Şuara Süresi Meal Ve Tefsiri 34-66

#1 von Kurban , 24.11.2022 06:03

Şuara Süresi Meal Ve Tefsirileyen Musa a.s bu inad ve tecavüze karşı yine önceki sözünü tefsir edip açıklayarak aynıyla karşılık verdi.O doğunun ve batının ve bütün aralarındakinin Rabbidir. Eğer siz akıllılarsanız,dedi.Yani hergün görüldüğü üzere güneşi doğdurup batıran ,o doğuyu ve batıyı tayin eden ve değiştiren ve bu şekil de cansız cisimleri hareket ettiren ,bütün evreni yöneten,hepsinin üzerinde sahip olan O dur.Fraun un tehdidi devam etti.Eğer benden başka birini ilah olarak kabul edersen Seni Zindana atarım.dedi..
Tefsir
Başlangıçta yumuşaklıkla ,hikmetle söz söy

قَالَ لِلْمَلَأِ حَوْلَـهُٓ اِنَّ هٰذَا لَسَاحِرٌ عَلٖيمٌۙ ﴿٣٤﴾
34. Firavun, çevresindeki seçkinlere şöyle dedi: “Doğrusu bu, çok bilgili bir sihirbaz!

يُرٖيدُ اَنْ يُخْرِجَكُمْ مِنْ اَرْضِكُمْ بِسِحْرِهٖࣗ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ ﴿٣٥﴾
35. Yaptığı sihirle sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Buna karşı ne buyurursunuz?”

قَالُٓوا اَرْجِهْ وَاَخَاهُ وَابْعَثْ فِي الْمَدَٓائِنِ حَاشِرٖينَۙ ﴿٣٦﴾
36. Dediler ki: “Onu ve kardeşini bir süre alıkoy ve sihirbaz toplamak üzere şehirlere (adamlar) gönder;

يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَلٖيمٍ ﴿٣٧﴾
37. Bütün bilgili sihirbazları sana getirsinler.”

فَجُمِعَ السَّحَرَةُ لِمٖيقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍۙ ﴿٣٨﴾
38. Böylece sihirbazlar belli bir günün ilân edilmiş vaktinde bir araya getirildi.

وَقٖيلَ لِلنَّاسِ هَلْ اَنْتُمْ مُجْتَمِعُونَۙ ﴿٣٩﴾
39. Halka, “Siz de toplantıya gelmiyor musunuz?” denildi.

لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ السَّحَرَةَ اِنْ كَانُوا هُمُ الْغَالِبٖينَ ﴿٤٠﴾
40. “Sihirbazlar üstün gelirlerse -ki ümidimiz budur- herhalde onların yolundan gideriz.”
Tefsir
Hz. Mûsâ’ya verilen mûcizeler karşısında şaşkına dönen Firavun, çevresindekilerin bundan etkilenmesini önlemek için Mûsâ’yı onlara becerikli, büyük bir sihirbaz olarak tanıtmaya çalıştı. Sihir yoluyla halkı tesir altına alıp yurtlarından çıkararak orada kendi hükümranlığını kurmak istediğini söyledi ve bunu önlemek için neler yapılabileceğine dair çevresindekilerin görüşlerine başvurdu. Onlar da ülkedeki bütün yetenekli sihirbazları toplayarak Mûsâ’ya karşı mücadele etmesini tavsiye ettiler. Bunun üzerine Firavun gereken emri verdi; ülkenin her tarafına görevliler gönderilerek sihirbazlar toplandı. Karşılaşma zamanı olarak da halkın bir araya toplandığı bayram günü kuşluk vakti tayin edildi (krş. Tâhâ 20/59). O dönemde Mısır’daki mevcut kültürde sihrin önemli yeri vardı; sihirbazlar bu kültürün rahipleri olarak saygın bir konuma sahipti. Dolayısıyla onların Hz. Mûsâ’ya galip gelmeleri, halkın gözünde bu konumlarını daha da pekiştirecekti. Bu sebeple devlet ileri gelenleri “Sihirbazlar üstün gelirlerse –ki ümidimiz budur– herhalde onların yolundan gideriz” diyerek halka moral vermeye çalıştılar (41-51. âyetlerin açıklaması için bk. A‘râf 7/113-126).
فَلَمَّا جَٓاءَ السَّحَرَةُ قَالُوا لِفِرْعَوْنَ اَئِنَّ لَنَا لَاَجْراً اِنْ كُنَّا نَحْنُ الْغَالِبٖينَ ﴿٤١﴾
41. Sihirbazlar geldiklerinde Firavun’a, “Üstün gelen biz olursak herhalde bize bir ödül vardır, değil mi?” dediler.

قَالَ نَعَمْ وَاِنَّكُمْ اِذاً لَمِنَ الْمُقَرَّبٖينَ ﴿٤٢﴾
42. Firavun, “Evet”, dedi; “O takdirde gerçekten has adamlarımdan olacaksınız.”

قَالَ لَهُمْ مُوسٰٓى اَلْقُوا مَٓا اَنْتُمْ مُلْقُونَ ﴿٤٣﴾
43. Mûsâ sihirbazlara, “Ne atacaksanız atın!” dedi.

فَاَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ اِنَّا لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ ﴿٤٤﴾
44. Bunun üzerine iplerini, değneklerini yere attılar ve dediler ki: “Firavun’un üstün gücü adına, elbette üstün gelen biz olacağız.”

فَاَلْقٰى مُوسٰى عَصَاهُ فَاِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَۚ ﴿٤٥﴾
45. Sonra Mûsâ da değneğini yere attı; bir de ne görsünler, onların düzmece nesnelerini yutuveriyor!

فَاُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِدٖينَۙ ﴿٤٦﴾
46. Sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.

قَالُٓوا اٰمَنَّا بِرَبِّ الْعَالَمٖينَۙ ﴿٤٧﴾
﴾47-48﴿ “Âlemlerin rabbine, Mûsâ ve Hârûn’un rabbine iman ettik” dediler.
رَبِّ مُوسٰى وَهٰرُونَ ﴿٤٨﴾
48.Mûsâ ve Hârûn’un rabbine iman ettik”

قَالَ اٰمَنْتُمْ لَهُ قَبْلَ اَنْ اٰذَنَ لَكُمْۚ اِنَّهُ لَكَبٖيرُكُمُ الَّذٖي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَۚ فَلَسَوْفَ تَعْلَمُونَؕ لَاُقَطِّعَنَّ اَيْدِيَكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ وَلَاُصَلِّبَنَّكُمْ اَجْمَعٖينَ ﴿٤٩﴾
49. Firavun dedi ki: “Benim size izin vermemi beklemeden ona iman ediyorsunuz, öyle mi? Anlaşılan o, size sihri öğreten üstadınızmış! Ama şimdi göreceksiniz! Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi astıracağım!”
قَالُوا لَا ضَيْرَؗ اِنَّٓا اِلٰى رَبِّنَا مُنْقَلِبُونَۚ ﴿٥٠﴾
50. “Zararı yok” dediler, “Nasıl olsa biz rabbimize dönüyoruz.

اِنَّا نَطْمَعُ اَنْ يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَايَانَٓا اَنْ كُنَّٓا اَوَّلَ الْمُؤْمِنٖينَؕࣖ ﴿٥١﴾
51. İlk iman edenler olduğumuz için rabbimizin hatalarımızı bağışlayacağını ­umuyoruz.”

وَاَوْحَيْنَٓا اِلٰى مُوسٰٓى اَنْ اَسْرِ بِعِبَادٖٓي اِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَ ﴿٥٢﴾
52. Mûsâ’ya, “Kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü takip edileceksiniz” diye vahyettik.

فَاَرْسَلَ فِرْعَوْنُ فِي الْمَدَٓائِنِ حَاشِرٖينَۚ ﴿٥٣﴾
53. Firavun da asker toplamak üzere şehirlere adamlar gönderdi.

اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ لَشِرْذِمَةٌ قَلٖيلُونَۙ ﴿٥٤﴾
54. (Adamlarına) “Bunlar, sayıları az, önemsiz bir topluluk;

وَاِنَّهُمْ لَنَا لَـغَٓائِظُونَۙ ﴿٥٥﴾
55. Fakat bize karşı nefretle doludurlar.

وَاِنَّا لَجَمٖيعٌ حَاذِرُونَؕ ﴿٥٦﴾
56. Biz de kuşkusuz tedbirli, tek vücut bir topluluğuz” (dedi).

فَاَخْرَجْنَاهُمْ مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ ﴿٥٧﴾

وَكُنُوزٍ وَمَقَامٍ كَرٖيمٍۙ ﴿٥٨﴾
57-58. Daha sonra onları (Firavun ve topluluğunu) bahçelerden, pınarlardan, hazinelerden ve değerli bir konumdan mahrum ettik.

كَذٰلِكَؕ وَاَوْرَثْنَاهَا بَنٖٓي اِسْرَٓائٖلَۚ ﴿٥٩﴾
59. İşte böyle. Bu nimetleri onların yerine İsrâiloğulları’na verdik.

فَاَتْبَعُوهُمْ مُشْرِقٖينَ ﴿٦٠﴾
60. (Olaya gelince) Arkadan Firavun ve adamları gün doğarken onlara yetiştiler.

فَلَمَّا تَرَٓاءَ الْجَمْعَانِ قَالَ اَصْحَابُ مُوسٰٓى اِنَّا لَمُدْرَكُونَۚ ﴿٦١﴾
61. İki topluluk birbirini görecek kadar yaklaşınca, Mûsâ’nın beraberindekiler: “Eyvâh! Yakalandık!” dediler.

قَالَ كَلَّاۚ اِنَّ مَعِيَ رَبّ۪ي سَيَهْد۪ينِ ﴿٦٢﴾
62. Mûsâ: “Hayır, korkmayın!” dedi, “Rabbim elbette benimledir. Bana kurtuluş yolunu mutlaka gösterecektir.”

فَاَوْحَيْنَٓا اِلٰى مُوسٰٓى اَنِ اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْبَحْرَۜ فَانْفَلَقَ فَكَانَ كُلُّ فِرْقٍ كَالطَّوْدِ الْعَظ۪يمِۚ ﴿٦٣﴾
63. Biz de Mûsâ’ya: “Asân ile denize vur!” diye emrettik. Mûsâ vurur vurmaz deniz yarıldı, on iki yol açıldı, öyle ki koridor gibi açılan yolların iki yanındaki sular birer büyük dağ gibi yığıldı.
وَاَزْلَفْنَا ثَمَّ الْاٰخَر۪ينَۚ ﴿٦٤﴾
64. Firavun ve ordusunu da oraya yaklaştırdık.
وَاَنْجَيْنَا مُوسٰى وَمَنْ مَعَهُٓ اَجْمَع۪ينَۚ ﴿٦٥﴾
65. Mûsâ’yı ve beraberinde bulunan herkesi kurtardık.

ثُمَّ اَغْرَقْنَا الْاٰخَر۪ينَۜ ﴿٦٦﴾
66. Ardından diğerlerini suda boğduk.
Tefsir
Mûsâ (a.s.) yanındakilerle beraber Kızıl Deniz’in kıyısına ulaştıkları sırada Firavun da ordusuyla beraber arkalarından yetişti. İki ordu birbirini görecek kadar yaklaşınca Mûsâ (a.s.)’ın yanındakiler, baskına uğrayıp helâk olmaktan korktular. Cenâb-ı Hakk’ın emriyle Hz. Mûsâ asâsını denize vurdu; denizde kupkuru bir yol açıldı. (bk. Tâhâ 20/77) Yolun kenarındaki sular büyük dağlar gibiydi. Mûsâ (a.s.) ve İsrâiloğulları o yollardan denizi karşıya geçtiler. Fakat yine Allah’ın emriyle Mûsâ (a.s.) denizde açtığı yolu açık bıraktı. (bk. Duhân 44/24) Çünkü Firavun ve ordusu açık bulduğu bu yollara girecek, İsrâiloğullarını takibe devam edecekti. Nitekim öyle de oldu. Firavun ordusuyla birlikte deniz içinde açık olan yollara girip, en arka sırada bulunanlar da denizin sınırları içine dâhil olunca, birden yollar kayboldu. Büyük dağlar gibi su kütleleri birbirine girdi. Bunlar arasında kalan azgın Firavun ve askerleri, bir fert hariçte kalmayacak şekilde boğularak denizin dibini boyladılar. (bk. Yûnus 10/90-93; Tâhâ 20/77-79)

 
Kurban
Beiträge: 1.052
Punkte: 651
Registriert am: 19.08.2010

zuletzt bearbeitet 25.11.2022 | Top

   

Şuara Süresi Meal Ve Tefsiri 67-93
Şuara Süresi Meal Ve Tefsiri 1-33

Anfragen und Anregungen bitte direkt an tiav@hotmail.de adressieren. Vielen Dank!
Xobor Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen
Datenschutz