Ahkaf Süresi Meal Ve Tefsiri2

#1 von Kurban , 09.08.2022 07:01

Ahkaf Süresi Meal Ve Tefsiri 2

فَلَمَّا رَاَوْهُ عَارِضًا مُسْتَقْبِلَ اَوْدِيَتِهِمْۙ قَالُوا هٰذَا عَارِضٌ مُمْطِرُنَاۜ بَلْ هُوَ مَا اسْتَعْجَلْتُمْ بِه۪ۜ ر۪يحٌ ف۪يهَا عَذَابٌ اَل۪يمٌۙ ﴿٢٤﴾
24: Derken azabın simsiyah bir bulut şeklinde belirip vâdilerine doğru yöneldiğini görünce: “Bu, bize yağmur yağdıracak bir bulut!” dediler. “Hayır! Bu, bir an önce gelmesini isteyip durduğunuz cezadır; içinde can yakıcı azap taşıyan bir rüzgârdır!”

تُدَمِّرُ كُلَّ شَيْءٍ بِاَمْرِ رَبِّهَا فَاَصْبَحُوا لَا يُرٰٓى اِلَّا مَسَاكِنُهُمْۜ كَذٰلِكَ نَجْزِي الْقَوْمَ الْمُجْرِم۪ينَ ﴿٢٥﴾
25: O korkunç kum fırtınası, Rabbinin emriyle her şeyi devirip yerle bir ediyordu. Böylece, o zâlimlerin kumlar altında kalan harap olmuş evlerinden başka hiçbir şey görünmez oldu. Biz, günaha batmış inkârcı bir toplumu işte böyle cezalandırırız!

وَلَقَدْ مَكَّنَّاهُمْ ف۪يمَٓا اِنْ مَكَّنَّاكُمْ ف۪يهِ وَجَعَلْنَا لَهُمْ سَمْعًا وَاَبْصَارًا وَاَفْـِٔدَةًۘ فَمَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ سَمْعُهُمْ وَلَٓا اَبْصَارُهُمْ وَلَٓا اَفْـِٔدَتُهُمْ مِنْ شَيْءٍ اِذْ كَانُوا يَجْحَدُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ۟ ﴿٢٦﴾
26: Halbuki onlara size vermediğimiz imkânları vermiştik. Kendilerine kulaklar, gözler ve kalpler lutfetmiştik. Fakat o kulakları, gözleri ve kalpleri kendilerine hiçbir fayda sağlamadı. Çünkü onlar Allah’ın âyetlerini bile bile inkâr ediyorlardı. Sonunda alay edip durdukları azap, kendilerini her taraftan kuşatıverdi.
Tefsir
Nihâyet bir gün Allah’ın azabını ufukta enlemesine yayılmış geniş bir bulut olarak gördüler. Bulut, vadilerine doğru ilerliyordu. Onu ilk planda yağmur bulutu sandılar, sevindiler. Oysa o bulut, çarçabuk gelmesini bekledikleri ve alay edip durdukları azap idi. O can yakıcı azabı içinde taşıyan ve üzerinden geçtiği her şeyi yıkıp deviren, yerle bir eden bir kasırga bulutu idi. Yedi gece sekiz gün devam eden bu kasırga ile Ahkâf bölgesi tamamen yıkıldı. Âd kavminin hepsi helak edildi. Evlerinin harabelerinden başka bir şey görünmez hale geldi. (bk. A‘râf 7/65-72; Hûd 11/50-60; Hakka 69/6-8)
Mâlik b. Dinar (r.h.)’in şu hâli ne ibretlidir:
Bir defasında yoluna bir dilenci çıktı, bir şeyler istedi. Bunun üzerine etrafa bir göz gezdirdi, kimsecikler yoktu. Sonra başını göğe kaldırdı; o sırada bir bulut üstünden geçiyordu. Titredi ve dilenciye şöyle dedi:
“- Biraz dur; şu bulut bir geçsin… Belki içinde taş vardır, başımıza yağar.” (Velîler Ansiklopedisi, I, 118)

وَلَقَدْ اَهْلَكْنَا مَا حَوْلَكُمْ مِنَ الْقُرٰى وَصَرَّفْنَا الْاٰيَاتِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ ﴿٢٧﴾
27: Doğrusu biz, etrafınızda bulunan nice beldeleri yerle bir ettik. Belki inkârı bırakıp da doğru yola dönerler diye âyetlerimizi çeşitli şekillerde tekrar tekrar açıkladık!
فَلَوْلَا نَصَرَهُمُ الَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ قُرْبَانًا اٰلِهَةًۜ بَلْ ضَلُّوا عَنْهُمْۚ وَذٰلِكَ اِفْكُهُمْ وَمَا كَانُوا يَفْتَرُونَ ﴿٢٨﴾
28: Kendilerini Allah’a yaklaştırsın diye O’ndan başka ilâh edindikleri şeyler onlara yardım etseydi ya! Aksine onlar, kendilerini yüzüstü bırakıp ortadan kayboluverdiler. Onların Allah’a karşı iftirâlarının ve başka ilâhlar uydurmalarının sonucu işte budur.
Tefsir
Kur’an’ın ilk muhatapları olan Kureyş’in çevresinden bulunup helak edilen beldeler, Kureyş ticaret kervanlarının geçtiği yollar üzerinde yer alan Hicaz’a komşu memleketlerdir. Bunlar güney Arabistan’da Âd, Tübba kabileleri, kuzeyde Semûd, kuzey batıda Medyen ve Lût kavimlerinin oturdukları bölgelerdir. Allah Teâlâ peygamberlerine olan isyanları ve günaha dalmaları sebebiyle bunların hepsini helak etmiştir. Mekkeliler seyahatleri esnasında bunların kalıntılarını görüyorlardı. Bunların hepsi putperestti; kendilerini Allah’a yaklaştırsın diye taptıkları putları vardı. Fakat ilginç olan şu ki, Allah Teâlâ bu toplumları helak ederken taptıkları putlar onlara hiçbir yardımda bulunamadılar. Allah’a müracaatta bulunup, şefaat ederek onları helak olmaktan kurtaramadılar. Hepsi ortadan kaybolup gitti. Zaten bir gerçekliği bulunmayan putperestliğin neticesinin böyle olmasından daha tabii bir durum olamaz. Dolayısıyla Allah’tan başka ilâhlar edinip onlara tapanlar bu ibretli hadiselerden ders alıp, bir an önce gittikleri yanlış yoldan dönmelidirler.
وَاِذْ صَرَفْنَٓا اِلَيْكَ نَفَرًا مِنَ الْجِنِّ يَسْتَمِعُونَ الْقُرْاٰنَۚ فَلَمَّا حَضَرُوهُ قَالُٓوا اَنْصِتُواۚ فَلَمَّا قُضِيَ وَلَّوْا اِلٰى قَوْمِهِمْ مُنْذِر۪ينَ ﴿٢٩﴾
29: Hani cinlerden bir grubu, Kur’an’ı dinlemeleri için sana yönlendirmiştik. Onu dinlemek üzere hazır hâle geldiklerinde, birbirlerine: “Susun, dinleyelim!” dediler. Okuman tamamlanınca da kavimlerine birer uyarıcı olarak döndüler.

قَالُوا يَا قَوْمَنَٓا اِنَّا سَمِعْنَا كِتَابًا اُنْزِلَ مِنْ بَعْدِ مُوسٰى مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ يَهْد۪ٓي اِلَى الْحَقِّ وَاِلٰى طَر۪يقٍ مُسْتَق۪يمٍ ﴿٣٠﴾
30: Onlara şöyle dediler: “Ey kavmimiz! Biz Mûsâ’dan sonra indirilen, daha önceki kitapları doğrulayan, gerçeğe ve dosdoğru bir yola rehberlik yapan bir kitap dinledik.”
يَا قَوْمَنَٓا اَج۪يبُوا دَاعِيَ اللّٰهِ وَاٰمِنُوا بِه۪ يَغْفِرْ لَكُمْ مِنْ ذُنُوبِكُمْ وَيُجِرْكُمْ مِنْ عَذَابٍ اَل۪يمٍ ٣١﴾
31: “Ey kavmimiz! Allah’a çağıran bu dâvetçiye uyun ve ona iman edin ki, Allah da sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi can yakıcı bir azaptan korusun!”

وَمَنْ لَا يُجِبْ دَاعِيَ اللّٰهِ فَلَيْسَ بِمُعْجِزٍ فِي الْاَرْضِ وَلَيْسَ لَهُ مِنْ دُونِه۪ٓ اَوْلِيَٓاءُۜ اُو۬لٰٓئِكَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ ﴿٣٢﴾
32: “Kim Allah’ın dâvetçisine uymazsa, yeryüzünde Allah’ın cezasından kaçıp kurtulamaz; kendisi için Allah’tan başka bir dost ve yardımcı da bulamaz. Öyleleri, apaçık bir sapıklık içindedirler!”
Tefsir
Resûlullah (s.a.s.) Taif seferinden üzgün olarak Mekke’ye dönerken yolda Batn-ı Nahle mevkiinde konakladı. Orada yatsı namazını kıldırıyorken bir grup cin gelip Efendimiz (s.a.s.)’in okuduğu Kur’an’ı dinlediler. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 167) müslüman oldular ve dönüp kavimlerini de Kur’an’a imana davet ettiler. Hâdise ile alakalı bütün rivayetler ittifakla cinlerin, orada Allah Rasulü
(s.a.s.)’e kendilerini belli ettirmediklerini ve Efendimizin de onları fark etmediğini bildirir. Allah Teâlâ sonradan vahiy yoluyla onların Kur’an dinlediklerini haber vermiştir. Aynı hususa Cin sûresi 1-2. âyetlerde de yer verilmektedir.
Âyet-i kerîmeler cinlerin daha önce Hz. Mûsâ’ya ve diğer semavi kitaplara inandıklarını haber vermektedir. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm’i dinledikten sonra bunun da daha önceki peygamberlerin tebliğ ettiği aynı kelam olduğunu anlamışlardır. Bu sebepledir ki bu kitaba ve onu getiren Peygamber’e hemen iman etmişlerdir.
Cinlerin Peygamberimiz (s.a.s.)’e gelmeleri ve onu dinlemeleri ile alakalı sahih rivayetlerden anlaşılmaktadır ki, bu hadiseden sonra cinler, peş peşe heyetler halinde Allah Rasulü (s.a.s.)’in huzuruna gelmeye ve onunla yüz yüze sohbet etmeye başladılar. Bunlardan biri şöyledir:
Alkame şöyle anlatır: İbn Mesud’a:
“- Cin gecesi sizden biriniz Peygamberimiz’e arkadaşlık etti mi?” diye sordum.
“- Hayır” dedi, “Bir gece Mekke’de onu kaybettik. Her tarafta, derelerde tepelerde aradık. Acaba kendisine bir suikast mı yapıldı, yoksa bir şey mi oldu, dedik. O gece bir kavmin geçirebileceği en sıkıntılı bir gece geçirdik. Sabahleyin, Peygamber (s.a.s.)’in Hıra tarafından geldiğini gördük. Kendisine duyduğumuz üzüntüyü anlatınca şöyle buyurdu:
«- Bana cinlerin davetçisi geldi; beni yanlarına gitmem için çağırdı. Ben de gidip onlara Kur’an okudum.» Allah Resûlü (s.a.s.) bizi götürdü, cinlerin izlerini ve yaktıkları ateşlerin izlerini bize gösterdi.” (Müslim, Salât 150, 153; Tirmizî, Tefsir 46)
Yine rivayete göre, cinler Peygamber Efendimiz’den azık istemişlerdi. O da: “Elinize geçen, Allah adı anılarak kesilen her kemik size azıktır, onun üzerinde mutlaka bir parça et olur. Deve gübresi de hayvanlarınıza azıktır” buyurdu. Bu sebeple Resûl-i Ekrem (s.a.s.): “Kemik ve deve gübresiyle taharetlenmeyiniz, çünkü bunlar cin kardeşlerinizin yiyeceğidir” buyurmuştur. (Müslim, Salât 153)
Kur’ân’da anlatılan bu cin kıssası ile Kur’ân’ın gerçekten Allah kelâmı olduğuna inanmayan müşrikler ve bütün inkârcılar azarlanıp kınanmaktadır. Çünkü başka bir âlemin varlıkları olarak cinler, Kur’ân’ı dinlemişler ve onun Allah katından gelmiş bir kitap olduğuna yakînen inanmışlardır. Halbuki müşrikler, özellikle Mekke müşrikleri insan cinsinden, kendilerine Kur’ân’ı getiren Peygamber (s.a.s.)’in cinsinden oldukları hatta onun dilini konuştukları halde Kur’ân’ın gerçek bir kitap olduğu hakkındaki şüphe ve yalanlamalardan bir türlü kurtulamamışlardır. Bu, onlar için büyük bir ibret tablosu değil midir?

اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَلَمْ يَعْيَ بِخَلْقِهِنَّ بِقَادِرٍ عَلٰٓى اَنْ يُحْيِيَ الْمَوْتٰىۜ بَلٰٓى اِنَّهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ ﴿٣٣﴾
33: Peki onlar, gökleri ve yeri yoktan yaratan, onları yaratırken asla yorulmayan ve hiçbir zayıflık göstermeyen Allah’ın, ölüleri yeniden diriltmeye gücü yeteceğini hâlâ anlamadılar mı? Evet, gerçekten O’nun her şeye gücü yeter.
وَيَوْمَ يُعْرَضُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا عَلَى النَّارِۜ اَلَيْسَ هٰذَا بِالْحَقِّۜ قَالُوا بَلٰى وَرَبِّنَاۜ قَالَ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ ﴿٣٤﴾
34: Ateşe sunulacakları gün kâfirlere: “Nasıl, bu ateş gerçek değil miymiş!” diye sorulacak. Onlar da: “Evet, Rabbimize yemin olsun ki gerçekmiş!” diye pişman olacaklar. Allah da: “Şu halde, inkârınız karşılığında tadın şimdi azabı!” buyuracak.
Tefsir
Gökleri ve yeri yaratan ve bunları yaratırken hiçbir yorgunluk ve güçlükle karşılaşmayan Allah, elbette ölüleri diriltmeye ve istediği her şeyi yapmaya kadirdir. Bunun inanılmayacak ve anlaşılmayacak hiçbir yönü yoktur. Bu bakımdan, nefsânî gurur ve kibirlerine kapılıp bu apaçık hakikati inkâr edenler, kıyamet günü cehenneme sunulacaklar, cehennemi gözleriyle gördükleri o sırada kendilerine, yalanlayıp durdukları o azabın gerçek olup olmadığı sorulacaktır. Artık inkâr edecek bir durum söz konusu olmadığından gerçeği itiraf edeceklerdir. Fakat nihâî noktadaki bu zorunlu itiraf, onları azaptan kurtarmaya yetmeyecektir:Ömer Çelik

فَاصْبِرْ كَمَا صَبَرَ اُو۬لُوا الْعَزْمِ مِنَ الرُّسُلِ وَلَا تَسْتَعْجِلْ لَهُمْۜ كَاَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَ مَا يُوعَدُونَۙ لَمْ يَلْبَثُٓوا اِلَّا سَاعَةً مِنْ نَهَارٍۜ بَلَاغٌۚ فَهَلْ يُهْلَكُ اِلَّا الْقَوْمُ الْفَاسِقُونَ ﴿٣٥﴾
35: Öyleyse Rasûlüm! Azim ve kararlılık sahibi peygamberler nasıl sabrettilerse sen de öylece sabret. İnkârcılar hakkında hemen hükmün verilmesini isteme. Zâten onlar, tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, sanki dünyada gündüz çok kısa bir süreden fazla kalmadıklarını sanacaklardır. Bu bir duyurudur! Öyle ya; yoldan çıkmış bir toplumdan başkası helâk edilir mi hiç?
Tefsir
اُو۬لُوا الْعَزْمِ (ulu’l-‘azm), azimet, sebat ve kararlılık sahibi demektir. Tebliğlerini büyük bir karalılıkla yerine getiren peygamberleri güzellikle vasfeden bir ifadedir. Bütün peygamberler bu vasfa sahiptir. Burada, inkârcıların şiddetli muhalefet ve düşmanlıklarıyla karşılaşan Resûlullah (s.a.s.) teselli edilir. Nasıl daha önceki peygamberler kavimlerinin eziyet, muhalefet ve kötü davranışlarına karşı senelerce yılmadan mücadele vermişlerse, öylece tebliğe ve çalışmaya devam etmesi istenir. Bunların hemen iman edeceğini, eğer iman etmezlerse Allah’ın onlara hemen azap indireceğini düşünmeden vazifesini ciddiyetle yapması talep edilir. Aynı teselli ve talep, İslâm dinini yaşama ve yaşatma mücadelesini veren tüm müslümanlar için geçerlidir. Çünkü dünya hayatı gerçekten çok kısadır. Burada faydasız şeylere harcayacak bir dakika, bir nefes bile yoktur. Gerçek şu ki, ya dünyada helak edici azap veya ölüm, yahut kıyamet geldiği zaman insanlar, dünyada bir saatten, yani çok az bir süreden fazla kalmadıklarını sanacaklardır. Onun için kâfirlerin inat ve inkârlarına aldırış etmeden kulluk ve tebliğ vazifesine devam zaruridir. Neticede Allah’ın emrinden çıkan ve günahlara dalan toplumlar zaten helak edilecektir. Bu, Allah’ın bir kanunu ve bir tâlimatıdır.
Şimdi, Ahkâf sûresinin son âyetinde telkin edilen din yolunda sabır, cihad ve zorluklara göğüs germe gibi azim ve kararlılık gerektiren meselelerin geniş bir izahı sadedinde Muhammed sûresi gelmektedir:Ömer Çelik
Sebebi Nüzul
mükatilin naklettiğine göre bu ayeti kerime hz.Peyğamber 8sa) e o Uhud da iken nazil olmuştur.Kurtubi age.XVI,146

 
Kurban
Beiträge: 1.052
Punkte: 651
Registriert am: 19.08.2010

zuletzt bearbeitet 09.08.2022 | Top

   

Casiye Süresi Meal Ve Tefsiri
Ahkaf Süresi Meal Ve Tefsiri 1

  • Ähnliche Themen
    Antworten
    Zugriffe
    Letzter Beitrag
Anfragen und Anregungen bitte direkt an tiav@hotmail.de adressieren. Vielen Dank!
Xobor Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen
Datenschutz