İmâm Şafi’i(a.s) şöyle demiştir: Şeriattan dayanağı olan her
şey, selef onu yapmasada bid’at değildir
Zira selefin onunla amel etmeyi terk etmesi, bazen o anda kendileri için mevcut olan bir mazeret sebebiyle yahut ondan daha üstün bir şey sebebiyle yahut da onun bilgisi tamamına ulaşmaması sebebiyle olmuş olabilir
İmâm Dârimi, Süneni'den yaptığı bir rivâyette
"Omer bin Yahya dedesinden nakletmiştir:
Sabah namazından önce Abdullah b. Mes'ud (ra)un kapısında oturuyorduk. Evinden çıkınca beraberce mescide doğru yürüyecektik. Ebu Musa El-Eş'ari (ra) yanımıza geldi:
"Abdullah daha dışarı çıkmadı mı?" diye bize sordu. "Hayır" dedik. O da bizimle birlikte beklemeye başladı. Derken Abdullah b. Mes'ud (ra) evinden çıktı. Hepimiz kalkıp etrafını sardık.
Ebu Musa O'na dedi ki: "Ey Abdullah, az önce mescitte garibime giden bir olay gördüm.
AMA HAYIRDAN BAŞKA BİR ŞEY GÖRMEDİM
Abdullah "Neydi o iş" diye sordu. Ebu Musa (ra): "Beklersen sen de görürsün" dedi. Sonra şöyle anlattı.
"Mescitte halka halinde oturmuş topluluklar gördüm. Her halkanın başında bir adam elinde çakıl taşları olduğu halde komut veriyordu.
"Yüz defa tekbir". Topluluk bu komutu aldıktan sonra yüz defa tekbir getiriyordu.
Sonra aynı adam: "Yüz defa la ilahe illallah deyin" diyordu. Topluluk gereğini yerine getiriyordu.
Sonra yine aynı adam "Yüz defa Sübhanallah deyin" diye komut veriyordu.
Ve topluluk yine emre uyuyor ve yüz defa Sübhanallah diyordu.
Abdullah b. Mes'ud (ra) "Sen onlara hiç bir şey söylemedin mi?" diye sordu.
Ebu Musa (ra) "hayır, hiç bir şey söylemedim ve senin görüşünü almak istedim" dedi.
Abdullah b. Mes'ud (ra): "Sen onlara: Siz o çakıl taşları ile günahlarınızı sayın, ben de size bu işin hayrınızı eksiltmeyeceğine garanti vereyim, diyemedin mi?" dedi.
Sonra Abdullah b. Mes'ud (ra) mescide yürüdü. Biz de birlikte gittik. Mescide gelince bu halkalardan birine rastladı. Tepelerine dikildi.
"Nedir, sizin şu yaptığınız iş?" dedi. Onlar ise:
"Ey Abdullah, bunlar çakıl taşlarıdır. Biz bunlarla tekbir, tehlil ve tesbihlerimizi sayıyoruz." dediler.
Abdullah b. Mes'ud (ra): "Siz o taşlarla günahlarınızı sayın, ben de size hayrınızın eksilmeyeceğine dair garanti vereyim.
Ey Muhammed'in ümmeti, helakiniz ne kadar da hızla yaklaşıyor.
Hem de sizin aranıza bu kadar sahabe varken, Rasulallah (SAV)in kefeni henüz nemlenmemişken, yemek tabağı henüz kırılmamışken... Beni kudretiyle saran Allah (cc) adına söyleyin ki, "Siz Muhammed (SAV) ümmetinden daha mı fazla hidayette olan bir ümmetsiniz?... Yoksa, siz dalalet (sapıklık) kapısını açanlar mısınız?
Onlar: "Ey Abdullah, Allah (cc)’a yemin ederiz ki, bizim hayır işlemekten başka hiç bir niyetimiz yoktur" dediler. Abdullah: "Nice hayır uman insanlar vardır ki asla umdukları hayrı bulamamışlardır.
Rasulallah (SAV) "Kuran okuyan fakat okudukları kalplerine işlemeyen" bir topluluk tarif etmişti; Yemin ederim ki sanki o tarife uyanların çoğunluğu sizin aranızda dedi.
Sonra onlardan yüz çevirip oradan ayrıldı.
Amr. b. Seleme diyor ki: “Nehravan olayında bu adamların çoğunluğunu Haricilerle beraber bize saldırırken gördük”
Kaynak: İmam-ı Darimi, Es-sünen cild: 1 Sahife: 79-80
Mukaddime'de Bab: 73 Rivayet No: 204 .
RESULULLAH TESBİH ÇEKENLERİ GÖRDÜĞÜNDE YASAKLAYICI BİR SÖZ SÖYLEMEMİŞ VE O HALKAYA OTURUP HAMD ETMİŞKEN
SAHABELERDEN BİRİ BU İŞİ BİDAT OLARAK ANLAMASINIMI ?? YOKSA BİDAT GÖRMEYEN SAHABE VE YASAKLAMAYAN RESULULLAHIN
GÖRÜŞÜNÜMÜ KABUL EDİCEĞİZ
. Ahmed İbn-i Hanbel, ez-Zühd'de Yunus İbn Ubeyd'in anasından şöyle dediğini rivâyet etti:
“Ebû Safiyye'yi ki O Rasulüllah (sav)'in ashabındandı ve komşumuz idi küçük taşlarla tesbih ederken gördüm.”
Bu rivâyet benzer bir lafızla, Hilal el- Haffar'ın Cüz'ünde, Beğavi'nin el- Mu'cemu's-Sahâbe’sinde ve İbn-i Asâkir'in Târih'inde dahi mevcuttur.
.. İbn-i Sad ve İbn-i Ebî Şeybe el-Musannef'de, Sad İbn-i Ebî Vakkas'dan, taşlarla tesbih ettiğini, rivâyet etmiştir.
Ahmed İbn-i Hanbel de Zühd'de, Ebu'd-Derdâ'nın hurma çekirdekleriyle tesbih ettiğini, rivâyet etmiştir. ....
İmâm Celâleddin es-Suyuti, el-Minha Fis-Sibha, el-Hâvî lil-Fetâvâ içinde:2/37-38)
Yine Efendimiz (s a v), mescitte halka şeklinde toplanmış bir grup ashabının yanına uğradı Onlara:
“Burada ne yapıyorsunuz? “ diye sordu Halkadakiler:
“Allah’ı zikrediyoruz, bizi İslam’a ulaştırdığı ve ihsanlarda bulunduğu için O’na hamd ediyoruz ” Dediler
Efendimiz (s a v) onlara:
“Allah için soruyorum, siz gerçekten bunun için mi oturdunuz?” diye sordu; Sahabeler:
“Vallahi biz ancak bunun için oturduk ” dediler Bunun üzerine Efendimiz (s a v):
“Yanlış anlamayın, ben sizi suçlamak için yemin etmenizi istemedim Ben sizin asıl niyetinizi öğrenmek ve size şu müjdeyi vermek için geldim
Bana Cibril geldi ve haber verdi ki: Allah sizinle melekleri yanında övünmektedir ”
[ Müslim, Zikir, 40; Tirmizi, Deavat, 6; Nesi, Kudat, 36 ]
Amir b Abdullah b Zübeyir anlatıyor:
"Bir gün eve geç geldim Babam:
-'Neredeydin?' diye sordu
-'Birkaç kişiyi gördüm Onlardan daha iyi müslüman görmedim Oturmuş
Allah'ı zikrediyorlardı İçlerinden kimisi titriyor ve o kadar cezbeye tutuluyordu ki, Allah kokusundan bayılıyordu
Onların bu halini görünce yanlarında oturdum,' dedim Babam:
-'Bir daha yanlarına gitme, dedi ve onun bu sözünü yadırgamış olduğumu zannetmiş olacak ki, sözlerine şöyle devam etti
-'Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Hz Ebubekir ve Hz Ömer'i Kur'an okurken gördüm Hiç biri cezbeye tutulup bayılmıyordu, senin gördüğün bu adamlar Hz Ebubekir ile Ensar'dan daha mı çok Allah'tan korkuyorlar?'
Amir diyor ki:"Babamın doğru söylediğini düşündüm ve bir daha da onların yanında oturmadım " (Muhtasar Hayatü's Sahabe, Kandehlevi, sf 499; Mecmau'z-Zevaid, I, sf 189)…
Sahabeden ayet okununca ölen , bayılan , titreyen var bir sahabi o zamandaki her yerde olanı bilmeye bilir .
“Mü’minler onlara denir ki; Allah anıldığı zaman, kalpleri titrer”
(Enfal-2)
''Rabbini tazarruyla (titreyerek) ve korkarak zikret
(Araf/205)''
bir sahebe bunu doğru görmese ,bile bu olay sahabede ve tabinde böyle yapanların olduğuna delildir
Kimi âlimlerden sahabi kavlini hüccet görmediği rivâyet edilse de İslâm âlimlerinin Cumhuru onu delil görüp, bağlayıcı kabul ederler.
Hanefîler de onlardandır. Hatta bazı rivâyetlerde, bunu, İslâm âlimlerinin sadece cumhuru değil, hepsi kabul eder.
Yalnız bir sahabi kavline ters, başka bir sahabi kavli varsa tercihe gidilir, birisi alınır.
(Geniş bilgi için Menar ve şerhlerine (mesela, Fethu'l-Gaffar'a:347-348 ve İ'la mukaddimesi Kavâid Fi Ulûmi'l-Hadis (85-86-87'e) bakılsın.
Aleyhi’ssalatü ve’s-selâm Efendimiz: “Sünnetime ve benden sonraki raşid halifelerin sünnetine yapışınız [Linki sadece üyelerimiz Görebilir. Üye olmak için tıklayınız...] ve benden sonra iki kişiye Ebû Bekir ve Ömer’e uyunuz” buyurdu.[Linki sadece üyelerimiz Görebilir.
Diğer “Her icad edilen bid’attır” hadisi bu te’vile hamledilir. Sadece şunu murad etmektedir; Şeriatın asıllarına ters düşen, sünnete uymayan şeyler.[Linki sadece üyelerimiz Görebilir. Üye olmak için tıklayınız...] (İbnü’l Esir’in sözleri burada son buldu.)
[1] (önceki Hadisin kendisi (Ebû Dâvûd ve Tirmizî hadisi)
[1] (Ahmet İbn-i Hanbel (5/382) Tirmizî, Menâkıp (3662,3805) İbn Mâce (97)
[1] (En-Nihaye fi Ğaribi’l –Hadis1/106, 1/107)
Nebî (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mübahların tamamını işlememiştir. Hatta kendisi işlediği zaman, ümmetine farz olması yahut meşakkatli hale gelmesi korkusuyla bazı mendupları kasten terk etmiştir. O yüzden kim Nebî (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bir şeyi yapmadı davasıyla, bir şeyin haramlığını iddia ederse, hakkında delil bulunmayan bir şey iddia etti, demektir.
Hz.Ömer (ra)’ın “bu ne güzel bir bid’attir”, sözü bu türdendir.
[1] (Buhârî, Terâvîh Namazı(2010
Bu (terâvîh namazın topluca kılınması) hayırlı fiillerden olunca ve
methedilen fiillere dâhil bulununca, onu bid’at diye isimlendirip
methetmiştir.
Halbuki Sahabeler Hz Ömere karşı çıkmış bu bidattir demişti
Yine Hz Ebubekir (ra) ve bazı Sahabiler
Kur’ân’ın toplanıp Mushaflaştırılmasını Rasulüllah (sav) tarafından yapılmadığını söyleyerek bid’at diyorlardı.
Hz. Ömer (ra) ise bid’at olarak görmedi. Resulullaha en yakın sahabeler bir konuda bidatmi deyilmi tertışması yapıyolar
.sonuç bizim şu anki mantığımızla Resullahın yapmadığı bidat tır bilgisine göre hz . Ebubekirin görüşü doğru olmalıydı ama öyle olmadı.
Hz . Ömerin görüşü daha isabetli çıktı .
O halkada zikredenlerin hepsini deyil bir kısmını hariciler saffında görmek . o sahabelerin yaptığının kötü olduğuna dair delil olmaz . Haricilerin saffında olmıyanların yaptıkları ne olucak .
Ayrıca hz. Ali ye karşı Hz Ayşe ,birçok sahabe, Hz Muaviye görüş farklıkları ve fitne yüzünden savaş açmıştır şimdi biz bu sahabelerin her yaptığını yanlış diye bilirmiyiz
Hz Ali ye karşı olmalarını delil getirebilirmiyiz
ALLAHI ZİKRETMEYİ SINIRLANDIRAN LARIN GÖRÜŞLERİNMİ KABUL EDİCEZ
AYETLER BAKARSANIZ HEP ŞUNU GÖRECEKSİNİZ ALLAHI ÇOK ÇOK ZİKREDİN
AYETLERDE SAYIDA YOK SINIRLAMADA YOK
Hanefi müctehidlerinden Imam Tahtavi Dürr'ül Muhtar hasiyesinde mekruhlar faslinda diyor ki:
- Mescidde halka olup yüksek sesle zikretmekten (dervisleri) kimse menedemez. Zira mescitlerde zikrullahi men edenler Cenab-i Hakk'in:
“Kim Allah'in mescitlerinde Allah'in isminin zikredilmesinden mani olanlardan daha zalim olabilir”
(Bakara /114
yasak vermı. sayıyı artırmayın diye bir hüküm varmı
Edille-i şeriyyeyi bire, veya ikiye indirirseniz,bunları anlamanız mümkün değil
Kur'an ve sünnet'den sonra İslamın iki kaynağı daha var, Ehl-i sünnete göre
Dinimizin üçüncü temel kaynağı, icma-i Ümmettir
HANEFİ VE DİĞER MESHEBLERDE SAYIYI ARTIRMAYIN ÇOK ZİKRETMEYİN DİYE BİR HÜKÜM VARMI
RESULULLAH TESBİH ÇEKENLERİ GÖRDÜĞÜNDE YASAKLAYICI BİR SÖZ SÖYLEMEMİŞ VE O HALKAYA OTURUP HAMD ETMİŞKEN
Ebu Hüreyre(r a) Hazretlerinin rivayet ettiği şu Hadis-i Şerifte Resulüllah (s a v ) buyurmuşlardır ki:
"Şüphesiz Allah'ü Teala'nın sokaklarda dolaşıp zikir ehlini arayan birtakım melekleri vardır Onlar Aziz ve Celil olan Allah'ı zikir eden bir cemaat buldukları zaman birbirlerine"Geliniz!Aradığımı z buradadır " Diye seslenirler
Onlar zikir ehlini dünya semasına kadar kanatlarıyla kuşatırlar Cenab-ı Hakk onların hallerini meleklerinden daha iyi bildiği halde
"Kullarım ne söylüyorlar?" diye sorar Melekler " Seni tesbih ve tenzih ediyorlar, Allah'u Ekber diyerek seni tekbir ediyorlar, sana Hamd ve sena ediyorlar "
- Kullarım beni gördüler mi ki böyle tesbih ve tekbir ediyorlar ?
-Hayır Vallahi görmediler
- Kullarım beni görseler ne yaparlar?
-Onlar seni görseler, sana ibadet ve ubuduyyetleri takdisleri ve tahmitleri daha fazla olurdu
- Kullarım benden ne istiyor?
-Cenneti istiyorlar
- Onlar Cenneti görmüşler mi?
-Hayır Ya Rabbi Vallahi cenneti görmediler
- Cenneti görseler ne yaparlar?
-Cenneti görmüş olsalardı cennete karşı hırsları ve hevesleri daha çok olur ve cennete daha fazla rağbet ederlerdi
- Onlar neden Allah'a sığınıyorlar?
-Cehennemden istiaze ediyorlar
- Cehennemi görmüşler mi?
-Vallahi cehennemi görmediler
- Ya görselerdi?
-Eğer cehennemi görselerdi, ondan daha çok kaçar ve daha fazla korkarlardı
Deyince Cenab-ı Hakk Meleklerine hitaben:
- Şahit olun Ey meleklerim! O kullarımı mağfiret ettim Buyurur
Efendimizin beyanına göre melekler derler ki; " Ya Rabbi filanca onlardan sayılmaz Zira o zikir için değil şahsi bir iş için oraya gelmişti "
Cenab-ı Hakk Meleklerine
-O zikre oturanlar öyle kamil insanlardır ki, onlarla oturanlar bile şaki olmazlar " Buyurur "
Buhari-Müslim--Riyazüssalihin sh 845
RESULULLAH ALLAHI ZİKRETMEDE ASLA 100 SAYISINI AŞMAYIN DİYE KESİN BİR YASAKLAMA SINIRLANDIMA YAPMAMIŞKEN KABUL ETMEYENLERİN HADİSİ YORUMLAMALARINIMI ÖLÇÜ ALICAZ
“Kim İslâm’da iyi bir çığır açar da, kendinden sonrakiler onunla amel ederlerse, onunla amel edenlerin sevaplarının aynısı, o çığırı açan kimseye yazılır ve öbürlerinin sevaplarından da hiçbir şey eksiltilmez.
Kim de İslâm’da kötü bir çığır açar da kendinden sonrakiler onunla amel ederlerse, onunla amel edenlerin günahlarının aynısı, o kötü çığırı açan kimseye yazılır ve öbürlerinin günahlarından hiçbir şey eksiltilmez.” (2)
.Müslim, İlim 15 “Zekat” 69, Tayâlisî, el-Müsned, s. 92 h. No: 670, Humeydî, el-Müsned, c. II, s. 353 h. No: 805, Ahmed b. Hanbel, c. 4 s. 360-361
İşte halka şeklinde yapılan Hatme-i Hâcegân da bu övülen zikir çeşitlerinden birisidir Görüldüğü gibi halka hâlinde cemaatle zikir yapmak övülmüş fakat halkada ne okunacağı konusunda bir şey belirtilmemiştir Bunun için, zikir sayılacak şeylerden ne okunsa zikir yapılmış ve bu müjdeye ulaşılmış olur
Hatmede okunan zikir ve dua çeşitleri de sünnet-i seniyyeden alınmıştır
Hatmeyi bugünkü usul üzere Abdulhâlik Gücdevani Hz leri tertip etmiştir Hâcegân, ulu zatlar, efendiler, büyük hocalar demektir Hatm-i Hâcegân büyük velilerin tertip, talim ve tatbik ettiği hatim demektir
Bu zikre hatim ve hatme denmesinin bir sebebi şudur: Bu yolun büyükleri müridleri ile bir meclis kurduklarında toplantıyı bu zikirle bitirirlerdi Onlara has bir uygulama olarak bu zikre “Hatm-i Hâcegân” denmiştir
Bu zikirlere hatim denmesinin bir diğer sebebi, içinde okunan Fatiha ve İhlasların hatim sevabına denk olmasındandır Çünkü Resûlullah (s a v) Efendimiz, ihlas sûresini üç defa okuyan kimsenin Kur’an’ı bir kere hatmetmiş gibi sevap elde edeceğini müjdelemiştir [ Müslim, Salatü’l-Müsafirin, 261; Tirmizi, Fedailü’l-Kur’an, 11 ]
Büyük hatmede toplam bin defa İhlas sûresi okunmaktadır Bu da üç yüz otuz üç (333) Kur’an hatim sevabına denktir Onun için büyükler bu zikre çok önem vermişlerdir Öyle ki çok ciddi bir hastalık ve ağır yolculuk hâlleri hariç, bütün ömürleri boyunca bu zikri hiç aksatmamışlardır
Kur’an-ı Hakim’de sabah akşam dua, ibadet ve zikir edenlerle beraber bulunmaya şöyle teşvik edilmiştir:
“Resûlüm! Sabah akşam Rablerine, O’nun rızasını isteyerek dua (ibadet ve zikir) edenlerle birlikte bulunmaya candan sabret Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme ” [ Kehf 18/28 ]
Bu ayet indiği zaman Resûlulah (s a v) Efendimiz, bu kimseleri araştırmak için mescide çıktı Mescitte zikreden bir topluluk buldu Bunlar elbiseleri eski fakir ve garip Müslümanlardı Onları görünce hemen yanlarına oturdu ve: ”Ümmetim içinde benim kendileriyle birlikte olmamı emrettiği kimseleri yaratan Allah’a ham dolsun ” Buyurdu [ Taberi, Camiu’l-Beyan, İlgili ayetin tefsiri; İbnu Kesir, Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim, V, 153; Suyuti, ed-Dürrü’l-Mensur, V, 381; Ebu Nuaym, Marifetu’s-Sahabe, III, No: 4634 ]
Bu ne büyük bir tevazu ve edep örneğidir Elbette Allah Resûlü (s a v) Efendimiz, kendileriyle birlikte olması emredilen kimselerden her yönüyle üstündü Fakat, Yüce Allah bu emirle önce onların oluşturduğu zikir meclisinin faziletini gösterdi Sonra, Efendimizin (s a v) yüksek tevazusunu bize gösterip kendisini örnek almamızı istedi Ayrıca Efendimizin (s a v) onların içlerinde bulunup kendilerini şereflendirmesi ve onlara feyiz vermesi için bu emri verdi
Bir rivayette, Efendimiz (s a v), mescitte zikredenlerin yanına gelerek: “Sizin üzerinize Allah’ın rahmetinin indiğini gördüm; ona sizinle ben de ortak olmak istiyorum ” Buyurdular ve halkaya oturdular [ Suyuti, ed-Dürrü’l-Mensur, V, 382 ]
Rasululah (s a v) Efendimiz, bir defasında:
“Cennet bahçelerine uğradığınızda, oralardan çokça istifade edin ” buyurdu Ashab-ı Kiram: “Cennet bahçeleri neresidir?” diye sorduklarında, Rasul-i Ekrem (s a v) Efendimiz:
“Zikir halkalarıdır ” buyurdu [ Tirmizi, Deavat, 82; Ahmed, Müsned, III, 150 ]
Hatmeyi bugünkü usul üzere Abdulhâlik Gücdevani Hz leri tertip etmiştir “Hatm-i Hâcegân” diye de anılır Hâcegân, ulu zatlar, efendiler, büyük hocalar demektir Hatm-i Hâcegân büyük velilerin tertip, talim ve tatbik ettiği hatim demektir
Bu zikre hatim ve hatme denmesinin bir sebebi şudur: Bu yolun büyükleri müridleri ile bir meclis kurduklarında toplantıyı bu zikirle bitirirlerdi Onlara has bir uygulama olarak bu zikre “Hatm-i Hâcegan” denmiştir
Bu zikirlere hatim denmesinin bir diğer sebebi, içinde okunan Fatiha ve İhlasların hatim sevabına denk olmasındandır
Çünkü Resûlullah (s a v) Efendimiz, ihlas sûresini üç defa okuyan kimsenin Kur’an’ı bir kere hatmetmiş gibi sevap elde edeceğini müjdelemiştir
[ Müslim, Salatü’l-Müsafirin, 261; Tirmizi, Fedailü’l-Kur’an, 11 ]
Büyük hatmede toplam bin defa İhlas sûresi okunmaktadır Bu da üç yüz otuz üç (333) Kur’an hatim sevabına denktir Onun için büyükler bu zikre çok önem vermişlerdir Öyle ki çok ciddi bir hastalık ve ağır yolculuk hâlleri hariç, bütün ömürleri boyunca bu zikri hiç aksatmamışlardır
Abdullah b Ömer (r anhuma) anlatıyor:
-Ya Rasulullah, zikir meclislerin ganimeti (ondan elde edilecek kazanç) nedir? diye soruldu
Rasulullah (s a s ):
"Zikir meclislerinin ganimeti, cennettir " buyurdu
Cabir (r a ) anlatıyor:
Rasulullah (s a s ) şöyle buyurdu:
"Ey insanlar, Allah Teâlâ'nın meleklerinden birtakım birlikleri vardır Bunlar, yeryüzüne inip zikir meclislerinde dururlar Cennet bahçelerinde otlayınız!"
Ashab:
-Cennet bahçeleri nerededir? diye sordular
Rasulullah (s a s ):
"Zikir meclisleridir Sabah veya akşam Allah'ı zikretmeye gidiniz ve devamlı Allah'ı kendi kendinize zikrediniz Kim Allah katındaki derecesini öğrenmeyi severse, Allah'ın kendi yanındaki derecesine baksın Şübhesiz ki Allah kula, kulun kendisine verdiği değeri verir " buyurdu
İmam Hafız el-Munzirî, A g e , C 3, Sh 352, Hds 9 Ahmed b Hanbel, Hasen isnad ile rivayet etmiştir
İmam Hafız el-Munzirî, A g e , C 3, Sh 352, Hds 10 İbn Ebi'd-Dünya, Ebu Ya'lâ, Bezzâr, Taberânî, Hakim ve Beyhakî rivayet etmiştir Hadis, Hasen'dir
TOPLU ZİKİR TESBİH BUNLARIN HEPSİNİN ASLI VAR ONUN İÇİN BİDAT OLMAZ
ASLI OLUPTA SONRADAN GELİŞTİRİLEN MESELELERE GİRERSEK MESALA KURANIN KİTAP HALİNE GETİRİLMESİ ,KURANIN HAREKELENMESİ, HADİS USULU GİBİ İŞİN İÇİNDEN ÇIKILMAZ
BUNLARIN ASLI VAR ONUN İÇİN BİDAT OLMAZ
İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki:
Resulullah efendimiz, bir kadının tesbihleri, çekirdeklerle saydığını görmüş; fakat yasaklamamıştır.
Bu da, tesbihleri, taşla, çekirdekle ve tesbihle çekmenin caiz olduğunu göstermektedir.
Delili de şudur: Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, İbni Hibban ve Hâkim’in; Said bin Ebi Vakkas’tan [radıyallühü anh] rivayet ettikleri hadis-i şerifte,
Resulullah bir kadının çekirdeklerle veya çakıl taşlarıyla tesbih çektiğini gördüğü halde yasaklamadığını bildirmektedir. (Redd-ül-muhtar)
Peygamber efendimiz işin aslını bildirirdi. Mesela, (Ezanı yüksek yerde okuyun) buyurmuştur. Bunun için Minarede ezan okumak sünnete aykırıdır denmez.
Tesbihi hurma çekirdeğiyle, iğde çekirdeğiyle veya çakıl taşıyla saymak, sünnete aykırı değildir.
Ahmed b Hanbel'in naklettiği bir olay şöyledir: "Şeddad b Evs anlatıyor:
Hz Peygamberle beraber bir evde idik
Bize sordu: "İçinizde garib; yani ehl-i kitaptan bir kimse var mı?"
Biz: "Hayır" dedik Sonra kapıyı kapatmamızı emretti ve şöyle dedi
"Ellerinizi kaldırın ve Lâ ilahe illallah deyin " Ellerimizi kaldırdık ve la ilahe illallah dedik
Sonra Hz Peygamber: "Allah'a hamdolsun Ya Rabbi, sen beni bu kelime ile gönderdin, bana bunu emrettin ve onda bana cenneti vaad ettin Sen vaadinden dönmezsin " dedi Sonra da şöyle buyurdu:
"Sevinmez misiniz, Allah sizin hepinizi afvetti" (Müsned, IV, 124)
EL FETHU’R RABBANİ14CİLT 213 SAYFA; DARU İHYAİ’T-TURASİ’L-ARABİ
BASKİ BEYRUT LÜBNAN
Lilahe illallah sözü ile olan zikir üzerinde toplanmakta aslolanın babı başlığı altında 1hadis
NOT:EL FETHU’R RABBANİNİN arapcasının bütün kitaba göre rakamları yoktur
Lakin kitap rakamları vardırKitab ül Ezkar Ve’d-davat 32hadis
2KAYNAK:MÜSNED DARUL HADİS 1BASKI HADİS NO 17057 KAHİRE 1995
3KAYNAK:(Müsned, IV, 124)MEYMUNNİYYE BASKISI
Bu hadiste geçtiği gibi insanların tevhid kelimesi veya başka ilahî isimlerle zikretmek üzere bir araya gelmeleri sünnetteki uygulamaya uygundur
“Fezkirüni ezkirküm- Beni (Allah (ı) anın ki, Bende sizi anayım” (Bakara-152)
3-) “ Ey İman edenler! Allah’ı çok zikredin” (Ahzab-41)
4-) “Ayık olun! Kalpler, Allah’ı zikretmekle mutmain olur” (Ra’d-28)
5-) “Allah’ı çok zikredin ki kurtulasınız” (Cuma-10)
6-) “Onlar ayakta, oturarak ve yanlarına yatmış halde Allah’ı zikrederler ve göklerin yerini nesnelerini düşünürler” (Al-i imran-191)
7-) “Vezkürisme Rabbike- Rabbinin ismini zikret” (Ala-15)
“Zikrim için namaza kalk” (Tâhâ-14)
9-) “Namaz, kötülüklerden münkerden kurtarır Zikrullah ise en büyük olandır” (Ankebut-45)
10-) “Unuttuğun zaman Rabbini zikret” (Kehf-24)
11-) “Ya Muhammed! Sabah akşam beni zikret” (A’raf-205)
12-) “Sabah akşam beni tesbih et! ” (Tâhâ-130)
13-) “İster Allah deyiniz, isterse Rahman; hangisini çağırırsanız çağırın; güzel isimlerin hepsi onundur” (İsra-110)
14-) “Güzel isimler onundur; onlarla çağırınız” (A’raf-180)
15-) “Mü’minler onlara denir ki; Allah anıldığı zaman, kalpleri titrer” (Enfal-2)
NUR
16-) “Bir kimsenin sinesini Allah açarsa, O Rabbi tarafından verilen bir Nur üzerine yürür Kalpleri Allah’ı zikretmeye katılaşan kimselere yazıklar olsun” (Zümer-22)
17-) “Sen ancak zikre uyan ve görmeden Rahman’a büyük saygı gösteren kimseleri uyarabilirsin…”(Yâ Sin-11)
1 “Onlar, Allah’ın zikrine dalarlar” (Hadid-16)
19-) “Sümme telinu cülûduhum ve kulûbuhum ilâ zikrillah- Sonra ciltleri yumuşar ve kalpleri Allah’ın zikrine dalar… Allah’ın zikri üzerine olurlar…” (Zümer-23)
20-) “Allah size nasıl hidayet ettiyse, Allah’ı öyle zikrediniz” (Bakara-198)
21-) “Atalarınızı andığınız gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla Allah’ı zikredin” (Bakara-200)
22-) “Sayılı günlerde Allah’ı zikredin (tekbir alın) ” (Bakara-203)
23-) “Bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği şekilde Allah’ı zikredin” (Bakara-239)
24-) “Rabbini çok zikret ve sabah akşam (O’nu) tesbih et! ” (Âl-i İmran-41)
25-) “Namazı bitirdiğiniz zaman, ayakta,oturarak ve yanlarınız üzerinde (uzanarak) Allah’ı zikredin” (Nisa-103)
26-) “Rabbinin adını zikret ve bütün gönlünle O’na yönel” (Müzemmil-8)
27-) “Sabah akşam Rabbinin adını zikret” (İnsan-25)
2 “Allah’ın mescidlerinde, Allah’ın adının zikredilmesine engel olan ve onların harâb olmasına çalışından daha zalim kim vardır? ” (Bakara-114)
29-) “Münafıklar (iki yüzlüler) , Allah’ı (güya) aldatmağa çalışırlar Oysa O, onları aldatır Namaza kalktıkları zaman da üşene üşene kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar Allah’ı pek az zikrederler” (Nisa-142)
30-) “Şeytan, içki ve kumar ile aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah’ı zikretmekten ve Namaz kılmaktan alıkoymak ister (istiyor) ” (Maide-91)
31-) “Nefsini, sabah akşam, rızasını isteyerek Rablerine yalvaranlarla beraber tut Gözlerin dünya hayatının süsünü isteyerek onlardan başka yana sapmasın Kalbini bizi anmaktan (zikretmekten) alıkoyduğumuz, keyfine uyan ve hep aşırılık olan kişiye itaat etme” (Kehf-28)
32-) “O gün cehennemi kafirlere açıkça göstermişizdir Onlar ki beni zikretmeye karşı gözleri perde içinde idi Ve dinlemeye tahammül edemezlerdi” (Kehf-100-101)
33-) “Ama kim beni zikretmekten yüz çevirirse, onun için dar bir geçim vardır Kıyamet (Haşır) günü onu kör olarak süreriz” (Tâha-124)
34-) De ki; “Gece gündüz, sizi Rahman’dan kim koruyacak? ” “Hayır! Onlar, Rablerinin zikrinden yüz çeviriyorlar” (Enbiya-42)
35-) “Allah, tek olarak anıldığı zikredildiği zaman, Âhirete inanmayanların kalpleri ürker Ama O’ndan başka (ilâh) ları anıldığı zaman hemen sevinirler” (Zümer-45)
36-) “Kim Rahman’ın zikrine karşı kör olursa, ona bir şeytanı saldırırız; artık o, onun arkadaşı olur” (Zuhruf-36)
37-) “Şeytan onları kuşatmış, onlara Allah’ı zikretmeyi unutturmuştur Onlar şeytan’ın hizbi (tarafı-yandaşı) dır Muhakkak ki şeytan’ın hizbi kaybedecektir” (Mücadele-19)
Zikir tanımını genele bir tekrar sunmuş olalım:
Zikir, şükür kavramında olduğu gibi hem dil, hem kalb ve hem de bedenen yani amellerle olmalıdır
1- Dil ile zikir: Allah'ı isimleriyle anmak, hamd etmek, tesbih etmek, Kur'an okumak, Kur’ân’ı dinlemek ve dua etmektir Dil ile yapılan zikir, kalbi zikre yol açmalıdır
2- Kalb ile zikir: Kalbi zikir, bedenin zikrine yani ameli zikre zemin hazırlamalıdır Ameli zikirden kastımız, Allah’ın yapmamızı istediği kulluk vazifeleri, bir başka ifadeyle ibadetlerdir
Kalb ile zikir, Allah'ı gönülden anmaktır Bu da üç çeşittir (detay bilgiye SIE 'den ulaşabilir kardeşler )
3- Bedeni zikir: Vücudumuzdaki bütün organların, sorumlu oldukları vazife ile meşgul ve yasaklandıkları şeylerden de kaçınmalarıdır Bu noktada hem Allah ile ve hem de insanlarla olan muamelemizin dürüst ve samimi olması gerekir
Hakikate ulaşmak, cüz’î veya kısmî bakış açısıyla değil, ancak bütüncül olarak bakmakla mümkündür Binaenaleyh, namaz kılmak, namazda ve namaz dışında Kur’ân okumak, Kur’ân’da ve evrende mevcut olan ayetleri tefekkür ve tedebbür etmek, Allah’a itaat etmek;
Kur’ân’ın hükümlerini öğrenmek, öğretmek, yaşamak, yaşanmasına yardımcı olmak gibi dil, kalp ve bedenle yaptığımız ibadetlerin tümü zikirdir Kısaca her halimizde Allah’ı hatırlama ve hatırlatmaya yönelik olarak gerçekleştirdiğimiz bütün davranışlar, zikir kavramının anlam alanı içerisindedirler
Kenzü’l-Arş duâsı:
Kenzü’l-Arş duâsı başta peygamberler hakkı ve hürmeti için, büyük meleklerin hakkı ve hürmeti için, “Bismillahirrahmanirrahim” hakkı ve hürmeti için ve Fatiha Sûresinden başlayıp Kur’ân’ın Sûre-i Celîlelerinin tamamının ilk âyetlerini zikrederek, sûrelerin hakkı ve hürmeti için, Kur’ân’daki kelime ve hecâ harflerinin hakkı ve hürmeti için, peygamberlerden, büyük meleklere ve büyük zatlara kadar bütün muhterem zatların hakkı ve hürmeti için, insanoğlunun ve melâikenin muhtelif hâl ve sıfatları esnasında zikrettikleri Allah’ın isimleri hakkı ve hürmeti için Allah’tan af, bağışlanma, mağfiret ve çok geniş bir çerçeve içinde ihtiyaçlarımızın karşılanmasını isteyen geniş, faziletli ve tesirli bir duadır.
Hazret-i Ali (ra) tarafından tertip edildiği ve ehl-i Beyt tarikiyle rivayet edildiği tahmin edilen ve aslı Kur’ân’dan alınmış bulunan bu duâ, Mecmuâtü’l-Ahzab’da geçiyor. Ne kadar sıklıkla okuduğunu bilmesek de, bu duâyı bir hususî vird olarak kabul ettiğini bildiğimiz Bedîüzzaman Hazretleri, Rumuzât-ı Semâniye risâlesi olan Yirmi Dokuzuncu Mektûb’un Sekizinci Kısmının İkinci ve Üçüncü remizlerinde bu duadan bahsetmektedir. Üstad Hazretleri bu remizleri, “Kenzü’l-Arş Duasının feyzinden gelen bir nükte-i Kur’âniye”, “Kenzü’l-Arş’ın birinci nükte-i Kur’âniyesi”, “Kenzü’l-Arş duâsının feyzinden gelen Üçüncü Nükte-i İcâziye” başlıkları ile işlemektedir.
Duânın başlangıç kısmı Allah’ın Erhamü’r-Râhimîn, Hannân, Mennan, Bedîü’s-Semâvâti ve’l-Arz, Zü’l-Celâli Ve’l-İkram isimlerine ve Allah’ın Kerîm zatını zikre tahsis edilmiş. Bu yüce isimlerin şefaatiyle özrümüzün kabulünü, ihtiyaçlarımızın giderilmesini, isteklerimizin verilmesini, günahlarımızın bağışlanmasını istiyoruz ve nitekim günahları Erhamü’r-Râhimîn olan Allah’tan başka hiç kimsenin bağışlayamayacağını dile getiriyoruz.
Duâda daha sonra aynı dilek ve isteklerimizi Hazret-i Âdem (as) ve Havva, Hazret-i Nuh (as), Hazret-i Musa (as), Hazret-i İsa (as), Hazret-i Muhammed (asm) hürmetine, Cebrail (as), Mikâil (as), İsrafil (as), Azrail (as) hürmetine, Bismillahirrahmânirrahîm ve Elhamdülillahi Rabbi’l-Âlemin hürmetine, Elif lâm mim ile başlayan Bakara Sûresi, Elif lâm mim ile başlayan Al-i İmran Sûresi hürmetine, Nisa Sûresi, Mâide Sûresi, En’âm Sûresi, Elif lâm mîm sâd ile başlayan A’râf Sûresi, Enfâl Sûresi, Tevbe Sûresi, Elif lâm râ ile başlayan Yûnus Sûresi, Elif lâm râ ile başlayan Hûd Sûresi, Elif lâm râ ile başlayan Yûsuf Sûresi, Elif lâm mîm râ ile başlayan Ra’d Sûresi, Elif lâm râ ile başlayan İbrâhîm Sûresi, Elif lâm râ ile başlayan Hicr Sûresi, Nahl Sûresi, İsrâ Sûresi, Kehf Sûresi, Kâf hâ yâ ayn sâd ile başlayan Meryem Sûresi, Tâhâ Sûresi hürmetine ve devam ederek sıra ile Kur’ân’ın yüz on dört sûresinin her birisinin ilk âyetlerini zikri içine alarak bu sûrelerin ve âyetlerinin şefaatleriyle Cenâb-ı Hak’tan af ve bağışlanma talebini içeriyor.
Sûrelerin ardından Peygamber Efendimiz’e (asm) nâzil olunan Kur’ân’ın yirmi dokuz harfinin her birisini isim isim zikrederek bu harflerin hürmetine af, mağfiret ve ihtiyaçlarımızla ilgili isteklerimizi Allah’a arz eden duâ metni, daha sonra yüz yirmi dört bin peygamber hürmetine, insanlığın atası Hazret-i Âdem ve Havva hürmetine, dört büyük meleklerin hürmetine, Kerrûbîn ve Hamele-i Arş melekleri hürmetine, yedi kat gökyüzü ile yedi kat yeryüzü ve bu mülklerde bulunan melekler hürmetine bağışlanma dileğini içeriyor.
Ardından Allah’ın isimlerini farklı bir açıdan ele alan duâ metni, bu isimlerin hepsiyle bağışlanma ve af talebini dile getiriyor. Burada göze çarpan bir orijinallik şudur: Burada Allah’ın isimlerine isim isim yer vermekten ziyade, bu yüce isimleri kendilerine sığınılma halleri ile ele alıyor. Ardından peygamberlere ve vahye tâbi olan ve istikamet üzere bulunan muhterem zatların hürmetine istek ve dileklerimizi Cenâb-ı Hakka arz ediyor.
Kur’ân’dan ve hadislerden alınan bu duâ metnini, sıkıntılı hallerimizde, günahlarımızdan af ve bağışlanma istediğimiz ve ihtiyaçlarımızın giderilmesini şiddetle arzuladığımız her an, Allah’ın merhametine ve şefkatine sığınmak için okuyabiliriz.
Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen |