(Muamelât)Aliş Verişler Bahsi:Kusurdan Dolayı Cayma Babı:

#1 von Kurban , 19.05.2014 13:28

(Muamelât)Aliş Verişler Bahsi:

Bey, {alış veriş) mâzî (geçmiş) lâfzı olan icap (sattım) ve kabul (satın aldım) ile münâkit (kesinleşir) olur. Alış veriş yapanlardan bi­risi bey'i vacip kılarsa (yâni tarafından caymayı kaldırırsa) diğeri muhayyer (serbest) dir; isterse o mecliste kabul, isterse aynı mecliste reddeder.
Kabul (satın aldım) den evvel hangisi meclisten kalkarsa icap (sattım) bozulur. İcap ve1 kabul tamamlandıktan sonra alış veriş ke­sinleşir, satıcı ve alıcıdan hiç birisi kusur veya görmemezlik olmazsa cayamaz.
'Alışverişi caiz olmak bakımından işaretle gösterilen nesnelerin miktarının bilinmesine ihtiyaç yoktur. Mutlak semen (paha) ancak miktar ve sıfatları (yâni nasıllıklan) belli ise bey'i caiz olur.
Peşin ve veresiye alış veriş caizdir. Veresiye ile caiz olunması, ' müddetin malûm olunmasına bağlıdır, eğer müddet muayyen olursa caizdir. Bey'ide semen mutlak olarak zikredihrse,beldenin (memleke­tin) galip olan semeni kabul olunur. Eğer paralar muhtelif iseler ve birisini tâyin etmezse Bey' fasit olur.
Yemek ve tanelerin (hububatın) ölçekle ve tahminen genişliği bi-inmeyen bir kap ve ağırlığı belli olmayan bir taşla satılmaları caizdir
Bir yığın taamın, her bir ölçeğini bir dirheme satan kişinin bey'i imam-ı Ebû Hanefi (R.A.) ye göre, ancak tek bir ölçekte caiz olur, diğerlerinde fasittir, meğer ki ölçeklerinin adedini söylerse... Bir sûru koyunu, her birisini bir dirhemden satarsa, hepsinde bey'i fasittir. Böylece, bir elbiseyi beher metresi bir dirheme satarsa (fakat) ne ka dar metre olduğunu söylemezse bey'i caiz değildir. Bir yığını, yüz öl­çektir diye beher ölçeği bir dirheme mukabil yü2 dirhemle satın alır­sa yığını az gördüğünde alıcı muhayyerdir, isterse mevcut olan kısmın her ölçeğini bir dirheme kabullenir, isterse bey'i, kökünden iptal eder. Eğer yığını daha fazla bulursa, fazlası satanın malı olarak kalır
Bir elbiseyi on metredir diye, on dirhemle veya bir araziyi yüz metredir diye yüz dirheme satın alan kişi bunların daha az olduğunu görünce,.,..muhayyerdir, isterse bütününü kabullenir, dilerse terkeder. Eğer söy­lenen metrelerden daha fazla çıkarsa müşterinin malıdır, satana cay­mak hakkı yoktur.
Eğer «yüz metre olarak, beher metresi bir dirhemden yüz dirhem­le sana sattım» dese ve müşteri de bilâhare onu eksik bulursa o zaman muheyyerdir, isterse semenden mevcut olanın payına düşen miktarla kabul eder, dilerse terkeder. Fazla görürse müşteri serbesttir; dilerse hepsini beher metresi bir dirhemden alır, dilerse alış verişi fesheder. Bir evi satın alırken o evin temeli de satışa dahil olur, her ne kadar satışta temelden bahsedilmezse bile...
Bir araziyi satarken o arazide bulunan hurma ve diğer ağaçlar dahil olur, her ne kadar onlardan bahsedilmemiş ise dahi... Satılan araziye, o arazide bulunan ziraat mahsulü ancak isimlendirilirse da­hil olabilir.
Hurma veya başka bir meyveli ağacı salarsa, meyve satışa dahil değil satanın malıdır. Ancak alıcı meyvelerin de kendisinin olacağını şart ederse olur. Meyveler satıcının ise, satıcıyı "meyvelerini kes ağaç­ları aiana teslim et» denir.
Daha olmamış veya olmuş bir meyveyi satarsa, alıcıya derhal kesmesi (toplaması) düşer. Eğer alıcı, oluncaya kadar ağaçta durma­sını şart kılmışsa satış bozulur (ağaçta olan) meyveleri satıp, ancak birkaç batmanını ayırırsa caiz değildir. Buğday sünbülünde (başa-~^m~da)~"bakla kabuğunda olduğu halde satılmaları caizdir.
. Evin satıldığında, kilitlerin anahtarları satın alana ait olur. Sa­tılan malın ölçmek ve sarraflık ücreti satana aittir. (Hazır bir) şeyi satarsa, evvelâ alana «sen paia\ı ver» denilecektir. Müşteri parayı ver­diği zaman, satana «Teslim et» denilecek-. Eşyayı, eşya veya parayı para ile satanlara «Birbirinize beraberce teslim ediniz» denilecektir.

Muhayyerliği (Caymayı) Şart Kılma Bahsi:

"Satışda muhayyerliğin şart kılınması satıcı ve, alıcı için. caizdir. Her ikisi için üç-gün ve daha az zaman muhayyerlik şart edilmesi câ-' izdir. (Yâni ben üç güne kadar cayarsam malımı geri alırım veya geri veririm gibi) Ebû Hanife (R.A.) ye göre üç günden fazla muhayyer­lik caiz değildir.
Ebû Yusuf ve Muhammed (R.A.) elediler ki; belli bir müddet söylen­diği zaman caizdir. (Meselâ on gün gibi).
; Satıcının muhayyerliği, satılan malın onun mülkünden çıkması­na mâni olur, o halde eğer o malı müşteri götürürse ve müşterinin elinde helak olursa müşteri ancak onun kıymetiyle mes'ul olur. *(Onun kararlaşmış fiyatiyle değildir). Müşterinin muhayyerlik şartım
ileri sürmesi, satılan malın satanın mülkünden çıkmasına mâni ola­maz. İmam-ı Ebû Hanife'ye göre, o mal, müşterinin mülkü de değil­dir. İki imama göre, müşteri, o malı mülk edinir, eğer müşterinin elinde helak olursa, aralarında kararlaştırılmış semeni (fiyatı) vere­cektir.
Eğer o mal kusurlu olursa hüküm yine böyledir.
Taraflardan kim, caymayı şart kılarsa müddetinde cayabildiği gibi satışı da kesinleştirebilir. Arkadaşı olmadığı bir yerde satışı ke­sinlikle kabullendiğini, söylerse, caizdir. Bozmaksa ancak diğerinin bulunduğu bir yerde bozabilir.
Kendisine caymak hakkı olan zatın, ölümiyle hakkı iptal olunur, varislerine intikal etmez.
Fırıncıdır veya yazardır diye, satın aldığı köle, aksine çıkarsa, müşteri muhayyerdir, dilerse, onu bütün fiyatla kabul eder, dilerse terkeder (yûm fiyat eksiltip almak yoktur.)

Görmek Suretiyle Cayma Bahsi:

Görmediği bir şeyi satın almak câizdii*, fakat gördüğü zaman ca­yabilir; isterse kabullenir, dilerse reddeder. Kişi, görmediği malını sa­tarsa, bilâhare gördüğü zaman cayamâz. yığının yüzüne, durulmuş el­bisenin görünür tarafına, cariyenin yüzüne veya hayvanın yüz ve sağrılarına (kalçalarına) bakarak satın alırsa, bîr daha kendisine piş­manlık (caymak) yoktur. '
Satın aldığı evin odalarını görmeyip ancak sofa (salon) sini gö­rüp alırsa caymak yoktur. Körün, alış verişi caizdir. Satın aldığı za-, man (aldannuş ise) cayabilir. Eğer ellenmekle bilinir cinstense satı­lan mal, kör de onu elleyerek alırsa veya koklanmakla bilinen bir ma lı, koklamakla alırsa vey.a tatmakla bilinen malı tadarak alırsa caya maz. Arazide, kendisine vasıfları söylenmedikçe caymak hakkı düş­mez.
Başkasının mülkünü satarsa, mülk sahibi muhayyerdir, dilerse satışı caiz kılar, dilerse fesheder. Bu şekil satışın caiz kılınması ancak..satılan malın varlığına ve satış yapan iki tarafın caymamalarına bağ­lıdır.
Satın aldığı iki elbiseden birisini görüp diğerini görmediği halde almışsa, sonra diğerini gördüğünde her ikisini de çevirebilir. Görüşten dolayı caymak hakkı olan kimse, görmezden evvel ölürse cayma hakkı düşer.
Bir şeyi görüp, aradan bir müddet geçtikten sonra onu satın alır­sa, eğer gördüğü keyfiyet üzere ise caymak hakkı yoktur, şayet bo­zulmuş olduğunu görürse cayabilir.

Kusurdan Dolayı Cayma Babı:

-Alıcı, satın aldığı malda, bir kusur görürse muhayyerdir, dilerse konuşulmuş olan bütün fiyatla kabul eder, dilerse geri verir. O malı kabul etmek ve kusur için de, paranın bir kısmını geri almak yoktur!.
Tüccarların nazarında fiyatın düşüklüğünü icap ettiren her şey, kusur sayılır.
Baliğ olmazdan evvel, hırsızlık yapmak, yatağa işemek ve efen­dinden kaçmak, küçük köle için kusur sayılır. (Müşterinin yanında) baliğ olunca bu kusurları birkaç defa, yapmadıkça kusur sayılmaz.
Câriye hakkında, ağız ve koltuk kokusu kusur sayılır, köle hak­kında ise, kusur sayılmaz. Ancak hastalıktan mütevellit ise, sayılır.
Zinacı olmak, zinacının velâdı olmak, câriye hakkında kusur sa­yılır, köle hakkında ise kusur değildir.
Müşterinin yanında, satın aldığı malda bir kusurun peydah ol­ması sayesinde Bayiin (satıcının), yanındaki eski bir kusura muttali oldu ise, yeni kusurun eksikliğini ödemekle o, malı, eski sahibine, —yeni kusuru ile beraber kabul eder ve razı olursa —verir. (Eğer sa­tıcı geri almazsa, eski kusurun eksikliğini alıcıya geri verecektir.)
Müşteri, aldığı kumaşı elbise olarak kesmiş ve dikmiş veya boyaya atmış veya satın aldığı kavutu (kavuzu) yağla karıştırmış, bunları yaptıktan sonra eski bir kusurun varlığına vâkıf olmuş ise, ancak o kusur sebebiyle vücuda gelen eksikliğin karşılığını geri alır, o, malın geri alınması ise, satıcıya düşmez.
Bir köleyi satın aldıktan sonra, âzât ettiği veya öldüğü zaman kusurlu olduğuna vâkıf oldu ise, ancak kusurdan dolayı noksanlığı geri alır. Müşteri, satın aldığı köleyi Öldürürse veya satın aldığı malı yerse, sonra kusurlu olduğuna vâkıf olursa, Ebû Hanife (R.A.) ye göre, hiç bir şey geri alamaz. Ebû Yusuf ve Muhammed (R.A.) e göre alır.
Köleyi satarsa, alıcı da başka birisine satarsa ve ikinci satıcıya kusurundan dolayı geri verilirse, eğer ikinci satıcı, o, köKyi hâkimin hükmüyle kabullenmiş ise, birinci satıcıya geri yerebilir.
Eğer ikincfsatıcı hâkimin hükmü olmaksızın geri almışsa birinci sa­tıcıya geri veremez.
' Bir köleyi bütün kusurlarım (yâni o kölede ne kusur olursa olsun geri çevirmemek) kabul etmek şart.iyle satın alırsa, hiç bir kusurdan dolayı geri veremez. Velev ki kusurları teker teker isimlendirip söylemezse...

Fâsîd (Bozuk) Alış Veriş Bahsi:

Satılan veya fiyat olarak verilen eşyanın birisi veya her ikisi ha­ram olursa alışveriş bozuktur. Murdar olmuş et, kan, şarap veya do- -muzla yapılan alış veriş gibi...
Yine alışveriş bozuktur, eğer satılan köle değil de hür bir insan­sa Ümmül veled, (efendisinden bir çocuk doğurmuş cariye) müdeb-ber (efendisi kendisine «ölümümden sonra hürsün» diyen köle) ve mükâtep (efcndisiyle bir miktar mal üzerinde hür ve âzât olması ba­kımında anlaşan köle) nin satışları bâtıldır. .
Sudaki balığın, havadaki kuşun satılması caiz değildir.
Cariyenin ve hayvanın karnındaki yavruyu, memeden sağılma­mış sütü, koyunun kırkılmamış yününü, elbiseden bir metreyi, tavan­dan bir ağacı torun denize bir defa yayılmasîyle çıkan balıklan ve «Bey'il Muzabene» denilen hurma ağacının daha kesilmemiş meyve­lerini tahmin ederek kuru hurma ile satması caiz değildir. Taş at­mak [8] veya ellemek suretiyle satış caiz değildir. İki elbiseden biri­sini lâaleUayin satmak caiz değildir.
Kölesini, "müşteri âzât etsin veya müâebber veya mükâtep kılsın
veya cariyesini müşteri Ümmü! veled yapsın» diye satarsa satış fasit­tir. Eğer kölesini bir ay çalıştırmak, evinde bir miktar oturtmak müşteri kendisine başka borç para.veya bir hediye vermek şarkiyle satar-. sa bütün hu suretlerde satış yine fasittir.
Kim ki. bir şeyini, ay başına kadar teslim etmemek şartiyle sa­tarsa bu satış fasittir. Hâmile cariyeyi, hamli dâhil olmamak suretiy­le satarsa satış fasittir.
Elbiseyi kesmek, iç gömlek veya aba olaıaK dikmek şartiyle satın alırsa veya kendisine ayakkabı yapmak veya bağ takmak şartiyle de­riyi alırsa satış (bu iki surette de) fasittir.
Nevruz, (baharın ilk günü) Mehrican, (güzün ilk günü) hırıs-tiyan orucu, ve Yahudi bayramı müddet göstererek borçla yapılan alış veriş satıcı ile alıcı bu zamanlan bilmezlerse fasittir. Hacıların geleceğine, bağ bozumuna, harman ve ekin biçimine kadar borçla sa­tış caiz değildir. (Çünkü meçhuldür).
Eğer iki taraf, daha halk biçmeye ve harmana başlamazdan ve hacılar gelmezden evvel müddetinin kaldırılmasına razı olurlarsa, alış veriş caiz olur. Fasit alış verişte, müşteri satıcının emri ile malı teslim alır­sa ve muameledeki verilen ve alınan ivez mal ise, teslim aldığı mal, kıymetiyle onun malı olur. Fakat her iki taraf ta bu şekil alış verişi bozabilirler. O, halde eğer müşteri bu malı satarsa satışı caiz olur.
Hür insanı, köle ile birlikte veya kesümî.ş koyun (etiy) le murdar olunmuş koyunu bir arada satarsa her ikisinin hakkında da satış bâ­tıl olur. Eğer (tanı) köle ile müdenber köleyi veya kölesiyle diğer bir kimsenin kölesini birlikte satarsa, ancak semenden kölesinin hisse-siyleâkid caiz olur.
Resûl-i Ekrem (A.S.) «Neeeş (başkasını teşvik etmek için fiyatı arttırmak) den, anlaşmışların anlaşmasını bozmaktan, cele.blerin önü­ne giderek daha şehre varmazdan evvel satın almaktan, (eğer şehir­liler bununla mütezamr olurlarsa, aksi takdirde zarar yoktur) şehirli olan bir kimsenin göçebenin malını satmasından, (veya ibarenin mâ­nası: Şehirlilerin ihtiyacı olduğu halde onlara satmaz da, daha pahalı satmak için göçebelere satmaktan) ve Cuma ezanı okunduğu zaman alış veriş yapmaktan sakındırmıştir> Ancak bütün bunlar mekruhtur, bunlarla alışveriş bozulmaz.
Yekdiğerinin yakını olan iki küçük köleyi elde eden, onları ayırt edemez. Birisi büyükse de yine ayırdetmek yoktur. Eğer ayırtederse tahrimen mekruh olur. Fakat alışveriş caizdir. Eğer ikisi de büyük ise ayırdetmelerinde her hangi bir beis yoktur.

İkâle (Satışı Kaldırmak) Babı:
'
îlk' fiyatın misliyle, alışverişte ikâle caiz olur. Eğer ilk fiyattan daha az veya daha fazlasının şartiyle ikâle yaparsa şart bâtıldır, an­cak ilk fiyatın misli verilir. Ebü Hanife (R.A.j ye göre, alıcı ile satıcı hakkında ikâle fesh (bozuk) sayılır. Diğerleri hakkında yepyeni bir satış sayılır. Semenin yok olması ikâlenin sahih olmasına mâni teşkil etmez. Satılan malın helaki ise ikâleyi 'men eder. Satılan malın bir kısmı helak olursa geri kalan diğer kısmında yine ikâle caizdir.

Mürabehe (Kâr İle Devir Etmek) Ve Tevliye (Kârsız, Ve Aldığı Gibi Devretme) Bahsi:

Mürabehe: İlk âkidle elde ettiği malı, ana paraya kâr ekleyerek başkasına devretmektir.
Tevliye: Elde ettiğini, kârsız olarak birinci âkid ve sermaye ile başkasına devretmektir..
Mürabehe ve tevliye ancak misli (benzeri) olan sermaye ile alın­mışsa doğru olabilir.
Öz sermayeye, bez ağırdıcmın, [9]boyacının, nakış yapıcının, el­bisenin etrafını ipek veya pamukla örenin ücretini, masraflarını ve hamal ücretini eküyerek, onlân da sermayeden saymak caiz olur. An­cak devrettiği zaman bana şu kadara mal olmuştur diyecek, ben şu kadarla satın aldım demiyecektir. Eser ikinci müşteri, mürabehe me­selesinde hiyanet yapıldığına muttali olursa, Ebû Hanife (R.A.) ye gö­re, muhayyerdir, dilerse, denilen sermaye ile kabul eder, dilerse sreri çevirir.
Eğer tevliye meselesinde hıyaneti görürse sermayeden fazlasını düşürür. Ebû Yusuf (R.A.) dedi ki; her iki şekilde de düşürür. İmamı-Muhammed (R.A.) «ikisinde de düşüremeze dedi.
Menkul bir şeyi, satın alan, nakletmedikçe başkasına satamaz, Ebû Hanife ve Ebû Yusuf (R.A.) a göre. daha teslim almazdan evvel gayri menkul akarı (araziyi) satabilir. İmamı Muhammed «Arazinin de teslim alınmazdan evvel satılması caiz değildir» dedi.
Bir kimse ölçekle satılanı, ölçekle, tartıyla satılanı, tartıyle satın alıp teslimlenirse, sonra ölçekle veya tartıyîe başkasına satarsa, ikinci müşteriye bu malı tekrar ölçmeden ve tartmadan, ne yemesi ne de başkasına satması caiz olamaz.
Sermayede, daha vermezden evvel (sermayedarın) tasarruf et­mesi caizdir.
Alıcının, sövlenen fiyattan daha fazlasını satıcıya vermesi caiz­dir. Satıcının, alıcıya satılan maldan daha fazlasını vermesi caiz ol­duğu [10] gibi. Sermayeden eksiltmek caiz olur. İstihkak (başkasının malı olmak) hepsine (yâni asi iie eksilenin tamamına) teallûk eder [11]
Bir kimse hazır para ile satış yaparsa bilâhare malını bir müdde­te kadar borca verirse, alış veriş borca tahvil edilir. Zamanı gelmiş. alacağın sahibi, bir. müddet mühlet verdiği zaman o müddete tehir edilir. Ancak elden verdiği net paranın tehiri caiz değildir. Zamanı geldiğinde derhal verilmesi lâzımdır.

 
Kurban
Beiträge: 1.008
Punkte: 651
Registriert am: 19.08.2010

zuletzt bearbeitet 19.05.2014 | Top

   

[b]Riba (Faiz) Bahsi:[/b]
Hayrettin Karaman Ve A.Davutoğlu Hocaların Tartışması

Anfragen und Anregungen bitte direkt an tiav@hotmail.de adressieren. Vielen Dank!
Xobor Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen
Datenschutz