7.Ders :İslam da Talak(Boşanma)
وَالْمُطَلَّقَاتُ يَتَرَبَّصْنَ بِاَنْفُسِهِنَّ ثَلٰثَةَ قُرُٓوءٍۜ وَلَا يَحِلُّ لَهُنَّ اَنْ يَكْتُمْنَ مَا خَلَقَ اللّٰهُ ف۪ٓي اَرْحَامِهِنَّ اِنْ كُنَّ يُؤْمِنَّ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ وَبُعُولَتُهُنَّ اَحَقُّ بِرَدِّهِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ اِنْ اَرَادُٓوا اِصْلَاحاًۜ وَلَهُنَّ مِثْلُ الَّذ۪ي عَلَيْهِنَّ بِالْمَعْرُوفِۖ وَلِلرِّجَالِ عَلَيْهِنَّ دَرَجَةٌۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ۟ ﴿٢٢٨
Bakara﴾228﴿ Boşanan kadınlar kendi başlarına (evlenmeksizin) üç âdet süresince beklerler. Allah’a ve âhiret gününe iman ediyorlarsa, Allah’ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri onlara helâl olmaz. Eğer taraflar arayı düzeltmeyi istiyorlarsa kocaları, onları kendilerine geri çevirme hususunda başkalarından daha ziyade hak sahibidirler. Kadınların, mâkul ve meşrû ölçülerde ödevlerine denk hakları vardır; erkeklerin ise onların üzerinde bir dereceleri mevcuttur. Allah izzet ve hikmet sahibidir.
Ayetin Kelime Tahlili:
وَالْمُطَلَّقَاتُ :(Vel Mutallakatü)Mutallak ın çoğuludur.Boşanmış kadınlar demektir.
قُرُٓوءٍۜ :(Gurü in)Bu kelime İki zıt manası olan bir kelime..Hem Hayız hem de hayızdan temizlenme manasınadır.
Kelime manası toplanma demektir..Burada ise Kadının rahimin de kanın birikmesi demektir.
وَبُعُولَتُهُنَّ:Ve (bu ületühünne):Bul un çoğuludur.Ayet de kocaları demektir.
دَرَجَةٌۜ:(Derecetun)Lüğat de derece manası yüksek bir yer demektir.Ayet de aralarında bir fark vardır demektir.
Ayetin Tefsiri:
İslâm’da evlilik hayatını sona erdiren beş tasarruf ve olay vardır: a) İlke olarak kocanın boşaması (talâk); b) sebepleri bulununca zarar gören tarafın başvurusu üzerine hakemlerin veya hakimin evliliğe son vermesi (tefrîk); c) kadının ödeyeceği bir meblâğ karşılığında boşanma sonucunu elde etmesi (muhâlea); d) eşin ölümü; e) eşlerden birinin İslâm dininden çıkması; erkeğin, eşinin annesi vb. bir yakınıyla cinsel ilişkide bulunması gibi bir sebeple evlenme engelinin oluşması. Burada tefsir edilmekte olan âyetler grubunda bunlardan ikisine (boşama ile muhâlea) temas edilmektedir.
Evliliği sona erdiren sebeplerden biri oluşunca kadının yeni bir evlilik yapabilmesi için aradan bir sürenin geçmesi gerekir ki buna iddet denilmektedir. İddetten muaf olanlar yalnızca cinsel ilişkide bulunulmadan boşanan kadınlardır (Ahzâb 33/49).
Boşanmış hâmile kadınların iddeti doğumla, herhangi bir sebeple aybaşı görmeyen kadınların iddeti ay hesabıyla olur (Talâk 65/4). Aybaşı gören kadınların iddeti ise bu âyette açıklandığı üzere üç aybaşı geçirmektir. “Aybaşı” olarak tercüme ettiğimiz “el-kur’u” kelimesi Arapça’da ay halinden temizliğe ve temizlikten aybaşı haline geçişi (geçiş sınırı) ifade ettiği için müctehidlerin kimi bunu aybaşı (hayız) kimi de temizlik (tuhr) olarak anlamışlardır. İslâm’da sünnete uygun boşama ancak kadın temizlik halinde iken yapılır. Kelimeye temizlik mânası verenlere göre, içinde boşama yapılan temizlik günlerini bir kur’ saydıkları için iddet kısalır. Hayız mânası verenlere göre ise iddet temizliği takip eden hayızla başlayacağı için biraz daha uzar. İddetin gerekçeleri arasında kadının hâmile olup olmadığının anlaşılması ve boşayan koca ile boşanan kadının salim kafa ile düşünüp taşınmalarının, ümit görüyorlarsa tekrar evlilik hayatına dönmelerinin temini vardır. İddeti hayızla hesaplayarak süreyi uzatan müctehidler, ailenin yıkılmamasına yardımcı olabilecek ihtiyatı ve tedbiri tercih etmiş olmaktadırlar.
İddet, doğum, hayız ve aylarla hesaplanmaktadır. Hâmilelik, ay halinin kesilmesi ve gerektiğinde muayene ile anlaşılır. Bununla beraber mümin kadınlar bu konularda doğru söylemeye, Allah’ın kendilerinde yarattığı bu durumları gizlememeye teşvik edilmişlerdir.
Kadınları boşayan kocaları pişmanlık duyar ve iyi niyetle yeniden evliliğe dönmek isterlerse bakılır: Kadınlar henüz iddetlerini tamamlamamış ve kocalar da üç boşama haklarını kullanmamış olurlarsa, yani ric‘î denilen dönüşü mümkün boşamalarda, söz veya cinsel ilişki gibi fiille evliliğe dönmek mümkündür. Kocalar evliliğe dönme kararı verseler dahi sayılı boşama haklarını kullanmış olurlar. Boşanmış kadınlar iddetlerini tamamlamış olurlarsa –üçüncü defa boşanmamış bulunan kadınlarla– yeniden evlilik hayatına dönebilmek için kadının da bunu istemesi gerekir ve yeniden mehir belirlenerek nikâh kıyılır. Her iki durumda da ortada önemli ve meşrû bir engel bulunmadığı takdirde aile hayatına saygı, çoluk çocuğun ve yakınların hakları, uzun veya kısa müddet paylaşılmış bulunan evlilik hayatı göz önüne alınmış ve boşanmış kadınların eski kocalarına, diğerlerine nisbetle öncelik verilmiştir.
Bakara 229:
اَلطَّـلَاقُ مَرَّتَانِۖ فَاِمْسَاكٌ بِمَعْرُوفٍ اَوْ تَسْر۪يحٌ بِاِحْسَانٍۜ وَلَا يَحِلُّ لَكُمْ اَنْ تَأْخُذُوا مِمَّٓا اٰتَيْتُمُوهُنَّ شَيْـٔاً اِلَّٓا اَنْ يَخَافَٓا اَلَّا يُق۪يمَا حُدُودَ اللّٰهِۜ فَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا يُق۪يمَا حُدُودَ اللّٰهِۙ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَا ف۪يمَا افْتَدَتْ بِه۪ۜ تِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِ فَلَا تَعْتَدُوهَاۚ وَمَنْ يَتَعَدَّ حُدُودَ اللّٰهِ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ ﴿٢٢٩﴾
﴾229﴿ Boşama iki keredir. Her ikisinden sonra ya iyilikle evlilik içinde tutmak veya güzellikle serbest bırakmak gerekir. (Eşlerin) Allah’ın koyduğu kurallara uymamalarından korkmadığınız sürece onlara verdiğiniz mehirden hiçbir miktarı geri almanız sizin için helâl olmaz. Eğer Allah’ın kurallarına uymamalarından korkarsanız, kadının evlilikten kurtulmak için bir meblâğ vermesinde taraflara bir vebal yoktur. Bunlar Allah’ın koyduğu kurallardır, öyleyse onları çiğnemeyin. Her kim Allah’ın koyduğu kuralları çiğnerse işte onlar zalimlerin ta kendileridir.
اَلطَّـلَاقُ:Attalaku:Talak nikah akdini aşmak,bozmak manasına dır.
تَسْر۪يحٌ:(Tesrihun):Bir şeyi yol vermek..salıvermek.
Ayetin Tefsiri:
Evlilik hayatını sona erdiren olay ve tasarruflardan biri olan re’sen (hâkime ve hakeme başvurmadan, tek taraflı irade ile) boşama hakkı erkeğe verilmiştir. Tarafların anlaşmasına bağlı olarak bu hakkın kadına da verilmesi mümkündür. Erkeğin bu hakkı kötüye kullanmaması için boşayanın mehir ödemesi, Allah’ın boşamayı sevmediğini bildirmesi gibi tedbirler alınmıştır. Bu tedbirlerden biri de boşama sayısının sınırlandırılmış bulunmasıdır. Böylece İslâm, Câhiliye devri zulümlerinden birini daha kaldırmış ve kadının sınırsız olarak boşanıp geri alınma hakkını kocaların elinden almıştır.
Sünnete uygun boşama hakkı, her biri kadının aybaşı halinde olmamak üzere üçtür. Bir temizlik içinde ancak bir boşama hakkı kullanılabilir. Her bir hak kullanıldıkça koca kendisini tartıp düşünmeli, kesin ayrılmaya niyetli ise eşini iyilikle bırakmalı, pişmanlık duyuyor ve mutlu bir beraberliği umuyor ise iyilikle evliliğe dönmelidir. Evlenirken kocanın eşine verdiği mehri, boşamadığı halde baskı yaparak kısmen veya tamamen geri alması câiz değildir. Ancak kadın evliliğe tahammül edemiyor, geçimsizlik sebebiyle evlilik hukukuna riayet edememekten korkuyorsa, bir meblâğ ödeyerek kocasından boşanmak istiyorsa bu takdirde mehri kısmen veya tamamen geri ödeyerek evliliği bitirmesi (muhâlea) câiz kılınmıştır.
Geçimsizlik kocadan kaynaklanıyor, mehri almadan da karısını boşamak istemiyorsa yine kadın mehrini vererek boşanır; ancak bu takdirde aldığı mehir kocaya helâl olmaz (mânevî yaptırım). Muhâlea anlaşmasıyla evliliği sona erdirmek Hanefîler’in de dahil bulunduğu çoğunluğa göre yeni bir nikâh yapmadan dönüş imkânı vermeyen bir boşamadır (bâin talâk), bununla evlilik bağı kopmuş olur.
Bakara 230
فَاِنْ طَلَّقَهَا فَلَا تَحِلُّ لَهُ مِنْ بَعْدُ حَتّٰى تَنْكِحَ زَوْجاً غَيْرَهُۜ فَاِنْ طَلَّقَهَا فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَٓا اَنْ يَتَرَاجَعَٓا اِنْ ظَـنَّٓا اَنْ يُق۪يمَا حُدُودَ اللّٰهِۜ وَتِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِ يُبَيِّنُهَا لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ ﴿٢٣٠﴾
﴾230﴿ İkinciden sonra koca eşini bir daha boşarsa, bundan sonra kadın, boşayandan başka bir koca ile evlenmedikçe ona helâl olmaz. İkinci koca da onu boşarsa, birinci kocası ile bu kadının, Allah’ın kurallarına riayet edecekleri kanaatine varırlarsa, tekrar evlilik hayatına dönmelerinde bir sakınca yoktur. Bunlar Allah’ın kurallarıdır, bilmek isteyenler için onları açıklamaktadır.
Ayetin Tefsiri:
Aile kurumu yalnızca iki kişiden oluşmuyor, çocuklardan her iki tarafın akrabasına doğru geniş bir “hısım akraba ilişkisi”ni içeriyor. İslâm aileye başta çocuk eğitimi olmak üzere önemli vazifeler veriyor. İşte bu ilişki ve vazifeler istikrarlı ve uyumlu bir aile beraberliğini gerektiriyor. Eş seçiminde hata edilmiş olması, sonradan ortaya çıkan huy ve alışkanlıkların ilişkiyi zedelemesi ve beraberliği katlanılamaz hale getirmesi ihtimali her zaman mevcuttur. Bu durumda evliliği kâğıt üzerinde devam ettirmenin anlamı olmadığı gibi sınırsız sayıda boşanıp yeniden birleşmenin de ailenin mahiyet ve vazifesi ile bağdaşmadığı ortadadır. İslâm bu gerçekleri göz önüne alarak bir yandan boşanıp evlenme sayısını sınırlama yoluna gitmiş; diğer yandan da, makbul saymamakla beraber, gerektiğinde boşanmayı, evlilik birliğine son vermeyi câiz kılmıştır.
İlgili hadislere göre sünnete uygun boşama sırasında kadın hayızlı olmayacak ve üç boşama hakkı bir temizlik içinde kullanılmayacaktır (Müslim, “Talâk”, 1 vd.). Koca daha önce iki boşama hakkını kullanmış olursa üçüncü boşamadan sonra taraflar istese bile yeniden evlenmeleri mümkün değildir. Bunun için kadının, başka biriyle samimi, yaşamak ve aile olmak niyetiyle bir evlilik yapması gerekir. Bu ikinci koca da kadını boşar veya bir başka şekilde evlilik hayatı sona ererse, tarafların istemesi halinde kadının eski kocasıyla yeniden evlenmesi câiz hale gelir. Bu evlenmede de yine üç boşama hakkı vardır.
Âyette üç boşamadan ve “bir başka kocayla evlenmekten” söz edildiği için “üç talâk” ve “hülle” meselesi de tefsirlerde bu âyet açıklanırken tartışılmıştır.
Sahih hadisler, Hz. Peygamber zamanında olduğu gibi Hz. Ömer’in yönetiminin üçüncü yılına kadar bir defada, bir temizlik içinde yapılan üç boşamanın bir boşama sayıldığını, kocanın üç boşama hakkını bir temizlik içinde kullanmasının, bir boşama (talâk) sayılma dışında muteber olmadığını ifade etmektedir (Müslim, “Talâk”, 15-17; Ebû Dâvûd, “Talâk”, 10). Hz. Ömer insanların, Kur’an’da bildirilen ve Hz. Peygamber tarafından açıklanan boşama usulüne, yani boşamanın bir defada değil üç temizlik içinde üç ayrı zamanda yapılması emrine riayet etmediklerini ve işi aceleye getirip bir temizlik içinde üç boşamayı birden yaptıklarını görünce onları cezalandırmaya ve sünnete uygun boşamaya döndürmek için tedbir almaya karar veriyor. Tedbir olarak da “bundan böyle üç boşamayı birden yapanların üç talâklarını geçerli sayacağını” ilân ediyor. Sahâbîler bu idarî tedbire itiraz etmiyorlar, fakat halk bu yaptırıma rağmen üç talâkı birden vermeye devam ediyor.
Fıkıhçıların da çoğu, İslâm hukukunu sistemleştirip kitaplara geçirirken Hz. Ömer’in uygulamasını ve buna itiraz etmeyen sahâbenin, icmâ saydıkları tutumlarını göz önüne alıyor, delil olarak kullanıyor ve üç boşamanın bir defada, bir temizlik içinde yapılmasını câiz ve geçerli görüyorlar. Buna karşı sahâbeden günümüze kadar birçok müctehid ve fıkıhçı da ilgili âyetlerin lafzını ve üslûbunu, sahih hadisleri, Allah ve Resulü’nün boşamayı üç ayrı zamana yaymadaki maksadını göz önüne alarak, “Bir temizlik içinde yapılan boşamalar kaç sayıda olursa olsun bir boşama sayılır” demişlerdir. Bunlara göre sahâbenin sükûtu icmâ değildir, icmâ olsa bile sükût şeklindeki icmâ bağlayıcı değildir (tartışmalar için bk. İbn Âşûr, II, 417 vd.; Hayreddin Karaman, Mukayeseli İslâm Hukuku, I, 362 vd.).
Hülle veya tahlîl, üç kere boşanmış kadını, boşayan koca ile yeniden evlenmesini sağlamak üzere bir başka erkekle –nikâh akdinden ve cinsel ilişkiden sonra hemen boşaması üzerinde– anlaşarak (muvâzaalı olarak) evlendirmek suretiyle gerçekleşmektedir. Böyle bir evlenme en azından niyetlerde bir “geçici evlenme”dir ve geçici evlenme Sünnî İslâm’da câiz değildir.
Hz. Peygamber samimi ve evlilik içinde yaşamak niyetiyle olmayıp, tahlîl (hülle) niyetiyle yapılan evliliğin câiz olmadığına, “bu evliliği yapan erkeğe iğreti teke” diyerek ve “hem bu iğreti tekenin hem de buna razı olan kocanın lânetlendiklerini” bildirerek işaret etmiştir (İbn Mâce, “Nikâh”, 33; Müsned, I, 83 vd.; Ebû Dâvûd, “Nikâh”, 16). Böyle anlaşmalı evliliklerin câiz ve geçerli olmayacağının bir başka delili de yine Hz. Peygamber’in, “üç boşamadan sonra yapılan evlenmenin yalnızca bir sözleşmeden ibaret olamayacağını, fiilen evlilik ve cinsî hayatın yaşanması gerektiğini” bildiren hadisidir (Buhârî, “Talâk”, 7, 37).
Bakara 131
وَاِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَٓاءَ فَبَلَغْنَ اَجَلَهُنَّ فَاَمْسِكُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ اَوْ سَرِّحُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍۖ وَلَا تُمْسِكُوهُنَّ ضِرَاراً لِتَعْتَدُواۚ وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُۜ وَلَا تَتَّخِذُٓوا اٰيَاتِ اللّٰهِ هُزُواًۘ وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَمَٓا اَنْزَلَ عَلَيْكُمْ مِنَ الْكِتَابِ وَالْحِكْمَةِ يَعِظُكُمْ بِه۪ۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ۟ ﴿٢٣١﴾
﴾231﴿ Kadınları boşadığınızda, onlar da bekleme sürelerini doldurduklarında ya onlarla yeniden evlenip iyilikle tutun ya da iyilikle serbest bırakın. Onları zarar vererek haklarını çiğnemek için nikâh altında tutmayın. Bunu yapan bilsin ki kendine kötülük etmiştir. Allah’ın âyetlerini sakın alaya almayın.Allah’ın size bahşettiği nimetleri, kitaptan ve hikmetten size öğüt vermek üzere gönderdiklerini dilinizden düşürmeyin. Allah’tan korkun ve bilin ki Allah her şeyi bilmektedir.
Ayetin Tefsiri:
İddetini tamamlamış bulunan boşanmış kadınlarla ilgili olarak ya iyilikle evlilik hayatına dönmek ya da yine iyilikle, gönül hoşluğu ile birbirini incitmeden ayrılmak tavsiye edilmektedir.
Kocaların, boşama haklarını kötüye kullanarak sevmedikleri veya kendilerini sevmeyen, iyi geçimi ve mutluluğu paylaşamadıkları eşlerini, sırf onlara zarar vermek, intikam almak, başkalarına yar etmemek... için nikâh altında tutmaları bu âyette yasaklanmış; bunu yapanların yalnızca eşlerine değil kendilerine de zulmetmiş olacakları bildirilmiştir. Evet kendilerine zulmetmiş olmaktadırlar; çünkü eşler “kendilerinden” olan din ve insan kardeşleridir. Geçimsizlik ve nefret içinde yürütülen bir evlilik taraflar ve yakınları için dünya cehennemidir. Çarpışan iki testiden biri kırılırsa diğeri de içinden çatlar. İnsanlara zarar verenler bu dünyada olmazsa ebedî âlemde bunun hesabını vereceklerdir. Ayrıca evlilik birliğinden zarar gören, zarar görmesine rağmen kocası tarafından boşanmayan kadınların hakemlere ve hâkime başvurarak boşanma hakları vardır (Nisâ 4/35). Bu durumda kocalar, toplum içinde itibar kaybına uğrayacaklardır.
Nişanlıların, serbestçe görüşebilmek için resmî evlenme akdinden önce dinî nikâh yapmaları bazı problemlere sebep olmakta; kızın evlenmekten vazgeçmesi, erkeğin ise buna karşı çıkması veya kıza zarar vermeye yönelmesi durumunda –erkeğe ait bulunan– boşama hakkının kötüye kullanılması yoluyla kızlar zarar görmekte, evli de bekâr da olmadıkları bir hayata mahkûm edilmektedirler. Bu durumda sırf kıza zarar vermek için onları boşamayan erkeklerin Allah’tan korkmaları ve tefsir ettiğimiz âyet üzerinde düşünmeleri gerekir.
Kızlar ise hakemlere başvurarak çözüm elde etme yolunun bulunduğunu bilmelidirler. Resmî geçerliliği olmayan bir evlenme akdi, İslâm’ın da nikâha bağladığı hak ve ödevlerin gerçekleşmesi ve uygulanması bakımından sakıncalıdır. Hakların zayi ve tarafların mağdur olacağını bile bile resmî nikâh ile beraber Dini Nikahı da yaptırılmalı.
;haksızlıklara kapı aralayan davranışların günah olduğu unutulmamalıdır.
Ayetin Tahlili:
فَبَلَغْنَ اَجَلَهُنَّ :(Febeleğne ecelehunne)İddet müddetinin dolması ve o müddete yaklaşma manasına dır.
ضِرَار:(Dıraren)Zarar vermeyi kasetmek demektir.
Ayetlerin Sebebi Nüzulü:
Ayetin Nüzûl Sebebi:
Cahiliyye kültürünün kadın cephesinde ortaya çıkardığı bir kısım mağduriyetlerin temel sebeplerinden biri boşama sayısı idi.
Bu sebeple Bakara Sûresi 229. ayet nazil olmuştur.
Nazil olma sebebiyle ilgili olarak Kütüb-i Tis‘a’da bazı rivayetler nakledilmektedir.Bunlardan biri ‘Urve’nin babasından
aktardığı şu rivayettir: “Buna göre o zamanlar kişi eşini bin defa bile boşasa,iddet süresi dolmadan tekrar eş olarak alabilmekteydi.
Sahabeden biri eşini boşadı, iddetinin bitmesine az bir zaman kala onu tekrar geri aldı, akabinde tekrar boşadı ve ona şöyle dedi “Ne seni tastamam bırakırım ne de başkasınınhelali olmana fırsat veririm.” Bu olayın akabinde Allah (c.c) bu ayeti indirdi.
Bu rivayet Mürsel bir rivayettir. Ancak senedi sahihtir.Tirmizî’nin Hz. Aişe yoluyla aktardığı şu rivayet ise bunun Şâhidi konumundadır: “O zamanlar
insanların uygulaması şu şekildeydi:Adam eşini canın istediği kadar boşayabilirdi.Yüz veya yüz kereden daha fazla boşasa bile iddeti dolmadan
önce tekrar geri alabiliyordu.Bu durum şu hâdiseye kadar devam etti:
Ensâr’dan olan bir sahâbî hanımına, “Allah yemin olsun ki ne seni tamamen boşayıp bağımı koparacağım, ne de sahipleneceğim.” dedi.
Hanımı bunun nasıl olacağını sorunca da şöyle dedi: “Seni boşarım ve tam iddetin biteceği vakit tekrar alırım.” Bunun üzerine eşi Hz. Aişe’nin yanına gitti ve olanları ona anlattı. Ancak Hz. Aişe, Hz. Peygamber (s.a.v) hazır olana kadar bir şey söylemedi.
Resûlüllah (s.a.v) geldiğinde Hz. Aişe mevzuyu ona anlattı.
Resûlüllah (s.a.s) de “Boşanma iki keredir. Bundan sonra ya güzelce tutma ya da bırakıvermedir.” ayeti inene kadar bir şey söylemedi.
Taberî’nin İbn Cüreyc’den naklettiği benzer bir rivayette konuya ilişkin bazı ayrıntılar bulunmaktadır. Hangi sahâbînin başından geçtiğine açık isimler
belirterek buna yer vermektedir.
Buna göre, Sâbit b. Kays’ın hanımı olan Habîbe Allah Resûlü’nün (s.a.v) yanına varıp kocası Sâbit’i şikâyet etti.
Resûlüllâh (s.a.v) Sabit’in eşine mehir olarak aldığı bahçeyi geri verip veremeyeceğini sordu.O da: “Evet veririm” dedi. Allah Resûlü de (s.a.v)
Habîbe’nin eşi Sâbit’i yanına davet etti ve olayı kendisine anlattı. Sâbit deteklifin kendisi için makul olduğunu söyledi. Sâbit şöyle demiştir “Bu
sözlerimin akabinde “Eşlerin Allah’ın emirlerini muhafaza edememesinden korkmadıkça hanımlarınıza vermiş olduğunuzan (mehirden) hiçbir şey almanız sizlere
helal değildir.Eğer eşlerin Yüce Allah’ın emirlerini gözetememesinden korkarsanız, o vakit kadının fidye ödemesinde (mehirinden feragat etmesinde) eşlere bir vebal yoktur.
Bu çerçevede adı zikredilenlerden biri Abdullah el-Ğıfârî’dir.Abdullah,Kuteyle ile evli idi. Nakledilen rivayete göre o eşinin gebeliğinden habersiz
olarak onu boşadı. Gebe olduğunu öğrenince de tekrar aldı.Fakat eşi de doğurduğu çocuk da vefat etti. Bunun üzerine şu hükümler nazil oldu “Boşanan
kadınlar, kendi kendilerine üç adet süresi beklerler.Yüce Allah böylesi durumlarda bazı kadınların gebeliğine ilişkin gizli saklı bir tavır sergilediğini bildiği için “Allah'ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri, kendilerine helâl olmaz.Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa gizlemezler.”hükmünü indirdi.Kadınların gebeliğini gizlemelerinin nedeni, kocalarının çocuk sebebiyle kendilerine geri dönme korkusuydu. Bu sebeple kadın bunu gizler, çocuk doğunca da başkasına nisbet ederdi.
Ebû Dâvud’un naklettiği bir rivayete göre Esma bt. Yezîd b. es-Seken eşinden boşanmıştır. Bu sırada Resûlüllah (s.a.s) İslâm’ı tebliğe başlamıştı. Ancak bu
dönemde boşanmadan sonraki iddet süresine ilişkin belli bir düzenleme henüz yoktu. Bunun üzerine bu ayetler nâzil oldu.
Bu ayetin nüzûlüne dair Kütüb-u Tis‘a’da yer alan tek hadis Esmâ bt. Yezid ve eşi ile ilgili bilgi veren rivayettir. Ayetin nüzûlü ile birlikte tarihte iddeti
belirlenen ilk Müslüman kadın da bu olmuştur. Esmâ’nın yaşadığı olay ferdibir olay değildir. Esmâ bu durumu yaşan kadınlardan sadece biriydi. Çünkü
bu konuda İslâm henüz bir düzenleme yoluna gitmemişti.
Ayetlerdeki Şeri Hükümler:(Hukusal Durumu Nedir?)
1.Boşanan ve boşanmış olup hamile kalan yada Hayız hali görmeyen kadınların iddet müddeti nedir?
Ayet de "Boşanmış kadınlar,kendi kendilerine üç hayız ve temizlenme müddeti beklesinler" buyurulmuştur.
Ayet de kocası tarafından boşanan kadınların iddet müddeti belirtilmemiş.Yani iddet müddeti yoktur.
Ayete bak S.Ahzab:49
Kocası tarafından boşanmış hamile olan kadına iddet müddeti doğuma kadardır.
Ayet Talak:4 e bak.
2.Hüküm:
Ayetde geçen egra ve guru kelimeleri ne manayadır?
Ayet de geçtiği gibi guru hem ay hali hemde ay halinden temizlik anlamına gelir.
Bu konu da Mezheb imamlarımız arasın da ihtilaflar vardır.
1.İmamı Azam ve imamı AHmed bin Hanbel'in görüşü ve Delilleri;
"Guru" dan maksad ,ay hali görmektir.Bu görüş Ömer(ra) ve İbni Mesudun ve Ebu Musa el Eşari den yapılan rivayete dayanır.
a.Rasülüllahın Fatma binti Ebi Hubeyşe ye"Sen namazlarını guru günlerin de bırak"buyurmasıdır.Bu rivayetden anlaşılan guru aybaşı görme halidir.
Zira aybaşı görme halin de namaz kılmak haramdır.
b.Rasülüllah "Hamile kadın çocuğunu doğuruncaya,hamile olmayan kadın da adet görünceye kadar,onlar ile cinsi münasebetde
bulunmayınız"buyurdu.Rasülüllah kadın rahminin temizliği ancak hayız ile olacağını belirtmiştir.
Alimler alınan bir Cariyenin rahminin temizlenmesinin ancak ayhali ile olacağına icma etmişlerdir.
İddetin dolması için kadının üç ay hali müddetini doldurmasıdır.
Çünki bütün bunlardan amaç gerek cariye ve gerekse boşanmış kadınların rahimlerinin temizliği yani çocuk olmadığını bilinmesidir.
c.Talak 4 de"Kadınlarınız için den artık adetten kesilmiş olanlarla,henüz adet görmemiş bulunanların(iddetlerin de)eğer şüphe ederseniz ,onların iddeti üç aydır."
Ayet de "eşhur" kelimesini,iddet bahsin de hayız yerine anılmıştır.
d.Boşanan bir kadının iddeti ancak üçüncü kez ay hali olup temizlendikten sona erer.Eğer iddeti üç kere temzilik ile itibar etsek,erkek karısını
temizliğin bitimine yakın boşarsa üç tuhur(temizlik)un ikisi tamam,üçüncüsü az olur.Tuttuğumuz yol delil olarak diğerlerinden daha kuvvetli olur.
3.Hüküm
Allahın kendi rahimlerde yerattığını gizlemeleri onlara helal olmaz.Ayetinin anlamı nedir?
Müfessirler bu ayetin tefsirini farklı şekilde yaptılar..
a.Rahimlerdeki sakladıklarından maksad hamileliktir.Bu görüş İbni Ömer,İbni Abbas,ve mücahid r.a humün dür.
b.Bundan maksad kadınların ay halidir:Bu görüş İkrime,Nehai,ve Züheri nin görüşleridir.
c.Diğer bazılarına göre bundan maksad hem aybaşı hali hem de hamileliktir..İbni Arabi sahih oan görüş olarak bu görüşün olduğunu söyler.
4.Hüküm:Boşanmış kadınların "üç ay hayız ve temizlenme müddeti beklerler."ayeti rici talak ile mi yoksa talak bayin ile mi ilgili?
5.Hüküm:Talakı Ric i (bir veya iki )talakın hükmü nedir?
Ayet de"..kocaları bu bekleme müddeti içinde isterlerse onları geri almaya (herkesden)çok daha layıktır."
Ayet de iddet müddeti için de geri dönüş hakkını erkğe tanımıştır.Bu dönüşde mehir ödemek yada velisinden izin almak gerekmez ancak dönüşünü iki şahit huzurun da yapması iyi olur.Bu ricatı gerek sözlü ve gerekse fiili olarak yapar.
İmamı Azam ve imamı Malike göre;Bu ricat ,oyaşmak ve öpüşmek ve cinsi münasabet de bulunması ile de olur.
İmamı Şafiye göre ricat ancak geri döndüğünü belirten,sarih bir ifade ile olur.Mesela :Seni tekrar nikahıma aldım,demek gibi..
6.Hüküm:Üç Talakı ifade eden bir cümle ile üç talak mı,yoksa bir talak mı meydana gelir?
"Talak iki defadır" kısımı ile talakın ayrı ayrı boşamalar ile olması uygun olacağını bildirir.
Birinin üç talak ile boşadım denmesi durumun da üç talak mı yoksa bir talak mı vuku bulur konuusnda farklı içtihad da bulunmuşlar.
Cumhur ve ehli sünnet ve tabiin alimlerine göre üç talak demek ile üç talak vaki olacağı ancak bazı alimler ve Zahiriye mezhebine göre;
böyle bir talak/boşama haram(mekruh) olan bir boşamadır.Bu tür boşama da ancak bir talak vaki olur.
Bu iki farklı içtihadın delilleri konusun da bak; Ahkam Tefsiri S.270
7.Hüküm:Ayetteki Talak,iki defadır..cümlesinden maksad nedir?
Bu konuda alimler arasın da farklı ictihadlar vardır.
a.Meşru talak iki defa olur..Bunun dışın da meşru değildir.Bu görüş Haccac bin Ertad ve Rafizilerin görüşüdür.
b.Talak ikidir den amaç sünnete uygun talak ikidir.Bu da İbni Abbas ve Mücahid ve Maliki mezhebinin görüşüdür.
c.Talak iki dir den murad;Talakı rici dir.Bir önceki ayet de zaten talakı rici den bahsetmiştir.Ayrıca talakın tek tek yapılması gerekir.
Ayetde açıklama ve emir hem talakı bayin ve hem de talakı rici için geçerlidir.Ancak ayet umumidir."..Kocaları bu bekleme müddeti için de barışmak isterlerse onları geri almaya (herkesten)çok layıktırlar."..ayet her nekadar umumi olsa da bayin talak ile ilgiliidir.Onlara tamamen boşanmış olduklarından artık kocaların onlar üzerin de bir hakları kalmamıştır.
8.Hüküm:Erkeğin,ailesinden talak karşılığı mal alması mubahmıdır?
Bakara ﴾229﴿ Boşama iki keredir. Her ikisinden sonra ya iyilikle evlilik içinde tutmak veya güzellikle serbest bırakmak gerekir. (Eşlerin) Allah’ın koyduğu kurallara uymamalarından korkmadığınız sürece onlara verdiğiniz mehirden hiçbir miktarı geri almanız sizin için helâl olmaz. Eğer Allah’ın kurallarına uymamalarından korkarsanız, kadının evlilikten kurtulmak için bir meblâğ vermesinde taraflara bir vebal yoktur. Bunlar Allah’ın koyduğu kurallardır, öyleyse onları çiğnemeyin. Her kim Allah’ın koyduğu kuralları çiğnerse işte onlar zalimlerin ta kendileridir.Ayette evlilik de meşru hududlarını yerine getirmeye korkarlarsa alabililrler.
Cumhuru fukeha,kendi isteği ile kocasından ayrılan kadından,erkeğin verdiği mehirden fazlasını almasının caiz olduğuna hükmetmişler.
Diğer bazı tefsilatlı içtihadlar için Ahkam Tefsiri c.1 s.276 bakınız.
9. Hüküm:Muhallilin nikahı sahih midir?
Muhalil:Hul köünden gelir.Üç talak ile ayrılan bir kadın ile kendisini boşayan kocasına helal ettirmek niyeti ile evlenen kimseye denir.
Bu konu da İbni Mace,Hakim,Beyhaki ve Alusi de;geçen rivayet de "Rasülüllah, sahabeye Size emanet alınan teke yi haber vereyim mi?
dediğin de:Sahabe evet ya Rasülüllah..dediler:Emanet alınan Teke muhallil dir..buyurdular.
Buna rağmen koca da Teke de lanetli bir iş yapmışdır..buyurdular.
Alimlere göre:Muhallilin geçerli oup olmadığı konusun da ihtilaf ettiler:
İmamı Malik,Şafii,Hanbeli, ve Sevriye göre;Muhallilin nikahı batıldır.Ve ilk kocasına da nikahı batıl olur.
Cumhuru ulemaya göre Hulle den sonra eski kocasına nikah yapmak batıldır.
İmamı Azam ve bazı şafiilere göre;
Bu tür nikah batıl olmaz.O şahse muhallil denmesi nikahın mekruh da olsa sahih olduğunun delilidir.
Evzaiye göre ise Muhallilin nikahı,çok çirkin olmasına rağmen caizdir.
Bu konuda Tafsilatlı deliller için Bak Ahkam Tfesiri C.1,28 ve 278-280