Insanların çektiği

#1 von Cevat Kaya ( Gast ) , 25.06.2013 22:00

Cevat Kaya
Cevat Kaya hat ein neues Foto hinzugefügt: „Göklerin ve Yerin Mülkü Allah'ındır


İnsanların çektiği acıların ya da birbirlerine yaptıkları eziyetlerin başlıca nedenlerinden biri, genellikle mülk kavgasıdır. Hatta Kuran ahlakından uzak yaşayan insanların yaşamları "mülk sahibi olma" hırsına dayanır. Bu tip kişiler sürekli daha fazla mala sahip olabilmek için uğraşır, bu tutkuyu yaşamlarının en büyük amacı haline getirirler. Oysa bu tür kişilerin yaşamlarının temelini teşkil eden bu "çoğalma tutkusu"(Hadid Suresi, 20), tam manasıyla bir aldanıştır. Çünkü yeryüzündeki tüm mülkün sahibi Allah'tır. İnsanlar, "mal sahibi" olduklarını sanmakla kendilerini aldatırlar. Sahip olduklarını sandıkları şeyleri kendileri yaratmamışlardır, bunları yaşatmaya güçleri yetmez. Yok olmalarını da engelleyemezler. Dahası, bir şeye "sahip" olacak bir durumları yoktur; çünkü kendileri bir başka varlığın "mülkü"dürler; "İnsanların sahibi" (Nas Suresi, 2) olan Yüce Allah'ın kontrolü altındadırlar. Kuran'da, tüm varlıkların, kendilerini yaratmış olan Allah'ın mülkü olduğu şöyle bildirilir:

"Göklerde, yerde, bu ikisinin arasında ve nemli toprağın altında olanların tümü O'nundur".(Taha Suresi, 6)

Bir başka ayette ise şöyle bildirilir:

"Göklerin ve yerin mülkünün Allah'a ait olduğunu bilmiyor musun? O, kimi dilerse azaplandırır, kimi dilerse bağışlar. Allah, herşeye güç yetirendir."(Maide Suresi, 40)

Allah, sahip oldukları malları insanlara dünya hayatında "emanet" olarak vermiştir. Bu emanet, belli bir vakte kadardır ve elbette günü geldiğinde hesabı sorulacaktır. İnsana sorulacak olan hesap, kendisine "emanet" olarak verilen mülkü nasıl ve hangi mantıkla kullandığıdır. Eğer o mülkü kendisinin saymış, sahiplenmiş ve o mülkü nasıl kullanması gerektiğini kendisine anlatan resullere karşı "... Mallarımız konusunda dilediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi senin namazın mı emrediyor?..."(Hud Suresi, 87) diye cevap vermişse, büyük bir azaba müstahak olur. Kuran'da, bu kişiler için şöyle bildirilmektedir:

"Allah'ın, bol ihsanından kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır; bu, onlar için şerdir; kıyamet günü, cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklardır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır.Allah yaptıklarınızdan haberi olandır."(Al-i İmran Suresi, 180)

Ayette belirtildiği gibi, Allah'ın bol ihsanından insanlara verilen mallar, o insanlar tarafından "cimrilik" yapmadan harcanması içindir. İnsan, malı sahiplenip onu muhafaza etmeye çalışmak yerine, malın gerçek sahibinin Allah olduğunu bilmek ve malı Rabbimiz'in emrettiği biçimde harcamakla yükümlüdür. Kendisine emanet verilen mallardan, kendi ihtiyaçları için gerekli olan makul bir kısmını kullanacak, "ihtiyaçtan arta kalanı" (Bakara Suresi, 219) ise Allah yolunda harcayacaktır. Eğer Allah yolunda harcamak yerine, bu malları "biriktirmeye" kalkarsa, onları sahiplenmiş olur. Bunun ahiretteki cezası ise çok ağırdır. Bu kimseler hakkında Allah Kuran'da şöyle buyurmaktadır:

"... Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar... Onlara acı bir azabı müjdele. Bunların üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün, onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak (ve:) "İşte bu, kendiniz için yığıp-sakladıklarınızdır; yığıp-sakladıklarınızı tadın" (denilecek)."(Tevbe Suresi, 34-35)

İslam'da Malı Yığma Yoktur

İslam'da "iktisat" vardır, fakat "malı yığma" yoktur. Müminler, yığılacak mallara değil yalnızca Allah'a güvenirler. Allah da bu tevekküllerine karşılık onların bereketini artırır. İnfak ettikleri (Allah yolunda harcadıkları) mallara karşılık, onlara çok daha fazlasını verir. Ancak onlar bunu da infak ederler, Allah üzerlerindeki nimetini daha da artırır. Bir ayette, infakın bereketi şöyle ifade edilir:

"Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat artırır. Allah (ihsanı) bol olandır, bilendir."(Bakara Suresi, 261)

Malı sahiplenen ve onu hayır yolunda harcamayıp biriktirenin durumu ise şöyle bildirilir:

"... O, mal yığıp biriktiren ve onu saydıkça sayandır. Gerçekten malının kendisini ebedi kılacağını sanıyor. Hayır; andolsun o, 'hutame'ye atılacaktır. "Hutame"nin ne olduğunu sana bildiren nedir? Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir."(Hümeze Suresi, 2-6)

Hz. Süleyman'ın Allah Rızası İçin Mala Sevgi Duyması

Allah, Hz. Süleyman'ı İsrailoğulları'na peygamber olarak göndermiştir. Onu hidayete ulaştırmış, salih kullarından kılmış ve diğer peygamberler gibi alemlere üstün kılmıştır. Allah Hz. Süleyman'a kendisinden sonra kimseye nasip olmayan büyük bir mülk vermiştir. Ancak Hz. Süleyman'ın mal sevgisinin kaynağını şu sözlerle ifade ettiği Kuran'da bildirilir:

"Gerçekten ben, mal (veya at) sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı tercih ettim..."(Sad Suresi, 32)

Ayette görüldüğü gibi Hz. Süleyman, sahip olduğu ihtişamlı malları düşünüp Allah'ın şanını övgüyle yüceltmiş, mala olan sevgisinin kaynağının Allah'ı zikretmek olduğunu vurgulamıştır. Buradaki manayı iyi düşünmek gerekir. Kuran'ın diğer bazı ayetlerinde, mal sevgisinin insanları saptırabileceği bildirilir. Örneğin Adiyat Suresi'nde şöyle buyrulur:

"Gerçekten insan, Rabbine karşı nankördür. Ve gerçekten, kendisi buna şahiddir. Muhakkak o, mal sevgisinden dolayı çok katıdır."(Adiyat Suresi, 6-8)

Mal ve mülk sevgisi insanların çoğunun kalbini katılaştırır ve onları din ahlakından uzaklaştırır; çünkü ellerindeki malı kendilerinin bir kazancı zanneder, bundan dolayı kibir ve "müstağniyet" (yeterlilik hissi, Allah'a karşı muhtaç olduğunu unutma) duyarlar ve daha fazla mal edinmek için hırsa kapılırlar. Allah'a kulluk etmek için yaşayacaklarına, mal biriktirmek için yaşarlar.

Bu nedenle her Müslümanın mal ve mülk hırsından uzak durması gerekir. Hz. Süleyman kıssası bize, Müslümanın mal ve mülke gafil insanlardan çok daha farklı bakacağını ve bu bilinci elde ettikten sonra mal ve mülke sahip olmanın ona Allah'ı zikretmesi için bir vesile olacağını göstermektedir. Kastedilen bilinç, tüm malın ve mülkün Allah'a ait olduğunu, O'ndan geldiğini ve yine O'nun dilemesiyle gideceğini bilmektir.

Bunu bilen Müslüman, kendisine mal ve mülk verildiğinde bundan dolayı kibirlenmez veya şımarmaz. "Mallar elimden gidecek" korkusuna da kapılmaz. Allah'ın vermiş olduğu tüm imkanlara şükreder ve bu imkanları O'nun rızası için O'nun yolunda kullanır. Allah kendisine büyük bir mülk, ihtişam ve iktidar nasip ettiğinde de bunların hepsini birer nimet ve imtihan vesilesi olarak görür, Allah'a olan saygı, korku ve sevgisi daha da artar.

İşte bu nedenledir ki, Allah'a gönülden bağlı olan salih müminler, kendilerine mal, mülk ve iktidar emanet edilmesi için en ehil insanlardır. Örneğin Hz. Süleyman, kimseye nasip olmayan bir iktidarı elinde tutmasına rağmen, her zaman Allah'a karşı içli ve derin bir saygı içinde olmuş ve tüm imkanlarıyla O'nun dinine hizmet etmiştir. Sahip olunan zenginlikler Allah'ın rızasını kazanacak işlerde, Allah'ın sonsuz kudretini zikretmede kullanılırsa, bu yapılanlardan Allah'ın hoşnut olması umulur.

Allah Rızası İçin Zenginlik ve İhtişam

Bir Kuran ayetinde Hz. Süleyman'ın şu şekilde dua ettiği bildirilmektedir:

"Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz Sen, karşılıksız armağan edensin."(Sad Suresi, 35)

Hz. Süleyman -ayette bildirildiği üzere- malı, Allah rızası için sevmekte ve O'nun yolunda harcamak için Allah'tan kendisine büyük bir mülk nasip etmesini istemektedir. Bu ayetle Müslümanların da Allah yolunda harcamak için dünya hayatında benzersiz bir zenginlik ve mülk isteyebileceklerine işaret edilmektedir.

Ayetlerden anlaşıldığı gibi, Müslümanlar zenginliğe, gösterişli mülklere, hayranlık uyandıran sanat eserlerine sahip olabilirler. Nitekim Müslüman devletler tarih boyunca son derece görkemli sanat eserleri ortaya koymuş, zenginlikleri ve güçleri ile tüm dünyaya nam salmışlardır. Asırlar boyunca İslam'ın bayraktarlığını yapan Osmanlı İmparatorluğu bunun en açık örneğidir. Bu büyük imparatorluktan geride kalan eserler hala üç kıtanın dört bir yanını süslemektedir.

Allah, sahip oldukları malları insanlara dünya hayatında "emanet" olarak vermiştir. Bu gerçeğin farkında olmayan bazı insanların, sahiplendikleri, tutkuyla bağlandıkları mülkün tek ve yegane sahibi Alemlerin Rabbi Yüce Allah'tır.“

Cevat Kaya
zuletzt bearbeitet 27.06.2013 23:55 | Top

   

Gercek Iman
Mutluluklar Üzerine

  • Ähnliche Themen
    Antworten
    Zugriffe
    Letzter Beitrag
Anfragen und Anregungen bitte direkt an tiav@hotmail.de adressieren. Vielen Dank!
Xobor Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen
Datenschutz