Mirac Kandili Ve MİRAC’IN MANEVî HEDİYELERİ

#1 von Kurban , 25.05.2014 22:28

Bilindiği gibi, Recep ayının 27.nci gecesi mübarek mi'rac kandilidir.
İslam alemini mânevî bir heyecan ve harekete sevk eden, rahmet bereket
sağanağı bu kandil..

Yıl içindeki beş mübarek geceden birisi olan Mi'rac Kandilini hakkıyla ihya
ve idrak edebilmek için, mânâ ve önemini çok iyi anlamak gerekir. Bunun
için, iç dünyamızdaki kandilleri yakmak sûretiyle kalpten ve ihlasla
Mi'racı özümüzde hissetmeliyiz.
Yoksa ruhsuz, heyecansız ve sönük bir tavır içinde boş kandil kutlamaları
ve mevlitler yeterli değildir. Efendimiz (sas), bu geceyi “Ben Miraç’tan daha güzel bir şey görmüş değilim.” diye tarif ediyor. İlahiyatçılar, bu gecenin namazla taçlandırılması gerektiğini söylüyor.

Bu gece idrak edeceğimiz Miraç Gecesi, Kur’an-ı Kerim’de İsra Suresi’nin ilk ayetinde şöyle anlatılıyor: “Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Harâm’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir.” Miraç Gecesi için Bediüzzaman Hazretleri, ikinci bir Kadir Gecesi hükmünde olduğunu beyan ederek, “Bu gece mümkün oldukça çalışmakla kazanç birden bine çıkar.” diyor.

Miraç Gecesi Allah’a ortak koşmama ve kulluk, anne babaya karşı güzel davranış, toplumun birbirine karşı vazifelerini ifade eden çalmama, öldürmeme, başkası
2050 - Üsâme İbnu Zeyd (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "(Mirâc sırasında) cennetin kapısında durup içeri baktım. Oraya girenlerin büyük çoğunIuğunun miskinler olduğunu gördüm. Dünyadaki imkân sâhiplerinin cehennemlikleri ateşe gitmeye emrolunmuşlardı, geri kalanlar da mahpus idiler. Cehennemin kapısında da durdum. Oraya girenlerin büyük çoğunluğu da kadınlardı."
Buhâri, Rikâk 51, Müslim, Zühd 93, (2736).


Mi'rac hadisesi; kısa zamanda çok büyük tecelliyatın vuku bulduğu, mühim
olayların yaşandığı, sırlarla dolu muhteşem bir mû'cizedir.
İmanı zayıf, ilimsiz-irfansız kişilerin kavrayamayacağı, ancak gerçek
müminlerin tasdik edeceği Mi'rac yolculuğu ile Cenab-ı Hak habibini taltif
etmiş ve onunla bütün alemleri şereflendirmiştir.

Fahri-kâinat efendimiz; hicretten bir buçuk yıl önce, recep ayının 27.nci
gecesi,Mekke'de Mescid-i Haramdan, yani Kâ'be-i Muazzamadan, Kudüs'tekiMescid-i Aksa'ya kadar Burak ile, oradan sonra da Refref denilen mânevîasansörle semavatı ve arşı-kürsü geçerek cennet ve cehennemi görüp,
Allah'ın dilediği makama kadar çıkarılıp aynı gece geri getirilmiştir.

Bu hikmetli, esrarlı yolculuk ruh ve ceset birlikte cereyan etmiştir. Bunun
haricinde Hz.Peygamberimizin sadece ruhunun mi'racı tam 33 defadır.Kur'an-ı Kerim'de İsra süresinin ilk ayetinde "Bi'abdihi" buyurulması miracın ruh ve ceset birlikte olduğunun delilidir. Zira sadece ruh'a veya
sadece ruhsuz beden'e "Kul" denmez.
Akıllara durgunluk verecek olağan üstü bir mû'cize olan mi'rac hadisesini
madde ölçüleriyle tartmaya çalışan bazı inancı zayıf Müslümanlar bunu duyunca hemen reddetmiş ve irtidat batağına saplanmışlardır. Hz.Ebu Bekir ve benzeri sadık müminler ise bu mucizevi olayı kabul etmekte hiçbir zorluk çekmemişler ve "Allah'ın Resulü bunu söylemişse doğrudur. Hatta daha ileri akıl almaz şeyler söylese dahî yine doğrudur." Demişlerdir.
Nitekim kureyş müşriklerinin alaycı bir üslupla ellerini çırparak gelip,

Hz.Ebu Bekir'e "Seninki bu gece kısa sürede mescid-i Aksa'ya gittiğini,
oradan da yedi kat göklere çıktığını…vs. söylüyor" dediklerinde, "Bunları Hz.Muhammed (s.a.v.) söylüyorsa kesinlikle doğrudur, inanırım." Dediği için SIDDIK ünvanını almıştır.
Mi'rac sabahı Hz.Peygamberimiz Mescid'e gelip gezdiklerini, gördüklerini ve
miracın tafsilatını herkese açıkça anlatmıştır. Müşriklerden Mescid-i Aksa'yı bilenler sorular sordular. Peygamberimiz hepsini cevapladı. "Evet
aynen doğru, ama bu işte bir hile var." dediler.
Müşriklerden bazıları "Haydi bakalım Kudüs yolundaki bizim kervanları anlat.

Onları da gördün mü ve neredeler?" dediler. Hz.Peygamberimiz: "Evet filancaların kervanına rastladım Revha'da idiler, bir deve yitirmişler
arıyorlardı, filan gün güneşin doğuşuyla birlikte gelirler." Buyurdu.Müşrikler "Bu da bir delildir, bekleyelim görelim doğrumu" dediler. Nitekim
bekledikleri gün ve saatte gelen kervan, olanları teyit edince, yine iman
etmediler. "Bu apaçık bir sihirdir." Dediler.Müşriklerden fanatik ve şarlatan birisi, Hz.Peygamberimize gelip alaylı bir
üslupla, "Ya Muhammed! Bir ayağını yerden kaldırır mısın?" dedi. Efendimiz Hazretleri de zarafetinin icabı ayağını kaldırdı. Bu sırada müşrik,diğer ayağını da yerden kaldırmasını istedi. Hz.Peygamberimiz ona "Bu mümkün
değildir." Buyurunca, küstah adam "Ya gece kısa bir sürede, nasıl Mescid-i
aksa'ya, göklere,cennete, cehenneme didip gezersin?" dedi.

Fahri-kâinat efendimiz bu adamı Hz.Ali'ye gönderip, "Bunun cevabını sana Ali söyler buyurdu." Nitekim bu küstah adam drekt Hz.Ali'nin evine gidip,aynı soruyu ona da tekrarladı. İlim beldesinin kapısı Hz.Ali mesajı almıştı. Bekle, hemen geliyorum dedi. Evdeki Zülfikarı alarak, adama doğru
sallarken "İşte Hz.Muhammed böyle kısa bir anda miraca gidip geldi." Deyip
kellesini uçurmuştu.
Miraçta Peygamberimiz Cenab-ı Hakla vasıtasız konuştu. Namazda otururken
okuduğumuz Tahiyyat duası bu mükâlemedir. Namaz müminlerin miracı olarak bu gece hediye edilmiştir. Daha başka çok büyük lütuf ve ikramlarla birlikte
Allah'ın selamı,rahmeti ve bereketi müminlere bu gece gönderilmiştir.Bu kutlu geceyi hakkıyla ihya ve füyûzatından istifade için gündüzün oruçluolmalı, geceyi de namaz, dua ve zikirle geçirmelidir.
Kandilinizi kutlar, İslam âlemine hayırlara vesile olmasını dilerim.
miraç*** Miraç Peygamberimiz Hz. Muhammed s.a.v.'e ikram edilen en büyük mucizelerden birisidir. Bu mucize hicretten birbuçuk yıl önce Receb ayının 27. gecesinde gerçekleşmiştir. Allahu Tealâ Mirac gecesi Rasulullah s.a.v. Efendimiz'i üç müjde ve hediye ile birlikte ümmetine göndermiştir.
Miraç mucizesi “isra” olayı ile başlamıştır. İsra gece gitmek ve götürmek demektir. Allahu Tealâ Habibi Hz. Muhammed s.a.v.'e yaptırdığı bu gece yolculuğunu ayette şöyle anlatır:

“Kulu Muhammed'i geceleyin Mescid-i Haram'dan kendisine bazı ayetlerimizi göstermek için etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah her türlü noksan sıfatlardan münezzeh uzak ve temizdir. Şüphesiz O her şeyi hakkı ile işiten ve görendir.” (İsra 1)
İsra'dan sonra Miraç gerçekleşmiştir. Miraç yükselmek demektir. Yükseğe çıkaran araca da miraç denir. Alemlerin sahibi Yüce Allah dostu Hz. Muhammed s.a.v.'e gecenin çok kısa bir anında kainat sarayını ve melekût/gayb alemini gezdirmiştir.


MİRAC’IN MANEVî HEDİYELERİ

1) Beş vakit farz namaz. İhsan şuuruyla kılınan namazlar, ümmetin miracıdır.

2) “Âmenerrasûlü” diye bilinen âyetler. Bakara Sûresi’nin 285 ve 286. ayetleri.

3) İsra Suresi’nin 22-39. ayetlerinde bahsedilen 12 İslâm prensibi.

4) Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölen kimselerin günahlarının affedileceği ve Cennet’e girecekleri müjdesi.

5) İyi amele niyetlenen kişiye -onu yapamasa bile- bir sevap; eğer yaparsa on sevap yazılacağı, fakat kötü amele niyetlenen kişiye -onu yapmadığı müddetçe- hiçbir günahın yazılmayacağı; ancak işlediği zaman da sadece bir günah yazılacağı müjdesi.

Bir diğer hediye de, Mi’rac Gecesi Allah ile karşılıklı selâmlaşma ve sohbetlerinden bazı sözleri getirmiştir ki Et-Tahiyyâtü diye bütün namazlarda teşehhütte okunuyor. Böylece Miraç’ta Allah ve Resulü arasındaki o kutlu konuşma hatırlanıyor.

Melekût Alemini Şereflendiren Misafir

Bu yolculuk ve ziyarette gökteki meleklerin reisi Hz. Cebral'i a.s. kendisine refakatçi yapmıştır. Mekke'den Küdüs'e Burak isimli binekle yapılan yolculukta Hz. Cebrail binitinin üzengisini Hz. Mikail de yularını tutmuştur. Kainatın bu en şerefli misafiri teşrif ettiği bütün makamlarda görüştüğü peygamber melek ve diğer varlıkları şereflendirmiştir. Yüce Allah ona yedi kat gökleri ve içindekileri göstermiş madde aleminden öteye geçirmiş gayb aleminin sırlarını açmış mekândan münezzeh bir şekilde huzuruna almış cemalini göstermiş kendisiyle selamlaşmış ve konuşmuştur.
Hz. Rasulullah s.a.v. Efendimiz bu mucizeyi saadetli ruh ve cesediyle birlikte yaşamış görmüş ve tatmıştır. Buharî ve Müslim başta olmak üzere meşhur hadis ve tefsir kitaplarımız bu mucizeyi detaylı bir şekilde anlatmaktadır.
Bu mucize bu şekliyle dünyada hiçbir peygambere verilmemiş başka kimseye de verilmeyecektir. Fakat Allahu Tealâ salih kullarına farklı boyut ve şekillerde miracın bir numunesini yaşatmaktadır. Yüce Allah terbiye olup manen ilâhi huzurda kabul görecek güzelliğe ulaşan dostlarını doyumsuz dostluğu ve mekândan münezzeh yakınlığı ile şereflendirmektedir. Yüce Allah kullarını buna davet etmiş ve o makama çıkanlara Kur'an-ı Hakim'de “mukarrebun” ismi verilmiştir (Vakıa 12).
Hadislerde bu hal ihsan ve müşahede makamı olarak tanıtılmıştır. Tasavvufta bu terbiyeye Seyr u sulûk ismi verilir. Arifler Yüce Allah'ı tanımaya marifetullah O'na ulaşmaya vuslat bütün benliği ve sevgisi ile ilâhi muhabbet içinde kaybolmaya Fenafillah bu hal içinde kalmaya Bekabillah derler. Hepsi ilâhi yakınlığı aşkı ve dostluğu ifade eder.

Müminlere Verilen Üç Hediye

Allahu Tealâ Mirac gecesi Rasulullah s.a.v. Efendimiz'i şu üç müjde ve hediye ile birlikte ümmetine göndermiştir:
1. Ümmetinden Allah'a ortak koşmadan ölen kimselerin affedileceği.
2. Beş vakit namaz.
3. Bakara Suresi'nin son iki ayeti. (Müslim Tirmizî Nesaî Suyutî)
Bu üç hediye kıyamete kadar gelecek her mümine verilmiş en büyük hediyelerdir. Bu hediyeler kısaca iman namaz ve niyazdır. Bunların bu gecede ikram edilmesinin özel bir manası vardır. Onlar olmadan manevi miraç yani Yüce Allah'a yakınlık olmaz.
Bu hediyeleri tanıyalım:

İman ve Tevhid
İman Yüce Allah'ın kuluna en büyük hediyesi ve emanetidir. İmanın esası tevhiddir. Tevhid Yüce Allah'ın tek ilâh olduğunu bilmek ve buna iman etmektir. Bu tevhid nuru ve şuuru olmadan Yüce Yaratıcı'yı tanımak O'na yaklaşmak sevilmek mümkün değildir. Bu iman ve tevhid cennetin anahtarıdır. Zerre kadar iman kulu cehennemden kurtarır cennete girmeye orada Yüce Allah'ın cemalini seyretmeye vesile olur. Kendisine böyle bir iman nimeti verilen kul ebediyyen şükretse azdır.
Kalbe konan bu iman nurunu korumak için devamlı Yüce Allah'tan yardım istemeli bunu her şeyden önemli ve gerekli görmelidir. İman cevherini korumanın en güzel yolu sürekli tevbe ve zikirle birlikte farz amellere devam edip haramlardan kaçınmaktır. Sık sık imanı tazelemeli lâ ilâhe illallah zikrine dili ve kalbi iyice alıştırmalıdır. Son nefeste bu iman üzere giden kimsenin işi kolaydır. Çünkü imanın meyvesi cennettir.

Müminin Miracı: Namaz
Namaz kul ile Rabbinin özel buluşma anı yapılmıştır. Kul namaza durduğu zaman onunla Rabbi arasındaki bütün perdeler kaldırılır Yüce Allah özel olarak kuluna yönelir onun okuduğu Kur'an'ı dinler yaptığı zikri över üzerine bol bol rahmet feyiz ve nur döker kulun da bunun farkında olmasını ister. Herkes kalbinin uyanıklığı kadar bu ilâhi yakınlığı ve özel ilgiyi fark eder. Efendimiz s.a.v. kulun Yüce Allah'a en yakın olduğu anın secde anı olduğunu belirtmiştir. (Müslim Ebu Davud vd.)
Namazın cennetin anahtarı olduğu müjdelenmiştir. (Tirmizî Ahmed)
Namazın bir özelliği içinde bütün zikir çeşitlerini bulundurmasıdır. Öyle ki göklerde ve yerde ne kadar melek ve varlık varsa hepsinin özel olarak yaptığı ibadet çeşidi namazda toplanmıştır. Allah rızası için edebine uygun namaz kılan bir mümin bu namazı ile bütün varlıkların ibadet şekliyle Yüce Allah'a şükretmiş ve hepsini temsil etmiş olmaktadır. “Ben Yüce Allah'a yaklaşmak sevilmek ve O'na şükretmek istiyorum” diyen bir kulun kılacağı namazdan daha güzel bir zikir ve ibadet yoktur. Onun için namaz dinin direği kalpteki imanın en birinci alameti ve Allah'a yaklaşmanın vazgeçilmez vesilesi yapılmıştır.
Bu dünyada iman ve namaz emanetini koruyarak ölen kimselere Yüce Allah cennetini ve cemalini müjdelemiştir.

Kulun Rabbi İle Konuşması: Dua
Miraç'la gelen üçüncü hediyemiz Bakara Suresi'nin son iki ayetidir. Bu ayetler iman esaslarını ve ilâhi duaları içermektedir. “Âmenerrasulü” ile başlayan bu iki ayet Yüce Rabbimiz'in bu ümmete özel ikramıdır. Bu ümmete gücünün üstünde yük yüklenmemiş ve ibadet emredilmemiştir. Ayrıca bu ümmetin unutarak veya yanılarak yaptığı kusurları affedilmiştir.
Rasulullah s.a.v. Efendimiz bu ayetlerin kendisine Arş'ın altındaki bir hazineden verildiğini onların daha önceki hiçbir peygambere verilmediğini belirtmiştir. (Ahmed Hakim Beyhakî vd.)
Bu ayetleri gece okumak tavsiye edilmiştir. Bu ayette yapılan duaların Allah tarafından kabul edildiği müjdelenmiştir. Onların okunduğu evde şeytanın duramayacağı belirtilmiştir. Rasulullah s.a.v. Efendimiz bu ayetlerin hem Kur'an hem dua hem salât /rahmet olduğunu bildirmiştir. Onları okuyanı cennete götüreceğini ve Yüce Rahman'ı razı edeceğini müjdelemiştir. Bu iki ayetin öğrenilmesi hanım ve çocuklara öğretilmesi tavsiye edilmiştir. (Bkz: Suyutî ed-Dürrü'l-Mensûr; İbnu Kesir Tefsir)
Kulun samimi olarak yaptığı dua ile Rabbi arasında hiçbir perde yoktur. Gönülden gelen niyazlar hemen ilâhi huzura ulaşır; Yüce Mevlâ kulu için en hayırlı olacak şekilde dualarına karşılık verir. Yeter ki kul isterken gafil olmasın istemekten usanmasın.
Miraç gecesi kılınacak namaz on iki rekattır. İki rekatte bir selam verilerek kılınacak olan namaz on iki rekat ile bitirilir. Her rekatte Fatihadan sonra on kere ihlas okunur. Kılınma zamanı yatsı namazı kılındıktan sonra, imsak vaktine kadar ki herhangi bir vakit olabilir. Bu oniki rekat namaz bittiği zaman selamdan sonra yüz defa :

“Sübhanallahi vel hamdülillahi vela ilahe illallahü vallahü ekber vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyül azim” duası okunur.

İSTİĞFAR, TESBİH, TEHLİL TEKBİR, TAHMİD VE HAVGALE

1854 - Abdullah İbnu Amr İbni'l-Âs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İki haslet veya iki hallet -vardır ki onları Müslüman bir kimse (devam üzere) söyleyecek olursa mutlaka cennete girer. Bu iki şey kolaydır. Kim onlarla amel ederse, azdır da... Her (farz) namazdan sonra on kere tesbih (sübhânallah), on kere tahmid (elhamdülillah), on kere tekbir (Allahu ekber) söylemekten ibarettir."

(Abdullah der ki:) "Ben Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın bunları söylerken parmaklarıyla saydığını gördüm. Resülullah devamla buyurdular: "Bunlar beş vakit itibariyle toplam olarak dilde yüzellidir. Mizanda bin beş yüzdür. "İkinci haslet" ise yatağa girince Allah'a yüz kere tesbih, tekbir ue tahmid'de bulunmanızdır. Bu da lisanda yüzdür, mizanda bindir. (Her ikisi toplam iki bin beş yüz eder.)"

Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) sözlerine şöyle bir soru ile devam etti:

"Hanginiz bir günde, gece ve gündüz iki bin beş yüz günah işler?"

"Bunları niye söylemiyelim ey Allah'ın Resülü?" dediler. Şu cevabı verdi:

"Şeytan, namazda iken her birinize gelir: "Şunu şunu hatırla" der, ve namazdan çıkıncaya kadar devam eder. (Bu hatırlatmaların neticesi olarak) kişi bu tesbihatı terk bile eder. Kişi yatağına girince de şeytan ona gelir, (zikir yapmasına imkân vermeden) uyutmaya çalışır ve uyutur da."

Tirmizi Daavât 25, (3407); Ebü Davud, Edeb 209, (5065); Nesâi, Sehv 90, (3, 74).



MİRAÇ KANDİLİ DUASI

Euzü billahi mineş-şeytanir-racîm Bismillahir-rahmanir-rahîm

Ey Bizleri varlığa erdiren Var olmadaki sonsuz zevki gönüllerimize duyuran Güzeller Güzeli Rabbimiz! Sana sonsuz hamd ü senalar olsun. Kainatın İftihar Tablosu Peygamber Efendimiz'e Sonsuz salât ü selam olsun.

Gufranla ufkumuzda tüllenen şu mübarek gecede bir kere daha dergâh-ı ilahînin önünde el açıp yalvarıyoruz:

YA İLAHEL-ALEMİN!


Bize verdiğin isteme duygusu ve istenenleri vereceğin inancıyla rahmetinin vüs'ati genişliğindeki kapına dayanıyor, şu mübarek gecede bir kere daha hâlimizi arz etmek istiyoruz. Hâlimiz Sana ayan, söyleyeceklerimiz bildiklerinin bir kısmını beyan. Beklediğimiz asırlardan beri bizi kıvrım kıvrım kıvrandıran dertlerimize derman.. İcabet buyur ey Rahîm ü Rahmân!

EY ÇARESİZLER ÇARESİ!

Senin dualara icabet etme mecburiyetin yoktur; ama bizim ona ihtiyacımız hissettiklerimizden de çoktur. Bütün dileklerimizi kabul buyur ve bunları kabulünü vicdanlarımıza duyur; aç ve yalnızlıkla tir tir titreyen kalblerimizi iman ve itminanla doyur.

Ciddi bir yol almış sayılmasak da yıllar var hep yollardayız. Ufkumuz gam ve kederle tülleniyor. Önümüzdeki engebeler beşer takatini aşkın görünüyor. Ümmet-i Muhammed (aleyhissalatü vet-teslîmât) perişan, derbeder ve ızdırap içinde.. Müslümanlık gelenek ve göreneklerin darlığına mahkum.. İbadet ü tâat kültür televvünlü.. Duygular, düşünceler fantezilere emanet.. Mücadelelerin esası da çıkarlar, menfaatler, ırkî mülahazalara dayalı. Sen bizlere çıkar yol lutfeyle ya Rabbi!

YA RAB!

Önümüzdeki şu upuzun hayat yolculuğunda, bizi kendi idrak ve ihsaslarımızın darlığıyla başbaşa bırakma; akıllarımızı inhiraf ve sürçmelerden, nefislerimizi cismânîliğin baskılarından, gönüllerimizi de hevâ ve heveslerin öldürücü oklarından sıyanet eyle. Kapının kullarını; ilimde kibir u gururdan, ibadette riya ve gafletten ve duygularına renk attıran ülfetten koru. Senin yolunda yürüyor gibi görünüp Senden uzaklaşmak, kurbet atmosferinde içiçe firkat yaşamak, hep rızadan söz edip gazap arkasından koşmak ne acıdır! Sen bizi kazanç yolu sanılan bu tür haybet vadilerinde ömür tüketmekten muhafaza buyur ya Rabbi.

EY GÜNAHLARI BAĞIŞLAYAN!

Şu mübarek gece hürmetine Bizleri bağışla, öyle bir dünyada hayata gözlerimizi açtık ve öyle bir alemde yaşıyoruz ki, önümüzde tuzak, arkamızda tuzak; uğrayıp geçtiğimiz her yerde nefis, şeytan ve aynı takımdan binlerce ifrit ağını germiş av bekliyor; yol boyu yüzlerce fitne ocağı ve isi-dumanı gelip sinelerimize oturuyor. İnayetine ihtiyacımız açık, çaresizliğimiz her halimizden belli; bizleri yara-bere almadan hedefe ancak Sen ulaştırabilir ve bu güne kadar elli defa çatlamış, kırılmış ruh dünyamızı da ancak Sen tamir edebilirsin. İçimizi Sana döküyor, kusurlarımızı Sana açıyor ve bize yeniden insan olma yollarını göstermeni diliyoruz ya Rabbi!

EY KENDİSİNE YÜKSELEN ELLERİ BOŞ ÇEVİRMEYEN!


Bir süre ayrı düştükten sonra dönüp Sana gelenleri kovmayacağını vadediyorsun. Sana yönelenlere hep 'Gelin, gelin' diyorsun.
Ey Rab! Böyle emekleye emekleye sürünmeyi de gelme kabul edeceksen, müsaade buyur 'Biz de geldik' diyelim. Geldik ve Sana, yolların amansızlığını, nefis, şeytan ve hevânın imansızlığını, bizim de dermansızlığımızı şikayet ediyoruz. Bilhassa, her zaman hatalara açık duran, mâsiyetlere meyyal bulunan ve ululuğuna karşı hep saygısız davranan, serkeş nefsimizi Sana şikayet ediyoruz. Sen bizleri nefsin ve şeytanın şerrinden muhafaza buyur ya Rabbi!

Bizleri büyük-küçük hatalardan, günahlardan ve emirlerine karşı isyan kokan tavır ve davranışlardan arındır.. Ya Rabbi lisanlarımızı yalandan, gıybetten, Senin sevmediğin, hoşnut olmadığın bütün kirli sözlerden temizle.. Kalblerimizi gösterişten ve iki yüzlülükten muhafaza buyur ya Rabbi!

Her hal ve tavrımızı rızan istikametinde eyle.. Niyetlerimizi ihlaslı kıl ve bize lütfettiğin bütün şeylerde de bereket ihsan eyle ya Rabbi!

EY TALİHSİZLERİN SIĞINAĞI, EY ÂCİZLERİN GÜÇ KAYNAĞI, EY DERTLİLERİN TABİBİ VE EY YOLDA KALMIŞLARIN YOL GÖSTERENİ!

Şu anda duygularımız derbeder, davranışlarımız ahenksiz, ruhlarımız kirli, ayaklarımız titrek, ellerimiz mefluç, çoğumuz itibarıyla ümitlerimiz sarsık, havalar boz-bulanık, mağripler hicranla tül tül, maşrıklar lütfuna kalmış... İşte böyle bir dağınıklık içinde Sana geldik. Böyle gelenlerin ilki değiliz, sonuncusu da olmayacağız. Rahmetin, bu garip pişmanların ümit kapısı, bizler de bu kapının önündeki liyakatsiz dilenciler. Şimdiye kadar gelip Senin kapında ihtiyaç izhar edenlerden boş dönen hiç olmamış; hiçbir kaçkın ve pişman da o kapıdan kovulmamıştır. O kapı Senin kapın, onun başkalarından farkı da her gelene affındır. Bizi hilm ü silminle güçlendir. Zalimlere de varlığını duyur.

EY HER DUADA BULUNANA İCABET EDEN ULULUK TAHTININ SULTANI!

Şu mübarek gecede binler, yüz binler Senin karşında divan durarak ellerimizi Sana açıyor ve külliyet kesbetmiş niyaz edalı soluklarımızla, kullarına her zaman açık bulunan, hiç olmazsa aralık duran rahmet desenli kapının tokmağına inleyerek dokunuyor ve "Biz geldik" diyoruz. Herkesi ve her şeyi görüp gözettiğine, her sese ve herkese merhamet ettiğine gönülden inanarak kaçkınlığımızı muvakkat dahi olsa görmüyor, günahlarımızı af çağlayanların içinde tasavvur ediyor, karıştırdığımız haltlara değil, Senin afv u safhına bakıyor ve ümitlerimizi ona bağlıyoruz; Enîsimiz Sen isen, çevrenin vahşetinden bize ne! Her yanda şeytan ve avenesi içten içe homurdanıp duruyorlarmış, Sen bizimle olduktan sonra ne ifade eder ki!

Sen her şeyin biricik hâkimisin ve hükmünü engelleyecek bir güç de yoktur. Sen saltanat dairen içinde en küçük şeyleri görür, en cılız sesleri işitir, hiçbir şeyi ve hiçbir kimseyi cevapsız bırakmazsın.

EY YÜCELER YÜCESİ!

Sen biliyorsun, biz de bunun farkındayız; ömrümüzün hasenât kefesi bomboş, pek çoğumuz itibarıyla bir ihlâs bezginliği içindeyiz. Çoğumuz gafil, bedbin, dünsüz-yarınsız sefil birer hâlzede gibi aktüalite ile iç içeyiz. Her hâlimizde âlâyiş, gösteriş, köpük köpük hevâ ve heves; sürekli zevk u sefâya, makama, mansıba, şöhrete, şana ve dünyevî hülyalara oynuyoruz. Yığınların rüya ve hülyaları ekonomi ve refah; taptıkları da dolar, dinar ve euro. Ruhlar meflûç, kalbler kötürüm, basîret âmâ, düşünceler kirli, davranışlar da tam buna göre... Gece ve gündüz gibi iki yüzlü yaşıyoruz, ak görünüyor kapkara davranıyoruz; idare ve siyaset deyip hem ışık türküleri söylüyor hem de karanlık ağıtları mırıldanıyoruz. Devirlere, dönemlere göre renkten renge giriyor, bukalemunları şaşırtacak mârifetler (!) sergiliyor ve aldatmayı beceri kabul ediyoruz.

EY RAB!

Ellerimiz-ağızlarımız, gözlerimiz-kulaklarımız, dillerimiz-dudaklarımız yaratılış gayelerinden fersah fersah uzak ve âdeta nankörlüğe kilitli; eller memnû meyvelerde, ağızlar harama açık duruyor; gözler başkalarının kusur müfettişi.. Yalan revaçta, hıyanet âdiyattan bir şey, hakkın ismi var sadece; adalet "sayyâd-ı bîinsaf"ların hazırladığı kapanların önüne saçılmış birkaç dane gibi bir şey; vefa Kafdağı'nın arkasında, ahde hürmet unutulup da bir köşede kalmış; buna karşılık haksızlık firavunları utandıracak dorukta. Makam sevgisi, şöhret hissi, rahat etme düşüncesi, tenperverlik duygusu boyunlarımızda âdeta çelikten bir kement; her biri birer gayya olan bu duygulardan bir türlü kurtulamıyor ve mahiyet-i nefsü'l-emriyemize göre kendimiz olamıyoruz. Dünya ve ukbâ kazancı adına ne ciddî bir hesap ne de tutarlı bir plâna sahibiz. Kazançlar kuşağında sürekli kaybediyoruz; kaybederken de muhtemel daha kötü durumlarla teselli olmaya çalışıyoruz. Zamanı suçlama, şartlara lânetler yağdırma da ayrı bir avunma yolu.

Bütün bunlara rağmen ya Rab! Bizi bize bırakmaman en büyük dileğimiz. Kendimiz edip kendimiz bulsak da, rahmetin, istihkaklarımıza lütuf televvünlü haklar bahşedecek vüs'atte. Sen bizlere lütfunla muamelede bulun ya Rabbi!

Dua edenlere cevap veren Sen, ızdırapları dindirip ihtiyaçları gideren Sen, devrilenleri kaldırıp doğrultan Sen, çatlayıp kırılanları sarıp-sarmalayıp tedavi eden de Sensin! Senden ayrı kalışımız ruhumuza renk attırdı; nefsânîlik ve gaflet, ibadetlerimizin mânâ ve özünü alıp götürdü; samimiyetsizlik dualarımızın kolunu-kanadını kırdı. Sinelerimiz bomboş, düşüncelerimiz tutarsız, kalbî ve ruhî hastalıklarımız bizi yere sermek üzere.. Var eden Sensin, yok eden de Sen; uzak tutan Sensin, yaklaştıran da Sen; Sen bizi biz etmeseydin biz bu duyduklarımızı duyamaz ve bize imanın neş'esini tattırmasaydın şu söylediklerimizi mırıldanamazdık. Verdiklerin vereceklerinin referansı; diliyor ve dileniyoruz, bize yakınlığını duyur ve benliğimizde Sana karşı yaklaşma heyecanları uyar.

EY RAB!

Elimizden tut, dostlarının yüzüne baktığın gibi bize de rahmetinle teveccühte bulun.. İç dünyamızı varlığının ziyasıyla nurlandır ve bizi Sensizliğin zulmetlerinden, zindanlarından halâs eyle; halâs eyle ve eşiğine baş koymuş kapının şu sadık kullarını yalnız bırakma. Senden kalblerimize ışık, iradelerimize güç, düşüncelerimize istikamet, niyetlerimize de hulûs istiyoruz. Bizleri iç dünyamızla yeniden inşa ederek ruhlarımıza ahsen-i takvîm sırrını duyur.

EY AFFI TECZİYESİNİN ÖNÜNDE OLAN, RAHMET TAHTININ SULTANI!

Bu mukaddes miraç gecesinde bizleri de bağışla, öyle bir dünyada hayata gözlerimizi açtık ve öyle bir âlemde yaşıyoruz ki, önümüzde tuzak, arkamızda tuzak; uğrayıp geçtiğimiz her yerde nefis, şeytan ve aynı takımdan binlerce ifrit ağını germiş av bekliyor; yol boyu yüzlerce fitne ocağı ve isi-dumanı gelip sinelerimize oturuyor. İnayetine ihtiyacımız açık, çaresizliğimiz her hâlimizden belli; bizleri yara-bere almadan hedefe ancak Sen ulaştırabilir ve bugüne kadar elli defa çatlamış, kırılmış ruh dünyamızı da ancak Sen tamir edebilirsin. İçimizi Sana döküyor, kusurlarımızı Sana açıyor ve bize yeniden insan olma yollarını göstermeni diliyoruz.

Ey Yüceler Yücesi!

Efendimiz Hazreti Muhammed'e, Muallâ aile efradına ve bütün ashab-ı güzînine salât u selam ederek bunları Senden dileniyoruz; dualarımızı kabul buyur ya Rabbi!..

Amin amin amin Velhamdü lillahi Rabbil aleminel-fatiha Inteha


Mırac Gecesinde yapılması uygun Görülen Dua Ve ıbadetler.

Yatsı Namazından sonra 12 Rekat Hacet Namazı var.Her reakat da bır Fatıha 10 ıhlas ıle kılınır.
Niyet de;
Efendimiz ve mirac gecesi hurmetine Beni affeyle denir.
Namaz dan Sonra 7 Fatha 100 defa Şu dua okunur:
Subhanallahı velhamdulillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber.Vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim..
100 İstiğfar(Estağfirullah el azim)
100 Salevat-ı şerif
Mirac gecesinden bir sonraki gün oruclu olmalı.O gün öğle ile ikindi arası,4 rekat namaz kılınır.Her rekat da namazdan sonra 3 ayetel kursi,3 Kul ya,3 ıhlası şerif,3felak,3nas süreleri okunarak kılınır.

 
Kurban
Beiträge: 1.052
Punkte: 651
Registriert am: 19.08.2010

zuletzt bearbeitet 15.05.2015 | Top

   

YE'CÜC VE ME'CÜC
Rühun Tefsiri Hakkında

Anfragen und Anregungen bitte direkt an tiav@hotmail.de adressieren. Vielen Dank!
Xobor Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen
Datenschutz