Deli yolcu

#1 von Kurban , 26.11.2017 19:16

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHÎM

Kelamının nazmını sıfatlarının mazharları, sıfatlarının belirtilerini zatının nurunun doğuşları kılan,
Asfiyasının kalplerinin algılama yollarını; duymanın gerçekleşmesi için arındıran,
Muttali oluşun kesin olarak tahakkuk etmesi için, evliyasının idrak merkezlerinin hissetme kaynaklarını berraklaştıran,
Sevgi ışığını her tarafını aydınlatacak şekilde yansıtmak suretiyle sırlarını incelten, şeffaflaştıran,
Ruhlarını, vechinin cemâlini müşahede edip, onda fena olma arzusuyla tutuşturan, sonra…
Kelamını onlara ilka edip, sabah akşam onda sükunet bulmalarını sağlayan, bununla onları kendine yaklaştırıp, katında kurtuluşa ermelerini temin eden,
Kelamının zahiriyle; nefislerini tezkiye eden, şarıl şarıl akan bir su gibi yapan,
Kelamının batınıyla; kalblerine hakikat pınarından kana kana içirip, dalgaları üstü üste binmiş, engin bir deniz haline getiren Allah’a hamdolsun.
Dalgıçlar, sırlarının incilerini çıkarmak için bu deryaya dalmak istediklerinde, su birden taşıp onları içine alır, suyun girdaplarında batarlar.
Amma… Anlayış, kavrayış vadilerinde, dereler Onun feyzinden nasib olunan kapasiteye uygun kadarıyla aktılar, akıl cetvelleri, nehrinin sızıntısıyla taştı. Böylece vadiler, parlak cevherler ve incilerle sahillerde belirginleştiler. Dereler, göz alıcı çiçekler ve meyveler bitirdiler kıyılarda… Kalpler, akış sırasında kapasiteleri oranında ihtiyaçlarını karşıladılar. Akıllar ve etekler, sınırlarını taşmadan doldular. Nefisler, meyveleri ve nurları devşirmeye koyuldu, onları bulmanın şükrünü eda ederek ihtiyaçlarını giderdi.

Sırlara gelince… Ayet çağrıları kulaklarına çalınınca, doğuverdiler. Oradan sıfat belirtilerine muttali oldular, onları görünce güzellikleri karşısında hayrete döndüler. Tecellileri zamanında; şaşıp kaldılar, dehşete kapıldılar
. Dağıldılar, derken oradan ruh yükseldi. Onun ardından bir Cemal doğdu, Baki vechinin doğuşu gibi.
Bu müşahede, onlar hakkında varlığın nefyi hükmünü verdi, ikrarı zorunlu kıldı. Kendisinden başka ilah olmayan, Tek ve kahredici güce sahip olan münezzehtir. Celalinin ve Cemalinin sıfatlarının süsleriyle, kelamında kullarına zatının ve kemalinin göz alıcılığının suretinde tecelli eden münezzehtir.
Bu kelam ile konuşturduğu, Onu, kaynağı, menşei kıldığı, Ondan, Onun için ve Ona dönüşünü sağladığı “mübarek ağacı” Rasuluna, ilminin ve aziz kitabının mahzeni kıldığı Ehli beytinin ve din için sağlam bir korunak eylediği Ashabının üzerine sonsuz salat ve selam olsun.
İmdi… Hayli uzun zamandan beri Kur’an okumayı ve ayetlerin anlamları üzerinde iman kuvvetleriyle düşünmeyi alışkanlık haline getirmiştim. Ayrıca virdleri de ara vermeden okumaktaydım.. Ancak göğsüm daralıyor, kalbimi tarifsiz bir sıkıntı basıyordu. Bütün bu okumalarıma, tefekkürlerime rağmen bir türlü kalbim açılmıyordu!.. Rabbim bu daralmayı ve sıkıntıyı benden uzaklaştırmıyordu…
Derken… Kur’an’la ünsiyet kurdum, Ona ısındım, kasesinin tadına vardım, içtim. Birden nefsimin şad olduğunu, göğsümün açıldığını, aklımın genişlediğini, kalbimin ferahlayıp enginleştiğini, sırrımın uçsuz bucaksız hale geldiğini, vaktimin ve halimin güzelleştiğini ve ruhumun bu açılımlarla, fetihlerle sevinç içinde olduğunu fark ettim. Ruhum, akşam ve sabah şarabını (şaraben tahura) daima içmenin keyfi içinde idi.. Artık her ayetin altından önüme öyle anlamlar açılıyordu ki dilimin bu anlamları vasf edecek mecali yok. Bunları zaptedip, kaydedecek kudret bulunmaz ben de! Sonra, bunları neşredip yaymaya dayanacak kuvvet nerede?..!
Derken, maksatların ve temennilerin ötesindeki anlamlarla beni besleyen haberi getirenin duyurusunu hatırladım. Doğru sözlü ümmi Nebi’nin - susan ve konuşan her varlığın en üstün salavatları üzerine olsun - sözünü düşündüm…
“Kur’an’dan inzal olan her ayetin bir zahiri bir de batıni anlamı vardır. Her harfinin bir sınırı ve her sınırın bir başlangıcı vardır.”
O zaman anladım ki zahiri anlam tefsir, batıni anlam da tevildir. Sınır ise; anlayışın, sözün manası ile ilgili olarak ulaşabildiği son noktadır. Başlangıç ise; bu anlamlarla ilgili olarak yükselip muttali olunan, her şeyi bilen, Melikin müşahedesidir. Nitekim öncü muhakkik İmam Cafer b. Muhammed es-Sadık’tan (a.s) şöyle rivayet edilir: “Kuşkusuz Allah, kelamında kullarına tecelli eder. Fakat siz Onu göremezsiniz.” Rivayet edilir ki, İmam Sadık (a.s) bir gün namaz kılarken bayılır, ayıldıktan sonra kendisine bunun sebebi sorulunca der ki: “Ayeti durmadan tekrarlıyordum, sonunda onu bizzat konuşandan dinledim.”
Bunun üzerine ben, bazı vakitlerde bana bahşedilen batıni hakikatlerin sırlarını, doğuşların parıldayışlarının nurlarını değerlendirmeye, yorumlamaya karar verdim. Zahirle ve sınırlarla ilgili kısımları değil. Çünkü bunlar için belli bir sınır çizilmiştir. Nitekim bu konuyla ilgili olarak “Kur’anı kişisel görüşü doğrultusunda tefsir eden kişi küfre girer. Tevile gelince; onu terk etmek, bırakmak doğru olmaz. Çünkü tevil, dinleyenin süluk mertebelerinde zuhur eden hallerine ve vakitlerine ve derecelerinin farklılığına göre değişir. Kişi süluk makamlarında yükseldikçe, önüne yeni bir kapı açılır, yoğun, kesif bir anlama dair ince, latif açılıma muttali olur.” denilmiştir.
Bunun üzerine bu sayfaları karalamaya başladım… Zihnimin el verdiği kadar, uyum gerçekleştiği oranda… Tefsir alanına girmeden, ifadenin kapasitesini aşan işaretlerin engin denizinin karanlıklarına dalmadan. Kur’anın nazmını ve tertibini gözettim. Tekrarlanan veya ifade tarzları benzeşen ayetleri her defasında yeniden ele almadım. Bana göre tevil kabul etmeyen veya tevile ihtiyacı olmayan ayetleri yorumlamadım. Ele aldığım ayetler bağlamında yorumun, tevilin son noktasına vardığımı iddia etmiyorum. Çünkü, anlam boyutları, benim anladıklarımla sınırlı değildir. Allah’ın ilmi de benim bildiklerimle kayıtlandırılamaz. Bununla beraber anlattığım şeyler hususunda benim açımdan tam bir anlamanın gerçekleştiğini söyleyemem. Aksine, kimi zaman ayetlerin anlam boyutlarıyla ilgili yazılanlardan algıladığım bir

çok şeyin mahiyeti karşısında şaşırıp kaldım. Bunları, zahirlerini kast ederek zahir hükümlerle tevil etmek mümkün değildir. Bu yüzden çok azını tevil ettim. Ki; bunları anlamanın imkanı olduğu bilinsin ve zahirlerini aşabilen biri çıktığı zaman benzerleri için bunları delil olarak algılasın. Çünkü, bu gibi ayetlerin tevilinde bir takım zorluklarla karşılaşmak kaçınılmazdır. Zorlama yorumları terk etmek bir erdem göstergesidir. Benden başka biri daha güzel boyutlarla karşılaşabilir ve gönüllü olarak takip edilebilir. Çünkü, bu kullar arasında kendisi için kolaylık öngörülen kimselere kolay gelir. Allah’ın her kelimesinin altında nice kelimeleri gizlidir. Denizler tükenir de bunlar tükenmez. Böyle iken bunları sınırlandırmaya, saymaya imkan var mıdır? Ama biz zevk ve vecd ehline örnekler sunuyoruz ki Kur’an okudukları zaman bunlara göre tavır alsınlar. O zaman Allah’ın gizli ilminden hazır oldukları hususlar önlerine açılıverir, gaybının saklı hususları, donanımları elverdiği oranda kendilerine tecelli eder.
Allah, keşif ve müşahede yolunda cehd edenlerin, zevk kaynaklarına özlem duyanların yol göstericisidir. Hakikatin kaynağı O’dur ve başarı O’nun elindedi

 
Kurban
Beiträge: 1.052
Punkte: 651
Registriert am: 19.08.2010


   

Mevlüt Kandili ve Efendimizin vasıfları
ŞEVVAL ORUCU

  • Ähnliche Themen
    Antworten
    Zugriffe
    Letzter Beitrag
Anfragen und Anregungen bitte direkt an tiav@hotmail.de adressieren. Vielen Dank!
Xobor Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen
Datenschutz