Meryem Süresi Meal Ve Tefsiri 81-98

#1 von Kurban , 10.11.2023 07:25

وَاتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ اٰلِهَةً لِيَكُونُوا لَهُمْ عِزاًّۙ ﴿٨١﴾
﴾81﴿ Onlar kendilerine bir itibar ve güç vesilesi olsun diye Allah’tan başka tanrılar edindiler.

كَلَّاؕ سَيَكْفُرُونَ بِعِبَادَتِهِمْ وَيَكُونُونَ عَلَيْهِمْ ضِداًّࣖ ﴿٨٢﴾
﴾82﴿ Hayır, hayır! O putlar onların ibadetini tanımayacaklar ve kendilerine hasım olacaklar.
Tefsir
Müşrikler Allah’tan başka taptıkları ilâhlardan yardım bekliyor ve bundan izzet ve şeref umuyorlardı; çünkü her kabilenin putu aynı zamanda onun saygınlık sembolü idi. 82. âyet, Hz. Peygamber’in ülkesinde putperestliğin devam etmeyeceğini, bir süre sonra müşriklerin müslüman olup bâtıl ilâhlara ibadeti reddedeceklerini ve onlara düşman olacaklarını müjdelemektedir. O günün âhiret günü olduğuna dair yorum da vardır. En‘âm sûresinin 23. âyeti ile Ahkaf sûresinin 6. âyeti bu yorumu desteklemektedir.
Âyet şöyle de yorumlanmıştır: Kıyamet gününde ilâhlar, kendilerine tapanların ibadetlerini reddedip onlara düşman olacaklardır. Nahl sûresinin 86. âyeti ile Kasas sûresinin 63. âyeti de bu yorumu destekler mahiyettedir, biz de meâlde bunu tercih ettik.Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 617

اَلَمْ تَرَ اَنَّٓا اَرْسَلْنَا الشَّيَاطٖينَ عَلَى الْكَافِرٖينَ تَؤُزُّهُمْ اَزاًّۙ ﴿٨٣﴾
﴾83﴿ Görmedin mi? Biz, inkârcıların üzerine kendilerini isyana itip duran şeytanları saldık.
Tefsir
Yüce Allah’ın şeytanları inkârcıların üzerine göndermesi iki şekilde yorumlanmıştır: a) Bundan maksat kâfirlerin inkâr ve isyanda direnmeleri sebebiyle Allah’ın onları şeytanlara karşı korumamasıdır (bk. İbrâhim 14/22). b) Allah’ın, şeytanları inkârcıların üzerine musallat kılmasıdır. Kâfirler, inat ve ısrarla inkârlarını, Allah ve Peygamber’e karşı düşmanlıklarını sürdürürlerse Allah da onlara şeytanları musallat eder. Şeytanlar onlara vesvese verir ve kötülükleri güzel gösterirler. Neticede onlar her türlü kötülükleri yaparlar, bu sebeple cehenneme girerler. Zuhruf sûresinin 36. âyeti bu yorumu destekler.Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 618

Allah Teâlâ imtihan maksadıyla şeytanları serbest bırakmış ve: “Gücünün yettiği kimseleri o kandırıcı sesinle yerinden oynat, baştan çıkar…” (İsrâ 17/64) buyurmuştur. “Gerçekte şeytanın iman edenler ve yalnızca Rablerine güvenip dayananlar üzerinde zorlayıcı bir gücü yoktur” (Nahl 16/99) düstûru gereğince Allah’a iman eden ve O’na sığınanlar onların şerlerinden korunurlar. “Şeytanın zorlayıcı gücü, ancak onu dost edinenlerin ve onu Allah’a ortak koşanlar üzerindedir” (Nahl 16/100) düstûru gereğince de Allah’ı inkâr edenler, şeytanların her yönden saldırısına maruz kalırlar. Bu sebeple şeytanlar, tamamen hâkimiyetleri altına aldıkları kâfirleri, itaatten uzaklaştırıp isyana doğru sürüklerler. Devamlı kötülük yapmaya tahrik ederler. Onları alabildiğine azdırır, kaynatır, galeyâna getirirler. Onlar da şeytanların bu azdırmaları ve ayartmaları yönünde her türlü kötülüğü pervasızca işlerler. Âyet-i kerîmede onların bu hâli şöyle haber verilir: “Şeytanların kardeşlerine gelince, şeytanlar onları azgınlığa sürükler, bir daha da yakalarını bırakmazlar.” (A‘râf 7/202)
فَلَا تَعْجَلْ عَلَيْهِمْؕ اِنَّمَا نَعُدُّ لَهُمْ عَداًّۚ ﴿٨٤﴾
﴾84﴿ Öyle ise onlar hakkında acele etme; biz onların günlerini sayıyoruz.

يَوْمَ نَحْشُرُ الْمُتَّقٖينَ اِلَى الرَّحْمٰنِ وَفْداًۙ ﴿٨٥﴾
﴾85﴿ Gün gelecek, takvâ sahiplerini seçkin konuklar olarak rahmânın huzurunda toplayacağız;

وَنَسُوقُ الْمُجْرِمٖينَ اِلٰى جَهَنَّمَ وِرْداًۘ ﴿٨٦﴾
﴾86﴿ Günahkârları da suya götürülen sürü gibi cehenneme süreceğiz;
Tefsir
Müfessirlere göre “Allah’ın saydığı şey”den maksat insanların dünyadaki ömrüdür. Bu sebeple âyetin ilgili bölümü “Biz onların günlerini sayıyoruz” şeklinde tercüme edilmiştir. İnsanların ömrü belirli ve sınırlı olup Allah tarafından bilinmektedir. Bu sebeple Hz. Peygamber’e müşriklerin yaptıklarına karşı bir müddet daha sabretmesini emretmekte, zamanı geldiğinde helâk olacaklarına işaret etmektedir. Nitekim daha Bedir Savaşı’nda müşriklerin ileri gelenlerinden büyük bir kısmı ölmüştür. Âhirette de takvâ sahipleri, yani Allah’a itaatsizlikten sakınıp buyruklarını yerine getirenler ödüllerine nâil olmak için rahmânın huzurunda toplanırken günahkârların da suya götürülen sürü gibi cehenneme sürüleceği bildirilmektedir.Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 618

Dünya hayatında kalpleri Allah korkusu ve saygısıyla dopdolu olup günahlardan sakınan bahtiyarlar, mahşer günü seçkin misafirler halinde Rahman’ın huzuruna toplanacaklardır. Yani onlar, gelen heyetlerin padişahların ikram ve ihsanına erişmek için onlara doğru akın ettikleri gibi, Rablerine doğru topluca akın edeceklerdir. Allah Teâlâ da onları cennetlere yerleştirecek, nihâyetsiz rahmetinin bir tezâhürü olarak onlara sayısız nimetlerle ikram ve ihsanda bulunacaktır.
85. âyetteki اَلْوَفْدُ (vefd) kelimesinin “binekli” mânası da vardır. Buna göre müttakîler, cennet bineklerine binerek Allah’ın huzuruna gideceklerdir. Nitekim İmam Kuşeyrî (r.h.), bu mânayı dikkate alarak âyetle alakalı şu işârî izahı yapar:
“Bunlardan kimi ibâdet ve taatlerinin üstüne biner gelir. Kimi dünyada eyledikleri himmetleri ve hâlis niyetleri üzerine binip gelir. İbadet bineklerine binenler cennet isterler ve binekleri onları cennete ulaştırır. Himmet bineklerine binenler ise Cenâb-ı Hakk’ı talep ederler. Onların arzuları Allah’ın rızâsı ve cemâlullahtır. Bu himmetleri onları, Rahman’ın rahmetinin yakınına çeker, götürür. Şu halde cennet isteyen başkadır, Rahman’ı isteyen başkadır.” (Kuşeyrî, Letâifü’l-işârât, II, 249)
Günaha dalmış inkârcı suçlular ise, susamış hayvan sürülerinin suvarılmak üzere suya sevk edildikleri gibi, hor ve hakir kılınarak, itilip kakılarak cehenneme sürüleceklerdir.Peki o gün hiç şefaat olmayacak mı, kimsenin bir söz hakkı bulunmayacak mı:

لَا يَمْلِكُونَ الشَّفَاعَةَ اِلَّا مَنِ اتَّخَذَ عِنْدَ الرَّحْمٰنِ عَهْداًۘ ﴿٨٧﴾
﴾87﴿ (O gün) Rahmân’ın katında söz ve izin alandan başkasının şefaat hakkı olmayacaktır.
Tefsir
“Rahmân’dan söz alanlar” ifadesi iki türlü anlaşılabilir: a) Bunlar âhirette lâyık olanlara şefaat etmek için kendilerine izin verilenlerdir. Nitekim bir âyette, Allah izin vermedikçe hiçbir kimsenin şefaat edemeyeceği haber verilmektedir (bu konuda bilgi için bk. Bakara 2/255). b) Dünyada iken şefaati hak ettiren iman ve amel sahibi olanlar. Bunlar Allah’ın birliği, peygamberlik, âhiret vb. iman esaslarına inandıkları için kendilerine şefaat edilmeye liyakat kazanmışlardır. Allah’ın izin verdiği kimseler bunların günahlarının affı için şefaat edeceklerdir (bk. Râzî, XXI, 252-253).Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 618
Başka bir Tefsir de:
Burada iki hususa temas edilir. Birincisi; şefaat ancak bu maksatla Rahman’dan izin alabilen, yani dünyadayken Allah’a inanıp, O’nun af ve mağfiretine layık bir hale gelen kimse için geçerli olacaktır. Kıyâmet günü sadece böyle kimseler için şefaat edilecektir. İkincisi ise, sadece Rahman’ın izin verdiği kimseler başkaları için şefaat edebilecektir. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur: “O gün hiç kimsenin şefaati fayda vermeyecek; ancak Rahmân’ın izin verdiği ve konuşmasına râzı olduğu kimseninki müstesnâ.” (Tâhâ 20/109; ayrıca bk. Bakara 2/255)
Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur: “Ben şefaat edip duracağım. Nihayet, Rabbim «Lâ ilâhe illallah Muhammedun Resûlullah, diyen kimseler hakkında da şefaatimi kabul buyur» diyeceğim. Rabbim şöyle cevap verecek: «Ey Muhammed! O sana değil, bana aittir.»” (Müslim, İman 326)
Şunu belirtmek gerekir ki, kişinin “lâ ilâhe illallah” demesi, onun bütün şirk şaibelerinden gönlünü temizlemesi anlamına gelmektedir. Dolayısıyla şirk günahı içinde ölenler, hele Allah’a çocuk isnat etmek gibi en büyük şirki işleyenler kurtluş ihtimallerini tamamen kaybetmişlerdir:

وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمٰنُ وَلَداًؕ ﴿٨٨﴾
﴾88﴿ “Rahmân çocuk edindi” dediler.

لَقَدْ جِئْتُمْ شَيْـٔاً اِداًّۙ ﴿٨٩﴾
﴾89﴿ Hakikaten çok çirkin bir iddia ortaya attınız.

تَكَادُ السَّمٰوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِنْهُ وَتَنْشَقُّ الْاَرْضُ وَتَخِرُّ الْجِبَالُ هَداًّۙ ﴿٩٠﴾
﴾90﴿ Öyle ki bundan dolayı neredeyse gökler çatlayacak, yer ortasından yarılacak, dağlar yıkılıp çökecek!

اَنْ دَعَوْا لِلرَّحْمٰنِ وَلَداًۚ ﴿٩١﴾
﴾91﴿ Çünkü Rahmân’a çocuk yakıştırıyorlar.

وَمَا يَنْبَغٖي لِلرَّحْمٰنِ اَنْ يَتَّخِذَ وَلَداًؕ ﴿٩٢﴾
﴾92﴿ Halbuki çocuk edinmek Rahmân’ın şanına yakışmaz.
Tefsir
Müşrikler, “Melekler Allah’ın kızlarıdır” diyerek Allah’a çocuk isnadında bulunurken yahudilerin bir kısmı “Üzeyir Allah’ın oğludur”, hıristiyanlar da “Mesîh Allah’ın oğludur” demek suretiyle O’na çocuk isnat ederek son derece çirkin bir iddiada bulunmuşlardır. Nitekim 90 ve 91. âyetlerde bu yakıştırmaların ne derece çirkin olduğu vurgulanmıştır. Oysa çocuk ihtiyaçtan dolayı istenir ve ana babasının cinsinden olur. Allah ise ihtiyaçtan da bir benzerinin bulunmasından da münezzehtir.
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 619-620
اِنْ كُلُّ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ اِلَّٓا اٰتِي الرَّحْمٰنِ عَبْداًؕ ﴿٩٣﴾
﴾93﴿ Göklerde ve yerde olan herkes istisnasız, Rahmân’a birer kul olarak gelecektir.

لَقَدْ اَحْصٰيهُمْ وَعَدَّهُمْ عَداًّؕ ﴿٩٤﴾
﴾94﴿ O, bunların hepsini kuşatmış ve sayılarını tesbit etmiştir.

وَكُلُّهُمْ اٰتٖيهِ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ فَرْداً ﴿٩٥﴾
﴾95﴿ Bunların hepsi de kıyamet gününde Allah’ın huzuruna tek başına gelecektir.
Tefsir
Gökler, yer, bunların içinde bulunan melek, cin, insan vb. ne varsa hepsini Allah yaratmıştır; onlar tanrı değil Allah’ın kullarıdır; O’na itaat ve ibadet ederler (krş. İsrâ 17/44). Allah, onlardan ve kendisine çocuk yakıştıranlardan haberdardır, onların sayılarını ve yaptıklarını bilir. Kıyamet gününde herkes tek tek O’nun huzurunda toplanacak ve yaptıklarıyla başbaşa kalarak hesap vereceklerdir.Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 620
Başka Bir Tefsir de:
Allah’a çocuk isnat etmek gerçekten çok büyük bir günahtır. Müşrikler, yahudiler ve hıristiyanlar bu suçu işlemişler; müşrikler meleklerin Allah’ın kızları olduğunu; yahudiler Uzeyr’in, hıristiyanlar da Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olduğunu söylemişlerdir. Bu çirkin iddia, Cenâb-ı Hakk’ın son derece gazap buyurduğu bir sapıklıktır. Öyle ki, eğer Allah merhamet buyurmasa, sırf bu günahları sebebiyle gökler çatlayabilir, yer yarılıp paramparça olabilir, dağlar yıkılıp darmadağın kesilebilir! Çünkü Cenâb-ı Hakk’ın zât-ı ulûhiyetine, azamet ve vahdaniyetine çocuk edinmek asla uygun düşecek bir durum değildir. Ayrıca ister melek, ister cin, ister insan olsun veya başka kim olursa olsun, göklerde ve yerde bulunan herkes Allah’ın yarattığı kullardır. Allah Teâlâ, onların her halini bilmektedir. Onları her yönden kuşatmakta; ömürlerini, amellerini, hatta nefeslerini saymaktadır. Sayıları çok olmasına rağmen onlardan hiç kimse O’nun ilminin kuşatmasından, kudret ve hâkimiyetinin yakalamasından hariç değildir. Allah onların hepsini öldürecek, tekrar diriltecek ve kıyamet günü her biri tek tek Rabbinin huzuruna gelip hesap verecektir. O halde bunlardan herhangi birinin –hâşâ- ilâh veya Allah’ın çocuğu olduğu nasıl düşünülebilir?
Sonuçta, hem Allah’ın hem de kulların sevgisini kazanmanın ve ebedi kurtuluşa ermenin yolu olarak Kur’an’ın öğrettiği şekilde inanıp sâlih ameller işlemek gösterilir:

اِنَّ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمٰنُ وُداًّ ﴿٩٦﴾
96: İman edip sâlih ameller işleyenler için Rahmân, gönüllerde bir sevgi meydana getirecektir.
Tefsir
Kulun Allah tarafından ve insanlar tarafından sevilmesine vesile olan en mühim vesileler “iman ve sâlih ameller”dir. Bu hususta Resûl-i Ekrem (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Yüce Allah bir kulu sevdi mi, Cebrâil’e: «Allah filânı seviyor, onu sen de sev» diye emreder. Bunun üzerine Cebrâil de o kulu sever, sonra gök halkına: «Allah filanı gerçekten seviyor; onu siz de sevin» diye hitap eder. Göktekiler de o kimseyi severler. Son­ra da yeryüzündekilerin gönlünde o kimseye karşı bir sevgi uyanır. İşle Yüce Allah’ın: «Onlar için Rahman gönüllerde bir sevgi meydana getirecektir» (Meryem 19/96) buyruğu bunu anlatır.” (Buhârî, Edeb 41; Tevhid 33; Müslim, Birr 157)
Görüldüğü üzere iman tohumu kalp toprağına düşüp sâlih ameller suyuyla sulanınca artar ve meyve verinceye kadar gelişir. Onun meyvesi; Allah’ın, peygamberlerin, meleklerin ve bütün mü’minlerin sevgisidir. Nitekim Allah Teâlâ: “O ağaç, Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir durur” (İbrâhim 14/25) buyurur.
Başka Bir Tefsir de:
Önceki âyetlerde dünyada Allah’a ortak koşanların fena halleri anlatıldıktan sonra, bu âyette de iman edip iyi davranışta bulunanların güzel halleri anlatılmaktadır. Bu bağlamda Allah, –rahmet ve merhametinin bolluğunu ifade eden rahmân ismini de anarak– kendisine iman eden kulları için bir sevgi yaratacağını, yani onları seveceğini ve diğer kullarına da sevdireceğini, dolayısıyla müminler arasında kardeşlik ve muhabbet duygularını gelişeceğini bildirmektedir. Hz. Peygamber de Allah’ın, bir kulu sevdiğinde onu Cebrâil’e, göklerdeki varlıklara ve yerdeki insanlara sevdireceğini haber vermiştir (Buhârî, “Bed’ü’l-halk”, 6, “Edeb”, 41). Hadisin farklı rivayetlerinde Allah’ın sevmediği kimseyi de aynı şekilde meleklere ve insanlara sevdirmediği bildirilmektedir (Müsned, II, 413).Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 620-621

فَاِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لِتُبَشِّرَ بِهِ الْمُتَّقٖينَ وَتُنْذِرَ بِهٖ قَوْماً لُداًّ ﴿٩٧﴾
﴾97﴿ Biz Kur’an’ı senin dilinle kolay anlaşılır kıldık ki günahtan sakınanları onunla müjdeleyesin ve inatla direnenleri de onunla uyarasın!
Tefsir
Allah Teâlâ, gönderdiği peygamber hangi kavimden ise onlara iyice açıklasın diye mesajını o kavmin diliyle göndermiştir. Kur’an’ı da Arap olan Hz. Peygamber’e Arapça olarak indirmek ve anlaşılır kılmak suretiyle kolaylaştırmıştır ki hem Peygamber kitabı iyi anlasın hem de halkına kolaylıkla tebliğ ederek müjdeleme ve uyarma görevini tam mânasıyla yerine getirebilsin (krş. Yûsuf 12/2).Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 621

وَكَمْ اَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْنٍؕ هَلْ تُحِسُّ مِنْهُمْ مِنْ اَحَدٍ اَوْ تَسْمَعُ لَهُمْ رِكْزاً ﴿٩٨﴾
﴾98﴿ Biz, onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Sen, onların herhangi birinden (bir varlık emâresi) hissediyor veya cılız da olsa bir ses işitiyor musun?
Tefsir
Sûrenin bu son âyetinde insanlar bir defa daha uyarılarak yukarıda anlatılan azgın kavimden önce de Allah’ın âyetlerini inkâr edip uyarı­larına kulak vermeyen nice nesillerin helâk edildiği, böylece onların yeryüzünden ve tarih sahnesinden silinip gittikleri bildirilmektedir. Şimdi onlardan hayat belirtisi olarak hiçbir şey görülmemekte, ne bir ses ne bir nefes işitilmektedir. Âyet, Kur’an’ın uyarılarına kulak vermeyenlerin de aynı şekilde ceza göreceklerine dikkat çekmektedir.
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 621
Başka Bir Tefsir de:
Bu âyetle tekrar kâfirler ikaz edilmekte ve Peygamberimiz (s.a.s.) teselli buyrulmaktadır. İslâm düşmanlarının inanmamalarına aşırı üzülmeye gerek yoktur. Bu bir ilâhî sır ve nasip meselesidir. Önceden helak edilmiş olan nice toplumlardan, şu an yaşayan hiç kimse kalmadığı, onlara ait cılız bile olsa en küçük bir ses duyulmadığı gibi, bunlar da bir gün helak edilecek, yok olup gidecekler; içlerinden ne bir kimse kalacak, ne de bunlara ait bir ses işitilecektir!
Meryem suresinde birçok peygamberin kıssası zikrolunmuştur. Bunlardan Hz. Zekeriyâ, Hz. Yahyâ ve Hz. İsa hakkında çok geniş; İbrâhim (a.s.) hakkında biraz geniş, Mûsâ (a.s.)’dan kısa bir cümleyle, diğer peygamberlerden de icmâlen bahsedildi. Tâhâ sûresinde ise bu sûrede kendisinden özetle bahsedilen Mûsâ (a.s.)’ın kıssası geniş bir şekilde anlatılacaktır. Yine bu sûrede sadece ismi geçen Âdem (a.s.)’ın kıssasının bir miktar tafsilatı da Tâhâ sûresinde verilecektir:Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

 
Kurban
Beiträge: 1.052
Punkte: 651
Registriert am: 19.08.2010

zuletzt bearbeitet 11.11.2023 | Top

   

Kehf Süresi Meal Ve Tefsiri 1-10
Meryem Süresi Meal Ve Tefsiri 61-80

  • Ähnliche Themen
    Antworten
    Zugriffe
    Letzter Beitrag
Anfragen und Anregungen bitte direkt an tiav@hotmail.de adressieren. Vielen Dank!
Xobor Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen
Datenschutz