Saffat Süresi Meal Ve Tefsiri 3
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ ﴿٤٠﴾
40: Ancak Allah’ın ihlâsa erdirdiği kullar başka!
اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ رِزْقٌ مَعْلُومٌۙ ﴿٤١﴾
41: Onlar için özel hazırlanmış nimetler vardır:
فَوَاكِهُۚ وَهُمْ مُكْرَمُونَۙ ﴿٤٢﴾
42: Türlü türlü meyveler… Onlar çok değerli misafirler olarak ağırlanır, sürekli ikrâm görürler;
ف۪ي جَنَّاتِ النَّع۪يمِۙ ﴿٤٣﴾
43: Nimetlerle dopdolu cennetlerde.
عَلٰى سُرُرٍ مُتَقَابِل۪ينَ ﴿٤٤﴾
44: Çeşitli mücevherlerle işlenmiş koltuklar üzerinde otururlar.
يُطَافُ عَلَيْهِمْ بِكَأْسٍ مِنْ مَع۪ينٍۙ ﴿٤٥﴾
45: Çevrelerinde, çağıldayan tertemiz bir kaynaktan doldurulmuş kadehler dolaştırılır.
بَيْضَٓاءَ لَذَّةٍ لِلشَّارِب۪ينَۚ ﴿٤٦﴾
46: Duru mu duru; içenlere pek hoş gelir, lezzet verir.
لَا ف۪يهَا غَوْلٌ وَلَا هُمْ عَنْهَا يُنْزَفُونَ ﴿٤٧﴾
47: İçinde zararlı ve sersemletici hiçbir şey bulunmaz; ondan içmekle sarhoş da olunmaz.
وَعِنْدَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ ع۪ينٌۙ ﴿٤٨﴾
48: Yanlarında da gözlerini sadece kocalarına çevirmiş, yumuşak bakışlı, ceylan gözlü eşler vardır.
كَاَنَّهُنَّ بَيْضٌ مَكْنُونٌ ﴿٤٩﴾
49: Sanki onlar, gün yüzü görmemiş, toz topraktan korunmuş beyaz ve pürüzsüz deve kuşu yumurtaları gibidir.
Tefsir
اَلْمُخْلَصُ (muhlas), ihlâsa erdirilmiş kimse demektir. Bunlar, şirkin açık ve gizli her türlüsünü terk edip ibâdetlerini sırf Allah rızâsı için yapan mü’minlerdir. İnsanın bu mertebeye yükselebilmesi için, kendi gayretleriyle beraber Allah’ın hususi bir yardımının da yetişmesi gerekir. Zira “muhlas” kelimesinde bu mânaya işaret vardır. Cenâb- Hak, böyle olan kullarını cennetlere yerleştirecek, onları orada çeşitli nimetlerle ağırlayacaktır. Cennet nimetlerinden burada şunlar zikredilir:
✺ Naîm cennetleri; yani ebedi nimetlerle tıklım tıklım dolu cennetler,
✺ Türlü türlü cennet meyveleri,
✺ Başka âyetlerden de öğrendiğimize göre çeşitli mücevheratla işlenmiş, süslenmiş koltuklar. Cennetlikler, onlar üzerinde dostâne bir şekilde karşılıklı oturup sohbet edecekler.
✺ Akıp çağıldayan tertemiz kaynaklardan doldurulmuş, son derece berrak, içenlere doyumsuz lezzet ve haz veren içecekler. Bunlar ne dünyadaki alkollü içecekler gibi insanı sersemletir, ne bir zararı olur, ne de sarhoş yapar. “Akan kaynak”tan olması, onların bolluğunu gösterir. Nitekim Muhammed (s.a.s.) sûresinde haber verildiğine göre, cennette sudan, sütten, şaraptan ve süzme baldan ırmaklar akmaktadır. (Muhammed 47/15)
✺ Hanımlar. Bakışlarını yalnızca beylerine çevirmiş, başka erkeklere bakmayan, iffetli, hayalı, yumuşak bakışlı, güzel gözlü dilberler. Renkleri, toz ve topraktan korunmuş, tüyler içinde saklanmış deve kuşu yumurtası gibi; beyazla çok hafif kırmızı karşımı gül rengi gibi. Beyaz, pürüzsüz, güzel tenli eşler. Bunlar her türlü lekeden uzaktır ve kendilerine hiçbir el değmemiştir.
فَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَسَٓاءَلُونَ٥٠﴾
50: Cennet ehli, bu halde otururken birbirlerine yönelir, candan bir sohbete dalarlar.
قَالَ قَٓائِلٌ مِنْهُمْ اِنّ۪ي كَانَ ل۪ي قَر۪ينٌۙ ﴿٥١﴾
51: İçlerinden biri şöyle anlatır: “Sahi, benim çok yakın bir arkadaşım vardı.”
يَقُولُ اَئِنَّكَ لَمِنَ الْمُصَدِّق۪ينَ ﴿٥٢﴾
52: “Yanıma gelir, iğneli iğneli: «Sen de mi» derdi, «yeniden dirileceğimize inanıyorsun?»”
ءَاِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا ءَاِنَّا لَمَد۪ينُونَ ﴿٥٣﴾
53: “«Biz ölüp de toprak ve çürümüş kemik yığınına dönüştükten sonra, yani biz o halde iken mi diriltilip hesaba çekileceğiz?» diyerek âhireti inkâr ederdi.”
قَالَ هَلْ اَنْتُمْ مُطَّلِعُونَ ﴿٥٤﴾
54: Sonra: “O zâlimin şimdi ne halde olduğunu görmek ister misiniz?” der.
فَاطَّلَعَ فَرَاٰهُ ف۪ي سَوَٓاءِ الْجَح۪يمِ ﴿٥٥﴾
55: Derken bakar da, onu kızgın alevli cehennemin tam ortasında görür.
قَالَ تَاللّٰهِ اِنْ كِدْتَ لَتُرْد۪ينِۙ ﴿٥٦﴾
56: Ona şöyle seslenir: “Allah’a yemin olsun ki, neredeyse beni de içine düştüğün o helâke sürükleyecektin.”
وَلَوْلَا نِعْمَةُ رَبّ۪ي لَكُنْتُ مِنَ الْمُحْضَر۪ينَ ﴿٥٧﴾
57: “Eğer Rabbimin lutf u inâyeti yetişmeseydi, şimdi ben de elbette eli kolu bağlanıp cehenneme atılanlardan olacaktım.”
Tefsir
Cennet ehli bir taraftan verilen güzel nimetlerle mütelezziz olurlarken, bir taraftan da kendi aralarında sohbet edecek, dünya günlerini hatırlayıp oradan kalan hatıraların muhabbetini yapacaklardır. Burada anlatıldığına göre, bir sohbet esnâsında cennetliklerden birinin aklına dünyadayken öldükten sonra dirilmeye, hesap ve cezaya inanmayan bir yakını gelir. Arkadaşlarıyla birlikte onun durumunu merak edip giderler. Onun çılgın cehennem ateşinin ortasına atıldığını görürler. İman edip cehennemden kurtuldukları ve cennete eriştikleri için Allah’a şükrederler. Bu manzara, âhirete inanmayanlara gittikleri yanlış yoldan dönmeleri için bir uyarı, mü’minlere de bir müjdedir.
İbn Mesud (r.a.) der ki: “Cennet ile cehennem arasında pencerecikler vardır. Mü’min dünyada iken düşmanı olan birini görmek istediği zaman bu pencereciklerin birinden bakar.” (Zemahşerî, el-Keşşâf, V, 113)
اَفَمَا نَحْنُ بِمَيِّت۪ينَۙ ﴿٥٨﴾
58: Sonra cennetteki arkadaşlarına dönerek şöyle devam eder: “Artık bir daha ölmeyeceğiz, değil mi?”
اِلَّا مَوْتَتَنَا الْاُو۫لٰى وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّب۪ينَ ﴿٥٩﴾
59: “Dünyadan ayrılırken tattığımız o ilk ölümümüzden başka? Azaba da uğratılmayacağız, değil mi?”
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ ﴿٦٠﴾
60: “Şüphesiz en büyük başarı ve kurtuluş işte budur!”
لِمِثْلِ هٰذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ ﴿٦١﴾
61: “Çalışacak olanlar, işte böyle bir başarıya ulaşmak için çalışsınlar!”
Tefsir
Cennetlikler, bir şüpheden hareketle değil, orada artık bir daha ölümün olmadığını; dünya ve âhiret azaplarından hiçbirinin artık kendilerine ulaşmayacağını öğrenince duydukları şaşkınlık ve o büyük mutluluk sebebiyle “Bir daha ölmeyeceğiz, değil mi? Bize bir azap bulaşmayacak, değil mi” diyeceklerdir. Bu ifadeler, onların eriştikleri huzur ve mutluluğun derecesini göstermektedir.
اَذٰلِكَ خَيْرٌ نُزُلًا اَمْ شَجَرَةُ الزَّقُّومِ ﴿٦٢﴾
62: Allah buyurur: Şimdi iyi düşünün! Cennette böyle bir kabul ve ağırlanma mı daha iyidir, yoksa cehennemlikleri bekleyen zâkkûm ağacı mı?
Tefsir
Katade den rüvayete göre Kuranı Kerim de Zakkum ağacı zikiredilince dalalet ehlinden bazıları onunla fitneye düşdü.ve "Arakadaşınız size ateş de bir ağaç olduğunu haber veriyor.Bu nasıl olabilir ki ateş ağacı yer,onu yakar."dediler.de Allahu Teala "O ,cehennem dibinde çıkan bir ağaçtır."ayeti kerimesini indirdi.İbni Kesir age.VII.16
اِنَّا جَعَلْنَاهَا فِتْنَةً لِلظَّالِم۪ينَ ﴿٦٣﴾
63: Biz onu zâlimler için bir imtihan ve azap sebebi kıldık.
اِنَّهَا شَجَرَةٌ تَخْرُجُ ف۪ٓي اَصْلِ الْجَح۪يمِۙ ﴿٦٤﴾
64: O, kızgın alevli cehennemin tâ dibinde bitip çıkan bir ağaçtır.
طَلْعُهَا كَاَنَّهُ رُؤُ۫سُ الشَّيَاط۪ينِ ﴿٦٥﴾
65: Meyveleri, şeytanların başları gibi korkunç ve tiksindiricidir.
فَاِنَّهُمْ لَاٰكِلُونَ مِنْهَا فَمَالِؤُ۫نَ مِنْهَا الْبُطُونَۜ ﴿٦٦﴾
66: Cehennemlikler bundan yer ve karınlarını tıka basa bununla doldururlar.
ثُمَّ اِنَّ لَهُمْ عَلَيْهَا لَشَوْبًا مِنْ حَم۪يمٍۚ ﴿٦٧﴾
67: Bu yedikleri üzerine onlara, içine irin ve kusmuk karıştırılmış kaynar sudan bir içecek vardır.
ثُمَّ اِنَّ مَرْجِعَهُمْ لَاِلَى الْجَح۪يمِ ﴿٦٨﴾
68: Sonra onların dönecekleri yer yine cehennemdir.
Tefsir
اَلزَّقُّومُ (zakkûm), Tihâme bölgesinde yetişen küçük yapraklı, meyvası acı, kötü kokan bir ağacın adıdır. Ondan çıkan sıvı bedene bulaşması halinde deriyi tahriş eder. Cehennemin tâ dibinden bitip çıkacak bu ağacın meyveleri sanki şeytanların başları gibi olacaktır. “Şeytan başı” ifadesi, zakkum ağacının meyvelerinin gerçekten çok çirkin, son derece iğrenç ve kötü olduğunu anlatır. Nitekim dilimizde temiz ve nûrânî bir insan meleğe, güzel bir kadın periye, çirkin bir kadın da cadıya benzetilir. İşte cehennemlikler istemeyerek de olsa bu ağacın meyvelerinden yer, karınlarını bununla tıka basa doldururlar. Yerken dikenli o yiyecekler boğazlarına takılınca geçirmek için içecek bir şeye ihtiyaç duyarlar. Kendilerine irin ve kusmuk karıştırılmış son derece kaynar sudan içecek verilir. Onu içince de bağırsakları yanar, lime lime olup arkalarından dökülür. (bk. Muhammed 47/15) Yemeklerini böyle âfiyetle (!) yiyip sularını içtikten sonra daha büyük bir azaba tâbi tutulmak üzere tekrar cehennemdeki yerlerine döndürülürler.
63. âyette geçen اَلْفِتْنَةُ (fitne) kelimesi “imtihan” anlamına da gelir. Zakkum ağacının zâlimler için imtihan kılınması ile alakalı şöyle bir rivayet nakledilir: Cehennemde böyle bir ağaç bulunacağı bildirilince Ebû Cehil gibi fırsatçı müşrikler, “Muhammed hem cehennemin taşı bile kavuracağını söylüyor hem de orada ağaç biteceğinden söz ediyor” diyerek Resûl-i Ekrem (s.a.s.)’i alaya aldılar, böylece inkârları daha da artmış ve zakkum ağacı onlar için ayrı bir imtihan mevzuu oldu. (bk. Taberî, Câmi‘u’l-beyân, XXIII, 74)Ömer Çelik