Mehmet talu hocamızın bu açıklama ve fetvasını tüm yakınlarınıza dağıtınız
Soru
Hamile kalmamak için korunmanın dinen hükmü nedir ve eşlerden her ikisi de korunabilir mi, en uygun korunma hangisidir?
Soran ihvan
Tarih 08.08.2011
Cevap
Bismillahirrahmanirrahim[flash]
Doğum kontrolü, İslâm'ın temel ilkelerine ve özüne aykırı olup, İslâm'la bağdaşmaz. Zaruret yoksa herhangi bir şekilde hamileliği önlemek caiz olmaz.
Ancak kadının hamile kalmasının onun ölümüne yol açması ihtimali veya memedeki çocuğun ardından hemen ikinci bir doğumun memedeki çocuğa zarar vermesi durumu gibi zaruri hallerde tedbir alınabilir. Azil de, başka yöntem de caizdir. Ancak devamlı doğum kontrolü caiz olmaz.
Doğum kontrolü, nüfusun azalmasına ve fuhşa teşvik eder. Doğum kontrolü uygulayarak, evlenmeyi, çocuk elde etme maksadının dışına çıkaran çevrelerde, cinsî münasebetlerin çocuk yapma ve neslin devamı ile hemen hemen hiçbir ilgisinin kalmadığı, tamamen bir eğlence ve zevk meselesi haline getirildiği maalesef bir gerçektir. Bu durum, beşerî ahlakı son derece tahrip etmektedir. Mesela Batı'daki rakamlar çok korkunçtur. Doğum kontrolü teşviki sonucu evlenmeden önce gayrimeşru ilişkilerde bulunan erkeklerin sayısı % 27'den % 87'ye, kadınların ise % 7'den % 50'ye çıkmıştır." Yine verilen bir başka bilgiye göre, 1956 yılında altı yüz kadın üzerinde yapılan incelemelerin sonucu şöyle: Her üç kadından biri henüz evlenmeden iffet ve kızlığını kaybetmektedir. Artık kadınlarda if-fet denilen şeyden bir iz, bir eser kalmış mıdır? Ya şimdilerde ne hale geldi?
Hele hele, ailelerin fakirlikten dolayı çocuktan kaçınmalarını caiz olmaz. Rızık korkusu, basit bir iddiadır. ALLAH, milyonlarca canlının rızkını vermektedir. O, Halik ve Rezzak'tır. Cenab-ı Hak şöyle buyurur:
"Fakirlik, açlık korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyiniz. Onların da, sizin de rızkını biz veriyoruz. Hiç şüphe yok ki onları öldürmek çok büyük bir günahtır."1
Doğan her çocuk rızkını da beraberinde getirmektedir. Çünkü yeryüzündeki her canlının rızkını ALLAH Teâlâ vermektedir.
"Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki rızkı ALLAH Teâlâ'ya ait olmasın."2
Abdullah b. Mes'ud (R.A.) şöyle anlatıyor: Resûlullah (S.A.V.) Efendimize sor¬dum:
- ALLAH katında hangi günah daha büyüktür? Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:
"Seni yarattığı halde ALLAH Teâlâ'ya denk, ortak ve benzer koşman" buyurdu.
- Bu, gerçekten büyük bir günahtır. Sonra hangisi? dedim. Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:
"Seninle beraber oturup hazırlanan yemekleri yer korkusuyla çocuğunu öldürmen." buyurdular.
- Sonra hangisi? Dedim. Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:
"Komşunun karısıyla zina etmen" buyurdu.3
Makine, gübreleme, sulama, bilgi ve tecrübe gibi yeni unsurların ziraata dâhil edilmesi, tarım üretimini dünya genelinde öyle artırmıştır ki, bu, nüfus artışından çok öndedir. Gelecekte bitki genlerine yapılan müdahale, ev ziraati gibi şimdiden ufukta görülen gelişmeler gıda sıkıntısı diye bir tehlikenin yeryüzüne hiçbir zaman gelmeyeceğini göstermektedir.
Afrika gibi dünyanın bazı yerlerinde görülen açlık ve sefalet, oralardaki Avrupa sömürüsünün eseridir, tabii bir hâdise değildir. Avrupalılar gittikleri memleketlerin iktisadî düzenlerini sistematik olarak bozarak yerli halkı, bir daha kendilerine karşı müessir şekilde baş kaldıramayacak hale getirmişlerdir. Oradan ayrılsalar bile sömürü sistemlerini kendi menfaatlerini devam ettirerek satın alınmış aydınlarla yürütüp, ayakta tutmaktalar; ticarî şirketleri, işletmeleri ellerinde bırakmayarak daha merhametsiz bir sömürge tatbikatını devam ettirmektedirler.
Kendi memleketlerinde bütün imkânlarıyla doğumu teşvik eden Batı, Batı dışındaki bütün memleketlerde siyasî, iktisadî ve askerî her çeşit güç ve baskı imkânlarını kullanarak doğum kontrolü uygulamasını yaptırmaktadırlar.
Sonra genellikle iddia edildiği gibi, ülkelerin refah seviyesindeki artış hızı ile nüfus hızı arasında tersine bir ilgi yoktur. Bilakis iki mefhum arasında müsbete doğru bir ilgi görülmektedir. Bu açıdan gerek yurdumuzda, gerek dünyanın bazı yerlerinde zaman zaman görülen maddî sıkıntılar, doğal değildir, nüfus çokluğundan değildir. Sömürgecilerin oyunun-dan, adaletsiz idareden ileri gelmektedir. Ömer b. Abdilaziz'in üç yıllık adilâne idaresi sırasında Mısır gibi büyük bir İslâm dünyasında zekât kabul edecek insan kalmayacak şekilde refah ve bolluk meydana gelmiştir.
İnsan, ALLAH Teâlâ’nın denge ve düzenine, açlık korkusuyla müdahale etmemeli, fıtri yapıyı, tabii cinsi yakınlaşma yolunu ve çocuk edinme nimetini kendine kapamamalıdır. Özellikle, kısırlaştırma kesinlikle düşünülmemelidir. Cenab-ı Hak şöyle buyurur:
"Kadınlar sizin tarlanızdır, o halde tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın"4 buyurur.
ALLAH, kadınları sadece hoşça vakit geçirmek için yaratmamıştır. Kadınla erkek arasındaki ilişki, tarla ile çiftçi arasındaki ilişki kadar ciddidir. Çiftçi tarlasına sadece hoşlandığı için değil, onu ekmek ve ürün almak için gider. Aynı şekilde bir erkeğin de karısına çocuk üretmek amacıyla yaklaşması gereklidir. Bu, sünnettir ve çocuk, ailenin ve evlenmenin esas gayesidir.
Doğum kontrolü diye günümüzde ortaya çıkan hâdiseyi İslâm açısından kabul etmek mümkün değildir. Bu hâdise esasen bizde dış baskılarla müesseseleştirilmiş, doğum kontrolüyle ilgili teşkilatlar, Amerikan yardımlarıyla finanse edilmiştir. Maksat, İslâm ümmetinin sayısını azaltmaktır. İslâm dini, nüfus çokluğuna önem verir. Hz. Aişe (R.Anha) validemizden rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz buyurdular ki:
"Nikâh benim sünnetimdendir. Kim benim sünnetimle amel etmezse benden değildir. Evleniniz! Zira ben, diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuz ile iftihar edeceğim. Kimin maddî imkânı varsa hemen evlensin. Kim maddî imkân bulamazsa, nafile oruç tutsun. Çünkü oruç, onun için şehveti kırıcıdır."5
Ma'kıl b.Yesar (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:
"Ey insanlar! Vedud yani çok seven ve velud yani çok doğuran kadınla evleniniz. Zira ben kıyamet günü diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla övüneceğim"6 buyurdular.
Doğum kontrolü çocuk yapmama yahut sınırlı ve belli sayıda az çocuk sahibi olma demek olduğuna göre; bu insanı, yalnız kendisini düşünen zevk ve sefasına düşkün ve netice olarak ahlaksızlığa sürükleyen bir yol olduğuna şüphe edilemez. Az çocuk yapma isteğinin yoksullarda değil, zengin ve orta gelirli sınıflar arasında görülmesi; kadının vaktini çocuğunun bakımına değil de sinemalarda, tiyatrolarda, balolarda, moda evlerinde ve nihayet gezip tozarak eğlence yerlerinde geçirmek isteyenler arasında görüldüğü inkâr edilemez bir gerçektir.
Doğum kontrolü insanları yalnız kendi çıkarlarını düşünen bencilliğe sürükler. Geçim seviyelerinin düşeceği korkusuyla lokmalarını kendi öz varlıklarından kopmuş yavrularıyla dahi paylaşmak istemezler, onlar için gelir getirmeyen düşman demektir. Yavrularına şefkati olmayanların ihtiyar ana ve babalarına, yakınlarına, yetimlere, elden ayaktan düşmüş yoksullara merhametli olmaları imkânsızdır. Merhametsiz, şefkatsiz insanların İslâm’ın yüce ahlâkı olan fedakârlık, fera¬gat, yardımlaşma, sorumluluk, insanları sevme duygularından uzaklaşmaları tabiî olacaktır. Bunlar doğum kontrolünün uygulandığı toplumlarda görülmüştür.
Doğum kontrolü boşanmalara, birçok yuvaların yıkılmasına sebep olur. "Çocuksuz kadın, meyvesiz ağaca benzer" atasözü büyük bir gerçeğin ifadesidir. Evet, çocuksuz kadın gerçekten meyvesiz ağaçtır. Meyvesiz ağacı kim sever? Çocuksuz ya da az çocukla karı koca arasındaki evlilik bağı, her gün biraz daha gevşer. Sonunda boşanmaya yol açar. Çocuk, karı kocayı biri birine bağlayan kuvvetli bir bağdır. Çocuksuz karı kocanın boşanmaları kolaydır. Boşanma nedenlerinin başında çocuksuzluk gelir. Boşanma davaları en çok çocuksuz evliler arasında görülmektedir.
Gebeliği önleyici ilâç kullanan kadının güzelliği, huzuru yavaş yavaş söner. Sinirli ve huzursuz olur. Sinirlilik ve huzursuzluk eşler arasında soğukluk türemesine sebep olur. Eşler birbirlerinden bıkar ve usanırlar, sevgileri azalmış, yerine soğukluk ve geçimsizlik gelmiştir.
Artık eşler arasındaki eski dayanışma da kalmamıştır. En ufak ve sudan sebeplerle birbirlerini suçlamaya hazırdırlar. Boşanmak ve ayrılmaktan başka çıkar yol kalmamıştır. Öyle de olur.
Bu nedenle doğum kontrolünü uygulayan memleketlerde boşanmalar çoğalmaktadır.
dipnot
(1) İsra Sûresi: 31
(2) Hud Sûresi: 6
(3) Buhari, Tefsir, Sûre: 2/35, Edeb: 20, Diyyat: 1, Hudud: 20, Tevhid: 40; Müslim, İman: 141-142; Ebu Davud, Talak: 50; Tirmizi, Tefsir, Sûre: 25
(4) Bakara Sûresi: 223
(6) Ebu Davud, Nikah:4, No:2050; Nesaî, Nikah:11, 6/65-66
Selam Ve Dua ile