Yasin Süresi Meal Ve Tefsiri(Türkce Okunuşu)1

#1 von Kurban , 07.10.2022 05:22

Yasin Süresi Meal Ve Tefsiri(Türkce Okunuşu)1

وَمَٓا اَنْزَلْنَا عَلٰى قَوْمِه۪ مِنْ بَعْدِه۪ مِنْ جُنْدٍ مِنَ السَّمَٓاءِ وَمَا كُنَّا مُنْزِل۪ينَ ﴿٢٨﴾
28.Vemâ enzeInâ aIâ kavmihî min badihî min cündin minessemâi vemâ künnâ münziIîn
28: Onun şehâdetinin ardından kavmini helâk için gökten bir ordu indirmedik, indirmeye gerek de duymadık.
اِنْ كَانَتْ اِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً فَاِذَا هُمْ خَامِدُونَ ﴿٢٩﴾
29.İn kânet iIIâ sayhaten vâhideten feizâhüm hâmidûn
29: Yalnız korkunç bir çığlık onlara yetti; hepsi bir anda cansız yere düşüp, söndü gittiler.
Tefsir
Nakledildiğine göre onu dövdüler, bağırsakları çıkıncaya kadar çiğnediler, taşladılar ve şehîd ettiler. O sırada bile: “Ya Rabbi, kavmimi hidâyete erdir. Ya Rabbi, kavmimi hidâyete erdir” diye dua ediyordu. (Taberî, Câmi‘u’l-beyân, XXII, 192-193) Ruhunu teslim eder etmez Allah Teâlâ onu cennete yerleştirdi. Bu cennet, kıyametten önce berzah âleminde şehitlerin kaldığı, müstesnâ bir hayat yaşadığı ve rızıklandığı bir cennettir. O kadar merhametli bir insan ki, kendini öldürenlere bile kızmadı, öfkelenip beddua etmedi. Bilakis onlara olan şefkat ve merhamet hislerini devam ettirdi: “Keşke kavmim, Allah’ın beni bağışladığını, imanım sebebiyle beni böyle güzel bir cennete yerleştirdiğini, burada bana sayısız nimetler ihsan ettiğini bilselerdi de, onlar da bu nimetlerden mahrum kalmasalardı” diye temenni etti. Bu, gerçekten yüksek bir ahlâk numûnesidir. İnsanlara tamamen gizli bu gaybî hâdiseyi, her şeyi bilen Rabbimiz, Habib-i Neccar’dan naklen bize haber vermekte, kalbimize mânevî âlemi seyredebileceğimiz bir pencere açmaktadır.
Habîb-i Neccâr’ı şehit etmeleri üzerine Cenâb-ı Hak o kavmin helakini çabuklaştırdı. Cibrîl (a.s.), gelen ilâhî tâlimat istikâmetinde bir çığlık attı. Bir tek kişi sağ kalmamak üzere hepsi öldüler. Hak Teâlâ, onları helak etmek için ne bir ordu ne de bir asker göndermeye gerek duydu. Buna ihtiyaç da yoktu. Çünkü bir tek çığlık, bir patlama onları helake yetti, arttı bile.

يَا حَسْرَةً عَلَى الْعِبَادِۚ مَا يَأْت۪يهِمْ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ ﴿٣٠﴾
30.Yâ hasreten aIeI ibâdi mâ ye'tîhim min resûIin iIIâ kânûbihî yestehziûn
30: Yazıklar olsun o kullara! Ne zaman kendilerine bir peygamber gelse mutlaka onu alaya alırlardı.

اَلَمْ يَرَوْا كَمْ اَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنَ الْقُرُونِ اَنَّهُمْ اِلَيْهِمْ لَا يَرْجِعُونَ ﴿٣١﴾
31.EIem yerev kem ehIeknâ kabIehüm mineI kurûni ennehüm iIeyhim Iâ yerciûn
31: Onlardan önce nice nesilleri inkârları yüzünden helâk ettiğimizi görmezler mi? Gidenlerin de hiçbiri geri dönmüyor?

وَاِنْ كُلٌّ لَمَّا جَم۪يعٌ لَدَيْنَا مُحْضَرُونَ۟ ﴿٣٢﴾
32.Ve in küIIün Iemmâ cemî'un Iedeynâ muhdarûn
32: Sonunda onların hepsi yakalanıp hesapları görülmek üzere huzurumuzda toplanacaklar.
Tefsir
Önceki kavimlerin helâkinin asıl sebebi, peygamberlere karşı gelip onları alaya almaları idi. Bu yüzden sönüp yok oldular. Eğer onlar, daha önce helak edilmiş toplumların durumundan ibret alsalardı, peygambere uyar ve aynı feci âkibete uğramazlardı. Şöyle bir bakalım: O helak edilen insanlardan hiç geri dönen var mı? Gazaba uğrayınca yıkılır gider, bir daha geri dönemezler. Fakat bu şekilde başkalarının durumundan ibret alıp intibâha gelenler genellikle az olmuştur. Ancak şuna dikkat etmek lazımdır ki, verilecek ceza sadece dünyadaki helakle sınırlı değildir. Nihâyet hepsi mahşer günü Allah’ın huzurunda toplanacak, hesaba çekilecek ve hak ettikleri esas cezaya burada çarptırılacaklardır.

وَاٰيَةٌ لَهُمُ الْاَرْضُ الْمَيْتَةُۚ اَحْيَيْنَاهَا وَاَخْرَجْنَا مِنْهَا حَبًّا فَمِنْهُ يَأْكُلُونَ ﴿٣٣﴾
33.Ve âyetün IehümüI arduI meytetü ahyeynâhâ ve ahrecnâ minhâ habben fe minhü ye'küIûn
33: Ölü toprak, onlara Allah’ın sonsuz kudretini ve yeniden dirilişi ispatlayan muhteşem bir delildir. Şöyle ki, her bahar biz o toprağa hayat veriyor ve oradan canlıların yiyip beslendikleri çeşit çeşit ekinler, ürünler çıkarıyoruz.

وَجَعَلْنَا ف۪يهَا جَنَّاتٍ مِنْ نَخ۪يلٍ وَاَعْنَابٍ وَفَجَّرْنَا ف۪يهَا مِنَ الْعُيُونِۙ ﴿٣٤﴾
34.Ve ceaInâ fîhâ cennâtin min nahîIiv ve a'nâb ve feccernâ fîha mineI uyûn
34: Yine o yerde hurma bahçeleri, üzüm bağları var ediyor; oradan pınarlar, gözeler fışkırtıyoruz.

لِيَأْكُلُوا مِنْ ثَمَرِه۪ۙ وَمَا عَمِلَتْهُ اَيْد۪يهِمْۜ اَفَلَا يَشْكُرُونَ ﴿٣٥﴾
35.Liye'küIû min semerihî vemâ amiIethü eydîhim efeIâ yeşkürûn
35: Tâ ki, var ettiğimiz bütün bu ürünlerin meyvelerinden ve bunlardan bizzat kendi elleriyle imal ettikleri şeylerden yesinler. Hâlâ şükretmeyecekler mi?
Tefsir
Rasûlüllâh (s.a.s.) insanları Allah’ın birliğini ve âhiretin varlığını kabule davet ediyor, inkârcılar ise buna karşı çıkıyorlardı. Şimdi bu hususta arka arkaya deliller sıralanmak suretiyle insanlar akıllarını çalıştırmaya ve tefekküre teşvik edilir. Cenâb-ı Hakk’ın kâinattaki kudret akışları ve azamet tecellilerinin bu hakikati haykırdığı haber verilir. Bu delillerden biri, ölü topraktır. Onu suyla dirilten, oradan ekinler, tahıllar, hurma ve üzüm bağları çıkaran, orada pınarlar, çeşmeler, dereler ve nehirler çağlatan şüphesiz ki Yüce Allah’tır.
Hz. Mevlânâ (k.s.) der ki:
“Bu ağaçlar toprak altındaki insanlara benzerler. Ellerini topraktan dı­şarıya çıkararak, halka yüzlerce işaretler ederler. Kulağı olana, anlayana sözler söyler­ler, nasihatler ederler. Yemyeşil dilleri ile, up uzun elleri ile toprağın gönlünden sırlar açar­lar. Ağaçlar, kış gelince başlarını kazlar gibi su içine çekerler. Onlar so­ğuklarda çirkinleşmiş, kargalaşmışken, ilkbahar gelince çiçeklerle, yap­rak ve meyvelerle süslenir, güzelleşir, tavus haline gelirler. Allah, onları kış mevsiminde hapseylemişti; hapiste sıkılmışlar, kargaya dönmüşlerdi. Allah acıdı da bahar gelince onları tavus haline getirdi. Kış onları öldürdü ama, bahar gelince hepsini de diriltti. Yapraklarla süsledi.” (Mevlânâ, Mesnevî, 2014-2019. beyitler)
Eşsiz bir nizam içinde bunları yapabilecek bir kudrete sahip olan Allah (c.c), elbette ki birdir ve ölüleri diriltmeye de kadirdir. Hem bu nimetleri Allah Teâlâ, iş olsun diye yaratmamış, bilakis kâinatın güzîde misâfiri insana ikram ve ihsan olsun diye lütfetmiştir. Bir fânînin ikram ettiği bir bardak suya bile minnet ve teşekkürü kendine vazife addeden insan, hiç olmazsa, bu sayısız ilâhî lutuflara asgari bir teşekkür sadedinde, bunları ihsan edeni tanımalı, O’na inanmalı ve O’na şükretmeye gayret göstermelidir.İkinci delil olarak bildiğimiz ve bilmediğimiz alanlardaki çift yaratılış gerçeği üzerine dikkat çekiliyor

سُبْحَانَ الَّذ۪ي خَلَقَ الْاَزْوَاجَ كُلَّهَا مِمَّا تُنْبِتُ الْاَرْضُ وَمِنْ اَنْفُسِهِمْ وَمِمَّا لَا يَعْلَمُونَ ﴿٣٦﴾
36.SübhâneIIezî haIekaI ezvâce küIIehâ mimmâ tünbitüI ardu ve min
enfüsihim ve mimmâ Iâ ya'Iemûn
36.Her türlü kusurdan, eksiklikten, eşi ortağı olmaktan uzaktır o Allah ki, yerin bitirdiği her şeyi, bizzat kendilerini ve henüz mâhiyetini bilmedikleri nice şeyleri çiftler hâlinde yaratmıştır.

وَاٰيَةٌ لَهُمُ الَّيْلُۚ نَسْلَخُ مِنْهُ النَّهَارَ فَاِذَا هُمْ مُظْلِمُونَۙ ﴿٣٧﴾
37.Ve âyetün IehümüIIeyü nesIehu minhünnehâre fe izâhüm muzIimûn
37.Gecenin gelişi de onlar için Allah’ın birliğini gösteren bir delildir. Gündüzü ondan soyup çıkarırız da birden karanlığa gömülüverirler.
Tefsir
36 ayet de görüldüğü üzere çift yaratılma özelliği hem bitkiler hem canlılar hem insanlar hem de Allah’ın dışında bilmediğimiz bütün varlıklar için geçerlidir. Mesela elektrikte artı ve eksi kutuplar, cisimler arasında itme ve çekme kuvveti, atomlardaki pozitif ve negatif elektronlar bile bu âyetin mûcizevî olarak haber verdiği şeyler arasında sayılır. Âyetin açtığı ufkun aydınlığında yapılacak ilmî çalışmalar, bu alanda daha nice dikkat çekici ince sonuçların ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Bütün bunlardan maksat ise, her şeyi çift yaratan Allah’ın tek olduğunu; O’nun eşi ve ortağı bulunmadığını beyândır.
37, Ayet de gece ve gündüzün oluşumudur. Dünyada asıl olan unsur karanlıktır. Gündüz izâfî bir durumdur. Dünyanın kendi etrafındaki dönüşü sırasında, güneş ışığı alan bölge, gezegenimizin çevresinde ince bir beyaz kabuk şeklinde dolaşır. Dünya döner, beyazlık kayar, yerini karanlık alır. Sanki görünmez bir el, dünyamızı çevirip durmakta ve onun üzerindeki beyaz kabuğu çevire çevire soymaktadır. Bu sırada güneşin aydınlığından mahrum kalan insanlar, hemen karanlığa gömülüvermektedir. Bilinen bir gerçektir ki, Allah’tan başka hiçbir varlık, gündüzün gidip karanlığın gelmesini engelleyebilecek bir güce sahip değildir. Öyleyse sadece Allah’a kulluk edilmesi gerektiği anlaşılmalıdır.

وَالشَّمْسُ تَجْر۪ي لِمُسْتَقَرٍّ لَهَاۜ ذٰلِكَ تَقْد۪يرُ الْعَز۪يزِ الْعَل۪يمِۜ ﴿٣٨﴾
38.Veşşemsü tecrî Iimüstekarrin Iehâ zâIike takdîruI azîziI aIîm
38: Onlar için bir başka delil olan güneş, kendine ait yörüngesinde belli bir kanuna göre akıp gider. İşte bu, kudreti dâimâ üstün gelen ve her şeyi en iyi bilen Allah’ın takdiridir.

وَالْقَمَرَ قَدَّرْنَاهُ مَنَازِلَ حَتّٰى عَادَ كَالْعُرْجُونِ الْقَد۪يمِ ﴿٣٩﴾
39.VeIkamere kaddernâhü menâziIe hattâ âdekeI urcûniI kadîm
39.Ay için de bir takım menziller tâyin ettik; dolaşa dolaşa sonunda o, eski hurma salkımının ağaçta kalan yıllanmış sapı gibi kuru, sarı, hilal gibi kavisli olur.

لَا الشَّمْسُ يَنْبَغ۪ي لَهَٓا اَنْ تُدْرِكَ الْقَمَرَ وَلَا الَّيْلُ سَابِقُ النَّهَارِۜ وَكُلٌّ ف۪ي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ ﴿٤٠﴾
40.Leşşemsû yenbegî Iehâ en tüdrikeI kamere veIeIIeyIü sâbikunnehâr ve küIIün fî feIekin yesbehûn
40.Ne güneş aya yetişip çarpabilir, ne de gece gündüzün önüne geçebilir. Her biri, kendine ait bir yörünge de yüzer, gider.
Tefsir
Güneş, dünyamızı aydınlatan yıldızdır ve bizim için hayatî bir ehemmiyet taşımaktadır. Kudreti nihayetsiz olan ve her şeyi hakkiyle bilen Rabbimiz, ona bir yörünge takdir buyurmuş, orada belli bir zamana kadar dönüp duracaktır. Fakat bu dönüş sonsuza kadar değildir. Güneşin de bir eceli ve durup karar kılacağı bir mercii vardır. Günümüz astronomi ve güneş fiziği verilerine göre güneşle ilgili şu bilgilere yer vermek tefekkürümüzü artırmaya yarayacaktır:
Güneş ile dünya arasındaki uzaklık yaklaşık 150 milyon kilometredir. Kâinatın yaşı yaklaşık 15 milyar yıl, güneşin yaşı da 5 milyar yıl tahmin edilmektedir. Güneş, içinde sıkışan ve yoğunlaşan maddelerin birleşip bütünleşmesiyle çok büyük bir alev topu hâlini almıştır. Orta büyüklükte bir yıldız olan güneş, hacim îtibariyle o kadar büyüktür ki içine dünya gibi yaklaşık 1.300.000 gezegen sığabilir. Yüzey sıcaklığı 6000 santigrat derece, iç sıcaklığı ise 20 milyon santigrat derecedir. Kendi yörüngesinde saatte 720.000 kilometrelik muazzam bir hızla hareket eder. Bu, yaklaşık bir hesapla güneşin günde 17 milyon 280 bin kilometrelik yol kat ettiğini gösterir. Güneşte her saniye 564 milyon ton hidrojen 560 milyon ton helyuma dönüşür. Aradaki 4 milyon tonluk fark gaz maddesi de enerji ışın hâlinde uzaya yayılır. Yok olan kütleye göre hesap yaparsak güneş saniyede 4 milyon ton, dakikada ise 240 milyon ton madde kaybetmiş olacaktır. Eğer güneş 3 milyar yıldan beri bu hızla enerji üretiyorsa, bu süre içinde kaybetmiş olduğu kütle 400.000 milyon kere milyon ton olacaktır ki, bu değer yine de güneşin şimdiki toplam kütlesinin 5000’de biri kadar ancak tutacaktır.
Bu muazzam gücü ve enerjisiyle güneş, başta insanlık olmak üzere yeryüzündeki tüm canlılığa en faydalı olacak güç ve büyüklükte yaratılmış olup ışınlarını ölçülü bir şekilde dünyaya ulaştırmaktadır. Ancak günün birinde güneşin merkezindeki hidrojen azala azala bitecek, güneşin merkezi gittikçe helyum bakımından zenginleşecek ve merkez ağırlaştıkça da çevresini kendine doğru daha fazla çekecektir. Bu da dünyanın sonu demektir. Bahsettiğimiz bu muazzam güneş, samanyolu galaksisinde bulunan tahminen 200 milyar yıldızdan sadece birisidir. Aynı şekilde samanyolu galaksisi de, modern teleskoplarla görülebilen birkaç yüz milyar galaksiden yalnızca birisidir. Ve bu samanyolu galaksisinin bir ucundan diğerine gitmek için 100 bin ışık yılı gereklidir. Işık ise 1 saniyede 300.000 kilometre gider. İşte dünya, bu galaksinin spiral kollarından birinde yer almaktadır. Dünyadan hareket edip galaksimizin merkezine varabilmek için 300.000 trilyon kilometre gitmemiz gerekir.
Ay, dünyamızın uydusu olup hayatımızın devamının ayrılmaz bir parçasıdır. Güneşle dünya arasında döner, güneşten aldığı ışığı geceleyin dünyaya yansıtır. Dünya etrafındaki yörüngesinde dönerken uğradığı menziller vardır. Her menzilde değişik bir şekil ve hal alır. Günden güne peyderpey büyür, on dördünde dolunay halini alır, kemâle erişir; sonra tekrar peyderpey küçüle küçüle nihâyet âyette beyân buyrulduğu gibi eski hurma salkımının ağaçta kalan yıllanmış sapı gibi kuru, sarı, kavisli bir hale gelir. اَلْعُرْجُونُ (‘urcûn) hurma salkımının sapına denir. اَلْقَد۪يمُ (kadîm) de eski demektir. Hurmanın sapı eskidikçe incelir, eğrilir ve sararır. İşte bir aylık seyahat sonunda ay, tıpkı eski hurma sapı gibi ince, eğri, sarımtrak bir görünüm verir. Bu benzetme hilalin ilk ve son şeklini göstermekle kalmaz, aynı zamanda ayın, yörüngesinde geçerken dünya çevresinde bir ayda dolandığı yolun biçimini de göstermiş olur. Günümüz ilmî tespitlerine göre, ayın geçtiği güzergâh tam dâirevî olmayıp bir tarafı konkav bir eğrilik arz eder. Diğer taraftan milyarlarca yıldır dönmelerine rağmen ne güneşin aya çarptığı, ne gecenin gündüzün önüne geçtiği görülmemiştir. Allah istemediği sürece görülmeyecektir de.
Güneş ve ayla birlikte uzaydaki bütün gök cisimlerinin her biri kıyâmete kadar kendi yörüngesinde yüzmeye devam edecektir. Şunu ifade edelim ki, gezegenler güneşin, güneş samanyolunun etrafında döner. Aynı şey diğer bütün yıldızlar için de söz konusudur. Fakat iş samanyolu ile de bitmez. Galaksiler de kümeler kurarlar; onlar da ortak çekim merkezleri etrafında dönerler. Zerreler âleminde de durum aynıdır. Moleküllerin hareket ve titreşimleri, atomların ve atom parçacıklarının hareketleri, kendileri için belirlenmiş yörüngelerde, hiç durmadan sürüp giden akışlardır. Evrendeki bütün bu akıl almaz varlıklar, olaylar ve hareketler, bir muhteşem plan teşkil edilecek şekilde planlanmıştır ve gerçekleştirilmektedir. (bk. Kandemir ve diğerleri, II, 1523)
İşte bütün bunları yapan, elbette Cenâb-ı Hak’tır. Hiç aksamadan, tam bir âhenk içinde bu nizamın devam etmesi, ilim, hikmet ve kudreti sonsuz tek yaratıcının ve tanzim edicinin varlığını gösterir.Diğer bir kudret delili ise bizzat insanın kendi hayatından.Ömer Çelik Tefsiri

 
Kurban
Beiträge: 1.052
Punkte: 651
Registriert am: 19.08.2010


   

Yasin Süresi Meal Ve Tefsiri(Türkce Okunuşu)41-67
Yasin Süresi Meal Ve Tefsiri(Türkce Okunuşu)

  • Ähnliche Themen
    Antworten
    Zugriffe
    Letzter Beitrag
Anfragen und Anregungen bitte direkt an tiav@hotmail.de adressieren. Vielen Dank!
Xobor Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen
Datenschutz