Nebî ve Resul arasında fark var mıdır? Varsa nedir?

#1 von mCK ( Gast ) , 28.11.2011 07:48

Nebî ve Resul arasında fark var mıdır? Varsa nedir?

Cevap:

Sahih ve ekseri âlimlerin üzerinde durduğu görüş şudur; Resul kendisine müstakil olarak kitap gelen peygambere denir. Kendisine müstakil kitap gelmeyen peygamber ise vahiy yolu ile tebliğe memur edilse bile nebidir, resul değildir. Her resul nebidir, her nebi resul değildir.
Nebî ve resul kelimelerinin aynı anlama mı, yoksa ayrı ayrı anlamlara mı geldikleri konusunda âlimler çeşitli görüşler öne sürerek ihtilaf etmişlerdir. Bazı âlimler ikisinin de aynı anlama geldiğini söylemiştir. Bazıları ikisinin gaybdan haberli olma ve nübüvvet özelliklerini bildirme, derece bakımından yükselme hususunda birleştiklerini fakat nebînin yalnız ibadetle vazifeli olduğunu resulun ise hem ibadet hem de tebliğle vazifeli olduğunu, söylemişlerdir.

mCK

RE: Nebî ve Resul arasında fark var mıdır? Varsa nedir?

#2 von MCK ( Gast ) , 28.11.2011 08:07

Nebi - Rasul Ve Ümmi Nebi Nedemektir

Nebi nedir? Rasul nedir? Bu iki kavram arasinda bir fark varmidir? Varsa bu fark nedir? Hangi özellik, ayricalik bu iki kavrami birbirinden ayirmakta?

RISALET: R- S - L kökünden türetilmiþ 'fiâle' kalýbýnda bir masdardýr. Kur'an-ý Kerim'de "ersele" kalýbýyla fiil'i mazî olarak kullanýmý oldukça fazladýr. Bu babta "gönderildi, elçi olarak görevlendirildi" anlamýna gelir. Bu elçilik veya gönderiliþ, daha çok peygamberlerin gönderilmesi anlamýna gelse de, rüzgarýn gönderilmesi, azap gönderilmesi gibi anlamlara da gelmektedir. ... "Ersele" kalýbýndan ism-i meful olarak; "gönderilmiþ" "elçi kýlýnmýþ" anlamýnda "mürsel" ve bu kelimenin çoðulu olan"mürselin" ifadesi de "peygamber" ve "pegamberler" anlamýnda Kuran'da zikredilir. Ayrýca peygamberi mesajý toplumlara ileten davetçi müslümanlarýn da "mürselin" olarak anýldýðýný biliyoruz. ...
Kelimenin "risalet" ve çoðulu "risâlât" þeklinde kullanýldýðý ayetlerde ise "elçilik" "gönderilenler" anlamýna gelmektedir. Risalet Kelimesi Allah'a izafe edilerek kullanýlmýþtýr. Buraya kadar verdiðimiz anlamlarý toparlayacak olursak, temel anlamý "göndermek ve görevlendirmek" olan risaletin bazý istisnalar dýþýnda "Allah'ýn elçisi" anlamýnda Kur'anî bir tabir olduðunu söyleyebiliriz.(1)

NÜBUVVET: N - B -E "haber verdi" anlamýndaki kelimenin fâili: "nebî", mastarý ise: "nübüvvet" gelir. Buna göre nebî: Haber getiren, nübüvvet ise "Haber getirme görevi" anlamýndadýr. Kur'an'da risalete göre daha az geçen bu kelime ve türevlerinin hemen hepsinin sadece "insan elçileri", yani peygamberleri ifade için kullanýldýðýný görüyoruz. Kur'an'da Hz. Muhammed'e iki yerde "Ey Resûl!" þeklinde hitabýn yanýnda "Ey Nebi!" þeklinde daha çok ve sýk tekrarlandýðýný, yani Allah'ýn Hz. Muhammed'e görevi ile ilgili hitabýnda "Ey Nebî!" ifadesini tercih ettiðini görüyoruz.(1)

RASUL: Gönderilmiþ kimse, elçi, Peygamber; bir iþ veya vazife için bir kimseyi göndermek veya elçilik anlamýna gelen, risalet kelimesinden türemiþ bir isim; risaleti veya ilâhi sözü taþýyan zat.(2)

NEBI: Nebî kelimesi, haber anlamýna gelen "nebe'e" den türemiþ olup ism-i fail manasýna "haber veren", veya ism-i mefûl manasýnda "kendisine haber verilen" demektir. Veyahut bünyesinde her iki manayý da bulundurarak elçilik ve tebliði de ifade eder.(2)

Enba'i Haber'in coguludur, yani Haberler.

Nebi'in cogulu ise Enbiya'dir.

Rasul'un cogulu Rusul'dür. Rasul en bariz anlamda Elci demektir. Allah'in Elcisi olabilecegi gibi herhangi bir Insan'in Elcisi'de olabilir. Cünkü Kur'an da Rasul kavrami ayrim gözetmeksizin kullanilmaktadir. Eger Rasul kavrami sirf Allah'in görevlendirdigi Insan-Elcilerine özgülenmis olsa idi, Allah'in Melekleride Rasul olarak anilmazdi; ve örnegin Saba halkin'in Kadin Hükümdarin'in Hz. Süleyman'a gönderdigi siradan Elciler(Neml-35) Kur'an'da Mürsel olarak anilmazdi.

Rasul, sadece Allah'in Insan-Elcilerine özgülenmis bir kavram degildir. Nebi ise, sirf Allah'in Peygamberlerine özgü bir kavramdir. Cünkü her Haber(Nebe) getiren kisi Nebi degildir.

Haber(NEBE) ile ilgili örnekler verelim. Nebe'nin türevi Enbi'uni:

2(Bakara) - 31. Ayet: WaAAallama [a]dama al-asm[a]a kullah[a] thumma AAara[d]ahum AAal[a] almal[a]-ikati faq[a]la anbi-oonee bi-asm[a]-i h[a]ol[a]-i in kuntum [sa]diqeen(a)

Meal: Ve Âdem'e isimlerin tümünü öðretti. Sonra onlarý meleklere göstererek þöyle buyurdu: "Hadi, haber verin bana þunlarýn isimlerini, eðer doðru sözlüler iseniz."

49(Hucurat) - 6. Ayet: Y[a] ayyuh[a] alla[th]eena [a]manoo in j[a]akum f[a]siqun binaba-in fatabayyanoo an tu[s]eeboo qawman bijah[a]latin fatu[s]bi[h]oo AAal[a] m[a] faAAaltum n[a]dimeen(a)
Meal: Ey iman sahipleri! Özü-sözü bozuk birisi size bir haber getirdiðinde, hemen araþtýrýp inceleyin/delil arayýn! Yoksa bilgisizlikle bir topluluðu suçlar da yapmýþ olduðunuza piþmanlýk duyar hale gelirsiniz.

27(Neml) - 22. Ayet: Famakatha ghayra baAAeedin faq[a]la a[hat]tu bim[a] lam tu[h]i[t] bihi waji/tuka min saba-in binaba-in yaqeen(in)

Meal: Az sonra gelip þöyle dedi: "Senin fark edemeyeceðin bir þeyi fark ettim ve sana Sabâ''dan parlak bir haber getirdim."
Not: Sabâ'dan Haber getiren Hz. Süleyman'in Hüdhüd kusudur!

Gördügümüz gibi son iki Ayet'te sözkonusu Haber Allah tarafindan gelmedigi halde NEBE olarak geciyor, onun icin diyebiliriz ki Nebe ifadesi sadece Allah'dan gelen Haber ile özgülenmemis. Ancak!, Kur'an a baktigimizda Peygamberlerin disinda hic kimse Nebi olarak anilmiyor. Bu su demektir, Allah'dan Haber alan her insan bir Nebi degildir.
Kur'an da Peygamber olmayan ama Allah'dan vahiy almis insanlar'dan sözediliyor, örnegin Hz. Meryem, örnegin Hz. Musa'nin Annesi. Her ikisi de ne bir Nebi'dir nede Allah'in Rasulleri. Kendilerine gelen Vahiy bir toplumu, baska insanlari baglayici degil, dogrudan kendi ve ogullarinin (Nebiler'in) hayati ile ilgili! Hz. Isa'nin Havarileride Allah'dan Vahiy almistir, ancak onlarada Peygamberlik görevi verilmemistir.

Peygamber olmayan insanlarin Allah'dan vahiy almis olmalari istisnai durumlardir. Vahiy alanlarin ikisi bizzat Nebilerin Anneleri, digerleri ise bir Nebi'in havarileri. Ayrica bu hadiseler Nebilerin zamaminda meydana gelmekte. Kur'an da Nebilerle hic bir sekilde baglantisi olmayan bir takim insanlarin Allah'dan vahiy aldiklarina dair bir Ayet'e simdiye kadar rastlamis degiliz.

Kisacasi, Nebi sadece Allah'dan haber aldigi icin Nebi degil, ayni zamanda görevlendirildigi icin bir Nebi'dir.

NEBE'nin türevi, YûNEBBI'UKE:

35(Fatir) - 14. Ayet: In tadAAoohum l[a] yasmaAAoo duAA[a]akum walaw samiAAoo m[a] istaj[a]boo lakum wayawma alqiy[a]mati yakfuroona bishirkikum wal[a] yunabbi-oka mithlu khabeer(in)

Meal: Þayet siz onlara seslenirseniz çaðrýnýzý iþitemezler, eðer iþitseler bile icabet edemez, size cevap veremezler. Kýyamet günü ise sizin kendilerini, ibadette Allah’a ortak saymanýzý reddedeceklerdir. Sana bir habîr gibi haber veren olmaz
Not: Habîr = herseyden haberdar olan demektir.

Kur'an'i Kerim'de Rasul kavrami, hem Allah'in Insan-Elcisi icin, hem Allah'in Melek-Elcisi icin, hem de Allah'in degil, herhangi bir Besher'in, bir Insan'in diger bir Insan'a gönderdigi siradan Elcisi icin, bu kavram ayrim gözetmeksizin kullanilmaktadir. Sözkonusu Rasul, kimin veya ne gibi Rasul oldugu ya kavramin kendisinden, ya Ayetin iceriginden, ya Ayetlerin öncesi veya sonrasindan belli olur, yada konunun icerigi bunu ortaya koyar. Zaten bu baglamda "ersele veya erselna" ifadeleri de ip ucu vermektedir.

21(Enbiya) - 25. Ayet: Wam[a] arsaln[a] min qablika min rasoolin ill[a] noo[h]ee ilayhi annahu l[a] il[a]ha ill[a] an[a] fa(o)AAbudoon(i)

Meal: Senden önce hiçbir Rasul göndermedik ki ona þöyle vahyetmiþ olmayalým: "Gerçek þu: Ýlah yok benden baþka, artýk bana kulluk/ibadet edin."

"Senden önce hic bir RASUL göndermedik ki ... vahyetmis olmayalim ...". Bu demektir ki, "senden önce gönderdigimiz bütün Rasul'lere VAHYETTIK!. Baslica Vahyedilen en temel iletinin ne oldugu'da ortada. Gercekten iki ayri türde Rasul'ler zümresin'in var oldugunu düsünsek bile, istisnasiz her Rasul Allah tarafindan Vahiy almis olmasi gerekiyor. Bunun baska olur yani yok.

O halde diyebiliriz ki:
- Hic bir insan!, kendisine Allah tarafindan Vahyolunmadan Allah'in Rasul'ü Olamaz!

Enbiya kavrami tekil olan Nebi kavramin'in cogulu'dur. Yukarida ki Ayetin Enbiya/Nebiler Suresinde yer almasi ilginc!?


Rasul ve Nebi ?
* Resûl ve nebî vasýflarýnýn hangisinin daha genel veya özel olduðu, aralarýnda ne gibi farklarýn olduðu tartýþýlagelmiþtir. Kimilerine göre: "Kendisine yeni bir kitap ve þeriat verilen peygambere Resûl, davetçi olarak görevlendirilen peygamberlere de nebî denir." Kimileri de resûl "Allah ile ilgili olarak (Allah'ýn elçisi) insanlarla ilgili olarak nebî (Allah'tan haber getiren) ifadelerinin kullanýldýðý, her peygamberin nebî fakat, resûl olmadýðý þeklinde yorumlar yapýlmýþtýr.(1)"
* Bu esasa göre; nebi ve resul kelimeleri, ayný manaya gelen, arapçada iki (müterâdif) eþ anlamlý isimdir. Peygamberlere, Allah'dan önemli haber (vahy) aldýklarý için "nebi"; aldýklarý haberleri gönderildikleri insanlara bildirdikleri için de "resul" denir. Onlarýn en önemli görevi, kendilerine indirilen ilâhî vahyi teblið etmektir. O halde risaletin manasý Allah Teâlâ'nýn, seçtiði kullarýndan birini ilâhî hüküm veya þerîatini baþkalarýna teblið etmekle mükellef tutmasýdýr. Bu kelime, peygamber ile diðer insanlar arasýndaki alâkayý açýklamaktadýr. O da, irsal (gönderilme) ve elçilik kavramýdýr.(3)

* Bu esasa göre, peygamberlerin iki görevi vardýr. Bunlardan Allah (c.c) ile özel iliþkisine "nübüvvet"; insanlarla olan "ilâhî görev" iliþkisine de "risâlet" denmektedir. Nebî ve resul kelimeleri bu iki iliþkiyi ifade etmektedir (bk. el-Butî, a.g.e., s. 173).(3)
* Fakat Kur'an-ý Kerim'de bir ayette nebi kelimesi resul kelimesine atf olunur: "Biz senden evvel hiç bir resul ve hiç bir nebi göndermedik ki... ' (el-Hacc, 22/52). Bu cümle "Oraya hiç bir âmir ve memur gelmedi ki..." cümlesine benzer. Eðer resul ile nebi eþ anlamlý olsaydý, Allah'ýn belagatlý olan bu ayetinde birbirine atf edilerek tekrar edilmeleri güzel olmazdý. O halde ma'tufun, ma'tüfun aleyhden (kendisine atf edildiði kelimeden) baþka olmasý zarureti vardýr. Bu atýf, resul ile nebi arasýnda farkýn olduðuna delâlet eder. Bu ayet ile peygamberliði rütbeleri veya faziletleri farklý iki grup için ispat etmek mümkün oluyor.
Þu halde nebi ile resul arasýnda fark vardýr. Fakat hangi bakýmdan fark bulunuyor? Bu farkýn ne olduðu Kur'an ve hadislerden anlaþýlmadýðý gibi, bunda Ýslâm âlimleri de ihtilaf etmiþlerdir.(2)

Not: Kirmizi rakamlar dipnotta kaynaklari belirtir!

Kur'an i Kerim'e bakalim, bize kac Peygamber, isimleri ile bildirilmistir, bunlardan hangisi Nebi ve hangileri sadece Rasul olarak ifade edilmektedir.


Kur'an-da isimleri ile belirtilen Nebiler ve Rasuller

"Selam olsun bütün Peygamberlere."

Hûd, Sâlih ve Sûayb Peygamber Kur'an da Nebi olarak anilmiyorlar. Kur'an da isimleri ile zikredilen 20 Nebiler'in kimisi baska Ayetlerde Rasul olarakta anilmaktadir:
18 Nebi:
Not: Parantez icindeki Ayetler baska yerde de Nebi olarak gectigini belirtir!
Ibrahim(19:41, 33:7), Ishak(19:49), Yakub(19:49, 37:112), Nûh(33:7), Davûd(17:55), Süleyman, Eyyûb, Yusuf, Musa(19:51, 33:7), Hârun(19:53), Zekeriyya, Yahya(3:39), Isa(19:30,33:7), Ilyas, Ismail(19:54), Elyasa, Yunus ve Lut Peygamber. (bkz: En'am 6. Sure - 83. Ayetten 89. Ayete kadar!).

(6:84)Ishak, Yakub, Nuh, Davud, Süleyman, Eyyub, Yusuf, Musa ve Harun
(6:85)Zekeriyya, Yahya, Isa ve Ilyas
(6:86)Ismail, Elyasa, Yunus ve Lut
6(En'am) - 89. Ayet: Ol[a]-ika alla[th]eena [a]tayn[a]humu alkit[a]ba wa(a)l[h]ukma wa(al)nnubuwwata fa-in yakfur bih[a] h[a]ol[a]-i faqad wakkaln[a] bih[a] qawman laysoo bih[a] bik[a]fireen(a)

Meal: Kendilerine kitap, hüküm ve nübuvvet verdiklerimiz iþte bunlardýr. Kafirler onlarý inkar ederlerse, inkar etmeyecek bir milleti onlara vekil kýlarýz.
Not: Kitap, Hüküm ve Nübuvvet sadece Nebilere'mi özgüdür? Bu soru/konu ilerde arastirmamizin dahilinde olacaktir!

Arti (Kur'an da sadece) Nebi olarak anilan Hz. Idris(19:56) ve (son Nebi olarak anilan)
Hz. Muhammed(33:40)'i de ekledik mi 20 Nebi yapti, ve Kur'an-da yalnizca Rasul olarak anilan:
3 Rasul:
Hûd(26:125), Sâlih(26:143), Sûayb(26:178)
Sonuc itibariyle Kur'an da isimleri ile beraber bize bildirilen toplam 23 Peygamber vardir.

Bunun haricinde Kur'an da Adem(3:33), Zalkifl(21:85, 38:48), Üzeyr(9:30), Lukman(31:12) ve Zulkarneyn(18:83-98) gibi isimler var oldugu gibi, isimleri anilmayan örnegin Hz. Musa'nin yolda eslik ettigi, insanlarin kaderlerine bilerek etken olup degistiren bir Þahýs(18:65-82) ve örnegin Hz. Süleyman'a Kadin hükümdarin'in tahtini aniden getiren bir Þahýs(27:40) var, ancak bunlardan hic birisi Kur'an da ne Nebi nede Rasul olarak, anilmiyorlar. Lâkin Zalkifl ve Uzeyr'e yönelik ipucu verilmekte, Peygamberlikleri muhtemeldir. Hz. Musa'dan sonra Rasuller gönderilmistir ancak bize pek bir bilgi verilmemistir Kur'an da, bu Peygamberlerden bazisi belki yukarida ismi ile zikredilen diger sahislar olabilir. Nitekim dogrusunu Allah bilir!

Ayri bir nokta, Kur'an da sadece Rasul olarak ifade edilen ancak isimleri belirtilmemis Peygamberler var, mesela Yasin Suresinde(36:13-31). Lâkin bu Rasuller arastirmamizda konu edilmeyecektir, enazindan calismamizin birinci bölümüne dahil degildir. Zira isimleri bize bildirilmedigi gibi ve mesela Yasin Suresine bakarsaniz, bu Rasuller'in hangi topluma gittikleride belli degil, ayrintili bilgiler verilmemis. Biz, bize verilen bilgiler isiginda Nebi ve Rasul arastirmasini sürdürecegiz. Dileyen, calismamizin devaminda konu edecegimiz Rasul kirterlerine bakarak, daha sonra 36:13'de ki Rasuller'in bu kritere uyup uymadiklarini görebilirler. Simdiden diyebiliriz ki, Yasindeki sözkonusu Rasuller birer Peygamberdir!
Birden fazla Peygamberin bir toplumda ne isi var diyorsaniz, Hz. Musa ile Hz. Harun'un birlikte görev almasinada itiraz edin!

Rasullük iddiasinda bulunan sahislar Ali Imran Suresi 81. Ayet, Hac Suresi 52. Ayet ve Ahzap Suresi 40. Ayeti baz alarak, Rasul ve Nebi arasinda bir fark oldugunu, son Peygamber'den beri baska bir Nebi'in gelmeyecegini ama Rasuller'in gelebilecegini iddia edip Ayetleri kendilerine göre yorumluyorlar.

3(Ali Imran) - 81. Ayet: Wa-i[th] akha[th]a All[a]hu meeth[a]qa a(l)nnabiyyeena lam[a] [a]taytukum min kit[a]bin wa[h]ikmatin thumma j[a]akum rasoolun mu[s]addiqun lim[a] maAAakum latu/minunna bihi walatan[s]urunnahu q[a]la aaqrartum waakha[th]tum AAal[a] [tha]likum i[s]ree q[a]loo aqrarn[a] q[a]la fa(i)shhadoo waan[a] maAAakum mina a(l)shsh[a]hideen(a)

Meal: Vaktiyle Allah, Nebiler'den mîsaklarýný almýþ, þöyle demiþti: "Size Kitap'tan ve hikmetten nasip verdim. Sonra size elinizdekini doðrulayýcý bir Rasul geldiðinde, ona mutlaka inanacak ve ona muhakkak yardým edeceksiniz. Kabul ettiniz ve aðýr yükümü üzerinize aldýnýz mý?". "Kabul ettik." dediler. "O halde tanýk olun, sizinle beraber ben de tanýklardaným." dedi.
Not: InsaAllah calismamizin ileriki bölümlerinde Misak ve Musaddik kavramlari üzerinde durup bu Ayetin gayesi ve manasini anlamaya calisacagiz.

22(Hac) - 52. Ayet: Wam[a] arsaln[a] min qablika min rasoolin wal[a] nabiyyin ill[a] i[tha] tamann[a] alq[a] a(l)shshay[ta]nu fee omniyyatihi fayansakhu All[a]hu m[a] yulqee a(l)shshay[ta]nu thumma yu[h]kimu All[a]hu [a]y[a]tihi wa(A)ll[a]hu AAaleemun [h]akeem(un)

Meal: Biz senden önce hiçbir rasul ve nebi göndermedik ki, o bir þey tasarladýðýnda/okuduðunda, þeytan onun düþünce ve dileði içine bir þey atmýþ olmasýn. Ama Allah, þeytanýn attýðýný siler, sonra kendi ayetlerini muhkemleþtirir. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir.

Not: Ayet'te Rasul ve Nebi arasinda "VELA" kavrami'nin gecmesi ilginc. Arapcada VIRGÜL isareti olmadigi icin Vela kimi yerde VE anlaminda ve kimi yerde de Virgül görevini üstlenmektedir. Ki bu Virgül, her zaman baglayici olmaz, önceki ifadeyi sonraki ile desteklemek, aciklama getirmek icin yada önceki ifadenin zittini vurgulamak icin kullanilmaktadir, Kur'an da buna dair örnekler az degil. Ayrica dikkatimizi ceken, Rasulan VeNebiyye yerine, Rasulen Vela Nebiyye olarak ifade edilmis olmasidir.

33(Ahzap) - 40. Ayet: M[a] k[a]na mu[h]ammadun ab[a] a[h]adin min rij[a]likum wal[a]kin rasoola All[a]hi wakh[a]tama a(l)nnabiyyeena wak[a]na All[a]hu bikulli shay-in AAaleem[a](n)

Meal: Muhammed; sizin adamlarýnýzdan herhangi birisinin babasý deðildir, sadece Allah'ýn Rasulü ve Nebilerin hatemidir/sonuncusudur. Allah, her þeyi bilendir.

"Sadece Allah'in Rasul'ü" cümlesi yalnizca ----> "sizin adamlarinizdan herhangi birisinin babasi degildir" sözüne bir gönderme yapiyor olabilir mi?

Bakin ayni vurgu bir diger Ayet'te daha net bir sekilde yapilmistir:

3(Ali Imran) - 144. Ayet: Wam[a] mu[h]ammadun ill[a] rasoolun qad khalat min qablihi a(l)rrusulu afa-in m[a]ta aw qutila inqalabtum AAal[a] aAAq[a]bikum waman yanqalib AAal[a] AAaqibayhi falan ya[d]urra All[a]ha shay-an wasayajzee All[a]hu a(l)shsh[a]kireen(a)

Meal: "Muhammed, ancak bir Rasul'dür. Ondan önce de Rasuller gelip geçmiþtir. Þimdi o ölse yahut öldürülse ökçeleriniz üzerine gerisin geri mi döneceksiniz! Ýki ökçesi üzerine geri dönen, Allah'a hiçbir þekilde zarar veremez. Allah, þükredenleri ödüllendirecektir."

Rasul, Elcilikle görevlendirilmis kimsedir. Nebi, sadece haber alan degil, bu haberi iletmekle yükümlü kimsedir. Bu acidan tekrar Ahzap 40. Ayete bakalim:

33(Ahzap) - 40. Ayet: M[a] k[a]na mu[h]ammadun ab[a] a[h]adin min rij[a]likum wal[a]kin rasoola All[a]hi wakh[a]tama a(l)nnabiyyeena wak[a]na All[a]hu bikulli shay-in AAaleem[a](n)

„Muhammed sizin adamlarinizdan herhangi birisinin babasi degildir, velakin Allah’in görevlisi ve haber alanlarin sonuncusudur. Allah, herseyi bilendir.“

Daha önce ne demistik? Allah'dan Haber alan her Insan Nebi olamaz. Bu haberi insanlara iletme yükümlülügü verilmisse Nebi'dir. E haliyle tabi, Allah Nebilere hitaben iste ben size vahyettim kendinize saklayin demedi ya. Bu baglamda Allah'dan Haber alan kisi zaten bu haberi insanlara iletmekle yükümlüdür, Peygamberlere Vahyin gayesi zaten bunu gerektirir.

Gönderilmis kisi, mantiken önce görevlendirilmis olmali ki gönderilmis olsun! Allah'in Elcisi elciligi yapmakla görevi yerine getirendir ve dolayisi ile Görevli demektir. Ve haliyle haber
getiren kiside öncelikle mantiken haber almis olmali ki haberi verebilsin.

Allah'in hangi Rasul'ü Allah'dan aldigi Mesajlari toplumlara iletmemis, Risalet görevini yerine getirmemistir? Ve bu risalet görevini yerine getirmekle, yani aldigi Vahyi teblig etmekle bu Rasul nasil oluyorda Nübuvvet görevinin disinda oluyor? Hangi dayanaga göre? Daha farkli bir soru soralim: Bir Nebi nübuvvet görevini yerine getirmekle ayni zamanda Risalet görevinide üstelenmis olup Rasul oluyorda, bunun tersini engelleyen nedir?

Acaba? Rasul ve Nebi kavrami esanlamli iki türlü tanimlama olabilir mi? Allah'in Elcisi olmak sadece postaci görevimi yapmaktir, yoksa bununlada kalmayip Allah'dan gelen Vahye bizzat ilk kendisi uyup bunu hayata gecirenmidir?

Kaba bir örnek verelim: Bir hükümdar bir kasabaya bir neden'den dolayi elcisini görevlendirip gönderecek, halka mesajlarini iletmek isteyecektir. Bu elci kasabaya gidip insanlari etrafina toplayip Hükümdarin haberlerini iletecektir. (Elciye zeval olmaz derler). Elci'nin elcilik görevide böylelikle tamamlanmis olur.
Peki bu Hükümdar Elcisini, sadece haberini iletmekle görevlendirmemis, kasabaya gidip birseyler yapmasini da istemisse durum ne olur? Yaninda belki birde Kitap vermistir? Söylediklerime göre hareket etsinler diye? Bu durumda Elcinin faaliyet alani genislemis olur. Sadece haberi iletmekle kalmaz, bildirdigi haberlere kendisi uyar, ne yapmasi gerekiyorsa kendisi öncü, örnek olur, kasaba halkida ona uymalidir. Cünkü kurallar beraberinde verilmis.

Kisacasi Elcilik görevini yalnizca postaci görevi olarak düsünmek yanlistir.
Yine acaba diyelim? Nübuvvet görevi haberleri iletmek olup, Risalet görevide bu haberleri teblig etmekle beraber Allah'in vahyine bizzat uyup hayata gecirmek olabilir mi? Allah'dan vahiy alan Rasul, haber almis olmuyormu, ayni zamanda bir Nebi olamiyormu? ......



Buraya kadar yazdiklarimiz bir nevi ön hazirlik ve kismen fikir yürütmek idi, gereken notlari da aldik. Calismamizin devaminda sahsi fikirlerimizi yürütmek yerine Ayetleri konusturup, Kur'an da Nebileri ve Nebi olarak anilmayan Rasulleri kiyaslayip degerlendirecegiz insaAllah.



Böylelikle: Bir Rasul'ün özelligi nedir, gercegini sahtesinden nasil ayirtedebiliriz? Ve daha önemlisi, bu kriterlere göre Nebi ve Rasul arasinda bir fark varmidir?



Rasul kriterleri





1. Kriter: Her Rasul Allah'dan baskasina kulluk etmemekle vahyolunmus/emrolunmus ve getirdigi ilk temel Mesaj'da budur!


21(Enbiya) - 25. Ayet: Wam[a] arsaln[a] min qablika min rasoolin ill[a] noo[h]ee ilayhi annahu l[a] il[a]ha ill[a] an[a] fa(o)AAbudoon(i)

Meal: Senden önce hiçbir Rasul göndermedik ki ona: «Benden baþka Ýlâh yoktur; þu halde bana kulluk edin» diye vahyetmiþ olmayalým.

16(Nahl) - 36. Ayet: Walaqad baAAathn[a] fee kulli ommatin rasoolan ani oAAbudoo All[a]ha wa(i)jtaniboo a(l)[tta]ghoota faminhum man had[a] All[a]hu waminhum man [h]aqqat AAalayhi a(l)[dd]al[a]latu faseeroo fee al-ar[d]i fa(o)n{th}uroo kayfa k[a]na AA[a]qibatu almuka[thth]ibeen(a)

Meal: Andolsun, biz her ümmete þöyle teblið yapan bir Rasul görevlendirdik: "Allah'a kulluk/ibadet edin, taðuttan kaçýnýn." Sonra bunlardan kimine Allah kýlavuzluk etti, kimine de sapýklýk hak oldu. Þimdi yeryüzünde gezip dolaþýn da yalanlayanlarýn sonu nasýl olmuþ görün.

Ister Nebi diyelim, ister Nebi olmayan Rasul desinler, her Rasul'ün getirdigi ilk ve temel mesaj budur: Allah'dan baskasina kulluk etmemek.

Simdi birde Nebi olarak anilan bir Peygamber'den ve sonrada sadece Rasul olarak anilan bir Peygamber'den ayni kriteri ortaya koyalim:

11(Hud) - 25, 26. Ayet: Walaqad arsaln[a] noo[h]an il[a] qawmihi innee lakum na[th]eerun mubeen(un) An l[a] taAAbudoo ill[a] All[a]ha innee akh[a]fu AAalaykum AAa[tha]ba yawmin aleem(in)

Meal: Yemin olsun biz, Nûh'u da toplumuna görevlendirmiþtik. "Ben sizin için açýk bir uyarýcýyým." "Allah'tan baþkasýna kulluk etmeyin. Korkunç bir gününün azabýna uðramanýzdan korkuyorum."
Not: Bir Ayette Erselna kavrami tek basina ifade edildiginde bunun türkce karsiligi olarak "elcilendirmek" uygunsuz olacagi icin, aslina uygun manasi "görevlendirmek" daha esaslidir. Ayrica bu kavrami sadece gönderildi olarak tercüme ettigimizde, daha önce mantiken görevlendirilmis olmayi bir ön sart/kabul olarak gözetir, icerir.

Nebi olarak anilan Hz. Nûh'dan sonra birde Kur'an da Nebi olarak anilmayan Hz. Hûd'dan örnek verelim:

11(Hûd) - 50. Ayet: Wa-il[a] AA[a]din akh[a]hum hoodan q[a]la y[a] qawmi oAAbudoo All[a]ha m[a] lakum min il[a]hin ghayruhu in antum ill[a] muftaroon(a)

Meal: Âd''a da kardeþleri Hûd, dedi ki: "Ey toplumum! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan baþka ilahýnýz yok. Siz sadece uydurmalara bel baðlamýþsýnýz."

Daha ayri bir örnek Semud kavmine gönderilen (Kur'an da Nebi olarak anilmayan!) Hz. Sâlih'dir[11:61]. Son olarak ayri bir örnek son Peygamberimiz'le olmakla beraber cok carpici aciklamalarda var!:

7(Araf) - 158. Ayet: Qul y[a] ayyuh[a] a(l)nn[a]su innee rasoolu All[a]hi ilaykum jameeAAan alla[th]ee lahu mulku a(l)ssam[a]w[a]ti wa(a)l-ar[d]i l[a] il[a]ha ill[a] huwa yu[h]yee wayumeetu fa[a]minoo bi(A)ll[a]hi warasoolihi a(l)nnabiyyi al-ommiyyi alla[th]ee yu/minu bi(A)ll[a]hi wakalim[a]tihi wa(i)ttabiAAoohu laAAallakum tahtadoon(a)

Meal: De ki: "Ey insanlar, ben, hepiniz için, göklerin ve yerin egemenliðine sahip olan Allah'ýn Rasul'üyüm. O'ndan baþka ilah yok. Diriltir, öldürür." Allah'a ve ümmi-Nebi olan Rasul'üne inanýn, nitekim o da ALLAH'a ve sözlerine inanmaktadýr. Ona uyun ki doðruyu bulasýnýz.

Ümmi ile ilgili diger Ayetler:

3(Ali Imran) - 20. Ayet: Fa-in [ha]jjooka faqul aslamtu wajhiya lill[a]hi wamani ittabaAAani waqul lilla[th]eena ootoo alkit[a]ba wa(a)l(-)ommiyyeena aaslamtum fa-in aslamoo faqadi ihtadaw wa-in tawallaw fa-innam[a] AAalayka albal[a]ghu wa(A)ll[a]hu ba[s]eerun bi(a)lAAib[a]d(i)

Meal: Seninle tartýþýrlarsa, "Ben ve beni izleyenler kendimizi ALLAH'a teslim ettik," de. Kitap verilenlere ve kýtapsýz olanlara, "Teslim oldunuz mu" de. Teslim olurlarsa, doðruyu bulurlar. Yüz çevirirlerse, görevin sadece duyurmaktýr. ALLAH kullarý görür.

2(Bakara) - 78. Ayet: Waminhum ommiyyoona l[a] yaAAlamoona alkit[a]ba ill[a] am[a]niyya wa-in hum ill[a] ya{th}unnoon(a)
Meal: Aralarýnda ümmiler var ki kuruntu ve söylentilerin dýþýnda kitabý bilmezler; bildiklerini zannederler.

Ümmi demek gercekten okuma yazma bilmemekmidir yoksa ümmi demek kendisine kitap gelmemis, ulasmamis, kitaplari hic okumamis, haberi yoktu manalarina mi gelmektedir? Peygamber efendimiz okuma yazma bilmiyormuydu? 3:20'de sözkonusu kendilerine Kitap verilenler ve kendilerine Kitap verilmeyenlerdir. Kitap'la yüzlesmemis demek, illaki okuma yazma bilmemek anlamina mi gelmelidir? Sözkonusu Kitap herhangi bir Kitap degilki, Ilahi Kutsal Kitaplar. Siz toplum icinde dogup büyüseniz, istediginiz kadar okuma yazma bilin, o topluma Allah henüz Kitap göndermemisse siz nereden bileceksiniz? Ehli Kitap desek, gercekleri zaten gizlemis carpitmislar. Saptirilmis kitaplari okusaniz, ancak 2:78'de de vurgu yapildigi gibi, sözde gercekleri bildiginizi zannedersiniz.
Özellikle Bakara Suresi 158. Ayet'in hangi konu arasinda gectigini inclemenizi tavsiye ederiz. Peygamber efendimiz bilmiyordu! Hz. Isa'nin olayini, basina ne geldi, bilmiyordu. Hz. Musa'nin hadiselerini, bilmiyordu. Ehli Kitabin neler yaptigini, bilmiyordu. Allah, Peygamberimize Vahyederek gercekleri anlatti. Bunun gercekten okuma yazma bilip bilmemekle bir alakasi varmidir?

Ümmi mevzusu incelmemiz dahilinde olmadigi icin burada noktaliyor ve tekrar konumuza dönerek:

Hz. Muhammed'den önceki Peygamber'lerden hangisi Elcilik sifati ile bütün insanliga gelmisti? Hangi Ayet'e göre? Ve RasulanNebiyye ifadesine dayanarak Haber getiren Ecliler'den söz ediliyorda diger Elciler Allah'dan haber getirmemislermiydi???.... deyip soru isaretleri birakarak buraya bir nokta koyalim.

2. Kriter: Hicbir Rasul ne kendi nefsi/kendisi icin birsey iddia etmistir nede bir "ücret" talep etmistir!

38(Sad) - 86. Ayet: Qul m[a] as-alukum AAalayhi min ajrin wam[a] an[a] mina almutakallifeen(a)
Meal: De ki: «Buna karþýlýk sizden bir ücret istemiyorum. Kendiliðimden bir þey iddia eden kimselerden de deðilim.»

11(Hud) - 50,51. Ayet: Wa-il[a] AA[a]din akh[a]hum hoodan q[a]la y[a] qawmi oAAbudoo All[a]ha m[a] lakum min il[a]hin ghayruhu in antum ill[a] muftaroon(a)
Y[a] qawmi l[a] as-alukum AAalayhi ajran in ajriya ill[a] AAal[a] alla[th]ee fa[t]aranee afal[a] taAAqiloon(a)

Meal: Âd''a da kardeþleri Hûd, dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan baþka ilahýnýz yok. Siz sadece uydurmalara bel baðlamýþsýnýz." - "Ey kavmim buna karþý ben sizden bir ecir istemiyorum, benim ecrim ancak beni yaratana aiddir, artýk akýllanmýyacak mýsýnýz?"

26(Suara) - 180. Ayet: Wam[a] as-alukum AAalayhi min ajrin in ajriya ill[a] AAal[a] rabbi alAA[a]lameen(a)
Meal: Ben buna karþý sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir." Not: 177. Ayet'ten itibaren takip ederseniz bu Ayet'te konusan kisi Hz. Suayb'dir, yani Kur'an-da Nebi olarak anilmayan bir Rasul!
Ve daha baska örnekler: Lut(26:164), Hûd(26:127), Nûh(11:29, 10:72), Sâlih(26:145).
Tekrar dikkat cekmek isteriz ki, Hz. Salih, Hûd ve Sûayb Kur'an'da Nebi olarak anilmiyorlar, buna Ragmen Hz. Muhammed, Lut ve Nûh Peygamber Kur'an da Nebi olarakta ifade ediliyor. Özellikle diger Peygamberler'den de örnekler veriyoruz ki, Kriter acisindan Nebi ve Rasul arasinda bir fark olup olmadigini "görelim".

Görüldügü gibi 1. ve 2. Kriter acisindan, Nebi ve Rasul arasinda hic bir fark yok. Yada söyle söyleyelim: 1. ve 2. Kriter ne sadece Rasullere özgülenmis, nede sadece Nebilere.

3. Kriter: Allah görevlendirdigi bütün Rasul'lerine beyyine vermistir. Beyyine olmaksizin hic bir Rasul görevlendirilmez, gelmez!

57(Hadid) - 25. Ayet: Laqad arsaln[a] rusulan[a] bi(a)lbayyin[a]ti waanzaln[a] maAAahumu alkit[a]ba wa(a)lmeez[a]na liyaqooma a(l)nn[a]su bi(a)lqis[t]i waanzaln[a] al[h]adeeda feehi ba/sun shadeedun waman[a]fiAAu li(l)nn[a]si waliyaAAlama All[a]hu man yan[s]uruhu warusulahu bi(a)lghaybi inna All[a]ha qawiyyun AAazeez(un)

Meal: Andolsun, biz Rasullerimizi açýk-seçik delillerle gönderdik ve onlarla birlikte Kitap'ý ve ölçüyü de indirdik ki, insanlar adaleti ayakta tutsunlar/adaletle doðrulsunlar. Ve demiri de indirdik. Onda zorlu bir kuvvet ve insanlar için birçok yarar vardýr. Allah bu sayede, kendisine resullerine, gayba inanarak kimin yardým edeceðini bilecektir. Allah Kavi'dir, Aziz'dir.

Rasul tekil degil cogul olarak ifade ediliyor, buna göre burada kasit gönderilen bütün Rasuller'dir. Bütün bu Rasuller Peygamber efendimiz'den önce geldigine göre, bizde bunu Kur'an'dan ögrendigimze göre, son Rasul Hz. Muhammed dahil olarak bütün Rasuller istisnasiz beyyineler ile gönderilmistir.

Peki nedir bu acik-secik deliller=Beyyine? Bizzat (sadece) Kitaplar'midir? Sorumuzu baska Ayetlere yöneltelim:
3(Ali Imran) - 184. Ayet: Fa-in ka[thth]abooka faqad ku[thth]iba rusulun min qablika j[a]oo bi(a)lbayyin[a]ti wa(al)zzuburi wa(a)lkit[a]bi almuneer(i)

Meal: Seni yalanladýlarsa, senden önce de Rasuller yalanlandý. Açýk-seçik deliller, kutsal sayfalar ve aydýnlatýcý Kitap'ý getirmiþlerdi onlar.

10(Yunus) - 13. Ayet: Walaqad ahlakn[a] alquroona min qablikum lamm[a] {th}alamoo waj[a]at-hum rusuluhum bi(a)lbayyin[a]ti wam[a] k[a]noo liyu/minoo ka[tha]lika najzee alqawma almujrimeen(a)

Meal: Yemin olsun ki, biz sizden önceki kuþaklarý, zulmettikleri ve Rasulleri kendilerine Beyyineler getirdiði halde inanmadýklarý için, helâk ettik. Günaha batanlar topluluðunu biz böyle cezalandýrýrýz.


40(Mumin) - 22. Ayet: [Tha]lika bi-annahum k[a]nat ta/teehim rusuluhum bi(a)lbayyin[a]ti fakafaroo faakha[th]ahumu All[a]hu innahu qawiyyun shadeedu alAAiq[a]b(i)

Meal: Böyle oldu, zira onlar, kendilerine Rasuller beyyinelerle geldikleri halde inkâr ederlerdi. Sonunda Allah hepsini yakaladý. O çok güçlüdür, azabý da þiddetlidir.

Mumin Suresi'nin öncesi ve sonrasi Ayetlerinide okumanizi tavsiye ederiz.
"Rasul'ler beyyinelerle geldikleri halde..." , demek ki hic bir Rasul beyyinesiz gelmez. Devam edelim:

6(En'am) - 156,157. Ayet: An taqooloo innam[a] onzila alkit[a]bu AAal[a] [ta]-ifatayni min qablin[a] wa-in kunn[a] AAan dir[a]satihim lagh[a]fileen(a)
Aw taqooloo law ann[a] onzila AAalayn[a] alkit[a]bu lakunn[a] ahd[a] minhum faqad j[a]akum bayyinatun min rabbikum wahudan wara[h]matun faman a{th}lamu mimman ka[thth]aba bi-[a]y[a]ti All[a]hi wa[s]adafa AAanh[a] sanajzee alla[th]eena ya[s]difoona AAan [a]y[a]tin[a] soo-a alAAa[tha]bi bim[a] k[a]noo ya[s]difoon(a)
Meal: "Kitap, bizden önceki iki topluluða indirildi. Biz onu okuyup araþtýrmaktan gerçekten habersizdik." demeyesiniz. Þunu da söylemeyesiniz: "Eðer bize Kitap indirilmiþ olsaydý, onlardan daha doðru yürüyüþlü olurduk." Artýk size de Rabbinizden bir beyyine, bir hiyadet ve bir rahmet gelmiþ bulunuyor. Allah'ýn ayetlerini yalanlayýp onlardan yüz çevirenden daha zalim kim var? Ayetlerimize sýrt dönenleri, yüz çevirmeleri yüzünden azabýn en acýklýsýyla cezalandýracaðýz.

Bütün bu özellikler Kitap'in kendisinde toplaniyor olabilir mi? Yani kutsal sayfalarin veya bir Kitap'in bünyesinde ki mevcut sifatlarmidir? Apacik bir delil, bir hidayet/kilavuz, bir Rahmet, Kutsal ve bereketli?
Beyyine, Allah'dan gelen acik-secik bir delildir, ayan beyan ortada, ki bu bir mucize'de olabilir, kutsal sayfalar veya bir Kitap'da olabilir(ki zaten Kitap'in kendisi de basli basina Allah'in bir Mucizesidir, Ayetlerle dolu!), ayrica, Allah'in Ayetler'i sadece Kur'an'dan ibaret degil. Dogada'ki tasarima bakarsak, Dünya Alem'de Ayetler'le dolu!

Beyyine apacik, acik-secik bir delil, belge manalarina düsmektedir. Allah tarafindan gönderilen her Rasul'e bir beyyine, yani acik-secik delil, bir belge verilmistir, ki Rasul topluma vardiginda "Iste delilim" desin. Ki bu deliller, belgeler'den kasit Allah'in her türlü Ayetleridir. Ve bu arada bir Not: Cogul ifadesi Âyât olan tekil Âyet'in manasi: Alamet, Mucize, Isaret veya Ibret anlamina gelmektedir. Ayet/ler sadece Kur'an sûrelerinde ki cümlelerin veya kavramlarin tanimlamasi degildir. Nihayetin'de Kur'an Âyetleri de Allah'in birer Mucizesi, Isaretleridir, Ibretler ögütler var.

Su halde, Ayet:
1. Kutsal sayfalarda/Kitaplar'da yer alan Ayetler
2. Mucize[26:4]
3. Bir isaret, alamet[19:10] ve/veya ibrettir[10:92, 25:37].

"Ayet"'in manasini iceriginden koparip serbest tercüme ederek kesin ayrim yapmak güctür. Kur'an'da "Ayet" kavrami'nin hangi manada kullanildigi genelde konu iceriginden anlasilmaktadir.

Sirasi gelmisken, bazi sahislarin "ben Allah'in Rasul'üyüm" demesi destek ister, acik-secik delil göstermesi gerekir. Bana kitap geldi diyorsa, acip kendisine gelen Kitap'a bakarsiniz, eger o Kitap Kur'an la taban taban'a zit ise, veya enaz bir noktada Kur'an ile celisiyorsa veyahut sözü edilen Kitap kendi icinde bile celisiyorsa yalandir. Yok efendim, "sadece inananlar anlayabilir, bende ki bir takim Ayetleri görür" diyenlere kanmayalim!
Cünkü beyyine herkes tarafindan görülecek, anlasilacak sekilde acik secik olmasi zorunlu bir delildir, herkes tarafinca görülmeyen bir delil Allah askina hic delil olabilir mi? Kaldi ki bu delil Allah'in bir Ayeti olsun? Kaldi ki iddia sahibi Allah'in Rasul'ü olsun? Görülüp algilanmayan hangi beyyineye göre insanlar bir degerlendirme yapabilir ki? Olacak ismi bu?

! Allah her görevlendirdigi Rasul'üne mutlaka bir beyyine vermistir. Bu, Rasul'lere verilen bir Mucize(Ayet) olabilecegi gibi Allah'in (örnegin) yarattigi herhangi bir yaratigi(Ayet) olabilir, yada kutsal sayfalar(Ayet)/bir Kitap(Ayet) olabilir.

Beyyine sadece Kitaplar'dan ibaret degildir. Daha ne tür Beyyineler, yani Rasuller'in beraberinde getirdigi Ayetler'in var oldugunu, Peygamberlerin hadiselerinden ortaya ciktigi gibi, Allah Kur'an da Evreni dogayi kastederek baska türlü Ayet'lerine de dikkat cekmektedir!

Nebi ve Rasul arasinda ayrim yapanlarin iddiasina göre bir soru soralim, calismamizin gecen satirlarinda Kur'an da Nebi olarak anilmayan Rasuller var demistik. Bunlardan birtanesi Sâlih Peygamberdir.

O halde, Rasul olan Hz. Sâlih hangi topluma gönderilmis, toplumuna ne demistir, toplumu kendisine ne demis ve kendisinden ne istemistir, Hz. Sâlih onlara ne getirmistir?

11(Hûd) - 61. Ayet: Wa-il[a] thamooda akh[a]hum [sa]li[h]an q[a]la y[a] qawmi oAAbudoo All[a]ha m[a] lakum min il[a]hin ghayruhu huwa anshaakum mina al-ar[d]i wa(i)staAAmarakum feeh[a] fa(i)staghfiroohu thumma tooboo ilayhi inna rabbee qareebun mujeeb(un)

Meal: Semûd'a da kardeþleri Sâlih'i gönderdik. Dedi ki: "Ey toplumum! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan baþka ilahýnýz yok. Sizi topraktan oluþturan ve size orada ömür geçirten O'dur. Artýk O'ndan af dileyin, O'na dönün. Rabbim Karîb'dir, bize çok yakýndýr; Mucîb'dir, bize cevap verir."

62. Ayet: Q[a]loo y[a] [sa]li[h]u qad kunta feen[a] marjuwwan qabla h[atha] atanh[a]n[a] an naAAbuda m[a] yaAAbudu [a]b[a]on[a] wa-innan[a] lafee shakkin mimm[a] tadAAoon[a] ilayhi mureeb(un)

Meal: Dediler ki: "Ey Sâlih! Sen bundan önce, aramýzda aranan/ümit beslenen bir kiþi idin. Þimdi kalkmýþ, atalarýmýzýn kulluk ettiklerine kulluk etmemizi mi yasaklýyorsun? Gerçek þu ki biz, bizi çaðýrdýðýn þey hakkýnda kafalarý karýþtýran bir kuþku içindeyiz."

63. Ayet: Q[a]la y[a] qawmi araaytum in kuntu AAal[a] bayyinatin min rabbee wa[a]t[a]nee minhu ra[h]matan faman yan[s]urunee mina All[a]hi in AAa[s]aytuhu fam[a] tazeedoonanee ghayra takhseer(in)

Meal: Dedi ki: "Ey kavmim! Hiç düþündünüz mü? Ya ben Rabbimden bir beyyine üzerindeysem, bana kendisinden bir rahmet sunmuþsa! Bu durumda ben O'na isyan edersem, bana Allah'a karþý kim yardým eder? Sizin bana, yýkým ve hüsraný artýrmak dýþýnda bir katkýnýz olamaz."

64. Ayet: Way[a] qawmi h[ath]ihi n[a]qatu All[a]hi lakum [a]yatan fa[th]arooh[a] ta/kul fee ar[d]i All[a]hi wal[a] tamassooh[a] bisoo-in faya/khu[th]akum AAa[tha]bun qareeb(un)

Meal: "Ey toplumum! Ýþte þu size, Allah'ýn bir Âyeti olan devesi. Rahat býrakýn onu. Allah''ýn topraðýnda karnýný doyursun. Bir kötülük dokundurmayýn ona. Yoksa sizi çok yakýn bir azap yakalayýverir."


Simdi birde Suara Suresine bakalim, orada ayni konu 142. Ayetten itibaren anlatilmaktadir:
26(Suara) - 154. Ayet: M[a] anta ill[a] basharun mithlun[a] fa/ti bi-[a]yatin in kunta mina a(l)[ssa]diqeena
Meal: "Sen de bizim gibi bir insansýn. Eðer doðru sözlülerden isen, hadi bir Ayet getir."

155 ve 156. Ayet: Q[a]la h[ath]ihi n[a]qatun lah[a] shirbun walakum shirbu yawmin maAAloom(in) Wal[a] tamassooh[a] bisoo-in faya/khu[th]akum AAa[tha]bu yawmin AAa{th}eem(in)

Meal: Dedi ki: 'Ýþte bu, (diþi) bir deve; su içme hakký (bir gün) onun, belli bir günün su içme hakký da sizindir.' "Ona kötülükle iliþmeyin. Yoksa büyük bir günün azabý sizi yakalar."


7(Araf) - 73. Ayet: Wa-il[a] thamooda akh[a]hum [sa]li[h]an q[a]la y[a] qawmi oAAbudoo All[a]ha m[a] lakum min il[a]hin ghayruhu qad j[a]atkum bayyinatun min rabbikum h[ath]ihi n[a]qatu All[a]hi lakum [a]yatan fa[th]arooh[a] ta/kul fee ar[d]i All[a]hi wal[a] tamassooh[a] bisoo-in faya/khu[th]akum AAa[tha]bun aleem(un)

Meal: Semûd'a da kardeþleri Sâlih''i gönderdik. Dedi ki: "Ey toplumum! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan baþka ilahýnýz yok. Size Rabbinizden bir beyyine gelmiþtir. Ýþte þu; Allah'ýn devesi sizin için bir Ayet. Rahat býrakýn onu, Allah'ýn topraðýnda otlasýn. Kötü bir niyetle dokunmayýn ona. Yoksa korkunç bir azap yakalar sizi."

17(Isra) - 59. Ayet: Wam[a] manaAAan[a] an nursila bi(a)l-[a]y[a]ti ill[a] an ka[thth]aba bih[a] al-awwaloona wa[a]tayn[a] thamooda a(l)nn[a]qata mub[s]iratan fa{th}alamoo bih[a] wam[a] nursilu bi(a)l-[a]y[a]ti ill[a] takhweef[a](n)

Meal: Bizi, Ayetler göndermekten alýkoyan, daha öncekilerin onlarý yalanlamýþ olmasýndan baþka bir þey deðildir. Semûd'e o (diþi) deveyi açýk bir Ayet olarak verdik de onunla kendilerine zulmettiler. Biz, Ayetleri yalnýz korkutup sindirmek için göndeririz.
Deve acik bir mucize olarak verildigi halde, (Deve mutemelen ya gözlerinin önünde yaratildi yada mucizevi sekilde kendilerine verildi, devenin ne sekilde zuhur ettigini Allah bilir); kavmin daha da azmasina neden oldu!

Ve son olarak Tevbe Suresi:
9(Tevbe) - 70. Ayet: Alam ya/tihim nabao alla[th]eena min qablihim qawmi noo[h]in waAA[a]din wathamooda waqawmi ibr[a]heema waa[s]-[ha]bi madyana wa(a)lmu/tafik[a]ti atat-hum rusuluhum bi(a)lbayyin[a]ti fam[a] k[a]na All[a]hu liya{th}limahum wal[a]kin k[a]noo anfusahum ya{th}limoon(a)

Meal: Gelmedi mi onlara kendilerinden öncekilerin haberi: Nûh kavminin, Âd'ýn, Semûd'un, Ýbrahim kavminin, Medyen halkýnýn ve altý üstüne gelmiþ kentlerin. Rasulleri onlara beyyinelerle gelmiþti. Allah onlara zulmediyor deðildi; aksine, öz benliklerine onlar zulmediyorlardý.

Aslinda naklettigimiz son Ayet ve diger (57:25, 3:184, 6:154-158) Ayetler
Rasullügün 3'cü Kriterin alcini cizip noktaliyor. Lami cimi kalmiyor!
Tevbe Suresi 70. Ayet'de Nebi Rasul ayrimi yapilmaksizin, her Rasul'ün mutlaka bir beyyine ile gönderildigine acikca vurgu var. Aynen ilk naklettigimiz Ayetler gibi!

Allah'in Semud kavmine gönderdigi Deve hem bir Ayet(Mucize, Delil) hemde o toplum icin bir sinav idi. Illaki bir Deve'nin verilmis olmasi olayin özünü sarsmaz, belki deve'nin gelmesinde ayri bir hikmet vardir, ancak en önemlisi o deve kavim icin bir sinav, Allah'in bir Ayeti, Mucizesi idi. Acik mucizeyi görüp tanik olduklari halde yalanladilar!

Kisacasi Ayet bir beyyine'dir, acik-secik bir delildir. Bu Ayet kutsal sayfalarin yazili Ayetleri olabilecegi gibi, Allah'in herhangi bir yaratigida olabilir, Allah'in Rasuller'e verdigi bir mucizesi de olabilir. Allah'in Ayetleri Yaratan'in varligina birligine delil oldugu gibi, gönderilen Rasuller'in de Hak olduklarinin birer delilidir. Acik-secik, ayan beyan, bir Belge, bir Delildir.

Her Rasul bir beyyine ile gelir / Hic bir Rasul beyyinesiz gelmez!
Simdi Kur'an dan, Nebi olarak anilan Rasuller'den beyyine ile ilgili örnekler verelim. Tevbe Suresi 70. Ayette(yukarida!) "Nebi olan" Ibrahim- ve Nuh kavminden söz ediliyor, arti Nebi olan Hz. Isa ve Hz. Mûsa'dan da birer örnek verelim. Bu örneklerden sonra bir özetleme yapip bu bölümü noktalayalim.

2(Bakara) - 87. Ayet: Walaqad [a]tayn[a] moos[a] alkit[a]ba waqaffayn[a] min baAAdihi bi(al)rrusuli wa[a]tayn[a] AAees[a] ibna maryama albayyin[a]ti waayyadn[a]hu biroo[h]i alqudusi afakullam[a] j[a]akum rasoolun bim[a] l[a] tahw[a] anfusukumu istakbartum fafareeqan ka[thth]abtum wafareeqan taqtuloon(a)

Meal: Yemin olsun ki, Mûsa'ya Kitap'ý verdik ve arkasýndan da Rasuller gönderdik. Meryem oðlu Ýsa'ya da beyyineler verdik ve kendisini Ruhulkudüs'le güçlendirdik. Bir Rasul'ün size, nefislerinizin hoþlanmadýðý bir þey getirdiði her seferinde büyüklük taslanmadýnýz mý? Bir kýsmýný yalanladýnýz, bir kýsmýný da öldürüyorsunuz.

Örnek olarak Hz. Isa'ya ne gibi Mucizeler verildigini Maide Suresi 110. Ayette okuyabilirsiniz! Unutmayalim, Allah'in Ayetleri sadece kutsal sayfalardan ibaret degildir, mesela Hz. Isa'nin bir kör insana mucizevi sekilde görme yetenegi vermeside Allah'in bir Ayetidir.
2(Bakara) - 92. Ayet: Walaqad j[a]akum moos[a] bi(a)lbayyin[a]ti thumma ittakha[th]tumu alAAijla min baAAdihi waantum {th}[a]limoon(a)

Meal: Yemin olsun ki, Mûsa size beyyinelerle gelmiþti de onun arkasýndan buzaðýyý ilah edinmiþtiniz. Zalimlersiniz sizler.
29(Ankebut) - 39. Ayet: Waq[a]roona wafirAAawna wah[a]m[a]na walaqad j[a]ahum moos[a] bi(a)lbayyin[a]ti fa(i)stakbaroo fee al-ar[d]i wam[a] k[a]noo s[a]biqeen(a)

Meal: Karun'u, Firavun'u, Hâmân'ý da öyle yaptýk. Yemin olsun, Mûsa onlara beyyinelerle geldiði halde, yeryüzünde büyüklük tasladýlar. Ama öne geçemezlerdi.
Son Nebi, Peygamber Hz. Muhammed'de acik secik belgelerle/beyyinelerle gelmistir. Örnek verecek olursak bizzat Kur'an bile yeterlidir. Her sayfasi Allah'in Ayetlerinden ibaret.
Sonuc? Ister Nebi diyelim, ister Nebi olmayan Rasul desinler, hic bir Peygamber beyyine verilmeksizin ne bir göreve tabii tutulmustur nede bir yere gitmistir. Allah hic bir Rasul'ünü desteksiz, dayanaksiz, delilsiz, belgesiz... kisaca Beyyine'siz, görevlendirmemistir, kaldi ki bir yere göndersin.

Bazen bir yerine fazladan Peygamber görevlendirilir, örnek Hz. Musa ile Hz. Harun. Hic kimse diyemez ki beyyineler sadece Hz. Musa'ya verildi, Kitap sadece Hz. Musa'ya verildi, görev sadece Hz. Musaya verildi..... Allah Hz. Haruna'da vahyetmistir! her ikisinede elcilik görevi verilmistir!, iki Elci hangi Ayetlerle nereye gidiyorsa, eslik eden diger Elci'de ayni Ayetlerle gider. Ilgili Ayetler (4:163)(19:53)(20:47)(21:48)(26:15-16) ve (37:114-120) ...
Ve son olarak:
10(Yunus) - 13. Ayet: Walaqad ahlakn[a] alquroona min qablikum lamm[a] {th}alamoo waj[a]at-hum rusuluhum bi(a)lbayyin[a]ti wam[a] k[a]noo liyu/minoo ka[tha]lika najzee alqawma almujrimeen(a)

Meal: Yemin olsun ki, biz sizden önceki kuþaklarý, zulmettikleri ve kendilerine Rasuller beyyinelerle geldikleri halde inanmadýklarý için, helâk ettik. Günaha batanlar topluluðunu biz böyle cezalandýrýrýz.
Helak edilen toplumlardan bir kaci Kur'an da zikredilmistir, Ad, Semud, Nuh kavmi, Medyen halki.... Onlara gönderilenler "Peygamber olmayan sözde Veli-Rasuller" degil, ne alaka?, sözkonusu Insan-Rasuller her zaman bir Peygamberdir. Bu üc kriter acisindan da görüyoruz ki Nebi/Rasul seklinde hic bir ayrim, ayricalik YOK! Her Rasul bir beyyine ile gelmistir. Sünetullah böyle!

Kur'an da Nebi olarak anilmayan Rasuller'in birer Peygamber degilde Veli-Rasul oldugunu öne sürmek acikca sapikliktir. Cünkü Kur'an da "VELI-RASUL" gibi bir ifade bulunmadigi gibi, (sözde) Veli-Rasuller ile Nebi-Rasuller'i (gördük ki) birbirinden ayiran tek bir ayricalik bile yok. Bu Veli-Rasuller nasil oluyorda Peygamberlerin ayni görevine tabii tutuluyorda yinede Peygamber olarak adlandirilamiyor? Nasil oluyorda bu Veli-Rasuller Peygamberler ile ayni agizdan konusup, ayni özellikte oluyorlar da Peygamber statüsünde olamiyor? Hangi dayanaga göre Peygamber degiller? Tam aksine, 3. kriterin ücüde tam zittini ortaya koyuyor!

Üc kriterin ücünde de hic bir ayricalik yok, hele hele Veli-Rasul adinda olmayan sahislar hicte sözkonusu degil, istedigimiz kadar Nebi/Rasul ayrimina girelim.

Rasul kriterlerini özetleyecek olursak:

1. Her Rasul!. Allah'dan baskasina kulluk etmemekle vahyolunmus/emrolunmus ve getirdigi ilk temel Mesaj'da budur!

2. Hicbir Rasul ne kendi nefsi/kendisi icin birsey iddia etmistir nede bir "ücret" talep etmistir!

3. Allah görevlendirdigi bütün Rasulleri'ne beyyine(acik secik belgeler) vermistir. Beyyine olmaksizin hic bir Rasul görevlendirilmez, gelmez!

Kur'an'in verdigi bu kriterler sabittir, Sünnetullah böyledir.

Sahte Rasul'leri meyvelerinden taniyacagimiz gibi, bu kriterlere göre kesin bir ayrim yapabilecek durumdayiz. En önemlisi de 3'cü Kriterdir, iddia sahibi kendisine verilen beyyineleri ortaya koyar, Kur'an'in verdigi ölcüye bakarak degerlendirir, sahtesini gerceginden ayirabiliriz. Eger bu kisi bir Mucize getirmisse Kur'an ile birebir bagdasmali, yok eger bu sahis kendi yorumunu zoraki Kur'an a dayatiyor, Ayetlerin icine parantezler ekliyor, kendisine Allah tarafindan verildigini iddia ettigi Kitap bile Kur'an ile bagdasmiyorsa ve delil(beyyine) olarak verilen Mucize(Ayetler) bile hic kimse tarafindan ayan beyan görünmüyor, algilanmiyorsa... kaldirin cöpe atin!
Kur'an-i titizlikle okuduysaniz, Rasuller'in görev aldigi toplumlardaki insanlar, görünen seyler üzerinde yorum yapiyor, inanmayanlar bu bir büyüdür diyorlar idi.
Adam Rasul oldugunu iddia edecek, kendisine verilen beyyineler bizce hic görünmeyecek, bizde bu görünmeyen beyyinelere göre adamin gercekligini sahteligini degerlendirecegiz öylemi?

Allah'in verdigi akil nimetine tecavüzdür bu, insanlari gözlerinin icine baka baka geri zekali yerine koymaktir bu. Allah'a edilen iftira ise yenilir yutulur cinste degil!

Allah Ayetlerini yoldan cikmis topluluklara Elcileri araciligi ile göndermis, umulurki birileri iman edip yola gelsin diye. Firavun, Hz. Musa'nin asasini yere attigini, o asanin sihirbazlarin ortaya attigi yalanlari yuttugunu, görmedimi? Allah Hz. Sâlihe disi Deveyi verirken kavim yanlarinda degilmiydi? Görmedilermi? Hz. Sâlih o deveyi nereden getirdi, baska bir devenin hamile kalip dogurmasinimi bekledi?
Ayetlerin gayesi Allah'in varligina birligine delil, gönderilen Rasul'ün hak olduguna bir belge, insanlari ürkütmek, sakindirmak, insanlarin aklini basina alip kendilerine gelmesine vesile olmak, ibret almak, ögütlemek amaciyladir.

Rasullük iddiasinda bulunan sahislari kriterlere göre degerlendirirken, bu sitede ki diger konularida okursaniz, daha faydali ve aydinlatici olacaktir. Özellikle "Hidayet", "Kur'an da Veli kavrami" ve "Ruh'u ölmeden evvel Allah'a ulastirmak?" bölümünü okumanizi tavsiye ederiz.

Isin ilginc yani, bizler henüz Rasul ve Nebi arasinda hic bir fark'a rastlamamisken, Kur'an'in verdigi kriterlere göre daha simdiden sahte ve gercek Rasul arasinda kesin bir ayrim yapabilecek noktaya ulastik. Tabi ki is bu kadari ile kalmayacak, bizim temel sorumuz
"Nebi ve Rasul arasinda bir fark varmidir, var ise bu fark nedir?" idi.

Allah'in izniyle Nebi ve Rasul calismamizin birinci bölümünü tamamlamis bulunuyoruz. Kur'an a sorular yönelterek suana kadar Rasul ve Nebi arasinda hic bir fark olmadigini gördük. InsaAllah yakinda ikinci bölüm, bu arastirmamizin bir devami olarak yine bu sitede yer alacaktir. Farkli sorular yönelterek yine temel soruyu hedef alarak arastiracagiz insaAllah.

MCK

   

HADİSLERDE PSİKOLOJİK TEZAHÜRLER
Hz. İSA (a.s)

  • Ähnliche Themen
    Antworten
    Zugriffe
    Letzter Beitrag
Anfragen und Anregungen bitte direkt an tiav@hotmail.de adressieren. Vielen Dank!
Xobor Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen
Datenschutz