http://www.beyaztarih.com/makale/vatan-s...dandir-ne-demek
Kuran-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde vatan kelimesi, bir kimsenin doğup büyüdüğü, yaşadığı, karar kıldığı, özlediği yer olarak geçmektedir. Fıkıh kitapları, bir kimsenin devamlı yaşadığı (vatan-ı aslî), geçici kaldığı (vatan-ı ikâmet) ve uğradığı (vatan-ı süknâ) olmak üzere üç çeşit vatandan bahseder. Buna göre şer’î hükümler tertip edilir. Bir kimsenin doğup büyüdüğü veya evlenip ailesiyle yerleştiği yer olan vatan-ı aslîde, dinî mükellefiyetler tamdır. Vatan-ı ikâmet, vatan-ı aslîsinden sefer mesafesi uzakta olup, herhangi bir maksatla 15 günden fazla kalınan geçici vatandır. Vatan-ı süknâ ise, 15 günden az kalmak niyetiyle oturulan yerdir.
İlk devir müelliflerinden Câhiz’in (255/869) vatan sevgisi hakkında el-Hanîn ile’l-Evtân adında müstakil bir risâlesi vardır. Vatan sevgisinin fıtrî bir his olduğunu söyler. “Vatanında sıkıntı çekmen, gurbette bolluk içinde yaşamadan daha iyidir” sözünü nakleder. “Eğer onlara, ‘Kendinizi öldürün’ yahud, ‘Vatanlarınızdan çıkın’ diye emretmiş olsaydık içlerinden ancak çok az kısmı bunu yapardı” meâlindeki âyet-i kerimede (Nisâ: 66) can sevgisiyle vatan sevgisinin müsavi (eşit) tutulduğunu söyler. Müslümanların, yurtlarından sürülüp çocuklarından koparılmasını savaş sebebi saydıklarına dair âyet-i kerimeyi de (Bakara: 246) vatan sevgisinin fıtrîliğine (yaratılıştan geldiğine) delil gösterir. Hazret-i Ömer’den, “Allah beldeleri, vatan sevgisi sayesinde maʽmur etti” sözünü rivayet eder. En şiddetli vatan sevgisinin de, Türklerde olduğunu ilâve eder. [Zamanımızda da müslüman topluluklar arasında bu hissin en canlı olduğu Türklerle Filistinlilerdir.]
Gerçek Vatan
“Hubbü’l-vatan mine’l-îmân” (Vatan sevgisi imandandır) sözü, hadîs-i şerif olarak meşhur olmuştur. Nitekim Mevlânâ Celâleddin Rûmî’nin (672/1273) Mesnevî ve İmam-ı Rabbânî’nin (1034/1624) Mektûbât adlı eserlerinde böyle geçer.
İmam Rabbânî hazretleri, Meyân Şeyh Müzzemmil’e yazdığı 155. mektubunda şu ifadeleri kullanır: “Cemâzilevvel ayının birinci Cum’a günü Dehli şehrini dolaşmakla şereflendik. [Oğlum] Muhammed Sâdık da birliktedir. Allahü teâlâ dilerse birkaç gün burada kalıp, vatanımıza çabuk döneceğiz. Vatan sevgisi imandandır, haber-i sahihtir. Zavallı nereye gidecek? Alnı Allahü teâlânın irâdesine bağlıdır. Hûd sûresinin 56. âyetinde meâlen, ‘Yeryüzünde yürüyenlerin hepsinin alnından tutucudur’ buyuruldu. Nereye kaçılabilir? Zâriyât sûresinin 50. âyetinde meâlen, ‘Allahü teâlâya koşunuz!’ buyuruldu. Ondan, yine Ona kaçınız demektir. Her ne olursa olsun, aslı temel olarak bilmeli, ondan çıkan dalları, ona bağlı bilmeli, asla sarılmalıdır.”
İmam-ı Rabbânî, Cebbârî Han’a yazdığı 78.mektubunda da bu hadîs-i şerifi zikrederek şöyle der: “Dehli ve Agra yolculuğundan geri döneli birkaç gün oldu. Alıştığımız, âşina olduğumuz vatanda yine yerleştik. ‘Vatan sevgisi imandandır’ hadîs-i şerîfinin mânâsını yaşıyorum, yani bu bildirilen sevgi kendisini gösterdi. Vatana kavuştuktan sonra, yolculuk olursa, vatan içinde olur. Sefer der vatan, Nakşibendiyye büyüklerinin temel sözlerinden biridir. Bu tarîkatte bu seferi daha başlangıçta tattırırlar. Nihayeti başlangıçta yerleştirdikleri buradan belli olur. Bu yolun yolcularından dilediklerini Meczûb-i sâlik yaparlar. İnsanın dışında ilerletirler. Seyr-i âfâkî denilen bu dış yolculuk bittikten sonra seyr-i enfüsî denilen insanın içindeki yolculuğa başlatırlar. Sefer der vatan, bu ikinci yolculuk demektir.” İmam Rabbânî, 155. mektupta ‘haber’ dediği söz için burada hadîs diyor. Haber tabiri, hadîs-i şerif veya sahâbî sözü için kullanılır. İmam Rabbânî’nin hadîs mânâsına kullandığı anlaşılmaktadır.
Bu hadîs, Mevlânâ Celâleddin Rûmî’nin meşhur Mesnevî adlı eserinde birkaç yerde geçer. 11461.beyitte der ki: [Numara Tâhir-i Mevlevî’nin şerhine göredir]
Mesken-i yâr est ve şehr-i şâh-ı men
Pîş âşık-ı în bud hubbü’l-vatan
“[Buhârâ], meskenidir yârimin, şehridir şâhımın,
Budur mânâsı âşıkın katında vatan sevgisinin.”
Mesnevî’nin 14622. beyitinde de şöyle der:
Ger vatan hâhî güzer ziân suy-i şat
În hadîs râst râ kem hân galat
“Vatan istiyorsan, nehrin ötesine geç!
Bu sahih hadîsi yanlış okuma!”
Mevlânâ hazretleri sonra da, ehl-i aşka göre hadîsin mânâsını izah için bir de fıkra nakleder.
Hadîs, fıkıh ve tasavvuf âlimi İmam Şaʽrânî (973/1565, hocalarından Şeyhülislâm Zekeriyya el-Ensârî’ye, “Başa sarılan sarığın iki omuz arasında bırakılacak ucunun, dört parmak uzunlukta olmasına sünnette işaret edilmişken; tasavvuf erbâbının bunu başa sarılan tülbendin en ucundan bir arşın bırakması hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye sormuştu. O da, “Onlar, Hazret-i Peygamber’den böyle bir rivâyet işitmiş olmasalardı, böyle yapmazlardı. Bildiğimize göre, Moğollar Bağdad’ı alınca, altını üstüne getirmiş; Bağdad’daki bütün kütübhânelerin kitaplarını, müctehidlerin, muhaddislerin eserlerini Dicle nehrine atmışlar; öyle ki nehir bu kitaplarla dolmuş, atlar dahi bu kitaplara basarak karşıya geçebilmişlerdir. İşte bu gün elimize geçmeyen ve bilmediğimiz nice hadîsler yok olup gitmiştir” diye edibâne cevap vermiştir. (el-Uhûdü’l-Kübrâ, 416)
Ne Hoş Belde!
Tekrar ‘vatan sevgisi’ meselesine dönülecek olursa: Mısırlı Şâfiʽî muhaddis Süyûtî (911/1505), ed-Dürerü’l-Münteşire eserinde “Vatan sevgisi imandandır” sözünün aslına vâkıf olamadığını söylüyor; ama mevzûʽdur (uydurmadır) diye kesip atmıyor. Mısırlı Şâfiʽî âlimi Sehâvî (902/1497) ise, el-Makâsıdü’l-Hasene kitabında, bu sözün Dîneverî’nin Esmâʽî’den naklettiği bir hadîs olduğunu yazıyor (no. 386, s.183).
Mektûbât-ı İmam-ı Rabbânî’nin Farsça orijinalinin Gulâm Mustafa Han tarafından yapılan baskısının derkenârında, Sehâvî’nin el-Makâsıd kitabından ‘Hadîsin aslına vâkıf olamadım, ama mânâsı sahihtir. Sûfilere göre vatan ile Allahü teâlâya dönmenin kastedildiği anlatılır’ sözüne yer verilmiştir. Sehâvî, Hazret-i Peygamber’in hicretten sonra vatanı olan Mekke-i Mükerreme’ye duyduğu hasreti dile getirişini delil olarak veriyor. (s.183) Nitekim Hazret-i Peygamber, Mekke'ye hitâben şöyle buyurdular: “Sen ne hoş beldesin. Seni ne kadar seviyorum! Eğer kavmim beni buradan çıkmaya mecbur etmeseydi, senden başka bir yerde ikâmet etmezdim” (Tirmizî). Mekke’den Medine’ye hicret ettikten sonra, Hazret-i Ebû Bekr ve Bilâl’in vatan hasreti ile söylediklerini duyan Resulullah aleyhisselâm, “Ya Rabbî, bize Mekke’yi sevdirdiğin gibi Medine’yi de sevdir” buyurdu. Bunu Buhârî, Hazret-i Âişe’den rivayet eder.
Hattâbî (388/998) ve İbnü’l-Esîr (620/1223) rivâyetine göre hicâb âyeti inmeden evvelki bir zamanda, Mekke’den gelen Usayl el-Huzelî’ye [veya Gıfarî’ye; Gatafânî değil] Hazret-i Âişe ‘Mekke nasıldı?’ diye sordu. O da ayrıldığı sırada Mekke’nin etrafını, sokaklarını, havasını ve çiçeklerini anlatmaya başlayınca, müteessir olan Resûlullah aleyhisselâm “Yeter, bizi üzme!” buyurdu. Bir başka rivâyette ise “Anlat, anlat! Kalbleri, sevinçte bırakırsın!” buyurdu. Bu sebeple ulemâ ‘Vatan sevgisi imandandır’ sözünün aslı olmasa bile, mânâsının sahih olduğunu söylemiştir.
Aslı Yok mu?
Aclûnî (1162/1749), Keşfü’l-Hafâ’da Sâğânî’nin “Vatan sevgisi imandandır” sözüne mevzûʽ, fakat mânâ olarak sahih dediğini; Sehâvî’nin ise “mânâsı sahih olmakla beraber, hadîs olarak aslına rastlamadım” sözünü nakleder (I/345-346, 413).
Aliyyü’l-Kârî (1014/1605) gibi, sahih hadislere bile mevzu demesiyle tanınmış müteşeddid bir müellif, mevzûʽ hadîsleri ele aldığı el-Masnûʽ kitabında da Sâgânî’den alarak hadîs hâfızlarına göre bu sözün aslının olmadığını iddia eder (s.189). el-Esrâri’l-Mevdûʽa kitabında da (s.189-190), bu söze mevzûʽ demekle kalmaz; mânâsının da doğru olmadığını; vatan sevgisi ile iman arasında irtibat kurulamayacağını söyler. “Eğer onlara, ‘Kendinizi öldürün!’ yahud, ‘Vatanlarınızdan çıkın!’ diye emretmiş olsaydık içlerinden ancak çok az kısmı bunu yapardı. Halbuki kendilerine verilen nasihati dinleselerdi, bu onlar için daha hayırlı olurdu” meâlindeki âyeti (Nisâ: 66) delil verir. “Bu âyet, onların vatanlarını sevdiklerini, ama imanlı olmadıklarını gösteriyor” der.
Söz ve yazılarının kayd-ı ihtiyatla ele alınması gereken Aliyyü’l-Kârî’nin işaret ettiği âyet-i kerime, insanda vatan sevgisinin fıtrî olduğunu gösterir. Ancak ilahî irade, her çeşit arzu ve ihtiyaca tercih edilir. “Vatan sevgisi imandandır” sözü, “Temizlik imandandır” hadis-i şerifinde olduğu gibi, vatan sevgisinin, ancak müminlere yakışan bir haslet olduğu mânâsına gelir. Nitekim vatan sevgisi de, temizlik de, imanı olmayanlarda bile bulunabilir. Vatanını her sevene mü’min denmeyeceği gibi, temizliğe riâyet etmeyene de bu yüzden mü’min değildir, denemez. Edebiyat, bunu icab ettirir.
Halbuki İbni Âbidîn, yevm-i şekte oruç tutmayı anlatırken buyuruyor ki, “Hadîs âlimlerinin aslı yoktur, demesi, bu hadîsin merfûʽ olmasının aslı yoktur demek olup, mevkûf hadîs olduğunu bildirmektedir.” Mevkûf hadis ise, rivâyet eden sahâbîye kadar râvîleri hep bildirilip, sahâbînin, ‘Resûl-i Ekrem’den işittim’ demeyip, ‘böyle buyurmuş’ dediği hadîs-i şerîflerdir. Demek ki, bir hadîsin “aslı yoktur” şeklindeki ibâre, bu hadîsin uydurma olduğu mânâsına gelmez. Son asır muhaddislerinden Abdülfettâh Ebû Gudde, Aliyyü’l-Kârî’yi bu cihetle tenkit eder ve onun, hadîs ilminde ‘sahih değildir’ sözünün ıstılahî manasından habersizce ‘uydurmadır’ diye anlayan Zerkeşî’nin ekolüne mensup olduğunu söyler. Aliyyü’l-Kârî’nin üstâdının üstâdı Sehâvî de bu yoldadır. Netice itibariyle bir hadîs sahih olmayabilir; hatta zayıf olabilir; ama bu onun bâtıl, uydurma olduğunu göstermez.
Sufiyye-i aliyyenin büyüklerinden Necmeddin Kübrâ’ya (618/1221), “Vatan sevgisi imandandır, sözü hakkında ne dersiniz?” diye soruldu. “Böyle bir rivâyet vardır. Hazret-i Peygamber Mekke’ye iştiyak (hasret) duyuyordu. Onun bir şeyi sevmesi, ancak imandandır. Bu mevzu da böyledir” cevabını verdi. Bu husus, Necmeddin Kübrâ’ya bazı hadîslerin sıhhati üzerine sorulan suallere dair Süâlât Ecâbe ‘anhâ Ebu’l-Cennâb Necmüddîn el-Hîvakî el-Kübrâ adlı kitabında (varak 425a) mesturdur (yazılıdır).
Dünya Vatanı
Tasavvuf literatüründe ‘vatan’, insanın devamlı kalacağı ‘âhiret’ için kullanılan bir ıstılahtır. İnsanın dünyada garib (yolcu) olduğuna işaret edilir. Nitekim “Dünyada garib [yabancı] yahud yolcu imişsin gibi bulun ve kendini ölmüş say!” hadîs-i şerifi meşhurdur (Buhârî; Tirmizî; İbni Mâce; Müsnedü Ahmed).
Vatan tabirinden, bedende, rıza-i ilahînin olmadığı nefsin hâkimiyetine karşı, Allah’ın rızasının bulunduğu ruhun hâkimiyeti de kastedilir. Burada insan artık karar eder, vatan edinir. Vilâyetin son mertebesine ulaşır. Bu kimselerin imanı artık bi-iznillah geri alınmaz. İmam Rabbânî hazretlerinin mektubunda geçen ifadenin devamından da bu mânâ sezilmektedir. Mesnevî’de, ‘Vatan sevgisi imandandır’ sözünün sahih hadîs olduğunu beyan eden 14622.beytin bir üstündeki beyitte şöyle diyo
Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen |