Helal Şekil de Kadına Yaklaşım Zamanı ve Şekli.. Fahrettin Razi Tefsiri
Müfessirler, ayetteki, kavlinin tefsiri hu- susunda ihtilâf etmişlerdir:
1) Meşhur olan görüş, bizim zikrettiğimiz şu görüştür: Kocanın hanımının fercine önden veya arkadan yaklaşması caizdir.
2) Bunun manası, "Helâl olan vakitlerden dilediğiniz vakitte..." demektir. Bu da, "Kadın yabanct, nikâhı düşmeyen veya oruçlu veyahut da haytzlı olmadığı zaman.." demektir.
3) Kocanın hanımı ile, tercinden olmak şartıyla, hanımı ister ayakta, ister çömelmiş, ister yan yatmış olsun, cima etmesi caizdir.
4) İbn Abbas bunun manasının "Koca dilerse "azil" yapar, isterse yapmaz" şeklinde olduğunu söylemiştir.Bu görüş Sa'id b.Müseyyeb den nakledilmiştir,
5) Bunun manası, "Gece ya da gündüz ne zaman isterseniz..." demektir.
Eğer, "Bu görüşlerden hangisi tercihe şayandır?" denilir ise, deriz ki: Mü-fessirlerin ifâdesinden anlaşıldığına göre, bu ayetin nüzul sebebi şudur: Yahudiler, bir kimse hanımının fercine arkadan cima edince çocuğun şaşı doğacağını söylüyorlardı. Allah Teâlâ da onların bu sözünü yalanlamak için bu ayeti indirmiştir. Öyle ise evlâ olan, ayeti bu manaya hamletmektir. Bunun vakitlerle ilgili olduğunu söyleyen görüşlere gelince, ayet-i kerimede vakitler söz konusu değildir. Çünkü, kelimesi bazan ne zaman" manasına, bazan ise, nasıl manasındadır.
Azil yapıp yapmama meselesi ise, lâfzının manası ile ilgili değildir. Çünkü cima hali, azledip azletmeme ile değişmez. Binaenaleyh ayeti, yukarıda zikretiğimiz ilk görüşe hamletmek uygun düşer.
Cenâb-ı Hakk'ın, buyruğunun manası şudur: "Cenneti ve Allah'ın ikramını elde edeceğiniz şeyleri yapınız." Bu ifâdenin bir benzeri de, bir insanın başka birisine, Kendin için önceden bir amel-i salih yap" demesidir. Bu, "Azıklanınız. Biliniz ki azıkların en hayırlısı takvadır" (Bakara, 197) ayeti gibidir. "Takdim" lâfzının bir benzeri de, Allah Teâlâ'nın, cehennemliklerden bir gruptan naklettiği şu ayettir: "Onlar şöyle derler: "Hayır, siz rahat görmeyin. Bunu bize siz takdim ettiniz, o ne kötü bir karar kılıştır " (Sad, 60).
Buna göre eğer, "Bu ayetin, öncesiyle irtibatı nasıldır?" denirse, biz deriz ki: İbn Abbas (r.a)'dan nakledildiğine göre, o şöyle demiştir: "Bunun manası, cima ederken besmele çekmektir." Bu son derece uzak bir ihtimaldir. Bence burada, "Kadınlarınız sizin tarlanızdır" ayeti, cima etmenin mubah oluşunun sebebine dikkat çekme gibidir. Sanki şöyle denilmektedir: "O kadınlar, sizin tarlanız olduktan için, yani onlardan çocuklarınız doğduğu için, Allah onlarla cima etmenizin meşru olduğunu bildirmiş, daha sonra da, "Tarlanıza dilediğiniz gibi geliniz" buyurmuştur. Yani, "Onlarla cinsi münasebette bulunmanın size mubah olmasının sebebi, ekin (çocuk) elde etmek olduğu için, tarlanıza geliniz, ekin ekilecek yerin dışına geçmeyiniz." Buna göre ayetteki, "tarlanıza geliniz" emri, sadece ferçten cima yapmaya izin verildiğine, bunun dışındaki yerlere müsaade edilmediğine bir delil olmuş olur. Ayet o iki yerden biri hakkında müsâadenin olduğuna, diğeri hakkında ise müsâade olmadığına deli! ihtiva edince, Allah Teâlâ, Kendiniz için takdime yapın" yani, "Şehvetinizi yerine getirme hevesinde olmayın, bir taat sunma hevesinde olunuz" buyurmuştur. Sonra Allah Teâlâ, bu hususu, "Allah'dan ittika ediniz" emriyle, üçüncü olarak da, "ve mutlaka O'na kavuşacağınızı bilin" buyruğu ile te'kid etmiştir. Peşpeşe getirilen bu üç tehdidin zikredilmesi, kendisinden önce leziz ve arzu duyulan bir şey yasaklandığında uygun düşer. Binaenaleyh hem ayetin makabli hem de mâba'di (evveli ve sonrası), bu işin haramlığına delâlet eder. Böylece, bu ayetin tefsiri hususundaki en doğru görüşün, müçtehidlerin çoğunluğunun benimsediği görüş olduğu ortaya çıkar.
Allah Teâlâ'nın, "Allah'tan korkun ve mutlaka O'na kavuşacağınızı bilin" emrine gelince, bil ki "takva" hakkında daha evvel açıklamalarda bulunmuştuk. Allah'a kavuşmanın izahı ise, (Bakara, 46) ayetinin tefsirinde geçmişti. Bil ki Allah Teâlâ, bu ayette şu üç şeyi zikretmiştir:
a) O, "Kendiniz için takdime yapın" buyurmuştur ki bundan muradı taat olan işlerdir.
b) "Allah'tan korkun" buyurmuştur ki, bundan muradı, yasak oian şeyleri bırakmadır.
c) "Mutlaka O'na kavaşacağınızı bilin" buyurmuştur ki bunda da şuna işaret vardır: "Ben, sizi öldükten sonra dirilme, mahşerde bulunma ve hesap vermeniz için, taatteri yapıp, haramları bırakma hususundaki meşakkatlere katlanmakla mükellef tuttum. Eğer hesap günü olmasaydı, taatleri yaparken ve yasakları bırakırken sıkıntılara göğüs germek manasız olurdu. Bu ne güzel bir tertiptir.
Allah Teâlâ daha sonra da, "İman edenleri müjdele" buyurmuştur ki bundan maksadı da Kur'an'da nazar-ı dikkate altnan tertibi gözetmektir. Bu tertip de, Allah'ın Kur'an'da her tehdidin yanısıra bir va'ad ve müjdeyi zikretmesidir. Buna göre bu ifâdenin mânâsı, "Özellikle mü'minleri mükâfaat ve ikramınla müjdele" demektir. Sanki malum oldukları için, âyette "ikram" ve "sevab" (mükâfaat) lâfızlarına yer verilmemiştir. Bu tıpkı, "Mü'minlere, Allah'dan kendilerine cidden büyük birfazl'û kerem olduğunu müjdele" (Ahzâb,47)âyeti gibidir. [197]