RESULÜLLAH GÜNÜMÜZDE YAŞASAYDI…

#1 von Zafer Hoca ( Gast ) , 13.04.2012 17:24

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

RESULÜLLAH GÜNÜMÜZDE YAŞASAYDI…
Bir kutlu doğum haftası daha kutlayacağız. Artık gelecek sene Nisan ayına
kadar Peygamber bu toplumun gündemine kolay kolay girmeyecek. Kutlu doğum
haftasının hemen devamında 23 Nisan kutlamaları. “Dinî lider” anıldı, artık
bundan sonra devamlı “millî lider”de sıra. Çağın Ebu Cehilleri övülüp
durulacak bir yıl boyunca. Laiklik böyle bir şey olmalı: Çok dinli, çok
peygamberli, çok tanrılı olmak... Camilerin kapılarında asılan bayraklar,
Rabbimizin “hâkimiyet sadece Allah"ındır” (Yusuf:40) demesine rağmen,
câmilerde okunan “hâkimiyetin ulusa ait olduğu”na dair hutbeler… Câmilerin
devlet dairesi, imamların namaz kıldırma görevlisi olarak devlet memuru
olduğunun göstergesi… Yaşlı cami cemaatini çocuk yerine koyup çocuk
bayramını kutlattırmalar… Dini devlete karıştırtmamak (eskisiyle,
değiştirileniyle) anayasanın ve düzenin temel güvencesi olarak kabul
edilirken, hani laiklik, aynı zamanda devletin dine karışmaması demekti?
Demek ki çağdaş düzenlerin de helvadan putları var, istediği zaman yiyip
yutmak için.
Onlar, Ramazan"da bir aylığına ellerine alıp sonra duvara asarak terk
ettikleri Kur"an"a davrandıkları gibi, Rasûl"e de yılda bir hafta ayırıp o
haftanın dışındaki zamanlarda onun düşmanlarına benzeyen şekilde
yaşasınlar. Diğer zamanlarda Kur"an ve Sünneti devre dışında tutsunlar.
Onlara inat, biz kutlu doğum haftaları bitse de Peygamber"i
gündemleştirmeye devam edeceğiz. Hayatımızın her alanına Allah"ın ve
Rasûlünün müdâhale etmesine zemin hazırlayacağız. Her an örneklik yönüyle
bahsedeceğimiz şahıs, Rasûl olacak. Yorumlayacağımız haberler, esas Kur"an
ve Kur"an"ın haberleri olacak: “De ki: "Bu Kur"an, büyük bir haberdir. Ama
siz ondan yüz çeviriyorsunuz.” (38/Sâd, 67-68). Evet, bizim için, Mekke"ye
ve Medine"ye sığmayan, 6. asırlara hapsedilmemesi gereken Peygamber, kutlu
doğum haftasıyla da sınırlandırılamaz. Öyleyse, haydi, Kur"an"ın tanıttığı
Peygamber"i, Kur"an"ı da doğru tanımak açısından yeniden ve ısrarla
gündemleştirelim:
Rasûle itaat, onun izinden gitmek, sünnetlerine sarılmak; belirli bazı
şeylerle sınırlı değil, tüm hayatımızla ilgilidir. Onu on dört asır
öncesine ve Mekke ile Medine"ye mahkûm etmek, âlemlere rahmet olan şahsın
evrensel ilkelerine ihânettir. O bugün bu şehirde de örnektir.
Sünnetleriyle burada yaşamalıdır. O yüzden “o bu gün yaşasaydı, ne
yapardı?” sorusunu kendimize sormak ve cevabını imanımızın, vicdanımızın ve
irfanımızın sesinden alabilmek gerekir. Ve aldığımız cevabı sünnet olarak
yaşamak… Önce biraz aykırı sorular soralım; soralım ki, hayatımızla
Peygamber hayatı arasındaki çelişkiler sırıtsın:
01-O bugün yaşasaydı, hangi köşkte yaşardı? Mercedes mi alırdı, BMV"yi mi
tercih ederdi?
02-Hangi bankanın veya bankaların kredi kartlarını kullanırdı? Banka
işlemlerini yaparken, faiz alır veya kredi çekerken besmele de çeker miydi?
03-Televizyonda hangi kanalları seyreder, hangi dizilerin tiryakisi
olur-du?
04-Hangi şarkıcıları dinler, hangi sanatçıları över, hangi artistleri
sever-di?
05-Hangi takımı tutar, nasıl slogan atardı?
06-Yaz tatillerinde Marmaris"i mi, yoksa Antalya"yı mı tercih ederdi?
07-Hangi Ergenekoncu subayın emri altında askerlik yapardı?
08-Düzeni devam ettirmek için tâğutlara nasıl yardım ederdi?
09-Düzenin yöneticisi olmaya, hangi basamaktan başlardı?
10-Hangi partiye oy verir, hangi devlet adamlarını kendinden kabul ederdi?
11-Heykellerin karşısında saygı duruşunda iken ne okur, deftere ne yazardı?
12-Hangi eliyle çelenk koyar, kutlamalarda ne tür konuşmalar yapardı?
13-“Biz de Atatürkçüyüz”, “Atatürk"ün izindeyiz” Atatürk sağ olsaydı bizim
prtiye o verirdi,sözünü hangi törenlerde söylerdi?
14-Hangi Batılı ülkeleri dost ve müttefik kabul eder, hangi yöneticileri
kardeş kabul ederdi?
15-Ümmet kavramını ne zaman ümmete unutturur, Avrupa ile ortak devlet olma
hedefini nasıl ilan ederdi?
16-Tevhid söylemlerinden hangi rüzgâra kapılarak vazgeçer, kâfirlere
sınırsız tavizler verirken, ne tür uzlaşmalar içinde olurdu?
17-Demokrasiyi mi daha harâretle savunurdu, liberal ekonomiyi mi?
18-“Devletin dini olmaz, paranın imanı olmaz” sözlerini hangi kâfirleri
memnun etmek için söylerdi?
19-Yatırları veya modern türbe Anıtkabir türü yerleri kimlerle ziyaret
ederdi?
20-Katıldığı bayrak törenlerinde kravat mı takardı, yoksa papyon mu?
21-İstiklal Marşı dinlerken hangi titizlikle hazırola nasıl geçerdi?
22-Vergisini hangi vergi dairesinde öderdi?
23-Çocuklarını hangi okullara gönderirdi? Düz Liselere mi, özel okullara
mı?
24-Hangi marka elbise giyerdi, kravatının rengi ne olurdu?
25-Giydiği kot yerli mi olurdu, yabancı mı? MC Donald"daki menüsü ne
olurdu?
26-Coca Cola"yı mı, yoksa Pepsi"yi mi tercih ederdi?
27-Hangi marka sigara içerdi, yerliyi mi Amerikan sigarasını mı tercih
ederdi?
28-Hangi dergâhta şeyh olur veya hangi cemaatin imkânlarından yararlanırdı?
29-Hangi derneğin başkanlığını yapar, hangi grubun başına geçerdi?
30-Hangi TV. programında boy gösterir, hangi kanalda mevlit okurdu?
31-Koltuk takımları alırken hangi markayı tercih ederdi? İstiklal mi,
Bellona mı?
32-Evindeki televizyonunu ne zaman LCD ile değiştirirdi? Uydu anteni hangi
marka olurdu?
33-Taşıdığı cep telefonuyla günde kaç fotoğraf çekerdi?
“Böyle soru mu olur?” “Rasûlullah bunları yapar mıydı?” diye tepki
gösterdiğinizi sanıyorum. Onunla aramızdaki çelişkiyi daha iyi vurgulamak
için bu soruları sorma ihtiyacı hissettim. Eğer o bunları yapmaz idi ise,
biz O"nun ümmeti olarak, O"nu örnek alıp O"nun izinden gitmemiz gerektiği
halde, hangi yüzle ve nasıl bunları yapabiliriz? Onun için sorulması uygun
olmayan bu sorular bizim için nasıl sorulabiliyor?
Peki, günümüzde yaşasaydı o yüce insan, ne yapardı? Giyimi, evi, işi, aşı,
putlarla ve putçularla ilişkisi, İslâm düşmanlarına tavrı, yani topyekün
yaşayışı nasıl olurdu? Herhangi bir iş yapmaya karar verirken, “Rasûlullah
olsa idi, bugün benim yaşadığım bu yerde yaşasaydı bu işi yapar mıydı,
yaparsa nasıl yapardı?” diye sorsak ve kendi imanımızdan ve vicdanımızdan
aldığımız cevap doğrultusunda yaşasak, işte o zaman sünneti yaşamış oluruz.
İşte o zaman O"nun izinden gitmiş, O"nu örnek almış oluruz. Peygamberimiz
bugün yaşasaydı sigara içmezdi, televizyon seyretmezdi, kahvede vakit
öldürmezdi, kredi kartı kullanmazdı, bunlardan daha önemlisi; hiçbir
şekilde putlara saygı duymaz, putperestlerle uzlaşmazdı. İslâm"a düşman
olan düzenle mücadele ederdi. Tâğutlara yardımcı olmaz, tam tersine İslâm
dışı düzenle mücadele ederdi… diyorsak o zaman bu doğrultuda, sünnet
kavramını güncelleştirme konusunda bize çok iş düşüyor. Sünnet, meselâ
sabah-akşam kabak yemek değildir. Sünnet, şekil yönüyle Peygamber"i taklit
etmekten öte, onun din adına yaptıklarını günümüzün şartlarına uyarlamak,
onun yaptıklarının gerekçe ve hikmetlerinden yola çıkarak Kur"an"ı günümüz
hayatına geçirmeye çalışmaktır. “Bugün ve burada”yı Muhammed"ce yaşamak,
“küçük Muhammed”, “Muhammedcik” olmaya çalışmak, ashabla hayırda
yarışmaktır. Sünnet, günlük hayatımızda Peygamberimiz"in yapacağından emin
olduğumuz şeyleri yapmak, onun yapmayacağını değerlendirdiğimiz şeyleri
terk etmektir. Evimiz, işyerimiz ve sokaklarımızdan tutun da, okullar,
mahkemeler, kanunlar, devlet Peygamberin ilkelerine mi daha çok benziyor,
yoksa O"nun düşmanı Ebû Cehil"lerin ilke ve uygulamalarına mı benziyor?
Kimi örnek aldığımız bu sorunun cevabındadır.
Sünnet: O"nun yolu, tavrı, davranışları ve konuşmaları demek… Bugün sünnet
olarak bildiğimiz birkaç tane, o da şekilden ibaret şey kalmış. Namazların
sünnetleri, yaşlı adamların sakalları, erkek çocukların küçük bir
operasyonu ve benzer bir-iki şey. Bunların dışında Peygamber"in yaşayışını,
meselâ sünnet olarak on tane davranışını bile sayamıyor Müslüman. Hâlbuki
sünnet; Peygamberimiz"in din adına yaptığı her şeydir, tavsiye ettiği,
uyguladığı her şey. Oğullarını sünnet ettirmeyenleri kınıyoruz da, ondan
daha kuvvetli sünnetleri terk edenleri niçin kınamıyoruz? Kendimizin de
kınanacak birçok yönümüz olduğunu kabul edelim, çünkü nice sünnetleri terk
etmişiz. Esas sünnet, Kur"an"ın hayata geçirilmesinde nebevî modeldir. O,
canlı Kur"an"dı. O"nun tüm hayatı sünnettir. Peygamberimiz"in putlarla ve
putçularla nasıl mücadele ettiği, cihadları, savaşları, insanları nasıl
eğittiği, toplumsal sünnetleri, nasıl devlete gittiği vb. bilinmeden sünnet
kavramı da doğru anlaşılmaz.
Peygamberimiz kimlerle, niçin mücadele etti? Biz de aynı kimselerle
mücadele etmek zorundayız. Peygamber"in düşmanları sadece O"nun zamanıyla
sınırlı değildi. Ebu Cehiller, Ebu Lehebler günümüzde belki daha etkin
roldeler, ama onları tanıyacak ve gereğini yapacak Sünnet ehli insanlar
aranıyor. O"nun düşmanlarını dost kabul edemeyiz. O"nun düşmanları “ben
O"nun düşmanıyım” demeyebilir, sinsi olabilir, O"nun getirdiği vahye,
Kur"an"a ve O"nun yaşayışına yani Sünnetine düşman olanlar, Müslümanlara bu
konuda özgürlük hakkı vermeyenler, kim olurlarsa olsunlar bizim dostlarımız
olamazlar.
Peygamberimiz, Kur"an"ı hayata taşıyıp Sünnetiyle tefsir edip uygulayarak o
günkü câhiliye hayatını tarihin çöplüğüne atmıştı. Şimdi daha feci bir
şekilde ortada duran sosyal ve siyasal câhiliyeyi yine yeniden
uzaklaştırmak için Kur"an ve Sünnetin hayata geçirilmesinden başka yol
yoktur. Bu görev, hem dünya kurtuluşu ve hem de âhiret ödülü için şarttır.
Peygamberimiz"e karşı, O"nun mirasına ve bize bıraktığı emanete karşı bu ve
benzeri görevleri düşünüp planlamadan kuru kuruya güller ve gül
edebiyatlarıyla, duygusal hitaplarla Peygamber"i anmak, O"nun aziz
hatırasına saygısızlık olabilir.
Hayatımız Onun yaşayışına, evlerimiz Onun evine, sokaklarımız Onun
Medine"sinin sokaklarına, okullar Onun Suffe okuluna, devlet Onun devletine
ne kadar benziyor? Onun, nice zahmetlerle kurduğu devleti ne yaptık? Onun
adını destanlaştırması gereken dillerimiz ne adlar belledi? Kimleri
putlaştırdı? Artistleri, şarkıcıları, futbolcuları, tâğutları ezbere bilen,
fakat Peygamberin hayatını onların yaşayışı kadar bile tanımayan,
Peygamberin izi yerine başka izler takip eden nesiller nasıl onun ümmeti
olacak?! Bugün yine câhiliye hayatı her şeyiyle hâkim. Peygamberi-miz"in
hayata geçirdiği prensipleri bireysel, sosyal ve siyasal hayatımıza hâkim
kılarsak, yaşanılan câhiliye asrı da mutluluk asrına dönüşecektir. İşte,
sünneti gerçek anlamda o zaman yaşamış olacağız.
Muhammed"siz ümmet, öndersiz vâris olunmaz. “Ilıman İslâm” projesinin
devamı olarak “Ilıman Muhammed” şeklinde, küfre ve şirke müdâhale etmeyen
bir portre sunuluyor. Suya sabuna dokunmayan, hiç kılıç kuşanmamış,
putlarla ve putçularla hiç mücadele etmemiş, eli tesbihli, herkese gül
dağıtan şeyh görüntüsünde bir peygamber… Hayır, bin defa hayır! Bu, benim
peygamberim değil.

Zafer Hoca

   

CEMAATLER VE KUCAKLAŞMA ZAMANI
Eski Bitlis Malmüdürü Sayin Mustafa Özdal/Tiav.org sitemizin admini secilmediginden simdilik yazilarinizi bu

Anfragen und Anregungen bitte direkt an tiav@hotmail.de adressieren. Vielen Dank!
Xobor Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen
Datenschutz