Zariyat Süresi Meal Ve Tefsiri 1-19
”Bismillahirrahmanirrahim”;
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم Rahman ve Rahim Olan Allahın adıyla
Hakkında
Mekke devrinde indirildiğine inanılan sure ismini ilk ayette geçen ve esip savuran rüzgârlar anlamına gelen “ez-zâriyât” kelimesinden alır. Zariyat Suresi'nde Allah'a inananların durumundan, İbrahim ve Musa Peygamberler'den, Ad ve Semud kavimlerinden, Nuh Peygamber'in kavminden ve zalimlerden bahsedilir.
Nuzül
Zâriyât sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 60 âyettir. İsmini, 1. âyette geçen ve “tozu toprağı savuran rüzgârlar” mânasına gelen اَلذَّارِيَاتُ (zâriyât) kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 51, iniş sırasına göre 67. suredir.
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Rahman ve Rahim Olan Allahın adıyla
وَالذَّارِيَاتِ ذَرْوًاۙ ﴿١﴾
1: O esip tozu toprağı savuran rüzgârlara,
فَالْحَامِلَاتِ وِقْرًاۙ ﴿٢﴾
2: Ağırlık yüklenen bulutlara,
فَالْجَارِيَاتِ يُسْرًاۙ ﴿٣﴾
3: Kolaylıkla akıp giden gemilere,
فَالْمُقَسِّمَاتِ اَمْرًاۙ ﴿٤﴾
4: Bütün işleri, rızıkları, yağmurları taksim eden meleklere yemin olsun ki;
اِنَّمَا تُوعَدُونَ لَصَادِقٌۙ ﴿٥﴾
5: Size va‘dedilen yeniden diriliş, hesap ve ceza kesinlikle doğrudur.
وَاِنَّ الدّ۪ينَ لَوَاقِعٌۜ ﴿٦﴾
6: Ve herkese hakettiği karşılığın verileceği hesap günü mutlaka gelecektir!
Tefsir
Allah Teâlâ yeniden dirilişin gerçek olduğunu ve hesabın kesinlikle vuku bulacağını haber vermek üzere dört şey üzerine yemin etmektedir. Bunlar:
✺ Sağdan soldan esen, tozu toprağı savuran rüzgârlar,
✺ Gökyüzünde dolaşan deniz misali ağır yağmur yüklerini yüklenen bulutlar,
✺ Rüzgârla veya motor gücüyle su üzerinde kolaylıkla akıp giden gemiler,
✺ Yağmurları, rızıkları ve yaratıkları ilgilendiren başka şeyleri Allah’ın emri ile bölüştüren meleklerdir.
Hârikulâde bir nizam ve benzersiz bir âhenk içinde cereyân eden bu hâdiseler, kâinatta her şeyin derin bir hikmete bağlı olarak yaratıldığına şâhitlik eder. Böyle bir nizam içinde akıl, şuur ve irade nimetleriyle donatılan ve Allah’ın vahyine muhatap olma gibi üstün bir meziyete sahip olan insan, dünyada yaptıklarından mutlaka hesaba çekilecektir.
Burada yapılan yeminlerin bir hikmeti de şöyle izah edilebilir: Güneşin hararetiyle buharlaşıp uzayın uçsuz bucaksız boşluğunda zerrecikler haline gelen su damlalarını rüzgâr vasıtasıyla yeniden toplayan, bunları sıkışmış bulutlar haline getiren, bunları su olarak yeryüzüne yağdıran ve bu hayret verici kudret tecellisini gözlerimizin önünde daima tekrarlayan Allah Teâlâ için, elbette ki insan bedenlerinin dağılmış zerrelerini hava, su, toprak içinde toplayıp bir araya getirerek yeniden yaratmak hiç de zor olmayacaktır.
وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الْحُبُكِۙ ﴿٧﴾
7: İç içe geçmiş kıvrım kıvrım yollara ve hârika bir şekilde desen desen işlenmiş yörüngelere sahip göğe yemin olsun ki!
Tefsir
(hübük), sözlükte “sıkı bağlayıp sağlamlaştırmak; kumaşı sıkı, güzel ve sağlam bir şekilde dokumak” demektir. Göğün sahip olduğu “hübük”le alakalı şu izahlar yapılır:
› Muntazam, güzel ve süslü yaratılış. Nitekim az önce belirtildiği gibi dokumacının kumaşı güzelce dokuması bu kelime ile ifade edilir.
› Yıldızlar ve yıldız kümeleri.
› Yollar, yörüngeler. Nitekim rüzgârların esmesiyle çöllerin kumlarında ve durgun suların üzerinde meydana gelen dalgalara, yosma yapılmış saçlardaki kıvrımlara “hübük” denilir. Bu yollar ve yörüngeler, meleklerin hareketi, Allah’ın emirlerinin tebliği ve yerdeki şuurlu varlıkların amellerinin yükselmesi için de geçiş güzergâhlarıdır.
› Güçlü, çetin ve sağlam. “Üstünüzde yedi kat sapasağlam gök bina ettik” (Nebe’ 78/12) âyeti bu mânaya işaret eder.
› Çokça hareket eden.
Bunların hepsi gök için geçerli ve uygun düşecek mânalardır. Bu vasfıyla göğe yemin edilip peşinden “Siz Peygamber ve Kur’an hakkında çelişkili görüşler içindesiniz” (Zâriyât 51/8) buyrulması arasında şöyle bir irtibat kurulabilir:
اِنَّكُمْ لَف۪ي قَوْلٍ مُخْتَلِفٍۙ ﴿٨﴾
8: Siz Peygamber ve Kur’an hakkında çelişkili görüşler içindesiniz.
يُؤْفَكُ عَنْهُ مَنْ اُفِكَۜ ﴿٩﴾
9: Oysa Kur’an ve Peygamber’den ancak şeytanın doğru yoldan çıkardığı, aklı çarpılmış kimseler döndürülebilir.
قُتِلَ الْخَرَّاصُونَۙ ﴿١٠﴾
10: Kahrolsun Allah’ın va‘dettiği şeylerden şüphe duyan o koyu yalancılar!
اَلَّذ۪ينَ هُمْ ف۪ي غَمْرَةٍ سَاهُونَۙ ﴿١١﴾
11: Onlar, cehâlet bataklığı içinde bilinçsizce bocalayıp duruyorlar.
يَسْـَٔلُونَ اَيَّانَ يَوْمُ الدّ۪ينِۜ ﴿١٢﴾
12: Alaycı bir edayla: “Geleceği söylenen şu hesap günü de ne zamanmış?” diye soruyorlar.
يَوْمَ هُمْ عَلَى النَّارِ يُفْتَنُونَ ﴿١٣﴾
13: O gün, onların ateş üzerinde azaba uğratılacakları dehşetli gündür.
ذُوقُوا فِتْنَتَكُمْۜ هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تَسْتَعْجِلُونَ ﴿١٤﴾
14: Onlara: “Tadın azabınızı! Dünyada bir an önce gelmesini istediğiniz şey işte budur!” denilecek.
Tefsir
Burada Peygamberimiz (s.a.s.) ve Kur’an hakkında sihirbaz ve sihir, şâir ve şiir, kâhin ve kehânet suçlamalarında bulunan; bir tarafta Allah’ın her şeyin yaratıcısı olduğunu söylediği halde bir taraftan putlara tapan; kıyâmetle alakalı inkâr ve şüphe bakımından farklı durumlar sergileyen müşrikler kınanmakta ve onlardan bu hallerini düzeltmeleri istenmektedir. Değilse sapıklığı baştan kabullenerek ilâhî hakîkatleri yalanlayan; hidâyet, iman, ilim ve irfana kapılarını kapatıp derin bir cehâlet çukuruna gömülen; alaylı alaylı “Sizin iddia ettiğiniz bu hesap günü de ne zamanmış?” diyen gâfiller, mutlaka cehennemde bu yaptıklarının cezasını çekecekler; dünyada çıkardıkları fitnelerin bedelini âhirette ateş üzerinde dağlanarak ödeyeceklerdir.Ömer Çelik
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ ﴿١٥﴾
15,16: Gönülleri Allah’a karşı saygıyla dopdolu olup O’na itaatsizlikten sakınan ve güçleri ölçüsünde O’nun emirlerini yerine getirmeye çalışanlar, cennetlerde ve pınar başlarında olacaklardır.
كَانُوا قَل۪يلًا مِنَ الَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ ﴿١٧﴾
17: Geceleri pek az uyurlardı.
وَبِالْاَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ ﴿١٨﴾
18: Seher vakitleri de Allah’tan bağışlanma dilerlerdi.
Tefsir
Mücahide göre rasülüllah ile seherlere kadar beraber olmak ve evlerine gitmemek isteyen sahabeler hakkın da inmiştir.Kurtubi
İbni Ebi Şeybe Ve İbni Münzir in Ata dan rivayetine göre bu ayetin geldiği sırada sahabeler gece namazlarına çok ağırlık vermişlerdi.Bu durum bazı sahabeye ağır gelmiştir..Bunun üzerine inmiştir.Alusiye göre daha sonra Müzzemmil 20.ayet de bu sebepden yani"Ondan kolayınız gelen ayetleri okuyunuz"inmiştir.
وَف۪ٓي اَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِلسَّٓائِلِ وَالْمَحْرُومِ ﴿١٩﴾
19: Mallarından hem yardım isteyen fakirlere, hem de muhtaç olduğu halde iffetinden dolayı dilenmekten çekinen yoksullara pay ayırırlardı.
Tefsir
Cennetlerde, pınar başlarında bulunup Rablerinin ihsan ettiği sayısız nimetleri hoşnutlukla kabul edip razı olacak kullar, şu hususiyetlere sahiptirler:
Birincisi; bunlar takvâ sahipleridir. Allah’tan korkan, O’na karşı muhabbete dayalı derin bir saygı duyan, bu sevgi ve saygının sevkiyle ilâhî emirleri yerine getirip yasaklardan titizlikle kaçınan kimselerdir. Onların yaşadıkları bu takvâ hayatından bir iki misal vermek gerekirse:
İkincisi; onlar dünyada iyilik ve ihsan sahibi idiler. Dâimâ sâlih ameller yapar ve yaptıklarını da en güzel şekilde yapmaya çalışırlardı. Bütün işlerini Allah’ı görürcesine yaparlardı. Bu sebeple en güzel mükafata ve sevaba layık olmuşlardır.
Üçüncüsü; geceleri pek az uyurlardı. “Geceleyin kalk, az bir kısmı dışında geceyi ibâdetle geçir!” (Müzzemmil 73/2) âyetinin mânasına göre amel ederlerdi. Allah Teâlâ’ya olan şevk ve muhabbetleri, âhiretle alakalı korku ve endişeleri sebebiyle gözlerine uyku girmez, ibâdet eder, vazife yaparlardı. Âyette geçen اَلْهُجُوعُ (hucû‘) kelimesi, az uyku, özellikle gece uykusu demektir. ما (mâ) edatının olumsuzluk için alınması durumunda âyet: “Bazı gece biraz bile uyumazlar, hepsini ihya ederlerdi” (Zâriyât 51/17) mânasını taşımaktadır. Seher vakitleri de onlar istiğfar ederlerdi. Geceleri ibâdet etmekle birlikte, sanki günah ile vakit geçirmiş gibi seher vakitleri de yatmaz, kusurları için af dilerlerdi.
Resûlullah (s.a.s.), gece ibâdetine teşvik ederek şöyle buyurur:
“Ey insanlar! Birbirinize selam verin, yemek yedirin, akrabanızla ilginizi ve onlara yardımınızı devam ettirin. İnsanlar uyurken geceleyin namaz kılın. Böyle yaparsanız, selâmetle cennete girersiniz.” (Tirmizî, Et‘ime 45; İbn Mâce, İkâmet 174)Ömer Çelik
Sevrinin Kays ibni Müslim den Onun da el Hasen ibni Muhammed den rivayetine göre Hz.Peyğamber a.s bri seriye den sonra ganimetler elde etmişlerdi.Seriyeye katılmayanlar da bir pay istemişlerdi.Bunun üzerine Bu ayet inmiştir.
Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen |