Hacc Süresi Meal Ve Tefsiri
لِكُلِّ اُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنْسَكًا هُمْ نَاسِكُوهُ فَلَا يُنَازِعُنَّكَ فِي الْاَمْرِ وَادْعُ اِلٰى رَبِّكَۜ اِنَّكَ لَعَلٰى هُدًى مُسْتَق۪يمٍ ﴿٦٧﴾
67. Biz her ümmete kendi dönemlerinde uygulayacakları bir ibâdet sistemi belirledik. Bu sebeple başkaları, dinî emirleri tatbikte sana karşı gelip, seni bir tartışmanın içine çekmesinler. Sen onları Rabbine dâvet et. Çünkü sen, gerçekten dosdoğru bir yol üzerindesin.
Tefsir
Allah Teâlâ, her ümmete içinde yaşadıkları zamanın, şartların ve ihtiyaçların durumuna göre bir din göndermiş, onlar da o dinin tâlimatlarına göre hayatlarını tanzim etmişlerdir. Ahir zaman ümmetine de peygamber olarak Hz. Muhammed (s.a.s.)’i, din olarak da İslâm’ı ihsan etmiştir. Dolayısıyla insanların kalkıp, hayatın hangi alanına ait olursa olsun, Resûlullah (s.a.s.)’in getirdiği dine, tebliğ ettiği ilâhî kanunlara karşı çıkma ve peygamberle tartışmaya girme hakkı yoktur. Peygamber, kesinlikle doğru yol üzere bulunmaktadır. Vazifesi de insanları Allah’a davet etmektir.
Şu âyet-i kerîme de her bir ümmetin kendilerine has şeriatleri olduğunu, fakat önceki kitapları tasdik ve muhafaza edici Kur’an indikten sonra artık onun ahkamıyla amel etmek gerektiğini haber verir:
“Rasûlüm! Sana da Kur’an’ı, kendinden önceki kitapları doğrulayıcı ve onları koruyup denetleyici olarak her yönden gerçeğe uygun bir tarzda indirdik. O halde daha önce kendilerine kitap verilenler arasında Allah’ın indirdiği ile hükmet; sana gelen gerçekleri bir tarafa bırakarak onların asılsız isteklerine uyma. Biz her biriniz için, o dönemin peygamberine ait bir şeriat ve bir yol-yöntem belirledik. Eğer Allah dileseydi, sizi, tarih boyu aynı şeriate bağlı bir tek ümmet yapardı. Fakat her birinizi, kendisine verdiği kitap ve şeriat ile imtihan etmek için böyle ümmetlere ayırdı. Öyleyse ey mü’minler, siz de durmayın, hayırlı işlerde birbirinizle yarışın. Neticede hepinizin dönüşü Allah’adır ve anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri O size bildirecektir.” (Mâide 5/48)
Bu âyet-i kerîmeler, tüm insanlığa son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.) karşısında tartışmayı yasaklamakta ve onun getirdiği dine teslim olmaya çağırmaktadır. Şayet teslim olmaz, münakaşa yolunu tutarlarsa:Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Sebebi Nuzül:Kendi kesip öldürdüğünüzü yeyip de Allahın öldürdüklerini neden yemiyorsunuz diyen Budeyl ıbn Süfyan ve Bişir ıbn Süfyan ve Yezid ıbn Huneys hakkında nazil olmuştur.Alusi age.XII196
وَاِنْ جَادَلُوكَ فَقُلِ اللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ ﴿٦٨﴾
68. Eğer seninle mücâdeleye girişecek olurlarsa de ki: “Allah yapmakta olduğunuz şeyleri çok iyi bilmektedir.”
اَللّٰهُ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كُنْتُمْ ف۪يهِ تَخْتَلِفُونَ ﴿٦٩﴾
69.“Allah, anlaşmazlığa düştüğünüz konuda, kıyâmet günü aranızda hükmünü verecektir.”
Sebebi Nuzül:Mukatil der ki;Allahu teala bu ayeti kerimeleri Hz.Peyğambere Miraç gecesi yedinci sema da O,Allah tealanın huzurunda iken ve rabbinin enbüyük ayetlerini gördüğünde kendisine vahyetmiştir.
اَلَمْ تَعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِۜ اِنَّ ذٰلِكَ ف۪ي كِتَابٍۜ اِنَّ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌ ﴿٧٠﴾
70. Bilmez misin ki, Allah gökte ve yerde ne varsa, her ne olup bitiyorsa hepsini çok iyi bilmektedir. Bunların hepsi bir kitapta yazılıdır. Şüphesiz bunları bilmek, Allah için pek kolaydır.
Tefsir
Fakat gerçek şu ki, insanların hepsi İslâm şeriatine teslim olmadıkları gibi, ilk günden itibaren ona karşı direnmiş, düşmanlık yapmış ve o dinin Peygamberi’yle alabildiğine mücâdele etmişlerdir. Bu gün de din ve peygamber düşmanları az değildir. Cenâb-ı Hak Peygamberi’ne, kendisiyle münakaşa edenlerle münâkaşa etmemesini ve: “Allah yapmakta olduğunuz şeyleri çok iyi bilmektedir. Allah, anlaşmazlığa düştüğünüz her konuda, kıyamet günü aranızda hükmünü verecektir” (Hac 22/68-69) diyerek tartışmayı kesmesini istemektedir.
Burada Yüce Allah’ın kullarına öğrettiği güzel bir edep vardır. Bu da işi yokuşa sürmek ve sırf tartışma yapmak için inatlaşan kimselere karşı takınılması gereken tavırdır. Böyle kimselere cevap vermemeli ve onlarla tartışmamalıdır. Rabbimizin, Peygamberimiz (s.a.s.)’e öğrettiği bu söz ile onların inatlaşmaları defedilmelidir.
Allah kıyamet günü adâletle hükmedecek, haklı haksızdan ayrılacak, herkes hâline münâsip bir netice elde edecektir. Çünkü Allah göklerde ve yerde olan her şeyi bilmektedir. Her şey O’nun tarafından kayıt altına alınmıştır. Hiçbir söz, hiçbir amel ve hiçbir düşünce Allah’ın bilgisinden kaçmaz. Bütün bunlar bir gün eksiksiz olarak sahiplerinin önüne çıkarılacaktır. Bunları yapmak ise, nihayetsiz ilim ve kudret sahibi Allah için çok kolaydır.
وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِه۪ سُلْطَانًا وَمَا لَيْسَ لَهُمْ بِه۪ عِلْمٌۜ وَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ نَص۪يرٍ ﴿٧١﴾
71. Onlar, Allah’ı bırakıp da, haklarında Allah’ın hiçbir delil indirmediği ve gerçekte kendilerinin de hiçbir doğru bilgiye sahip olmadığı putlara tapıyorlar. Hesap gününde bu zâlimlerin hiçbir yardımcısı olmayacaktır.
Tefsir
İki sebepten dolayı putlara ibâdet etmek bâtıldır, asılsızdır:
› Onların ilâh olduğuna dair Allah Teâlâ bir delil indirmemiştir. Hiçbir ilâhî kitapta onların gerçekliğine dair bir bilgi, bir kayıt yer almamaktadır. O putların elinde de böyle bir delil mevcut değildir. Yani putların ibâdete liyakatleriyle alakalı hiçbir naklî delil yoktur.
› Putperestlerin, taptıkları putlar hakkında istinat edecekleri sağlam bir bilgileri de yoktur. Yani onlar aklî delilden de mahrumdurlar.
Durum böyle olunca, onların bu ibâdetlerinin, mahza taklitten, cehâletten ve şüpheden kaynaklandığı ortaya çıkmaktadır. Bu da bâtılın ve zulmün ta kendisidir. Zalimlerin ise yardımcısı yoktur.O zalimleri ele veren en ciddi ip uçlarından biri de şudur:
وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ تَعْرِفُ ف۪ي وُجُوهِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا الْمُنْكَرَۜ يَكَادُونَ يَسْطُونَ بِالَّذ۪ينَ يَتْلُونَ عَلَيْهِمْ اٰيَاتِنَاۜ قُلْ اَفَاُنَبِّئُكُمْ بِشَرٍّ مِنْ ذٰلِكُمْۜ اَلنَّارُۜ وَعَدَهَا اللّٰهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ۟ ﴿٧٢﴾
72.Kendilerine âyetlerimiz açık açık okunduğunda, kâfirlerin yüzlerindeki hoşnutsuzluğu ve o inkârcı tavrı hemen fark edersin. Öyle ki, nerdeyse âyetlerimizi kendilerine okuyanların üzerine saldırıverecekler. De ki: “Size bu öfke ve huzursuzluğunuzdan daha kötüsünü haber vereyi mi? Cehennem! Allah, onu kâfirlere va‘detmiştir. Varılacak ne kötü yerdir orası!”
Tefsir
Bu âyet-i kerîmede, inkârcıların, kendilerine Allah’ın âyetleri okunduğu sırada içine düştükleri sıkıntı, yüzlerine yansıyan inkâr, huzursuzluk ve kızgınlık hali tasvir edilir. Aslında burada “münker” kelimesi, sataşmak, kızmak, geçimsizlik ve inkârdan ötürü yüzde beliren çok kötü şekilleri anlatmaktadır. Kâfirler, Kur’ân-ı Kerîm’in okunmasından ve onu dinlemekten o kadar rahatsız oluyorlardı ki, imkân bulabilseler neredeyse onu okuyanı şiddetle yakalayıp üzerine çullanmak ve dövmek istiyorlardı. Yüce Allah Peygamberimiz’e, cehennem ateşinin onlar için Kur’an karşısında duydukları öfkeden, huzursuzluktan, can sıkıntısından daha kötü olduğunu haber vermesini emir buyurur.Böylesine acıklı bir sondan kurtulmak için verilen şu örnek üzerinde dikkatlice düşünün:
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ ضُرِبَ مَثَلٌ فَاسْتَمِعُوا لَهُۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ لَنْ يَخْلُقُوا ذُبَابًا وَلَوِ اجْتَمَعُوا لَهُۜ وَاِنْ يَسْلُبْهُمُ الذُّبَابُ شَيْـًٔا لَا يَسْتَنْقِذُوهُ مِنْهُۜ ضَعُفَ الطَّالِبُ وَالْمَطْلُوبُ ﴿٧٣﴾
73. Ey insanlar! Size bir örnek veriliyor; şimdi onu iyi dinleyin: Allah’tan başka ilâh yerine koyup taptığınız putlar, bütün imkânlarını toplayıp bir araya gelseler de, tek bir sinek bile yaratamazlar. Hatta sinek onlardan bir şey kapıp götürse, onu dahi kurtarıp geri alamazlar. İsteyen de âciz, kendisinden bir şey istenilen de!
مَا قَدَرُوا اللّٰهَ حَقَّ قَدْرِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ لَقَوِيٌّ عَز۪يزٌ ﴿٧٤﴾
74. Allah’ın büyüklük ve kudretini hakkiyle takdir edemediler. Şüphesiz Allah mutlak kudret sahibidir, her işte üstün ve mutlak gâliptir.
Tefsir
Bu örnek, putperestlere taptıkları putların tamamen güçsüz olduğunu vurgulamak için verilmiştir. Çünkü onların hepsi, küçücük bir sinek yaratmak için biraraya gelseler ve güç birliği yapsalar onu bile yaratamazlar. Halbuki sinek hakirliği, güçsüzlüğü, tiksinti verişi ve çokça bulunması sebebiyle belki yaratılması en kolay olan varlıktır. Hadi yaratma işini bir kenara bırakalım; çünkü anlaşıldığına göre bunu yapmaları mümkün değildir. Hiç olmasa o zayıf ve hakir varlığın verdiği zarardan kendilerini korusunlar. Fakat ne hazin durum ki, sinek onlardan bir şey kapıp alsa, bunu bile engelleyemezler; kapıp götürdüğü şeyi geri almaya güç yetiremezler. Putun ve sineğin zayıflığını gözler önüne seren bu misal, aslında putperestlerin kendilerinin ne kadar zayıf, yalvardıkları putların da ne kadar güçsüz olduğunu göstermektedir.Raziye göre;
Bu ayet bir grup yahudi hakkında inmiştir ki Allah c.c"Yeri ve göğü yaratında yoruldu ve dinlendi demeleri üzerine inmiştir
Müşrikler putlarını zâferân ile sıvarlardı. Daha sonra bu zâferân kurur, sinek gelir, onlardan bir şeyler kapıp götürürdü. Yine putların önüne yemekler koyarlardı. O yemeklere sinekler konar ve ondan yerlerdi. Putların, ne üzerlerine sineklerin konmasına, ne de önlerindeki yemeklerden yemelerine müdahale edecek halleri yoktu. Çünkü cansızdılar. O halde kendilerini bile savunmaktan aciz olan şeylerin, başkalarına ne faydası olabilir? Onlara tapmanın nasıl bir haklı gerekçesi bulunabilir? Dolayısıyla Allah’ı bırakıp böyle âciz putlara tapanlar, nihayetsiz kuvvet ve kudret sahibi, her şeyi yaratan, yer ihtiyaca cevap veren Allah’ı tanımayan, O’na gereken tâzimi göstermeyen ve verdiği nimetlerin kıymetini bilmeyen kimselerdir. Eğer Allah’ı hakkiyle taNisâlardı, böyle yanlış ve sapık yollara düşmezlerdi.
İşte peygamberlerin gönderilmesinin hikmeti, insanlara bu gerçeği bildirmektir:Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
اَللّٰهُ يَصْطَف۪ي مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ رُسُلًا وَمِنَ النَّاسِۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ بَص۪يرٌۚ ﴿٧٥﴾
75. Gerçek şu ki Allah, meleklerden elçiler seçtiği gibi, insanlardan da seçer. Doğrusu Allah, her şeyi hakkiyle işiten, hakkiyle görendir.
يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۜ وَاِلَى اللّٰهِ تُرْجَعُ الْاُمُورُ ﴿٧٦﴾
76. Allah, onların geleceğini de bilir, geçmişini de. Bütün işler neticede Allah’a döner ve O neye hükmederse o olur.
Tefsir
Bu âyetler müşriklerin: “Kur’an, aramızdan gele gele Muhammed’e mi geldi?” demeleri üzerine indirilmiş (Taberî, Câmi‘u’l-beyân, XVII, 266); gerek meleklerden olsun, gerek insanlardan olsun elçi seçmenin Allah’ın takdirine bağlı bir iş olduğu beyân edilmiştir. Bu âyetlerde aynı zamanda melekleri ve peygamberleri ilâh edinenlere de bir reddiye vardır. Onlar ilâh değil, sadece Allah’ın, emirlerini tebliğ etmek üzere seçtiği elçilerdir.
Mükatile göre:el Velid ibn ul Muğire "aramızdan şuna mı zikir,vahiy indirilmiştir"demesi üzerine inmiştir.
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا ارْكَعُوا وَاسْجُدُوا وَاعْبُدُوا رَبَّكُمْ وَافْعَلُوا الْخَيْرَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَۚ ﴿٧٧﴾
77. Ey iman edenler! Rukû edin, secde edin, Rabbinize daha başka kulluk vazîfelerinizi yerine getirin ve hayırlı ameller yapın ki kurtuluşa eresiniz.
وَجَاهِدُوا فِي اللّٰهِ حَقَّ جِهَادِه۪ۜ هُوَ اجْتَبٰيكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدّ۪ينِ مِنْ حَرَجٍۜ مِلَّةَ اَب۪يكُمْ اِبْرٰه۪يمَۜ هُوَ سَمّٰيكُمُ الْمُسْلِم۪ينَ مِنْ قَبْلُ وَف۪ي هٰذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَه۪يدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَٓاءَ عَلَى النَّاسِۚ فَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللّٰهِۜ هُوَ مَوْلٰيكُمْۚ فَنِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّص۪يرُ ﴿٧٨﴾
78. Allah yolunda gerektiği şekilde cihâd edin. O sizi bunun için seçti ve dîni yaşama konusunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi. Haydin, atanız İbrâhim’in dinine uyun. Allah, önceki kitaplarda da, Kur’an’da da sizi “müslümanlar” olarak isimlendirdi. Tâ ki, İslâm’a bağlılığınız hususunda Peygamber size şâhit olsun, siz de diğer insanlara şâhit olasınız. Öyleyse namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’ın dinine sarılın. O sizin Mevlânızdır. O ne güzel Mevlâ, ne güzel yardımcıdır!
Tefsir
77-78. Âyetler: Cenâb-ı Hak, sûrenin sonunda mü’minlere hitap ederek, sûrede beyân buyurduğu emirlerin bir hülâsasını yapmakta ve onlara ebedî kurtuluş yolunu bir kez daha ana hatlarıyla telkin buyurmaktadır:
› Birinci rükün imandır. İslâmî hayat bütünüyle iman temeli üzere binâ edilir. Temelinde iman olmayan hiçbir amel hak katında makbul değildir.
› Rükusuyla, secdesiyle ve diğer erkânıyla namazı dosdoğru kılmak.
› Emredilen ve yasaklanan her hususta yalnız Allah’a kulluk etmek; O’ndan başkasına kulluk etmemek.
› Güzel ahlâk, sıla-i rahim ve insanlara iyilik gibi dinin ve aklın iyi gördüğü, hayırlı saydığı amelleri yapmak. Allah Resûlü (s.a.s.): “Mü’min cennete girinceye kadar hiçbir hayra doymaz” (Tirmizî, İlim, 19) buyurur.
› Allah yolunda, nasıl cihad edilmesi gerekiyorsa o şekilde hakkını vererek cihad etmek. Arzularına gem vurmak suretiyle nefse karşı, vesvesesini engellemek suretiyle şeytana karşı, zulümlerine mâni olmak için zâlimlere karşı, küfürlerini ber taraf etmek için kâfirlere karşı cihad etmek.
Cenâb-ı Hak mü’minlerden bunları yapmalarını istemektedir. Çünkü onlar diğer insanlar gibi değildir. Allah Teâlâ’nın onlara hususi ikramları vardır. Bu hususi ikramlardan bazıları şunlardır:
› Allah onlara iman ve hidâyet lütfetmek sûretiyle onları seçmiştir.
› Gönderdiği İslâm dininde onlar için bir güçlük kılmamış, onlara takatlerini aşacak bir sorumluluk yüklememiştir. Hatta insanın durumuna göre bir kısım hükümler kolaylaştırmıştır.
Namazın kısaltılması, yolcunun orucunu açabilmesi, başka türlüsüne gücü yetmeyen kimsenin ima ile namaz kılması, kör, topal, hasta, gazaya çıkmak için gerekli harcamaları bulamayan fakir, borçlu, anne-babası bulunan kimselerden cihad yükümlülüğünün kaldırılması, İsrâiloğullarına emredilen ağır sorumlulukların kaldırılması, zaruret hallerinde bir kısım haramların helâl olması buna birkaç misaldir. Bu din, Efendimiz’in büyük dedesi olması ve Peygamberin de ümmetinin babası olması itibariyle müslümanların hepsinin babası sayılan Hz. İbrâhim’in tevhid dinidir. Onun devamıdır.
› Onları önceki kitaplarda da, Kur’an’da “müslümanlar”, yani Allah’a teslim olmuş insanlar olarak isimlendirmiştir. Bu da çok önemli bir şereftir.
› Peygamberi onlara bir şâhit, Hakk’ın razı olacağı bir kulluğu gösteren ve buna tanıklık eden bir örnek; peygamberin örnek hayatını kendilerine rehber edinen müslümanları da diğer insanlara birer örnek kılmıştır. Onlara, insanlığa rehber ve örnek olmak gibi bir vazife yüklemiştir. Bu yüzden sorumlulukları çok büyüktür.
Dolayısıyla mü’minlerin Allah’ın razı olacağı bir kulluk yapıp diğer insanlara da örnek olabilmeleri için tekrar:
Dinin bedenî ibâdet boyutunun esasını teşkil eden namazı dosdoğru kılmaları,
Dinin mali ibâdet boyutunun temelini teşkil eden zekâtı vermeleri,
Dinin hedefini teşkil eden iman ve ihlasla Allah’ın ipine sarılmaları hatırlatılmaktadır. Eğer O’na bütün benlikleriyle teslim olabilirlerse, o en güzel Mevlâ ve en güzel yardımcı olan Allah, onlara her hususta yardımcı olacak ve onları başarıya eriştirecektir.
Nitekim bunun peşinden gelen Mü’minûn sûresinde de bahsedilen başarıya erişmenin ve ebedî kurtuluşu kazanmanın pek mühim düsturları ile söze başlanacaktır:
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri