Revâtib sünnetler, sünnet-i hüdâ olup, bunlar İslâm dîninin şiârıdır (alâmetidir). Bu ümmete mahsusturlar. (Abdülganî Nablüsî)
Revâtib sünnetler nâfile niyeti ile veya yalnız namaza niyet etmekle sahîh olur. Yâni o vaktin sünneti olur. Ayrıca sünnet diye niyet etmeye lüzum yoktur. (İbn-i Nüceym)
Revâtib sünneti özr ile terk edenler af olur. Özürsüz terk edenler azarlanır, inkâr edenler îmânsız olur. (İbn-i Âbidîn)
Hanefi fukahasina göre; amel açisindan, sünnet iki çesittir. Birincisi: Uyulmasi hidayet, terki dalalet olan sünnet (Sünnet-i Hüda) Ikincisi: Uyulmasi güzel, terki mübah olan sünnettir. Buna sünnet-i zevaid denilir. Mesela: Bayram namazi, ezan, ve kamet gibi sünnetler; "Sünnet-i Hüda" olarak nitelendirilmistir. Sünnet-i Zevaid ise fer'i meseleleri içine alir. Mesela: Resul-i Ekrem (sav) savasa giderken deveye binmistir. Hayatinda hiç deveye binmeyen kimse, sünnete muhalefet etmis sayilmaz. Zira deve, o zamana ait bir ulasim vasitasidir. Diger sualinize gelince: Imam-i Serahsi; Resul-i Ekrem (sav)'in "-Benim ve rasid halifelerimin sünnetine sariliniz" hadisini zikretmis ve Rasid halifelerin tatbikatinin da delil oldugunu belirtmistir. Bahsin devaminda : "-Bize (hanefilere) göre sünnetten murad; Resul-i Ekrem (sav)'in ve ondan sonra gelen rasid halifelerin icraatidir. Imam-i Safii demistir ki; mutlak olarak sünnet denildigi zaman, sadece Resulullah (sav)'in sünneti anlasilir. Bize göre; sünnet lafzinin, sadece bununla sinirlandirilmasi sart degildir. Zira selef; Hz. Ebubekir (ra) ve Hz. Ömer'in (ra) tuttugu yola dahi sünnet diyorlardi" (1) diyerek, konuyu izah etmistir. Meselenin özü budur. Allahu Teala (cc) cümlemizi; sadik ve muttaki kullarindan eylesin. Birbirimize dua edelim.
(1) Imam-i Serahsi- Temhidu'l Füsul fi Ilmi'l Usul- Beyrut: 1393 C: 1 Sh: 113
Hanefi âlimlerine göre amel açısından sünnet iki kısma ayrılır:
1. Sünnet-i Hüdâ
2. Sünnet-i Zâide (cem’isi/çoğulu: ‘zevâid’ gelir).
Uyulması, uygulanması hidâyet, terk edilmesi de dalâlet olan sünnetler, ‘sünnet-i hüdâ’ kısmına girer.
Uyulması güzel, terki de mübah olan sünnetlere de, ‘sünnet-i zâide’ veya ‘sünen-i zevâid’ denir.
Mesela ezan, ve kamet gibi sünnetler; "sünnet-i hüdâ" olarak tavsif edilmiştir. Bunlar İslâm dininin şiârıdır, başka dinlerde yoktur.
Sünnet-i zevâid ise, fer'i meseleleri içine alır… Mesela; Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz cihada giderken deveye binmiştir. Ancak hayatında hiç deveye binmeyen bir mü’min, sünnete muhalefet etmiş sayılmaz. Zira deve, o zamana ait bir ulaşım vasıtasıdır. Günümüzde ise bu vasıtalar çok çeşitlenmiş, fakat gördükleri iş gene aynıdır. Netice itibariyle hepsi de ulaşım, taşıma, taşınma araçlarıdır… Keza, Rasûlullah'ın (s.a.v.) kılık kıyafeti, elbise giyiş şekli, yemek yiyiş tarzı, yürüyüşü, yatışı, bir işe sağdan veya soldan başlaması, saç şekli, sarık sarma tarzı gibi âdetler de zevâid sünnetlerdendir.
Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen |