Kıyametteki Müthiş Manzara Ve Sûra Üflenmesi

#1 von Kurban , 22.07.2013 01:00

Kıyametteki Müthiş Manzara


"Sûra üfürüldüğü zaman, artık aralarında o gün, soyları soplan olmadığı gibi, birbirini sorup soruşturmazlar da. Artık kimin tartıları ağır gelirse, onlar korktuklarından emin, umduklarına nail olanların tâ kendileridir. Kimin de tartıları hafif gelirse, onlar kendilerine j/azık edenlerdir. Bunlar, cehennemde ebedî kalacaklardır. Ateş yüzlerine vurup yakacak ve onlar orada dişleri sırıtıp kalacaklardır. Karşınızda ayetlerim okunup dururken, o ayetleri yalanlayan sizler değil miydiniz!?" (Mü'minûn, 101-105). [128]


Sûra Üflenmesi


Bil ki Hak Sübhânehû ve Teâlâ, "Önlerinde ise diriltilip kaldırılacakları güne kadar, bîr engel var" buyurunca, o diriliş gününün hallerinden bahsederek, "Sûra üfürüldüğü zaman" buyurmuştur. Bu hususta şu üç izah yapılmıştır:'

a) Sûr, üflendiğinde büyük bir ses çıkaran ve Allah'ın dünyanın harab olup, ölülerin yeniden dirilişi için alâmet (işaret) kıldığı bir âlettir. Hz. Peygamber (s.a.s)'ın, , içine üflenen bvr boynuzdur" buyurduğu rivayet edilmiştir.

b) Bundan murat, suver yani bütün suret ve şekillerdir. Buna göre mana, "Bütün suret, şekil ve bedenlere, ruhlara üflendiği zaman" şeklinde otur. Bu, Hasan el-Basrî'nin görüşüdür. Binâenaleyh bu kelime vavın fethası ile veya kesresi ile okunur. Ebû Reztn'in: "Bu kıraatin; "sûr" kelimesini, "sûref'in çoğulu olarak tefsir edenler için, bir delildir" dediğini rivayet edilmiştir.

c) Sûra üfleme, kendisiyle Öldükten sonra dirilmenin ve hasrın kastedildiği, mecazî bir ifadedir. Birinci görüş, habere, (hadîse) daha uygundur. Bir de Hak Teâlâ'nın, "Sonra ona tekrar üflenir" (zomer, 68) ayetinde, "sûr" ile, ruhların bedenlere (suretlere) üflenip, diriltilmesi manasının kastedilmediğine bir delil vardır. Çünkü ruhun üftenişi, bir kere olur,tekrar etmez. [129]


O Gün Baba Çocuğa Sahip Çıkmaz


Hak Teâlâ'nın "O gün soyları soplan olmadığı gibi, birbirini sorup soruşturmazlar da" ifadesine gelince, şu malumdur ki Allah

Subhânehû, onları yeniden dirilttiğinde, nesebleri bellidir. Çünkü dirilti(enlerde ba­balık ve çocukluk Özelliği vardır. Dolayısıyla gerçekte bu ifadeyle, onların arasında nesebin söz konusu olmayacağı manasının kastedilmesi mümkün değildir. Aksine bununla, nesebin hükmü (yani soy-soptan dolayı insanların birbirine yardımcı oluşu, koruyup kollaması) nefyed il mistir. Bu da, şu birkaç açıdan söz konusudur.

a) Bu sayede, insanlar arasında karşılıklı bir merhamet ve şefkatin oluşu, neseb gereğidir. Meselâ dünya da, "Allah aşkına, hısım-akraban, çoluk çocuğun başı için şöyle yap" denilmesi gibi. Böylece Allah Teâlâ, cehennemliklerden herbirinin, kendi canı derdine düşeceği ve bu halin, hısım-akrabaya bakmaya mâni olacağı için, nesebin orada söz konusu olmayacağını bildirmiştir. Dünyadaki durum da böyledir. Çünkü kişi, ne zaman büyük bir kedere düşerse, çocuğunu da, ana-babasını da unutur.

b) Neseb sebebiyle dünyada övünmenin bulunuşu ve bazılarının, diğer bazılarının nesebinin nasıl olduğunu sorması, neseb gereğidir. Fakat insanlar âhirette bu işlere zaman bulamazlar.

c) Bunun, çok şiddetli bir korkuyu anlatmak için istiare (mecaz) yoluyla kullanılmış olması da mümkündür. Buna göre bu, "Herkes kendi başının derdine düştüğü için, oğullarına kardeşlerine ve kendisini barındırmış olan soyuna sopuna bakamaz. Daha nasıl başka işlerle ilgilenebilsin?" demektir. İbn Mes'ûd (r.a) şöyle der: "Kıyamet günü köle ve cariyeler (erkek ve kadınlar), şâhidlerin huzurunda bekletilir. Bir münâdî şöyle çağırır: "Dikkât, şu falancadır. Binâenaleyh kimin onda hakkı varsa, gelsin hakkını alsın." Bu durumda kadın, kendisinin ya annesinde, ya kızkardeşinde, ya babasında, ya kardeşinde, yahut oğlunda veyahut da kocasında hakkı olduğu için sevinir. Çünkü "O 5ün soyları soplan olmadığı gibi, birbirini sorup soruşturmazlar da." Katâde'nin "Kıyamet günü insan, üzerinde hakkı bulunur endişesi ile, tanıdğı kimseleri görmekten daha kötü birşey yoktur" dediği ve sonra "O gün kişi kardeşinden, annesinden, babasından kaçar" (Abese, 34-73) ayetini okuduğu rivayet edilmiştir.

Şa'bî'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: Hz. Âişe (r.a), "Ya Resulellah, şimdi biz, kıyamet günü birbirimizi tanımayacak mıyız?" Çünkü ben Allah Teâlâ'nın, "O gün soyları soplan olmadığı gibi, birbirin sorup soruşturmazlar da" buyurduğunu görüyorum" deyince "Hz. Peygamber (s.a.s), yerde, her nefis (herşeyi) unutur: Her insana kitabı (amel defteri) verildiğinde, mizan başında ve cehennem köprüsü üzerinde" buyurmuştur. [130]

 
Kurban
Beiträge: 1.014
Punkte: 651
Registriert am: 19.08.2010


   

Kıyametteki Müthiş Manzara Ve Sûra Üflenmesi
„İftarda sofranıza Allah'ı (c.c)davet edin

  • Ähnliche Themen
    Antworten
    Zugriffe
    Letzter Beitrag
Anfragen und Anregungen bitte direkt an tiav@hotmail.de adressieren. Vielen Dank!
Xobor Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen
Datenschutz