Tasavvufi ve diğer Tefsirler..fema rameyte iz rameyt?

#1 von Kurban , 21.07.2019 09:24

Tasavvufi ve diğer Tefsirler
Hasan Basri Ey iman edenler! Sizi, size hayat verecek şeylere çağırdığı zaman, Allah'a ve Rasul'üne icabet edin. Bilin ki Allah, kişi ile kalbinin arasına girer*. Kuşkusuz hepiniz O'na dönüp toplanacaksınız.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ8. Enfal suresi 24. ayet
Ya eyyuhellezine amenustecibu lillahi ve lir resuli iza deakum lima yuhyikum, va'lemu ennallahe yehulu beynel mer'i ve kalbihi ve ennehu ileyhi tuhşerun.
Elmalılı (sadeleştirilmiş)
Ey iman edenler, sizi kendinize hayat verecek şeylere davet ettiği zaman Peygamberi ile Allah'a icabet edin! Ve bilin ki, Allah gerçekten kişi ile onun kalbi arasını gerer ve siz, kesinlikle O'nun huzurunda toplanacaksınız!
Hasan Basri Çantay 
(Kur'an-ı Hakim ve Meal-i Kerim)
Ey iman edenler, sizi, size hayaat verecek şeylere da'vet etdiği zaman Allaha ve Resuline icabet edin. Bilin ki şübhesiz Allah kişi ile kalbi arasına girer ve siz hakıykaten yalınız Ona dönüb toplanacaksınızdır.
İbni Kesir
Ey iman edenler; sizi hayat verecek şeylere çağırdığı zaman; Allah'a ve Rasulüne icabet edin. Hem bilin ki; Allah şüphesiz kişi ile kalbi arasına girer. Ve muhakkak O'na dönüp toplanacaksınız.
Ahmed Hulusi 
(Türkçe Kur'an Çözümü)
Ey iman edenler. . . Sizi, sizi dirilten şeye (hakikat ilmine) çağırdığında, Allah ve Rasulünün davetine uyun! İyi bilin ki (davet edildiğinize uymazsanız) Allah (beynindeki var olan sistemiyle) kişinin bilinci ile kalbi arasına girip engel olur. . . Siz O'na haşrolunacaksınız.
İnnallahe meassabirin ne demek ?
Ayet:  40. ayet
"innallahe meassabirin" 
Ayetin anlamı: "Allah sabredenlerle beraberdir" anlamındadır.

Arapçası: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَعِينُواْ بِالصَّبْرِ وَالصَّلاَةِ إِنَّاللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ

Kur'ân-ı Kerim, BAKARA Suresi 153. ayet meali 
İlgili Yazılar
- La Tahzen! İnnALLAHe-l meana!
- Allah'ıma hamdolsun, demek ile Tanrımıza hamolsun demek arasında bir fark varmıdır?
- Lâ TAHZEN! İNNALLÂHE MEASSABİRİN.. (Üzülme ALLAH sabredenlerle beraberdir}
- İnnallahe meassabirin ayeti ve anlamı
- La Tahzen İnnaLLahe meane.,!
Eğer siz ona yardım etmezseniz, iyi bilin ki Allah ona yardım etmişti. Hani gerçeği yalanlayan nankörler onu çıkardıklarında* iki kişiden ikincisiydi. İkisi mağaradayken, o, arkadaşına: "Üzülme, kuşkusuz Allah bizimle beraberdir." demişti. Bunun üzerine Allah, üzerlerine dinginlik ve güven indirmişti. Onu, sizin görmediğiniz güçlerle desteklemişti. Ve küfredenlerin sözünü alçaltmıştı. Allah'ın sözü ise en yüce olandır. Allah, Mutlak Üstün Olan'dır, En İyi Hüküm Veren'dir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş)
Eğer siz ona yardım etmezseniz, biliyorsunuz ya, o küfredenler onu çıkardıkları sırada mağarada bulunan ikinin biri iken Allah ona yardım etmişti ki, o, arkadaşına: "Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir!" diyordu. Bunun üzerine Allah ona manevi güç ve huzur verdi, onu görmediğiniz ordularla destekledi ve küfredenlerin kelimesini en alçak etti. Allah'ın kelimesi ise en üstün olandır. Allah, güçlüdür, hikmet sahibidir.

إِلاَّ تَنصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللّهُ إِذْ أَخْرَجَهُ الَّذِينَ كَفَرُواْ ثَانِيَ اثْنَيْنِ إِذْ هُمَا فِي الْغَارِ إِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لاَ تَحْزَنْ إِنَّ اللّهَ مَعَنَا فَأَنزَلَ اللّهُ سَكِينَتَهُ عَلَيْهِ وَأَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَّمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذِينَ كَفَرُواْ السُّفْلَى وَكَلِمَةُ اللّهِ هِيَ الْعُلْيَا وَاللّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
İlla tensuruhu fe kad nasarahullahu iz ahrecehullezine keferu saniyesneyni iz huma fil gari iz yekulu li sahibihi la tahzen innallahe meana, fe enzelallahu sekinetehu aleyhi ve eyyedehu bicunudin lem terevha ve ceale kelimetellezine keferus sufla, ve kelimetullahi hiyel ulya vallahu azizun hakim .9. Tevbe suresi 40. ayet

40. Bu ayet İslam hukukunda genel bir kuralın çıkmasına neden olmuştur. Eğer imam tarafından müslümanlara genel bir cihad çağrısı yapılırsa, hangi bölgeye veya hangi gruba dahil olurlarsa olsunlar tüm çağrılanların cihada gitmesi farz-ı ayndır. O denli ki makul bir sebebi olmaksızın cihada gitmeyenlerin imanından şüphe edilir. Ancak genel bir cihad çağrısı yapılmamışsa, cihad farz-ı kifayedir. Yani müslümanların cihada çağrıldıkları, fakat bir bölge veya gruba mensup tüm müslümanların katılmasının zorunlu tutulmadığı durumlarda ise, (zorunlu olmamasına rağmen) savaşa katılmak dini bir görevdir. Hiç olmazsa müslümanların bir kısmının bu savaşa katılması zorunludur.
11- O sırada size, yine katından bir güven ve esenlik olmak üzere bir uyku sardırıyordu, sizi temizlemek, şeytanın vesvesesini sizden gidermek, yüreklerinize kuvvet vermek ve ayaklarınızı sağlam durdurmak için gökten üzerinize yağmur indiriyordu.
12- İşte o anda Rabbin meleklere şöyle vahyediyordu: Ben sizinle beraberim, müminlere sebat verin. Kâfirlerin yüreğine korku salacağım, hemen boyunlarının üstüne vurun, parmaklarına, parmaklarına vurun".
17- Sonra onları siz öldürmediniz, lâkin Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, lâkin Allah attı. Bu da müminlere güzel bir imtihan geçirtmek içindi. Allah işitendir, bilendir.
18- Gördünüz ya, Allah, kâfirler in kurduğu tuzağı işte böyle boşa çıkarır.


فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَكِنَّ اللّهَ قَتَلَهُمْ وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَكِنَّ اللّهَ رَمَى وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلاء حَسَناً إِنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيم
ENFÂL-17 Ayetinin Türkçe Okunuşu: Fe lem taktulûhum ve lâkinnallâhe katelehum, ve mâ rameyte iz rameyte ve lâkinnallâhe ramâ, ve li yubliyel mu’minîne minhu belâen hasenâ(hasenen), innallâhe semîun alîm(alîmun).
ENFÂL-17 Ayeti Türkçe Meali: Onları siz öldürmediniz ama onları Allah öldürdü. Ve attığın zaman da sen atmadın ama Allah attı. Ve Allah, mü’minleri Kendisinden ahsen belâ ile imtihan eder. Muhakkak ki Allah, işitendir ve bilendir.
Bu mübarek âyetler, bütün başarıların, bütün sıkıntıların birer hikmete dayanmış olarak ilâhî takdir ile vücude geldiğini bildirmektedir. Ve istenilen fetihlerin vücude gelmiş olduğunu beyan ile ehli küfrü düşmanca hareketlerine son vermeğe davet etmektedir. Aksi takdirde çokça bulunmalarının kendilerine fayda veremeyeceğini ihtar buyurmaktadır. Şöyle ki: Ey İslâm mücahitleri!. (Sonra) Bedir Savaşında (onları) o düşman fertlerini (siz öldürmediniz) onlara siz kendi kuvvetinize kudretinizle galip gelmiş olmadınız (ve lâkin Allah Teâlâ oldu) sizlere zafer vererek o düşmanları yenilgiye uğratan gerçekte Cenab'ı Hak olmuştur. (Ve) Resulüm!. O düşmanların üzerine bur avuç toprağı (attığın vakit sen almadın) o toprağı düşmanların yüzlerine haddizatında sen isabet ettirmiş olmadın (fakat Allah Teâlâ attı) o isabeti öyle harikulade bir şekilde Cenâb-ı Hak meydana getirdi, düşmanların yenilgisine sebep kıldı, (hem de) Bu hârikanın vücude gelmesi, (müminleri ilâhi katından güzel bir imtihan ile imtihan etmek için) idi. Yani onlara şükür vesilesi olmak için böyle büyük bir nimet, bir başarı ve zafer ihsan buyurmuştu. (Şüphe yok ki. Allah Teâlâ) sizin iddialarınızı, yardım talebinde bulunmanızı (hakkiyle işiticidir.) ve sizin hareketlerinizi, niyetlerinizi, dualarınızın kabulüne sebep olan kalbî hallerinizi (tam manâsıyla bilicidir.) artık bütün bu muvaffakiyetleri o Yüce Yaratıcıdan bilmeli ve daima ona şükürlerde, hamd ü senada bulunmalıdır.

§ Rivayete göre Bedir savaşındaki başarıdan sonra müslümanlardan bir kısmı ihtilâfta bulunmuş meselâ; birisi: "Filân şahsı ben öldürdüm" demiş, diğer birisi de: "hayır onu ben öldürdüm" diye iddiada bulunmuş, bunun üzerine bu âyeti kerime nazil olmuş, bütün bu başarıların sadece Allah'ın kudreti ile meydana geldiği kendilerine tenbih olunmuştur.

Bir de Rasülü Ekrem, Kureyş ordusunun geldiğini görünce: Yarabbü. Bana vaad buyurduğun zaferi nasip buyur, diye duaya başlamış, bunun üzerine Cibrili Emin gelmiş, "bir avuç toprak al, düşmanların üzerine at" demi;, Yüce Peygamber Hz. Ali'ye hitaben: "Derenin ufacık taslarından bana bir avuç ver diye emretmiş, bunu alınca: "Şahetil vücûh = Yüzleri berbat olsun" diyerek düşmana karşı atmış, bu bütün müşriklerin gözlerine isabet ederek derhal yenilgilerine sebep olmuştur. İşte böyle bir harika da yalnız Cenâb-ı Hak'kın kudretiyle, takdiriyle mey dana gelmiştir. Yoksa tabii kanuna göre böyle bir i s ab et, böyle bir yenilgi nasıi düşünülebilir. Binenaleyh biz bütün muvaffakiyetlerimizi Cenâb-ı Hak'tan bilmeliyiz.
Diyanet Tefsiri
Bu âyetlerin inmesine sebep olarak Bedir, Huneyn gibi birkaç savaşta Hz. Peygamber’in, yerden bir avuç çakıllı toprak alarak düşmana doğru savurması, tozun ve çakılların birçok savaşçıya isabet ederek onları saf dışı bırakması olayı zikredilmiştir (İbn Hişâm, Sîre, II, 280-281; İbn Kesîr, III, 570-572). 17. âyette öldürme fiili genel olarak müminlere, atma fiili de Resûlullah’a nisbet edilmekle birlikte her ikisini de hakikatte onların değil, Allah’ın gerçekleştirdiği belirtilmiştir. Tarihte cereyan etmiş savaş, fetih, barış, şehir ve devlet kurma gibi millet ve devlet işleri anlatılırken yapan, eden olarak liderin, devlet başkanının anılması gelenekleşmiş bir anlatım biçimidir. Burada da İslâm ordusunun yaptıkları, aynı zamanda onların kumandanı olan Hz. Peygamber üzerinden anlatılmıştır. Atanın, öldürenin Allah olması ise, bu savaşta meleklerin gönderilmesi, düşmanın kalbine korku salınması, tam zamanında müslümanlara kolaylık, düşmana hareket zorluğu getiren yağmurun yağdırılması gibi mûcizeleri, olağan üstü ilâhî yardımları ifade etmektedir. Kulun irade ve gücünün bir şekilde etkili olduğu fiillerin de yaratıcısı Allah’tır; ancak bunlar için “Allah yaptı” denilmez de “Kul yaptı, verdi, öldürdü...” denir. Kulların irade ve güçlerinin dahli bulunmayan veya ilâhî müdahalenin olağan üstü olduğu durumlarda ise fiil doğrudan Allah’a izâfe edilir; bu ifade biçimi günlük dilde de yaygın olarak kullanılır. 

 Vahdet-i vücûd (varlığın birliği) halini yaşayan bazı mutasavvıflarla bunu düşünce sistemlerinin merkezine koymuş bulunan bir kısım düşünürler, açıklamakta olduğumuz âyeti, hallerinin meşruiyetine ve iddialarının doğruluğuna delil saymışlardır. Bize göre âyetin mânası açıktır, böyle bir delâlet söz konusu değildir. Eğer vahdet-i vücûdcuların dediği gibi varlık âleminde Allah’tan başkası mevcut olmayıp, var gibi görülenler O’nun, yokluk (adem) aynasında görülmesinden (tecellî) ibaret olsaydı, baştan sona Kur’an’da bu gerçeğe uygun açık ifadeler kullanılır, bu bilgi ve inanç imanın birinci esası olurdu. Kur’ân-ı Kerîm’in şüpheye yer bırakmayan açık ifadesine göre Allah, mahiyeti ve vasıfları bakımından kendine benzemeyen, kendi aralarında da ontolojik boyutları farklı olan şuurlu varlıklar yaratmıştır, insan nevi de bunlardan biridir. İnsanların bir kısmı Allah’ın rızâsı çerçevesinde bir hayat yolu seçerken diğer kısmı ya O’nu hiç tanımamış yahut da rızâsına bağlı kalmamıştır. Bu yüzdendir ki Allah, rızâsını gözetenleri desteklemiş, onların eliyle O atmış, ötekileri öldürmüştür. Yaratılmış ve mahiyeti farklı, hür irade sahibi varlıklar olmaksızın Allah’ın bir tecellisinin diğerine düşman olması ve onu öldürmesinin, yokluğun bir ayna (tecelligâh) olarak böylesine köklü bir ayırıma sebep (illet) teşkil etmesinin anlamı yoktur veya böylesine işlevleri olan bir şeye yokluk denemez, mahlûk denir. Peşin hüküm, mânevî sarhoşluk ve yabancı felsefelerin etkisi ile açık âyetleri, lafzın ve konunun uzağından yakınından geçmediği mânalara çekmenin de mâkul ve ilmî bir dayanağı mevcut değildir.
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 674-675
Bunda vahdet-i vücud veya ittihat değil, fiillerin yaratılışı, görünüşteki etkilerinin ötesinde ve üstünde olan gizli ve hakiki etkinin ispatı ve gerçek etken olan Allah'ın gücü ve kuvveti söz konusudur. Aslında ortada atan ve atılan, gazi olan ve ölen yok değil, ancak bütün bunların üstünde mutlak kudret sahibinin emrinin ve iradesinin geçerliliği vardır. Aslında bunların hiçbiri tek tek veya hepsi birden Allah değildir. Fakat hepsinin varlığı üzerinde y e gane etki gücüne sahip, hepsi üzerinde hükümran bir Allah vardır ki, bütün sebepler ve amiller,gizli ve açık tesirler ve bunların sonuçları netice itibariyle O'nun hükmü altındadır.Elm..
Peygamberimizin Kureyş'e Attığı Bir Avuç Toprak           
 
Mücâhid şöyle demektedir: "Bedir Günü'nde ashab ihtilâf ederek, bir kısmı "Ben öldürdüm!"; diğeri, "Hayır, ben
Öldürdüm!" deyince, Allah bu ayeti inzal buyurdu. Yani, "Bu büyük bozgun ve kırma işi, bu hasar, sizin tarafınızdan olmadı..  Bu,  ancak Allah'ın yardımıyla gerçekleşti "demektir. Rivayet olunduğuna göre, Kureyş ordusu gözükünce, Allah'ın Resulü, "işte, Kurevş! Bütün kibri ve fahriyle, senin Resulünü yalanlamaya geliyorlar. Allahım! Senden, bana vaadettiğini istiyorum!" dedi. Bunun üzerine Cebrail gelerek, "Bir avuç toprak a! ve onu onlara at!" dedi. İki ordu karşı karşıya gelince, Hz. Peygamber (s.a.s), Hz. Ali'ye, "Bana, bu vadinin çakıl taşlarından bir avuç ver!" dedi. (Taşı aldığında), Hz. Peygamber bunu Kureyştilerin yüzüne atarak, "Yüzleriniz, suratlarınız değişsin, bozulsun!" dedi. Böylece, bütün müşrikler gözleriyle meşgul oldular, akabinde de bozguna uğradılar."
Keşşaf sahibi, cümlesinin başındaki fâ harfinin, mahzûf bir şartın cevabı olup   kelamın   takdirinin de, şeklinde  olduğunu söylemiştir.
Daha sonra Cenâb-ı Hak "Attığın zaman da sen atmadın, ancak Allah attı" buyurmuştur. Yani, "Attığın bir avuç toprağı, hakikatte sen atmadın. Çünkü, senin atmanın tesiri ancak diğer insanların atmasının tesirinin ulaşacağı yere kadar ulaşır. Ancak bil ki, onu Allah attı. Çünkü, Allah bu toprağın bütün parçalarını, o müşriklerin gözlerine kadar ulaştırıp oralara girdirendir. Binâenaleyh, şekil itibariyle atma işi, Peygamber'den sadır olmuştur. Ama, onun tesiri ise Allah'tandır" demektir. İşte bu manadan dolayı, ayetteki ifadeler nefy-isbât şeklinde getirilmiştir. [56]
 
İkinci Mesele
 
Âlimlerimiz, kulların fiillerini de Allah'ın yarattığına dair, bu ayeti delil getirerek şöyle demişlerdir: "Cenâb-ı Hak, "onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü onları..." buyurmuştur. Halbuki ashabın, düşmanları yaraladıkları malum bir husustur. Böylece bu ifade, bu fiillerin ancak Allah tarafından meydana getirildiğine delâlet eder. Hem Cenâb-ı Hak, "Attığın zaman da sen atmadın" ifadesinde, Hz. Peygamber (s.a.s)'in hem attığını belirtmiş, hem de ondan atma işini nefyetmiştir. Binâenaleyh bu ifadeyi, Hz. Peygamber{s.a.s)'in kesb cihetinden attığına; ama, yaratma cihetinden de atmadığı manasına hamletmek gerekir.
Eğer: "Hak Teâlâ'nın "Onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü onları..." buyruğu ile ilgili şu izahlar yapılmıştır:
a) Kâfirleri öldürme işi, ancak Allah'ın yardımı, desteği ve nusreti ile müyesser olmuştur. Dolayısiyle, bunu Allah'a izafe etme, yerinde ve doğrudur.
b) Yaralama işi, sahabeye; can alma işi ise, Allah'a ait bir iştir. Buna göre kelamın takdiri, "siz onları öldürmediniz; ancak ne var ki, Allah onları öldürdü" şeklinde olur.
Cenâb-t Hakk'ın, "Attığın zaman da, sen atmadın, ancak Allah attı." buyruğu hususunda, Kâdî de şöyle demiştir:
a) Tek bir defa atma, toprağın  müşriklerin tamamının gözüne girmesini gerektirmez.   Binâenaleyh, toprağın parçaları, müşriklerin gözüne ancak Allah'ın ulaştırmasıyla ulaşmıştır.
b) Hz. Peygamber'in atmış olduğu toprak az idi. Bu sebeple, bu kadarcık toprağın bütün müşriklerin gözüne ulaşıp girmesi imkânsızdır. Oolayısiyle işte bu durum, Allah Teâlâ'nın, bu bir avuç toprağa diğer bazı şeyler kattığına ve onları, o müşriklerin gözlerine ulaştıranın kendisi olduğuna delâlet eder.
c)  Hz. Peygamber bunu atarken, Allah Teâlâ, o müşriklerin kalblerine korku salmıştır. Binâenaleyh, Cenâb-ı Hakk'ın, ''ancak Allah attı" ifadesi ile, Allahu Teâlâ'nın, işte o korkuyu onların kalbine salıvermesi murad edilmiştir " denilirse, buna şöyle cevap verilir: Söylemiş olduğunuz bu şeylerin tamamı, ayetin zahirî manasından ayrılmaktır. Halbuki, sözde ve kelâmda aslolan hakiki manadır.
Şayet onlar, "Aklî deliller, kulun fiilini Allah'ın yarattığını söylemeye mânidir" derlerse, biz deriz ki: Heyhat! bu çok uzak bir ihtimâl. Çünkü, aklî deliller bizden yana naklî deliller de, bizim görüşümüzün doğruluğu sadedinde varittir. Binâenaleyh, sizin zahirî manayı bırakıp mecazî manaya geçmeniz mümkün değildir. Allah en iyi bilendir.F.Razi



Enfal 17 (Savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü onları; attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı (onu). Ve bunu, müminleri güzel bir imtihanla denemek için (yaptı). Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.
Nisa 59. Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan ülülemre (idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah'a ve Resul'e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.
Ahzab 57. Allah ve Resulünü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lanet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap hazırlamıştır. *
Fetih 10
Muhakkak ki sana biat edenler ancak Allah'a biat etmektedirler.
Nur 54 De ki: "Allah'a itaat edin; Peygambere itaat edin." Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki o Peygamber, kendisine yükletilenden ve siz de kendinize yükletilenden sorumlusunuz. Eğer O'na itaat ederseniz doğru yolu bulursunuz, Peygambere düşen sadece, apaçık tebliğdir.
Teğabun 11. Allah'ın izni olmaksızın hiçbir musibet isabet etmez. Kim Allah'a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya götürür. Allah her şeyi bilendir. *
12. Allah'a itaat edin, Peygamber'e de itaat edin. Yüz çevirirseniz bilin ki, elçimize düşen apaçık bir duyurmadır.
Nisa suresi
80. Kim Resul'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik! 
81. "Başüstüne" derler, ama yanından ayrılınca onlardan bir kısmı, senin dediğinden başkasını gizlice kurar. Allah da onların gizlice kurduklarını yazar. Sen onlara aldırma ve Allah'a dayan; sana vekil olarak Allah yeter. *
82. Hala Kur'an üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o, Allah'tan başkası tarafından gelmiş olsaydı onda birçok tutarsızlık bulurlardı. *
Hadis inkârcılarının tefsir metoduna göre bu ayetleri anlayalım.
MIslamoğlandan
mislamogli şu tefsiri yapar;
" ve ma rameyte iz rameyte ve lakinnAllâhe rema attığın zaman da sen değildin atan ve fakat atan Allah’tı."
Resulallah’ın eline bir avuç toprak alıp saçtığı şeklindeki bir çok rivayet görürüz. Fakat rivayet tekniği açısından İbn. Kesir’in de sarahatle ifade ettiği gibi problemli bunlar. Aslında bu ayetler çok daha geniş çok daha genel, çok daha uzun bir ufuk açıyor önümüze ve bu ayetlerin söylediği şeyler, sebep-i nüzul rivayetlerinin tartışılabilir nakilleriyle sınırlanamayacak kadar büyük. Nedir o;
La havle vela kuvvete illa Billah güç ve kuvvet yalnızca Allah’a aittir. Sözünü doğruluyor, tasdik ediyor. Açıl diyor bunlar. Ey insan Allah’tan bağımsız kendine bir alan seçmeye kalkma. Allah’tan bağımsız bir başarı yorumlama. Allah’tan bağımsız ayakta duracağını sanma. Allahsız bir hayat tasavvur etmeye kalkma diyor. Budur aslında burada söylenen.
Sen değildin atan, Allah attı. Siz öldürmediniz onları, Allah öldürdü ifadesini, cümlelerini daha güzel nasıl anlayabiliriz. Budur, kendine yontma, kendine değil Allah’a pay çıkar. Unutma Allahsız bir hayat düşünülemez. Allahsız bir başarı tasarlayamazsın, Allahsız bir mutluluk planlayamazsın. Onun için sebebe değil, müsebbibe bak.
Kasına teşekkür etme, kasa enerjiyi gönderene teşekkür et. Su tası değildir senin dudağına suyu veren, unutma o tas sadece kaynağından su aldı getirdi sana. Aracı amaçlaştırdığın gün, amacı araçlaştırırsın. Kaynağı gör, teşekkürünü doğru yere yönelt. Yoksa yolcu değil, yolu han kabul eden bir hancıya dönersin. Öyle yaparsan eğer ömür boyu menzile varamazsın. Yola yatar, gelene geçene çelme atar, yol üzerine nutuk atarsın ve yol alamazsın.
Öğrendik ki Rasulullah sas hiç bi şey atmadı. Tabi neden öldürdüğünüz zaman diye çoğul geldi de attığınız zaman diye çoğul gelmedi. Niçin attığın zamanda sen atmadın dedi gibi sorulara cevab yok. Ayet çok geniş ufuklardan engin okyanuslardan bahsediyor, bulandırmıyalım denizi."
alıntı burada bitti
Hocam hidayet konusunda da aynı şeyi söyler misiniz?
Hidayeti bulduğun zaman sen bulmadın Allah verdi desen. Çünkü hidayet atmaktan tutmaktan daha öenmli. Atmayı tutmayı kendimize mal etmek edepsizlik oluyorda hidayeti kendimize mal etmek edepsizlik olmuyor mu? neyse geçtik hocayı çok mühim işelerinden alıkoymayalım.
Tabi bu kaçamak açıklamalar değil bir kafiri kendi aşıklarını bile tatmin edecek türden bir açıklama olamaz. Yani normal biri ha öyle mi tamam dediğin gibi olsun demez. Ne ayete inanan ne de inkar eden. İnkar eden derki hadi lan ordan ayetin bu anlattığınla alakası yok;
Ölen herkesin canını Allah alır tamam anladıkta atan herkesin attığını Allahın atmasının bu ayetle ne ilgisi var. O zaman Mekke müşriklerini Rasulullah sas e attığı taşları da mı haşa Allah attı.
İnananda şöyle itiraz eder; İsabet etmeyen okları da mı Allah attı. Allah atsa elbette isabet ettirirdi der
Bakalım bir sonraki ayette nasıl değişik bir metod ve ilke ile karşılaşacağız
Nisa 59. Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan ülülemre…
1.adım ya bu hadisçilerde hep aynı ayetleri delil getiriyor. Bildikleri 3-5 ayet hep aynı hep aynı. 
2 kardeşim açıkladık ya; Allaha itaat eden zaten rasule de itaat eder. Rasul zaten farklı ve fazla bi şey söylese Allah onun boynunu koparırdı.
Sonuç Allaha itaat eden rasule itaat etmiştir.
İtiraz; yav nasıl olur rasul kelimesini hangi tefsir ve anlam kaidesiyle Allah ile aynı kılarsın? Bu doğru bir şey mi? 
Hani emir verdiğin zamanda sen emir vermedin Allah emir verdi diye bir lafız olsa anlıyacamda öyle bir lafızda yok. Ulul emir verince de aslında Allah mı emir veriyor* sen nediyorsun
Kardeşim açıkladık ya; Allaha itaat eden zaten rasule de itaat etmiş sayılır.
İyi tamam peki. Tabi burda niye cahilce korkakça uyuzca peki deniyorsa. Kim bu ukalaca saptırmaya peki deme hakkını veriyorsa. Peki diyelim geçelim.
Lan ne geçiyorsun dayasana alnın çatına. Arkadaş rasule itaat nasıl Allaha itaatla böyle kafadan aynı kılınır. Bu keleimeler aynı ise lüzumsuz tekrarar sırf ümmetin kafası karışsın diye mi? Ulul emre itaatte mi aynı. Yani ulul emir de mi sadece ayet okuduğu için ona itaat edilecek. Gerçi ulul emre kelimesini başında itaat lafzen de yok. Rasulae itaat ulul emre itaattan daha evla daha öncelikli. Selefin müfessirleir de bunu vurgulamış desene.
İnkarcının cevabı kuranla ilgili ama konuyla ilgisiz ayetleri sıralamak olur.
İyi tamam o zaman şu ayeti nasıl açıklıyacan merak ediyorum
Ahzab 57. Allah ve Resulünü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lanet etmiş.

İnkarcı cevab verir; yoo burda başka bir yöntemi, ilkeyi yani ilkesizliği uygulayacağız. Yukarda rasullle Allahı işimize öyle geldiği için aynı kılmıştık ama burda ayıracağız. Burda ise yukardakinin tam tersine haşa Allahı rasulle aynı kılacağız.
Niye
İyi de biz hep sizin hevanıza mı uyacağız orda öyle burada böyle. İttata gelince rasule bi şey yok eziyete gelince lafızda Allah geçmesine rağmen hepsi rasule. Rasule itaat edersek o da mı haşa Allaha eziyet olur o nedenle mi rasule itaatı yasakladınız?
Neyse bunu da geçelim
Fetih 10
Muhakkak ki sana biat edenler ancak Allah'a biat etmektedirler.
Peki bu ayette hangi ilkelliğinizi uygulayacaksınız. Rasulu mü tamamen aradan çıkaracaksınız yoksa haşa Allahı mı? Çünkü nerede ikisi yan yana geçse birini fazla bulup yok ediyorsunuz ya ondan sordum?
Gerçi muhammed esed bile burda Allaha bağlılığın muhammed as a itaatı gerektiridiğini söylemiş.ama siz bunu böyle söylüyemezsiniz. Tam tersi nakaratı tekrarlar geçersiniz. Şöyle dersiniz; üff ammada sıktın Allaha itaat eden zaten rasule de itaat etmiş sayılır.
Tamam bunu da geçelim keyfinize göre olsun. Bildiğiniz gibi olsun dediğiniz gibi oldun size itiraz mı edeceğiz. Siz çok akıllısınız. Tüm alimleri solladınız. Tamam
Tamama da peki şu ayeti nasıl geçeceksiniz. İşte bunu geçmeye bir yol bulamıyorsunuz

Nisa suresi
80. Kim Resul'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik! 
81. "Başüstüne" derler, ama yanından ayrılınca onlardan bir kısmı, senin dediğinden başkasını gizlice kurar.

80. Kim Resul'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik! 
81. "Başüstüne" derler, ama yanından ayrılınca onlardan bir kısmı, senin dediğinden başkasını gizlice kurar.
Buna da bir kulp bulun bakalım. Ayeti tersine çeviremiyeceğinize göre
Ben size bunu saptırmanızın iki yolunu gösterecem; ama ikiside yol değil tam bir yolsuzluk
Tefsir İlminde Vehbi Olan Bilgiler
 
a. Kur’an’ın kıssalarını te’vil hususunda vehbi olan ilim:
Tefsir ilminde kendilerine işaret etmiş olduğumuz vehbi ilimlerden ulu bir faide de Peygamberler kıssalarının te’vilidir. Fakirin bu fende “Te’vilu’l-Ehadis” diye isimlendirilmiş bir risalesi vardır. Te’vilden murad ve vakı’ olan her kıssanın, Rasul’ün ve kavminin hazırlanmasına ve Yüce Allah’ın o vakit içinde irade eylediği tedbire bir başlangıç olmasıdır. Ve Allah, “Rabbın seni öylece (rü’yada gördüğün gibi) beğenib seçecek. Sana rüya ta’birine aid bilgiler verecek...” (Yusuf: 12/6) ayetiyle bu manaya işaret etmiş ibidir.
b. Kur’an’ın mantuku olan beş ilmin tenkihı hususundaki vehbi ilim:
Vehbi ilimlerden biri de Kur’an-ı Azıym’ın mantukundan ibaret bulunan beş ilmi süzüb meydana çıkarmakdır. Bu konuda Risalenin evvelinde bir gurub bilgi geçti, binaenaleyh oraya müracaat et.
Vehbi ilimlerden biri de, fars diliyle kelamın değeri ve mikdadında, tahsisde, ta’mimde ve diğer hususlarda arabcaya berzer bir vecih üzere bir tercemedir. Okuyucuların tafsil olmadan anlayamayacakları korkusu sebebiyle bazı yerlerde bu şartı terk etmiş isek de, biz bunu “Fehu’r-Rahman fi Tercemeti’l-Kur’an”da isbat etdik.
c. Kur’an’ın hassalarını bilmek hususundaki vehbi ilim:
Vehbi ilimlerden biri de Kuran’ın hasseleri ilmidir. Bir cemaat, Kur’an’ın hassaları hakkında iki vecih üzere kelam etmiştir: Bir vecih dua gibidir, bir vecih de sihir gibidir. Ben sihir vechinden Allah’a istiğfar ederim.
Bu fakire menkulden haric bir kapı açtılar. Ve kucağıma bir kerrede el-Esmau’l-Husna’nın (Güzel isimlerin), en büyük ayetlerin ve mübarek duaların hepsini koydular da “Bunları al, bunlar işleri evirib çevirmek hususunda bizim atıyyemizdir” dediler. Lakin her ayet, her isim ve her dua kaideye girmez birtakım şartlarla şartlanmışdır.
Bunların kaidesi, Alimu’l-Ğayb olan olan Allah’dan istihare haletinde olduğu gibi bir ilham beklemektir. Kul, Alimu’l-Ğayb tarafından hangi ayete yahud isme işaret olunacak diye kalb gözünü dikib bekler, neticede bu ayeti ve ismi bu fenn ehlince kararlaşmış olan yollardan biri üzere okur.
Bu risale içinde getirmek istediğimiz şeyler bunlardır. Evvel, ahir, batın, zahir hamd Allah’a mahsusdur.
Kur’anın Ğaribi
 
Hadisde ziyade bir ehemmiyet verişle zikredilen ve fazlının beyanına nevi’ler tahsis edilen Kur’an’ın garibi.
Allah’ın ni’metlerini hatırlatmak öğüt verme fenninde garib, Kürsi ayeti, ihlas süresi, el-Haşr suresinin sonu, el-Mu’min suresinin evveli gibi Aziz ve Celil olan Allah’ın sıfatlarından büyük bir sayıyı toplayıcı ayetlerden ibaretdir.
Allah’ın günlerini hatırlatma fenninde ise garib, öyle bir ayet gurubudur ki onlarda zikri az geçen bir kıssa yuhud fazla tafsil ile getirilmiş bir kıssa, yahud bir çok i’tibarların mahalli olacak büyük faideli bir kıssa beyan olunur.
İşte bunun için Peygamber (s.a.v.) Musa ile Hıdır kıssasını naklettikden sonra bu kıssa hakkında: “Ne olurdu Musa, Hızır’ın beraberinde sabr etmiş olsaydı da Yüce Allah da onların kıssalarını bize zikretseydi” buyurmuşdur.
Ölüm ve ölümden sonraki şeylerle öğüd vermek fenninde garib, mesela kıyamet hallerini toplayıcı olacak bir gurub ayettir.
İşte bundan dolayıdır ki Kıyameti gözüyle görür gibi olmasını isteyen kimsenin hadisinde “Ona suresini oku, de” emri gelmişdir.
Hükümler fenninde ise garib öyle ayetlerdir ki, onlar hadlerin beyanına, zina cezasında yüz değnek vurulmasını ta’yin, boşanmış kadının iddeti hususunda üç hayız yahud üç temizlik ta’yini ve miras paylarını ta’yin etmek gibi hususi bir vaz’ (konum) ta’yinine şamil olurlar.
Muhasama ve mücadele fenninde garib ise öyle ayetdir ki onda cevabın sevki şüpheyi ve i’tirazı en beliğ şekilde kesib atacak garib bir yol ile olur; yahud şu fırkanın halini beyan “Onların hali bir ateş yakanın gali gibidir ki...” (Bakara: 2/17) gibi vazıh bir mesele yanaşdırılıb bağlanır.
Putlar ibadetinin kötülüğünü beyan, Halık ile mahluk, malik ilk memluk mertebeleri arasındaki farkı acib misallerle beyan, yahud görülmek ve işidilmek için yapanların amellerinin boşa giderilmesini en beliğ vecihle beyan da böyledir (Bakara: 2/264-266)
Kur’an’ın garibleri, zikredilen bablar içinde toplanıp ihata edilmiş değildir. Binaenaleyh Kur’an bazan kelamın belağatı cihetinden ve er-Rahman suresinde olduğu gibi uslubunun insanları hayrete getirecek derecede acaib ve güzel olmasından dolayı garib olur. İşte bundan dolayı hadisde er-Rahman Suresi “Kur’an’ın arusu (yani gelini)”  diye isimlendirildi.
Hadisde “Her bir ayetin bir zahrı, bir de batnı (içi) vardır. Her bir sınırın da bir tırmanılacak (yani bilenecek) yeri vardır” diye gelmişdır. İyi bilinsin ki bu beş ilmin zahrı, Kelamın medlulü ve mantuku olacak şeyden ibaretdir. Allah’ın nimetlerini hatırlatmada batn, ni’metlerde ve hakkın murakabesinde tefekkür etmektir. Allah’ın günleriyle tezkirde batın ise, bu kıssalardan medhin, kötülemenin, sevabın ve azabın bağlama yerlerini, delillerini bilmek ve nasihatı kabul eylemekdir.
Cennet ve cehennemle hatırlatmada ise batın, korku ve ümidin zahır olması ve bu işlerin göz görüşü yapılmasıdır. Ahkam ayetlerinde ise gizli hükümleri manalar ve iymalarla istinbat edib çıkarmakdır. Sapık fırkalarla yapılan mücadele ve huccet yarışında batn, bu çirkinliklerin aslını bilmek ve onların benzerlerini bu asıllara katmakdır.
Zahrın tırmanılıb bilinecek yeri, arab dilini ve tefsir fenniyle ilgili olan haberleri bilmekdir. Batnın bilinecek yeri ise, zihin inceliği ve anlama doğruluğudur. Bunlar da batın nuru ve sekinet haletiyle olur. Ve Allah en bilendir.
 EL-FEVZU’L-KEBİR Fİ USUL’T-TEFSİR
 
ŞAH VELİYULLAH AHMED İBN ABDİRRAHİM
ED-DİHLEVİ
 
(1114-1176/1702-1764)

(Ayet 17) (Felem taktiiliihum velakinnellahe katelehiim) Ey
mii'minler, o kiiffan siz katl etmediniz ve lakin onlari AUah katl ey-
ledi. Bu ayet ile mii'minleri te'dib ve kendilerinden ef'ali selb ve Al-
lah'i isbat ile, onlan tevhid-i ef'ale hidayet etti. Nebi Aleyhisselam
ise, Hak ile beka makammda oldugundan ayn-i cemi'de tafsil mĕcasL-
smi ifade etmek igin (Ye ma remeyte iz remeyte ve laktnnallahe re-
ma) (Ayet 17) «Habibim, kuffara toprati attigm vakitte sen atmadm
ve lakin Allah atti» buyurup, «Sen a,tmadm=» demekle Habib'inden





ENFAL, SURESl
Atmak fiilini selb, «Lakin Allah atdi» sözuyle, atmak fiilim Allah'a
isbat ile beraber, «attigin vakit» sözuyle atmak fiilini Nebi Aleyhis-
selam'a nisbet eyledi. O halde topragi atan Muhammed'dir. Pakat
nefsiyle degil, Allah ile atan Muhammed'dir. Mu'minler bir iş yapsa-
lardi, nefisleri ile yapacak olduklanndan, onlara hiçbir fiili nisbet
etmedi. (Ve liyubliyelmu'minine minhu belaen hasena) (Ayet 17)
Ve Hak Teala, mu'minleri, tevhid-i ef 'al ata-i cemiliyle tecrübe etmek
için bu işi yapti. (Innellahe semi'un) (Ayet 17) Tahkik Allah Teala
Hazretleri, onlan biz katl ettik diye nefislerinizin sözlerini işidince,
(Alitnun) (Ayet 17) her ne kadar katl fiili, sizin mazharlarmizda,
zahir oldu ise de, katl edenin ancak kendisi oldugunu bilicidir.
 "Tevilat-Abdurrezzak Kasani I-II-III"

 
Kurban
Beiträge: 1.013
Punkte: 651
Registriert am: 19.08.2010


   

Cennetin Kapısında Ne yazıyor Biliyor musunuz?
Telhis Trcm.S.107

  • Ähnliche Themen
    Antworten
    Zugriffe
    Letzter Beitrag
Anfragen und Anregungen bitte direkt an tiav@hotmail.de adressieren. Vielen Dank!
Xobor Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen
Datenschutz