İMANIN ŞARTLARI Size gönderilen e-posta:
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
İMANIN ŞARTLARI
Cibril(as)hadisi diye şöhret bulan, uzun bir hadisle imanın şartlarını kısa
bir şekilde izah edeceğim. Evvela yüce Allahımız(c.c) şöyle buyuruyor:
(Ey Muhammed) De ki: "Eğer Allah'ı Seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi
sevsin,günahlarınızı bağışlasın.Allah Gafur'dur,Rahim'dir."(Al-i İmran
31)(Rasul Size Ne Verdiyse Alın.Size Neyi Yasak Etiyse Ondan Sakının
Allah'tan Korkun. Çünkü Allah'ın Azabı Çetindir.)(Haşr:7)
Ömer b. Hattab (r.a) şöyle demiştir:
«Bir gün biz Rasulullah (s.a.s)'in yanında iken, elbisesi bembeyaz, saçları
kapkara, üzerinde yolculuk eseri görülmeyen, hiçbirimizin tanımadığı bir
adam geliverdi. Rasulullah (s.a.s)'in yanına oturdu. Dizlerini onun
dizlerine dayadı. Ellerini dizlerine koydu ve:
«Ey Muhammed! Bana İslam'dan haber ver» dedi. Rasulullah (s.a.s):
«İslam; Allah'tan başka ibadete layık ilah olmadığına ve Muhammed
(s.a.s)'in Allah'ın rasulü olduğuna şehadet etmen, namaz kılman, zekat
vermen, ramazan ayında oruç tutman ve gücün yettiği takdirde haccetmenden
ibarettir» buyurdu. Adam:
«Doğru söyledin» dedi. Biz buna hayret ettik. Hem soruyor hem de onu tasdik
ediyordu. Adam devam ederek:
«Bana iman nedir, anlat!» dedi. Rasulullah (s.a.s):
«İman; Allah'a, meleklerine, kitablarına, nebi ve rasullerine, ahiret
gününe ve bir de hayır ile şerrin Allah'ın takdiriyle olduğuna inanmandan
ibarettir» diye cevab verdi. Adam:
«Doğru söyledin» dedi ve:
«İhsan nedir?» diye sordu. Rasulullah (s.a.s):
«İhsan; Allah'ı görür gibi O'na ibadet etmendir. Çünkü sen O'nü görmesen
bile O seni görür» buyurdu. Adam:
«Bana kıyametin ne zaman kopacağından haber ver» dedi. Rasulullah (s.a.s):
«Bu konuda sorulan sorandan daha bilgili değildir» dedi. Adam son olarak:
«Onun (yani kıyametin) alametlerinden bana haber ver» dedi. Rasulullah
(s.a.s):
«Cariyenin efendisini doğurması, ayakları çıplak deve çobanlarını
yapılarının yüksekliğiyle övünür ve yarış eder oldukları halde görmendir»
buyurdu. Sonra bu adam gitti. Ben de Rasulullah (s.a.s)'in yanından bir
müddet ayrıldım. Sonra yanına döndüğümde Rasulullah:
«Ey Ömer! Soranın kim olduğunu biliyor musun?»
diye sordu. Ben de:
«Allah ve Rasulü daha iyi bilir» dedim. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s):
«O, Cebrail'dir. Dininizi öğretmek üzere size geldi» buyurdu.
(Buhari-Müslim)
HADİSTEN NE İSTİFADE EDERİZ
1-) Allah'a İman: Allah vardır ve kemal sıfatlara sahiptir. O'nun varlığı
ve sıfatlan hiçbir mahluğunkine benzemez. O tektir. Fakat bu teklik sayı
yönüyle değil, eşi, ortağı, dengi ve benzeri olmaması yönüyle tekliktir.
Yani; tüm mahlukatın yegane yaratıcısı, sahibi, rızık vericisi, terbiye
edicisi O olduğu gibi, yarattıkları üzerinde tasarruf hakkına sahip olan,
onların yaşamlarını düzenleyici emir ve yasakları bildiren yegane teşri
(kanun koyma) mercii, göklerde ve yerde kanunlarına tabi olunup hükmüne
teslimiyet gösterilmeye layık yegane varlık yine O'dur. İbadet ve itaat
yalnız O'nun hakkıdır. Bunun aksi bir hal, yani; Rabbi Zü'l Celal'in
uluhiyyeti ve rububiyyetiyle ilgili herhangi bir sıfatın, herhangi bir
mahluka verilmesi ya da yalnız O'nun hakkı olan ibadet ve itaatin
yaratılmışlardan birisine yapılması, Allah'a imanı geçersiz kılan ve
sahibine müşrik sıfatını kazandıran amellerdendir. Yegane rızık verici
Allah olmasına rağmen bir yaratılmıştan rızık beklemek; herşeyi hakkıyla
bilen ve gören «O» olmasına rağmen bu sıfatları bir yaratığa vermek,
insanların hayatını düzenlemek için yegane kanun koyma hakkı O'na ait
olmasına rağmen kişi ya da kişilerce vaazedilmiş beşeri kanunları kabul
etmek; adaleti sadece Allah'tan ve O'nun adil yasalarından beklemenin
gerekliliğine rağmen, özü zulme ve beşeri ihtiraslara dayalı sistemlere
muhakeme olmak ya da bunu istemek ve böylelikle Allah'ın reddetiği
zalimlerden adalet beklemek Allah'a imanı bozucu amellere bazı örneklerdir.
Allah'a iman ancak bu tür şirklerden uzak olarak yerine getirilen imandır.
Yoksa, Allah'ın varlığına inanıldığı halde, yalnız O'nun hakkı olan ibadet,
itaat ve teşri(kanun koyma)'nın şu veya bu şekilde, şu veya bu yaratığa
verilmesine, uluhiyyetinde ve rububiyyetinde Allah'a şu veya bu şekilde
ortak koşulmasına elbette «Allah'a iman» denemez.
2-)Meleklere İman: Melekler nurdan yaratılmış ve kendilerinde erkek- lik ya
da dişilik gibi herhangi bir cinsiyet bulunmayan, isyan ve haramdan uzak
olarak her an Rabbi Zü'l Celal'e ibadet ve itaat eden kullardır. Meleklerin
varlığı duyu organlarıyla algılanmayan gaybi gerçeklerden olduğu için
bunlara iman ancak Kur'an'da ve sünnette bildirildiği şekliyle olmalıdır.
Herbiri ayrı bir işlevi yerine getiren ve islam'ın bildirdiği'gerçeği ifade
eden meleklere -sahih yolla adı bildirilenlere adı ile, diğerlerine de
toplu olarak- iman mutlaka gerek- mektedir.
3-)Kitablara İman: Allah (c.c) insanların tevhid inancından uzaklaşıp
O'na'şirk koşmaya başladığı dönemlerde gönderdiği bazı rasullere; tevhide
çağıran, insanlara Rablerini anlatan ve onların hayatlarını düzenleyici
hükümler kapsayan kitap ve sahifeler indirmiştir. Bu kitab ve sahifeler,
Allah katından rasullere bildirilen vahyi içermektedir. Bunların herbiri
sadece gönderildiği kavim için geçerli olmasına rağmen en son olarak
indirilen ve en mükemmel şeriatı içeren semavi kitab Kur'an böyle değildir.
Onun vaazettiği hükümler, kanunlar ve yasalar kıyamete kadar her çağ ve
yerde insanların hayat pratiğini şekillendirmesi gereken yegane ilahi
sistemdir. Kur'an'dan önce indirilmiş olan kitablar ise, şahsi ve maddi
ihtirasları ile hareket eden din adamlarınca (!...) tahrif edildiği ye
içine insan sözü karıştırılarak, ilahi hakikatler, beşeri fikir, düşünce ve
yalanlarla değiştirildiğinden günümüze, Allah katından indirildiği andaki
saflığı ile ulaşmamış ve Rabbi Zü'l Celal'in bizzat koruması altındaki
Kur'an, bu tahrif edilmiş kitabların batıllığını isbat ederek, yürürlükten
kaldırmıştır. Buna rağmen, günümüzde muharref haldeki Zebur, Tevrat ve
İncil gibi Kur'an'da ve hadislerde adı bildirilenlere ismi ile,
bildirilmeyenlere ise genel olarak imanı -ki bu iman tahrif edilmeden
önceki hallerinin Allah "katından indirilmiş olduğuna imandır- evet, işte
bu imanı Kur'an, İslam inancının bir gereği saymıştır.
4-) Nebi Ve Rasullere İman: Tevhidi unutup «Sadece Allah'a İbadet»
inancından uzaklaşarak, O'na ibadet ve itaatte şirk koşmaya başladıklarında
insanları uyarmak, sahte ilah ve tağutlan reddedip sadece Rabbi Zü'l
Celal'e yönelmeye davet etmek, Allah'ın dini olan La ilahe illallah
davasını yüklenmek ve bu hakikati -Allah'ın izniyle- insanların akıllarına,
kalblerine ve sosyal yaşantılarına nakşetmek, bu davaya inananları
müjdelemek, kafirleri ise korkutmak üzere Allah tarafından görevlendirilen
ve yine O'nun katından desteklenen Allah'ın seçkin kullarıdır, rasuller.
Çağı ve yeri ne olursa olsun her rasulün getirdiği ortak davet «La ilahe
illallah» ve o seçkin şahsiyetlerin ortak ismi ise «Müslüman»dır. Nuh,
İbrahim, îsa, Musa, Yusuf, Lut, Hud, Davud, Muhammed ve adı kitapta ve
hadislerde zikredilen veya zikredilmeyen bütün rasul ve nebiler müslüman
idi ve tabi oldukları dava, La ilahe illallah davası, yani; teşri (kanun
koyma) insan hayatını yönlendirici emir ve yasaklar bildirme,- ibadet ve
itaat edilme hakkını sadece Allah'a verme, O'ndan başka bu haklara sahip
olduğunu iddia eden sahte ilah ve tağutları reddetmekti. İşte bu davayı
yüklenmiş olan ve sahih yolla ismi bildirilen nebi ve rasullere ismiyle,
ismi bildirilmeyenlere ise genel olarak iman, imanın önemli bir şartıdır.
5-) Ahiret Gününe İman: Ölümden sonra berzah (kıyamete kadar olan zaman ve
bu sürede olan olaylar) hesap, mizan, cennet, cehennem, kabirde azab veya
mükafat, amellerine karşılık azab ya da mükafat göreceklerin acı veya
lezzeti beden ve ruhları ile duyacaklarına ve tüm bunların temelini
oluşturan öldükten sonra dirilmeye imandır.
6-) Kaderin, Hayır Ve Şerrin Allah'tan Olduğuna İman Etmek: Kadere imanın
Allah katında geçerli olabilmesi için şu dört şeye seksiz şüphesiz iman
etmek gerekir.
1-Allah'ın ezeli ilmine iman etmektir. Allah (c.c) ezeli ilmiyle ne
olacağını bildi ve bu ezeli ilmiyle bildiği şeyleri yazdı.
2-Allah'ın olmasını dilediği şeyin mutlaka olacağına, olmamasını dilediği
şeyin mutlaka olmayacağına, gökte ve yerde meydana gelen bütün hareket ve
sessizliklerin Allah'ın izniyle olduğuna iman etmek.
3-Allah (c.c)'nun bütün mahlukatı yarattığına ve kainatın içindeki herşeyin
Allah'ın yaratmasıyla ve takdiriyle meydana geldiğine iman etmek.
4-Kendisine isabet eden şerrin kendisinden başkasına isabet edebileceği
halde kendisine isabet ettiğini zannetmemek. Veya kendisine isabet eden
hayrın bir tesadüf sonucu kendisine isabet ettiğine inanmamak.
Tebliğ ve irşad metodlarından birisi de bildiğimiz bir mesele dahi olsa,
herhangi bir konuyu bilmeyenlere öğretmek kasdıyla, o konuyu bilen birisine
sorular sorarak, bilmeyenlerin konuyu anlamalarını sağlamaktır.
Gaybın ilmi ancak Allah'a aittir. Gaybi bilgilerden bazılarını Allah,
Rasuller vasıtasıyla bizlere bildirmiştir. Kur'an'da ve hadislerde
bahsedilen ve önceki ümmetlerin başından geçmiş ve gelecekte zuhur edecek
olaylar, haklarında vahye dayalı haberler bulunan gaybi hadiselerdir.
Fakat, bazı gaybi bilgiler vardır ki, bu hususlarda Allah (c.c) bizlere çok
az şey bildirmiş veya hiçbir bilgi vermemiştir, işte kıyametin vakti de bu
kategoride değerlendirilmesi gereken gaybi bir gerçektir. Kıyametin vaktini
ancak Allah bilir ve bu konuda rasuller dahil hiçbir insan ya da yaratığa
bilgi vermemiştir. Bu nedenle kıyametin vakti hakkında susup, fikir beyan
etmemek, yorum yapmamak imana yakışan yegane davranıştır.