Mustafa Hoca
Kur’an da bazı yasakların ne sebebi nede hikmeti bildirilmez. Mesela zinanın haram olduğu söylenmez ama zinaya yaklaşmayın demekle zinanın haram olduğu bilinir. İslam hukuku da bunun gibi bazı şeylerin hükümlerini söylerken seddi zerai denilen bir kurala dayandırır. Seddi zerai nedir?
BİSMİHİ TEALA
İslâm fıkhın da; illeti akıl yoluyla kavranabilecek hükümler mevcud olduğu gibi, akıl yoluyla kavranamayan hükümlerin de bulunmaktadır. Usül uleması; illeti akıl yoluyla kavranabilen hükümlerle ilgili olarak: ” Hüküm illeti ile vardır veya yoktur.” (İmam-ı Serahsi, Temhidu’l fusul fi ilmi’l usul c: 2 sh, 180) kaidesini benimsemişlerdir. Molla hüsrev’de (rahmetullahi aleyh) illeti tarif ederken ” İllet nass’ın hükmüne alamet kılınan vasıftır.” ( Mir’at’ıl usul fi şerhi miskatı’l vusul c:1 sh: 241) şeklin de tarif etmektedir. Mesela hamr’a nispetle sarhoş edicilik vasfı böyle bir illettir. Aslın illetinin bilinmesinden sonra böyle bir illetin ”fer”de bulunup bulunmadığının tespit edilmesine ”tahkiku’l menat” denilmektedir. Bu kısa izahtan sonra….
Sedd; lügat olarak men etme, yasaklama, engel olma, zerai ise bir şeye götüren yollar sebebler manasına gelmektedir. Sedd-i zerai hem kitab, hem de sünnet ile sabit olan bir husustur. Kitab’tan delili En am süresi 108 ayeti kerimesi, sünnetten delili ise resulullah’ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) faize sebeb olacağı endişesi ile, borçlunun alacaklıya hediye vermesi ile alakalı hadisi şerifini göstere biliriz.
Sedd-i Zerai’de asıl olan fiillerin sonucudur. Fiil sonucuna göre hükme bağlanır. İstenilen bir şeye vasıta olan fiil talep edilir; kötülüğe sebeb şeyde yasaklanır. Burada fiillerin sonuçları gözönüne alınırken, failin niyetinin ne olduğu sorgulanmaz ve fiilin sebeb olduğu neticeye göre hüküm verilir. Bu ” maksadın vesilesi maksada tabidir.” kaidesi ile özetlenebilir. İmam- Karafi (rahmetullahi aleyh) bunu ” Üstün maksada götüren vesile üstün, kötü maksada götüren vesile ise kötüdür.” ( Envarı’l buruk fi envai’l furuk, c:2 sh: 156) şeklinde ifade etmektedir.
Maksadlara bir takım vesileler ve sebeblerle varılır; o yollar da maksada tabi olurla, onun hükmünü alırlar. Haramlara vesile olan şeyler de onlar gibi hüküm alarak yasaklanır. Zira birbirlerine bağlıdırlar. İbadet ve sevaba vesile olanlar da, onlara sebeb olmalarından dolayı onlar gibi istenilen ve sevilen şeylerdir. Maksada vesile olan şey maksada tabidir, her ikisi de maksudtur. Biri maksat olarak, diğeri de vesile olarak hüküm alır. Bunun için ALLAH (Celle celalühü) bir şeyi haram kılarsa, ona götüren vesile ve yollarda haram olur. Zira haramdan sakınmak ancak bu yolla mümkündür. Eğer bir harama götüren yollar mübah olursa, bu haram olan bir şeyi haram kılmakya zıt düşer, bilakis harama teşvik olmuş olur. Bu da ALLAH’ın (Celle celalühü) hikmeti ile asla bağdaşmaz.
Sedd-i zerai’de asıl olan maslahatı celb, mefsedeti def kaidesidir. Yani bir işte umumun faydası varsa teşvik edilir, umumun zararına ise yasaklanır. Mesela üreticilerin pazara götürdükleri malları aracıların yollarda karşılamaları ve satın almaları yasaklanmıştır. Bu mübah bir şey iken, bunda üreticiyi aldatmak, tüketiciye zarar vermek, pazarda kıtlık yaratmasında dolayı yasaklanmıştır. Burada bu işi yapanların ”benim niyetim iyi” gibi sözlerine bakılmaz ve kabul edilmez. Zira burada bu fiilin doğuracağı sonuçlara bakılır, ve dolayısıyla bir şeye vesile olan şey sonuçları sebebiyle ya yasaklanır, ya da serbest bırakılır.
Zerai lügat yönünden sebebler, vesileler manasına geldiği için yasağa götüren sebebler kastedildiği gibi, mübah ve helale götüren sebebler de kastedilir. Ancak bu, yasak olan fiillere götüren sebebler de daha çok kullanılmıştır. Sedd kelimesinin kullanılması da bununla alakalıdır. İmam-ı Karafi (rahmetullahi aleyh) Zerai’nin asıl manasını göz önüne alarak bunu sedd-i zerai ve feth-i zerai diye ikiye ayırır ve feth-i zerai, iyiliğe götüren yolları açmak, teşvik etmek olarak izah eder. (Envari’l buruk, c: 2 sh: 158)
Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen |