Muhammed Süresi Meal Ve Tefsiri2

#1 von Kurban , 02.08.2022 08:36

Muhammed Süresi Meal Ve Tefsiri 2

اِنَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبٖيلِ اللّٰهِ وَشَٓاقُّوا الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدٰىۙ لَنْ يَضُرُّوا اللّٰهَ شَيْـٔاًؕ وَسَيُحْبِطُ اَعْمَالَهُمْ ﴿٣٢﴾
﴾32﴿ Yolun doğrusu kendilerince apaçık anlaşıldığı halde inkârda ısrar edenler, Allah yoluna engel koyanlar ve resule muhalefet bayrağı açanlar asla Allah’a bir zarar veremeyeceklerdir; bu (tutum) yaptıklarını da sonuçsuz kılacaktır.
Tefsir
Münafıklardan sonra, sûrenin başında konu edinilen “açık kâfirler ve düşmanlar” yeniden ele alınmakta, onların bütün çabalarının boşa gideceği, Allah’a, resulüne ve O’nun dinine bir zarar veremeyecekleri bir daha ifade edilmektedir.Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 58
Suddi bu ayeti kerimenin el Haris ibni Süveyid ve Vahvah el Ansari haklarında nazil olduğunu ,bu ikisinin irtidat eddiklerini ,Harisin daha sonra pişman olarak dnüp,Hz.Peyğamber a.s a geldiğini ,diğerinin ise kafir olarak öldüğünü söylemiştir.İbni Abbas ise Bedir Gazvesin de müşrik ordusunun iaşesini üstlenenler hakkın da nazil olduğunu söyler.İbn l Cevzi age .VII,4121

يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُٓوا اَطٖيعُوا اللّٰهَ وَاَطٖيعُوا الرَّسُولَ وَلَا تُبْطِلُٓوا اَعْمَالَكُمْ ﴿٣٣﴾
﴾33﴿ Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, resule itaat edin ve yaptıklarınızı boşa ­çıkarmayın.
Tefsir
Allah ve resulüne itaat emredildikten sonra, “Yaptıklarınızı boşa gidermeyin” buyurulduğu için bu ikisi arasında bir sebep-sonuç ilişkisi kurulabilir. Buna göre Allah ve resulüne itaat etmeyenlerin iyi sanarak yapıp ettiklerinin boşa gideceği, onlara özellikle ebedî hayatta bir fayda sağlamayacağı anlaşılmaktadır. Son cümle bağımsız olarak alınır ve yorumlanırsa mâna, “Başa kakarak veya iyilikleri silip süpüren kötülükler yaparak amellerinizi heder etmeyin” şeklinde olur.Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 59
İbni Ebi Hatimin ve İmamı Muhammeİbni Nasır el Mervezi nin Kitabussalat da Ebul Aliye den rivayetin de ;Bazı sahabe şirkle birlikte güzel amellerin fayda vermediği gibi,la ilahe illallah ile girlikte günahlar bir zarar vermez,sanıyorlardı.İşte bunun üzerine bu ayet Bütün Güzel amellerin makbul olduğunu sanırdık..
اِنَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبٖيلِ اللّٰهِ ثُمَّ مَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَنْ يَغْفِرَ اللّٰهُ لَهُمْ ﴿٣٤﴾
﴾34﴿ İnkâr eden, Allah yoluna engel koyan, sonra da inkâr halinde ölenler yok mu, işte onları Allah asla bağışlamayacaktır.

فَلَا تَهِنُوا وَتَدْعُٓوا اِلَى السَّلْمِࣗ وَاَنْتُمُ الْاَعْلَوْنَࣗ وَاللّٰهُ مَعَكُمْ وَلَنْ يَتِرَكُمْ اَعْمَالَكُمْ ﴿٣٥﴾
﴾35﴿ Siz üstün durumda iken gevşeklik gösterip barış çağrısı yapmayın! Allah sizinledir, amellerinizin karşılığını asla eksiltmeyecektir.
Tefsir
Savaş ve barış konusundaki açıklamalar daha önce geçen ilgili âyetlerin tefsirinde yapılmıştı. Burada müminler barış istemekten menedilmiyorlar, ancak üstün durumda iken (veya mümin olmak üstün ve şerefli olmayı da ihtiva ettiği için) zaaf ve gevşeklik gösterip düşmandan önce barış istemeleri uygun bulunmuyor, böyle bir davranışın müminleri, “barış, adalet ve din özgürlüğünün hâkim olduğu bir dünya düzenini sağlama” amaçlarına ulaştırmayacağına işaret ediliyor.Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 59-60
Bir Başka Tefsir
Müslümanlar bütün güçleriyle kâfirlerle savaşa devam edecek, hiçbir gevşeklik göstermeyecek, alçaklık edip de horluk ve miskinlik ile barış için onlara yalvarmayacaklardır. Çünkü bu, bir zaafiyetin işaretidir. müslümanın kâfirin karşısında zafiyet göstermesi ise doğru değildir. Bu ilâhî emrin, Medine gibi küçücük bir şehirde birkaç yüz müslümandan oluşmuş bir avuç topluluğun İslâm’ın bayraktarlığını yaptığı ve yalnız güçlü Kureyş kabilesi ile değil, bütün Arabistan’ın müşrik ve münafıklarıyla mücadele ettikleri sırada nâzil olduğunu düşünecek olursak, işin zorluğu daha iyi kavranacaktır. müslümanların durumu böyle olmasına rağmen onlara, cesaretlerini kırarak düşmanlarla barış yapmayı istememeleri, aksine, canlarını dişlerine takarak savaşacak şekilde hazır olmaları emri verilmektedir. Bu emrin gerekçesi olarak da şu hususlar beyân edilir:
✺ Müslümanlar üstündür ve galip gelmek onların hakkıdır.
✺ Allah’ın yardımı onlarla beraberdir; mü’minlere yardım ve zafer vaat etmektedir.
✺ Allah onların amellerinin karşılığını noksan vermeyecek, zulmetmeyecek, hatta fazlasıyla bir mükâfat verecektir.
Şuna dikkat etmek lazımdır ki, bu ilâhî emir, müslümanların hiçbir zaman barış sözü etmemeleri mânasına gelmez. Burada anlatılmak istenen şey, müslümanların zayıf, düşmanlarının ise kuvvetli olduğu zannını veren bir barışa taraftar olmanın doğru olmadığıdır. müslümanlar her şeyden önce güçlerini ispat etmelidirler. Ancak ondan sonra barış görüşmeleri yapmalarında bir sakınca yoktur. Nitekim, “Her şeye rağmen o düşmanlar barışa yanaşırlarsa sen de yanaş” (Enfâl 8/61) âyetiyle barışa yanaşan düşmanların talebine karşı barışa yanaşmak emredilmiştir. Fetih sûresinde haber verildiği üzere Hudeybiye anlaşması da müslümanların galibiyeti halinde idi. (bk. Fetih 48/27) Demek ki maksat, herhalde barışı reddetmek değil, gevşeklik gösterip de zillet ile barışa talip olmamaktır.Ömer Çelik
اِنَّمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌؕ وَاِنْ تُؤْمِنُوا وَتَتَّقُوا يُؤْتِكُمْ اُجُورَكُمْ وَلَا يَسْـَٔلْكُمْ اَمْوَالَكُمْ ﴿٣٦﴾
﴾36﴿ Dünya hayatı oyun ve eğlenceden ibarettir. Siz iman eder ve Allah’a itaatsizlikten sakınırsanız O da hak ettiğiniz karşılığı verecek, sizden servetinizi de istemeyecektir.

اِنْ يَسْـَٔلْكُمُوهَا فَيُحْفِكُمْ تَبْخَلُوا وَيُخْرِجْ اَضْغَانَكُمْ ﴿٣٧﴾
﴾37﴿ Servetinizi sizden istese ve sıkıştırsaydı cimrilik ederdiniz de böylece Allah gizli zaaflarınızı dışarı çıkarmış olurdu
Tefsir
Allah müminlerden itaat istiyor, âhiret saadetinden ibaret olan büyük ödülü de müminlerin servetlerine değil, itaatlerine, mümine yaraşan hayat tarzına veriyor. İslâm fıtrat dini olduğuna göre onun teklifleri de fıtrata uygun olacaktır. İnsan tabiatında mal sevgisi, servete bağlılık ve onu koruma arzusu vardır. Bu duygu ve arzulara rağmen müminlerden, âhiret saadeti ve Allah rızası için kesin olarak, bağlayıcı bir buyrukla servetlerinin tamamı istenseydi, bu emri yerine getirmede zorlanırlardı, itaatsizlikler olur, beşerî zaaflar kendini gösterirdi. Böyle yapılmadı, farz olan harcamalar ve vergiler dışında kalan ibadet maksatlı harcamalar (sadakalar, bağışlar) kişilerin tercihine bırakıldı. Bununla beraber dini, ırkı, bölgesi farklı da olsa bütün insanların yaşama hakkı bulunduğu, bu hakkın gerçekleşebilmesi için de her insanın yaşamak için muhtaç bulunduğu şeyleri elde etmiş olması gerektiği için cebrî ödemelerin (zekât, fitre, kefâret vb.) temel ihtiyaçları karşılamaması halinde müslümanların, ihtiyaç fazlası mallarından yine ödeme yapmaları –zarûreten– farz olur. “Yardım isteyenlere ve yoksullara mallarından belli bir pay ayırırlardı” meâlindeki âyetle, (Zâriyât 51/19) bir seferde Hz. Peygamber’in, çeşitli malları ve ihtiyaç maddelerini tek tek zikrederek, “Fazlası olan, ihtiyacı olana versin” deyince sahâbenin bu sözden, “ihtiyaç devam ettikçe fazlada haklarının bulunmadığı” sonucunu çıkarmaları da bu zaruret hükmünü desteklemektedir (Müslim, “Lukata”, 18).
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 60
هَٓا اَنْتُمْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ تُدْعَوْنَ لِتُنْفِقُوا فٖي سَبٖيلِ اللّٰهِۚ فَمِنْكُمْ مَنْ يَبْخَلُۚ وَمَنْ يَبْخَلْ فَاِنَّمَا يَبْخَلُ عَنْ نَفْسِهٖؕ وَاللّٰهُ الْغَنِيُّ وَاَنْتُمُ الْفُقَـرَٓاءُۚ وَاِنْ تَتَوَلَّوْا يَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْۙ ثُمَّ لَا يَكُونُٓوا اَمْثَالَكُمْ ﴿٣٨﴾
﴾38﴿ (Ey müminler!) İşte siz Allah yolunda harcama yapmaya çağrılıyorsunuz, fakat içinizden bir kısmı cimrilik ediyor. Halbuki cimrilik eden ancak kendine karşı cimrilik etmiş olur; zira Allah zengindir, siz ise yoksulsunuz. Eğer hak çağrısına sırtınızı dönerseniz Allah sizin yerinize başka bir topluluk getirir; sonra onlar sizin gibi olmazlar.
Tefsir
Önceki âyette müminler, Allah yolunda harcama yapmaya, üstü kapalı olarak teşvik edilmişlerdi, burada ise açıkça ekonomik katkı yoluyla Allah yolunda cihada ve hizmete davet edilmektedirler. Şüphesiz bu davete icâbet edenlerin kendileri kazançlı çıkacaklardır; çünkü savaşta ve barışta Allah rızası için yapılan harcamalar topluluğun bağımsızlığını, güvenliğini ve sosyal düzenin korunmasını sağlayacaktır; buna da Allah’ın değil, insanların ihtiyacı vardır. Bu harcamaların yapıl­maması halinde zaten o topluluğun ayakta durması, varlığını koruması mümkün olmayacak, Allah’ın kanunu hükmünü icra edecek; korkaklar, cimriler, tembeller servetleriyle beraber yıkılıp gidecekler, onların yerini Allah’ın beka kanunu uyarınca yaşayanlar alacaktır.Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 60-61
Bir Başka Tefsir
Ebedi olan âhiret hayatı karşısında dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Asıl hayat âhiret hayatı olup insan onu kazanmak için çalışmalıdır. Onu kazanmanın yolu da iman ve takvâdan geçmektedir. Allah’ın indirdiklerine inanıp, takvâ ölçülerine göre bir kulluk yaşamak, Allah’ın razı olmadığı fiil ve davranışlardan uzak durmak ve sevdiği amellere yönelmek gerekir. Âhireti kazanma açısından Allah yolunda yapılacak harcamaların da çok büyük ehemmiyeti vardır. Cenâb-ı Hak mü’minlerden, kendi yolunda savaşacak ordunun teçhizatı için harcamada bulunmalarını istemektedir. Burada hususiyle savaş hazırlıkları için infakın kastedildiği anlaşılmaktadır. Yalnız Allah Teâlâ bizden malımızın hepsini istemiyor. Sadece bir kısmını istiyor. Eğer malımızın hepsini isteyip, bu konuda bizi sıkıştıracak olsaydı, benliğimizin dibine çökmüş olan cimrilik tortuları hareketlenerek cömertlik damarlarımızı tıkayabilir ve nefsâniyetimizden kaynaklanan bir takım uygunsuz duygular su üzerine çıkabilirdi. Hatta bu menfi duygular, İslâm’a ve Peygamber’e kin ve düşmanlık besleme noktasına varabilirdi. Cenab-ı Hak bizi bizden daha iyi bildiğinden, kendi katından ikram ettiği mallardan isterken bile, merhametle muamele edip belli bir Nisâp ölçüsüne göre vermemizi istemektedir. Madem ki Allah, müslümanlardan belli bir nispette harcamada bulunmalarını istiyor, artık her mü’minin bunu seve seve yerine getirmesi gerekir. Buna rağmen yine de cimrilik edenler çıkmaktadır ki, bunlar aslında kendi zararlarına cimrilik yapmaktadırlar. Çünkü Allah yolunda yapacakları her harcama fazlasıyla mükâfatlandırılacaktır. Bu gerçekleri idrak edemeyen zayıf görüşlü kimselere son olarak şöyle bir ikaz gelmektedir:
“Eğer din yolunda fedakârlıktan yüz çevirirseniz, Allah sizin yerinize başka bir toplum getirir de, sonra onlar sizin gibi hayırsız ve itaatsiz olmazlar!” (Muhammed 47/38)
Nitekim bir diğer âyet-i kerîmede bu husus daha açık bir şekilde beyân edilir:
“Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, Allah onların yerine yakında öyle bir nesil getirecek ki Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler ve kendilerine dil uzatan hiçbir kimsenin kınamasından korkmazlar. İşte bu Allah’ın öyle bir lütfudur ki, onu dilediğine verir. Allah, lütfu ve rahmeti pek geniş olan, her şeyi hakkiyle bilendir.” (Mâide 5/54)
Emanete sahip çıkılmadığı zaman onun elden çıkması mukadderdir. Kıymeti bilinmeyen nimetlerin zeval bulması ilâhî kanun icabıdır. O halde en büyük nimet olan din emanetine sahip çıkabilmek için müslümanların bu yolda mallarıyla canlarıyla her türlü fedakârlığı seve seve yapmaları gereği anlaşılmaktadır.

 
Kurban
Beiträge: 1.052
Punkte: 651
Registriert am: 19.08.2010

zuletzt bearbeitet 05.08.2022 | Top

   

Ahkaf Süresi Meal Ve Tefsiri
Muhammet Süresi Meal Ve Tefsiri1

  • Ähnliche Themen
    Antworten
    Zugriffe
    Letzter Beitrag
Anfragen und Anregungen bitte direkt an tiav@hotmail.de adressieren. Vielen Dank!
Xobor Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen
Datenschutz