Süreyi Beyyine Meal Ve Tefsiri

#1 von Kurban ( Gast ) , 31.01.2022 07:35

Bismillahirrahmanirrahim
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
Rahman Ve Rahim Olan Allahın Adıyla..

مْ يَكُنِ الَّذٖينَ كَفَرُوا مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ وَالْمُشْرِكٖينَ مُنْفَكّٖينَ حَتّٰى تَأْتِيَهُمُ الْبَيِّنَةُۙ ﴿١﴾
رَسُولٌ مِنَ اللّٰهِ يَتْلُوا صُحُفاً مُطَهَّرَةًۙ ﴿٢﴾

﴾1-2﴿ Ehl-i kitap’tan ve müşriklerden hakkı inkâr edenler, kendilerine açık kanıt ve Allah tarafından gönderilen, tertemiz sayfaları okuyan bir elçi gelinceye kadar (hakkı inkârcılıktan) ayrılacak değillerdir.
يهَا كُتُبٌ قَيِّمَةٌؕ ﴿٣﴾
﴾3﴿ O sayfalarda dosdoğru hükümler yer almaktadır.
Burada eleştiri konusu edilen “Ehl-i kitap”tan maksat, özellikle o dönemde Medine ve çevresinde yaşayan yahudilerle hıristiyanlar; “müşrikler”den maksat ise dönemin putperest Araplar’ıdır. Her ne kadar burada Hz. Peygamber’in yakın çevresinde bulunan iki grup inkârcı zikredilmişse de hüküm geneldir, bütün insanlığı ilgilendirmektedir. İlk âyet hakkında yapılan yorumları üç noktada özetlemek mümkündür: a) Müfessirlerin çoğunluğu bu âyeti, “Allah ve resulünü inkâr eden yahudiler, hıristiyanlar ve putperestler, kendilerine açık kanıt yani peygamber gelinceye kadar içinde bulundukları inkârcılıktan ayrılıp ona son vermeyeceklerdir” şeklinde yorumlamışlardır. b) Diğer bir yorum da şöyledir: Allah Teâlâ, Hz. Peygamber’in muhatapları olan Ehl-i kitap ile müşrikleri, –yeni bir ilâhî mesajın zamanı geldiği için– o mesajı göndermeden dünyadan ayırmayacaktır. c) Aynı âyet, söz konusu grupların, kendilerine elçi ve kanıt gelmedikçe, gönderilmedikçe cezalandırılmayacakları şeklinde de yorumlanmıştır (bk. Ebû Hayyân, VIII, 498; Şevkânî, V, 557-558). Bu son anlam âyetin bağlamına daha uygun görünmektedir. Yüce Allah, insanları iyiyi kötüden ayırt edecek yeteneklerle donatmış olmakla birlikte yine de, merhametinin bir sonucu olarak, açık kanıt göndermediği ve mesajının ulaşmadığı kimseleri yaptıklarından dolayı cezalandırmayacağını haber vermiştir. Nitekim bu husus, “Biz bir resul göndermedikçe azap edecek değiliz” (İsrâ 17/15) meâlindeki âyette daha açık bir şekilde ifade buyurulmuştur. 2. âyette, ilk âyette geçen kanıtın, “tertemiz sayfalar”ı okuyup Allah’ın emirlerini insanlara tebliğ etmek üzere Allah tarafından gönderilmiş olan Hz. Peygamber olduğu belirtilmiştir. “Tertemiz sayfalar” ise Kur’an’ın sayfaları olup “tertemiz” nitelemesi, “yalan, nifak, şüphe, sapkınlık ve yanlışlık vb. kusurlardan arınmış sayfalar” anlamını ifade eder (bk. Kurtubî, XXIX, 142). 3. âyet ise bu sayfalarda “kitaplar”, yani dosdoğru, hakkı bâtıldan ayıran ilâhî âyetler ve hükümler bulunduğunu bildirmektedir. Kur’an-ı Kerîm önceki kitapların hükümlerini içerdiği için de bu şekilde nitelendirilmiş ­olabilir.Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 663-664
وَمَا تَفَرَّقَ الَّذٖينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَتْهُمُ الْبَيِّنَةُؕ ﴿٤﴾
﴾4﴿ Ehl-i kitap ancak kendilerine o açık kanıt geldikten sonra ayrılığa düştüler.
Müfessirlerin çoğunluğuna göre bu âyetteki “açık kanıt”tan maksat, getirdiği mesaj ve mûcizelerle apaçık hak ve hakikat elçisi olan Hz. Peygamber’dir. Buna rağmen Ehl-i kitap onun hakkında ihtilâfa düştüğü için kınanmıştır. Müfessirler Hz. Peygamber gelinceye kadar Ehl-i kitabın, son peygamberin geleceği hakkında fikir birliği içerisinde bulunduğunu, fakat Hz. Peygamber geldikten sonra bir kısmı ona inandığı, çoğu ise inkâr ettiği için ayrılığa düştüklerini söylemişlerdir (Taberî, XXX, 169; Şevkânî, V, 558-559). İbn Âşûr’a göre bu âyetteki “açık kanıt”la Hz. Îsâ’nın gelişi kastedilmiştir. Zira, İsrâiloğulları’nın geçmişteki bazı peygamberlerinin verdikleri haber uyarınca, Hz. Îsâ kendilerine peygamber olarak gönderildiği halde onların bazıları ona inanırken büyük çoğunluğu onun peygamberliğini tanımamışlar, böylece aralarında ayrılığa düşmüşler, yahudiler ve hıristiyanlar olarak bölünmüşlerdir (XXX, 478-479).Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 664
وَمَٓا اُمِرُٓوا اِلَّا لِيَعْبُدُوا اللّٰهَ مُخْلِصٖينَ لَهُ الدّٖينَ حُنَفَٓاءَ وَيُقٖيمُوا الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُوا الزَّكٰوةَ وَذٰلِكَ دٖينُ الْقَيِّمَةِؕ ﴿٥﴾
﴾5﴿ Halbuki onlara, Allah’a kulluk etmeleri, Hanîfler olarak O’na yürekten inanıp boyun eğmeleri, namaz kılmaları ve zekât vermeleri emredilmişti. Doğru din de işte budur.
Hanîf ismi Kur’an dilinde her şeyden önce tevhid inancını kapsar ve daha açık olarak, “Şirk kuşkusu taşıyan her türlü sapkın görüşten uzaklaşıp Allah’ın birliği inancına yönelen ve ihlâslı bir şekilde yalnız O’na kulluk eden” anlamına gelir (bilgi için bk. Kur’an Yolu, Bakara 2/135; Rûm 30/30).
اِنَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ وَالْمُشْرِكٖينَ فٖي نَارِ جَهَنَّمَ خَالِدٖينَ فٖيهَاؕ اُو۬لٰٓئِكَ هُمْ شَرُّ الْبَرِيَّةِؕ ﴿٦﴾
﴾6﴿ Ehl-i kitap’tan ve müşriklerden hakkı inkâr edenler, içinde ebedî olarak kalacakları cehennem ateşindedirler. İşte halkın en kötüleri onlardır.
Bu ayetin Sebebi Nüzul hakkın da:
Tabressi nin Mecme ul Beyan da,İbni Abbas dan yapılan Rivayet de:
Bu ayet Hz. Ali Ve Ehli Beyt hakkın da inmiştir..der.Alusi bu rivayetin doğruluğun da bir problem yok der..
اِنَّ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِۙ اُو۬لٰٓئِكَ هُمْ خَيْرُ الْبَرِيَّةِؕ ﴿٧﴾
﴾7﴿ İman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanlara gelince, halkın en hayırlısı da onlardır.
جَزَٓاؤُ۬هُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرٖي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِدٖينَ فٖيهَٓا اَبَداًؕ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُؕ ذٰلِكَ لِمَنْ خَشِيَ رَبَّهُ ﴿٨﴾
﴾8﴿ Onların rableri katındaki ödülleri, altından ırmaklar akan, içinde devamlı kalacakları adn cennetleridir. Allah onlardan râzı olmuş, onlar da Allah’tan râzı olmuşlardır. İşte bu, rabbini sayıp O’ndan korkanlar içindir.
Bu sûrenin indiği Medine ve çevresindeki yahudiler ve hıristiyanlar, son peygamber Hz. Muhammed’in risâleti hakkında bilgi sahibi oldukları halde, o hak peygamberi ve Kur’an’ı inkâr ettikleri; putperestler ise ayrıca bir olan Allah’a ortak koştukları için halkın en kötüsü olarak nitelendirilmişlerdir. Onlara ibadet etmeleri ve namaz kılıp zekât vermelerinin emredilmesi İslâm dinini kabul etmeye çağrıldıklarını ifade eder. Sonuç olarak, inkârcılar yeryüzünün en kötüleri olarak uhrevî cezayı, inanıp iyi işler yapanlar ise yeryüzünün en iyileri olarak uhrevî mutluluğu hak etmişlerdir. Bu ikincilerin kavuşacakları en büyük mutluluk ise yüce Allah’ın rızasına nâil olmalarıdır. Zira bir hadîs-i kudsîde belirtildiği üzere onlara gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve insan aklının tasavvur edemeyeceği derecede güzel bir ödül hazırlanmıştır (Buhârî, “Tevhîd”, 35; Müslim, “Îmân”, 312). Bundan dolayı 8. âyette onların da Allah’a karşı hoşnutluk ve memnuniyet hissiyle dolacakları bildirilmektedir. Sûrenin sonunda bütün bu nimet ve lütufların, müminin yüce rabbine karşı duyduğu derin saygı ve korkunun sonucu olduğu ifade edilmiştir.Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 665-666
Bu Sürenin İniş Sebebi
Sure Yahudi ve Hırıstiyanları muhatap almıştır ve özel olarak da Ubey b. Kaab muhatap alınmıştır. Ubey b. Kâab Müslüman olan Yahudi âlimlerindendi. Ehl-i Kitap olan Yahudilerin peygamberimizle (sav) münakaşa etmeleri üzerine onlara sert eleştiride bulunmak için nazil olmuştur. Sure nazil olunca Resulullah (sav) Ubey b. Kaab’a giderek “Allah sana Kur’ân okumamı emretti” buyurdu. Ubey b. Kaab “Benim ismimi Allah mı sana söyledi?” dedi. Peygamberimiz (sav) “Senin ismini Allah söyledi” diyince Ubey (ra) ağlamaya başladı. Peygamberimiz (sav) sureyi Ubey’e okumasının amacı gelen ayetleri ona tebliğ etmek, onun bilgisini sağlamlaştırmak, imanını kuvvetlendirmek içindir. (Buhaiı, Kitabu Tefsir, 98; Müslim, Fedail-i Sahabe, 121, 122; Tirmizi, Menakıb, 33; Taberi, Tefsir, 9:189)
BEYYİNE SÛRESİ’NİN FAZİLETİ VE YARARLARI
Kim, “Lem yekünillezîne Keferû” (Beyyine) sûresini okursa, kıyâmet günü, hayrın (iyiliğin) kaynağı ile berâber olur. (Hadîs-i şerîf-Envâr-ut-Tenzîl ve Esrâr-üt-Te’vîl) Hadîs-i şeriflerde buyuruldu ki: “Kim Beyyine sûresini okursa, kıyâmet günü, hayrın, iyiliğin kaynağı ile beraber olur.” “Allahü Teâlâ, Beyyine sûresini okuyan kişinin kırâa-tini dinler ve şöyle buyurur: Müjde olsun kulum! İzzetime yemin olsun ki, gerek dünya ve gerek âhiret hâllerinden hiç birinde seni mahrum bırakmayacağım ve seni cennete yerleştireceğim tâ ki hoşnut oluncaya kadar.”

Peygamber Efendimiz(s.a.v) buyurdu ki;
“Kim Beyyine Suresi’ni okursa,kıyamet günü hayrın ve iyiliğin kaynağı ile beraber olur.”
“Allah (c.c) Beyyine Suresini okuyan kişinin kıraatini dinler ve şöyle buyurur:Müjde olsun kulum! İzzetime yemin olsun ki,gerek dünya ve gerek ahiret hallerinden hiç birinde seni unutmayacağım ve seni Cennete yerleştireceğim ta ki hoşnut oluncaya kadar.”
“Beyyine Suresini münafıklar okumaz ve kalbinde Allah-u Te’âlâ’nın varlığından şüphesi olan da okuyamaz.Allah-u Teâlâ’ya yemin ederim ki,yer ve gök yaratıldığından beri melekler bu sureyi okuyorlar.Kim bu sureyi okursa,Allah(c.c) onun dinini ve dünyasını muhafaza eder ve onun için istiğfar edecek melekler gönderir.
” Beyyine süresini okuyan kişi,düşman şerrinden emin olur.Bu süreyi vird edinerek devamlı okuyanlar kamil insanların makamına ererler.”

Kurban
zuletzt bearbeitet 17.02.2022 06:34 | Top

   

Süreyi Beled Meal Ve Tefsiri
Süreyi A'la Meal ve Tefsiri

  • Ähnliche Themen
    Antworten
    Zugriffe
    Letzter Beitrag
Anfragen und Anregungen bitte direkt an tiav@hotmail.de adressieren. Vielen Dank!
Xobor Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen
Datenschutz