Kötülüğe İyilikle Karşılık
Hak Teâlâ'nın, "Sen kötülüğü en güzelle defet. Biz onların neler vasfetmekte olduklarını çok iyi bileniz" ifâdesi ile, Hz. Peygamber (s.a.s)'in kâfirlere karşı nasıl muamele edeceği öğretilmiştir. Böylece ona, onların yalanlamalarına, çeşitli ezâ ve cefalarına katlanması ve bütün bunları, selam vermek, delilleri en güzel bir biçimde beyân etmek gibi, güzel söz ve davranışlarla karşılaması emrolunmuştur.
Cenâb-ı Hak ona, o kâfirlerin halini, kendisinden daha iyi bildiğini, buna rağmen onlardan nimetlerini kesmemesi gibi, onun da aynı şekilde, aynı yolda davranması gerektiğini beyân etmiştir. Keşşaf sahibi şöyle der: "Hak Teâlâ'nın bu şekilde buyurması, "Kötülüğü iyilikle (savuştur)" denilmesinde daha belîğ (edebi)dir. Çünkü ayetteki ifadede, ism-i tafdil (en güzel ile, en iyi şekli ile kullanılmıştır. Buna göre mana, "Onların kötülüklerine aldırma ve o kötülüklere mümkün otan en ileri iyiliklerle karşılık ver. Hatta o yapılan kötülüklere aldırmamak, iyilikte mukabele etmek ve bu hususta son takati kullanmak, hep birlikte yapıldığında, o kötülüğü karşılama hususunda, kat kat iyilik olmuş olur." Bu ayetin, seyf (kılıç) ayeti ile'[120] mensûh olduğu ileri sürüldüğü gibi, muhkem (gayr-i mensûh) olduğu da söylenmiştir. Çünkü dini veya kişiliği (şahsiyeti) noksanlaştırmaya götürmedikçe, iyi geçinmek, yumuşak davranmak teşvik edilmiştir. [121]