Kasden Orucu Bozmanın Keffaret Nedir?

#1 von Kurban , 11.02.2024 09:56

Kasden Orucu Bozmanın Keffareti Nedir?
Hanefiye göre:
يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَقْتُلُوا الصَّيْدَ وَاَنْتُمْ حُرُمٌؕ وَمَنْ قَتَلَهُ مِنْكُمْ مُتَعَمِّداً فَجَزَٓاءٌ مِثْلُ مَا قَتَلَ مِنَ النَّعَمِ يَحْكُمُ بِهٖ ذَوَا عَدْلٍ مِنْكُمْ هَدْياً بَالِغَ الْكَعْبَةِ اَوْ كَفَّارَةٌ طَعَامُ مَسَاكٖينَ اَوْ عَدْلُ ذٰلِكَ صِيَاماً لِيَذُوقَ وَبَالَ اَمْرِهٖؕ عَفَا اللّٰهُ عَمَّا سَلَفَؕ وَمَنْ عَادَ فَيَنْتَقِمُ اللّٰهُ مِنْهُؕ وَاللّٰهُ عَزٖيزٌ ذُو انْتِقَامٍ ﴿٩٥﴾
﴾95﴿ Ey iman edenler! İhramda iken av hayvanlarını öldürmeyin. Sizden kim böyle bir hayvanı kasten öldürürse öldürdüğüne denk bir evcil hayvanı ceza olarak öder. Bunu -Kâbe’ye ulaştırılacak bir kurbanlık olmak üzere- aranızdan adalet sahibi iki kişi takdir eder. Yahut o kişi, yoksulları doyurarak veya ona denk olacak kadar oruç tutarak bir kefâret öder ki böylece yaptığı fiilin vebalini tatmış olsun. Allah geçmişi affetmiştir. Fakat kim bunu yeniden işlerse Allah onun cezasını verir. Allah suçlunun hakkından gelen mutlak güç sahibidir.
اُحِلَّ لَكُمْ صَيْدُ الْبَحْرِ وَطَعَامُهُ مَتَاعاً لَكُمْ وَلِلسَّيَّارَةِۚ وَحُرِّمَ عَلَيْكُمْ صَيْدُ الْبَرِّ مَا دُمْتُمْ حُرُماًؕ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّـذٖٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ ﴿٩٦﴾
﴾96﴿ Kendinize ve yolculara geçimlik olmak üzere sularda avlanmak ve onu yemek size helâl kılındı. Kara avı ise ihramda bulunduğunuz sürece size haram kılındı. Toplanıp huzuruna varacağınız Allah’tan korkun.
Tefsir:Bu âyetler, özellikle Hz. Peygamber’in uygulamaları ışığında yorumlanarak, ihramlı veya ihramsız olsun, Harem bölgesinde bulunan kişi ile Harem bölgesinin çevresinde (Hil bölgesi) ihramlı olarak bulunan kişinin yabani kara hayvanı avlamasının yasak olduğu sonucuna varılmıştır. Hanefî ve Mâlikîler’e göre eti yenmeyen hayvanlar da bu yasağın kapsamındadır. Burada Harem’den maksat, Mekke şehrinin çevresi olup belirli sınırları olan bir alandır ve kendine özgü dinî hükümleri vardır. 95. âyette bu yasağa rağmen avlananların avladıkları hayvanın dengini Kâbe’ye (ki bu, İslâm bilginlerince Harem bölgesi olarak anlaşılmıştır) ulaştırıp fakirlere dağıtılmasını sağlamaları gerektiği bildirilmiştir. Hanefîler’e göre bu hayvanın eti Harem bölgesi dışında tasadduk edilebileceği gibi, hayvan kesmeden kıymeti de yoksullara dağıtılabilir. Bu denkliği iki âdil kişi takdir eder. Ancak âyette “...yahut yoksulları doyurarak veya ona denk olacak kadar oruç tutarak bir kefâret öder” buyurulmak suretiyle mükellefe iki seçenek daha tanınmıştır. İslâm bilginlerinin çoğunluğuna göre yükümlü, bu üç seçenekten dilediğini seçebilir. Yoksulları doyurma ve oruç tutma konularındaki miktar da yukarıda işaret edilen denkliğe göre olacaktır. Bunlardan oruçla ilgili ölçü, bir günlük doyurma ödevine karşılık bir gün oruç tutma şeklindedir (bir günlük doyurma vecîbesinin miktarı için 89. âyetin tefsirinde yemin kefâreti hakkında yapılan açıklamaya bk.). 96. âyette ise su hayvanlarının ihramlı iken de avlanabileceği bildirilmiştir. Âyette geçen bahr kelimesi Arapça’da “deniz” anlamına geldiği gibi ister tatlı, ister tuzlu su ihtiva etsin akarsuları ve büyük su birikintilerini ifade etmek üzere de kullanılır. Müfessirler, burada kelimenin bu geniş anlamıyla kullanılmış olduğu kanaatindedirler. Bu sebeple meâlinde “deniz avı” yerine “sularda avlanma” denmiştir. Âyetin “ve onu yemek” şeklinde tercüme edilen “ve taâmuhû” kısmı, “ve onun (suların) yiyecekleri” şeklinde de anlaşılmıştır. Avlanma ile birlikte yemeden veya yiyecekten ayrıca söz edilmesi daha çok şöyle açıklanır: Beslenme dışındaki amaçlarla da avlanılabileceğinden su ürünlerinden ihramlı iken gıda maddesi olarak yararlanılabileceği özel olarak belirtilmiştir. Bazı müfessirler ise âyetteki sayd kelimesini taze, taâm kelimesini tuzlayıp kurutma vb. yollarla muhafaza altına alınmış su ürünü olarak açıklamışlardır. Bu âyet ve başka deliller ışığında Hanefîler deniz ürünlerinden sadece balık türlerinin, diğer üç mezhebin fakihleri ise sadece suda yaşayan her türlü hayvanın yenebileceği sonucuna ulaşmışlardır. Benzer bir görüş ayrılığı bu hayvanın kendiliğinden ölmüş olup olmamasıyla ilgilidir: Hanefîler’e göre yenmesinin helâl olması için kendiliğinden ölüp su yüzüne çıkmış olmamalıdır, diğerlerine göre bu tür su hayvanları da yenebilir (bk. Kurtubî, VI, 302-324; Râzî, XII, 87-99; ihram hakkında bk. Mâide 5/1-2; Kâbe’nin inşa edilmesi, İslâm’daki yeri ve önemi hakkında bk. Bakara 2/125-127 ve Âl-i İmrân 3/96-97; “haram ay”la “boyunları bağsız ve bağlı kurbanlıklar” diye tercüme edilen “hedy” ve “kalâid” hakkında bk. Mâide 5/1-2).
Mâide Suresinin 95. Ayet maline göre kefaret hakkında: “yapılanın vebalini tatmak” şeklinde İlâhî bir yaklaşımın söz konusu olduğu gözlenmektedir. Kur'ân'da sözü geçen kefaretler beş adet olup, peşinen söylemek gerekirse, oruç için öngörülmekte olan “altmış bir” uygulaması bunların içerisinde yoktur.Farklı Ramazan aylarında da olsa bir kimsenin meşru mazereti olmaksızın kasten bozduğu bütün oruçlar için bir keffâret ödemesi (peş peşe iki kamerî ay veya altmış gün oruç tutması) yeterlidir.Kefaret Orucu Nedir? Ramazan orucunu kasten bozan kişilerin 60 gün aralıksız oruç tutması gerekir ve buna kefaret orucu denir. Oruç tutacak durumda değilse kişi 60 gün bir fakiri ya da bir gün 60 fakiri doyurmalıdır. Ayrıca bu kişi tövbe etmeli ve bozduğu orucun yerine de 1 gün oruç tutmalıdır.
30 gün oruç tutmamanın kefareti nedir?
2 öğün ise Diyanet'e göre 70 TL olarak hesaplanmıştır. Bir gün oruç tutmamanın kefareti 70 TL olarak belirtilmiştir. 30 gün boyunca oruç tutamayacak olanların ise 2 bin 100 TL olarak ödemeleri gerekmektedir.Orucu kasten, yani mazereti olmadığı hâlde bilerek bozmak, Ramazan’ın hürmetine saygısızlıktır ve büyük günahtır. Hz. Peygamber (s.a.s), orucunu bu şekilde bozanların keffâret ile yükümlü olacaklarını belirtmiştir (Buhârî, Savm, 30 [1936]; Müslim, Sıyâm, 81-84 [1111]; bkz. Ebû Dâvûd, Savm, 37 [2393]; İbn Mâce, Sıyâm, 14 [1671]). Oruç keffâreti, iki kamerî ay veya 60 gün ara vermeksizin oruç tutmaktır. Buna da gücü yetmeyen kişi, 60 fakiri bir gün ya da bir fakiri 60 gün doyurur. Bu keffâretin yanında ayrıca, tövbe edilmesi ve bozulan orucun da kazası gerekir (Merğinânî, el-Hidâye, 1/122-123).
SORU: Şafii mezhebine göre ramazanda yiyerek orucunu bozan kişi kefaret vermeli midir?
CEVAP: Şafii mezhebine göre 60 gün oruç tutma kefaretini gerektiren durum, kişinin eşiyle cinsi münasebete bulunmasıdır. Yiyerek veya içerek orucunu bozan kimse sadece o günün kazasını yapar.
Şafii mezhebine göre bilerek yeyip içmek orucu bozar, ama bunun için keffaret gerekmez. Ancak böyle bilerek yeyip içen kimsenin, günün kalan kısmını oruçlu geçirmesi ve ayrıca bir gün kaza etmesi gerekir.
Ramazanda oruçlu bulunan kişiye, oruçluyken sadece cinsel ilişkiye girmekten dolayı keffaret ve tazir gerekir. Ramazan dışında tutulan nafile, adak, kaza veya keffaret orucu tutanların cinsel ilişkiye girmesiyle oruç bozulsada keffaret ve tazir gerekmez.
Şafi mezhebine göre orucu bozan şeyler şunlardır:
1. Yemek ve içmek:Oruçlu kasden yer veya içerse, yediği ve içtiği ne kadar az olursa ol­sun orucu bozulur. Fakat oruçlu olduğunu unutarak yer veya içerse, yediği ve içtiği ne kadar çok olursa olsun orucu bozulmaz. Çünkü Hz. Peygamber (asm) şöyle buyurmuştur:
"Kim oruçlu iken unutup yer veya içerse, orucunu (bozmayıp) ta­mamlasın. Çünkü ona, ancak Allah yedirmiş, içirmiştir."[1]
2. Gözle görülen bir şeyin insan vücuduna girmesi.
Hadîste geçen "cevf" kelimesi, boğazdan mideye, bağırsaklara kadar olan yol demektir. Açık delikten insan vücuduna giren şeyden maksat da ağız, kulak, ön ve arkadan giren şeylerdir.
Bu bakımdan göze akıtılan bir damla, orucu bozmaz, çünkü göz açık bir delik değildir.
"Şaracıyye" denilen da­mardan vurulan iğne orucu bozar, çünkü bu da açık delik sayılır. Fakat "verid" denilen damardan vurulan iğne orucu bozmaz, çünkü verid, açık bir delik değildir.Zikredilmeyen şeyler de buna kıyas edilir.
Bütün bun­lar kasden yapıldığında geçerlidir. Eğer unutularak yapılırsa, unutularak yenen yemeğe ve içmeye kıyasen oruca zarar vermez.
İnsan vücuduna giren sinek veya toz orucu bozmaz. Çünkü bunlar­dan korunmak çok zordur. Diş etleri kanayıp tükürüğü necis olur da ağız yıkanıp temizlenmezse -tükürük bembeyaz olsa dahi- bu tükürüğü yutmak orucu bozar.
Normal şekilde mazmaza (ağıza su vermek) ve istinşak (buruna su vermek) yapılırken boğaza kaçan su orucu bozmaz. Ancak mazmaza ve istinşak mübalağalı bir şekilde yapılır, ağıza alınan su gargara yapılırken boğaza su kaçarsa oruç bozulur. Çünkü Ramazan´da böyle yapmak ya­saktır.
Temizlenmesi mümkün olmayan bir yemek kalıntısı, kasıt ol­maksızın tükürükle beraber içeri girerse oruç bozulmaz. Ancak dişlerin arasındaki yemek kalıntısının temizlenmesi mümkün olduğu halde temiz­lenmez de boğaza kaçarsa oruç bozulur.
Yemeye veya içmeye zorlanan kimsenin orucu bozulmaz. Çünkü bunu kendi iradesiyle yapmamıştır.
Boğaza bir şey dönmese de kasden kusmak orucu bozar. Fakat kişi isteği dışında kusarsa, kusmuğun bir kısmı tekrar içeri girmiş olsa da orucu bozulmaz.
Hz. Peygamber (asm) şöyle buyurmuştur:
"Oruçlu iken kendisine kusmak; galebe edip de kusan kimseye kaza yoktur. Fakat kendi kusarsa kaza etmelidir."[2]
3. Menisi akmasa dahi, kasden cinsî münasebette bulunmak.
Bunun delili şu ayettir:"Fecrin beyaz ipliği, siyah ipliğinden ayrılıncaya kadar yeyin, için. Sonra gece oluncaya (güneş batıncaya) kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itikafta iken hanımlarınıza yaklaşmayın." (Bakara, 2/187)
Ayette geçen ´beyaz iplik´ten maksat, gün ışığı, ´siyah iplik´ten maksat ise gece karanlığıdır. Fecr, ufukta yatay bir şekilde meydana gelen ve gecenin sona erdiğini gösteren ışıktır.Ayetteki "onlara yaklaşmayın" ibaresinden maksat, itikafta iken kadınlarla cinsel ilişkide bulunmamaktır. Eğer kişi unutarak hanımıyla cinsî münasebette bulunursa orucu bozulmaz. Bu, unutarak yeyip iç­meye kıyas edilir.
4. İstimna:İstimna, kişinin hanımını öpmesi veya dokunması suretiyle veya el vasıtasıyla menisinin akmasıdır. Oruçlu iken bu kasden yapılırsa oruç bo­zulur. Ancak herhangi bir sebepten ötürü isteği dışında olursa oruç bo­zulmaz. Karısını veya kocasını öptüğünde şehveti harekete geçecek olan kişinin bunu yapması tahrimen mekruhtur. Çünkü orucun ifsad olma tehlikesi vardır. Bu, kasden orucu ifsad etmeye çalışmak gibidir. Öpmekle şehveti harekete geçmeyen kişinin de öpmeyi terketmesi evlâdır.
Hz. Aişe (ra)´den şöyle rivayet edilmiştir:
"Hz. Peygamber, oruçlu olduğu halde beni öperdi. Halbuki hanginiz Hz. Peygamber´in nefsine hâkim oluşu kadar nefsine hâkim olabilir?"[3]
Âlimler, Hz. Aişe (ra)´nin sözünün şu anlama geldiğini söylemişlerdir:
"Sizin için hanımlarınızı öpmemek daha iyidir. Vehme kapılarak kendinizi Hz. Peygamber gibi saymaya kalkışmayın. Peygamber için mubah olan şeyin size de mubah olduğunu düşünmeyin. Çünkü Hz. Peygamber nefsine mâlikti; şehvetine kapılmaktan ve cinsî münasebette bulunmaktan emindi. Siz ise bunlardan hiçbir zaman emin olamazsınız."
5. Hayız ve Nifas:Hayız ve nifas, orucun sıhhatine mâni olan özürlerdir. Bu bakımdan günün bir kısmında hayız veya nifas olan kadının orucu bozulur ve daha sonra orucunu kaza etmesi gerekir.Hz. Peygamber (asm)´e, kadının dininin nasıl noksan olduğu sorulunca, şöyle buyurmuştur:"Kadın hayız ve nifasîı olduğu zaman namazı terketmez mi, orucunu bırakmaz mı?"[4]
6. Akıl ve şuuru kaybetmek ve dinden çıkmak
Tecennün etmek (delirmek) ve dinden çıkmak (irtidad), orucun sıhhatine manidir, Çünkü bunlar, kişiyi mükellef olmaktan çıkarır. Ayrıca oruçlu kimse, orucu ifsad edecek şeylerden kaçınmalıdır ki orucu sahih olsun. Oruç, fecrin tulûundan başlar, güneşin batışına kadar devam eder. Eğer oruçlu bir kimse, fecrin doğmadığını zannederek orucu bozan şeylerden birini yaparsa, sonra da fecrin doğduğu anlaşılırsa orucu bozulur. Ancak Ramazan ayının hürmetine binaen o gün akşama kadar bir şey yeyip içmemeli ve daha sonra da orucunu kaza etmelidir.
Yine günün sonunda güneşin battığını zannederek iftar eden kişinin -güneşin batmadığı anlaşılırsa- orucu bozulur. Daha sonra orucunu kaza etmesi gerekir.
Orucu bozanlardan cinsel ilişki dışındakiler için sadece bir gün kaza orucu gerekir. Ancak cinsel ilişkiye girenlerin hem kaza hem de iki ay keffaret orrucu tutmaları lazımdır.Dipnotlar:[1] Müslim/1155, Buharî/1831, (Ebu Hüreyre´den)
[2] Ebu Dâvud, 2380; Tirmizî, 720 ve başka muhaddisler, (Ebu Hüreyre´den)[3] Müslim, 1106[4] Buharî, 298; Müslim, 80, (Ebu Said´den)

 
Kurban
Beiträge: 1.052
Punkte: 651
Registriert am: 19.08.2010

zuletzt bearbeitet 11.02.2024 | Top

   

Mektubat Ve Bazı Mesaili Mühimme/Salahuttın Ibni Mevlana Siracüttin Kds Trcm Eden Mck Kurban Hoca 30-37
Mektubat Ve Bazı Mesaili Mühimme/Salahuttın Ibni Mevlana Siracüttin Kds Trcm Eden Mck Kurban Hoca 23-29

  • Ähnliche Themen
    Antworten
    Zugriffe
    Letzter Beitrag
Anfragen und Anregungen bitte direkt an tiav@hotmail.de adressieren. Vielen Dank!
Xobor Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen
Datenschutz