhal olunup ve onlara denur ki Bunu ekil et.Nitekim dünya da din karındaşın etini ekil eder idin.Ve dahi zekat ve sadaka vermiyenlere dediğni ve zikkum ve cehennem taşlarını ekil ettirirler.
    Ve azab her taraflarını ihata eder.Dahi türlü azablar vardır ki ehli kebair ve ehli fısk ol azablar ile
    muazzeb olurlar.
    Hak sübhanehu teala cümlemize mağfiret edup azab dan ve hisab dan azad eyleye..amin.
    Şerhu Sudur da imamı Tirmizi buyurdu ki,“Fil kabri hisabun ve fil ahireti hisabun,”yani kabri de hisab vardır.Ahiret de hisab vardır.
    “femen husibe fil kabri neca”kimki kabir de hisab oluna,necat bulur.”Ve men husibe fil kıyameti uzzibe”
    kimki kıyamet de hisab oluna,azab olunur.
    İmamı Tirmizi buyurdu ki;
    Kaçan mümin kabrin de hisab oluna yarın işi asan ola.Zira alemi Berzah da ümur görülüb cezası tertib olundukta yarın kabirden pak kalkar.Eğer işi ve cezası anda tamam olur ise eğer bir bakıye kıyamete kalur ise o dahi ehven olur.Vallahu alem bi hakikatil hali..Ve dahi
    bir kimse bir ameli salih edup sevabını bir kimseye bağışlasa ona vasıl olur.Ve anı ervahı ehli imana melaike götürürler.
    İmamı Taberani evsatın da tahric etti;Enes hazretlerinin rivayeti ile rasülü kainat .sa buyurdu ki;
    Mamin ehli beytin yemutu minhum meyyitun,fe yetesaddakune anhu bade mevtihi illa ehdaha Cebrail a.s
    ala tabakın min nurin sümme yekıfilkabri feteahele aleyhi fe yefrahu biha ve yestebşiru ve yahzenu ciranuhu ellezine la yehdi ileyhim şeyun”
    Yani bir hane halkından bir mümin vefat eylese onlar sadaka ve hayır edup sevabını ona bağışlasalar
    Cebrail a.s onu nurdan tabak içine koyup kabri kenarından nida edup ya sahıbel kabri il amik sana ehil ve evladın hediye gönderdi.Şunu kabül et.
    Dedikte ;Ol dahi ölüp ziyadesiyle mesrur olur.Ve etrafın da olan kendilere hediye gönderilmeyen komşuları mahzün olurlar.Dahi bunun gibi rivayetler çoktur.
    Ahiret de olan akrabalarını unutmayalar.Sevap göndereler. Onları mahzun etmeyeler.
    (İskatı salat)Malum ola ki mevtaya muteallık hukuk dörtdür.Evvela techiz ve tekfin saniyen kadayı düyun salisen vasaya,rabian taksimul tereke beynel vereseh(Veli akrabam olan )bundan murad ancak akrabadan pek karib olandır.Baba gibi yahud rıza muhtarem.(bir halal kesbeden kimseden üçyüz akce istikraz ede.)
    Bu misaldir.Yoksa bundan noksan yahud ziyade olsa da caizdir.(Eğer yanımda yokdur.Akce bulunmaz ise Devir ile fidye caiz olur.Ve kabülü mercüvdur.Eğer asi olur ve sair farzlarda dahi böyledir.
    Eğer vasiyet çok olsa kimisi farz ve kimisi nafile olsa ve sülüs dahi cümleye vefa etmese farz olanları icra etmek lazımdır.
    Ve dahi üzerinde kalmış namaz yahud zekat veya hac veya savum veyahud vaciblerden bayram namazı ve kurban ve nüzuru maliye gibi olsada sülüs bu cümleye vefa etmese sülüs tevzi olunup devir olunur.
    Dahi bir kimsenin üzerin de vacib olmasa lakin namazdan bazılarında fesad veyahud kerahet ihtimali çün bir mikdar nesne ile devir vasiyet eylese caiz olur.Bir gün orucu içün bir sadakayı fıtır kadar fideye vereler.Bir vakit namaz içun bir sadakayı fıtır kadar fidye vereler.Bir vakit namaz içun dahi böyledir.
    Buğdaydan yarım sağ,ve arpadan ve hurmadan ve üzümden bir sağ vireler.Hepsi kadar akçe vereler.(iki fakir salih kimsecikler böleler ki ehli tamah olmayalar.)Zinhar nisaba malik olmayalar.
    Zira fakir olmak şartdır.İkiden ziyade olsa da mani değildir.Meyyitin akrabalarından olsa da caizdir.Fakir olduğu takdirce ..
    (Bu fakirden müstefid olanlardan olsalar evladır.)Hukuku üstadiyelerriayet ettikleri içün ihtimam ve şeri şerife tatbik etmeleri zannı ğalibdir.
    (Bir vakit namaz içün 520 dirhem buğday hesab edilir.)
    Bu yarım sağ dır.Arpa dan ve hurma dan bir sağ hesab edilir,bin kırk dirhem eder.(Iskatı salat deviri tamam olucak bir kaç devir fidye savum için edeler.)
    Hesab edüp kaç günlük savum kaldıysa her bir günün savumu içün buğdaydan yarım sağ arpadır.Ve hurmadan bir sağ hesab olunup devir olunan akcenin haline göre kaç günlük savum fidyesi iskat eder ise öylece devir edeler.(Ve bir kaç devir kalmış zekat içün )hesab olunup nekadar zekat iskat eder
    ise olkadar devir edeler.Ziyadece olur ise zarar vermez.
    Ve bir kaç devir kalmış kurban içun ve)bir kaç devir sadakayı fıtır içün ve nezirler içün ve)bir kaç devir (hukuku ıbad içün edeler.)kesbi fasid ve beyi batıl misilli nesneler bunda dahildir.Ve bir kaç devir ma vecebe aleyhi çün edeler.Ve dahi nekadar keffarat varise devir etmek caiz değildir.Aynını vermek vacibdir.
    Mesela keffareti yemin on fakire ve keffareti savum altmış fakire 520 dirhem buğday uahud behasını vermek gerekdir.Yahud bir fakire keffareti yemin içün on gün ve keffareti savum içün altmış gün ,beşyüz yirmi dirhem buğday,yahud behasını vermek gerekdir.(ondan sonra akce hangi fakir de kalur ise ol lütfedip hüsnü ihtiyar ile
    )ve rızasıyla (veli akrabama va vasi muhtarıma hibe ede ,eline alup kabül ettim diye)..
    Eğer hibe etmez ise kendinin mülküdür.zür ile iltimas (ondan sonra veli akrabamız dahi yüz akcesini çıkara ..Ol iki fakire ellibeşer akce vere..)Bu sadakanın sevabını bu fakire mahsusen bağışlayalar.(hafri kabirinden sonra iki kimse bulalar.Bu fakire mahsusen bağışlayalar.)Hufri kabirinden sonra iki kişi
    bulalar kabir kazıcı )ola(Müslümanlar makabirinde bir salih kimsenin kabri katında)fasıklar ve zlimler ve cahiller mezarları yanın da olmaya.Zira kişi dünya da okumuşlardan müsterih oluayip yaramazlardan müte ellim olduğu gibi kabir de dahi böyledir.Nitekim Ebu Nuayim tahriç etti;
    Ebu Hureyre r.a ;rivayetiyle rasülü kainat a.s buyurdu ki “üdüfnu mevtakum vasata gavmin salihinfeinnel meyyite yet aza bi carissü I kema yeta azal hay bi carissü i”
    Yani mevtanızı salihler kabirleri ortasında dfin ediniz.Zira meyyit yaramaz komşu ile mütezzi olur.Sağ kişi yaramaz kişi ile mütellim olduğu gibi..
    Kabir kazmaya 25 er akce vereler.Bu akceyi asıl maldan vereler.)kabirin (derinliği bükce ola.Enliğü yarısınca ola.)Bu muhtardır.Bazı fukeha şöyle dediler ki orta boylu kimsenin göğsüne değin ola..
    Bu edna mutmaz ertebe dir.ve içerisü vüsatli geniş ola.(Tamam kazıldıktan sonra kıbleden yana sen kazalar.Gövdem sığacak kadar bir leğem/sabtırma edeler.)ona lahid denir.Eğer mümkin olur ise müstehabdır.
    Nitekim Hadisi şerif de :”Ellahdu lena Vaşakku li ğayrina”varid olmuştur.Yani Lahid bizim içindir.Şak bizim ğayrilerimiz içündür.İmdi toprak gevşek ve yumuşak olup lahid/sapmatutmaz ise şak edeler.Bu süret de tabut ile koymak caiz olur.Ama avretler içün Her halde tabut müstehabdır.,dediler.(Tekfin ettikten sonra kefene mübaşeret edeler.Orta bezlerden edeler.İsraf etmeyeler.
    Beyan penmbe den edeler.Zira bu ahsendir,demişler. Bazı fukeha bayram da giydiği gibi ola demişler.Ve bazıları ekser zaman da giydiği gibi ola,demişler.Vel hasıl meyyit güzel kefen ile mesrur olur.(Kefen asıl mal dan edeler.)Erlere sünnet budur ki Üç kıta ola.Birisi İzar,Ve birisi Lifafe,ve birisi Kamis.
    Yani gömlek boynundan ayağına değin örte..Ve dahi kifayet budur ki İzar ve Lifafe ola..Avretlere göre kefen beş kıta ola.İzar,kamis, ve hımar.ve hırka.Lifafe..ve kifayet üçdür.İzar lifafe hımardır.(kefen tamam dikildikten sonra etrafına buhur gezdireler.)Üçkere yahud yedi kere..(üslübü sabık üzere
    ğüsülü meyit ettikten sonra yumaya mübaşeret edeler.Yuyacak tahtayı vazedeler.)Bazı fukeha kıbleye doğru uzadalar.dediler.Bazıları Yüzü kıbleye karşı ola.dediler.Ve bazı ehli ilim heman nice mümkin ise öylece edeler.
    Dediler.Eğer mümkin olursa yüzümü kıbleye götürseler güzeldir.Yüzümü kıbleye götürseler iyi olur.etrafıma buhur gezdireler.Bu üslübü sabık üzere sonra.
    Bir salih kimse yuya.birisi dahi suyu koya..ve yuyan kimse yakın hısımlardan olsa.
    iyi olur.Yahud bir salih ehli takva kimse yuya,iyi olur.
    (yanlarında ikisinden başka kimse olmaya.Sünet üzere olan böyledir.)Ebu hanife mezhebin de siyabından uryan etmek gerektir.
    Evet evvel abdest aldıralar.Hanefi mezhebinde siyabından uryan etmek gerek.Şafi mezhebinde Siyabıyla ğasil etmek gerek.
    Avret mahallini setir etmeleri gerekir.Ebu Hanife mezhebin de mazmaa istinşak yapılmaz.
    Şafiye göre mazmaza ve istinşak da etmek gerekir.
    Teslise riayet etmek gerek.Ğasilde üçkere etmek gerek.Sünnetdir.Suyu çok dökerek israf etmeyeler.
    Saçı ve sakalı hatme otu ile kokuyalar.Ya da gınalı su ile yuyalar.Yok ise sabunlu suyu ile yuyalar.
    Üzerime aher bi eyle yuyalar.
    Başıma ve sakalıma hanud ve diğer azalarıma kafur Ve gül suyu koyalar..dökeler.
    Eğer cesedimden bir nesne çıkar ise hemen onu Yıaya ve pak edeler. Ğüsül ve abdesti tekrar etmeyeler.
    (Veli akrabamız lütüf edüp ol baki kalan akceden Beni yuyana ve su koyana )mesela(yirmi beşer akce vereler.)
    Ondan sonra kefene saralar.Salati meyyit farzı kifayedir.
    Buna cenaze namazı denir.Namaz kılmaya mubaşeret edeler.
    Dostlara çağıralar ve haber vereler.)Cenazeye namaza hazır olana her bir adımına bir kırad sevab verilir.Ol krad Uhud dağı kadar ola.
    Kabrime değin gidenlere ikişer sevab verile.Günahları mağfiret olunur.Ve dereceleri ref olunur deyu rivayetler de varid olmuştur.
    (sayedeler ki namazıma yüz kişi hazır ola.)haber de geldi,Bir mümin yüz kişi dua eylese ve şefatcı olsalar cenabu hak bu duayı kabul eder.
    (Cemaat hiç olmaz ise kırk dahi olmalılar.)haber de varid oldu ki şirkten pak kırk mümin kişi bir meyyit üzerine dua ve şefaat eyleseler
    hak teala dualarını kabül eder.(ve dahi cenaze namazına duran cemaat üç saft dan eksik olmaya,olur ise zarar vermez deyup
    )olması güzel olur.
    Üç saf olur sa da iyi olur hatta yedi saf olursa daha iyi olur.(Yedi kişiyse de üç saf olalar.)msütahab budur.
    Rivayetler de geldi ki Bir meyyitin üzerine üç saf namaz kılsalar.İmdi havatimi sayedeler
    Cenabı hak ol meyyiti mağfiret edup cnnete koyar.Cenazemi cemaati çok camiye götüreler.
    Cenazemi götürüldükte cehir ile zikir etmeyeler ve müezzin etmeyeler,Fukehayı kiram men etmişlerdir.
    Kütübü muteberler de böyle geçmektedir.(kabre iletildikte ihvandan bir salih kimse kabre gire,eğer bir kimse kifayet etmezse
    kifayeti kadar kimseler kabrime gireler.Eğer meyyit nisadan ise zevil erhamdan biri,eğer bulunmazsa ehli takva kimse kabre girmesi evladır.
    bu fakire)iceru(indireler.Bismillah ve billah ve ala milleti rasülillahdiyeler)Bazı rivayet de ve billahi lafzı yokdur.
    Yani bu şekilde kabrine konduk.
    Hak tealanın avni ile ve rasülünin sünneti üzerine demektir.(yönümü kıbleye döndüreler)
    kefenin üçları bağlı ise cözeler.(ve ondan sonra lahidin ağızını kerpiçle kapatmayalar.(Allahumme ya Allahecir hu mineşeytan ve min azabilkabri)
    Allahım meyitin azabı kabirden ve şeytanın şerrinden koru.demektir.Rivayteler de geldi ki gaçan mevtaya süal olunur ki, Süal şudur:
    Men rabbuke,denildikte belki de şeytan zühur edup rabbin benim deyup kendi nefsine işaret eylese gerektir.
    Bu bir ibtilayı azimedir.Ve fitneyi kebire dir.Onun için bu duayı okumak gerektir.
    Bir rivayet de "Allahumme eız hu mineşşeytanirracim demek müstahabdır.Manaları;Racim şeytanın şerrinden Allaha sığınırım demektir.
    Meyyitin üzerine toprak öreterken Bismillah el mülkü lillahi,Vel kudretü lillahi,
    Vel kudretu lillah vel izzetu lillah vel mağfiretu lillahverrahmetu lillah deyu ahirin de şu ayet okunur"Küllü men
    aleyha fan ve yebka vechu rabbike zül celali vel ikram .Başka bir ayet de "minha halaknakumve fiha nuidukum ve minha
    nuhricukum tareten uhra"başka bir ayet de "za mamellezine keferu en len yebasu gul bela ve rabbi le tubasunne sümme le tunebbeunne
    bima amiltum ve zalike alellahi yesir"Eşhedu enla ilahe illallah ve eşhedu ennallah yuhyi ve yumit .Ehuzu billahi min şerri ma badel mevt
    "diyeler.kerpiç bulunmaz ise kamıç ağaç ve kiremit ve hasır ve tabutdan yapmayalar.Yumuşak topraktan lahid mümkin olmazsa tabut caizdir.
    (sonra karaca toprak üzewrine koyalar ve üzerine toprak koyalar.Mezarı hörgüç gibiedeler.murebbah(dört köşe ve düz etmeyeler.)
    Bir karışdan yüksek etmeyeler.Baıları dört karışı caiz görmüşler.Başka mahlden toprak almayalar.(Definden fariğ olunca bir desti su üzerime dökeler.)
    Bu mendubdur.bazı selef böylece vasiyet etmiştir.(başın canibinden başlayarak ayak canibine varıncaya su dökeler ve ıhvanımdan biris
    kabrimin başına dura ve dua ede."Allahumme cafil arda an cenbiha ,Ey Allahım bu kabre iki tarafından vüsatli ve geniş eyle..(ve sa id ruheha
    bu meyyitin ruhunu said eyle.Meyyitin ruhuna rifat ve seadet ihsan et.(ve lakkıha minke rıdvanan)ve dahi ya rabbi senden ona rıza ihsan et.
    (Ve bir kişi dahi ede.İnna lillah ,tah kik bizler allah içiniz.Ve inna ileyhi raciun.bizler ona rucu ediciyiz.
    Allahumme nezzil bike Allahım bu meyyitisenin emrine rucu et.
    Ve ente hayrun menzelun bih,sen kendine rucu edilenin hayırlısısın.(ve sebbit indehu mentıkahu)lisanını sabit ve mantık eyle.Cevabını asan eyle.
    (ve seebit indel mesaili mantıkahu)münker ve nekir ve ğayri süaline bunun ceveabını(asan) kolay eyle.
    (ve dahi bir kişi diye Allahumme haza abduke)Ey Allahım bu kimse senin kulundur.(Ve ante alemu bihi minna)
    Sen bunu bizden ziyade bilirsun.(vela nalemu minhu illa hayran)Biz ancak hakında hayır dileriz.Son durumunu sen bilirsin.
    (ve kad eclestehu li tesele)ve sen onu mu mekanda oturdun süal etmek içün.(allahumme fe sebbithu)Ey Allahım bunu sabit kıl
    (bil kavlissabiti fil achireti)ahiret de kavli sabit ve kelamı hak ile onu sabit eyle.(kema sebbettehu fil hayatiddunya)
    Dünya da sabit ettiğin gibi.(Allahummerham hu ve elhıkhu binebiyyhi Muhammedin a.s )Ey Allahım Ona rahmet eyle ve
    Muhammed a.s ın ümmetine ilhak eyle..(Vela tudılluna badeh)ve dahı bundan sonra bizleri dalalet de bırakma.
    (Vela tuharrimna ecrehu)Ve dahi sevabından bizleri mahrum etme.(ve orada hazır olanlara diyeler ki bu karındaşınız için mağfiret dileyin)
    ve allahu teala tesbit etsin.(Vela tuharrimna sevabeh)Sevabından bizleri mahrum etme.Münker ve nekirin süaline vaktiinde cevabı sahih ile intak
    ve kalbine akaidi hakkaniyeyi ilham ve isbat etmeyi taleb ediniz.

    İmdi bu duaları bir kimse yahud bir kaç kimse okusa bu duanın meyyite azim faydası vardır.
    Hatta bazı ehli ilim şöyle buyurdu ki defni zamanın da meyyit için dua etmek ve yardım etmektir.
    Zira cemaat olub üzerine namaz kılamak ona benzer ki bir cemaat sahibi kerem bir adişahın kapısına cem olmuş
    bir günahkar kuluna şefaat etmek ister ve affını taleb etmeye benzer.Onun için bazı ehli ilim buyurmuşlar;
    Meyyitin defninden sonra oradaki bir kısım cemaat vekıf ve temessuk eylesinler.Bu müstahabdır.
    Ve yüzüne karşı dualar okusalar meyyite imdad olur.İmamı Şafi dahi böyle buyurdmuştur.

    İmamı Hasen r.a buyurdu ki bir kimse makbere varsa ve dese ki (Allahumme rabbelecsadil bariye vel ızamınnahchle)
    Ey Allahım ey çürümüş cesedlerin rabbisi ve ey çürümüş kemiklerin rabbisi (elleti harecte mineddünyave hiye bike mümine)
    Ol cesedlerin sahibleri dünyadan çıktıkları zaman sana iman getirmişler idi.(üdchul aleyhim ruhan minke)onlara senden rahmet ve ruh idhal eyle.
    ve benden onlara selamımı idhal eyle.Böyle dua eylese mevtalarına üzerine dualar etsa edenlerin defterlerine sevaplar yazılır.
    (Kıratu alel kabri den sonra oarada oturalar.Fi zamanina defin edilirken kırat eilir.Dinlemeyezlerse onlar ve okuyan günahkar olur.
    Bundan kati hazer gerekir.(Kuran okuyalar.Bir kimse adabıyla ,tecvidiyle ve savtı hazin ile okuya .Sairleri sükut ve sekinet ve huzurla dinleyeler.
    Niyyeti halise ile S.Bakaranın evveli ve sonunu okuyalar.Abdullah bin Amır r.a s. baş ucumda Bakaranın başı ve sonunu okyalar.diye vasiyet etmişdir.
    (Ve tebareke ve 7 kerre S.İhlas ve fatiha ve muavvezteyn ve 11 kere s.ihlas okuyalar.)Ebu Bekir bin Saiyd r.a buyurdularki Ziyareti kudur da 7 defa S.İhlas okumak
    müstahabdır.Eğer meyit mağfür olmadıysa mağfür olur.Eğer mağfür olduysa Okuyan mağfür olur.Makber de bir kimse 11 defa S.İhlas okuyup
    sevabını mevtalara bağışlasa mevtalar adedince ona ecir icra olunur.diyor.Bu şekil de rivayet de gelmiştir.

    (Ayetel kürsi,S.Yasin.ve S. Bakarayı bittemam okuyalar.)Ve s. Mülkü dahi okuyalar.Ve dahi dilleriyle diyeler ki,biz bu süreleri meytaya bağışladık..diyeler.
    Dünya için okuayalar ancak hasbi olarak Hak teala içün okuyalar.Bu süreleri makabir de okumak hakkın da çok asar vardır.Ehli kuburun azabı tahfif olunur.
    Ve kıraat edene mevtalar adedince ecir olunur.Ve ğayriye..İmdi İmamı Ebu Hanife r.a hz makberler de kuranı kerim okumaya izin vermemiştir.
    İmamı Muhammed r.a buna izin vermiştir.Müfta bih olan kavil de bu kavildir.(Keffareti savum ve yemin Kuran ve dua tamam olduktan sonra
    veliyi akrabam veyahut yasiyi muhtarım hesab edip aranın bakisini bu fakirin 160 akcenin 60 ını altmış fakire vereler.Bu fakirin keffareti savmına niyet edeler.
    Yüzünü dahi yüz fakire vereler.ve keffareti yemine niyet edeler.)Bunu lisan ile söylemek şaret değildir.(Lakin fi zamanina akce yokdur.kifayet etmez.
    Yarım sağ Buğday kaç lira eder ise ona göre hesab edeler).Musannıfın bu kelamdan muradı temsilidir.Ğaflet olunmaya bu şekil de bu suret bir keffareti savm eder.
    Ve on keffareti yemin eder.Bir kimsenin keffareti yemini on fakire verilir.Keffareti savum altmış kişiye verilir.Ve ramaznan da bir kaç keffaret vaki olsa bir keffaret
    kifayet eder.Tedachul olduğu içün.Keffareti yemin de tedahul etmez.Bunu bil icma demişler.lakin
    Gunye fetvasın da şöyle zikir olundu ki "el eymanu billahi iza kesuret tedachelet ve yachrucu bil kefaretil vahideh an uhdetilcemi ı gale şihabül eyimme haza gavlü Muhammed vehuvel muchtaru indi"Yani Hak sübhanehu tealaya yeminler çok oldukta tedachul eder.Cümlesinden bir keffaret ile halas olunur.Şihabul eyimme
    buyurmuşki bu İmamı Muhammed gavlidir.Ve benim indimde muhtar budur.

    (Kul azad etmeye kadir olanlar kul azad edeler.)Vallahu alaem (telkın bu cümledn sonra )mezarımdan (dağılalar.hemen bir alimi salih kimseye ıchvandan
    mezarım yanın da kala,Yüzüm mukabelesine geçe.Ayak üzere dura.)cemi hatıre eyleye(ve diye ki ya Muhammed ben meryem )ve bu fakire )ya Ahmed bin amine(
    üç defa böyle diye)İmamı Sakafi Erbaiyn kitabın da senediyle tahric etmişdir ki Saidi ezdi buyurdu ki Ebu İmame r.a ın yanına vardım.Ol ruhu teslim ederidi.
    Bana dediki ya Said ben öldüğüm de Bizlere rasülü kainat s.a nice emir etti ise bana dahi öylece ediniz.buyurdu ki sizden bir kimse vefat ettikte ve defin olundukta
    sizden biriniz başı ucunda dursun.Ve diyesin.Ya fulan bin fulan.Zira ümid işidir tekrar diyesun.Ya fulan bin fulan.meyit derki beni irşad eyle Hak teala sana rahmet etsün.
    (ondan sonra "üzkurul ahdllezi harecte aleyhi mineddünya )zikir et şol ahdini ki dünyadan ol ahid üzerine çıktın idi.(Şehadetü en la ilahe illallah )ibadete layık ve müstehak
    kimse yoktur.İla Allahu teala vardır.deyu şehadet etmeyu zikir et.(vahdehu la şerike leh)Allahu teala vahiddir.Şeriki yokdur.(ve enne Muhammedn rasülüllah)
    Tahkik Muhammed a.s Allahın rasülüdür.(Ve ennel cennete hakkun )ve tahkik cennet muhakkak vardır.(Ve ennel ba'se hakkun)Ve tahkik hak sübhanehu tealanın
    mevtaları dirildup cem etmesi muhakkak vardır.Ve eolsa gerekdir.(ve ennessa'ate atiyetun la raybe fiha)Tahkik kıyamet zamanı gelicidir.Şek yokdur.
    (eve ennallaha yebasu men fil kuburi)ve tahkik Hak sübhanehu teala mezarlarda olan mevtaları ba's eder.BBöyle dedikte Münker ve nekir birbirlerinin
    eline yapışub biz ne süal edelim şol kimseye ki onun hucceti ve cevabı ona telkın olunur.diyeler.

    Rivayet olundu ki Şeybetubnu ebi şeybeh ram. şöyle buyurdu ki Validem bana vasiyet edup dediki benim oğlum gaçan ben vefat edup defin olunduğuda mezarım yanın da durup bana ya ümmu eybeh La ilahe illallah de.deyu telkın edesin.dedi.Vaktaki vefat etti.Ve defin eddin ben dahi ..
    Defin olunduğum da bana Ya ümmü Şeybeh 3 ..la ilahe illallah de ..deyu telkın edesin dedi vaktaki vefat edup defin oldu.Ben dahi telkın ettim sonra.
    Ol gece validemi rüyam da gördüm bana dediki ey benim oğlum..az daha azaba griftar olurdum bana telkın emeyeydin.dedi.Bu şekilde telkin vermeyi mustehab görmüşler.
    (ve innek radiyte billahi rabben)Tahkik sen Razi oldun Hak tealanın rab olduğuna.(ve bil islami dinen)Ve dini islamın dinin olduğuna razi oldun.
    (ve bi muhammedin a.s nebiyyen)Ve Muhammed as. nebi oduğuan razi oldun.(Ve bil kurani imamaen)Ve kuranı kerimin mukteda olduğuna razi oldun.
    (bil kıbleti kabeten)ve dahi kabeyi şerifin kabe olduğuna razi oldun.(ve bil müminine ıhvanen)müminlerin din kardeşlerin olduğuna razi oldun.(Rabbiyallah )
    Benim rabbim Allahdır.La ilahe illahu)İBadete layık ancak o dur.(ve huve rabbul arşil azim)O Allahu azimüşşan c.c arşı azimin sahibi dir.)
    Ve ondan sonra 3 kere Ya Muhammed/Ya Ahmed de..Gul La ilahe illallah..la ilahe illallah..la ilahe ilallah..sen deki ibadetde hak teladan ğayri müstehak yokdur.
    (üç kere diye)Ya MUhamed yada Ahmed.(gul rabbiyallah)dedi.Rabbin allahdır.Ve dini islam..üç defa.dinim islam de..nebiyyi Muhammed a.s de.lütüf edupbu
    telkin leri yapınca (te enni ile manasınaı tefekkür ederek diye..Acele etdüp gitmeye..)Bu anları ölenin anması ve tekrar etmesine sebeb olur.(Sonra şu nu deye..(Rabbi
    la tezerhu ferden)ya rabbi sen bunu yalınız bırakma.Ve nte hayrul varisin)ya rabbi sen varislerin hauyırlısısın.böylece tellkın tamam oldu.

    Böylece telkin bitmiş olur.Bundan sonra Evladım ve akrabam mezr da kalsalar iyi olur.Ben onlar ile ünsiyet ederim sonra rücüu ederler.Evlerine gideler.
    İmdi mevta kabre ğaribi diyar ,vatanından ve ehlindenuzak kalan.Bu durum da melül ve mahzün kalır.Bir kimse beni hayır dua ile anarmı deyu muntazır olur.
    Bir kaç gün dua ile yad etmek gerekir.Ruhumu tilaveti kuran ve sadaka ile şad edeler.(üzerime Yüksek yapılar yapmayalar.Çadır kurmayalar.Ve beklemeyeler.
    Ve kandil yakamayalar deyu muteber kitaplarda musarrahdır.Ve hadisi şeriflerde yasaklanmışdır.Ve kabir üzerine yağmur yağması ve ot bitmesi günahlarına keffaret olur.
    Ama Tuhfetul fetava da Ekermiyeti ülemadan ve meşayihi ızama dan üzerine bina yapmak mekruh değildir demişler.Zira ziyaret edenlerin rahat etmesi için olursa .demişler.

    Bu sözler cumhuru ulema ve hadisi şeriflere muhalifdir.(Başım ucunu bir büyük taş dikeler.Bu müstehabdır.))
    (Rivayetler de geldi ki Osman bin mazmun ra.vefat ettikde rasülüllahh a.s mübarek eliyle bir taşı götürüp kabrin baş ucuna koyub buyyurdu ki karındaşımın kabrinde alamet olsun.Diğer aileden vefat edeni yanına defin ederiz diye buyurdu.)İmdi taşın üzerine isimini ve bazı duaları yazmakta beis yokdur.
    Ve dahi kabirim yıkılacak olur ise tamir edeler.Üzerine toprak örte ve yeni kabir gibi hörgüçlü edeler.
    Bir kabir kadar mürtefi edeler.bidat olan şeylerden uzak duralar.Ve benden sonra ıhvana ve evladlarıma hayırhah ve vasiyetim oldurki:
    üzerimeferyad ve fiğan ile ağlamayalar.(nitekim innel mevte le yuazzebu bi bukayil hayyi.)diye burulmuştur.Bunun mazmununca azaba sebeb olur.
    (ifrat ile medih etmeyeler.Seyyiatı ve ayıplarını dahi söylemeyeler.Hakkınd a hak tealaya rahmet ve mağfiret taleb edeler.)Öldüğün gün yedisin de kırkında
    ve yıl dönümün de(team)pişiuru(vermeyeler.)Eğer evladı siğarı varsa.onların hakkını kullanmak israfdır.Bu vecihle caiz değildir.
    Ve buna ulema razi değildir.Zira musibet ve kedr günlerin de ziyafet vermek mekruhdur.Zira bu günler tessüf ve hüzün günleridir.Bunlar cahiliyet de kalmış adetlerdir.
    Ekremiyetle vasiyet malın sülüsünden ruhum üçün fukraye sadak verler..Akcaya kadir olmazlar ise neye kadir olsalar onlardan bağışlayalar.
    Bu gibi hayırların meyyite faydası ola.Nice kabir ziyaret edeler şeri şerife uygun olarak.(ve dahi ebnama vasiyetimoldur ki)dünya da iyi zuum edup,medreselere danışmendlik için varmayalar.Kazayı tedris e duhul etmeyeler.Kazı asker kapısıan kaza talebi için gitmeyeler.Kütübü feteva da zikir olundu ki
    R>üşvet ile kaza olsa o kadının hükmü geçerli olmaz.Ve icma ettiler ki rüşvet aldığı nesne de hükmü geçerli değildir.
    Ve fasik kimsenin kazı olması caiz değildir.(ve kadı ve Bey kapısına bir ihtiyac ile varmayalar.)Rızılarını onlardan taleb etmeyeler.>Fi zamanina ekseri talibler.
    Bu nasihatın hilafını irtikab etmişler.Ve niceleri mülazemetden bir şey elde edemzlerse tessüf etmişler.Niceleri tahsili ilim ettiklerine pişman oldular.
    Mesmumuz olmuşdur ki eğer bötyle olacağını bileydim okumazdım.Bunlardan belli ki oonların maksadları hubbu cah imiş.
    ilmi şerif ve ulemayı şerif hakkın da ayetler ve hadisi şerifler.çok fikir edeler.Tahsili ilim den murad ancak Allahu tealanın rızasıdır.
    Ve darı ahiret olması gerekdir.
    (Allahu teala ye tevekkul edup ilimi nafi )ol ulumu şeriyeye dir.(Tahsiline ve)talibi sadıklarına (neşrine)ve talimine (ve ameli saliha ve takvaya )ila ahiril ömür(meşğul olup
    )ve halalden sevk olandan kaçmayalar.(Haramdan ihtiraz edeler.Bir kimseden mal ve mansab taleb etmeyeler.Ve men yettegıllahe )Her kimki hak tealadan itka ederse)
    (yecal lehu mahrecen )Hak teala onun içun her darlıktan halaslık kılar.Ve necat verir.Dünya da ve ahiret de (Ve yerzughu min haysu la yahtesib)ve ona memul etmediği
    yerden rızık verir.(Ve men yetevekkel alallahi )Her kimki hak tealanın üzerine tevekkeül eder ise..(Fehuve hasbuhu)Allahu teala ona kafidir.Hacetlerini ihsan eder.
    Ğayriye muhtac etmez.(yetini daim teemmul ile okuyalar.)Rızızklarını mevlayı muteal hazretlerinden taleb edeler.Herkesin muradını veren oldur.
    (summe tasnifuhu bi avnillahi teala tagriben sene 970 )Bu kitabın tasnifi tahminen dokuuz yüz yetmiş de oldu.
    Cumartesi günü.Badel asri tamam oldu.
    Elhamdulillah evvelen ve ahiren Vessalatu vesselamu ala rasülihi Muhammedin ve ala alihi ve ashabihi saniyen ve alel ulemayi il amiline salisen ..
    Malum olsun ki bu makam da selefi salihin dn bazı rüyalar nakil olunmuştur ki ahirete gitmişleri rüyaların da görüp kitaplar da yamışlar.Şerhussudur da
    zikir olundu ki Ibni ebiddünya ve ıbni Saiyd tahric ettiler.Muhammed bin Ziyad enhaniden azuf ibni haris dedi:Abdullah ibni aize ki eğer vefatından sonra
    bize mulakı olup ahiret de halini bize haber verirseniz münasib olur dedi.İmdi Badel vefat rüya da görünüp dediki necat buldum.Ama bir miktar sikletden sonra
    hak subhanehu teala günahları afuv eder.El eşer işler de ve gabih ameller de müşarik olanlara azab hazır dır.Dahi Yahya bin Eyyub buyurdu ki
    İki kişi ahid ettiler.Hangisi evvel ahirete gider ise rüya da halini haber vere.Vakta ki biri vefat etti.Birisine rüya da göründü ol dahi süal edup Hasanı Basri ne halde dir.
    dedi.Ol dahi dedi ki Cennet de bir ulu sultan olmştur..Refiki süal edup Ibni Sirin nerde dir?dedikte Ol dahi dediki istediği dereceler de zevk eder.Lakin
    Hasanı Basri ile ibni Sirin arasında kati çok fark vardır dedi.Ebu Bekiril hıyat buyurdu ki >Rüyada makbereye vardım gördümki ehli kubur oturmuşlar cennet reyhanları ile ,
    telezzüz ederler.Benim bir dostum varidi.adı mahfuz idi.Onda gördüm.dedimki Ya mahfuz hak teala sana nasıl lütuf etti.sen ölmedin mi?Bana dediki ;
    Ehli takva içün ahiret de bir güne hayatı hakikat vardır ki ona asla zeval gelmez.Ebu Cafer dedi ki Bişri Hafi ile Marufu Kerhi yi rüya da gördümki bana doğru gelirler.
    Süal edup kanden gelirsiz dedim? Dediler ki Cenneti firdevse varup onda kelimullah Musa a.s ı ziyaret edup geldik dediler.Asım Harbi ddiki Bişri Hafiyi gördüm.meredn geliyorsun dedim.O illiyyin den dedi.Ahmed bin Hanbel ne halde dir.dedim.Abdulvahhab ile huzuru maneviyede büyüp içerler.dedi.İbni Saad Salim bin Abdullah dan olduğu gibi ansar dan bir sahabiden rivayet eyledi.Ol sahabi r.a buyurdu ki Ben Hak sübhanehu ve tealaya dua ettimki Bana ömer bin Hattabı rüya da göster.On yıldan sonra gördümki alnını eliyle siler idi.
    Terinden ötürü Ben dedimki Ya emirel müminin ne güne zahmetli işler işledin .buyurdu ki Şimdi hisabdan fariğ oldum.Eğer hak teala bana rahmet etmeyeydi işim tamam olurdu.İbni Asakir ihrac etti.İbni Yezid den ol dahi nakil ettiki Trablus nahiyesin de üç mezar gördümki birisin de bu beyit yazılmış idi."ve keyfeyelezzul ayş men huve sairun ila cedesin yebki işşebabu menazilehu "Ve birisin de bu beyit yazılmış "ve keyfe yelezzul ayşu men huve alimun"bi ennel ilahulhalkı la şekke sailuhu.Fe yahuzu minhu zalamehu li ibadihi bil hayrillezi huve failuhu"ve birisin de bu beyit yazılmış "ve keyfe yelezul ayşu men huve mugınun bi ennel munaya setuaciluhu ve teslübühü mlken azıman ve nahchveh,ve teskunuhul beytu ellezi huve ehluhu" Ol mahal de ulemadan birisine süal eyleyim. Bana dediki onlar üç karındaş idi. Birisi padişahı mugarrabi idi.Ve asker üzerine emir olur idi.Ve birisi Bazirgan ve mal sahibi idi. ve birisi zahid ve salih idi.Ol zahide ecel geldi.Sültan mugarrabi olana karındaşı
    gelüp hatırını sordu Bir vasiyet edersmisin dedi.Ol dahi dedi ki benim malım yokdur.Borecum dahi yokdur.Lakin vasiyetim dahi oldur ki beni techiz ve tekfin ve definden sonra
    mezarım taşına bu kelamı yazamaz ve üçgünden sonra kabrimi ziyarete gelesiz.Memuldur ki bir ibret ile siz onlar öylece amel edup üçüncü günü mezara ziyaretine vardılar.
    Dua ve tilavetden sonra bir ulu savt işittiler.Onlara havf gelüp ondan evlerine gittiler.Ol gece rüyada gördüler.Ol kati sada dan süal ettiler.Dediki kamçı ile gelup bana
    dünya da bir mazlumu gördün,niçun yardım etmedin.Deyup sonra kamçı ile vurdu.Ol savt ol idi.Sabah oldu ol dahi emvali ve etbaı terkedup zahid oldu.
    Vaktaki ona dahi ölüm alametleri erişdi.Çare bulamadı Birgün bazergan olan karındaşı hatırdan sormağa geldi Vasiyyet edersmisin dedikde benim malım yokdur.
    Lakin vasiyetim oldur ki beni karındaşım yanın da defin edesiz.Ve bu kelamı taşıma yazasız.Ve üçgünden sonra mezarım ziyaretine gelesiz.umarım ki bir ibret alasız.
    dedi.Ol dahi böylece amel etti.Ve üçgünden sonra kabrine ziyarete gitti.Ve dua etti.Ve bir şedid sada işitti.Aklı başından gitti.Hasılı evine geldi.
    Gee rüya da gördü dedi ki ahiret de halin nicedir?Cevap verup dedi ki Hayırlar buldum günahdan tevbe etmek her dürlü hayırı sahibine götürür.dedi.
    borcum dahi yokdur.Her dürlü hayırı sahibine götürür.Dediki ol bir karındaşım nicedir.Ddiki imamlar ve salihler ile biledir.Dediki bizim halimiz nice olur.dediki Her kim ki
    bir hayır işlese ahiret de sevabını bulur.Nimete ve seadete vasıl olur.Heman hayatını ğanimet bilup sayedegör.Pes sabah oldu ve ğafletden uyandı.Tevbe etti.Ve günahlardan el çekti.taata müdavemet etti.Ve onun bir oğlu yetişdi.Takim ona dahi ecel nişanı geldi.dünyadan ukbaya davet olundu.Oğlu dedi ki bir vasiyet edermisin?
    eiki Vasiyetim oldur ki beni karındaşlarım yanına defin edesiz.Ve taşıma bu kelamı yazsız.Ve üçgünden sonra kabrimi ziyaret edesiz.

    Ol dahi böyle amel etti.Ve üçüncü gün ziyaret etti.Ve bir şedid sada işitti.Ğayet havfetti.Ve evine gitti.ve babasını rüyasın da gördü.Dediki ey oğlum,kariben sen bize gelürsen ahiret ahvali zahmetlüdür.Heman ulumu nafia ve ahlakı hamideye ve amali salihaya sayedegör.Ve mevtine hazır ol.sefer edecek menzil uzakdır.
    Çok tedarek gör.Sakın battallar gibi amelden kasır olma.Ahiret de hasır olma.Zira battallar ahiret de pişman olurlar.Amellerini zayi ettiklerine nadim olurlar.
    Lakin faide vermezler.Ölüm vaktin da nedamet menfaat vermez.Ey benim oğulcuğum! cehd ve sayet gece gündüz ilime ve amele çalış .Daima amel et.
    Ve sayi cemil et.Ve ameli salih işle dedi.Oğlu uykudan uyandı.Dedim ki benim eelim garibdir.Labüd ahirete gitmek gerektir.Çare yokdur.Ölüm ve ahirete tedarikini
    gördü.Üçüncü gece ahirete rihlet eti.O üç mezar kısası tamam odu.Bir salih kişi rüya da cennete girdi.Bir yüksek yıldız gibi seray gördü.
    Süal etti,dediler ki İmamı Muhammed indir.Ondan yüksek bir saray dahi gördü.Dediler ki Ebu yusufun dur .Dediki Ebu Hanifenin sarayı nerededir?
    Dediler ki Ol şol kadar yüksekdir ki görünmez.kati çok muhaddisleri cennet de gördüler.Süal olundu.Dediler ki Çok salevat getirmek sebebeiyle mağfiret olunduk
    Ve cennete girdik Sallallahu ala seyidina Muhammein ve ala alihi ve sahbihi ve sellim küllema zekerehuzzakirin ve ğafele an zikrihilğafiline.
    (ZEYİL VASAYA)
    Musannıf r.a sabık vasiyyetlere ammali feriyeylere muteallık ahkamı şeriye ilhak edup ona zeyil ve vasaya dedi.Yani sabık vasiyetlere mulhak mesaildir.
    Ve bilmesi vacibdir.(istinca)Necaseti izale temeye derler.(ayak yoluna)bir yüksek yere (oturduktan sonra)tekazayı defettikten sonra (dübürünü taş ile ya tezek ile silinmek sünnetdir.Silindiği taşın tek olmak müstehabdır.)Bedenine bulaşdırmaya ihtimam eyleye.(su ile yumak edepdir.Meğer kim necaset dübürün k ıllarına çok bulaşmış ola.Öyle olsa daşla silinmek yetmez.
    Su ile yumak lazım gelir.Halk yanın da keşfi avret etmeye.Eğer sayim değilse dübürünü gevşek tuta.gerekdir.
    İki ya üç parmağının karını ile eyle.Kalın necaseti izale ede.Sonra su ile yıkaya.Parmaklarını mevziyi istinca dan kaldırmamak şart değildir.ve her bir kere de elini yumak şartdır.Sağ eliyle su döküp sol eliyle yıkaya.Her kere de so elini yıkamak lazımdır.İmamayn indin de evvela zekerini sonra dübürünü yumak gerekdir.
    İmamı Azam kavlin de evvela dübürünü sonra zekerini yumak gerekdir.Maksud olan necasetin eserini izale dir.Ne tarik ile olur ise olsun..
    (Sağ eliyle silinmek yahut yumak mekruhdur.)Eğer yok ise((sol eliyle gerektir.)Zira sünnet budur.(Kemik ile )zira cin tayfesine taamdır.
    (ya davar tersiyle)zira murdarlık ziyade olur.(veya Adem ve davar yi yecek nesne ile silinmek mekruhdur.)Zira insan taamı olan nesneye ihtiram etmek
    gerektir.Ve davara ğıda olan nesne lazımlıdır.Ve sair lazımlı nesneler dahi böyle dir.Ve dahi telvis eden nesneler ile ve keskin şey ile silinmek mekruhdur.
    (Kıbleye karşu )tekaza ve istinca için için (oturmak ve yardan ve yermek )mekruhdur.Eğer keşfi avret olup bir hail yok ise gerek sahra da ve gerek hanesin de olsun
    (Ya güne ve ya aya karşu oturmak mekruhdur)Rivayet de böyledir ki İstibra etmek demek bol münkati olmak demektir.Bevilin kesildiğine kalbi mutmain
    oluncaya değin tevekkuf ede.Zekerini soğuk su ile yıkasa bevil tiz munkati olur.Ahvali nas bundan muhtelifdir.Herkes kendi halini bilur.Sol eliyle zekerini
    sığaya.Takim bevilin katrasını ve yaşlığı kalmaya.Maksud olan paklıktır,ne vechile olursa olsun.
    (Abdestin farzları bir kere yüzün yumak )yüz deyu kıl bittiği yerden çene altına varınca tuludur.Bir kulak yumuşağından bir kulak yumuşağına varınca arasıdır.Kulak arasıyla
    sakal başı arasını yuak farzdır.(Bir kere iki kollarını yumak dirsekler ile bile )Ebu Hanife r.a Ve Ebu Yusuf r.a kollarında böyledir.(bir kere başının dört bölükte
    bir bölüğüne mesih etmek)İmamı Azam mezhebi böyledir.Parmaklarının ucu mikdarı ile mesh etmek )İmamı Azam mezhebi böyledir.Parmaklarının
    ucu mikdarı ile meshetmek rivayeti zayıfedir.(Bir kere ayaklarını topraklar ile yumak)İmamı Azam mezhebi böyledir ki dirsekleri ve topukları yumakda dahil olur.
    (Abdestin sünnetleri evvelinde üç kere ellerini bileklerine varıncaya yuak)Uykudan kalkmış olsun.gerek olmasun.(Evvelinde "Bismillahilazım Vel hamdulillah ala dinil islam
    "demek )yahud Elhamdulillahillezi ce alel mae tahuran vel islame nuran"diye.(Misvak istimal etmek)Eğer yanın da bulunmaz ise armakları ile(Ağızına üç kere
    su vermek ve yüzüne üç kere su vermek) Saim değil ise ziyadece mazmaza ve istinşak edeler.(Abdesti alur iken arasını kesmeyub ulaşdırmak)
    yani azaların da olan yaşlık kurumadan abdesti tamam etmek((Kulağına başdan artan su ile mesheedtmek.)Şehadet parmağını kulağının içine idhal edup
    ve paş armağı ile taşrasını mesh ede.(Ve tertibce alak
    )Abdst hakkın da nazil olan ayetdeki gibi tertibce olmak:
    "Ya eyyuhellezine amenu iza gumtüm ilessalati feğsilu vücuhekum"ila ahiril ayeh:Ol ayeti kerime budur.
    (Parmaklarını hilallamak)Haber de geldi ki parmaklarınızı hilalleyiniz narı cehennem parmaklarınızı hilallemenizden mükaddem ellerinin
    ve ayaklarını hilallemek gerekdir.Bir eliyle bir elinin üstünden parmaklarının parmakları arasına idhal edup Hilalleye.Sol elinin serçe parmağı ile
    sağ ayağın serçe parmağından başlaya..Ve aaltından ede.Sol ayağının serçe parmağında başlaya.Ve altından ede.Üsul ayağının serçe armağında tamam ede.
    (ve her yunan yerini üç kere yumak)Musannıf bununla mesheden ihrac etti.Zira mesh bir kere olur.Ve başa kablı mesih vermek iki ellerinin üçer
    parmağını başının evveline koya.
    Baş parmaklarını ve şehadet parmaklarını ve uclarını kaldıra.İmdi bu minval üzere kafasına doğru çeke.Ondan sonra ayalarını indirub başının yanlarına çeke..
    Başladığı yere gelince tamam ede.Haber de böyle gelmişdir.(Evvelinde abdeste)ve refi hadese emri ilahiyeye imtisal ya kameti salate(niyet etmek abdeste sağından başlamak meshe elinden başlamak ve ellerinden ve ayaklarından ymaya parmaklarından başlamak)her bir uzuvu yıkar iken mesur olan duaları okumak.İmdi bazı müstehablara
    ve edepler bu mahal de sünnetden adolunmuştur.(Abdestin mekruhları sağ eliyle sümkürmek avucdan artık paksın yumak)sağ el pak ve hurmetli ve nesneler de olunmak sünnetdir.Teslisden noksan etmek sünnete muhalifdir.Ziyade etmek israfdır.(Güneşde ısınmış su ile abdest almak)mekruhdur.Lakin ateşde ısınmış olsa kerahet yokdur.
    Efdal olan soğucak su ile almakdır.(suyu yüzüne berkvurmak )Abdest esnasın da mala yani söylemek ve arasını kesub ulaşdırmamak ,tertibce olmamak vesair sünnetleri
    terketmek(Abdesti bozanlar )bunlardır.Önünden ve ortadan çıkan necaset ve yel)Lakin zekerden veya ferc den çıksa abdesti bozmaz.Ancak imamı Ahmed den rivayet de
    bozar.Müfazat olan kadının avretin fercinden murdar kokar.Yel çıksa müstehab olan tekrar abdest almakdır.Bir kimsenin dübürü kımıldasa yel olmadığı malum olsa
    abdesti bozma.ardından kurd çıksa abdesti bozar.(Gövdeden çıkan kan ve irin ve sarı su ğüsül de yuması lazım olan yerden çıkup akarsa)Abdesti gider.Eğer çıkmasa
    ve akmasa abdesti bozulmaz.Mesela bevil belinden zekerinin kusbesine gelub bir kese delvinden taşre çıkmasa ve gözün için de olan çıbandan cerahet akub gözün birtarafına gitse,taşre çıkmasa abdesti bozulmaz.Bir murdar nesne ve necaset kendi yaradıldığı mahaldeyken ona necaset hükmü verilmez.Ve hadesden adolunmaz.
    (Ve ağız dolusu kusmak)zabtı güç olmak ve söylemekten menetmek ağız dolusu kusmakdır.(Eğer balğam değilse )Eğerse başdan gelsun ve kerekse mide den yukarı çıksun.
    Ebu Yusuf kavlinc balğam karnından gelüb ağız dolusu olur ise bozar.Ve dahi Ebu Yusuf indin de meclis muteberdir.İmamı Muhammed indin de bozulmaz.
    Ama bir genirmekle bir kaç kere az az kussa mecmu ağız dolusu olsa İmamı Muhammed indin de bozar.Meclis gerek bir olsun ve gerek olmasun.
    8yatub yahud bir nesneye dayanub uyumak eğer ol dayak alınsa düşe çekilse..)Zira bu halde azaları gevşeyub hades vaki olmak zannı ğalib ve sebebi kavi hasıldır.
    (Deli olmak)Hades vukunu fark edemediği için tekrar aklı gelse tekrar abdest almak lazımdır.
    (Uğunmak)bayılmak ve kendini ğayıb etmek,sarhoş olmak ki yürürken iki arafa da meyil ede.Bu haller de kişi hades vukunu fark edemez.
    (namaz için de kati gülmek)kendisi ve yanındaki işidicikleyin güler ise abdest gider.Ama kendi işidicikleyin güler ise abdest bozulmaz.
    Lakin namaz batıl olur.Ama abdest eğer güsül ile olur ise ve dahi cenaze namazın da kati güler ise veya gülen sabi ise kati gülmek bu üç suret de
    abdesti bozmaz.(Cıblak avretle koşmak)zekeri fercine dokunub kalkmak önünde olsun gerekse ardından olsun zekerine ve avretine ve dübürüne
    yapışmak abdesti bozmaz.Malum olaki teyemmum ahkaını bilmek cümleye lazımdır.Zira bdeste ve ve güsüle halefdir.
    Suya aciz oduğu mahal de .İmdi teyemmum de niyet lazımdır.Keyfiyeti budur ki elleri ile bir kere yere darbeder.Eğer ğubar ellerine
    bulaşur ise ...ve yüzüne kablu mesh eder.Sonra elleri ile bir kere dahi yere darbeder.Sol eli ile parmakları batınları ile sağ eli armakları uçlarından bede edup
    ta direğine çeke..solo koluna dahi böyle ee.Dirsekleri dahi mesih etmek gerekdir.Eğer iki darb ile kabluyu yüzüne ve kollarına mesih olmaz ise bir kere dahi
    darbeyleye.Asla mesihden hali kollarında ve yüzünde bir yer kalmaya.Abdestsiz olanlar.ve hayızdan ve nifasdan kesilen böylece teyemmum ederler.
    Eğer sudan aciz olursa bir mil kadar uzak olmağla yahud hasta olsalar suyu istimale kudretleri olmasa yahud kati soğuk olsa ki ol soğuk kişiyi dondurur
    yahud hasta eder olsa gerekse şehir için de kendisi yahud su az olup eğer abdeste yahud ğüsüle istimal eylese kendisi yahud ebesi susuz kala yahud su yanın da yırtıcı hayvan veya düşman olmağla alması muhatıralı ola.Yahud yanın da goğa olmaya.Yahud cenaze ve salatı ıyıd fevt olmak havfi olursa teyemmum caiz olur.Vaktinden evvel eer ise de caizdir.Ama vaktiye ve cuma namazları ve fevti havfi için teyemmum caiz değildir.Bir kimse uykudan uyanub kendini cenabet olmuş bulsa abdest yetecek kadar
    su olsa güsül edecek kadar su olmasa teyemmum eylesun.Ona abdest abdest almak vacib değildir.İmdi toprak ve toprak cinsinden olan nesneler ile ki ateşde
    kül olmaya teyemmum olunur.Abdesti bozan teyemmumu bozar ve dahi suyu istimale kadir olmak bozar.
    (Ğüsülün farzları bir kere ağızına su vermek bir kere yüzüne su vermek ve bir kere cümle bedenini yumak )iğne ucu kadar yer kuru kalmayacak hatta sünnetsiz olan kimseler
    zekerinin kabuğu içini yumak farzdır.Müfta bih olan kavil budur.Ve dahi göbeği ve kasıklarını ve buyığını ve kaşlarını ve cümle sakalını ve ferc haricini ve saç aralarını
    ve kulak aralarını ihtimam ile yumak farzdır.(Ğüsülün sünnetleri evvelinde abdest almak )eğer durduğu yere su birikir ise ayaklarını ğüsülden sonra yuya.
    Niyet etmek gövdesin de necaset var ise)bevil ve meni gibi.(Onu evvel yumak gövdesini)kabluyu(üçkere yumak ol sağ omuzuna sonra soluna dahi sonra başına vesair azasına
    su dökmek)bedenini oğmak bazı kavil de vacibdir demişler.Ve kavli ahar de sünnetden adolunmuştur.(Ğüsülün müccibleri )Yani üsülü icab eden nesneler.(şehevetle meni
    çıkmak uyanıkken olsun uyuriken olsun )yüksek yerden düşmek ile veyahud ağır nesne kaldırmak ile ve korumakla meni çıksa ğüsül lazım olmaz.
    Şehvet ve difk olmakdığı için eğer meni belinden şehvetle ayırılsa ve zekerini aliyle tutsa meni tamam oldukdan sonra zekerinden taşra şehvetsiz çıksa İmamı EBu Hanife
    ve imamı Muahamed indlerinde ğüsül vacib olur.İmamı Ebu Yusuf indin de lazım gelmez.(zekerin sünnet olduğu yer )yahud ol mikdarı yer bir(avret
    in fercine )yahud bir kimsenin dübürüne (girmek inzal olmaz ise de ikisine de ğüsül lazım gelir.)Eğer ikisi de akıl baliğ ise de ama birisi baliğ değil ise ona lazım gelmez.
    (Uykudan kalkdıkda döşeğin de ve donun da meni veya mezi bulmak)ihtimali ğalib ve alameti ğaviye olub ıhtimalı unutmak ve hatırına gelmemek mümkin olduğu için ve kişi ehliyle müla abe ettikde zekerinden çıan nesneye mezi derler.(zeker ücunde su bulmak eğer yattığı vakit de zekeri hareket üzere değil ise )ıhtilamı untmak ihtimali ğalibdir.
    (Hayız kesilmek ,ve nifası kesilmek)cünüb veya hayiz iken müslüman olan ve ıhtimal ile ve inzal ile baliğ olana ğüsül etmek vacibdir.Cuma ve bayram güsülleri sünnetdir.
    (Namazın daşrasındaki farzlar ki ona şartlar denir)kasıd ile sehiv ile terk olunsa namaz batıl olur.(Namaz kılar iken avretini örtmek ,erin avreti )yani avret yeri (göbeği altından dizi altına kadar dır.)Göbek avet değildir.Lakin diz avretden dir.(Cariyenin)gerek mükatebe ve müdebbere ve gerek ümmü veled olsun ,siyah olsun beyaz olsun dahi böyledir.Lakin artıklığı (arkası ve karını dahi avretdir.Eli yüzü ve el ayası ve ayakları değil)El arkası bir kavilde avretdir.Ve ayakları dahi bir kavilde avretdir.
    (Saçı dahi avretdir.)Namaz da (örtmek gerektir.)uçlarını dahi saklayub örtmek lazımdır.Kocamış (karbıcıkda olur ise tenha da karanlu yerd )ve gece için de (kılar ise de)
    saçlarını bütün örtmek gerektir.(Niyet etmek namaza şuru o gece )Dünya ameli mesela yemek yemek ve su içmek olmaya..Eğer olur ise gerü niyet etmek lazımdır.Efdal olan niyet şuru ya muttasıl olandır.Bazıları Bazıları evvelki ruku dan evvel olur ise ve bazıları rukudan kalkınca ve bazıları subhaneke okunurken niyet caizdir.,demişler.Ve bazılar badeşşuru caiz değildir.,dediler.(Şu vaktin farzına deyu )eğer ol amel (farz ise )cuma namazın da cumanın farzına deyu )şu vaktin farzına demiye ve cuma da rekatların adedini söylemek ve tayin etmek hacet değildir.(Şu vaktin sünnetine diye sünnet ise )Vitir namazın da vacib demiye hemen vitire niyet ede ,tayin etmeye.
    Bayram namazları dahi böyledir.(nafile de niyet ettim namaz da demek yeter.)Teravih de ve müekked olan sünetler de niyet ettim demek yeterlidir.(İmama uyarsa )
    bundan ğayrı bu niyetlere imama uyumaklık niyetini zamedub (uyudum şu imama demek lazımdır.)Efdal budur.Ve imamın tekbir akabince niyet etmektir.Eğer uyudum şu Zeyde dese görse ki İmam Amır imiş iktidasını istinaf etmek lazımdır.İmamın tekbirinden evel iktidaya niyet eylese ekser ulema caizdir,demişler.Eğer ondan evvel tekbir etmez ise(niyet kalb ile )amele(kasıd etmkedir.) Cidden(delile lazımdeğildir)lisan ile de demek bazıları müstehabdır demişler.Ve bazıları bidatdır demişler.Mhtar olan budur ki
    derse dahi zarar yokdur.(niyet ile iftitah tekbirinin arasını kesmeye)Bir münasebetsiz iş karıştırmaya(kıbleye yönelmek)Kabe den ğayrı beldeler ahalisi kabeyi mükerremenin
    tarafına tevecüh etmek lazımdır.aynına isabet şart değildir.Ama ehli mekke aynı beytullaha isabet etmek şartdır.Kbleye teveccühden aciz olanların kıblesi kadir oldukları
    tarafdır.Kabeyi mükerreme tarafını haber verici olmayanların üzerlerine teharri etmek lazımdır.Taharri ile zanni ğalibi ne tarafa meyil eder ise ol tarafa teveccüh lazımdır.
    Hta eder ise de iadesi lazım değildir.Teharrisiz şuru eder ise namazı fasiddir.İsabet ettiğni biliyor ise de ..meğer badessalah isabeti malum ola.(Vaktinde kılmak)
    her bir namazın bir vakti vardır.Her bir vaktin evveli ve ahiri vardır.Ve efdal saati vardır.Hak subhanehu ve teala her vakti kullara vasi ettiki kullara güçlük olmaya .
    İMdi sabah namazının evvel vakti Fecri sadık tulu udur.Ahir vakti şems tulu udur.Henüz zıya zhur ve zülmet defolduğu efdal vakitdir.Öğle namazının evvel vakti güneş zevale
    vardıktadır.Ve ahir vakti feyi zevalden ma ada her şeyin gölgesi iki misli kadar ola.Ebu Hanife gavlin de ve bir misli kadar ola.İmameyn kavlin de bu dahi Ebu Hanife den rivayetdir.İkindinin evvel vakti iki kavle göre öğlenin ahir vakti çıktığı vakitdir.Ahir vakti güneş gurub edincedir.Akşamın evvel vakti güneş ğurub edincedir.Akşamın evvel vakti
    güneş ğurub ettiğidir.Ahir vakti şafak ğaib olunca değindir.
    Şafak Ebu Hanife indin de buyazlıktır.Krmızılıktan sonra olur.İmameyn indin de kırmızılıktır.Bu dahi Ebu Hanifeden rivayetdir.Yatsunun evvel vakti şafak ğayıb olduğudur.
    Ahir vakti fecri sadık oluncaya değindir.Ve terk vakti yatsı farzından sonradır.Teravihin vakti Yatsı namazından fecri sadıka varıncayadır.Bazıları indin de yatsı farzıyla
    vitir arasıdır.Ve bazıları katında bütün gecedir.(Gövdesin ve kaftanın ve sair üzerin de olan libasları ve ayakları durduğu yeri ve eli değdiği biri necasetden paketmek.)
    Hasılı nama da durduğu mekan ak ola.(Abdest olmak eğer su bulamaz ise veya)hud su olsa lakin kendisi(hasta olsa)abdeste istimale kadir olmasa veya su değirmeden marazım
    arta deyu korksa teyemmum eyleye)Yukarıda beyan olundu Evvelinde Allahu ekber demek imamı Aam mezhebin de şartdır.Hak subhanehu ve tealanın azemetine delalet eden elfazın birisiyle namaza şuru etmek caizdir.Meselan Allahu ecell ya azam yahud errahman u ekber yahud La ilahe illallah demek gibi İmamı Ebu Yusuf öyle buyurdu ki
    tekbir getirmeye kadir olanlar içun hemen Allahu ekber ya allahu el ekber ya Allahul kebir.diye ğayri demek caiz değildir.Lakin dua manasına olan kelam ile şuru caiz değildir."Allahummeğfir li verhamni"gibi.(Namazın içinde olan farzlar ki ona rükün derler.)Bu mahal de zikir olunur.(Ayak üzre)farz namaz da (durmak kadir ise)
    nafileleri ve sünnetleri özürsüz otururken kılmak caizdir.Vacib olan namaz da kıyam vacibdir.Ve dahi İmamı Azam indin de gideriken özürsüz farz oturururken klmak caizdir.İmamayen indin de bila özür caiz değildir.Malum ola ki eğer kimi kenar da vakıf olup bir üzerine mustekar olur ise içinde namaz kılmak caiz olur.Eğer mustekar olmaz ise eğer bağlı olup ondan taşra çıkmak mümkin olur ise kara da kılmak lazımdır.İçin de caiz olmaz nas bu meseleden ğafillerdir dmişler.
    (Bir ayeti kuran okumak iki rekat de )İmameyn indin de üç ayet kasire dır.Yahud bir ayeti taviledir.Ve dahi nafilenin ve vitirin ve sabah namazının cemi rekatların da kıraat farzdır.demişler.
    Her rekat de ve ruku eğer msalli başını eğse ondan haddi itidale vasıl olmasa eğer rukuya akreb ise ruku caiz our.Ve eğer kıyama akreb ise ruku caiz olmaz.
    Zira ol kayım adolunur.Raki aadolunmaz.Bir kimse imama ruku da iken yetişse kıyamdan ruku akreb ise olduğu halde ol kişi kıyam da tekbir edup iktida etse şuru sahih olur.
    Zira tekbirin şartı mahz kıyam da vaki olmakdır.Eğer acele edup rukua akreb tekbir eerse iktidası ve şuru batıl olur.(Ve her rekat de ikişer secde )
    imdi secde cepheyi arza yahud arza muttasıl nesne üzerine vaz etmektir.Onun vechi kemali cephenin ve burunun ve ellerin vedizlerin ve ayakların vazolunmalarıdır.
    Ve bir kimse özürsüz yalınız cephe üzerine secdeyi iktiza etse ittifakan caiz değildir.Lakin kavili ezhar da mekruhdur.Zira Rasül ü kainat s.a cephe ile ve enf ile secde ederdi.
    Ve özürsüz enf üzerine iktisar İmamı Azam indin de caizdir.Ve ondan bir ritivayet de Ve imameyn indlerin de özürsüz enif üzerine iktisar caiz değildir.Ve eğer cephesin de ve enifin de özürü olsa secdeyi ima ile eder.

  • 41. MADDE:


    اِنَّمَا تُعْتَبَرُالْعَادَةُ اِذَا اطَّرَدَ اَوْ غَلَبَ

    Âdete itibar, muttarit (sürekli olunca) veya galib oluncadır.


    Düğünde cehiz hazırlanmasında sürekli galib olan adete riayet edilir, bundan fazlasına değil.


    Adetin itibarında hüküm verilecek hadisenin, adetin cere yanı zamanında mevcut olması gerekir, daha sonra ortaya çıkan bir örf ve adet olmamalıdır.


    Misal: Nevisi tayin edilmeksizin (sadece yüz demekle) yapılan satış muamelesinde, verilmesi gereken paranın o sıra tedavülde olan ve rayiç olarak kullanılandan olması gerekir.


    42. MADDE:


    اَلْعِبْرَةُ  لِلْغَالِب الشَّايِعِ لاَ لِلنَّادِرِ

    İtibar, galib ve yaygın olanadır, nadir olana değil.


    Şayi’: İnsanlar tarafından malum olan ve aralarında yaygın olan bir iştir.


    Misal: Yitik bir kişinin 90 yaşında olması sebebiyle öldü-ğüne hükmetmek, insanlar arasında yaygın olan ekserde kişi 90 yaşından fazla yaşamadığı hükmüne dayandırılmasıdır; her ne kadar bazı kişiler 90 yaşından fazla yaşasalar da; fakat bu nadirdir, buna hüküm dayandırılmaz. Bilakis örfte yaygın olan 90 yaşına itibar edilerek öldüğüne hükmedilir ve malı varisleri arasında taksim edilir.


    On beş yaşına gelen gencin buluğa erdiğine hükmedilmesi de böyle yaygın olan kanaata göredir; her ne kadar bazı gençler on yedi veya on sekiz yaşında baliğ olsa da; zira bu nadirdir.


    Erkek çocuğun bakımının yedi yaş, kız çocuğunun dokuz yaş olması da galib olan yaygın hükme göredir. Zira erkek çocuğun bakıma olan ihtiyaçtan kurtulması yedi yaşında olur, kız çocuğun müştehat (şehvetlenilmesi) çağına ulaşması, dokuz yaşında olur. Terbiyenin noksanlığı veya iklimlerin değiş mesiyle bu hususlardaki farklılık nadir olduğundan ona itibar edilmez.


    43. MADDE:


    اَلْمَعْرُوفُ عُرْفًا كَالْمَشْرُوطِ  شَرْطًا

    Örfte bilinen şey, şart kılınmış gibidir.


    Fıkıh kitablarında şöyle der: “Örf ile sabit olan, şer’i delille sabit gibidir.”  “Örfle sabit olan, nass ile sabit olan gibidir.”


    Misaller: Bir kişi başkasının bir işini yapsa ve aralarında ücret konuşulmamış olsa bakılır, eğer işi yapan adette ücretle iş yapıyorsa, işi yaptıranın işi yapana, adet ve örfe göre misli ücret vermesi gerekir. Böyle değil se ücret gerekmez.


    Satış muamelesinde ücretin nevisi belirtilmemişse, o beldede geçerli olan ücret nevisinden (mesela tl) verilmesi gerekir.


    Satınaldığı ineğin süt vermediğini görse ve bu sebeble geri vermek istese bakılır, eğer bu kişi et için satınalan kasab gibi biriyse, geri verme hakkı yoktur. Eğer sütünden faidelenmek için satınalan biriyse geri verme hakkı vardır.


    Bir kimse başkasının kiraya vermek için hazırladığı bir eve, izni olmaksızın yerleşse, örfen misli ücreti vermesi gerekir; sanki oraya yerleşince şartları kendine lazım getirmiş gibidir.


    Otelde geceleyen, hamamda yıkanan kişilerin de ücret vermeleri gerekir,zira adet ve örf ücreti vermeyi gerektirir, her ne kadar konuşulmasa da.


    Baba evlenen oğluna bazı ziynet eşyası (takılar) ve ev eşyası verse, düğünden sonra onların emanet olduğunu iddia edip geri istese bakılır; eğer adet böyle ise onlar geri verilir, değilse geri verilmez ve hibe sayılırlar.


    Köy çobanı, hayvanları köyün çıkışında bırakıp ahırlarına göndermesi adet ise, bu durumda yolda telef olanı ödemez; eğer herbir hayvanı kendi ahırına teslim etmek adet ise, bu durumda noksanlık ettiğinden dolayı telef olanı öder.


    44. MADDE:


    اَلْمَعْرُوفُ بَيْنَ التُّجَّارِ كَالْمَشْرُوطِ بَيْنَهُمْ

    Tüccarlar arasında maruf olan şey, aralarında şart gibidir.


    Bu kaide, evvelki kaide gibidir, ancak ticaretin önemine binaen ayrıca zikredilmiştir.


    Tüccarlar aralarında alış-veriş yapınca, belli ve örf olan hususları zikretmezler. Mesela: Peşin veya veresiye olduğu zikre dilmeden yapılan satışlarda ücret peşin verilir. Ancak belli müddet veresiye satılması örf olan yerlerde, mutlak olan satışlarda veresiye tahakkuk eder, peşin olması için ayrıca zikredilmesi gerekir.


    45. MADDE:


    اَلتَّعْيِينُ بِالْعُرْفِ كَالتَّعْيِينِ بِالنَّصِّ

    Örf ile tayin, nass ile tayin gibidir.


    Bu kaideye göre bazı tafsilat vakı’ olur. Mesela: Birisi başkasına mutlak olarak (her hangi bir şart olmaksızın) hayva nını ödünç verse, kiralayanın alışılmışın dışında hayvana bin-mesi ve yük yüklemesi caiz olmaz. Hayvana demir yüklese veya bozuk yolda seyrettirse ve bu husus alışılmışın dışında olsa, hayvana verilen zararı öder.


    Mutlak olarak satış için vekil olan kişi, tasarrufuyla müvekkiline zarar veremez. Peşin olarak veya mutad olan bir müddetle satışı yapar, uzun müddetle (veresiye) satamaz.


    Kendisine süt veya et alması için birini vekil tayin etse, orda mutad olan inek sütü ve etini kasdetmiş olur; vekilin başkasını alma hakkı yoktur.


    46. MADDE:


    اِذَا  تَعَارَضَ الْمَانِعُ وَالْمُقْتَضِى يُقَدَّمُ الْمَانِعُ

    Mani (engel) ve muktezi (işi gerektiren) çakışırsa, mani takdim edilir.


    Bir işte bir sebeb amel edilmesini gerektirse, diğer bir sebebte yapılmasını men etse, yapılmaması tercih edilir. Misal: Birisi başkasına evini rehin verse, rehin verenin evi satmaması gerekir. Rehin veren eve sahip olduğu halde, kendi mülkünde tasarruf etmeliydi; ancak rehin alanın  hakkı güven için o eve tealluk etmiştir, hakkını korumak için evin satılmaması tercih edilir.


    Üst katta oturanın, alt kattakine zarar vermemesi gere-kir, mesela üst kattakinin evinin tabanını söküp açması (delmesi), alttakinin tavanına zarar vereceğinden üst kattaki bu fiilinden men edilir.


    Miktarı bilinen ve bilinmeyen iki şey bir akitte satılsa, her iki şeyin de satışı caiz olmaz.


    Ölmek üzere olan biri, evladına ve başka bir yabancıya birlikte bir malı ikrar etse, bu ikrarı geçerli olmaz, zira varis için ölüm halinde yapılan ikrar geçerli değildir.


    İstisna olarak: Cünüp iken şehid olan kişi yıkanır, halbuki şehid yıkanmadan defnedilirdi; ancak cünüp olduğundan yıkanması gerekti.


    Ortak oldukları evde, ortağı yokken kendisi ikamet etse, caizdir; halbuki ortağı yok iken orda oturması sahih değildi, ancak kendi hakkı olduğu için oturması sahih oldu. (Şu iki hususta muktezi ile amel edildi.)


    47. MADDE:


    اَلتَّابِعُ  تَابِعٌ

    Tabi’ tabi’dir.


    Var olmakta bir şeye tabi olan, hükümde de ona tabidir. Gebe hayvan satılınca, karnındaki yavrusu da ona tabidir. Rehin verilen hayvan doğursa, yavru da rehin muamelesine tabi olur. Satılan malın teslim alınmasından evvel mebi’de hasıl olan değer artımı (ziyadelikler) de müşterinin hakkıdır.


    Mesela bir bahçe satılsa, müşteri teslim almadan evvel ağaçlarda yeni meyveler hasıl olsa, satıcı onları kendine alamaz.


    Gasb edilen şeydeki ziyadelikler de, asıl mal gibi (hepsi) mal sahibine iade edilir. Gasb edilen at doğursa, annesiyle beraber yavrusu da geri verilir.


    48. MADDE:


    اَلتَّابِعُ لاَ يُقَرَّرُ بِالْحُكْمِ

    Tabi’, hükümle kararlaştırılmaz.


    (Hakkında ayrı bir hüküm verilmez.)


    Hayvanın karnındaki yavru, ayrıca satılmaz, annesine tabidir. Gebe hayvan hibe edilse, yavrusu da hibe edilmiş olur.


    Birisi beş gram olması üzere muayyen bir elması satsa, teslim anında tartılınca yarım gram daha ağır gelse, bu fazlalıkta müşteriye aittir, ayrıca satılamaz. Zira yarım gramın ayrılması, kalan kısma zarar verir.


    Satılan akarın şuf’a hakkı, yol hakkı, su hakkı o akara ait olduğundan ayrıca satılamaz.


    İstisna: Bir kişi, annesinin karnındaki çocuk için bir mal ikrar etse, bu ikrarı sahih olur ve yavru, altı ay veya daha az bir müddette diri olarak doğarsa, ikrar edilen mala sahip olur. Burdaki çocuk, annesine tabi iken, istisna olarak ayrıca hakkında ikrar edilen şeye sahip olmuştur.


    49. MADDE:


    مَنْ مَلِكَ شَئْاً مَلِكَ مَاهُوَ مِنْ ضَرُورَاتِهِ

    Bir şeye sahip olan, o şeyin zaruriyyatına da malik olur.


    Bir bina satınalan, ona götüren yola da sahip olur. Zira yol bina için zaruridir. Bu yüzden bina satılırken yolunu da zikretmeye gerek yoktur.


    Bir arsayı satınalan, altına ve üstüne de malik olur, bu yüzden dilediği binayı yapar, kuyu kazar. (Bu gün için belediyelerin uyguladığı imar planı, zarureten geçerlidir.)


    50. MADDE:


    اِذَاسَقَطَ اْلاَصْلُ سَقَطَ  الْفَرْعُ

    Asl düşünce, fer’i dahi sakıt olur.


    Tabi ve fer’ olan şeyler, aslın düşmesi ve yok olmasıyla yok olurlar.


    Borçludan borcu ibra edilse (silinse), ona kefil olan da borçla sorumlu olmaktan kurtulmuş olur, zira asıl borçlu kurtulunca, fer’ olan kefil de kurtulmuş olur. Amma kefil olan kefaletten beri edilse, asıl borçludan borç düşmez. Zira fer’ düşmekle asıl düşmez.


    Bazan da fer’ sabit olur da asıl düşer, misali: Birisi iki kişi hakkında iddia ederek, birine bin lira borç verdiğini ve diğerinin de buna kefil olduğunu söylese. Borçlu borcu inkar etse, alacaklı bunu isbat etmekten aciz kalsa, fakat kefil olan borca kefil olduğunu ikrar etse, kefil üzerine ikrarına binaen borcu ödemekle hükmedilir; halbuki burada kefil fer’ idi.

  • Thema von Kurban im Forum Makale/Artikel/Anregun...

    91. MADDE:


    اَلْجَوَازُ الشَّرْعِىُّ يُنَافِى الضَّمَانَ

    Şer’î cevaz, ödemeye zıtt olur.


    Kişiye şeriatın cevaz verdiği bir işi yapmak, bir zarara sebeb olsa da caiz olur.


    Mesela kendi mülkünde kuyu kazmakla, oraya bir hayvan gelip düşse, kuyuyu kazanın bir şey ödemesi gerekmez. Zira kişinin kendi mülkünde tasarrufu, selamet şartıyla kayıtlı değildir. Fakat umumun yoluna izinsiz olarak kuyu açarsa, telef olan şeyi öder. Zira, kendine ait olmayan yerde izinsiz kuyu açma hakkına sahip değildir.


    Yük taşımak için hayvan kiralasa, hayvana mutad miktar veya daha az yük yüklese ve hayvan telef olsa, kiralayan bir şey ödemez.


    Emanete bırakılan hayvanın masraflarını, emanet alan kişi hakimin emriyle hayvan sahibinin parasıyla ödese, sonradan emanetçinin, hayvan sahibine bu miktarı ödemesi gerekmez.


    Bir kimseye yemek ikram etse, sonrada ücretini talep etse, ücret gerekli olmaz.


    Müstesna:


    Açlıktan helak olacak kişinin, başkasının malından bir miktarı izinsiz yemesi caizdir, fakat ücretini ödeyecektir.


    92. MADDE:


    اَلْمُبَاشِرُ ضَامِنٌ وَ اِنْ لَمْ يَتَعَمَّدْ

    Mübaşir, kasdetmese de zamin olur.


    Başkasının malını telefi kasdetse de kasdetmese de, mübaşir olan verdiği zararı öder. Sebeb olan ile bunun farkı, sebeb olanda kasıtlı olması şarttır, mübaşirde değil. Zira mübaşirde fiil, bizzat mübaşeret edenin fiili ile olmaktadır ve fiilin müstakil illeti mübaşeretidir, hükmü ona dayandırmaktan kurtulamayız. Sebeb olmak müstakil illet değildir, burda fiilin meydana gelmesi için kasıt lazım geldi ki ödeme lazım gelsin.


    Misal: Birisi bir bakkala girse, ayağı kayıp bal küpünü kırsa, kıymetini öder.


    Demircinin körüğünden veya kaynak kıvılcımlarında sıçra yan alevler birinin elbisesini yaksa, demirci öder.


    Oduncu odun kırarken sıçrayan bir parça, komşunun camını kırsa, oduncu öder.


    Birini, duvarını yıkmak için ücretle çalıştırsa, duvardan kayan bir taş başka birini öldürse, çalışan kişi diyeti öder.


    Burdaki işlerde mübaşeret bulunduğundan, kasıtlı olup olmamasına bakılmaz.


    93. MADDE:


    اَلْمُتَسَبِّبُ لاَ يَضْمَنُ اِلاَّ بِالتَّعَمُّدِ

    Sebeb olan, ancak kasıtlı olmakla öder.


    Sebeb olanın ödemesinde iki şart vardır.


    1- Kasıtlı olması.


    2- Haddi aşması/tecavüz etmesi.


    Kişinin elinden hayvanı kaçıp birine zarar verse, hayvan sahibi kasıtlı olmadıkça bir şey ödemez.


    Birisi kendi arsasında kuru otları yaksa ve ateş başka-sının bir şeyini yakıp zarar verse, ateşi yakan kişi ödemez; ancak kasıtlı olarak ateşi yakmışsa; mesela rüzgarlı bir günde ise, verdiği zararı öder.


    Bunun gibi, izinsiz olarak umumun geçtiği yola kuyu kaz-sa, içine bir hayvan düşüp helak olsa, kuyuyu kazan haksız olduğundan öder.


    Kendi arazisini mutad şekilde sulasa, suyun bir kısmı yan araziye akıp oraya zarar verse, sulayan kişi bir şey ödemez. Eğer adetin hılafına bir sulama yapmışsa, bu durumda verdiği zararı öder.


    94. MADDE:


    جِنَايَةُ  الْعَجْمَاءَ  جُبَارٌ

    Hayvanın verdiği zarar hederdir.


    Hayvanın verdiği telef, heder olup sahibi bir şey ödemez. Ancak sahibinin kastı ve noksanlığı olmamalıdır.


    Mesela: İki kişi hayvanlarını hususi bağlanan yere bağlasalar, birinin atı, diğerinin atını helak etse, telef eden at sahi-binin bir şey ödemesi gerekmez.


    Birinin kedisi, başkasının kuşunu telef etse, kedi sahibi bir şey ödemez.


    Fakat hayvan sahibinin kasdı ve kusuru olmamalı demiştik; mesela:


    Kişi hayvanlarını başkasının ekili arazisine salıverirse, verdikleri zararı öder. Kendi hayvanlarının başkasının arazisine girip ekinlere zarar verdiğini görse ve men etmese, verilen zararı öder, zira men etmekte kusurlu olmuştur.


    Umumun geçtiği yola hayvanını salıverse, bu gibisinin yola salıverilmesi adet olmasa, hayvan yolda birini öldürse veya bir zarar verse, hayvan sahibi ölünün diyetini veya verdi ği zararları öder.


    Saldırgan köpek, köye veya mahalleye gelenler tarafından sahibine seslenip; “Bunu muhafaza et, tut” dense de köpek sahibi köpeği tutmasa, verdiği zararı köpek sahibi öder.


    95. MADDE:


    َاْلاَمْرُ بِالتَّصَرُّفِ فِى مِلْكِ الْغَيْرِ بَاطِلٌ

    Başkasının mülkünde tasarrufla emretmek batıldır.


    Başkasının malında tasarruf etmekle olan emre itibar edilmez. Bunun üzerine bir hüküm terettüb etmez. Bu emir batıl ve sahih olmayınca sanki bir meşvere veya nasihat gibi olup, emredenin bu yüzden bir sorumluluğu olmaz.


    Geride geçen mübaşirle alakalı kaideye göre, başkasının emri ile bir işi yapanın kendisi, verdiği zararları öder.


    Ancak, emredenin kendi malı zannedip kişi o malı telef etse ve sonradan bunun başkasının malı olduğu anlaşılsa, em-redilen kişi zararı öder ve ödediğini emredenden dönüp alır.


    Birine şu duvara bir kapı yap dese, emredilen de duvarı delip kapı yapsa, sonra duvarın emredenin olmadığı anlaşılsa kapıyı yapan zararı öder.


    Fakat duvarın olduğu binadan bir kişi bunu emretse veya emreden benim için kapı yap demişse, bu durumlarda kapıyı yapan zararı ödese de emredenden dönüp alır.


    Emrin batıl olması iki şeye dayanır:


    1- Başkasının mülkü olması.


    2- Emredenin velayetinin olmaması.


    96. MADDE:


    لاَ يَجُوزُ ِلاَحَدٍ اَنْ يَتَصَرَّفَ فِى مِلْكِ الْغَيْرِ بِلاَ اِذْنِهِ

    Bir kimse için, başkasının mülkünde, onun izni olmadan tasarruf etmek caiz değildir.


    Birisi, başkasının duvarı hizasına kadar yükselen bir duvar yapmak istese ve komşunun duvarını kullanmak istese, komşunun izni olmadan duvarını kullanamaz. Komşu kullanmaya izin verse ve sonra izninden dönse caizdir.


    Başkasının arazisine veya binasına izinsiz girmek te caiz olmaz.


    Ortakların birinin, diğerinin izni olmadan ortak hayvana binmesi veya üzerinde bir şey taşıması caiz olmaz.


    İzin bazan açık olur: Birini vekil tayin etmek gibi.


    Bazen izin delalet üzere olur: Helak olmak üzere olan bir koyunu çobanın kesmesi gibi. Çoban açıkça koyunu kesmeye izinli değildir, fakat istihsanen izinli sayılır.


    Geride geçen kaidelerde veli ve vasiy olan kimselerin, maldaki tasar ruflarının geçerli olduğu zikredilmişti.


    Mesela yangın esnasında, yangını durdurmak için idareciler, yakında olan binaları, sahiblerinin izni olmadan yıktırabilirler. Zira idarecilerin umuma ait velayetleri vardır.


    Eğer zaruret olursa, başkasının malında izinsiz tasarruf caiz olur.


    Mesela, birinin elbisesi komşunun bahçesine düşse, kom şunun izni olmasa da oraya girip elbisesini alabilir.


    Hasta olan kişinin tedavisi için, onun malından oğlu veya babası harcayabilir, buna izin adet cihetinden sabittir.


    Seferde olanlardan biri ölse, arkadaşları onun kefen ve mezar masraflarını malından harcarlar ve kalan malını varisle-rine verirler.


    97. MADDE:


    لاَ يَجُوزُ ِلاَحَدٍ اَنْ  يَأْخُذَ مَالَ اَحَدٍ بِلاَ سَبَبِ  شَرْعِىٍّ

    Hiçbir kimse için, başkasının malını şer’î bir sebeb olmaksızın almak caiz olmaz.


    Şaka maksadıyla veya kızdırmak için birinin malını almak la kişi, gasb edici veya hırsız olmaz fakat, şeriatın izin vermediği bir fiil olduğundan günah işlemiş olur.


    Bu sebeble bulunan malın veya rüşvet olarak alınan veya gasb edilen malın aynen sahibine iadesi gerekir; eğer telef olduysa kıymetinin verilmesi gerekir.


    İki kişi bir borç üzerine bir mal ile anlaşsalar, sonradan böyle bir borcun olmadığı açığa çıksa, malı alanın diğerine onu geri vermesi gerekir.


    Satıcı ile müşteri malda olan bir ayıp hakkında davalaş-salar, neticede ayıp sebebiyle ücretten bir miktar düşülse, daha sonra ayıbın olmadığı veya kendi kendine yok olduğu anlaşılsa, müşterinin aldığı miktarı satıcıya geri vermesi gerekir.


    Birisi hakime rüşvet verse ve sonra buna pişman olsa, hakimden verdiği rüşveti geri isteyebilir.


    Unutarak başkasının malını alan kişi, hatırlayınca onu sahibine vermelidir, zira unutmak, kul haklarında özür değildir.


    98. MADDE:


    تَبَدُّلُ السَّبَبِ الْمُلْكِ قَائِمٌ مَقَامَ تَبَدُّلِ الذَّاتِ

    Mülk sebebinin değişmesi, zatın değişmesi yerine kaimdir.


    Bir şeyin malik olma sebebi değişince, hükmen o şeyin zatının da değiştiği sabit olur.


    Mesela: Birisi başkasına bir at hibe etse ve ona teslim etse, bu kişi de atı başkasına hibe edip teslim etse, ilk hibe eden hibesinden dönemez, zira at el değiştirmekle sanki kendi hibe ettiğinden başka bir at olmuştur. Hatta son hibeyi alan kişi, atı ilk hibe edene ücret karşılığında satabilir. Burda, hibe edenin hibesinden dönmesine mani olmak için, hile yapılmış oldu.


    Mülk sebebi üçtür:


    Satış ve hibe – Miras – Mubah olarak elde etmek.


    Üçüncüsünün misali, avlanmak, yağmur suyunu toplamak, kimsenin arazisi olmayan yerlerde ot veya çiçek toplamak gibi. Kişi böyle bir şeyi alınca, artık onun mülkü olur, başkası onu izinsiz kullanamaz.


    Sadaka ve hediyelerde durum aynıdır. Kişi damadına zekat verse, sonra onun evinde bir şey yemesi veya içmesi caiz olur, zira damadının teslim almasıyla malın hükmü değişmiştir.


    99. MADDE:


    مَنِ اسْتَعْجَلَ الشَّيْئَ قَبْلَ اَوَانِهِ عُوقِبَ  بِحِرْمَانِهِ

    Her kim bir şeyi vaktinden evvel acele elde etmek isterse, ondan mahrum olmakla cezalanır.


    Birisi müverrisini (babasını), mirasa konmak için öldürse, mirastan mahrum olur. Zira vakti gelmeden evvel mirasa sahib olmak istemiştir, bu yüzden mirastan mahrum edilir. (Ayrıca ya kısas edilir veya keffaret öder.)


    Vasıyyet edilen kişi de, kendine vasıyyet edeni bu sebeb le öldürse, vasıyyetten mahrum edilir.


    Eğer öldürme işi kısas veya keffaret gerektirmeyen şekilde olursa, bu durumda mirastan mahrum olmaz.


    Mesela çocuğun veya delinin öldürmesi, kocanın veya mahremlerden birinin, zina sebebiyle kadını öldürmesi gibi. Bunlarda mirastan mahrum edilmez.


    Ölüm hastalığında hanımını mirastan mahrum etmek isteyen koca onu üç talakla boşasa, kadın iddet içinde iken koca ölse, kadın mirastan mahrum olmaz.


    Müstesna:


    Borçlu kişi, alacaklıyı öldürse, borcun müddeti olsa da hemen ödenmesi lazım gelir.


    100. MADDE:


    مَنْ سَعَى فِى نَقْضِ مَا تَمَّ مِنْ جِهَتِهِ فَسَعْيُهُ مَرْدُودٌ عَلَيْهِ

    Her kim, kendi tarafından tamam olan şeyi bozmaya sa’y ederse, bu sa’yi (gayreti) red olunur.


    Kişi kendi tarafından tamam olan şeyi bozmaya kalksa, bu fiili geçersiz olur.


    Mesela: Malını birisine satsa, akit yapanlardan biri satışın fuzuli satışı olduğunu iddia etse, burda söz, sıhhati ve aktin geçerli olduğunu iddia edenin sözüdür.


    Birisi emanetçiye gelip, emanet verenin vekili olduğunu söyleyerek emaneti istese, emanetçi de ona emaneti verse, daha sonra vekaletin sabit olmadığını iddia ederek vekilden emaneti geri isteyemez.


    Buluğ haline ihtimali olan mümeyyiz çocuk bir malı satsa veya satınalsa, buluğ çağında olduğunu itiraf etse, daha sonra baliğ olmadığını iddia etse, bu iddiası geçerli olmaz, satışı veya satın alışı geçerli olur.


    Müstesnalar:


    Çocuğun babası veya vakıf mütevellisinden biri veya çocuğun malındaki vasiy, çocuğun veya vakfın malını başka-sına satsa, sonra (baba veya vasiy) satışta aldanma olduğunu iddia etse, bu durum sabit olursa satış fesh edilir.


    Müşteri, satıcının sattığı şeyi daha evvel mescid yapmış veya kabristanlık yapmış veya vakfeylemiş olduğunu iddia etse, isbat edilirse satış akti bozulur.


    Not: Mecelenin tamamı 1851 madde olup biz bu eserimizde sadece umumi olan 100 tanesini zikrettik. İnşaallah, okuyucularımız tarafından anlaşılması kolay olmuştur.


    Aksi takdirde, ilmi-fıkhi seviyenizi biraz daha yükseltmeniz gerekmektedir, zira bu kaidelerin en güzel izahı, yine arapça olmasıyla mümkündür.


    İslamın şu değişmez kaideleri, zamanımızda kullanıldığı gibi kıyamete kadar daim olacaktır. Bunlara tabi olanlar, dünya ve ahıret saadetine nail oldukları gibi, ahıret sorumluluğundan da kurtulmuş olacaklardır.


    Allahu teâlâ’ya sonsuz hamd, Sevgili Peygamberi Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ve tabileri üzerine, sürekli salat ve selam olsun.

  • Thema von Kurban im Forum Makale/Artikel/Anregun...

    81. MADDE:


    قَدْ يَثْبُتُ الْفَرْعُ مَعَ عَدَمِ  ثُبُوتِ اْلاَصْلِ

    Bazan fer’ olan, aslın sabit olmamasıyla beraber sabit olur.


    Misal: Filancının falana şu kadar borcu var, ben de ona kefilim, (onun emri olmadan kefil olmuş), asıl borçlu –borcu- inkar etmekle beraber, alacaklı kişi, kefil üzerine borcu ödeme siyle davacı olsa, kefilin borcu ödemesi lazım gelir.


    Burda kefalet emirle olmadığı halde kefilin ödemesi, asla sabit olmadığı halde fer’e ödettirilmesinin misali oldu. Eğer kefalet asıl borçlunun emri ile olsaydı, o zaman kefil, asıl yerine kefaletle öderdi.


    82. MADDE:


    اَلْمُعَلَّقُ بِالشَّرْطِ يَجِبُ ثُبُوتُهُ عِنْدَ ثُبُوتِ الشَّرْطِ

    Şarta bağlı olan şeyin, şart sabit olunca sabit olması vacibtir.


    Bir şarta bağlanan şey, bağlandığı şart tahakkuk etmeden evvel yok hükmündedir. Eğer o şey şart sabit olmadan evvel sabit olsa, bu durum şart olmadan meşrutun mevcut olmasını gerektirir ki bu imkansızdır.


    Muallak: Bir cümlenin mazmununun husulünü, diğer cümle nin mazmununun husulüne bağlamaktır.


    Evvelkiye –şart-, ikinciye –ceza- denir.


    Talikin hasıl olması için, talik edilen şeyin yok olup meydana gelebilmesi mümkün olan bir şey olmasıdır. Bu yüzden mevcut bir şeyin taliki yapılsa, bu talik tenciz (geçerli kılmak) olarak itibar edilir.


    Misali: Bir kişi, başkası için “Benim senin üzerinde alacağım varsa, seni ondan beri ettim.” dese, hakikatte ondan alacağı olsa, borcu ibra etmiş olur.


    Filancı, senin şu malını, bana şu kadara sattı, dese, diğeri de -o şekilde sattıysa bende izin verdim- dese, o malın söylendiği şekilde satıldığı sabit olursa, verilen izin sahihtir.


    Vakı’ olması imkansız şeye bağlanan talikler batıldır.


    Birisi, başkasına hitaben dese: “Filancı sana olan borcunu ödemezse, ben onu ödemeye kefilim.” Bununla şarta bağlı kefalet sabit olur, bu sebeble kefil olan borçla taleb olunur.


    Akitlere uygun olan şartlara bağlamak sahih olur, eğer akitlere uygun olmazsa fasit olur. Bu akitler, vekalet, ticarete izin, kadıyı görevden azletmek, kefalet, kefaletten beri etmek, satış-tan sonra şuf’ayı teslim etmek, vasıyyet ve havale gibi.


    Misal: Müvekkil vekiline dese: “Seni her ne zaman azledersem sen vekilimsin.” Her ne zaman azlederse yine vekalet akti münakit olur.


    Sefihin velisi, “Halin salaha ulaşınca ticaretine izin verdim.” derse, sefihin hali salaha ulaşınca izinli olmuş olur.


    Sultan birine derse: “Filan beldeye ulaşınca oraya seni vali tayin ettim veya kadı tayin ettim.” Şarta bağlanan hüküm, şart meydana gelince tahakkuk eder.


    Şartın uygun olmadığı akitlerde talik sahih olmaz. Mesela: Rüzgar esince veya filancı falancının evine girince, sen benim vekilimsin, dese, şart tahakkuk etse de hüküm sabit olmaz.


    Talikin caiz olmadığı akitler: Satış, icare, ödünç verme, kiralama, hibe, sadaka, akde izin verme, ikrar, borçtan ibra, mal üzerine sulh, müzaraat, müsakat, vakıf, tahkim, ikale, satıştan evvel şuf’ayı teslim, ayıp muhayyerliği ile satışı ret hakkını iptal, şart muhayyerliği ile satışı ret hakkını iptal, vekil azletmek, me’zunu men etmek.


    Mesela: Bir kişi başkasına dese: “Filancı seferinden gelin ce, şu evimi şu kadar liraya sana sattım veya kiraya verdim veya onu sana hibe ettim.” Bu akitlerden biri sahih olmadığından, bunların hiç biri geçerli olmaz.


    “Filancı gelirse, veya bana şu kadar para borç verirsen, veya yarın bana elli lira vermezsen ben sana ikiyüz lira borçluyum.” dese, bu borç sabit olmaz, şart sabit olsa da.


    Müstesnalar:


    Birisi “Ben ölürsem sen bana olan borcundan berisin.” dese, bu sözü vasıyyete hamledilir ve (o miktar veya daha fazla kalan malı varsa) o kişi borçtan beri olur.


    Birisi “Filan ayın başında veya Peygamberimizin doğum gününde ben sana şu kadar borçluyum.” dese, bu sözü müec-cel bir borcu ikrara hamledilir ve vakit geldiğinde ödemesiyle emredilir.


    İleriye dönük zamana izafeti sahih olan akitler: İcare, icareyi fesh, müzaraat, müsakat, mudarebe, vekalet, kefalet, vasıyet, vasıy tayini, kaza,  imaret, vakıf, iare, muhay yerliği iptal.


    Mesela: Binamı sana yarından itibaren bedeliyle kiraya verdim, demesiyle kira akti sahih olur.


    Filan tarihten itibaren bahçemde ziraat etmen üzere sana kiraya verdim, sözüyle de ziraatçılık akti sahih olur.


    İlerki zamana izafeti sahih olmayan akitler: Satış, satışa izin vermek, satışı feshetmek, taksim, şirket, hibe, mal üzerine sulh, borçtan beri etmek.


    Misal: Gelecek ayın başı itibarıyle şu şeyi sana sattım demekle, satış akti sahih olmaz.


    83. MADDE:


    يَلْزَمُ مُرَاعَاةُ الشَّرْطِ بِقَدَرِ اْلاِمْكَانِ

    İmkan miktarınca şarta riayet lazımdır.


    Meşru’ olan ve aktin gereğinden olan bir şarta mümkün oldukça riayet edilir, fasit ve lağv olan şartlara riayet edilmez.


    Şartlar üç kısımdır: Caiz olan, fasit olan ve lağv olan. Burda riayet edilen şart caiz olanıdır, yani şer’i şerife uygun olanıdır. Bu kaidede zikredilen şart, kendisinde şart edatı olma yanlardır. Şart edatı olanlar, geri de talik kaidesinde geçmişti.


    Satışın iktizasından olan şartla yapılan satış geçerli olup şart itibar edilir.


    İcarelerde akit yapanların getirdiği şartlara itibar edilir.


    Emanetlerde emanete faideli olan şartların icrası mümkün olursa, onlara itibar edilir.


    Ortaklıkta mal sahibinin koştuğu şartlara riayet edilir.


    Vakıflardaki şartlar nass gibi olunca, onlara riayet vacib olur; ancak şartın şeriata uygun olması gerekir.


    1-İtibar edilmeyen şartların Misali: Satış aktinde koşulan ve akit yapanların menfaatine olmayan şart lağv olur, satış sahih olur.


    Mesela: Atını birisine satsa ve bunu kimseye satmayacağını şart koşsa, satış sahihtir, şart lağvdır. Müşteri aldığı atı istediğine satabilir.


    Vekalet, karzı hasen, hibe, sadaka, rehin, vasıy tayini, ikale, me’zunu men gibi akitler bu kısımdandır.


    2- Fasit şartlarla sahih olmayan akitler: Satış, taksim, icare, akte izin vermek, borçtan ibra, müzaraat, müsakat, vakıf, maldan karşılık olarak inkardan veya sukuttan veya ikrardan sulh.


    Misal: Sana atımı, kendimin bir ay binmem şartıyla sattım demesi gibi. Bu şart sebebiyle satış fasit olur, zira bu şart satışa uygun değildir, belki akit yapanların birinin menfa-atinedir.


    Evimi sana kiraya verdim, senin bana şu kadar borç vermen şartıyla veya bir hediye vermen şartıyla, sözünde yine icare akti fasittir.


    84. MADDE:


    اَلْمَوَاعِيدُ بِصُوَرِ التَّعْلِيقِ تَكُونُ لاَزِمَةً

    Vaadler, talik suretleriyle lazım olurlar.


    Bu durumda, iltizam ve teahhüd (üzerine alma) manası açığa çıkar.


    Mesela “Sen filancıya malını sat, eğer parasını alamazsan ben vereceğim.” Dese, müşteri parayı vermezse, vaad edenin vermesi gerekir.


    Eğer vaad sırf vaad olursa, yani talik suretinde olmazsa, bu durumda lazım gelmez.


    Mesela: Birisi başkasına misli ücretle bir malı satsa, satış tamam olduktan sonra müşteri, satıcıya ücreti geri verirse ikale (anlaşmayı fesh) etme vaadinde bulunsa, satıcı sonradan malı geri almak isteyerek müşteri den ikale yapmasını talep etse, müşteri mecbur değildir, zira şu vaadi, mücerred (taliksiz) bir vaad idi.


    Müstesna:


    -Vaadi mücerred bir şey lazım getirmez- demiştik, lakin bu hükümden, şu mesele istisna yapılır: Birisi başkasına misli ücretten çok düşük fiyatla bir mal satsa, müşteri insanların huzurunda “Satıcı ücreti geri verirse, mebiyi kendisine red edeceğini” vaad etse, bu vaadin yerine getirilmesi vacib olur, zira bu bey-i vefa kabilindendir. Bey-i vefanın hükmü rehin hükmünde idi, bu yüzden her iki taraf ta fesh edebilir.


    85. MADDE:


    اَلْخَرَاجُ  بِالضَّمَانِ

    Haraç (hasıl olup meydana gelen şey), zaman (ödeme) iledir.


    Haraç: Burda, kişinin mülkünde çıkan/hasıl olan şeydir. Yavru, gelirler, hayvanın sütü, kira bedelleri, arazi gelirleri gibi şeylerdir.


    Zaman: Masraflar manasındadır. Hayvana yapılan harca malar, akarın tamir masrafları gibi.


    Yani, bu hususlarda bir şey harcayan, mukabilindeki gelirlerden istifade eder. Mesela müşteri hayvanı ayıp sebebiyle geri verse, yanında onu kullandığı halde bunun için ücret ödemesi gerekmez, zira hayvan yanında telef olsaydı, kendi mülkü olarak telef olacaktı.


    Ömer İbni Abdul Aziz r.anhu bu meselede satıcıya ücret verilmesiyle hükmetmişti, sonra hadisi şerifi (haraç zaman iledir) görünce, evvelki hükmünü bozdu.


    Satılan malın tesliminden evvel onda hasıl olan fazlalıkların aslında satıcıya ait olması lazım iken müşteriye verilmektedir, niçin?


    – Teslimden evvel mebi ile faidelenmek mülk sahibi olmak iledir, teslimden sonra mülk sahibi olmak ve ödeme/zaman iledir. Müşteri mebiye akitle malik olmuş ve teslim aldıktan sonra da masraflarını üzerine almıştır.


    Gasb edenin, malı sahibine ödemesi vacibtir, buna göre gasb ettiği maldaki fazlalıkların da gasb edenin olması lazım-dır, halbuki bu fazlalıklar da asıl mal sahibinindir, niçin?


    – Gasbedenin ödemesi sorumluluğu hususi bir ödemedir, yani bununla zamanı mülk kasdedilir. Netice;  bir şeyin menfa ati, o şey kim adına telef olursa o kişiye aittir. Gasb eden kişi, gasb ettiği mal onun ödemesi altında olsa da, lakin mülkiyyet ona ait değildir.


    86. MADDE:


    َاْلاَجْرُ وَالضَّمَانُ لاَ يَجْتَمِعَانِ

    Ücret ve zaman, bir arada olmaz.


    Ödenme sorumluluğu olan yerde ücret vermekte gerekli olmaz. Mesela kişi bir hayvan kiralasa, kusuru olmaksızın hayvan telef olsa, sadece kira ücretini öder. Hayvanı gasb etse ve telef olsa, sadece kıymetini öder, ücret gerekmez.


    Misal: Hayvanı binmek için kiralasa, üzerine yük yüklese ve hayvan telef olsa, hayvanın kıymetini öder, ayrıca ücret ödenmesi istenmez.


    Hayvanı gasb etse ve kullansa, hayvan elinde helak olsa, sahibine hayvanın kıymetini öder; eğer hayvanı helak olmadan sahibine geri verirse, kullandığından dolayı ücret vermesi gerekmez; ancak hayvan yetim çocuğun ise veya vakıf ise veya gelir getirmek için hazırlanmış bir yer ise bu durumlarda ücretini ödemesi gerekir.


    Ücret ve ödemenin bir arada olmaması için şart, sebeb ve mahallin bir olmasıdır. Değilse iki şey de gerekli olur.


    Misali: Birisi, başkasına sadece kendisinin belli bir yere kadar binmesi için bir hayvan kiraya verse, o kişi kendisi bindi ği halde arkasına (terikesine) başka birini oturtsa, eğer hayvan konuşulan mesafeye vardıktan sonra telef olsa bakılır; eğer hayvan iki kişiyi taşıyacak güçte ise, konuşulan ücret ve hayvanın kıymetinin yarısı gerekli olur. Burda maksud mesafe ye ulaştığından ücret gerekti, arkasına başkasını aldığın dan haddi aşmakla hayvanın değerinin yarısına zamin oldu. Zira burda, iki şeyin sebebleri değişiktir.


    87. MADDE:


    اَلْغَرْمُ بِالْغَنَمِ

    Ödeme, menfaat karşılığındadır.


    Bir şeyin menfaatine nail olan, zararını da üzerine alır. Mesela: Bir maldaki ortaklardan herbiri için, malın zararından kendi hissesi miktarınca lazım gelir; nasıl ki kârdan da kendi hissesince istifade ederse.


    Satışlarda yazılan senedin yazma ücreti müşteriye aittir, zira bunun menfaati müşteriye döner.


    Ortak olan malın tamirine ihtiyaç duyulsa, her bir ortak kendi hissesince masrafa katkıda bulunacaktır.


    İki komşu arasında ortak olan duvarın tamirinde, her ikisi de masrafı ortak olarak karşılar.


    Vakıf binasında oturan kişi, tamirini yapmaya mecburdur.


    88. MADDE:


    اَلنِّعْمَةُ بِقَدَرِ النِّقْمَةِ وَالنِّقْمَةُ بِقَدَرِ النِّعْمَةِ

    Nimet, külfet miktarıncadır. Külfet de, nimet miktarıncadır.


    Bu kaidenin ilk kısmı, evvelki kaidenin manasındadır.


    Misal: Yolda bulunan ve babası-velisi bilinmeyen çocu-ğun masrafları hazineden ödenir, adam öldürse diyet yine hazineden ödenir. Aynı şekil de bu çocuğun malı olsa ve ölse, malları hazineye kalır.


    89. MADDE:


    يُضَافُ الْفِعْلُ اِلَى الْفَاعِلِ لاَ اْﻵمِرِ مَا لَمْ يَكُنْ مُجْبِرًا

    Fiilin hükmü, failine izafe edilir, mücbir olmadıkça amirine izafe edilmez.


    Misal: Birisi, başkasına “Filancının malını telef et.” dese ve diğeri bunu yapsa, ödeme sorumluluğu telef edene aittir, zira emreden kişi burda şer’an cebredici değildir. Hemde emredenin, başkasının malında bir tasarrufu da yoktur.


    Bir kimseye, satılan koyunun kesilmesini emretse ve emredilen de, bunun satıldığını bilerek koyunu kesse, asıl müşterinin, koyunu kesen kişiye ödettirmesi hakkı vardır. Emredene ödettiremez. Yani emreden kişi, mecbur bırakacak şekilde zorlama (ikrah) ile emretmemişse, (sadece sözle emretmişse), ödeme sorumluluğu emredene ait değildir.


    Müstesna:


    Akıl baliğ birisi, bir malı telef etmekle bir çocuğa emret-se, çocuk malı telef ederse, ödeme çocuğun malından olur; ancak çocuğun velisinin, ödenen miktarı almak için emredene dönme hakkı vardır. Fakat emreden kişi de çocuk ise, velinin asla ödenen meblağı dönüp alma hakkı yoktur.


    90. MADDE:


    اِذَا اجْتَمَعَ الْمُبَاشِرُ وَ الْمُتَسَبِّبُ اُضِيفَ الْحُكْمُ  اِلَى الْمُبَاشِرِ

    İşe mübaşeret edenle sebeb olan bir arada toplaşırsa, hüküm mübaşeret edene izafe edilir.


    Bir şeyi yapan mübaşirdir. Sebeb olan, o işin vukuuna götüren şeyi yapandır. Sebeb olanın işi mutlaka kötü neticeye götürmez. Bu yüzden işin vukuunda ödeme sorumluluğu, bizzat işi yapan (mübaşir olan) failedir, sebeb olana değil.


    Mübaşir: İşin meydana gelmesinde bizzat fiili vakı’ olan, araya başkasının fiili girmeyendir.


    Misal: Birisi umumun yolunda bir kuyu kazsa, diğer birisi başkasının hayvanını o kuyuya atsa ve hayvan telef olsa, hayvanı kuyuya atan kıymetini öder, kuyuyu kazan ödemez. Zira sadece kuyunun kazılması, hayvanın telef olmasını gerek-tirmez, belki mübaşir olanın fiili ile hayvan telef olmuştur.


    Ancak birisi şöyle bir itiraz getirebilir; eğer kuyu kazılma saydı asla hayvan oraya düşmeyecekti? Cevaben deriz ki; telef olma işi son fiille hasıl oldu ki o da kuyuya atma işidir, hüküm ona izafe edilir.


    Eğer hayvan kendisi gelip kuyuya düşmüşse bakılır; eğer kuyu idarecilerin izni olmadan kazılmışsa, ödeme işi kuyuyu kazan kişiye döner.


    Mesela birisi bir hırsıza yol gösterip başkasının malını haber verse, hırsız da onu çalsa, yol gösterenin ödemesi gerekmez.


    Birisi başkasının ahırının kapısını açsa ve atın ipini çözse, hırsız gelip atı götürse, ödeme sorumluluğu hırsıza aittir.


    Eğer sebeb telefe götürür cinsten olursa, o zaman ödeme sorumluluğu sebeb olana döner. Misali: İki kişi tartışsa ve birbirlerinin elbiselerini çekince birinin cebinden saati düşse ve kırılsa, düşürmeye sebeb olan kişinin ödemesi gerekli olur.


    Mesela, birisi zeytinyağı dolu tulumu delse, veya asılı olan kandilin ipini kesse, yağ veya kandil telef olsa, sebeb olan kişi öder.

  • Thema von Kurban im Forum Makale/Artikel/Anregun...

    71. MADDE:


    يُقْبَلُ قَوْلُ الْمُتَرْجِمِ  مُطْلَقًا

    Mütercimin sözü, mutlak olarak kabul edilir.


    Mütercim, diğer lügatı tefsir eden kişidir. İmamı A’zam ve Ebu Yusuf’ a göre bir tercümanın sözü kabul edilir, İmamı Muhammed’e göre iki tercüman olmalıdır. Ancak İmamı A’zam’a göre tercümanın kör olmaması gerekir.


    Hakim, davacı ve davalının veya şahitlerin lisanını bilmiyorsa, bunların iddialarını veya şahitlerin şahitliğini tercüman vasıtasıyla dinleyebilir. Tercümanın adil olması ve kör olma-ması lazımdır. İhtiyaten iki tercüman olması evladır.


    Tercümanın sözü akitlerde, yeminlerde, yeminden dön-mek te, kısası, hadleri ve borcu ikrarda kabul edilir.


    72. MADDE:


    لاَ عِبْرَةَ بِالظَّنِّ الْبَيِّنِ خَطَأُهُ

    Hatası açık olan zanna itibar edilmez.


    Zanna dayanarak bir fiil sadır olsa, sonra bunun şeriatın hükmüne muhalif olduğu belli olsa, bu zanna itibar edilmez.


    Mesela: Kefil borcun ödenmediğini zannederek asîlin borcunu ödese, sonradan borcun ödendiği anlaşılırsa ödediğini geri alır.


    Kendi malı zannederek başkasının malını harcasa, sonra anlaşılınca bedelini öder.


    Birisi başkasından bin lira alacağı olduğunu iddia etse, dava edilen kişi, “Benden alacağın olduğuna dair yemin edersen veririm” dese, davacı da yemin etse, davalı kendinin bin lirayı vermesi lazım geldiğini zannederek parayı verse, fakat bundan sonra davacının yemin etmesinin gerekmediği-ni, bilakis davalının yemin etmesi gerektiğini öğrense, (davalı) verdiği bin lirayı geri alma hakkına sahiptir.


    Tüccarda mal alan kişi, toplam ödemeyi istediği anda tüccar, toplamda hata yapıp bin lira yerine iki bin lira borcu olduğunu söylese ve müşteri de iki bin lirayı ödese, sonra hatalı olduğu anlaşılırsa, müşteri bin lirayı geri alır.


    Müstesna:


    Birisi başkasına bir hayvan satsa, satıcının komşusu olan kişi şuf’a (komşuluk hakkı) ile hayvanı taleb etse, müşteri olan da şuf’a hakkının gayrı menkullerin haricinde de cari oldu ğunu zannetse ve hayvanı kendi rızası ile komşu olana teslim etse, daha sonra hatasını anlayıp hayvanı geri isteme hakkına sahip değildir, zira hayvanı teslim etmekle komşu ile elden ele mal satışı yapmış oldu.


    73. MADDE:


    لاَ حُجَّةَ مَعَ اْلاِحْتِمَالِ النَّاشِى عَنْ دَلِيلٍ

    Delilden ortaya çıkan ihtimal ile birlikte, hüccet olmaz.


    Her hangi bir huccet, delile dayanan bir ihtimal ona karşı gelse, huccetin hükmü kalmaz. Delile dayanmayan ihtimaller yok gibidir.


    Misal: Birisi varislerinden biri için borcu olduğunu ikrar etse, eğer ölüm hastalığında ise, diğer varisler bunu tasdik etmedikçe bu borç sabit olmaz. Zira hasta, bu ikrarıyla diğer varisleri mahrum bırakmayı kasdetmiş olma ihtimali vardır. Zira hastalık hali bunun delilidir.


    Eğer sıhhat halinde bu ikrarı yapsa borç sahih olur, mal kaçırma ihtimali, delile dayanmadığından itibar edilmez.


    Hastanın, varislerden başkası için yaptığı ikrarı vasıyyet kabilinden olduğu için, onda varislerin hakkını kaçırma ihtimali yoktur ve sahih olur.


    74. MADDE:


    لاَ عِبْرَةَ  لِلتَّوَهُّمِ

    Tevehhüme itibar edilmez.


    Şer’i bir hükmün vehme istinadı caiz olmadığı gibi, sabit olan bir şeyi, sonradan arız olan vehimle ertelemek te caiz değildir.


    Misal: İflas eden kişi ölse, malı satılır ve alacaklılar ara-sında taksim edilir. Her ne kadar başka bir alacaklının çıkıp gelme vehmi olsa da, malın bir kısmı onun için bekletilmez, belki ordaki alacaklılar arasında taksim edilir, diğer bir alacaklı gelirse, şu taksim edilen alacaklılardan şer’i dava ölçüsünde hakkını talep eder.


    Satılan bir binanın iki komşusu olsa, birisi o anda gaib olsa, hazırda olan komşu şuf’a hakkı ile binayı alabilir. Diğeri de alma hakkına sahiptir diye hüküm bekletilmez.


    Birisi kendi arsasına saman yığını yapsa, yan komşu,      ‘samanların yanıp kendi evini de yakar’ vehmiyle dava ederek samanları ordan kaldırtamaz.


    75. MADDE:


    اَلثَّابِتُ  بِالْبُرْهَانِ كَالثَّابِتِ بِالْعِيَانِ

    Delille sabit olan, aşikâre (gözle) sabit gibidir.


    Bir şey şer’i delille sabit olunca, hüküm gözle görülmüş gibidir.


    Burhan: Hak ile batılı ayıran, sağlam ile fasidi temyiz eden delildir.


    I’yan: Bir şeyi açıkça gözle görmektir ki, onunla beraber karışıklık şüphesi kalmaz. -Filancı falan şeyi muayene etti- denilince, ona gözü ile baktığı kasdedilir.


    Misal: Bir şahıs, başkası üzerinde bir hakkı olduğunu iddia etse, bu hususta yaptığı ikrarı, hüküm için onun aleyhine delil ve dayanak yapılır. Davalı inkar ettiği zaman, getirilen şahitleri de hüküm için delil yaparak, şehadetle davacının sözünü isbat ederiz.


    76. MADDE:


    اَلْبَيِّنَةُ عَلَى الْمُدَّعِى وَ الْيَمِينُ  عَلَى مَنْ اَنْكَرَ

    Delil davacı için, yemin inkar eden üzerinedir.


    Bu kaide, hadisi şeriften alınmıştır. İddiacının sözü, zahirin hılafına olunca zayıf kalır, bunu kuvvetlendirmesi için delile ihtiyaç duyuldu. Davalının sözü zahire uygun olunca, takviye için yeminden başkasına ihtiyaç duymaz.


    Beyyine: Adil şahit olup, davacının doğruluğunu kuvvetlendirir.


    Dava: Hakim huzurunda birinin, hakkını başkasından talep etmesidir.


    Buna göre hak iddia eden davacıdan hakim delil (şahit) getirmesini ister, eğer şahit getiremezse davalı yemin ettirilir.


    Bazı davalarda davalılar bir cihetten davacı, diğer cihetten davalı/inkarcı olabilirler. Davacı olması tercih edilen taraftan şahit/delil getirmesi istenir, getiremezse diğer taraf delil getirir, odan delil getiremezse yemin ettirilir.


    Zahirin hılafını ve ziyadeliği iddia edenin beyyinesi/şahit-leri evladır.


    77. MADDE:


    اَلْبَيِّنَةُ  ِلاِثْبَاتِ خِلاَفِ الظَّاهِرِ وَ الْيَمِينُ  لِبَقَاءِ  اْلاَصْلِ

    Beyyine, zahirin hılafını isbat içindir, yemin aslın bekası içindir.


    Asıl, zahir hali kuvvetlendirir, başka bir teyide ihtiyacı olmaz. Zahirin hılafına olan şey, doğru ve yalan arasında ihtimalli olur, bu yüzden birinin diğeri üzerine tercihini gerektiren şeye (delile/şahitlere) ihtiyaç duyar.


    Zahirin hılafı, aslın hılafı: Arizi sıfatların mevcut olması, zimmetin borçla meşgul olması, hadiseleri uzak vakitlerine izafe etmek gibi.


    Arizi sıfatlarda asıl olan yok olmasıdır; zimmetin beri olması, hadiseleri en yakın vaktine izafe etmek gibi.


    Satış akti yapanlardan biri, aralarındaki satış aktinin bey-i vefa olduğunu iddia etse, diğeri de kesin bir satış olduğu nu iddia etse, zahir ve asıl, satışın kesin olduğu üzerine olunca, söz satışın kesin olduğunu iddia edenin dediğidir. Satışın bey-i vefa olması aslın ve zahirin hılafı olunca, bunu iddia edenden beyyine (şahit) getirmesi istenir.


    Birisi, başkasından alacağını talep etse, davalı olan da bu borcu inkar etse, delil getirmek davacı için lazımdır, zira o zahirin hılafını iddia etmektedir ki bu da zimmetin meşgul (borçlu) olmasıdır.


    Söz yeminle beraber ikinci şahıs içindir, zira o, zimme-tinin beri olduğunu (aslı) iddia etmektedir.


      İstisna:


    Emanet veren kişi, emaneti alandan emanet verdiği şeyi taleb etse, emanet alan kişi de emaneti geri verdiğini iddia etse, veya kendi kusuru olmaksızın emanetin helak olduğunu iddia etse, söz yeminle beraber emanet alanın dediğidir; halbuki geri vermek veya emanetin helak olması arizi bir iştir, asıl olan arizi hallerin olmamasıydı, bu kaidemize göre ema-neti alanın geri verdiğine veya helak olduğuna dair beyyine getirmesi gerekirdi, zira bunlar aslın ve zahirin hılafıdır.


    78. MADDE:


    اَلْبَيِّنَةُ حُجَّةٌ مُتَعَدِّيَةٌ وَ اْلاِقْرَارُ حُجَّةٌ قَاصِرَةٌ

    Beyyine, teaddi eden delildir, ikrar kâsır delildir.


    Beyyine: Hariçte sabit olan işin kendisi ile açığa çıkan şehadettir.


    Teaddi: Tecavüz eden, diğerine geçen.


    İkrar: Kişinin üzerinde başkasının hakkı olduğunu haber vermesidir.


     Kâsır: Diğerine geçmeyen.


    Bu kaideden anlaşılana göre ikrar, ikrar edenin kendinde kalan ve başkasına geçmeyen bir huccettir. Beyyine ise, başkasına geçen huccettir. Zira beyyine ile hakimin hükmü başkası üzerinde geçerli olur.


    Mesela bir neseb beyyine ile sabit olunca, bu hüküm bütün insanlara sirayet eder, bunun hılafına dava dinlenmez. Ama ikrar ile sabit olsaydı, aleyhine başkasının getirdiği beyyine dinlenirdi.


    İkrar, ikrar edenin zannına dayandığından kendi üzerine kasredilir, başkasına geçerli olmaz. Hasım olmasa da kişi kendi üzerine bir hakkı ikrar edebilir; beyyinede böyle değildir, zira orda hasım mevcut olmalıdır.


    Mesela vasiy, ölü üzerine bir borç olduğunu ikrar etse, bu ikrarı geçerli olmaz.


    İkrar ile beyyine bir arada olsa, ikrarı öne alınır, beyyineye ihtiyaç kalmazsa ikrar ile hüküm verilir.


     Misal: Birisi ölünün varislerinden birinin yanında ölünün zimmetinde şu kadar bir borç olduğunu iddia etse, davasını beyyine ile isbat etse, hakim de zikredilen borç ile hükmetse, bu hüküm diğer varisler hakkkında da da geçerli olur. Diğer varisler, davacının davasını kendi huzurlarında da isbat etmesini isteyemezler. Eğer burdaki hüküm beyyineye değilde varisin ikrarına dayanmış olsaydı, o varisten gayrısı üzerine geçerli olmazdı. Zira ikrar kâsır huccettir.


    Bir kişi bir mala hak sahibi olsa ve bunu beyyine ile isbat etse, hakim bu hak ile hükmetse, aleyhine hüküm verilen kişi müşteri ise, satıcıdan ücretini dönüp almaya hak kazanır. Satıcı mahkemede hazır olmadığını söyleme hakkına sahip değildir. Eğer hak ikrar ile sabit olsaydı, müşteri olan kişi satı-cıya dönüp ücreti isteme hakkına sahip olmazdı.


    İstisnalar:


    Kiraya veren kişi, borcunun olduğunu ikrar ederek kiraya verdiği şeyin satılmasını taleb ederek icare aktini fesh edebilir. Bu durum ancak, borcunu ödemek için başka bir malı olmadığı zamandadır. Burda ikrar, başkasına teaddi etmiştir.


    Kadın üzerinde bir borç olduğunu ikrar etse, kocası bunu yalanlasa, kadının ikrarı sahihtir ve bu borç yüzünden kadın hapsedilebilir.


    Bu iki misal İmamı A’zam’a göredir.


    79. MADDE:

    اَلْمَرْءُ مُؤَاخَذٌ بِاِقْرَارِهِ

    Kişi, ikrarıyla sorumlu tutulur.


    Ancak ikrarı, şeriat tarafından tekzib edilirse, sorumlu olmaz.


    Bir şahıs, bir malın başkasının olduğunu ikrar etse, sonra ikrarının hata olduğunu iddia etse bu sözü dinlenmez.


    Mesela: Birisinin kendinden alacağı olduğunu ikrar etse, sonra o borcu ödediğini iddia etse bakılır, eğer iddiası da ikrar meclisinde ise, sözü kabul edilmez, zira ikrardan dönmek olur ve sözünde çelişki olur. Fakat ikrar meslisinden başka bir yerde olursa, sözü kabul edilir.


    Kiraya veren kişi ücreti teslim alsa, bunu ikrarından sonra aldığı paraların züyuf/geçmez para olduğunu iddia etse, davası kabul edilmez.


    Şeriatın tekzib ettiği ve sorumlu olmayan ikrarın misali: Satı cı ile müşteri mebinin ücreti hakkında çekişse, müşteri satışın bin liraya olduğunu, satıcı da iki bin liraya olduğunu iddia etse, satıcının davası sabit olup lehine hüküm verilse, sonra şefi’ (komşu) olan mebiyi (gayrı menkulu) almak istese, müşteri aleyhine delil getirerek mebiyi alsa, iki bin lira vererek mebiyi alabilir. Halbuki müşteri, satıcı ile olan davasında mebinin bin liraya satıldığını ikrar etmişti, fakat hakimin hükmü ile bu ikrarı tekzib olunmuştu. (Satıcının dediği iki bin liraya hüküm verilmişti.)


    Birisi falan kişinin alacaklısının emri ile onun borcuna kefil olduğunu iddia etse ve borcun kefilden kefaleti sebebiyle alınmasını istese, kefil de kefaleti inkar etse, davacı isbat edip borcu kefilden alsa, kefil asıl borçludan ödediği meblağı dönüp alma hakkına sahiptir, kefaleti inkar etmesine bakılmaz, zira şeriat onu tekzib etmiştir. (Kefaleti sabit kılmıştır.)


    İkrar edenin akıllı, baliğ olması gerekir. Çocuğun, delinin bunak olanın ikrarı sahih değildir. İkrar edenin rızası şarttır, zorlamayla yapılan ikrar geçerli değildir.


    80. MADDE:


    لاَ حُجَّةَ مَعَ التَّنَاقُضِ لَكِنْ لاَ يَخْتَلُّ مَعَهُ حُكْمُ الْحَاكِمِ

    Tenakuz ile beraber huccet olmaz, lakin bununla beraber hakimin hükmüne halel gelmez.


    Şahitler şehadetten dönse tenakuz hasıl olur, bu yüzden şehadetleri delil olmaz; ancak ilk şehadetleri üzerine bir hüküm verilmişse, bu hüküm bozulmaz ve bu sebeble verilen zararı şahitler öder.


    Bu kaide fıkıh kitablarındaki –şehadetten dönmek- bahsinden alınmıştır.


    Hidaye kitabında şöyle der: “Şahitlerin şehadetiyle hüküm verilmeden evvel şahitler dönse, bununla tenakuz hasıl olduğundan hüccet olmaz. Şehadetleri ile bir hüküm verilmediğinden her hangi bir taraf için zarar söz konusu olmadığından şahitler bir şey ödemez.”


    Tenakuz, ikrarın sıhhatine mani değildir. Mesela: Bir kişi bir şeyi inkar etse, sonra onu ikrar etse, ikrarına itibar edilir, zira ikrar eden kişi şu ikrarında töhmet altında değildir. Fakat evvela ikrar etse, sonra inkar etse, ikinci inkarına itibar edilmez, evvelki ikrarı geçerlidir.




    .

  • Thema von Kurban im Forum Makale/Artikel/Anregun...

    61. MADDE:


    اِذَا تَعَذَّرَ الْحَقِيقَةُ يُصَارُ اِلَى الْمَجَازِ

    Hakikat özürlenince, mecaza gidilir.


    Hakiki mananın özürlenmesi halinde, kelam mühmel kılın maz, belki mecaza gidilir. Mehcur lafız, şer’an ve örfen kullanılmayan lafız olup özürlenmiş hükmündedir. Mananın özürlen mesi üç türlü olur:


    1- Teazzürü hakiki, 2- Teazzürü örfi, 3- Teazzürü şer’î.


    Teazzürü Hakiki iki vecih olur, birincisi: Hakikat mana-sının irade edilmesi imkansız olur.


    Misal: Kendi evladı hayatta olmayan birisi, bir miktar malını evlatlarına vakfetse, hakiki manada kendi evladı olma-dığından, hakikat manası imkansız olur. Sözünün boşa gitme-mesi için torunları, mecazen evlat kabilinden olduğundan vakıf onlara verilir.


    İkincisi: Manayı hakikinin irade edilmesi, büyük bir meşakkat ile ancak mümkün olur.


    Misal: Birisi, “Şu hurma ağacından yemeyeceğim” diye ağaca işaret ederek yemin etse, o ağacın gövdesi/odunundan yemek mümkün olsa da, bu sözü söyleyenin kasdı o ağacın gövdesinden yemek değildir, belki meyvesinden yemektir.


    Teazzürü örfi: Lafzın hakiki manasının, insanlar tarafından terk edilmiş ve kullanılmaz olmasıdır. Mesela birisi; “Ayağımı filancının evine basmayacağım” diye yemin etmesi gibi. Bu sözün hakiki manası terk olunmuş ve kullanılmaz olmuştur.  Burda kullanılan mana, binaya girmek manasıdır. Yani yemin eden kişi, kendisi içeri girmeyip kapıdan ayağını içeri sokmakla yemini bozulmaz.


    Teazzürü şer’î: Lafzın hakiki manası şer’an terk edilmiş olmasıdır. Mesela –husumet- kelimesi gibi. Şer’an asli manası terk olununca, artık şer’an murafaa ve müdafaa (cevap vermek) manalarında kullanılır oldu.


    62. MADDE:


    اِذَا  تَعَذَّرَ اِعْمَالُ الْكَلاَمِ يُهْمَلُ

    Kelamın i’mali mümkün olmazsa mühmel bırakılır.


    Kelamın hakiki ve macazi manalarına hamledilmesi müm kün değilse, manasız/boş bırakılır. Hakikat veya mecaz manaya kelamı hamletmek mümkün olmazsa, veya her iki manada müşterek olup birini diğerine tercih mümkün değilse, bu zaruretten dolayı kelam manasız kalır ve onunla amel edilmez.


    Kelamın ihmalini gerektiren şey evvela, kelamı hakiki veya mecazi manaya hamledememektir.


    İkinci olarak, lafzın iki manada ortak olup birinin tercih edile memesidir.


    Misal: Kendinden yaş bakımından büyük birinin, kendi oğlu olduğunu iddia eden kişinin davası sahih olmaz. Zira bu, hakikaten imkansızdır.


    Birisi, “Filancının iki elini kestim, onların diyeti olarak beş-yüz lira borçlandım.” dese, bahsettiği kişinin elleri sağlam olsa, bu kişinin sözüne itibar edilmez, sözü ihmal edilir.


    İki manada müşterek olmasının misali: Bir kişinin mu’tik (azat eden) efendisi olsa, birde mu’tak (azat ettiği kölesi) olsa; bu kişi şöyle dese: “Malım, öldükten sonra mevlamın-dır.” Hangisi olduğunu da tayin etmese; -Mevla- kelimesi, efendi ve köleye de kullanıldığından, herhangi birini tercih etmek mümkün olmayınca, bu vasıyyet sahih olmaz.


     


    63. MADDE:


    ذِكْرُ بَعْضِ مَا لاَ يَتَجَزَّأُ كَذِكْرِ كُلِّهِ

    Cüzlere bölünmeyen şeyin bazısını zikretmek, tamamını zikretmek gibidir.


    Bu yüzden bütününü zikretmek hangi hükmü gerektirir-se, cüzünü zikretmek te aynı hükmü gerektirir. Cüzün zikri, tamamının zikri yerinde olmasa, o zaman kelamın manası mühmel kalırdı.


    Misal: Bir kişi, başkasına kefil olurken, “Ben falancının yarısına veya dörttebirine kefil oldum” dese, kişi bölünmek kabilinden olmadığı için, bazısını zikretmek, tamamını zikretmek kabilinden olup kefaleti tamamı hakkında sahihtir.


    Şuf’a hakkı olanın, bu hakkının yarısını ıskat etmesiyle, şuf’a hakkınnın tamamı sakıt olur, zira şuf’a hakkı bölünmez.


    Kısasta veli olanın, katilden kısasın bir kısmını affet-mesiyle kısasın tamamı sakıt olur, zira kısas bölünmez. Çünkü bir insanın bazısını öldürüp, bir kısmını diri bırakmak mümkün değildir.


    Cüzlere bölünen şeyin bazısını zikretmek, tamamını zikretmek gibi değildir. Misali: Birisini, 600 lira olan borcundan 200 liralık kısmına kefil tayin etse, borç bölündüğü gibi, kefaleti de bölünmüş olur, yani 600 liranın tamamına kefil olmuş olmaz.


    Birisinden alacağının bir kısmını ibra etse, kalan kısımda ibra tahakkuk etmez.


    İstisna:


    Birisi, başkasına şöyle dese: “Benim yarım veya üçte birim, sana kefildir.” Burda kefalet akti tahakkuk etmez, bur-da cüzün zikredilmesi, tamamının yerine kaim olmadı.


    64. MADDE:


    اَلْمُطْلَقُ  يَجْرِى عَلَى اِطْلاَقِهِ اِذَا لَمْ يَقُمْ دَلِيلُ التَّقْيِيدِ نَصًّا اَوْ دَلاَلَةً

    Kayıtlama delili açıkca veya delaleten yok ise, mutlak, ıtlakı üzere cari olur.


    Mutlak ıtlakı üzere, mukayyed takyidi üzere caridir. Mutlak, kemale sarf edilir. Mutlakın mukabili, mukayyettir.


    Mutlakın tarifi: Tahsis, umum, tekrar ve adet üzere delalet eden karinelerden soyulmuş bir iştir.


    Mukayyed: Şu karinelerden birine yakın olandır.


    Misal: Birisi cübbe diken terzi ile bunun üzerine anlaşsa, ancak bizzat terzinin kendisinin dikmesi şart koşulmasa, terzi olan kişi, cübbeyi yanında çalışan başka bir ustaya diktirebilir. Bu sıra, teaddi ve kusur olmaksızın meydana gelen telefi/zararı, terzinin ödemesi gerekmez. Zira akit mutlak yapılmıştı.


    Fakat müşteri, terzinin kendisinin bizzat dikmesini şart koşmasında durum böyle değildir, zira burda kayıtlanan şarta riayet edilmezse, terzi ödeme sorumluluğunda olur.


    Birisi başkasına bir malı ödünç verse ve menfaatlenmenin nevisini ve kullanacak kişiyi kayıtlamasa, ödünç (emanet) alan kişi kendisi emaneti kullandığı gibi başkasına da verebilir. Zira emanet verirken kayıtlamadı.


    Eğer emaneti verirken kullanış nevisini ve kullanacak kişi yi kayıtlarsa, o şartlara muhalefet sebebiyle emaneti alan kişi öder.


    Satışa vekil tayin edilen kişi, mutlak olarak vekil olmuşsa, malı uygun gördüğü fiyatla ve vadeyle satabilir. Eğer müvekkil ücreti kayıtlamışsa, vekil o fiyattan aşağı satamaz.


    Geride geçen misaller, nass ile (açık ifade ile) yapılan kayıtlamaların misalidir. Delaletle olan kayıtlamaların misalleri de şöyledir.


    Misal: Kervancılık yapan biri, başkasına vekalet verip kendisi için at almasını istese de, vasıflarını beyan etmese. Vekilin, müvekkilin işine ve haline itibar etmesi gerekir. Sürat için olan binek atı alamaz, belki halin delaletiyle yük taşıyan at almalıdır.


    Mutlak olarak bir şey satın almaya vekalet verilince, vekilin misli ücretle alması gerekir, fazla fiyatla (gabnı fahiş) alması geçerli olmaz.


    Kurban bayramına yakın zamanda birisini kendine bir koyun almakla vekil tayin etse, veya yazın buz almasıyla veya kışın odun-kömür almakla vekil tayin etse, sözle müddetin kaydı olmasa da, halin delaletiyle bu sayılan işler, o mevsimlerle kayıtlanır; yani kurbandan sonra vekil koyun almaya yetkili değildir. Yaz geçmekle buz almaya olan vekalet biter. Kış tükenmekle kömür almaya olan vekalet biter.


    65. MADDE:


    اَلْوَصْفُ فِى الْحَاضِرِ لَغْوٌ وَ فِى الْغَائِبِ مُعْتَبَرٌ

    Hazırda vasıf lağv olur, gaibte itibar edilir.


    Mesela: Satıcı mecliste hazır olan kır atını satmak istese ve –şu yağız atımı, şu kadar ücrete sattım- dese, icab söz sahihtir, söylediği –yağız- lafzı luzumsuz olur. Eğer kır at hazırda olmasa, -yağız- diyerek vasfederek satsa, kır at satılmış olmaz. Zira burda gaib olan atın vasfına itibar edilir.


    Yani kişi bir şeyi beyan ederek cinsini ve vasfını açıklasa, eğer vasfedilen şey hazırda ise ve vasfedildiğinde ona doğru işaret edilse, vasfedilen ile zikredilen aynı cinsten ise, vasfa itibar edilmez. Eğer vasfedilen şey meclisten gaibte ise, o zaman vasıflara itibar edilir.


    Bu kaidenin hükmü nikah, satış, icare ve diğer akitlerde caridir.


    Hakimin huzurunda iddia eden kişi, şu demirlerin yüz kilo olup kendinin olduğunu iddia etse, tartılmakla ağırlığın yüz on kilo olduğu anlaşılsa, burdaki davası kabuldür, zira işaret edilen şeydeki vasıf lağvdır.


    Vasıf lağv olunca, iki şartın bulunması gerekir.


    1- Vasfedilen şeyin mecliste hazır olması.


    2- Vasfedilen şeyin mecliste vasfedildiği gibi olması.


    Eğer birinci şart yok ise, sadece ikinci şart mevcut olsa, vasıf itibar edilir. İlk şart olsa, ikinci şart olmasa, vasıf yine itibar edilir.


    Hazır olup vasfedilen şey, işaret edilenin cinsinden olma-lıdır. Yoksa kişi bir taşa işaretle -şu elması sana sattım- derse, muhatabı kabul etse ve taş denen şeyin sırça olduğu zahir olsa, satış akti hasıl olmaz. Ancak akti yapanlar, o taşın zaten elmas olmadığını bilmeleri durumunda ise akit hasıl olur.


    66. MADDE:


    اَلسُّؤَالُ مُعَادٌ فِى الْجَوَابِ

     Sual, cevabta iade edilmiş kabul edilir.


    Tasdik edilen sualde,  tasdik eden muhatab, o suali ikrar etmiş olur.


    Bu kaide burda mutlak zikredilmişse de, lakin mukay-yettir. Suale karşı cevab gelince, kelam cevabın ihyitacı kadar ise, o kelam sual üzere kasredilir, sual cevabın zımnında iade edilmiş olur. Eğer kelam, cevabtan daha fazlasına muhtaç ise, zahirde kelam inşa olur. Bazen de zahirin hılafına cevab olur.


    Cevab veren -ancak cevabı kasdettim- derse, dinen tasdik edilir, hükmen değil. Misal: Fuzuli olan biri, başkasının malını izinsiz olarak satsa, mal sahibine gidip  -bana bu satışta izin verdin mi- dese, mal sahibi de –evet- dese, bu sözü satışına izin verdim demek olur ve satış  geçerli olur.


    Birisi başkasına hitaben –şu binamı sana şu kadar liraya sattım- dese, diğeri de –evet- dese, bu sözü kabul olur ve satış geçerli olur.


    Hasta olana hitaben –malının üçte birini hayır yollarına sarf etmek için beni vasiy tayin ettin mi- dese, hasta olan da –vasiy tayin ettim- dese, bu sözü ile vasiy tayin etmiş olur.


    67. MADDE:


    لاَ يُنْسَبُ اِلَى سَاكِتٍ قَوْلٌ لَكِنَّ السُّكُوتَ فِى مَعْرِضِ الْحَاجَةِ  بَيَانٌ

    Sükut edene bir söz nisbet edilmez, lakin hacet anında sükut beyandır.


    Sükut eden için şöyle dedi denemez; ancak tekellüm gereken yerde susmak ikrar ve beyandır.


    Sen birini görsen, senin iznin olmadan bir şeyde mal sahibi gibi tasarruf ediyor, özrün olmadığı halde sükut etsen, bu durum senden o malın senin olmadığını ikrar olur.


    Birisi başkasının malını satsa, mal sahibi onu işitip satışını tasdik etmese veya men etmese, bu fiili ondan rıza sayılmaz, satışa izin sayılmaz.


    Mal sahibi olan birine, filancı kişi senin filan malını sattı, diye haber gelse ve bu mal sahibi sukut etse, bu sukutu satışa izin sayılmaz.


    Birisi, başkasının malını huzurunda telef etse, mal sahibi sukut etse, bu sukutu telef etmesine izin sayılmaz.


    Birisi, vefat anında komşularını toplasa ve onların huzurunda kimseye borcu olmadığını söylese, orda hazır olanlar-dan biri alacaklı olduğu halde sukut etse, daha sonra hastanın ölümünden sonra alacak davasında bulunmasından men edil-mez.


    Bu geride zikredilen misaller, kaidemizin ilk kısmının misalleri idi.


    Kaidemizin ikinci kısmının misalleri şöyledir:


    Müşteri mebiyi satıcının huzurunda teslim alsa, satıcı (ücreti almak için) mebiyi hapsetme hakkın olduğu halde sükut etse, müşteriyi malı teslim almaktan men etmese, bu sükutu müşterinin teslim almasına izin olur ve bundan sonra satıcı mebiyi talep edemez.


    Birisi bir mal satınalmak istese, sonra o sırada başkası o mebide bir ayıp olduğunu müşteriye haber verse ve müşteri sukut etse, bundan sonra mebiyi satınalmakla onda bulunan ayıpla (ayıp muhayyerliği ile) mebiyi geri veremez, zira aybı duyduğunda susması rızadır.


    Koyun çobanı, koyunların sahibine –bu koyunları senelik 100 lira karşılığında güdemem, belki 200 lira isterim- dese ve koyunların sahibi sukut etse, çoban işine devam etmekle sene sonunda 200 lira isterse, koyun sahibi 200 lirayı vermelidir, zira sükutu kabuldür.


    Birisi, hanımının veya bir akrabasının huzurunda onların malını satsa, daha sonra hanımın veya akrabasının itiraz hakkı yoktur, zira satış anındaki sukutları ikrardır.


    Birisi başkasının yanına bir mal bıraksa ve –bu mal emanettir- dese, diğeri sükut etse, o mal orda emanettir.


    68. MADDE:


    دَلِيلُ الشَّيْئِ  فِى اْلاُمُورِ الْبَاطِنَةِ  يَقُومُ   مَقَامَهُ

    Batınî işlerde bir şeyin delili, o şeyin makamına kaimdir.


    Yani, işin hakikatına muttali olunamayan yerde zahir ile hükmolunur.


    Batınına muttali olunmayan şeylerde harici zahiri delil, delaletle o şeyin meydana gelişinin delili olur, zira batıni işler üzerine hüküm vermek, ancak zahiri, harici delilleriyle mümkün olur.


    Delil: Kendisini bilmekle, başka şeyin bilinmesi lazım gelen şeydir.


    Mesela, kişi bir mekandan yükselen bir duman görse, orda ateşin var olduğuna delil getirir.


    Misaller: Satış akti yapanlardan biri icab yapsa (sattım dese), diğeri kabul etmeden evvel başka bir iş yapsa veya başka bir sözle meşgul olsa, bu durum onun icabtan yüz çevir diğine delalet eder. Yüz çevirmesi batıni bir iştir, buna muttali olmak ancak zahiri davranışıyla bilinir.


    Birisi bir hayvan satınalsa, onda bir ayıba muttali olsa, o ayıbı tedavi etmekle uğraşsa, bu tedavisi ayıba rızanın delaleti olur. Daha sonra ayıb sebebiyle hayvanı geri vermez.


    Yolda bir malı bulan, eğer sahibine vermek niyetiyle alırsa emanetçi olur, kendisi için sahiplenmek niyetiyle alırsa gasb edici olur. Bu hususlar niyetle alakalı olup o da batıni bir iştir, zahirde bunu bilmek ya sözle veya fiille belli olur. Eğer malı alırken sözle ilan ederek –sahibine vermek üzere aldığına şahit tutarsa- emanetçi olur. Elinde iken telef olsa malı ödeme sorumluluğunda değildir. Eğer böyle ilan etmeksizin kendisi için alırsa gasb edici olur ve elinde telef olmakla ödemesi gerekir.


    69. MADDE:


    اَلْكِتَابُ كَالْخِطَابِ

    Yazı, hitab gibidir.


    İki kişi arasında sözle akitler (satış, icare, vekalet, kefa-let v.s.) yapıldığı gibi, aynı şekilde yazışmakla da bu gibi akitler yapılabilir.


    Yazı üç nevidir:


    1-Resmileşmiş olduğu açık olan (Mühürlü, imzalı senetler.)


    2-Resmileşmemiş (imza ve mühürsüz) açık senetler.


    3-Açıkça belli olmayan yazılar.


    Birinci kısımdakiler; Kişi yazısını ikrar eder, insanların adetlerine uygun olur, üst kısmında mühür olur. Yani insanların adetine göre yazılan sahifeler, sahibi aleyhine delil sayılır.


    İkinci kısımdakiler; İnsanların adetlerine uygun olarak yazılmayan yazılardır, duvara veya ağaç yaprağına yazmak gibi.


    Bu gibi yazılar fuzuli olup sahibi aleyhinde delil olmaz. Ancak yazıyı yazan, yazma anında şahit tutmuşsa, bu durum şahitlik makamında olur.


    Açık olmayan yazılar; Su üzerine yazmak gibi; bunun hükmü, işitilmeyen söz gibidir. Üzerine bir hüküm terettüb etmez. Su üzerine veya havaya –filancıya 100 lira borçluyum- yazsa, bu, borç ikrarı olmaz.


    Bu tafsilattan sonra şu misali getirelim: Birisi, başkasına verilmek üzere bir sahifeye –filan şeyi şu kadar ücrete sana sattım- diye yazıp gönderse, diğer kişi kağıttaki yazıyı okuyup o mecliste kabul ettiğini söylese veya karşılık olarak yazı ile kabul ettiğini yazsa, satış akti sahih olur.


    HİTAP İLE YAZI ARASINDAKİ FARK

  • Thema von Kurban im Forum Makale/Artikel/Anregun...

    51. MADDE:


    اَلسَّاقِطُ لاَ يَعُودُ

    Sakıt olan geri gelmez.


    Bir şahıs, ıskatı ile sakıt olan bir hakkı üzerinden düşürse, daha sonra o hak kendine geri gelmez.


    Iskatı kabul etmeyen haklarda, sahibinin onu düşürmesiyle ıskat tahakkuk etmez.


    Misal: Bir kimsede olan alacağını ıskat etse, sonra fikri değişip pişman olsa, sakıt olan borç geri gelmez, borçlu olan borçtan beri olmuştur.


    Amma bir şahıs, kendi mülkünde olan yolu veya su hakkı nı ıskat etmekle bu hakkı yok olmaz, ancak bu hakkın satılması veya hibe edilmesi durumunda sakıt olurlar.


    Satıcı malı sattığı müşteriden ücretini almadan evvel mebiyi hapsedebilir, taki ücretini alsın. Amma ücreti almadan evvel mebiyi müşteriye teslim etse, sonradan ücreti almak için hapsetmek gayesiyle mebiyi geri isteyemez, zira sakıt olan geri gelmez.


    Bir malı görmeksizin alanın görme muhayyerliği vardır, fakat aldığı malı görmeden evvel başkasına satsa veya hibe etse veya kiraya verse, daha sonra malı -görme muhayyerliği hakkı ile- geri vermek istese, bu hakkı sakıt olduğundan geri gelmez.


     


    52. MADDE:


    اِذَا  بَطَلَ  شَيْئٌ بَطَلَ مَا فِى ضِمْنِهِ

    Bir şey batıl olunca, zımnında olan şeyler de batıl olur.


    “Fesada dayanan şey de fasittir” kaidesi de bu kaideye dayanır.


    Kaidemizin manası: Zımnen sabit olan şey, onu zımnında bulunduran (asıl) şey batıl olunca, (zımnen sabit olan şeyin de) hükmü kalmaz.


    Misal: İki hasım, bir hak hususunda sulh edip birbirlerini beri ettikten sonra, sulhun fasit olduğu anlaşılsa, sulh batıl olduğu gibi, zımmında vakı’ olan ibra da batıl olur.


    Müstesna: Şefi’ ve müşteri, şuf’a hakkı üzerine malum bir bedel ile anlaşsalar, burdaki sulh sahih olmadığı halde, komşunun satılan şeydeki hakkı (şuf’a hakkı) nı ıskatı sahih olur. 


    53. MADDE:


    اِذَا  بَطَلَ اْلاَصْلُ يُصَارُ اِلَى الْبَدَلِ

    Asıl batıl olunca bedele gidilir.


    Aslı ifa etmek mümkün oldukça, mal sahibinin rızası olmadıkça, bedelini ifa etmek caiz olmaz. Zira aslı ifa etmek eda etmek olur. Bedel ile bir şeyi ifa etmek, asıl yerine olan şeyi (halefini) ifa etmek olur ki, asıl varken halefe gitmek caiz değildir.


    Mesela gasb edilen mal, gasb edenin elinde mal mevcut ise, aynısını geri verir, aynısı dururken bedelini ödemesi caiz olmaz.


    Mesela: Birinden bir şeyi gasbeden kişi, gasbettiği mevcut olduğu halde mal sahibine onun kıymetini vermek istese, mal sahibi de razı olmasa, hakimin bedel ile hükmetmesi caiz olmaz. Usul alimleri, gasb edilen malın aynının geri verilmesini -kamil eda- diye isimlendirirler.


    Eğer gasb edilen mal helak olsa ve aynını vermek mümkün olmasa, bu durumda bakılır; eğer gasb edilen şey misliyyattan ise, gasb edenin mislini ödemesi emredilir. Buna –misli ma’kul ile olan kaza veya kamil kaza- denir. Zira misli olan mallar, aralarında suret ve mana bakımından benzeşirler. Misli olan şeyler kıymette eşit veya çok yakın olurlar.


    Eğer gasb edilen mal kıyemiyyattan ise, gasb eden kıymetini öder. Buna -kâsır kaza- denir. Zira gasb edilen malın kıymeti olan nakitler, gasb edilen malın suret ve mana bakı-mından benzeri değildir.


    54. MADDE:


    يُغْتَفَرُ فِى التَّوَابِعِ مَا لاَ  يُغْتَفَرُ فِى غَيْرِهَا

    Bazı kere ibtidaen caiz olmayan şeyler, tabi için caiz olur.


    Müşteri, satıcıyı mebiyi teslim almaya vekil tayin etse bu sahih olmaz. Ancak müşteri satıcıya bir kab verse ve satınaldığı şeyi o kabın içine koymasını istese, bu müşteri için teslim almak (kabz) olarak itibar edilir. İlk durumda vekaletin sahih olmaması ve ikinci durumda caiz olmasına gelince; ilk surette satıcı, bir anda hem teslim eden ve hem de teslim alan olmuştu. Doğrusu akitlerde iki kişinin (satıcı ve alıcı) akti üzerlerine alması, satıcının müşteriye mebiyi teslim etmesidir.


    İkinci durumda müşteri, satıcıya bir kab vermiştir, satıcı da onun işaretiyle amel ederek mebiyi kaba koymuştur. Bu durum müşteri tarafından kabzetmek sayılır. Satıcının kabzı, müşteriye tabidir ve sahihtir.


    Aynı şekilde buğday satınalan müşteri, satıcıdan onu öğütmesini istese ve satıcı da buğdayı öğütse, müşteri buğdayı teslim almış olur.


    Menkul olan eşyasıyla bir arazi vakfedilse, menkul olan şeylerin vakfı örf ve adeten ilk anda caiz değildi, ancak asıl olan gayrı menkule tabi olmakla sonradan caiz olmuştur.


    Su hakkını satmak veya vakfetmek caiz değildir, ancak su hakkının ait olduğu arazi satılırsa veya vakfedilirse, ona tabi olarak su hakkı da satılmış veya vakfedilmiş olur.


    55. MADDE:


    يُغْتَفَرُ فِى الْبَقَاءِ مَا لاَ  يُغْتَفَرُ فِى اْلاِبْتِدَاءِ

    Başlangıçta cevaz verilmeyen şeye, bekasında cevaz verilebilir.


    Misal: Hisseli yerdeki hissesini hibe etmek gibi. İlk anda bu caiz olmasa da, nihayet itibarıyla caiz olur. Mesela bir kişi, başkasına hisseli olan bir arsadaki hissesini hibe etse, bu hibe sahih olmaz, zira hisseler ayrılmamış ve yer belli olmamıştır. Fakat arsanın tamamını hibe etse, sonradan bir hissenin başkasının hakkı olduğu anlaşılsa, hibe batıl olmaz. Hisse sahibi hissesini aldıktan sonra kalan, kısım hibe edilende kalır.


    Ölüm hastalığında olan birisi, tek malı olan arsasını hibe etse, sonra vefat etse, arsanın üçte ikili kısmında hibe batıl olur, sadece üçte birinde sahih olur. Burda hisseli olduğu halde, hibenin sahih olmasının sebebi; hisseli olmak arizidir/geçicidir, hibe arsanın tamamında olmuştur. Varislerin hakkı olan üçte iki ayrılınca, kalan üçte birlik hissede hibe sahih olur.


    Bir malı satmaya vekil olan kişi, başkasını o mal satmaya vekil tayin edemez; fakat alakasız birisi gelip o malı satsa, asıl vekil olan da bu satışa izin verse, (fuzuli kişinin) satışı geçerli olur.


    Henüz yetişmemiş meyvelerde ortak olanlardan biri hissesini yabancı bir kişiye (iki ortaktan başkasına) satamaz, zira bu diğer ortağa zarar verir; ancak iki ortak birlikte başka birine meyveleri satsalar, sonra ortaklardan biri satın alan kişi ile anlaşarak kendi aktini fesh etse, diğer ortağın hissesindeki satış fesh olmaz. Böylece yabancı bir ortağa satış sahih olmuş olur.


    56. MADDE:


    اَلْبَقَاءُ اَسْهَلُ مِنَ اْلاِبْتِدَاءِ

    Beka, başlangıçtan daha kolaydır.


    Bir şeyin devam ve bekası, ilk defa meydana gelmesin-den daha kolaydır. -ilk anda caiz olmayan şey, bekaen caiz olabilir- kaidesi de bunun gibidir.


    Misal: Hisseli olan binanın ortakları, kendilerinden gayrısına binayı kiraya vermeleri sahih olmaz. Ancak ikisi birlikte başka birine kiralamış olsalar, -binanın bir kısmı hakkında- başka bir şahıs ‘kendi hakkı olduğunu’ dava ederek ispatla hakkını alsa, o kısımda icare akti fesh olur, amma kalan kısımdaki icare akti devam eder. Burada hisseli olması, icare aktinin devamına mani olmadı.


    Şayet bir hakim, yerine bakması için birini naib tayin etse, asıl hakim yok iken bu naib olan hakim bir davada hüküm verse, bu hükmü geçerli değildir; ancak asıl hakim veri len hükmü inceleyip geçerli yaparsa, hüküm sahih olur, aslın-da ilk anda sahih olmamakla beraber, bekaen sahih olmuştur.


    57. MADDE:


    لاَ يَتُمُّ التَّبَرُّعُ اِلاَّ بِقَبْضٍ

    Teberru’ ancak kabz (teslim almak) ile tamam olur.


    Bu kaide, “Hibe ancak, kabzedilmiş olunca caiz olur” hadisi şerifine dayanır. Şayet hibe, kabz (teslim) olmaksınız tamam olsa, hibe eden kişinin, eda etmeye mecbur olmadığı birşeyi (kabzı), eda etmeye mecbur olması gerekirdi. Bu, teberru’ manasına zıttır. Teberru’, verilmesi vacib olmayan bir şeyi veren kişinin, ihsan olarak onu vermesidir.


    Misal: Birisi başkasına bir mal hibe etse, hibe edenin izni ile onu teslim almadıkça, o malda tasarruf etmesi sahih olmaz. Aynı şekilde birisi eline bir miktar para alsa ve fakire vermek istese, vermeden evvel vaz geçse, burda paraları faki-re vermeye zorlanamaz.


    Bu kaideden şu husus istisna edilir: Baba, küçük çocuğuna bir şeyi hibe etse, çocuk onu teslim almadığı halde hibe sahih olur, zira babası (velisi olması hasebiyle) onun namına teslim almış hükmündedir.


    58. MADDE:


    اَلتَّصَرُّفُ عَلَى الرَّعِيَّةِ مَنُوطٌ بِالْمَصْلَحَةِ

    Teb’a üzerine tasarruf, maslahata dayanır.


    Halkın maslahatına göre tasarruf yapılır, şahısların menfaatine göre değil. Hakimin, insanların mallarında ve vakıflar hakkındaki tasarrufları da maslahata dayanır.


    Eğer halkın menfaatine uygun olmazsa, teb’anın malla-rında tasarruf caiz olmaz.


    Raiyye/teb’a: Umum insanlardır ki, valinin veya devlet yetkililerinin idaresi altında bulunurlar.


    Misal: Öldürülmüş birinin hiç kimsesi (velisi) olmasa, sultan onun velisidir. Bu durumda katili kısas ettirebileceği gibi, katilden diyet alma hakkı da vardır. Ancak diyet, şeriat ölçüsünden noksan olmamak şartıyla.


    İdarecilerin emri ile birinin malı, değeri ile alınıp umumun yoluna veya ihtiyaç olunan tesislere katılır.


    Maslahat yoksa hakimin tasarrufu sahih olmaz. Misali: Hakim birine, hazine malını veya başkasının malını telef etmekle emretse, bu izni sahih olmaz. Eğer hakim kendisi böyle malları telef ederse, ödemesi gerekir.


    Aynı şekilde hakim, vakıf mallarını veya küçük çocuğun malını hibe edemez, zira hakimin tasarrufu maslahatla kayıtlıdır.


    Hasılı kelam, sultanın, hakimin, valinin, velinin tasarrufları, maslahat üzere olursa sahihtir, değilse geçerli olmaz.


     


    59. MADDE:


    اَلْوَلاَيَةُ الْخَاضَّةُ اَقْوَى مِنَ الْوَلاَيَةِ الْعَامَّةِ

    Hususi velayet, umum velayetten daha kuvvetlidir.


    Burdaki velayetten murad, tasarruf yetkisi olan velidir.


    Veli: Başkasının malında, onun rızasını beklemeden tasar ruf yapabilen kişidir. Vekil böyle değildir, zira onun tasarrufunda müvekkilinin rızası şarttır.


    Hususi velilik, nikah akdinde ve mal hususunda olur. Burda ki veli, dede veya babadır. Sadece nikahta veli olanlar asabalar, çocuğun annesi ve zevi-l erhamdır.


    Sadece malda veli, evvela babadır, ikinci olarak baba-sının hayatında iken tayin ettiği vasiydir. Üçüncü olarak şu tayin edilen vasiynin tayin ettiği vasiy dir. Dördüncü olarak çocuğun dedesidir. Beşinci olarak, çocuğun dedesinin tayin ettiği vasiy dir. Altıncı olarak ta bu vasiy nin tayin ettiği vasiy dir. Vakıf velayeti de böyle hususi velayettendir.


    Misal: Hakim, umumi velayet hakkına binaen vakfın malını kiraya verse, vakfın mütevelli heyeti de vakfı kendisine kiralasa, mütevelli heyetinin kiralaması sahihtir, hakimin değil, zira hususi velayet, umumi velayetten daha kuvvetlidir. Hususi velayet sahibi varken, umumi velayet sahibinin tasarrufu geçerli olmaz.


    Aynı şekilde hakim, hainlik yapmayan mütevelli heyeti mensubundan birini görevden alamaz. Aynı şekilde vasiysi olan çocuğu, hakim evlendiremez, malında tasarruf edemez. Zira hususi velayet sahibinin tasarrufu daha kuvvetlidir.


    Bu kaidenin istisnası:


    Ölünün velisi olan çocuğun vasiysi, katili öldürtemez ve affedemez, ancak noksan olmayarak diyet üzerine mal karşılığında sulh edebilir. Hakim ise katili kısasen idam ettirebilir; burda umumi velayet sahibi olan hakim, hususi velinin kadir olamadığı şeye muktedir olmuştur.


    60. MADDE


    اِعْمَالُ الْكَلاَمِ اَوْلَى مِنْ اِهْمَالِهِ

    Kelamın i’mali (manada kullanımı), ihmalinden (mana sız bırakılmasından) daha evladır.


    Kelamın manası mümkün ise, imal ettirilir, değilse mühmel (boş) bırakılır. Yani kelamı manasız bırakmak, itibarsız kılmak, hakiki veya mecazi manalardan birine hamletmek mümkün oldukça, caiz olmaz.


    Akıl ve din, kişinin sözünün boşuna olmasına cevaz ver-mez, akıl sahibi kişinin sözünü sahih kılmak gereklidir.


    Kelamda asıl olan hakikat manasıdır. Hakikat manası özür-lenmedikçe, kelamın manasını mecaza hamletmek caiz olmaz.


    Tesis, te’kitten evladır, veya ifade iadeden evladır.


    Lafız bir manaya konduğundan, onu o manada kullanmayıp başka manayı tekidlemekte kullanmak, o lafzın vaz edildiği manayı ihmal etmek olur.


    Te’kid: Kendisi ile evvelki lafzın manasının takrir ve takviyesi kasdedilen lafızdır. Buna ayrıca –iade- denir.


    Te’sis: Evvelki lafzın ifade etmediği manayı ifade eden lafızdır. Buna ayrıca –ifade- denir.


    Mesela: Birisi, başkası için üzerinde olan bir borcu ikrar etse, sonra sebeb belirtmeden başka bir borcu ikrar etse, bu ikincisi, evvelkinin te’kidi olmaz, belki yeni bir borç olur ve her iki borcu ikrar etmiş olur.


    Birisi, hanımına “sen boşsun” “sen boşsun” “sen boşsun” diye üç kere söylese, bununla üç talak vakı’ olur. İkinci ve üçüncü sözleriyle, evvelkiyi te’kit ettim demekle koca, hükmen tasdik edilmez.


    Müvekkilin sözü te’kide hamledilir: “Onu filancıya sat, sat.” Burda kelamı te’kid için hamledersek vekil, malı o şahsa veya başkasına da satabilir. Eğer te’sis manasında olsaydı vekil, malı ancak söylenen şahsa satabilirdi, başkasına sata-mazdı.





    .

  • Thema von Kurban im Forum Makale/Artikel/Anregun...

    Dedikte ;Ol dahi ölüp ziyadesiyle mesrur olur.Ve etrafın da olan kendilere hediye gönderilmeyen
    komşuları mahzün olurlar.Dahi bunun gibi rivayetler çoktur.
    Ahiret de olan akrabalarını unutmayalar.Sevap göndereler. Onları mahzun etmeyeler.
    (İskatı salat)Malum ola ki mevtaya muteallık hukuk dörtdür.Evvela techiz ve tekfin saniyen kadayı düyun
    salisen vasaya,rabian taksimul tereke beynel vereseh(Veli akrabam olan )bundan murad ancak akrabadan
    pek karib olandır.Baba gibi yahud rıza muhtarem.(bir halal kesbeden kimseden üçyüz akce istikraz ede.)
    Bu misaldir.Yoksa bundan noksan yahud ziyade olsa da caizdir.(Eğer yanımda yokdur.Akce bulunmaz ise
    Devir ile fidye caiz olur.Ve kabülü mercüvdur.Eğer asi olur ve sair farzlarda dahi böyledir.
    Eğer vasiyet çok olsa kimisi farz ve kimisi nafile olsa ve sülüs dahi cümleye vefa etmese farz olanları icra etmek lazımdır.
    Ve dahi üzerinde kalmış namaz yahud zekat veya hac veya savum veyahud vaciblerden bayram namazı
    ve kurban ve nüzuru maliye gibi olsada sülüs bu cümleye vefa etmese sülüs tevzi olunup devir olunur.
    Dahi bir kimsenin üzerin de vacib olmasa lakin namazdan bazılarında fesad veyahud kerahet ihtimali
    çün bir mikdar nesne ile devir vasiyet eylese caiz olur.Bir gün orucu içün bir sadakayı fıtır kadar
    fideye vereler.Bir vakit namaz içun bir sadakayı fıtır kadar fidye vereler.Bir vakit namaz içun dahi böyledir.
    Buğdaydan yarım sağ,ve arpadan ve hurmadan ve üzümden bir sağ vireler.Hepsi kadar akçe vereler.
    (iki fakir salih kimsecikler böleler ki ehli tamah olmayalar.)Zinhar nisaba malik olmayalar.Zira fakir olmak
    Zira fakir olmak şartdır.İkiden ziyade olsa da mani değildir.Meyyitin akrabalarından olsa da
    caizdir.Fakir olduğu takdirce ..(Bu fakirden müstefid olanlardan olsalar evladır.)Hukuku üstadiyeler
    riayet ettikleri içün ihtimam ve şeri şerife tatbik etmeleri zannı ğalibdir.
    (Bir vakit namaz içün 520 dirhem buğday hesab edilir.)
    Bu yarım sağ dır.Arpa dan ve hurma dan bir sağ hesab edilir,bin kırk dirhem eder.
    (Iskatı salat deviri tamam olucak bir kaç devir fidye savum için edeler.)
    Hesab edüp kaç günlük savum kaldıysa her bir günün savumu içün buğdaydan yarım sağ arpadır.
    Ve hurmadan bir sağ hesab olunup devir olunan akcenin haline göre kaç günlük savum fidyesi
    iskat eder ise öylece devir edeler.(Ve bir kaç devir kalmış zekat içün )hesab olunup nekadar zekat iskat eder
    ise olkadar devir edeler.Ziyadece olur ise zarar vermez.
    Ve bir kaç devir kalmış kurban içun ve)bir kaç devir sadakayı fıtır içün ve nezirler içün ve)bir kaç devir (hukuku ıbad içün
    edeler.)kesbi fasid ve beyi batıl misilli nesneler bunda dahildir.ve bir kaç devir ma vecebe aleyhi çün
    edeler.Ve dahi nekadar keffarat varise devir etmek caiz değildir.Aynını vermek vacibdir.
    Mesela keffareti yemin on fakire ve keffareti savum altmış fakire 520 dirhem buğday uahud behasını
    vermek gerekdir.Yahud bir fakire keffareti yemin içün on gün ve keffareti savum içün altmış gün ,beşyüz yirmi dirhem
    buğday,yahud behasını vermek gerekdir.(ondan sonra akce hangi fakir de kalur ise ol lütfedip hüsnü ihtiyar ile
    )ve rızasıyla (veli akrabama va vasi muhtarıma hibe ede ,eline alup kabül ettim diye..
    Eğer hibe etmes ise kendinin mülküdür.zür ile iltimas (ondan sonra veli akrabamız dahi yüz akcesini
    çıkara ..Ol iki fakire ellibeşer akce vere..)Bu sadakanın sevabını bu fakire mahsusen bağışlayalar.
    (hafri kabirinden sonra iki kimse bulalar.Bu fakire mahsusen bağışlayalar.)Hufri kabirinden sonra iki kişi
    bulalar kabir kazıcı )ola(Müslümanlar makabirinde bir salih kimsenin kabri katında)fasıklar ve zlimler
    ve cahiller mezarları yanın da olmaya.Zira kişi dünya da okumuşlardan müsterih oluayip
    yaramazlardan müte ellim olduğu gibi kabir de dahi böyledir.Nitekim Ebu Nuayim tahriç etti;
    Ebu Hureyre r.a ;rivayetiyle rasülü kainat a.s buyurdu ki “üdüfnu mevtakum vasata gavmin salihin
    feinnel meyyite yet aza bi carissü I kema yeta azal hay bi carissü i”

  • Thema von Kurban im Forum Makale/Artikel/Anregun...

    Madde 31 .
    اَلضَّرَرُ  يُدْفَعُ  بِقَدَرِ اْلاِمْكَانِ

    Zarar imkan miktarıyla def edilir.


    Yanına hırsız girse, onu sopa ile def etmek mümkün ise, silahla def etmesi caiz olmaz.


    Birisi başkasının malını gasb etse ve onu helak etse, helak olan o malın aynının geri verilmesi imkansız olunca, mis liyyattan ise gasb eden onun gibisini öder, kıyemiyyattan ise değerini öder.


    Müşterinin yanında mebide yeni bir ayıp meydana çıksa, daha evvel olmuş bir ayıba da müşteri muttali olsa, yeni ayıp sebebiyle müşteri satıcıya veremez, zararı mümkün mertebe giderilir, yani müşteri ayıbın noksanlaştırdığı miktarı satıcıdan taleb eder.


    Binayı kiralayan kiracı binaya zarar verise, hakimin emri ile icare akti fesh edilir.


    32. MADDE:


     اَلْحَاجَةُ  تُنَزَّلُ مَنْزِلَةَ الضَّرُورَةِ عَامَّةً اَوْ خَاصَّةً

    Hacet, umumi olsun veya hususi olsun, zaruret derecesine indirilir.


    Bey’ bil vefa bu kabildendir. Buhara ehlinin borçları çoğa lınca, bu satış nevisine ihtiyaç duyuldu. Bundan anlaşıldı ki bey’ bil vefa yasak idi, zarurete binaen cevaz verildi. Zira borç verenin verdiğinden fazlasını alması faizdir ve şer’an yasaktır. Bey’i vefa da, bu kabilden olduğundan asla caiz değildir, lakin şu kaide gereğince fakihler Buhara ehli için buna fetva vermiş lerdir.


    Bey’ bil vefa: Bir malı, ücretini geri verdiğinde malı geri almak üzere başkasına satmaktır. Satan, ücreti geri verince, müşteri de malı satana geri verir. Burda müşteri mebi’ ile menfaatlenir. Ama her iki tarafta feshe kadir olduğundan fasit bir alış-veriştir. Müşteri aldığı malı başkasına satamadığı için de bu, rehin hükmündedir.


    Selem satışı, ıstısna’  satışı (sanatkarların sıpariş yapması) da bu (32.) kaideye göre caizdir. Selem satışı, yok olan bir şeyin satışıdır ki bu kıyasen batıldır; ancak selem ve ıstısna’ satışlarına umumi ihtiyaç ve zaruretten dolayı cevaz verilmiştir. Zira çiftçilerin ekserisi, senenin ekser günlerinde, daha mahsulleri hasat edilmeden evvel nakit paraya ihtiyaç duyarlar. Bu ihtiyaçlarını def etmek için selem satışına cevaz verilmiştir.


    Aynı şekilde hamamlarda ücret karşılığında yıkanmaya da cevaz verilmiştir, zira orda kullanılan menfaat meçhuldür ve belli değildir, bu da kıyasen caiz olmamasını gerektirir; zira yıkanan kişinin hamamda kalacağı müddeti ve kullanacağı suyun miktarını tayin mümkün değildir. Ancak umumi zaruret-ten dolayı buna da cevaz verilmiştir.


    Aynı şekilde mebi’de tayin muhayyerliğine cevaz veril-miştir, zira satınalınan şey, üç şey arasında meçhuldür. Ancak bu muhayyerliğin cevazı, bazı kimselerin alacağı şeyde, bilenlerle meşvereye ihtiyaç duyma sına dayanmakla, bu (tayin) muhayyerlikle olan satışa cevaz verilmiştir.


    33. MADDE:


    َاْلاِضْطِرَارُ  لاَ يُبْطِلُ  حَقَّ الْغَيْرِ

    Iztırar (darda kalmak), başkasının hakkını iptal etmez.


    Iztırar: yasak olan işi işlemeye mecbur olmaktır.


    İki kısımdır.


    1- Dahili sebebten ortaya çıkan ıztırar, buna semavi olan denir, mesela açlık gibi.


    2- Harici sebebten ortaya çıkan ıztırar, buna semavi olmayan ıztırar denilir. Bu da iki nevidir; mecbur bırakan zorlama ve mecbur bırakmayan zorlama.


    Bu kaideden anlaşılan şu ki; bir kimse başkasının malını zorda kaldığı için alsa ve harcasa, sonra onu ödemesi gereklidir.


    Mesela: Birisi şiddetli aç kalsa, ölüme yakınlaşsa, sıkın-tısını giderecek kadar başkasının bir yiyeceğini izni olmadan alması caizdir. Ancak aldığı malın değerini ödemesi gerekir. Yani ıztırar hali, başkasının malını izinsiz kullanmayı mubah etse de, lakin kıymetini ödemeyi düşürmez, bilakis mal sahibi-ne kıymetini ödemesi gerekir.


    Mesela bir hayvan, kişinin üzerine saldırsa ve onu helak etmek üzere olsa, o kişinin hayvanı öldürmesi caizdir, lakin değerini sahibine ödeyecektir.


    Burda “zaruretler, yasak olan şeyi mubah eder” kaidesine göre kişinin telef ettiğini ödememesi lazımdır denilirse, cevaben deriz ki; mubah olması, başkasının haklarını iptal etmez.


    Belli bir müddet/zaman için kayık kiralansa, yol esnasında   -deniz ortasında- müddet bitse, sahile çıkmak için mecbur olunsa da, aradaki ücret fazlalığını kiralayanın ödemesi gerekir.

    34. MADDE:


    مَا حَرُمَ اَخْذُهُ حَرُمَ اِعْطَاؤُهُ

    Alınması haram olan şeyin verilmesi de haramdır.


    Rüşvet veren ve alan da haram işlemiş olur. Kahin ve falcıların para alması ve onlara para vermek haramdır. Aynı şekil de şarkıcılara verilen paralar da böylece haramdır.


    Yenmesi, içilmesi, giyilmesi haram olan şeylerin başka-larına yedirilmesi, içirilmesi ve giydirilmesi de haramdır.


    Ancak gasb eden kişinin elinden malı kurtarmak için verilen şey rüşvet olmaz. Bunun gibi zaruret tahakkuk ettiği yerlerde, zalimin zulmünü def etmek veya bir hakkı kurtar-mak için verilen şeyler de rüşvet olmaz.


    İSTİSNASI:


    Kişinin, şaire, hicvinden korunmak için para/rüşvet vermesi, sultan veya emirin yanında işinin görülmesi için para vermesi, vasinin diğer varisleri memnun etmek için yetimin malından onlara bir miktar para vermesi gibi; bu vecihlerin tamamında veren için cevaz varsa da, alan için helallık olmaz. 


    35. MADDE:


    مَا حَرُمَ  فِعْلُهُ حَرُمَ طَلَبُهُ

    Yapılması yasak olan şeyin yapılmasını istemek te haramdır.


    Zulüm, rüşvet, yalan yere şahitlik etmek haram olduğun dan, bu gibi şeylerin başkalarına yapılmasını talep etmek te haramdır.


    Ancak yalan yere yemin eden kişiye, davacının yemin ettirilmesini istemesi caizdir, zira belki vazgeçmesi umulur. Aksi takdir de yemin ettirilmese, davaların yürüme şekli bozu-lur, yani -delil davacı içindir, yemin inkarcı içindir- kaidesi.


    36. MADDE:


    اَلْعَادَةُ  مُحَكِّمَةٌ

    Adet, hükmedicidir.


    Umumi olsun hususi olsun âdetler, şer’i hükümlerin isba-tında hükmedicilik vasfına haizdirler.


    Adet, niza anında kendisine müracaat edilen bir delildir. Bu da şu hadisi şerife dayanmaktadır:


    “Müslümanların güzel gördüğü şey, Allah indinde de güzeldir.”


     Âdet: Nefislerde yerleşen, selim karakter ehlinin katında makbul olup birkaç kere tekrarla sabit olan bir iştir. Örf te bu manadadır.


    Örf ve âdetin hakem olması, karşısında bir nassın bulunmaması anındadır. Nass var ise, onunla amel edilir, örf ve adete bakılmaz. Zira örf ve adet bazan batıla dayanabilir, nasslar ise asla batıl olamaz. Nasların örf ve adetlere uygun olması durumunda, Ebu Yusuf’tan bir rivayetle örfe ve adete gidilir şeklindedir ki bu, orda nassın tevili manasındadır, yoksa nassın terk edilip örf ve adetin alınması değildir.


    Misal: Misafirin önüne yemek koymak, örf ve adette ondan yemesine izindir. Ancak ev sahibi, ondan yemesinden açık bir söz ile men etmişse, o zaman örf ve adetin hılafına bir nass (söz) varid olmuştur ki, misafir olan kişi nassa (söze) bakar, örf ve adete göre amel edemez. Eğer yemeği yerse, nassa muhalif olduğu için kıymetini öder.


    Örf ve âdet iki vecih üzeredirler; birinci vechi üç kısım-dır:


    1- Örf-ü âmm (umumi örf.)


    Belli bir tabakaya ait olmayan bilinen bir heyettir. Bunu vaz’ ve tayin edenler belli değildir. Usulcülere göre umumi örf: Ashabı kiram zamanından beri bize kadar gelen ve müctehid-lerin kabul edip kendisi ile amel ettiği şeydir, velevki kıyasa muhalif olsun.


    Misali: Birisi yemin ederek derse “Vallahi ayağımı filan-cının evine koymayacağım”, o kişinin evine yürüyerek veya binekli ola rak girmekle de yemini bozulur. Eğer evin içine sadece ayağını soksa da kendisi girmese yemini bozulmaz. Zira umum örfte -ayak basmak- tabiri, eve girmek mana sındadır.


    2- Örf-ü has (hususi örf.)


    Bir taifenin kendi aralarındaki ıstılahıdır (tabirleridir.) Mesela nahiv alimlerinin – ref- lafzını kullanmaları; edebiyyat-çıların –nakd- kelimesini kullanmaları gibi.


    Her ilim ve sanaatın kendine göre kullandığı hususi tabirler vardırki bunlar da örf-ü hassa dahil olur.


    3- Örf-ü Şer’î (Şeriatın örf saydığı şeyler.)


    Şer’i ıstılahlardan ibarettir. Salat, zekat, hac tabirleri gibi. Bunlar şer’i manada kullanılınca, artık orda lügat mana-sında kullanılmazlar.


    Örf-i âmm ve örf-i has arasında fark vardır:


    Umumi örfle umumi hüküm sabit olur, misali: “Filancının evine ayak basmayacağım” diye yemin etmekle, bu sözün lügatta manası –ayağımı içeriye sokmayacağım- şeklindedir. Örf-i âmm da ise –eve girmeyeceğim- manasındadır. Bu hüküm herkes için böyle sabit olur.


    Örf-i has ta ise, hususi hüküm sabit olur. Misali: Bir beldede menkul (taşınır) olan şeylerin vakfı örf olsa, başka beldede ise örf olmasa, sadece örf olduğu beldede vakfedilme sine hükmedilir, diğer beldelerde değil.


    İkinci vechi iki kısma taksim edilir:


    1- Ameli örf, 2- kavli örf


    Ameli örf: Bir belde ehlinin mesela, keçi eti veya buğday ekmeği yemek adeti olsa, o beldeden birisi, bir başkasını et ve ekmek almaya vekil tayin etse, o kişinin inek veya deve eti, darı veya arpa ekmeği alma hakkı yoktur, zira o beldede adet olan şeyler maksuttur.


    Kavli örf: Bir cemaatin bir lafzı hususi bir manada kullanmalarıdır ki, o lafzın işitilmesinden zihinlere hemen o hususi mana gelir.


    Misal: Bir kişi huzurunda olan birine “Benim için filan atı, şu kadar liraya satınal” dese, ücretin nevisini belirtmese, vekil olanın orda geçerli olan lira (para birimi) ile alması hakkı vardır. Başka bir para birimi ile (dolar-euro gibi) alma hakkı yoktur.


    Satış muamelesine söylenmediği halde dahil olan şeyler, satışa dahil olur. Misali: Atın satışına yuları da dahildir. Evin satışına anahtarlar da dahildir. Araba satışına, kendine has takımları (aletleri) de dahildir.


    37. MADDE:


    اِسْتِعْمَالُ النَّاسِ حُجَّةٌ  تَجِبُ الْعَمَلُ بِهَا

    İnsanların kullanımı delildir, onunla amel etmek vacib olur.


    Bir şey üzerine el koymak ve onda tasarruf etmek, o şeyin kendi mülkü olduğuna delildir. İnsanların kullanımı umumi ise, umum hakkında delil olur, bir beldeye has ise umum için delil olmaz, belki bazı alimlere göre o beldeye has –hususi örf- olur.


    Umumi şer’i icmaya itibar etmek delildir, onunla amel edilir, zira böyle bir topluluğun yalan ve dalalet üzere birleşmesi imkansızdır.


    Yani insanların şeriata ve fukahanın delillerine zıt olmayan hususlardaki kullanımı delil olur, bey bil vefa ve selem satışları gibi. Bunlara ihtiyaç olduğundan, cevaz olarak üzerinde ittifak vakı’ olmuştur; halbuki aslında caiz olmamaları gerekirdi.


    Mesela: Bir beldede menkul olan şeylerin vakfı örf olsa bu vakıf sahih olur. Şeriat kitapları, mushafı şerif ve diğer ilim kitaplarının vakfı gibi. Aslında menkul olan şeylerin vakfı caiz değildi.


    Örf ve adetin delil olması, naslara ve akit yapanların şartlarına muhalif olmaması durumundadır.


    Mesela; bir kişi, diğerini -öğlenden ikindiye kadar- belli ücret karşılığında çalışmak üzere kiralasa. Sonra bu beldede örf -sabahtan akşama kadar çalışmaktır- diyerek, onun gün boyu çalışmasını talep edemez. Bilakis konuşulan müddete itibar edilir.


    38. MADDE:


    اَلْمُمْتَنِعُ عَادَةً كَالْمُمْتَنِعِ حَقِيقَةً

    Âdette imkansız olan şey, hakikatten imkansız gibidir.

    Adeten imkansız olan şey, aklen imkansız gibi olduğun-dan hakkında dava dinlenmez.

    Mesela: Bir kadının karnındaki çocuk kendisine filan malı sattığını iddia etse, veya ondan şu kadar borç para aldığını ikrar etse, iddiası aklen imkansız olduğundan dinlenmez.

    Mesela, kendinden yaşca büyük olan Zeyd’in, kendi oğlu olduğunu iddia etmesi de aklen imkansız olduğundan dinlenmez. 


    39. MADDE:

    لاَ يُنْكَرُ تَغَيُّرُ اْلاَحْكَامِ بِتَغَيُّرِاْلاَزْمَانِ

    Zamanların değişmesiyle, hükümlerin de değiştiği inkar edilemez.

    Zamanların değişmesiyle değişen hükümler örf ve adete dayalı olanlardır. Zira zaman değişmekle insanların ihtiyaçları da değişir. Örf ve adet değişmekle onlarla alakalı hükümler de değişir, fakat şer’i delile dayanan hükümler böyle değildir, onlar asla değişmez.

    Mesela: Kasten adam öldürenin cezası kısastır. Bu şeri-atın hükmüdür ki, örf ve adete dayalı değildir, zaman değiş-mekle bu hüküm değişmez.

    Zaman değişmekle değişen hükümler örf ve adete dayalı olanlardır; misal: Evvelki alimlere göre birisi bir bina satınalsa, bazı kısımlarını görmekle yetinilirdi. Sonra gelen alimlere göre ise, her bir odasını mutlaka görmesi gerekir. Bu ihtilaf delile dayalı değildir, bilakis örf ve adetin değişmesine dayalı-dır, zira evvelki dönemde yapılan binaların her tarafı eşit şekilde ve aynı tarzda olurdu. Bir odasını görmekle diğer odalarını görmeye ihtiyaç kalmazdı. Amma sonraki dönemde binaların yapımı ve odalarının farklılığı olunca, her bir odasının da görülmesi şart koşuldu. Bu meseleden dolayı şer’i bir hükümde değişiklik lazım gelmedi belki adet ve örfte lazım gelen bir hallerin değişikliği hasıl oldu.

    İmamı A’zam’a (r.aleyh) göre şahitlerin tezkiyesi (adalet li olduklarını araştırmak) gerekmezdi, zira o vakitte insanların salahı yaygındı.

    İmameyn zamanında ise, ihtilaflar ve fesadın yayılması sebebiyle, şahitlerin gizli ve aşikare tezkiyesini gerekli gördüler.

    İnsanların örf ve adetleri bazan da batıl üzere olabilir, buna asla cevaz verilemez. Mesela fasit şekilde olan alış verişler gibi ki bunlar şer’an caiz olmaz.

    40. MADDE:

    اَلْحَقِيقَةُ  تُتْرَكُ  بِدَلاَلَةِ الْعَادَةِ

    Hakikat, âdetin delaletiyle terk olunur.

    Bir kimse düğün yemeği satınalması için vekil tayin edilse, alışılmış olan (etli pilav-ayran gibi) yemeği alabilir, yoksa herbir yenilen şeyi almaya izinli değildir.

    Evvelki kaidelerde lafzın hakiki manası ve mecazi manası olduğunu beyan etmiştik. Beyan alimleri, üçüncü olarak lafzın kinaye manası olduğunu beyan etmişlerdi.

    Usul alimlerine göre kinaye manası, ya hakiki ya da mecazi manada bulunur. Hakiki mana, kişinin kendi malı olan elbisesini giymesi gibidir. Mecazi mana, ödünç aldığı elbiseyi giymesi gibidir.

    Lafzın hakiki manada kullanılmasında delil ve karineye ihtiyaç yoktur. Amma mecazda kullanmak için, hakiki manası-na mani olan bir karinenin bulunması şarttır.

    Lafzın hakiki manada kullanımını men eden delil ve karine, birkaç nevidir. Lafzın hakiki masının terk edilmiş olması (mehcur) da bu nevidendir. Bu kaidede murad edilen bu kısımdır. Zira lafzın hakiki manası örfen ve adeten terk olunmuş olunca, kullanımı başka bir manada yaygın olunca, artık o manada kullanılır olur. Bu durumda örf ve adet, lafzın hakiki manasında kullanımına mani karine olur.

    Usul alimleri bu nevi için üç vecih beyan ettiler:

    Evvelki vecih: Hakikat manasının kullanılmaması, mecaz manasının kullanılması. Veya adet veya şeriat cihetinden kullanımı terk olunmuştur. Burda mecaz üzere kullanımı, üç sebebten birini bildirir:

    1. Sebeb: Hakikat manasını kasd etmenin özürlenmesi. Özürlenmesi, o şeye ulaşmak ancak meşakkatle hasıl olur demektir.

    Misali: Bir kişi yeminle “Şu ağaçtan yemeyeceğim” dese, bu sözün hakiki manası -ağacın odun olan gövdesinden- yeme mektir. Burda hakiki manayı kast etmek özürlendiği için, mecaza hamledilir ve ağacın –varsa- meyvesi kasdedilir. Eğer o kişi ağacın gövdesinden –odun kısmından- yese, yemini bozulmaz. Zira bu mana terk olunmuştur.

    2. ve 3. sebebler: Lafzın hakiki manasının, adet veya şeriat bakımından terk edilmiş olmasıdır. Mesela kişinin hizmetçisine “Misafirlerin ayakkabılarını döndür” sözüdür. Bununla, ayakkabıları düzelt ve bir sıraya diz manası kasde-dilir, yoksa onların alt-üst çevir manası değildir. “Kandilleri yak” sözü ile  kandillerin içindeki fitili tutuştur manasıdır, yoksa kandileri ateşe atıp yakmak değildir.

    Adet bakımından terk edilene (mehcur) misal: “Filancının evine ayak basmayacağım” sözü, o kişinin evine girmemek manasındadır, yoksa ayağını içeriye sokmamak manasında değil.

    Şer’an mehcur olanın misali: “Filancıyı husumete vekil tayin ettim” sözüdür. Hakikaten husumetin manası, sürtüş-mek, tartışmak, vuruşmak manalarıdır.

    Allahu teâlâ buyurdu: “Çekişmeyin.” Bu durumda hakiki şer’i manası terk edilir, bu vekaletle, kendi adına cevab vermesi, kendi yerine davayı yürütmesi kasdedilir.

    İkinci vecih: Hakikatın kullanılması, mecazın kullanılma ması veya hakikat ve mecazın kullanılmasının eşit şekilde olması veya hakikatın kullanımının daha fazla olmasıdır. Bu hallerde mecaz kullanılmaz, hakikat daha evladır.

    Üçüncü vecih: Mecazın kullanımı ekser olur ve hakikat-ten daha tercih edilir olur. Burda İmamı A’zam hakikatı evla gördü, imameyn ise mecazı uygun gördü.

    Misal: Birisi yeminle “Şu buğdaydan yemeyeceğim veya şu nehirden içmeyeceğim” dese, İmamı A’zam‘a göre o buğ-dayın unundan yapılan ekmeği yese veya ununu yese yemini bozulmaz; o nehrin bardak ve kab içinde olan suyunu içse yemini bozulmaz. Ancak nehirden avuçlayarak veya eğilerek içerse, buğday tanesini bizzat yerse yemini bozulur.

    İmameyne göre buğdayın kendisini veya ununu veya ekmeğini yemekle ve sudan avuçla veya bardakla içmekle (her türlüsüyle) yemin bozulur. Fetva verilirken, beldelerdeki kullanıma bakmak gerekli olduğu, alimler tarafından söylen-miştir.


     [1]  Zira piyasa mallarının durumu üç sınıftır. Kalitelisi, orta hallisi ve düşük seviyede olanıdır. Tayin bu üç şey arasında deveran eder, dördüncüsüne ihtiyaç yoktur.


    [2] İnsanlara hile yolunu öğreten müfti.



    .

Inhalte des Mitglieds Kurban
Beiträge: 1052
Ort: Konrad Adenauer 80 42651 Solingen
Geschlecht: männlich
Anfragen und Anregungen bitte direkt an tiav@hotmail.de adressieren. Vielen Dank!
Xobor Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen
Datenschutz