Ruh eşi ve ikiz ruh
Aynı zannedilen ama birbirinden çok farklı kavramlar.
Birçoğumuz eş ruhuyla karşılaşmıştır, fakat ikiz ruhla karşılaşmak çok ender bir durumdur. Herkes yaşamaz.
İkiz ruhlar aynı özden gelen, fiziksel bedenlerini alabilmek için iki ayrı enerjiye ayrılmak zorunda kalan ruhlardır.
Kendine ait özün bir parçası oldukları için aralarındaki çok güçlü çekim, eninde sonunda onları karşılaştırır.
Bu karşılaşma çok acı dolu ve tehlikeli olabilir. Her ikisi ya da birisi hazır olmadan karşılaşılmışsa bu daha acı vericidir.
Karşılaşmalarının tek nedeni birbirlerinin ruhsal tekamüllerini hızlandırarak bütüne ulaşmaktır.
İkiz ruhlar birbirlerine tıpatıp benzer hayatlar sürmemişlerdir.
Her ikisi de hayatta değişik deneyimler yaşamışlardır. Birbirine zıt kişilikleri olabilir.
Eş ruhlar, ruh ikizleri gibi zıt değildir, tamamlayıcıdırlar. Aynı titreşimlere sahiptirler ve birbirlerini dengelerler.
Onlarla uyum içinde yıllar boyunca yaşanabilir.
Her zaman yanımızda olup yaşamımızı kolaylaştırırlar.
Zaman her şeyi değiştirdiği gibi eş ruhları da değiştirebilir. Koşulsuz hep aynı kalacaklar diye bir kaide yoktur.
Zamanla birbirlerine hitap etmeyebilirler. Zaman yaşanılanları sıradanlaştırabilir.
Eş ruhumuzun bizi koşulsuz sevmesini ve yüzde yüz anlamasını bekleriz.
Koşulsuz aşkı yaşamak sanıldığı kadar kolay olmadığından, herkes hayatını özünde tek başına yaşadığı ruhsal ihtiyaçlar değiştiğinden zamanla yaşadıkları sıradanlaşıp, birbirlerine hitap etmeyebilirler.
Kişiler kendilerine eş ruhlar ile bir değil birçok kez karşılaşabilirler. Ama ikiz ruhlar enderdir ve çok ender karşılaşırlar, bu da neredeyse imkansız gibidir.
İkiz ruhlar karşılaştıkları zaman neler yaşarlar?
Aralarında çok yoğun ve çok güçlü, dayanılması imkansız bir çekim oluşur.
İkiz ruhun gözlerine bakıldığında kişi o gözlerde kendisini görür. Fiziksel ve karakteristik olarak çok benzerler, yalnız kişilikleri farklıdır.
İkiz ruhumuz kendisinden bahsederken, sanki bizi anlatıyor gibidir.
Nasıl ikizler kız ve erkek ya da iki kız, ya da iki erkek olarak doğabilirlerse dünyada fiziksel beden bulmuş ikiz ruhlar da öyledirler.
Aralarındaki çekim cinsellikten çok öte, sevgili olmaktan çok öte bunların çok daha üstünde bir çekim olup bir arada bulunmak,
yanında olmak, nefesini duymak, kendinden bir parça olan o öze sarılmak hislerini beraberinde getirir.
Cinsellik çok üst boyutlardan daha aşağılara inmek olup, frekans düşürücü, gereksiz bir durumdur.
İkiz ruhlar birbirini ne yaparsa yapsın yargısız, karşılıksız severler. Yanında olmak her şeydir, ondan vazgeçmek, kişinin kendinden vazgeçmesi gibidir. Çaresizliği, sabrı, koşulsuz sevmeyi birbirlerinden öğrenirler.
Şartlar ikiz ruhların bir arada olabilmesine her zaman hatta çoğu zaman müsait değildir.
İnsanlar aralarındaki çekimi anlayamazlar, şartlar ikiz ruhları birbirinden ayırmak için elinden gelen her şeyi yapar.
Dayanabildikleri kadar bir arada olurlar.
Dünya hayatında bir arada olmaları, sorumlulukları, çevresel baskılar, toplumun bilmediği, tanımadığı şeyden korkup yok etmeye çalışma gayretlerinden belki de en yakınlarının bencilliklerinden, paylaşamama gayretlerinden olsa gerek zordur, ayrılık bazen kaçınılmaz olur.
Birbirlerinden ayrıldıklarında çok zorlu bir sürece girerler.
Fiziksel ve ruhsal sıkıntılar geçirirler. Günlerce süren, ruhsal felç olma durumu yaşarlar. Yoklukları dayanılacak gibi değildir.
İkiz ruhlar daha önce aşık olmuşlardır, aşkı her ikisi de bilir.
Ama bu durum aşktan çok daha öte, çok daha başka bir şeydir. Öyle bir durumdur ki; kendini bir başkasında bulmak, ait olmak, kendinden vazgeçmek,
benliği aradan kaldırıp onda kaybolmaktır. “Ben yokum dünyada; bana dair her ne varsa sendendir benden hiçbir şey kalmamıştır.”; “ben senim, sen bensin, ikimiz biriz” cümleleri onların gönüllerinden dökülür.
İkiz ruhların karşılaşmalarının mutlaka bir nedeni, bir hikmeti vardır.
Hikmet koşulsuz sevgiyi, ilahi sevgiyi yaşamak ve hissetmektir. Bu sevgiyi öğrenmenin başka yolları da vardır muhakkak, lakin bu en kısa ve en etkili yoldur.
İkiz ruhların duygu yoğunlukları özde aynı olmakla birlikte birbirlerinden farklı yoğunlukta olabilir.
Yüreğindekileri kendine bile itiraf etmeye cesaret edemeyen bazı ikiz ruhlar;
itiraf edecek olursa her şeyden vazgeçip sadece ikiz ruhuyla olmak isteyeceğinden sosyal konumundan dolayı,
kimseye zarar vermemek adına sessiz kalmayı ve uzak olmayı seçebilirler.
Bu kararı vermek de bedel ödetir, çünkü kendilerinden vazgeçmişlerdir.
Onsuz olmak, aslında kendisi olmadan yaşamaktır. Gönülleri, benlikleri her şeyleri ikiz ruhu ile gider, dünyada sadece beden olarak kalırlar.
Bu boşluğu kaybettiği ikiz ruhunun aslında kendi içinde olduğunu, ruhunda onunla birlikte olduğunu öğrenmeleri, keşfetmeleri nadir ikiz ruhlar tarafından başarılabilir. Kimseye zarar vermeden dikkatli, kararlı ve cesaretli olunursa iletişimin devam etmesi mümkündür.
Lakin gönül öylesi taşkınlıklar yapar ki, bir kararda kalınamaz gönül dile gelir, sır ifşa edilir.
Sır birbirlerinden gizli değildir zaten; asıl olan sırrı biganelerden saklamak, sırrı açığa vermemek, anlayamayana asla anlatmamak,
anlayabilmenin de bir kabiliyet olduğunu bilmektir. Bunu yapabilmek de çok kolay olmasa gerek.
Hayatta hemen hemen pek çok şey yaşayarak öğrenilir, tecrübe edilir.
O sebepledir ki damdan düşenin halini onu görenler değil o olayı yaşayanlar anlayabilir.
İkiz ruhumuz bile olsa kimseyi zorlayamayız, insanları hayata bırakmaktan başka çaremiz yoktur.
Koşulsuz aşk, koşulsuz sevgi öğrenilmeden yaşanamaz.
Eş ruhlar birbirini koşullu sever, koşulsuz seven sadece ikiz ruhlardır.
İkiz ruhların koşulsuz aşkı asla bağımlı, hastalıklı bir durum olamaz. Koşulsuz sevmek her şeye rağmen onunla olmak ama gerektiği zamanda onsuzda olabilmektir.
Tüm bu bilgilerle Şems ve Mevlana arasındaki aşkı anlamamak talihsizlik değil de nedir?
Şems, Mevlana; Mevlana’da Şems iken aynı ruhun farklı enerjileri iken,
birbirlerini bulduktan sonra bütününe kavuşmanın verdiği sarhoşlukla birbirlerinden ayrılmamayı istemeleri nasıl anlaşılmaz?
Mevlana’nın Şems’ten ayrıldıktan sonra ölene kadar renginin sapsarı olması, ancak inzivaya çekilip çileye sık sık girmek sureti ile hayata katlanabilme gücünü kendisinde bulması nasıl yadırganır?
Kendi içinde Şems’i bulduktan sonra gönlünden dökülen Mesneviyi okurken bizler yaşananlara manen şahit olmaz mıyız?
Alıntıdır.