Ahkaf Süresi Meal Ve Tefsiri

#1 von Kurban ( Gast ) , 06.08.2022 06:46

Ahkaf Süresi Meal Ve Tefsiri
Hakkında
Mekke döneminde inmiştir. 35 âyettir. Sûre, adını 21. âyette geçen “Ahkâf ” kelimesinden almıştır. Ahkâf, sûrede sözü edilen “Âd” kavminin yaşadığı Yemen’de bir bölgenin adı olup, uzun ve kıvrımlı kum yığınları demektir. Konusu itibariyle bir önceki sûrenin devamı niteliğindedir.
Nuzül
Sûre Mekke’de Câsiye’den sonra, Zâriyât’tan önce indirilmiştir. İbn Âşûr’un tesbitine göre (XXIV, 6) bu sûre, peygamberlik geldikten iki yıl sonra vahyedilmiştir.
Konusu
Hâ-mîm ile başlayan diğer sûrelerdeki gibi bunun da başında Kur’an-ı Kerîm’e dikkat çekilmekte; bu kitabı, sonsuz güç ve hikmet sahibi Allah’ın vahyettiği kesin ve açık bir ifadeyle açıklanmaktadır. Araya diğer konular girmekle beraber sûre boyunca bu temanın işlenmesine devam edilmekte, daha önce de ilâhî kitapların geldiği, bunları tebliğ eden peygamberlere karşı, son peygambere yapılan şeylerin yapıldığı bildirilmekte, çeşitli kanıtlar ortaya konarak Kur’an’ın Allah kelâmı olduğu ispat edilmektedir. Sûrenin bu ana konusu dışında şu hususlara da temas edilmektedir:
1. Tek yaratanın Allah olduğu ve O’nun her şeyi bir hikmetle yarattığı.
2. İman etmeyi kolaylaştıran deliller, akıl yürütme şekilleri.
3. İman ve istikametin meyvesi.
4. İnsanın ameli yani yapıp ettikleri, eserleri ile derecesi arasındaki paralellik.
5. Aile fertlerinin karşılıklı hak ve ödevleri.
6. Âd kavmi ile peygamberleri arasında geçenlerin ibret için hatır­latılması.
7. Cinlerin Kur’an’ı dinlemeleri ve imana davet edilmeleri.
8. Başta yaratan ve insana can veren Allah’ın, ölenleri diriltmeye de kadir olduğunun, diriltmeyi takip eden zamanda inkârcıların başlarına geleceklerin hatırlatılması.
Fazileti
Kişinin on katı kadar günahı affedilerek derecesi de bir o kadar yükseltilir.” Kim Ahkaf suresini okuyup kendi üzerine üfler ise Allah'ın izni ile bu kişi şeytanların ve cinlerin şerrinden korunur. Ahkaf suresi yatmadan önce okunursa kişi kötü rüya görmekten de korunur.
Ahkaf Suresi genellikle kötü rüyalardan kurtulmak ve değerli eşyaların korunması amacı ile okunmaktadır. Hz. Muhammed, Ahkaf Suresi okuyan kişilere kum tanelerinin on katı kadar sevap yazılacağı müjdesini vermiştir.Ahkaf suresinin 15. ayeti, hayırlı evlat için okunan önemli bir suredir.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ Bismillahirrahmanirrahim/Rahman Ve Rahim Olan Allahın Adıyla..
حٰمٓ ١﴾
﴾1﴿ Hâ-mîm.
Tefsir
Kâinat bir dersâne, insanlar o dersânenin talebeleri, onların imtihana tâbi tutulacakları kitap da Kur’ân-ı Kerîm’dir. Bu sebepledir ki hem kâinat ve insanın yaratılması, hem de bir hidâyet rehberi olarak Kur’ân-ı Kerîm’in indirilmesi, pek çok ilâhî maksat ve hikmete bağlıdır. Yaratışta en küçük bir abes yoktur. Bu kâinat nizamı, haklıyla haksızın, iyiyle kötünün, zalimle mazlumun bütün amellerinin kaydedilip neticede hesabının görülmesi için kurulmuştur. Bu muazzam kâinat çarkı bunun için dönmektedir. Ancak bu çarkın dönmesi daimî ve ebedî değildir. Bunun da insan ömrü gibi belirli bir süresi vardır. Eceli gelen insanlar ölüp diğer tarafa intikal ettikleri gibi, en sonunda bu nizam muhakkak altüst olacaktır. Allah’ın adâletinin tam olarak tahakkuku için de belirli bir zaman kararlaştırılmıştır ve zamanı geldiğinde mutlaka vuku bulacaktır. Bu hakîkatlere iman edip hayırlı ameller yapanlar neticede kazançlı çıkarlar. Fakat Allah’ı, Rasûlü’nü ve Kur’an’ı inkâr edenler, bu gerçeklerden yüz çevirirler. Yaptıklarının hesabını bir gün vereceklerini hiç düşünmezler. Allah Resûlü (s.a.s.)’in bu gerçekleri haber vermesini kendilerine yapılan bir kötülük olarak değerlendirirler. Halbuki bu uyarılar insana yapılabilecek en büyük iyiliktir. Çünkü ebedî hayatı buna göre şekillenecektir.
تَنْزٖيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَزٖيزِ الْحَكٖيمِ ﴿٢﴾
﴾2﴿ Kitabın indirilmesi, izzet ve hikmet sahibi Allah’tandır.

مَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّ وَاَجَلٍ مُسَمًّىؕ وَالَّذٖينَ كَفَرُوا عَمَّٓا اُنْذِرُوا مُعْرِضُونَ ﴿٣﴾
﴾3﴿ Gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri şüphesiz yerli yerince ve belli bir süre için yarattık. Ama inkâr edenler kendilerine karşı yapılan uyarıdan yüz çevirmektedirler.
Tefsir
Allah gökleri, yeri ve bu ikisi arasında veya dışında ne varsa onları boş yere değil, belli hikmetler, mâkul amaçlar çerçevesinde yarat­mıştır, ayrıca yarattıklarına bu dünya hayatını ebedî kılmamış, belli bir süre sonra her şeyi yok edip başka bir âlemde yeniden var etmeyi, ölenleri diriltmeyi murat buyurmuştur. İnsan için yaratılış hikmetinin başında imtihan gelmektedir. İmtihanda başarılı olabilmek için âdeta bir cevap kitabı olarak Kur’an vahyedilmiş, onda insanların akıllarını doğru işletmeleri, iradelerini iyi kullanmaları, doğru yoldan sapmamaları için gerekli bilgiler verilmiş, etkili bir üslûpla uyarılar yapılmıştır. Özgürlük içinde aklını iyi kullanarak iman edenler kitaptan yararlanmışlarsa da inkârda ısrar edenler ona ve uyarılarına kulak asmamış, böyle bir tebliğ yapılmamış gibi davranmışlardır.Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 25-26
قُلْ اَرَاَيْتُمْ مَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَرُونٖي مَاذَا خَلَقُوا مِنَ الْاَرْضِ اَمْ لَهُمْ شِرْكٌ فِي السَّمٰوَاتِؕ اٖيتُونٖي بِكِتَابٍ مِنْ قَبْلِ هٰذَٓا اَوْ اَثَارَةٍ مِنْ عِلْمٍ اِنْ كُنْتُمْ صَادِقٖينَ ﴿٤﴾
﴾4﴿ Onlara şöyle de: “Allah’ı bırakıp da kendilerinden medet umduğunuz tanrıları bir düşündünüz mü? Yerden hangi parçayı yarattılar bana gösterin? Yoksa göklerde onların ortaklığı mı var? Eğer iddianız gerçek ise bana, bundan önce inmiş bir kitap veya bir bilgi kalıntısı getirin.”
Tefsir
Müşrikler putların yeryüzünde, insan ve eşya üzerinde bazı etkilerinin bulunduğuna inanıyorlardı. Bu inancın temelsiz olduğunu ispat için Kur’an’ın kullandığı mantık şudur: Birinin bir şey üzerinde değiştirici etkisinin bulunabilmesi için onun yaratılış ve oluşuna katkıda bulunmuş olma ön şartı vardır; putlar neyi yarattılar ki, onun üzerinde etkileri bulunsun!
İnsanlar göklerde olup biteni göremedikleri için, putların göklerde de bir etkilerinin bulunmadığı ifade edilirken “varsa gösterin” denilme­miş, yalnızca “etkilerinin olmadığı” düşündürücü bir soru şeklinde ortaya konmuştur.
Bir iddia ya akıl ve ilim delili ile yahut da sağlam rivayetlerle (nakil delili ile) ispat edilir. Müşriklerden, önce akıl delili istenmiş, arkasından da sağlam bir yazılı veya yazısız rivayet talebi ile yetinilmiştir. Ancak her iki talep de iddia sahipleri tarafından karşılanamamıştır.Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 27

وَمَنْ اَضَلُّ مِمَّنْ يَدْعُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَنْ لَا يَسْتَجٖيبُ لَـهُٓ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ وَهُمْ عَنْ دُعَٓائِهِمْ غَافِلُونَ ﴿٥﴾
﴾5﴿ Allah’ı bırakıp da -yakarmasından habersiz olduğundan- kıyamete kadar kendisine cevap veremeyecek olan şeylere ibadet ve dua eden kimseden daha şaşkın kim vardır?
وَاِذَا حُشِرَ النَّاسُ كَانُوا لَهُمْ اَعْدَٓاءً وَكَانُوا بِعِبَادَتِهِمْ كَافِرٖينَ ﴿٦﴾
﴾6﴿ Kıyamet sonrası insanlar toplanınca taptıkları şeyler kendilerine düşman olacak ve (onlara yaptıkları) ibadetlerini de inkâr edeceklerdir.
Tefsir
Yakarma; işiten, gören, bilen, isteneni verme gücü bulunan varlığa yapılırsa anlamlı olur. Putlar bunlardan mahrumdur, yalvaranların farkında bile değildir, kıyamete kadar da cevap veremeyeceklerdir. Bütün bunlara rağmen putlara yalvarıp yakaranların şaşkınlıkları apaçık ortadadır. Kıyamet gününde Allah, kendinden başka tapma konusu edinilen varlıklarla onlara tapanları bir araya getirecek, taraflar birbirinden nefret edecekler, tapılanlar Allah’a sığınarak kendilerini savunacak ve gerçekte müşriklerin kendilerine tapmadıklarını da açıklayacaklardır (Yûnus 10/29; Furkan 25/18; Kasas 28/63)

وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ قَالَ الَّذٖينَ كَفَرُوا لِلْحَقِّ لَمَّا جَٓاءَهُمْۙ هٰذَا سِحْرٌ مُبٖينٌؕ ﴿٧﴾
﴾7﴿ Gerçek kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler, onlara apaçık âyetlerimiz okunduğu zaman, “Bu açık bir sihirdir” dediler.

اَمْ يَقُولُونَ افْتَرٰيهُؕ قُلْ اِنِ افْتَرَيْتُهُ فَلَا تَمْلِكُونَ لٖي مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاًؕ هُوَ اَعْلَمُ بِمَا تُفٖيضُونَ فٖيهِؕ كَفٰى بِهٖ شَهٖيداً بَيْنٖي وَبَيْنَكُمْؕ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحٖيمُ ﴿٨﴾
﴾8﴿ Yoksa “O’nu Allah adına uyduruyor” mu diyorlar? Şöyle de: “Onu uydurmuş olsaydım, Allah’a karşı beni korumaya asla gücünüz yetmezdi. İçine gömüldüğünüz iftira batağını O daha iyi bilmektedir. Sizinle benim aramda şahit olarak O yeter. Çokça bağışlayan, rahmetini esirgemeyen O’dur.”
Tefsir
Kur’an’a muhatap olanlar onun olağanüstü bir metin olduğunu gördüler ve anladılar. Ancak içinde bulundukları ve yararlandıkları konum sebebiyle gerçeği inkâr ettiler, olağanüstülüğü ise sihir diyerek geçiştirmeye çalıştılar. Eğer sihir iddiası doğru olsaydı, Hz. Peygamber’in Kur’an’ı kendisi uydurup Allah’a aitmiş gibi göstermesi gerekirdi. Bu durumda nelerin olacağı konusuyla ilgili âyetlerde yer alan açıklama (bk. Hâkka 69/44-47), yalancı peygamberleri bekleyen acı âkıbeti de haber vermektedir.Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 29

قُلْ مَا كُنْتُ بِدْعاً مِنَ الرُّسُلِ وَمَٓا اَدْرٖي مَا يُفْعَلُ بٖي وَلَا بِكُمْؕ اِنْ اَتَّبِعُ اِلَّا مَا يُوحٰٓى اِلَيَّ وَمَٓا اَنَا۬ اِلَّا نَذٖيرٌ مُبٖينٌ ﴿٩﴾
﴾9﴿ Yine de ki: “Ben, peygamberler arasında benzeri gelip geçmemiş biri değilim, bana ve size ne yapılacağını da bilemem, ancak bana vahyedilene uyarım. Ben yalnızca açık bir uyarıcıyım.”
Tefsir
Burada peygamberliğin başlıca özellikleri şöyle sıralanıyor: a) Bütün peygamberler temel özellikler bakımından birbirine benzerler. Daha önce bir peygamberi tanımış ve ona inanmış olanların sonra gelen hak peygambere inanmasında güçlük olmamalıdır. b) Peygamberler de dahil olmak üzere Allah’tan başka hiçbir varlık –istisnaî durumlarda Allah bildirmedikçe– gaybı bilmez; gelecekte olacaklar da gayba dahildir, nitekim Hz. Peygamber bunu bilmediğini açıkça ifade etmektedir. c) Peygamberlerin özel bilgi kaynakları vahiydir. Vahiy diğer inananlar gibi peygamberler için de bağlayıcıdır; ona uymak, uygun davranmak mecburiyeti vardır. d) Allah’tan emir alarak insanları dinî hayatları bakımından uyarma, dünyada yaptıklarının âhirette nasıl karşılık bulacağını bildirme görevi peygamberlere aittir, onlardan başka –bu mânada– uyarıcı yoktur, âlimler ve eğitimciler bu görevi peygambere tabi olarak yerine getirirler.
“b” şıkkında ifade edilen husus tefsirciler arasında tartışılmıştır. Bazıları, “Onun bilmediği, dünyada olacaklardır, âhirette kimlerin başına nelerin geleceğini bilir” demişlerdir. Bize göre bu bilgi de şahıs şahıs değil, geneldir, iman ve amellerin sonuçlarıyla ilgilidir. Dünyada olsun âhirette olsun onun bildiği münferit, özel, belli olaylar ve olacaklar, istisnaî olarak ve belli hikmetler çerçevesinde Allah’ın bildirmesi, vahyetmesiyle bilinmiştir. Buhârî’nin aktardığı şu bilgi de bu anlayışı açıkça desteklemektedir: Medine’ye hicret eden müminler, oranın yerlilerine misafir edilmeleri için dağıtılmış, Osman b. Ma’zûn isimli sahâbî de misafir kaldığı evde hastalanmış ve âhirete göçmüştü. Cenaze kefenlenmiş halde iken Hz. Peygamber eve gelmiş, evin hanımı ona ölü hakkındaki kanaat ve duygularını şöyle ifade etmişti: “Allah’ın rahmeti üzerine olsun ey Osman! Sana tanıklık ederim ki, Allah’ın ikram ve ihsanına nâil oldun.” Peygamberimiz hanıma, “Ona Allah’ın ihsanda bulunduğunu nereden biliyorsun?” diye sorunca kadın kendine geldi, “Bilmiyorum ey Allah’ın Resulü” dedi. Peygamberimiz de şöyle buyurdu: “O, rabbinden gelen şüphe götürmez gerçekle karşı karşıyadır, ben onun için hayır umuyorum. Yemin ederim ki ben Allah’ın elçisi olduğum halde hakkımda ne yapılacağını bilmiyorum.” Kadın da ekledi: “Vallahi ben de bundan sonra hiçbir kimseyi (‘Onun günahı yoktur, makamı cennettir’ diyerek) tezkiye etmem” (Buhârî, “Cenâiz”, 3).Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 29-30
قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ كَانَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ وَكَفَرْتُمْ بِه۪ وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِنْ بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ عَلٰى مِثْلِه۪ فَاٰمَنَ وَاسْتَكْبَرْتُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ۟ ﴿١٠﴾
10: De ki: “Bir düşünsenize, Kur’an gerçekten Allah katından gönderilmiş olup siz onu inkâr etmişseniz, üstelik İsrâiloğulları’ndan bir şâhit de bu kitabın haber verdiği gerçeklerin aynısını Tevrat’ta görüp Kur’an’a iman ettiği halde siz kibirlenip ondan yüz çevirmişseniz, sizden daha zâlim kim olabilir? Hiç şüphesiz Allah, öyle zâlim bir toplumu doğru yola erdirmez!”
Tefsir
Bu ayet de ismi geçen israil oğullarından bir şahid ,cumhur ,ıbn Abbas,el hasen ,Mücahid Katade ,İbn Şirin ,Dahhak ve İbn Sa d ile İbn Asakir in kendisinden rivayetlerin de İkrime kavlin de Abdullah ibn Selamdır.Ayeti Kerime onun hakkın da nazil olmuştur.
وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَوْ كَانَ خَيْرًا مَا سَبَقُونَٓا اِلَيْهِۜ وَاِذْ لَمْ يَهْتَدُوا بِه۪ فَسَيَقُولُونَ هٰذَٓا اِفْكٌ قَد۪يمٌ ﴿١١﴾
11: Küfre saplananlar, bir de mü’minler hakkında şöyle diyorlar: “Eğer Kur’an iyi ve faydalı bir şey olsaydı, şu ayak takımı kimseler ona inanmakta bizi geçemezlerdi.” Böyle söyleyenler, Kur’an’la doğru yolu bulamadıkları için, artık: “Zâten bu, eski, modası geçmiş bir yalan!” diyeceklerdir.
Tefsir
Katadeden yapılan rivayete göre bu ayet"Eğer Muhammedin dini de bir hayır olsaydı,filan filan kimseler de bunda bizi geçemezlerdi"diyen bazı müşrikler hakkın da nazil olmuştur.
وَمِنْ قَبْلِه۪ كِتَابُ مُوسٰٓى اِمَامًا وَرَحْمَةًۜ وَهٰذَا كِتَابٌ مُصَدِّقٌ لِسَانًا عَرَبِيًّا لِيُنْذِرَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُواۗ وَبُشْرٰى لِلْمُحْسِن۪ينَ ١٢﴾
12: Oysa Kur’an’dan önce de bir rehber ve rahmet olarak Mûsâ’­nın kitabı vardı. Kur’an ise, zulmedenleri uyarmak ve iyi ve makbul işler yapanları müjdelemek üzere Arap diliyle indirilmiş, kendisinden öncekileri doğrulayan bir kitaptır.
Tefsir
Âyetlerde işaret edilen delilleri şöyle izah etmek mümkündür:
Birincisi; madem insanların en doğru sözlüsü olan Peygamber, Allah’tan böyle bir kitap getirdiğini söylüyor, ona da bir kısım insanlar inandığına göre, bunu hemen reddetme yerine bunda bir doğruluk payının olduğunu düşünmek daha akıllıca bir davranıştır.
İkincisi; komşuları olan ve ticâri münasebetler vesilesiyle devamlı görüştükleri İsrâiloğulları, peygamberin ve kitabın ne olduğunu gayet iyi bilmektedirler. Ellerinde Tevrat bulunmaktadır. Bunlar içinde, Tevrat’tan öğrendiği bilgilerden hareketle Hz. Muhammed (s.a.s.)’in gerçek peygamber ve Kur’ân-ı Kerîm’in de hak kitap olduğunu anlayan ve bunlara iman eden kimseler vardır. Müşriklere şöyle denmektedir: “Ta uzaktaki insanlar bu nimetin değerini fark edip inandıkları halde, başınıza bir devlet kuşu gibi konan bu ilâhî nimeti elinizin tersiyle itmeniz; nefsânî kibir, gurur ve enâniyetinizin esiri olup ondan yüz çevirmeniz hiç doğru bir davranış mıdır? Bu, düpedüz bir ahmaklık ve zulüm değil midir? Böyle bir tavır içinde olduğunuz sürece doğru yolu bulmanız mümkün değildir.”
Üçüncüsü, müşriklerin, servet ve saltanatlarına güvendiklerinden Allah’tan gelecek her iyi ve güzel şeyin öncelikle kendilerine gelmesi gerektiği yönünde bir zanları vardı. Onların gözleri dar dünya çıkarlarından başka bir şey görmediğinden, benlikleri akıl ve görüşlerini iyice daralttığından, kendilerini hakikatin tek ölçüsü sanıyorlardı. En çok değer verdikleri şey maddi imkânlar, dünya malı mülkü idi. müslümanlar hakkında ise peşin bir hükme sahiptiler. Onlara göre müslümanlar, akılları fazla çalışmayan, fakir, gariban, ezilmeye mahkum, safdil kimselerdi. Böyle olduğu için, kendilerinin farkına varmadıkları mühim, kıymetli, değerli hiçbir şeyi, mü’minlerin kendilerinden önce bulabileceklerini imkânsız görüyorlardı. Kendilerine ait olmayan hiçbir şey doğru, güzel, önemli, değerli ve faydalı olamayacağı için en parlak hakikatleri bile onlara kabul ettirmek mümkün değildi. Halbuki bu son derece yanlış bir yaklaşımdır. Kur’an’a göre insanların Allah katındaki değerleri servet ve saltanata değil, iman, ihsân, takvâ, diğer ahlâkî güzellikler ve iyiliklere bağlıdır.
Dördüncüsü; yine Mekke müşriklerine, sürekli teşrik-i mesâi halinde oldukları yahudilerin ellerinde bulunan Tevrat’ı ölçü olarak almaları tavsiye edilir. Nitekim Hz. Mûsâ ve Tevrat ile Hz. Muhammed (s.a.s.) ve Kur’an arasında çok mühim benzerlikler vardır. İkisi de insanlığa rehber ve rahmet olarak gelmişlerdir. İkisi de zalimleri uyarmakta, imanla birlikte iyilik ve ihsan sahiplerini müjdelemektedirler. Fark sadece dilde ve şekildedir. Tevrat İbranice, Kur’an ise Arapça indirilmiştir. Fakat muhteva ve hedef benzerliği, bunların aynı kaynaktan geldiğinin ve ilâhî kelam olduklarının önemli bir göstergesidir.Ömer Çelik

Kurban
zuletzt bearbeitet 09.08.2022 07:53 | Top

   

Ahkaf Süresi Meal Ve Tefsiri 1
Muhammed Süresi Meal Ve Tefsiri2

  • Ähnliche Themen
    Antworten
    Zugriffe
    Letzter Beitrag
Anfragen und Anregungen bitte direkt an tiav@hotmail.de adressieren. Vielen Dank!
Xobor Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen
Datenschutz