Murselat Süresi Meal Ve Tefsiri
اَلَمْ نَجْعَلِ الْاَرْضَ كِفَاتاًۙ ﴿٢٥﴾
Biz yeryüzünü mekan yapmadık mı?
اَحْيَٓاءً وَاَمْوَاتاًۙ ﴿٢٦﴾
﴾25-26﴿ Biz yeryüzünü dirilere ve ölülere mekân yapmadık mı?
وَجَعَلْنَا فٖيهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَاَسْقَيْنَاكُمْ مَٓاءً فُرَاتاًؕ ﴿٢٧﴾
﴾27﴿ Ayrıca yeryüzünde sabit yüce dağlar yarattık. Sizlere tatlı sular içirdik.
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبٖينَ ﴿٢٨﴾
﴾28﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline!
Tefsiri
Arzın, jeolojik yapısı, atmosferi, su kaynakları vb. imkânları sayesinde canlılar için uygun ortam ve şartlarda yaratılmış olduğuna, ölü beden kalıntılarının da arz içinde tutulduğuna dikkat çekilmekte, böylece dolaylı olarak bunun, aklını işletip ibret nazarıyla görenler için, yeniden dirilme olayından daha şaşırtıcı ve daha büyük bir olay olduğu ima edilmektedir (Şevkânî, V, 414).Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 528
اِنْطَلِقُٓوا اِلٰى مَا كُنْتُمْ بِهٖ تُكَذِّبُونَۚ ﴿٢٩﴾
﴾29﴿ Haydi yalan saydığınız azaba doğru ilerleyin!
اِنْطَلِقُٓوا اِلٰى ظِلٍّ ذٖي ثَلٰثِ شُعَبٍۙ ﴿٣٠﴾
﴾30-31﴿ Korumayan, ateşe karşı da bir faydası dokunmayan üç parçalı bir gölgeye doğru yol alın.
لَا ظَلٖيلٍ وَلَا يُغْنٖي مِنَ اللَّهَبِؕ ﴿٣١﴾
31)Gölgelendirmeyen,ateşe karşı da bir faydası dokunmayan üç bölüklü bir gölgeye doğru yol alın.
اِنَّهَا تَرْمٖي بِشَرَرٍ كَالْقَصْرِۚ ٣٢﴾
32.O ,kütükler kadar,koca sütunlar kadar kıvılcımlar fırlatır.
كَاَنَّهُ جِمَالَتٌ صُفْرٌؕ ﴿٣٣﴾
﴾32-33﴿ O, kütükler kadar, koca sütunlar kadar kıvılcımlar fırlatır.
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبٖينَ ﴿٣٤﴾
﴾34﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline!
Tefsir
O gün hesaplar görülüp herkesin gideceği yer belli olduktan sonra görevliler inkârcılara, dünyada yalan saymış oldukları cehenneme doğru yürümeleri için âyetlerde geçtiği gibi hitap edeceklerdir. Müfessirler “üç parçalı gölge”den maksadın cehennem yakıtlarının çıkardığı, üçe ayrılmış yoğun duman olduğunu söylemişlerdir (Taberî, XXIX, 146). Âyetlerde cehennemin fırlattığı kıvılcımların benzetildiği “kasr” kelimesinin farklı anlamları bulunmakla birlikte (bk. Râzî, XXX, 277; Şevkânî, V, 415-416) bunlar içinde cehennem tasvirine en uygun olanı “hurma kütüğü” olduğu için meâlde bu anlam tercih edilmiştir.
Kıraat farkları dikkate alınarak 32 ve 33. âyetlere şöyle de mâna verilmiştir: “Cehennem, kütükler gibi kocaman kıvılcımlar fırlatır. Her bir kıvılcım birer sarı (kızgın) deve gibidir” (Şevkânî, V, 416).
هٰذَا يَوْمُ لَا يَنْطِقُونَۙ ﴿٣٥﴾
﴾35﴿ Bu öyle bir gündür ki artık konuşamazlar.
وَلَا يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ ﴿٣٦﴾
﴾36﴿ (Zamanı geçtiği için) kendilerine izin de verilmez ki mazeret bildirsinler.
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبٖينَ ﴿٣٧
﴾﴾37﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline!
Tefsir
Bu âyetlerde kıyamet ve mahşer gününde suçluların konuşmalarına ve mazeret göstermelerine izin verilmeyeceği bildirilirken başka âyetlerde onların konuşacakları ve tartışacakları belirtilmiştir (meselâ bk. En‘âm 6/23; Zümer 39/31; Fussılet 41/21). Ancak bunu, âyetler arasında çelişki bulunduğu şeklinde yorumlamamak gerekir. Zira bu farklı âyetlerde âhiretin farklı sahneleri tasvir edilmektedir.
هٰذَا يَوْمُ الْفَصْلِۚ جَمَعْنَاكُمْ وَالْاَوَّلٖينَ ﴿٣٨﴾
﴾38﴿ İşte bu, ayırım günüdür; sizi ve sizden öncekileri bir araya getirdik.
فَاِنْ كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَكٖيدُونِ ﴿٣٩﴾
﴾39﴿ Bir planınız varsa haydi bana karşı uygulayın planınızı!
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبٖينَࣖ ﴿٤٠﴾
﴾40﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline!
Tefsir
“Ayırım günü”nden maksat hakkın bâtıldan, haklının haksızdan, inananın inkâr edenden ayırt edileceği yargı günüdür. Allah o gün gerek Kur’an’ın hitap ettiği topluluğu ve sonraki nesilleri, gerekse Kur’an’ın inmesinden önce gelip geçmiş bütün insanları mahşerde toplayıp aralarında hükmünü verecektir (krş. Vâkıa 56/49-50). Bir yoruma göre “siz ve sizden öncekiler” ifadesiyle bilhassa Hz. Peygamber’in muhatapları olan Arap müşrikleriyle önceki dönemlerin inkârcıları kastedilmiştir. Âyetin özellikle tehdit ve uyarı amacı taşıdığı dikkate alındığında bu yorum daha isabetli görülebilir. Nitekim 39. âyet de bu yorumu desteklemektedir. Burada inkârcılara, “Bir planınız varsa haydi bana karşı uygulayın planınızı!” denilerek hak ettikleri cezadan kurtulma hususunda bir çareleri varsa onu kullanmaları istenir. Ancak bu istek, gerçekten onların bir çare bulmaları için değil, içine düşecekleri çaresizliği ortaya koymak içindir.
اِنَّ الْمُتَّقٖينَ فٖي ظِلَالٍ وَعُيُونٍۙ ﴿٤١﴾
Şüphe yok ki takva sahipleri gölgeliklerde ve pınar başlarında canlarının istediği çeşit çeşit meyveler arasında olacaklardır.
وَفَوَاكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَؕ ﴿٤٢﴾
﴾41-42﴿ Şüphe yok ki takvâ sahipleri gölgeliklerde ve pınar başlarında canlarının istediği çeşit çeşit meyveler arasında olacaklardır.
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنٖٓيـٔاً بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿٤٣﴾
﴾43﴿ “Yaptıklarınızın karşılığı olarak şimdi afiyetle yiyin için.”
اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنٖينَ ﴿٤٤﴾
﴾44﴿ İşte biz iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبٖينَ ﴿٤٥﴾
﴾45﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline!
Tefsir
Râzî, Şevkânî gibi müfessirler, sûrenin bütünündeki konuların uyumunu dikkate alarak bu âyetlerde âhiretteki durumları özetlenen “takvâ sahipleri” ile bilhassa Allah’a ortak koşmaktan sakınan müminlerin kastedildiğini belirtirler. Râzî âyetteki takvâ kelimesinin itaatkâr olan ve olmayan bütün müminleri kapsadığını önemle hatırlatır (XXX, 281-282; Şevkânî, V, 417). Ancak gerek takvâ kavramının Kur’an-ı Kerîm’deki genel anlamı gerekse burada “takvâ sahipleri”nin niteliğini ve ödüllerini açıklayan 43-44. âyetler, kavramın burada da hem imanı hem itaati kapsadığını göstermektedir.
كُلُوا وَتَمَتَّعُوا قَلٖيلاً اِنَّكُمْ مُجْرِمُونَ ﴿٤٦﴾
﴾46﴿ Siz de (dünyada) yiyin için, biraz daha faydalanın! Şüphe yok ki suça batmış durumdasınız!
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبٖينَ ﴿٤٧﴾
﴾47﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline!
Tefsir
Takvâ sahiplerini öven ve onlara âhiret mutluluğunu müjdeleyen ifadelerin ardından, putperestlere yöneltilen “... yiyin, biraz daha faydalanın!” şeklindeki tehdit ifadesiyle –takvâ sahiplerinin duyarlı ve sorumlu yaşayışlarının aksine– yiyip içmenin ötesinde bir kaygı taşımadan sorumsuzca geçirilen bir hayatın gerçekte ne büyük bir ziyan olduğu anlatılmaktadır. Dünya nimetleri ne kadar bol olursa olsun insan ömrü kısa, dünya ise fânidir; sonuçta suçluların gideceği yer cehennemdir. Bu nedenle onlar hakkında da, “Hakkı yalanlayanların o gün vay haline!” buyurulmuştur.Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 531
وَاِذَا قٖيلَ لَهُمُ ارْكَعُوا لَا يَرْكَعُونَ ﴿٤٨﴾
﴾48﴿ Onlara, “Allah’ın huzurunda eğilin!” denildiğinde eğilmiyorlar.
Tefsir
Bu âyetle ilgili üç yorum yapılmıştır: 1. Sakifliler hakkında inmiştir. Hz. Peygamber onlara namazla ilgili âyetleri tebliğ ettiğinde, “Namazı bizden kaldır; biz eğilemeyiz, bu bizim için bir ardır” demişler. Hz. Peygamber de “Rükûu ve secdesi olmayan dinde hayır yoktur” buyurarak onların yersiz isteklerini reddetmiştir (Şevkânî, V, 417). 2. İman etmeden ölenlere âhirette, “Allah’ın huzurunda eğilin” denilecek, fakat kendilerinde eğilme gücü bulamayacaklar. 3. Âyetteki “eğilme” (rükû) kavramıyla genel olarak Allah’a itaat ve saygı kastedilmiştir.Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 531-532
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبٖينَ ﴿٤٩﴾
﴾49﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline!
فَبِاَيِّ حَدٖيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ ﴿٥٠﴾
﴾50﴿ Artık bundan (Kur’an’dan) sonra hangi söze inanacaklar?
Tefsir
“Bundan” zamiriyle Kur’an-ı Kerîm kastedilmiştir. İman edilecek en doğru söz Kur’an-ı Kerîm’dir. Kuşkusuz bütün sözler içerisinde en doğrusu, en aydınlatıcısı, en inanılır ve güvenilir olanı, ayrıca inanıp izleyenlere en yararlı ve kurtarıcı olanı Allah’ın sözüdür. Nitekim En‘am sûresinin 115. âyetinde “Allah’ın kelimesinin (kelâmının) hem doğruluk hem de adalet bakımından tam” yani eksiksiz kusursuz olduğu bildirilmiştir. Mürselât sûresinin genelinde inkârcıların yanlış inanç ve tutumları ve bu yüzden uğrayacakları uhrevî cezalar hakkında bilgi verildikten sonra kurtuluş yolunun Kur’an-ı Kerîm’e inanıp onu izlemek olduğunu bildiren âyetle sûre son bulmaktadır. Son âyette her yönüyle mûcize olan Kur’an’a inanmayan inkârcıların, artık iman edecekleri herhangi bir sözün veya bir kitabın bulunmadığına işaret edilmektedir.Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 532
Not
Murselat suresi ne icin okunur?
Mürselat suresini devamlı olarak okuyan kişiler Allah'a şirk koşmaktan uzaklaşır. ... Sabah namazının kılınmasının ardından Mürselat suresini üç defa okuyan kişi bir muhakemeye gittiğinde onu kazanır. İftiraya uğramaktan korkan kişiler Mürselat suresini okurlarsa iftiralardan bu kişiler Allah'ın izni ile korunur.