Tekasür Süresi Meal Ve Tefsiri

#1 von HMCK ( Gast ) , 23.02.2022 07:39

Tekasür Süresi Meal Ve Tefsiri
Bismillahrrahmanirrahim/Rahman Ve Rahim Olan Allahın Adıyla
Hakkında
Mekke döneminde inmiştir. 8 âyettir. Tekâsür, mal, mülk ve çoluk çocuğunçokluğuyla övünmek demektir
Nuzül
Mushaftaki sıralamada yüz ikinci, iniş sırasına göre on altıncı sûredir. Kevser sûresinden sonra, Mâ‘ûn sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Medine’de indiğine dair rivayet de vardır (bk. Buhârî, “Rikāk” 10; Şevkânî, V, 575).
a)İmamı Süyutiye göre İbni Ebu Hatim in Büreyde den rivayetle verdiği bir habere dayanarak Sürenin Medeni oluşunu tercih etmiştir.Çokluklarıyla övünürken kabirlerindeki ölmüş büyükleriyle böbürlenip iftihar edenler medineli iki kabiledir.Bunlar Ansar dan Harise oğulları ile Haris oğullarıydı.Alusi,age XXX.223
Katade ye göre ise yahudiler hakkında inmiştir.Mükatile ve Kelbi ye göre ise Süre mekkidir,bu iki kabile Kureyş den Abdi Menaf oğulları ile Sehm İbni Amr oğulları hakın da nazil olmuştur.Begavi ...
Konusu
Sûrede insanların, hayatın aldatıcı yönleriyle meşgul olmala­rından, dünya malını biriktirmeye olan düşkünlüklerinden ve âhiret hallerinden söz edilmektedir.
Fazileti:
Hz Ömerden edilen Rivayet de:
Hz Peyğamber ashabına ..sizler her gün bin süre okuyamaz mı? sorusuna...orada bulunanlar.
Bin ayeti hergün kim okuyabilir..dediler.Tekasür süresi bin ayete bedel dir..Onu okuyun buyurdular.

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ Bismillahrrahmanirrahim/Rahman Ve Rahim Olan Allahın Adıyla

اَلْهٰيكُمُ التَّكَاثُرُۙ ﴿١﴾ Elhakumuttekasür
Çoklukla övünme yarışı sizi aldattı..

حَتّٰى زُرْتُمُ الْمَقَابِرَؕ ﴿٢﴾Hatta zürtumul makabir..
﴾1-2﴿ Çoklukla övünme yarışı sizi kabirlere varıncaya kadar oyaladı.

Tefsiri

“Çoklukla övünme yarışı” diye çevirdiğimiz 1. âyetteki tekâsür kelimesi, bu sûre bağlamında özellikle “yüksek bir amaç gütmeden, neden niçin demeden mal, evlât, yardımcı ve hizmetçi gibi her devrin telakkisine göre çokluğuyla övünülen şeyleri büyük bir tutkuyla durmadan çoğaltma yarışına girişmek, mânevî ve ahlâkî sorumluluğunu düşünmeden alabildiğine kazanma hırsına kendini kaptırmak” anlamına gelmektedir. Bu tutku bireysel olabileceği gibi toplumsal da olabilir. Âyette tekâsür kavramı Câhiliye toplumunun zihniyet yapısını tanıtmakla birlikte evrensel bir mesaj da içermekte, genel bir tesbit ve dolayısıyla uyarı anlamı da taşımaktadır. Nitekim çağımızda bazı ülke ve toplumlarda hâkim maneviyattan yoksun seküler zihniyet de durmadan üretmek, tüketip tekrar üretmek, kârı ve serveti sınırsızca çoğaltmak şeklinde bir dünya görüşünü içerir. İşte bu dünya görüşü ve onun doğurduğu uygulamalar da bu âyette eleştirilen “çoklukla övünme yarışı”nın çağdaş örneğidir. Ancak insanlığın mânevî ve ahlâkî değerlerini, birikimlerini sistem dışı bırakan, hatta tahrip eden bu yarış, sonuçta ekonomik ve siyasî gücü, iletişim imkânlarını da kullanarak bireysel ilişkilerden uluslar arası ilişkilere kadar uzanan bir haksızlık ve adaletsizlik düzeni doğurmakta ve nihayet dünyayı “global” sorunlar alanı haline getirmektedir. İşte bu sûrede Mekke’nin burnu büyük eşrafının tutumları üzerinden temel bir insanlık sorununa ve bunun ağır bedeline dikkat çekilmiştir.
2. âyetteki mekābir kelimesi kabir anlamındaki makberenin çoğuludur. Tam anlamı “Sonunda kabirleri ziyaret ettiniz” demek olan cümleye müfessirler özellikle şu mânaları vermişlerdir: a) Mecazi anlamda, “Sonunda ölüp kabirlere girdiniz; bu tutku ve yarış sizde ölünceye kadar sürüp gitti”; b) Yine mecazi anlamda, “Öyle kibre kapıldınız ki birbirinize karşı kabirlerdeki ölülerle övündünüz”; c) Lafzî anlamda, “Bizzat kabirlere gidip ölülerle övündünüz.” Tefsirlerde anlatıldığına göre Câhiliye Arapları mal, evlât, akraba ve hizmetçilerinin çokluğunu bir gurur ve şeref sebebi sayarlar, hatta bu hususta övünürken yaşayanlarla yetinmeyip kabilelerinin üstünlüğünü geçmişleriyle de ispat etmek için kabirlere gider, “Bizde şu şu şerefli insanlar vardı” diyerek ölmüş akrabalarının kabirlerini gösterir, onların dahi çokluğuyla övünürlerdi. Sûrenin iniş sebebi olarak bu tür rivayetler bulunmakla birlikte genel anlamda insan fıtratındaki mal, evlât ve taraftarların çokluğu ile övünme vb. davranışlar eleştirilmekte, gerçek üstünlüğün âhirette ortaya çıkacağı belirtilmektedir. 3-5. âyetlerin başındaki “hayır” anlamına gelen kellâ edatı, ebedî olan âhiret hayatını, orada verilecek hesabı ve bu hesap için hazırlık yapmayı unutup da fani olan ve ancak daha yüksek amaçlar için kullanıldığında bir değer ifade eden mal mülk vb. imkânları bilinçsizce çoğaltma yarışına girişerek bunlarla avunup övünmenin korkunç bir gaflet ve ahmaklık olduğunu vurgulamak maksadıyla üç defa tekrar edilmiştir. 5. âyette “kesin bir bilgi” diye çevirdiğimiz ilme’l-yakīn tamlaması sözlükte “bir şeyi gerçek haliyle idrak etmek” anlamına gelen “ilim” kelimesi ile “gerçeğe uygun kesin bilgi” anlamındaki yakīn kelimelerinden oluşan bir terim olup “kesin olan aklî ve naklî delillerin ifade ettiği bilgi” diye tarif edilmiştir (bu terim hakkında bilgi için bk. Yusuf Şevki Yavuz, “İlme’l-yakīn”, DİA, XXII, 137).

كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَۙ ﴿٣﴾ Kella sevfe talemune
﴾3﴿ Hayır! Yakında anlayacaksınız!

ثُمَّ كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَؕ ﴿٤﴾Sümme kella sevfe talemune..
﴾4﴿ Hayır hayır! Elbette yakında anlayacaksınız.

كَلَّا لَوْ تَعْلَمُونَ عِلْمَ الْيَقٖينِؕ ﴿٥﴾Kella lev talemune..
﴾5﴿ Hayır! Keşke kesin bir bilgiyle bilmiş olsaydınız!

لَتَرَوُنَّ الْجَحٖيمَۙ ﴿٦﴾Le teravünnel cahim...
﴾6﴿ Yemin olsun, cehennemi mutlaka göreceksiniz!

ثُمَّ لَتَرَوُنَّهَا عَيْنَ الْيَقٖينِۙ ﴿٧﴾ Sümme leteravuneha aynel yakin...
﴾7﴿ Sonra kuşkusuz onu gözünüzle ayan beyan göreceksiniz.

ثُمَّ لَتُسْـَٔلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعٖيمِ ﴿٨﴾ Sümme le tuselunne yevmeizin aninnaiim..
﴾8﴿ Nihayet o gün nimetlerden elbette sorguya çekileceksiniz.
Tefsiri
“... gözünüzle ayan beyan göreceksiniz” diye çevirdiğimiz kısımdaki ayne’l-yakīn tamlaması sözlükte “göz” anlamına gelen ayn ile “gerçeğe uygun kesin bilgi” anlamındaki yakīn kelimelerinden oluşan bir terim olup gözlem yoluyla elde edilen ve doğruluğu apaçık olan bilgiyi ifade eder (bk. Yusuf Şevki Yavuz, “Ayne’l-yakīn”, DİA, IV, 269). Ayne’l-yakīn ile elde edilen bilginin ilme’l-yakīn ile elde edilenden daha üstün ve kesinlik derecesi daha yüksek olduğu anlaşılmaktadır (ayrıca bk. Âl-i İmrân 3/18). Yüce Allah dünya hayatında mutlak gerçeği kabul edip de âhiret için hazırlık yapmayan, aksine fâni şeylere aldanıp onlarla başkalarına karşı övünenlerin âhirette cehennem azabıyla cezalandırılacağını yemin ederek haber vermiştir. 6. âyette “Cehennemi mutlaka göreceksiniz” ifadesinin mecazi bir görme şeklinde anlaşılmaması için 7. âyette, “Onu ayne’l-yakīn olarak, gözünüzle ayan beyan göreceksiniz” buyurulmuş; böylece hem tehdit pekiştirilmiş hem de cehennem olayının büyüklüğü ifade edilmiştir (Ebû Hayyân, VIII, 508). 8. âyet ise Allah’ın verdiği nimetlerin şükrünü yerine getirmek üzere O’nun yolunda ve emrettiği şekilde değerlendirmeyip de onları başkalarına karşı övünme ve kendini üstün görme – gösterme aracı yapanların bu nimetlerden hesaba çekileceklerini, sonuçta şiddetli bir şekilde cezalandırılacaklarını anlatmaktadır.Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa:679-680
Tasavvufi İşaret Tefsiri
İlmel yakîn, Aynel yakîn ve Hakkel yakîn
İlm-ül-yakîn, ilimle bilmek,
Ayn-ül-yakîn, gözle görerek bilmek,
Hakk-ul-yakîn, her şeyi ile bilmek, vakıf olmak demektir.
Bir misalle açıklayalım!
Medine-i münevverede yaşayan bir kimse, ömründe hiç kar görmese, kar kendisine anlatılsa, bu kimsenin kar hakkındaki bilgisine (İlm-ül-yakîn) denir.
Yakından karı görmekle hasıl olan bilgisine de (Ayn-ül-yakîn) denir.
Karı eline alıp incelese, soğukluğunu öğrense, biraz yiyip tadına baksa, bu bilgisine de (Hakk-ul-yakîn) denebilir.
Murakabe yaparken evliyada bazı hallerin hasıl olmasına (İlm-ül-yakîn) denir. Kalbde bir ışık parlamasına (Ayn-ül-yakîn) denir. Allahü teâlânın ahlakı ile ahlaklanmaya da (Hakk-ul-yakîn) denir. (Mektubat-ı Dehlevi)
Tasavvuf ehlinin, eserden müessiri, yani işi görerek, bunu yapanı keşf ile anlamasına (İlm-ül-yakîn) denir. (Mektubat-ı Rabbani c.3, m.39)
Cennete ve Cehennemin varlığı yakîn olarak bilinirse, buna (İlm-ül-yakîn), meleklerin bildiği gibi, bizzat müşahede edilerek görülürse, buna da (Ayn-ül-yakîn) denir. Dünyada yapılan kötü işlerin ahirette karşılığının Cehennem olduğu, böyle ilm-i yakîn ile bilinir. Tekasür suresinde mealen (İlm-i yakîn ile bilseydiniz, Cehennemi elbette görürdünüz) buyuruluyor. Peygamberler, ilm-i yakîn ile Cenneti, Cehennemi ve ahiret hallerini bilirler. Bu bilgilerine (İlm-ül-yakîn) denir. (Mükaşefet-ül-kulub)
Başka bir Tefsir da:
Vakıa Sûresi 95: İnne hâzâ le huve hakkul yakîn
Meâli: Muhakkak ki kesin olan o gerçek elbette budur.
İlmel Yakîn:
Tüm kâinat kitabı Allah’ın ilminin yazılı olduğu sayfalardır.
Hakikatler kâinat kitabında satır satır yazılıdır.
Her varlık ilmin sonsuz sayfalarıdır.
Varoluşu ve Varedeni anlamak, ancak ve ancak varlık kitabındaki ilmi okumakla, anlamakla mümkündür.
İlim Allah’ın âlim sıfatının tecellileridir ve tüm varlık bu ilimle açığa çıkar, varlık sayfalarında hep o ilim yazılıdır.
Kişinin Hakkı kesin delilleriyle bilmesi, kâinattaki matematiksel sistemi, fiziksel, kimyasal, biyolojik işleyişi idrak etmesiyle mümkündür.
Varoluşu ve her an devam etmekte olan varoluşu anlamak varlıktaki ilmi işaretleri okumaktan geçer.
İşte İlmel yakîn; kâinatta her an olmakta olan tecellileri idrak etme boyutudur.
Varlığın beşeri sistemi olan, fiziksel, kimyasal, biyolojik işleyişi okumak, anlamak İlmel Yakîn boyutudur.

Varlıktaki fiziksel işleyişi, fizikten çıkan kimyasal işleyişi, kimyadan çıkan biyolojik işleyişi, biyolojiden çıkan bedenleri ilimsel boyutta incelemek İlmel Yakîn boyuttur.
Her varlıkta ki işleyişin ilimsel boyutu o varlığın varoluşunu bizlere gösterir.
Misal; Gözün varoluşu ve gözün görmesi ilimsel bir işleyiş iledir.
Aynel Yakîn:
Ayn kelimesi; bakış, göz, zat, benzer, seyretmek, tıpkısı, kendisi, aynısı demek gibi birçok anlamlara gelir.
Kişi, her varlıkta Hakka ait olan aynılıkları müşahede ettiğinde yani şahit olduğunda yani gördüğünde bu makamı anlar.
Varlık farklı farklı görünsede her varlığı tutan aynılık vardır.
Yani şöyle örnek verirsek, elektrik lambada da, fırında da, buzdolabında da aynıdır.
İşte her varlıkta olan Ruh aynıyla Hakk’a aittir.
Ruh’dan açığa çıkan fiil ve sıfatlar tüm varlıkta aynıyla Hakk’a aittir.
Tüm bedenleri tutan Hakk ayniyle Hakk’tır.
Hangi varlığa bakarsak bakalım, her varlıkta aynılık dereceleri vardır, her varlığın içinde ki işleyiş, sıfatlar birbirinin aynısıdır tüm varlığı tutan Zât aynıdır.
Hallacı Mansur bu zevkle “Enel Hakk” dedi.
Aynîyle bu kainat “Zatı Mutlak”ı gösterir.
Ayn makamında talebe Ruh sırrına vakıf olur, bilir ki kendindeki ve varlıktaki Ruh aynıyla Hakk’tır
Hakkâl Yakîn:
Hakkâl Yakîn Nur boyutudur.
Yani damlanın deryadan, deryanın damladan ayrı olmadığı boyuttur.
Muhammed makamıdır.
Halk makamıdır.
“Allah ile Muhammedi gördüm bir vücud” sırrı buna işarettir.
Talebe hakk halk sırrına vakıf olur.
İşte bu kainat halkiyet sırrıdır ve hakk ile kaimdir
Hakkel yakin, halk ve hakk birbirinden ayrı değildir.
Halkiyette hakk vardır. işte kesin olan gerçek halk hakk yakınlığıdır, aynılığıdır
Bir göz Doktoru düşünelim.
Doktorun gözü anlamak için gözü hücre hücre incelemesi İlmel Yakîn boyutudur.
Gözün görme sırrına ve tüm gözlerin aynıyla birbirine benzemesine Aynel Yakîn boyutudur.
Gözü oraya takan kimdir,o gözden görme tecellisi kime aittir hakikatine ulaşmasına Hakkâl Yakîn boyutudur.
İşte kişinin Nefs yani bedenini ilmen incemelesi, bedenindeki işleyişin ve sıfatların ve bedenini tutan kuvvenin incelenmesi İlmel Yakîn boyududur.
Tüm bedenlerin geldiği âlem olan Ruh ve tüm bedenleri ayakta tutan Ruh boyutu Aynel Yakîn boyutudur.
Ki Allah ayetinde” nefahtu fîhi min rûhî” “Ruhumdan üfledim”der.
Görünen bu alemi anlamanın yolu İlmen Yakîn yoludur
Varlığın bir biriyle aynılık derecesinde yakınlığı ve aynı kaynaktan gelişini hissetmenin yolu da Aynel Yakîn hissidir

HMCK
zuletzt bearbeitet 22.03.2022 07:08 | Top

   

Asır Süresi Meal Ve Tefsiri
Karia Süresi Meal Ve Tefsiri

  • Ähnliche Themen
    Antworten
    Zugriffe
    Letzter Beitrag
Anfragen und Anregungen bitte direkt an tiav@hotmail.de adressieren. Vielen Dank!
Xobor Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen
Datenschutz