İstanbul
538 MUSTAFA AŞKAR
Hz. Musa, Allah ile mükalemeden önce uzl~te çekilmiş, halvete girmiştir.
Yine, Hacı Bayram Veli'nin halifelerinden Ahmed Bican, Hz. Davud'un
ufak bir kusurundan u.tanıp, tevbe için tenha bir yere çekilerek kırk gün
orada ağlamak, sürekli secde yapmak ve af dilernek gibi uygulamalar
yapmasını, halvete örnek gösteriris. Kanatimizce bu olaylar, genel anlamdaki
halvetten çok taı:avvuftaki çile anlayışına ve onun kırk gün olmasına
kaynaklık etmektedir.
Halvetin tarihi konusunda, bir çok mutasavvıfın kabul ettiği olay,
Hz.Peygamber'in, b'i"setten önce Hıra mağarasındaki ibadeti ve yaşantısıdır.
Bilindiği gibi Hz. Peygamber, vahye hazırlanış devresinde tam bir
halvet hali yaşamaktaydı. Hz. Aişe'den nakille "Hz. Peygamber (s.a)'e
yalnızlık sevdirilmiş ve o da belirli bir süre orada ibadet etmişti,,16. Mutasavvıflar
tarafından bi'setten önce, Hz. Peygamberin Hıra mağarasında
yaptığı bu uzlet ve ibadet hali, tasavvuftaki halvet'in tarihi kaynağı olarak
nitelendirilirken17
, İbıı-i Teymiye buna itiraz eder ve farklı bir yorum getirir.
Ona göre, bu durum peygamberlikten önce vuku bulduğu için geçerli
değildir. Şayet böyle bir şeyemredilmiş olsaydı, Hz. Peygamber'in hayatının
son yirmi üç sen~sinde, o mağaraya tekrar gitmiş olması gerekirdi.
İbn-i Teymiye'ye göre, Hz. Peygamber bi'setten sonra gitmediğine göre,
müslümanların böyle bir hayatı numune almaları tutarlı değildir18
•
Halvet konusund~ı yapılan bu tür itirazlara rağmen, mutasavvıflardan
Hz. Peygamber'in Ihra'daki uygulamasını esas alarak, halveti sünnet
kabul edenler de vardırl9
• Aslında mutasavvıfları, halvet konusunda etkileyen
ve fıkıh kitaplannda bir ibadet biçimi olarak ele alınmış bir diğer
uygulama da, İtikaf meselesidirW. "Meseit hükümünde özel bir mekanda
ibadet niyeti ile bir müddet bulunmak" şeklinde tarif edilen itikaf, Hz:
Peygamber'in Medine döneminde hayatının sonuna kadar yapmaya
1278, s. 478; M. Ali Ayni, Tasavvuf Tarihi, sad. H. R. Yananlı, (Kitabevi) İstanbul
1992, s. 162; Annı~marie Shimmel, Tasavvufun Boyutları, çev. Erol Gürol, (Adam
Yayınlan) İstanbul 1982, s. 97; Serin, Islam Tasavvufunda Halvetflik ve Halvetller,
s.67.
15. Ahmed Bican, Envaru'l-Aşıkin, der. M. Faruk Gürtunca, (Ülkü Kitap Yurdu) İstan-
~ul 1972,s. 13? .
16. Ibn-i Hişam, es-Siraıa'n-Nebeviyye, c. I, (Daru'I-Kalem) Beyrut tarihsiz, s. 25.
17. Mustafa el-Bekri, Hediyy~tü'l-Ahbiib (Tıbyan içinde), c. I, v. 358a; Ömeru'I-Fuadi,
Risale fi Beyan-ı Ff!zill-i Itikaf ve Halvet, v. 95b; Muhammed Nuru'I-Arabi, Niyazi-i
Mısri Divan Şerhi, s. 213.
18. İbn Teymiye, Mecmi4u'l-Fetava, haz. Abdurrahman b. Muhammed Mccdi, Riyad
1381, c. X, s. 393; ¥uhammed Dernika-Sühham Tevfik, Ibn-i Teymiyye ve'sŞufıyye,
(el- Mektebirı- Islami) Beyrut 1992, ss. 99-10 1.
19. Ismail-i Ankaravi, Minhacü'l-Fukara, Bulak 1256, s. 151.
20. Abdullah el-Mevsıli, eı-jhtiyar li-Ta 'Iili 'l-Muhtar. tah. M. Ebu Dakika, Katıire
1370/1951, c. I, s. 136.
HAL VETİYYE'NİN TAR1Hİ GELışİMİ 539
devam ettiği, sünnet-i müekkede kabul edilen bir uygulamadır2
!. Kanaatimizce,
Hz. Peygamber'in bu tür ibadet ve uygulamaları, mutasavvıfların
halvet anlayışı konusunda örnek teşkil etmiş ve onları etkilemiştir.
Halvetiler daha da ileri giderek, mübtedi olan müridin uzlet ve halvet
yapmasının zorunlu olduğu g~!Üşünü ileri sürerler22
• Bu konu üzerine bir
eser te'lif eden Halveti şeyhi Omeru'l-Fuadf (ö.ı0461l636) halveti, sadece
Hz. Peygamberin değil, diğer tüm peygamberlerin yaptığı bir uygulama
olarak takdim eder23
• Yine konuyla ilgili olarak B. C. Martin, halvet
anlayışının İslam tasavvııfuna, Hristiyanlıktan geçtiği görüşünü söylerse24
de, kanaatimiz, insanın bu şekilde dini duygularm ve sosyal olayların
yönlendirmesi ve zorlaması sonucu, yaratıcısıyla başbaşa kalmak amacıyla
toplumdan uzaklaşmasının her zaman mümkün olabileceği, yönündedir.
Diğer taraftan, İslam tasavvufundaki çile ve halvet anlayışının Hristiyanlıkta,
tamamen farklı olduğunu görüyoruz. Öncelikle Hristiyanlıklaki
halvet uygulaması halvetten çok, bir ruhbaniyettir. Çünkü İslam tasavvufundaki
halvet ve uzlet, bir sülOk metodu olup, zaman açısından sınırlıdır.
Özellikle de, kırk gün olduğu için "çile" kelimesiyle karşılanmıştır. Hristiyanlıktaki
ruhbaniyete gelince, Allah'a ulaşmak için hayattan ve insanlardan
tamamen kopmaktıL İşte, İslam tasavvufundaki halvet anlayışinın
Hristix~ınlıktan geçqıediğini buradan anlıyoruz. Qiğer taraftan, Halveti
şeyhi Omeru'l-Fuadt, bazı kimselerin Halvetileri, ruhbanlıkla suçladıklannı
ifade ederek, Hristiyan ruhbanların et yemeyi terk ettiklerini, Halvettlerin
ise böyle bir adeti olmadığını belirtir. Bunlardan daha da önemlisi
Halvetilerin, gerek niyet, gerekse şekil ve inanç olarak Hristiyan
2S ruhbanlardan tamamen farklı olduklarını ortaya koymaya çalışır .
Halvet, ilk dönem eserlerinde uzlet olarak yer alır. MUride,
sülOkunun başlangıcında halvete çekilmesi öğütleniL Ancak bu, müridin
kendisinden, toplumun selamette kalması içindir. Yoksa, müridin halkın
şerrinden kaçması niyetiyle halvet olamayacağı görüşü, hakimdir26
•
21. Aynı eser, ss. 136-137.
22 .. Sinan b. Yakub, Sünen-i Meştiyıh-ı Halvetiyye, v. 188a.
23. Ömeru'l-Fuadi, Menakıb-ı Şerif-i Pır Halveıı Hazret-i Şaban Velf, (Kastamonu
Vilayet Matbaası) Kastamonu, 1294, v. 94a .
. 24. B.CMartin, "A Short History of The Khalwaıi Order of Dervishes", (Scholaıs Saints
and Sufis Muslim Religious İnstitutions Since 1500 içinde), Ca1ifonıiya 1975, s.
275. • .
25. Ömeru 'l-Fuadi, Risale fi Beyan-i Fezail-i /ıikafve Halvet, Süleymaniye Kütüphanesi
(Esat Ef. BöL.) no: 1734/5, v. 98a.
26. Sühreverdi, Risaleıü İrşadi'l-Mürıdın ve İncddü'ı-Talibın. Amasya Bayezid İl Halk
Kütüphanesi, 05 Ba 1074/4, v. IlOa.
'.
540 MUSTAFA AŞKAR ~
Halvet, bir tarikata ad olarak ortaya çıkmadan önce, diğer bir çok
mutasavvıf tarafından uygulanagelmiştir. Bilindiği gibi İmam-ı. GazaIf
(ö.505Iılll), hakikatı arama süreci sonunda tasavvufta karar kılmış ve
içine düştüğü entellektüel krizden, halvetle kurtulmuştur. İma'!l Gazall,
el-Munkızu mine'd-Daıaı adlı otobiyografık eserinde, yaklaşık on yıl insanlardan
ayn halvet hali yaşadı~ını ve o yalnızlıklar esnasında kendisine
çok şeylerin malum olduğunu belirtir2
? Gazali'nin kardeşi Ahmed Gazali
de halvet meselesini, tasavvufun önemli birmetodu olarak kabul eder ve
bir eserinde genişçe ele alır28
•
İbn Arabf (ö.661/1263), halvet üzerine müstakil risaleler yazmış, halveti,
müridin halktan uzak kaldığı kadar, Allah'a yaklaşacağı yorumuyla
açık1amıştır29
• Yaklaşık aynı dönemde, Mevliina Celiileddin Rumf (ö.673/
1274) de, başlangıçta halvete girmiş ve bir çok erbain çıkarmış, Şems-i
Tebrizf ile karşılaştıktan sonra halveti terkedip, celveti tercih etmiş, halkın
arasına karışmı~tır:ıo.Ahmed Yesevf (ö.576/1161) altmış üç yaşına geldiği
zaman, yeraltında kendine bir mezar kazdırıp, çile çıkarmış, halvete
girmiştir31
• Ahmed Yesevf'nin bu uygulaması daha sonra, Yeseviye Tarikatında
uygulanagelen bir metot halinde devam etmiştir32
•
, Yine aynı tarikatın bir kolu kabul edilen Bektaşiliğin kurucusu Hacı
Bektaş~ı Velf (ö.646/1248)'nin~ Horasan bölgesinden Anadolu'ya geli~i
esnasında uğradığı yerlerde halvete girip, çile çıkardığını görüyoruz .
Halvetiliğin bir uzanlısı olan Bayramiye Tarikatında da, bu tarikatın esasını
teşkil eden halvetin önemini koruduğunu ve Hacı Bayram vell
(ö.833/1430) tarafından bizzat uygulandığıhı görüyorui4
•
Tasavvuf tarihinde, en yaygın ve etkin tarikatlardan Nakşibendiyye
Tarikatında ilk dönemlerde görülmemekle birlikte, Mevlana Halid Bağdadf
(ö.l 242/1 827)'den sonra, Halidiyye kolunda halvet'in uygulandığına
27. Gazzalı, el-Munkızu mine 'd-DaML, Beyrut 1987, s. 68.
28. Ahmed Gazali, Slrru'l-Esrar fl Keşji'l-Esrar, tah. A. Salih Hamdan, Kahire 1988,
ss. 50 vd.
29. İbn Arabi, el-Emur flma Yemnahu Sahibe'{-Halveti min' Emir, tah. Abdurrahman
Hasan, Kabire 1936, s. ıs; Aynı yazar, el-Halveti'I-Mutlaka, (Alemü'I-Fikr) Kabire
1415, s. 26.
30. İsmail-i Ankaravi, Minhacü'{-Fukara, Bulak 1256, s. 151. .
31. Köprülü, Türk Edebiyatında JIk Mutasavvıflar, (DİB Yayıiıla'n) Ankarl!: 1982, s. 58.
32. Mustafa Aşkar, "Ahmed Yesevı ve Tasavvuj Anlayışı", Diyanet, (Uç aylık İlmı
Dergi), c. XXIX, 5. 4, s. 54.
33. Cavit Sunar, Melıımilik ve Bektaşflik. AüİF Yayınları, Ankara 1973, ss. 36-37; Abdülkadir
Sezgin, Hacı Bektaş-ı Velı ve Bektaşflik, (Sezgin Neşriyat) İstanbul 1991.
SS. 48-49. .
34. Ethem
i.HALVETİYYE TARİKAT! VE TARİHİ GELİşİMİ
Aslında "bir kimse 'ile yalnız kalmak"l anlamına gelen halvet kelimesi,
dilimizde "ıssız yerde yalnız kalma"ı anlamında kullanılmaktadır.
Geniş anlamda halvet, "büsbütün yalnız durmak, tenha yer, tenhada
kalma, halvete girmf, ibadet, zikir ve riyazet ile meşgulolmak üzere
tenha bir hücreye kapanma,hamamın özel bölmesi',3 manalanna gelir.
Tasavvuf literatüründe halvet "çile" olarak da ifade edilir. Bu takdirde
dervişler arasında "erbain çıkarmak" şeklinde belirtilen ifadeden kırk
gün halvete çekilmek kasdedi1ir4
• Aslında "Çihif' Farsçada, 'erbain" de
Arapçada kırk manasına gelmektedir. Çilenin kırk gün olmasına, Hz.
Musa'nın Allah ile konuşmadan önce kırk gün oruç tutup, ibadet etmesi
kaynak gösterilir~. Diğ,e:rtaraftan, insanın anne karnında geçirdiği embriyalojik
gelişim evrelerinin kırkar günde tamamlandığı için halvetin kırk
günde biteceği yorumu yapılır.
Tasavvuf alanında terminolojik anlamda halvet, "Hiç bir insan veya
meleğin olmadığı bir yerde, ruhun gizlice Allah ile konuşmasıdır" şeklinde
tarif edilir6
• Halvetı şeyhi Ömer el-Fuadi, halvet anlayışının İslamdan
kaynaklandığını ispat sadedinde kaleme aldığı risalesinde daha kısa olarak,
"Ruhun, kimsenin olmadığı yerde Allah 'la konuşmasıdır" şeklinde
tarif ede{
Tasavvuf anlayışında halvetten gaye, tasavvufi hayata yeni başlayan
kimsenin belli bir miiddet hemcinsl~rinden ayrı kalıp, zihnİnİ Allah düşüncesi
üzerinde YOğuıı1aştırmasıdır8
• İlk tasavvuf kaynaklannda, halvetin,
uzletle birlikte zikrı~dildiğiiıi görüyoruz. Aynı şekilde Kuşeyri, halvet,
ı.
Asım Efendi, Kamus Tercümesi, (Matbaa-i Osmaniyye) tstanbul 1304-1305, c. III,
s.805.
Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu, (TTK Basımevi) Ankara 1988, c. I, s. 603.
Şemseddin Sami, Kamus-ı Türkı, (Dersaadet) tstanbul 1317, s. 587; M. Zeki Paka-
!ın, OTDTS, c. I, s. 712; Ferid Devellioğlu, Osmanlıca - Türkçe Ansiklopedik Lugar,
(Aydın Kitabevi) Arıkara 1988, s. 382; H. Landolt, "Khalwa", El,lieden 1978, c. IV,
s.99O.
Rahmi Serin, Js/tim Tasavvufunda Halvetfler ve Halvetllik, (Petek yayınları) tstanbul
1984. s. 67.
Araf Suresi, ayet 142. .
Muhyiddin İbn-i Arabi, Mu'cemu !stılahdti's-Sujiyye, tah. B. Abdülvehhab el-Cabi,
, (Daru'ı-tmami MUslim) Lübnan 1990,69; Cürcani, Tarifat, (Matbaa-i Amire) tstanbul
1275, s. 41; Al::dürrezzak Kaşani. !stllahiitı's-Sufiyye, tahkik: Abdül'al Şahin.
Kahire 1992, s. 180; Ahmed Ziyaüddin GümUşhanevi, Camiu Usuli'l-Evliya, (MatbaaW'I-
Vehbiyye) Kahire 1298, s. 83; Ebi Enver Fulid Azzam, Mu'cemu
~ştlliihdtj's-Sujiyye, Lübnan 1993, s. 82.
Omer el-Fuadi, Risa/e fi Beyani Fezail-i Jtikaf ve Halvet, Süleymaniye Kütüphanesi
(Esad Efendi BöL.), 110: 1734/5, v. 94/b.
Hayrani Altıntaş, TasavvufTarihi, Ankara 1991, s. 125.
HAL VETİYYE'NİN TARİHİ GELİşİMİ 537
safvet ehlinin sıfatı, uzlet, vuslat ehlinin emaresidir, der. Yine Kuşeyri'ye
göre, müridin başlangıçta halvet halinde bulunması şarttır. Uzleti tercih
eden bir kimse için hak olan şey, müridin insanların şerrinden degil, insanların
o müridin şerrinden selamette bulunmalarıdır9
•• Aynca mutasavvıflar,
halvet'i bir rizayet şekli olarak kabul ederler. Yine onlara göre,
halvete giren kimse, duyu organlarını dış dünyaya kapatır ve kalb açılır.
Sonuçta kalbin burhanı zuhur eder ve gayb nuru ile aydınlanırIO. Halvetiye
Tarikatı'nın temel esaslarından biri olan Halvet'in yinni dört adabı oldu6xunu
go"rü yoruz 11 .
Aynca, aynı kelimedentüreyip, bir tarikat adı olan Halvetiyye kelimesinin
harflerinin de, ayn ayn manalar ifade ettiği kaydedilir. Bu kelimedeki
"hı" harfi, masiva düşüncesinden kalbi boşaltmak anlamına gelen
"huluvv"a işaret eder. "Lam" harfi, zikir lezzetine, "vav" harfi, "vikılye"
korunmaya, "te" harfi, temkin'e, "yıl" harfi, zorluk (usr), "he" harfi, müşahedeye
delalet ederiz. Ancak bu ihtiyatla yaklaşılması gereken, ilmi olmaktan
uzak, hurufi bir yorumdur.
Halvet'in" bir tarikat adı olarak ortaya çıkmadan önce varolduguna
dair rivayetIere rastlanmaktadır. Bu görüşe göre, İsrailoğulları Mısır'da
iken, Allah'ın, Firavn'ı helak edeceği ve Hz. Musa'nın kendilerine bir'
kitap getinnek üzere Allah'a münacaatta bulunduğu kaydedilir. Allah da,
bu görüşmeden önce, Hz. Musa'ya "otuz gece vade verip. sonra buna, on
gece daha ekler"13. Bunun Uzerine Hz. Musa da,'Allah ile mUkalemeden
önce tam kırk gUn oruç tutar ve ibadet eder. Hz. Musa, kardeşi Harun'u
yerine vekil bırakır ve Tur Dagına gider'4. Bu olaydan anlaşılacagı üzere
9. Kuşeyri, er-Risliletü'I-Kuşeyriyye, (Daru'I-Hayr) Lübnan 1993, s. 102. Aynca halvet
ve uzlet konusunu krş. Ebu Nasr es-Serrac, Kitabu'I-Luma', (Daru'I-Kütübi'l-
Hadise) Kahire 1960, ss. 277-278; Gazzali, Ihyau Ulumi'd-Dfn, (Matbaatü Mustafa
Halebi) Kahire 1358/1339, c. II, ss. 221-241.
10. Sinan bin Yakub, Sünen-i Meşayıh-ı Halvetiyye, Amasya Bayezid İl Halk Kütilphanesi,
no: 05 Ba 1540/8, v. 188b; Necmeddin-i Kilbrli, Tasavvuji Hayat, çev. Mustafa
Kara (Derglih Yayınlan) İstanbul 1980, s. 76.
11. Bu adabın esaslan konusunda geniş bilgi için bkz. Muhammed b. Hasan el-Halveti,
el-Addbu's-Seniyye, Süleymaniye Kütüphanesi (Dügümlü Baba BöL), no: 218, vv.
57a-66b; Y. Nuri Öztilrk, "AI-Adlib As-Saniyya Li Man Yuridu Tarika Sadıit Al-
Halvatiyya", İslam Medeniyeti, c. V, S. 1, Ocak 1981, ss. 57-58. '
12. San Abdullah Efendi, Semeratü'l-Fuad ji'I:Mebde-i ve'l-Medd, (Matbaa-i Amire)
İstanbul 1288, s. 133; Hilseyin Vassaf, Sejine-i Evliya-yı Ebrarji Şerh-i Esmt1r-1
Esrar, c. III, Silleymaniye Kütüphanesi (Yazma Bagışlar BöL), no: 2307, v. 94;
Sadık Vicdani, Tomar.! Turuk-ı Aliyyeden: Halvetiyye Silsilenamesi, (EvkM-ı
İslamiyye Matbaası) İstanbul 1338-1341, s. 20; E. Behnan Şapolyo, Mezhepler ve
Tarikat/ar Tarihi, (Türkiye Yayınları) İstanbul 1964, ss. 172-173.
13. Araf SAresi, ayet 142.
14. Sühreverdi, Avarifu'l-Maarif, haz. H. Kamil Yılmaz-İrfan Gilndüz, İstanbul 1990,
ss. 263-264; İsmail Hakkı Bursevi, Tefsir-i Ruhu 'I-Beyan, (Daru'I-Fikir) Beyrnt tarihsiz,
c. 111,ss. 227-229; Aynı yazar, Ruhu 'I.Mesnevl, (Matbaa-i Amire) İstanbul
Devami yazi icin su siteye bakin,http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/779/9983.pdf
Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen |