Kamer Süresi Meal Ve Tefsiri 18-35

#1 von Kurban , 01.06.2022 08:29

Kamer Süresi Meal Ve Tefsiri 18-35

كَذَّبَتْ عَادٌ فَكَيْفَ كَانَ عَذَابٖي وَنُذُرِ ﴿١٨﴾
﴾18﴿ Âd kavmi de (peygamberlerini) yalancılıkla itham etti. Azabım ve uyarılarım nasılmış bir bakın!
Tefsir
Azap kendilerine gelmezden önce, uyarılarım onlara gelmişti.
Veya şu mana olabilir: “Kendilerinden sonra gelenlere, onlara azabım ile ilgili uyarılarım nasıl oldu?”

اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رٖيحاً صَرْصَراً فٖي يَوْمِ نَحْسٍ مُسْتَمِرٍّۙ ﴿١٩﴾
﴾19﴿ Onların üzerine bitmek bilmeyen o kara günde şiddetli bir kasırga gönderdik.
Tefsir
Sarsar, rüzgarın soğukluğunu veya sesinin şiddetini anlatır. Bu rüzgâr, onları helâk edinceye kadar devam etti.
Veya bu rüzgâr, onların hepsine, büyüğüne küçüğüne gönderildi, geride kimseyi bırakmadı.

تَنْزِ عُ النَّاسَۙ كَاَنَّهُمْ اَعْجَازُ نَخْلٍ مُنْقَعِرٍ ﴿٢٠﴾
﴾20﴿ İnsanları sökülmüş hurma kütükleri gibi çekip alıyordu.
Tefsir
Rivayete göre, şiddetli rüzgâr kendilerini kuşatınca çukurlara, hendeklere girdiler, birbirlerine tutundular. Rüzgâr onları oralardan çıkardı, hepsini cansız yere serdi.Denildi ki: Rüzgâr başlarını kopardığı ve cesetlerini fırlattığı için hurma kütüklerine benzetildiler.

فَكَيْفَ كَانَ عَذَابٖي وَنُذُرِ ﴿٢١﴾
﴾21﴿ Azabım ve uyarılarım nasılmış bir bakın!
Tefsir
Birinci ayet, onların dünyadaki başlarına gelenle alakalıdır. İkincisi ise, ahirette başlarına gelecek olanla alakalıdır. Nitekim onların kıssaları hakkında başka ayette şöyle denilmiştir:
“Biz de onlara dünya hayatında zillet azabını tattırmak için o uğursuz günlerde üzerlerine dondurucu bir rüzgâr gönderdik. Ahiret azâbı elbette daha zillet vericidir.” (Fussılet, 16)
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّ كْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍࣖ ﴿٢٢﴾
﴾22﴿ Andolsun ki Kur’an’ı düşünülsün diye kolaylaştırdık. Düşünecek yok mu?
Tefsir
Âd, Hûd peygamberin gönderildiği kavmin adıdır; çok tanrıcı inanca taassupla bağlanma ve tevhid inancına yapılan çağrıya karşı zorba bir tavır sergileme konusunda Kur’an’ın değişik yerlerinde kötü bir örnek olarak anılır (bilgi için bk. A‘râf 7/65-72; Hûd 11/50-60). 20. âyette şiddetli rüzgârın sürüklediği insanlardan söz edilirken onların, “sökülmüş hurma kütükleri”ne benzetilmesi Âd kavmi mensuplarının iri yapılı ve uzun kimseler olması ve kafalarının kopup gövdelerinin kütük gibi yuvarlanıp gitmesiyle açıklanmıştır (Taberî, XXVII, 99; Zemahşerî, IV, 46).Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 190

22- وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ
22“Andolsun biz Kur’ân’ı öğüt almak için kolaylaştırdık.”
فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ “Var mı düşünüp öğüt alan?”

23- كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِالنُّذُرِ
23.“Semûd o uyarıları yalanladı.”
Semud kavmi uyarıları ve verilen öğütleri yalanladı.
Buna, “uyarıcıları” yani “peygamberleri yalanladı” manası da verilebilir.

24- فَقَالُوا أَبَشَرًا مِّنَّا وَاحِدًا نَّتَّبِعُهُ “
24.Dediler: Bizden bir insana mı tabi olacağız?”
Tefsir
“Bizden bir insana mı tabi olacağız?” demelerinde, “Onun bizden bir üstünlüğü yok. Tek başına. Etrafında adamları yok. Sıradan biri, eşraftan değil” gibi manalara işaretler vardır.
إِنَّا إِذًا لَّفِي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ “
O takdirde biz apaçık bir dalalete ve ateşe düşmüş oluruz.”
Tefsir
Tam tersinden değerlendirerek, O’na uymaları hâlinde dalâlette ve ateşte olacaklarını söylediler.
Ayet metninde geçen “su’ur” kelimesi ateşi ifade ettiği gibi, cünunu da ifade edebilir. O zaman mana şöyle olur: “Ona uyarsak yoldan çıkar, delilik etmiş oluruz.”

25- أَؤُلْقِيَ الذِّكْرُ عَلَيْهِ مِن بَيْنِنَا “Aramızdan zikir ona mı verildi?”
İçimizde buna çok daha layık olanlar varken, kitap veya vahiy O’na mı verildi? بَلْ هُوَ كَذَّابٌ أَشِرٌ “Doğrusu o, şımarık bir yalancıdır.”

26- سَيَعْلَمُونَ غَدًا مَّنِ الْكَذَّابُ الْأَشِرُ “Yarın onlar şımarık yalancının kim olduğunu bilecekler.”Azap başlarına geldiğinde veya kıyamet günü kimin şımarık yalancı olduğunu bilecekler.Şımarıklığın kimi hakkı inkâra ve batılı aramaya sevkettiğini, “şımarık yalancı”nın Hz. Salih mi yoksa O’nu yalanlayanlar mı olduğunu görecekler.

27- إِنَّا مُرْسِلُو النَّاقَةِ فِتْنَةً لَّهُمْ “Biz onlara, kendilerini imtihan etmek için dişi deveyi göndereceğiz.”فَارْتَقِبْهُمْ وَاصْطَبِرْ “Onun için sen onları gözet ve sabırlı ol.”
Onların ezalarına karşı sabret.
28- وَنَبِّئْهُمْ أَنَّ الْمَاء قِسْمَةٌ بَيْنَهُمْ “Onlara, suyun (deve ile) kendileri arasında (nöbetleşe) paylaştırıldığını bildir.”
Bir gün deveye, bir gün de onlara.

كُلُّ شِرْبٍ مُّحْتَضَرٌ “Her su nöbetinde, sahibi hazır bulunsun.”
Deve sahipleri de su nöbetinde hazır olsun. Veya ona bedel, başkası hazır olsun.

29- فَنَادَوْا صَاحِبَهُمْ فَتَعَاطَى فَعَقَرَ “Derken arkadaşlarına bağırdılar, o da bıçağı çekerek deveyi kesti.”

30- فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ “Azabım ve uyarılarım nasılmış (gördüler)!”

31- إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَاحِدَةً “Biz, onların üzerine tek bir sayha gönderdik.”
Bu, Cebrailin sayhasıydı فَكَانُوا كَهَشِيمِ الْمُحْتَظِرِ “Onlar, ağılcının topladığı çalı çırpı kırıntıları gibi kırılıp dökülüverdiler.”Ağıl çırpısı gibi kırık-dökük bir hâle geldiler.
Veya davar sahiplerinin kışın hayvanlarına vermek üzere topladıkları kuru ot yığını hâline geldiler.

32- وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ “Andolsun biz Kur’ân’ı öğüt almak için kolaylaştırdık.”
فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ “Var mı düşünüp öğüt alan?”
Tefsir
Semûd, Sâlih peygamberin gönderildiği kavmin adıdır; Allah Teâlâ onları sınamak üzere mûcizevî özellik taşıyan bir dişi deve göndermiş, mevcut sudan dönüşümlü yararlanmaları yönünde bir kural koymuş, böylece onlar bir sınamaya tâbi tutulmuş, peygamberin Allah’­tan getirdiği buyruk ve yasaklara saygılı olduklarını davranışlarıyla ortaya koymaları için kendilerine bir fırsat tanınmıştı. Fakat onlar inançsızlıklarını açığa vuran bir davranış sergilediler ve zarar vermemeleri emredilen deveyi hunharca öldürdüler (bilgi için bk. A‘râf 7/73-79, Hûd 11/61-68; Şuarâ 26/141-159). 23. âyette (aynı şekilde 33. âyette) “uyarılar” diye çevrilen kelimeyi “uyarıcı açıklama ve öğütler” veya “uyarıcı peygamberler” mânasında anlamak mümkündür. 31. âyetin “hayvan ağılındaki kuru çalılar gibi” diye çevrilen kısmı, bu tamlamayı oluşturan kelimelerin değişik anlamları bulunduğu için, “ağılı çeviren çubukların döküntüleri; yanmış kemikler; köhnemiş duvardan dökülen topraklar gibi” mânalarla da açıklanmıştır (Taberî, XXVII, 103-104).

33- كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ بِالنُّذُرِ “Lût kavmi uyarıları yalanladı.”

34- إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِبًا “Biz de üzerlerine taşlar savuran bir rüzgâr gönderdik.”
إِلَّا آلَ لُوطٍ “Yalnız Lût’un ehli müstesna.”
35-
نَّجَّيْنَاهُم بِسَحَرٍ “Seher vakti onları kurtardık.”Onlara taş yağdıran bir rüzgâr gönderdik.

 
Kurban
Beiträge: 1.052
Punkte: 651
Registriert am: 19.08.2010

zuletzt bearbeitet 14.01.2024 | Top

   

Kamer Süresi Meal Ve Tefsiri 35-48
Kamer Süresi Meal Ve Tefsiri 1-17

  • Ähnliche Themen
    Antworten
    Zugriffe
    Letzter Beitrag
Anfragen und Anregungen bitte direkt an tiav@hotmail.de adressieren. Vielen Dank!
Xobor Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen
Datenschutz