ZAMAN IN KUTBU GAVSIMIZ ŞEYH HACI CEMİL BABA HAZRETLERİN DEN .SOHBET OKUYALIM ARKADAŞLAR .

#1 von Kurban , 09.04.2020 19:20

.ZAMAN IN KUTBU GAVSIMIZ ŞEYH HACI CEMİL BABA HAZRETLERİN DEN .SOHBET OKUYALIM ARKADAŞLAR .
Tasavvuf: Namazı huşu içinde, Allah’ın huzurunda olduğunu bilerek kılmak, yapılan ibadetlerden de huzur bulmaktır. Yapılan zikir ve ibadetler, bunu sağlamak içindir. Tasavvuf Allah’ın emrettiklerini yapmak, nehyettiklerinden de geri durmaktır.

....Tasavvuf: Kalbi bütün sıfatlardan temizlemektir. Sahabelerin hayatı tasavvuf idi. Daha sonra kalpler dünya sevgisine meyledince tarikatlar ortaya çıktı. İnsanlar yeniden kalplerini dünya sevgisinden. temizleyerek büyük lütuflara ermişlerdir.

Tasavvufçular; Kur’an ve Sünnet yolundan ayrılmasınlar. Sonra da müstehaplara, nafilelere devam etsinler. Tasavvuf; iki zikir et, sonra çık git yapmadığın iş kalmasın, değildir...

Şimdiki tasavvufçular lafta. Laflan olmaz. Veyahut babam şeyhti, ben de şeyhim. Ya da bir gecede her şeye sahip olayım. Böyle tasavvuf olmaz, hizmet etmek lazım; bu işler çalışmakla, ibadetle, zikirle olur. Tasavvuf nedir, tarikat nedir? Bilmesi lazım. Tasavvuf odur ki bir elinde ayet, bir elinde hadis olacak. Direk yürüyeceksin o yolda. Hz. Cebrail, Peygamber Efendimize sordu: İman nedir? Hz. peygamber; Allah’a, kitaplarına, meleklerine, gönderdiği peygamberlere, Ahiret gününe, kaza ve kaderin O’ndan geldiğine inanmandır, buyurdu. Hz. Cebrail, İslam nedir, dedi. Hz. Peygamber (s.a.s) İslam; kelime-i şehadet getirmen, namaz kılman, oruç tutman, zekât vermen, hacca gitmendir, buyurdu. Daha sonra ihsan nedir diye soruldu. Bu soruya ise Hz. Peygamber ihsan; Allah’ı görüyormuşçasına ibadet etmendir, buyurdu. İşte tasavvuf bu ihsanın içindedir. İtikat, şeriat, tarikat… Bir insanın nasıl zahiri varsa batını da var. İç de olacak dış da. Dış şeriat, iç ise tasavvuftur. Allah’ın zikrine devam edenle etmeyenin hali ölü ile diri gibidir. Ceset olmadan ruh olmaz. Fakat ruh da olmadan ceset bir işe yaramaz. Kupkurudur ceset. Bir balık nasıl ki ancak suyun içinde yaşıyorsa, kalp de ancak zikrullahla yaşar. Kalbi toparlayan, düzelten zikrullahtır. Bütün ileri gelen zatlar hep zikrullahla yücelmişler, ileri gitmişler, nefislerini temizlemişler ve doğruyu görmüşlerdir. Açın tarih kitaplarını bir bakın. Mevlanalar, Abdulkadir-i Geylaniler, İmam Gazaliler… Hepsi zikrullahla evliya mertebesine ulaşmışlar. Tasavvuf yaşantısı bütün büyük zatlarda vardır. Bir gün İmam-ı Gazali’nin kardeşi, bir mecliste İmam-ı Gazali şeriat hususlarında vaz u nasihatlerde bulunurken içeri girmiş ve şöyle demiş: “Ey demirleri keskinleştirici! Sen demirleri keskin edip kıyamete kadar kör mü kalacaksın?”. Bu söz üzerine imam Gazali, kalkarak bir derviş abası giyiyor, on sene dervişlerle gezip, zikrullahla meşgul oluyor. On yıl sonra bu kez çift kanatlı olarak tekrar irşada başlıyor. Kim hizmet ederse kim öne düşerse düşsün, kardeşimizdir; yalnız Allah ve resulünün yolundan ayrılmayacak.

Hocam Her insan tasavvufa girmeli midir?

Önce Kur’an ve Sünnet gelir. Kalp tasavvufla düzelir ve kişi huzurla ibadet eder. Tasavvuf olmadan, zikrullah olmadan, huzur olmadan hiçbir şeye kavuşamaz insan. Zannediyorlar ki tasavvuf ayrı, Kur’an ve Sünnet ayrıdır. Hayır, bunların hepsi birbirini tamamlar. Huzura kavuşmak için ne lazım? Lafla mı ulaşılır? Kalbi toparlayan, kalbin içindeki şeytani vesveseleri, kötü düşünce ve hayalleri kovalayan ancak zikrullahtır. Kalp; zikrullaha devam ile tedavi olur. Şunu da unutmamak lazım, evvela bir meyvenin dışı olur, sonra içi. Tasavvuf olmadan Kur’an ve Sünnet olur ancak içi çürük olur. Şeriat olmadan tasavvuf ise hiç olmaz.

Bazı ilahiyatçılar mürid olan kişinin şeyhe ihtiyacı yoktur, diyorlar. Bu konuda ne dersiniz?

Beyazid-i Bistami, şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır, diyor. İlla bir usta lazımdır. Said Nursi Hazretleri diyor ki çok yerde Abdulkadir-i Geylani Hazretleri yardımıma koştu. Maneviyattan yardım olacak. Kişi kendi başına ilerleyemez. Bizler perdeyi çekip itikâfa oturuyoruz, çileye oturuyoruz. Tarikatı olmayan biri de perdeyi çeksin, otursun. 24 saat sonra neler oluyor görsün bakalım. Haydar Baba (r.a.) maneviyatta Abdulkadiri Geylani’den izin almasına rağmen tek başına itikafa oturmamıştır. Bir mürşidi kamile ihtiyaç duymuştur.

İki zümre vardır ki çok tehlikelidir:

1- Kur’an ve Sünnete uymayan tasavvufçular. Biz, bunlardan uzağız. Zaten tarikat düşmanlığına da bu tür tasavvufçular yol açıyorlar. Her türlü film fırıldak var bu tür tasavvufçularda. Derlerdi ki Elazığ’ın eski müftüsü Hacı Halil tarikatlara laf atıyor. Babasının taziyesine gittiğimde ona dedim ki, şeb ile şekeri birbirinden ayırmanız lazım. O da dedi ki: Benim lafım sizlere değil. Sizlerde âlimler var, veli zatlar var. Ben de ona dönerek: Onlardan biz de uzağız, Allah onların şerlerinden muhafaza eylesin. Ama sende; insanlar içerisinde bu konudan bahsederken Kur’an yolunda olanlarla, olmayanlar bir değildir, söyle.

2- Ehl-i sünnet vel cemaat olmayan alimler. Bunlar da tehlikelidir. Yok efendim şefaat yoktur, tarikat yoktur, evliya yoktur, tesbih-zikir yoktur… Ya ne var? Çıkarın ortaya bakalım. Ne kaldı elinizde. Nasrettin Hoca’nın misali gibi. Leyleği tutmuş, bacağını kesmiş, boynunu kesmiş. Ne kaldı geriye? Ölüye kuran okunmaz, mevlit okunmaz. Millet uçuruma gidiyor. Yok o şirktir, bu şirktir, otur şirktir, kalk şirktir, yat şirktir, konuş şirktir, konuşma şirktir. Bir kere Allah’ın sevdiği dostlara düşman olmak Allah’a düşman olmaktır. Allah’ın en sevdiği insan kimdir? Peygamberler sonra evliyalar. O peygamberler ve evliyalar çalışmışlar, çabalamışlar. Sürekli zikrullahla meşgul olmuşlar. Maneviyatta zirveye çıkmışlar. Allah’ın en sevdiği kullarıdır bunlar. Allah’ın kendilerinden razı olduğu kişilerdir. Sen gelmiş onlara düşmanlık ediyorsun. Sen gelmiş eve dışarıdan bakıyorsun. Bu evin içinde bir şey yok diyorsun. Biçare adam, senin kendinden haberin yok. Sabaha kadar yatıyorsun, hiç ibadetle meşgul olmuyorsun. Onlar gece sabahlara kadar Allah’a yalvarıyorlar, ağlıyorlar, sızlıyorlar, ibadet ediyorlar. Hele bir evin içine gir bakalım. Neler var neler.

Haydar Baba (r.a) : “Zikredersen; kalp, vücut, dil zikre başlar. Devam edersen bir ateş düşer içine. Dünya ateşi gibidir; ama acı değildir. Bu ateş her yanını sarar, gece gündüz yakmaya başlar. Sonra sıfatların ortadan kalkar. Böylece hiçbir şey kalmaz kalpte. Yalnız Allah (c.c.) kalır. Bundan ilerisini de söylersem bana taş atarlar, dedi. Hz. Peygamber (s.a.s) Ebu Hureyre’ye: Ya Eba Hureyre! Öyle şeyler var ki desem beni öldürürler.” buyurdu.

Hocam sosyal bunalımlar, cinayetler, intiharlar, aile içi şiddet vb. hat safhada. Bunlar için ne söyleyeceksiniz?

Bu, ahir zaman hastalığıdır. İnsanların yüzde sekseninde var. Tarikatçılarda da var, tarikatta olmayanlarda da var. Cemaatçilerde de var. Her kesimden insanda var. Bu ahir zaman alametidir. Bazılarında bu hastalık fazla, bazılarında ise azdır. Zamanımızdaki cinayetler, intiharlar, şiddet olayları çoğunlukla hastalığı fazla olanlar tarafından gerçekleştiriliyor. Herkesin bir gayesi var. Gayeye ulaşamayınca bunalıma giriyorlar. Bir genç üniversite sınavına giriyor, kazanamıyor ve bunun sonucunda da bunalıma giriyor. Sınavı kazanıp üniversiteyi bitirdiğinde bir mesleğe atılamayınca yine bunalıma giriyor. Nasrettin Hoca’ya sormuşlar; Allah’la aran nasıl? diye. Vallahi iyi ama demiş, yetmiş senedir onun dediği oluyor. İnsanlar takdir-i ilahiye rıza göstermeyi, şükretmeyi, kanaat etmeyi, tevekkül etmeyi unutmuşlar. En şiddetli devredeyiz. Elimizden geldiği kadar siz olun, biz olalım kendimizi ve çoluk çocuğumuzu bu gibi illetlerden muhafaza edelim. Müslüman kardeşlerimizin bu hastalıklardan kurtulması için bütün hastalıkların, belaların, dertlerin Allah’tan geldiğine ve kendisi için bir imtihan olduğuna inanarak sabretmesi lazım. Allah’a teslim olup çok dua etsinler. Zamanlarını boşa geçirmesinler, farz ibadetlerini düzgün yapsınlar. İnsanlar için hayırlı hizmetlerde bulunsunlar. Ölüm gelene kadar huzur ve huşu ile Allah’a ibadet edelim. Gaye odur, ilerleme odur. Başka nereye kadar ilerleyeceksin? Kim ki Allah’ın rızasına kavuşmak isterse Allah’a ibadet etsin. Kim Allah’ın kendisinden razı olmasını isterse ölene kadar O’na kulluk etsin. Amacımız bu olmalı. Bu fani âleme ne diye aldanıyoruz ki? Elazığ’ın hepsini sana tapu etseler, seni reis-i cumhur yapsalar ne fayda? Üç gün sonra bırakıp gideceksin.

Hocam bu ahir zamanda imanımızı nasıl koruyacağız ve kalbimizi şeytanın şerlerinden nasıl temizleyeceğiz?

Fazlasıyla zikrullaha devam ederek imanımızı koruyacağız ve kalbimizi şeytana teslim etmeyeceğiz. Her şeyin bir temizlenme aleti vardır, kalbin temizlenme aleti de Lailahe illallahtır. Hz. Peygamber (s.a.s. ) :“Kalbinize bekçi koyun, buyurdu. Sahabe: Nasıl bekçi koyalım ya resulallah? dediler. Bunun üzerine fahri alem efendimiz: Lailahe illallahı çoğaltarak, buyurdu. Bu insanoğluna bir fırsattır. Bu imkanlar eldeyken kıymetini bilmeli. Dervişler gelip Haydar babaya ne yapalım dediler. Haydar Baba rahmetullahi aleyh: “Kalbi mü’min beyti haktır, Haccı ekber ondadır. Buyur şeytanın putlarını temizle, Allah’ın beyti olsun.” dedikten sonra da döndü ve: “Çıkarmak kolay değil oğul” dedi. Eskiden bir çanak çömlek bir de çul vardı. Kalpte başka da bir şey yoktu. Şimdi halı var, koltuk var, kanepe var, araba var, apartman var, konfor var, servet var, zenginlik var. Yiğitsen çıkar kalpten bunları. Bir mürid: Her gün ya rabbi, kalbime tecelli et, derdi. Bir gün bir zat geldi. İçi pislik dolu bir daireye götürüp: Buradan içeri gir, dedi. Mürid, pis kokudan dışarıda bile zor duruyordu. Buraya girilir mi hiç? dedi. Bunun üzerine o zat: Günah ve vesvese kirleriyle dolu kalbine Allah nasıl tecelli etsin, senin kalbin buradan kötü? dedi. Biz bu davalardan vazgeçtik, Kuran ve sünnete tabi olalım, evliyaullahı da sevelim yeter. Kimselere düşmanlık etmeyelim. Yalnız Kur’an ve Sünnet yolundan gitmeyen cemaatleri ne seveceğiz, ne de yollarından gideceğiz. Diğerleri Kur’an ve sünnet çizgisinde oldukları sürece kardeşimizdir. Onlara taş atmak yok, eleştirmek yok. Kimisi Allah der, kimisi Lailahe illallah der, Kimi sesli zikrini çeker, kuranını okur, kimi sessiz. Görüyorsunuz ya Müslüman ülkelerini ne hale sokmuşlar? Kaç fırkaya ayırmışlar, nasıl parçalamışlar. Yok sen şucusun, sen bucusun, sen sağcısın, sen solcusun. “Lailahe illallah Muhammeden resulullah” diyen ve bununla amel eden herkes kardeştir. Allah’ımız bir, kitabımız bir, peygamberimiz bir. Ha ben bu dini eksik mi yaşıyorum. Buyur sen daha güzel yaşa…

Hocam, son olarak bize ne tavsiye edersiniz. Ayrıca bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ediyoruz, Allah sizden razı olsun.

Evet. Bu derginizin ilk sayısı, Allah yardımcınız olsun. Bu işler kolay değil, birden bire de olmaz. Sabredeceksiniz ve yavaş yavaş ilerleyeceksiniz. Haydar Baba rahmetullahi aleyh diyor ki: “Gencim, sürekli ibadetle meşgul olup maneviyata çalışıyordum. Rüyamda bir gece çok basamaklı yüksekçe bir merdivenden süratle en tepeye çıktım. Bir zat yanıma geldi ve nasıl çıktıysan öyle de aşağı in ve basamak basamak çık” dedi. Birdenbire oldu mu, kıymeti bilinmez. Sarmaşık, kavak ağacına yapışmış, çıkmış çıkmış. Kavağa: “Sen ne kadar zamanda buraya çıktın?” demiş. Kavak ağacı: “On yılda” demiş. Sarmaşık kavağa gülerek: “Senin on yılda çıktığın yere ben üç ayda çıktım” demiş. Kavak ağacı: “O, sonra belli olur” demiş. Sonbahar bütün soğuğu, rüzgârı, yağmuruyla gelince sarmaşık kavağa: “Kökünde bana bir yer yok mu?” demiş. İşte öyle. Sarmaşık gibi hızla çıkan hızla da iner. Kim ki bir zerre kadar iyilik yaparsa onun karşılığını görür. Kim de zerre kadar kötülük yaparsa onun karşılığını görür. Hiçbir şey karşılıksız kalmaz. Allah size bütün imkanları vermiş. Değerini, kıymetini bilin. Allah bütün şerlerden muhafaza etsin, Allah’a emanet olun…

 
Kurban
Beiträge: 1.013
Punkte: 651
Registriert am: 19.08.2010


   

Celcelutiye Türkcesi
Birgivi Şerhi Kadı Zade Trcm.S.181-213

  • Ähnliche Themen
    Antworten
    Zugriffe
    Letzter Beitrag
Anfragen und Anregungen bitte direkt an tiav@hotmail.de adressieren. Vielen Dank!
Xobor Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen
Datenschutz