Murselat Meal Ve Tefsiri

#1 von Kurban , 08.03.2022 06:56

Mürselat Süresi Meal Ve Tefsiri
Mürselât sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 50 âyettir. İsmini, birinci âyette geçen ve “gönderilenler” mânasına gelen اَلْمُرْسَلَاتُ (mürselât) kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 77, iniş sırasına göre ise 33. sûredir.
Allah Teâlâ, kıyâmetin mutlaka kopacağını haber vermek üzere, sonsuz kudretini gösteren beş şey üzerine yemin eder. Bunlar hakkındaki izahlardan ikisi bizim için önem taşımaktadır:

Birincisi; üzerine yemin edilen varlıklar meleklerdir. Allah meleklerle vahiy ve diğer buyruklarını gönderdiği için onlara اَلْمُرْسَلَاتُ (mürselât) denir. Şiddetle esen rüzgar gibi Allah’ın emirlerini sür’atle yerine getirdikleri için onlara اَلْعَاصِفَاتُ (âsıfât) denir. Gökte kanatlarını açtıkları ve yeryüzünde şeriatleri yaydıkları, yahut mahşerde amel defterlerini yaydıkları için onlara اَلنَّاشِرَاتُ (nâşirât) denir. Hak ile bâtılı birbirinden ayırdıkları için bunlara اَلْفَارِقَاتُ (fârikât) denir. İnsanların özür dilemelerine mâni olmak ve inkârcıları korkutmak üzere Peygamberlere vahyi getirdikleri için de onlara اَلْمُلْقِيَاتُ (mülkıyât) denir. (bk. Sâffât 37/1-3; Zâriyât 51/1-4; Nâziât 79/1-5)

İkincisi; üzerine yemin edilen bu şeyler, rüzgârlardır. Allah onları değişik yönlerden ard arda gönderdiği için bunlara اَلْمُرْسَلَاتُ (mürselât) (bk. Rum 31/48); bazan esişleri şiddetlenip fırtına haline geldikleri için اَلْعَاصِفَاتُ (âsıfât) (bk. Yûnus 10/22); bulutları kaldırıp yaydıkları, bitkilerin, ekinlerin, ağaçların yetişip yayılmasına yardımcı oldukları için اَلنَّاشِرَاتُ (nâşirât) (bk. Rum 31/48; Hicr 15/22); zâlimleri helak ederek Allah’ın dostlarıyla düşmanlarını birbirinden ayırdıkları için اَلْفَارِقَاتُ (fârikât) (bk. Hâkka 69/6); gördükleri hâdiselerden ders ve ibret alan akıllı kimseler rüzgarların şiddetli esişini görünce Allah’ın kudretini hatırlayıp O’na sığındıkları, böylece rüzgarlar onların kalbine Allah’a yönelme, O’na iman ve kulluk bakımından bir öğüt bıraktığı için de اَلْمُلْقِيَاتُ (mülkıyât) denmiştir.
İster melekler isterse rüzgârlar olsun, hepsini yaratan, onlara belli vazifeler yükleyen, onları gönderen, estiren, koşturan, böylece muazzam kâinat nizamını kurup devam ettiren Allah Teâlâ olduğu için, şüphesiz O, kıyâmetle birlikte bu nizamı bozmaya ve âhirete ait yeni bir nizam kurmaya, va‘dettiği şeyleri yerine getirmeye elbette kadirdir. O halde size vaat edilen kıyamet ve ötesindeki her şey mutlaka vuku bulacaktır.
Sebebi Nuzül
Birinci ayet indiğin de,Humeydi nin İbni Mesud dan edilen rivayet de Allahın rasülü ile Mina da bir mağara daydık,mağara da bir yılan çıkıverdi.Hz.Peyğamber onu öldürün..buyurdu.Fakat yılan elimizden kaçıverdi.Efendimiz..siz onun şerrinden oda sizin elinizdn kurtuldu..buyurdu..Bak Kurtubi.Ve Buhari ve Tefsirul kuran..

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ Bismillahirrahmanirrahim/Rahman Ve Rahim Olan Allahın Adıyla
وَالْمُرْسَلَاتِ عُرْفاًۙ ﴿١﴾
﴾1﴿ Yemin olsun, birbiri ardından gönderilenlere;
فَالْعَاصِفَاتِ عَصْفاًۙ ﴿٢﴾
﴾2﴿ Fırtına olup esenlere;
وَالنَّاشِرَاتِ نَشْراًۙ ﴿٣﴾
﴾3﴿ Yaydıkça yayanlara;
فَالْفَارِقَاتِ فَرْقاًۙ ﴿٤﴾
﴾4﴿ (Hak ile bâtılı) birbirinden iyice ayıranlara;
فَالْمُلْقِيَاتِ ذِ كْراًۙ ﴿٥﴾

عُذْراً اَوْ نُذْراًۙ ﴿٦﴾
﴾5-6﴿ Mazereti ortadan kaldırmak veya uyarmak için vahyi iletenlere;
Tefsiri
İlk üç âyette üzerlerine yemin edilerek muhatapların dikkatleri çekilen şeyler bazı tefsircilere göre rüzgâr, fırtına, bulut gibi tabiat olaylarıdır (bk. Zâriyât 51/1-4). Diğer tefsircilere göre ise daha sonraki üç âyette olduğu gibi bunlarla da Cebrâil, melekler, vahiy ve kitap kastedilmiştir.
Melekler vahyi getirirken rüzgârlar gibi esmişler, yeryüzünde Allah’ın dinini yaymışlar, getirdikleri vahiy sayesinde inkârcılık ve cehalet yüzünden ölü hale gelen ruhlar dirilmiş, hak ile bâtıl birbirinden ayrılmış, insanların tövbe edip arınmaları sağlanmıştır (Zemahşerî, IV, 202; bilgi için bk. Râzî, XXX, 264-268; İbn Âşûr, XXIX, 419-423; Ateş, X, 264-266).Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 526
اِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَاقِعٌؕ ﴿٧﴾
﴾7﴿ Ki size vaad olunan şey mutlaka gerçekleşecektir.
فَاِذَا النُّجُومُ طُمِسَتْۙ ﴿٨﴾
﴾8﴿ Yıldızların ışığı söndürüldüğünde;
وَاِذَا السَّمَٓاءُ فُرِجَتْۙ ﴿٩﴾
﴾9﴿ Gök yarıldığında;
وَاِذَا الْجِبَالُ نُسِفَتْۙ ﴿١٠﴾
﴾10﴿ Dağlar sökülüp savrulduğunda;
وَاِذَا الرُّسُلُ اُقِّتَتْؕ ﴿١١﴾
﴾11﴿ Peygamberlere toplantı vakti bildirildiğinde;
لِاَيِّ يَوْمٍ اُجِّلَتْؕ ﴿١٢﴾
﴾12﴿ Bütün bunlar hangi güne ertelenmiştir?
لِيَوْمِ الْفَصْلِۚ ﴿١٣﴾
﴾13﴿ Ayırım gününe.
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِؕ ﴿١٤﴾
﴾14﴿ Ayırım gününün ne olduğunu bilir misin?
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبٖينَ ﴿١٥﴾
﴾15﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline!
Tefsir
Kıyametin kopması sırasında meydana gelecek kozmik çöküşü (meselâ bk. İbrâhim 14/18; Tâhâ 20/105; Müzzemmil 73/14) özetleyen açıklamaların ardından 11-13. âyetler, Allah Teâlâ’nın peygamberlerle ümmetleri arasında dünyada yaşanmış olan olumlu veya olumsuz ilişki hakkındaki nihaî sorgu, yargı ve kararını vereceği zamanı ifade eder ki bu zaman da kıyamet ve âhiret günüdür. Nitekim başka bir âyette de Allah’ın o gün peygamberleri toplayıp onların tebliğ ve davetlerine insanların nasıl cevap verdiklerinin sorulacağı haber verilmiştir (Mâide 5/109). İşte “ayırım günü”nden maksat bu sorgu ve yargı günü yani peygamberlerle onları yalancılıkla itham edenlerin arasında hükmün verileceği ve hak ile bâtılın ayırt edileceği kıyametin kopmasıyla başlayacak olan âhiret günüdür. 14. âyetteki soru cümlesi, o günün, Allah bildirmedikçe hiç kimsenin mahiyetini bilemeyeceği, tasavvur edemeyeceği olağanüstülüklere sahne olacağını ima eder. 15. âyet ise kıyamet ve âhireti yalan sayanların başlarına gelecek olan felâketin büyüklüğüne dikkat çekiyor. Bu ifade kalıbı sûrede on defa geçmekte olup her defasında izlediği âyetlerle ilgili özel bir anlam içerir. İnkârcılar, yalan saydıkları her ilâhî bildirim sebebiyle ayrı ayrı cezalandırılacakları için bunlar hakkında aynı ifade kalıbı tekrar edilmiştir.
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 526-527
اَلَمْ نُهْلِكِ الْاَوَّلٖينَؕ ﴿١٦﴾
﴾16﴿ Öncekileri helâk etmedik mi?
ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْاٰخِرٖينَ ﴿١٧﴾
﴾17﴿ Arkadan gelenlere de onlara yaptığımızı yapacağız.
كَذٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِمٖينَ ﴿١٨﴾
﴾18﴿ İşte biz suçlulara böyle yaparız.
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبٖينَ ﴿١٩﴾
﴾19﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline!
Tefsir
Buradaki soru, âyetlerin ilk muhatabı olan Mekke müşriklerinin, Allah’a isyanları yüzünden helâk edilen Âd, Semûd vb. kavimlerin kötü âkıbetlerinden az çok haberdar olduklarını gösterir. Buna rağmen kendileri de peygamberi yalancılıkla itham edip ona isyanda ısrar ederlerse öncekiler gibi cezalandırılacakları hatırlatılmaktadır. Nitekim Hz. Peygamber’e isyanda direnen müşrikler Bedir Savaşı’yla başlayan kesin bir yok oluş sürecinden geçirilerek cezalandırılmışlardır (bk. Râzî, XXX, 272); âhiretteki cezaları da ayrıca verilecektir. 18. âyette “suçlular” diye çevirdiğimiz mücrimîn kelimesi Kur’an’da genellikle müşrikleri ifade eden bir terim olarak kullanılmıştır. Âyetin bağlamından kelimenin burada da aynı anlamda kullanıldığı anlaşılmakta; bu âyette hangi dönemde olursa olsun bütün “mücrimler”in, müşriklerin, inkârcı ve isyankârların aynı şekilde cezalandırılmalarının, yüce Allah’ın bir yasası olduğu hatırlatılmaktadır.Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 527
اَلَمْ نَخْلُقْكُمْ مِنْ مَٓاءٍ مَهٖينٍۙ ﴿٢٠﴾
﴾20﴿ Sizi önemsenmeyen bir sudan yaratmadık mı?
فَجَعَلْنَاهُ فٖي قَرَارٍ مَكٖينٍۙ ﴿٢١﴾

اِلٰى قَدَرٍ مَعْلُومٍۙ ﴿٢٢﴾
﴾21-22﴿ Onu belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirdik.
فَقَدَرْنَاࣗ فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ ﴿٢٣﴾
﴾23﴿ Ölçüleri biz koyduk; ne de güzel ölçmüşüzdür!
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبٖينَ ﴿٢٤﴾
﴾24﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline!
Tefsir
“Önemsenmeyen bir su”dan maksat sperm (bk. Kıyâmet 75/37), onun yerleştirildiği “sağlam yer” ana rahmi, “belli bir süre” ise hamilelik dönemidir. Âyetlerde insanın hangi maddeden ve nasıl yaratıldığı açıklanarak Allah’ın neleri yapmaya, yaratmaya kadir olduğuna dair en dikkate değer örneklerden biri ortaya konmuş; böylece yeniden dirilmeyi inkâr edenlere bu inkârlarının temelsiz olduğu gösterilmiştir. 23. âyette insanın yaratılışındaki akıllara durgunluk veren inceliklere, mükemmel düzen ve uyuma, ölçüye ve sonuçta onu yaratan ilâhî ilim ve kudretin genişliğine dikkat çekilmiştir. Böylece insan iki yönden uyarılmaktadır: a) Allah insanı basit, bir sudan yani meniden yaratmış, ana rahminde onu çeşitli aşamalardan geçirerek, maddî ve mânevî kabiliyetlerle donatmış, sonuçta yeryüzünün en mükemmel varlığı haline getirmiştir. Ama insanoğlu nankörlük ederek kendisine paha biçilmez nimetleri lutfeden Allah’a isyan etmektedir. İşte bundan dolayı 18.âyetten başlamak üzere sûrede “O gün inkârcıların vay haline!” buyurularak insanlar uyarılmıştır. b) Âyetlere göre öldükten sonra dirilme olayı mutlaka gerçekleşecektir. Basit bir sudan böyle mükemmel insanı yaratıp meydana getiren yaratıcı kudret onu öldükten sonra diriltmeye de kadirdir.Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 527-528

 
Kurban
Beiträge: 1.052
Punkte: 651
Registriert am: 19.08.2010

zuletzt bearbeitet 12.03.2022 | Top

   

Murselat Süresi Meal Ve Tefsiri B.1
Nas Süresi Meal Ve Tefsiri

  • Ähnliche Themen
    Antworten
    Zugriffe
    Letzter Beitrag
Anfragen und Anregungen bitte direkt an tiav@hotmail.de adressieren. Vielen Dank!
Xobor Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen
Datenschutz