İnfitar Süresi Meal ve Tefsiri

#1 von Kurban , 14.08.2021 07:05

Kuranı Kerim Meali Ve Tefsiri/İnfitar Süresi Tefsiri
Hakkında
Mekke döneminde inmiştir. 19 âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki “infetarat”fiilinin mastarından almıştır. İnfitâr, yarılmak demektir.
“İnfitâr” kelimesi, sûrenin 1. âyetinde geçen ve “yarıldı” anlamına gelen infetara fiilinin masdarıdır. Sûre adını bu fiilden almıştır. Bazı kaynaklarda “İze’s-Semâü’n-fetarat” şeklinde isimlendirilmiştir (bk. Buhârî, “Tefsîr”, 82; Taberî, XXX, 54). Kısaca “İnfetarat” ve “Münfatıra” isimleriyle de anıldığı belirtilmektedir (İbn Âşûr, XXX, 169).
Nuzül
Hem mushaftaki sıralamada hem de iniş sırasına göre seksen ikinci sûredir. Nâziât sûresinden sonra, İnşikak sûresinden önce Mekke’de inmiştir.
Konusu
Sûrede kıyamet koparken evrende meydana gelecek olan değişim ve bazı dehşet verici olaylar, öldükten sonra dirilme, mahşerde hesap verme ve itaatkâr kulların varacakları cennetle isyankâr kulların gideceği cehennem gibi konular yer almaktadır.
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
Bismillahirrahmanirrahim/Rahman Ve Rahim Olan Allahın Adıyla..

اِذَا السَّمَٓاءُ انْفَطَرَتْۙ ﴿١﴾ (İzessemaun fetaret)﴾1﴿ Gök yüzü yarıldığında;

وَاِذَا الْكَوَاكِبُ انْتَثَرَتْۙ ﴿٢﴾ (Ve izelkevakibuntesaret)﴾2﴿ Yıldızlar dağılıp saçıldığında;

وَاِذَا الْبِحَارُ فُجِّرَتْۙ ﴿٣﴾(Ve izel biharu fücciret)﴾3﴿ Denizler taştığında;

وَاِذَا الْقُبُورُ بُعْثِرَتْۙ ﴿٤﴾ (Ve izel kuburü busiret)﴾4﴿ Kabirlerin altı üstüne getirildiğinde;

عَلِمَتْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ وَاَخَّرَتْؕ ﴿٥﴾ (Alimet nefsüm ma kaddemet ve ahharet)﴾5﴿ Her insan dünyada neleri yaptığını, neleri de yapmadığını anlayacaktır.

Kıyamet günü hakkında Tekvîr sûresinde anlatılanları pekiştirmek üzere burada o gün vuku bulacak bazı olaylardan söz edilerek insanlar uyarılmaktadır. Uzay boşluğundaki yıldızların düzenli hareketini sağlayan çekim kanununun kıyamet gününde yok olmasının bir sonucu olarak evrenin düzeninin bozulacağı, göklerin çatlayıp yarılacağı, kısaca kozmik düzenin bozulacağı bildirilmiştir (bk. Furkan 25/25; Hâkka 69/16; Rahmân 55/37; Nebe’ 78/19-20; Tekvîr 81/1-6). Denizlerin kabarıp taşmasını, dünyanın şiddetle sarsılması, dağların parçalanıp yok olması, denge ve düzenin bozulması gibi olaylar sonunda dünyayı denizlerin kaplaması şeklinde anlamak mümkündür. Deniz altında gerçekleşen şiddetli depremlerin tsunami denilen büyük dalgalara ve taşmalara yol açmasını hatırlayarak âyetteki kıyamet tasvirini daha iyi anlayabiliriz.
Bu âyetler hakkında, “şiddetli sarsıntı neticesinde yerkürede meydana gelecek olan volkanik patlaklar ve derin çatlaklardan çıkan lav kütlelerinin deniz sularını kaynatacağı, taşıracağı, hatta buharlaştıracağı” şeklinde de yorum yapılmıştır.
Kıyametin kopması sırasında meydana gelecek sayısız felâketlerin büyüklerinden birkaçı örnek olarak zikredildikten sonra “Kabirlerin altı üstüne getirildiğinde” meâlindeki 4. âyetle konu insana getirilmiştir. Bu âyet genellikle o büyük altüst oluş esnasında kabirlerde toprak altında bulunan ceset parçalarının dışarı fırlatılacağı şeklinde yorumlanmıştır.
يَٓا اَيُّهَا الْاِنْسَانُ مَا غَرَّكَ بِرَبِّكَ الْكَرٖيمِۙ ﴿٦﴾ (Ya eyyuhel insanu ma ğarreke bi rabbikel kerim?)﴾6﴿ Ey insan! Yüce rabbin hakkında seni yanıltıp aldatan ne oldu?

اَلَّذٖي خَلَقَكَ فَسَوّٰيكَ فَعَدَلَكَۙ ﴿٧﴾( Ellezi halgake fessake fe adelek)﴾7﴿ O rabbin ki seni yarattı, seni insan olarak şekillendirdi ve seni dengeledi.

فٖٓي اَيِّ صُورَةٍ مَا شَٓاءَ رَكَّبَكَؕ ﴿٨﴾ Fi eyyi süretim ma şaae rakkebek)﴾8﴿ Terkibini de dilediği gibi yaptı.

Devamındaki âyetlerden anlaşıldığına göre buradaki “ey insan” hitabıyla özellikle belli bir kişiye veya bütün insanlara değil, sûrenin asıl konusu olan kıyamet, âhiret ve uhrevî yargılanma ve hesap vermeyi inkâr edenlere, bunu imkânsız görenlere hitap edilmektedir. Rab ismi ve bu ismin sıfatı olarak geçen kerîm, Cenâb-ı Hakk’ın “cemal sıfatları” denilen ve kullarına yönelik lütufkârlığını ifade eden isim ve sıfatlarındandır. 7-8. âyetlerde bu sıfatların, insanın insan olarak varlık alanına çıkışındaki yaratıcı rolü dile getirilmekte; böylece insanın, hayatı boyunca her an yararlanmakta olduğu diğer bütün nimetlerden de önce bedensel ve zihnî melekelerle donatılıp düzgün bir insan olarak dünyaya gelişini kendisine borçlu bulunduğu rabbi hakkında, saptırıcı tesirlere kapılarak yanılgıya düşmesi, türlü şekillerde inkâr ve isyanlara boğulması eleştirilmektedir.
كَلَّا بَلْ تُكَذِّبُونَ بِالدّٖينِۙ ﴿٩﴾(Kella bel tükezzibune biddin)﴾9﴿ Hayır! İnanacak yerde siz hâlâ dini yalan sayıyorsunuz.

وَاِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظٖينَۙ ﴿١٠﴾8Ve inne aleykum le hafizın)

كِرَاماً كَاتِبٖينَۙ ﴿١١﴾8Kiramen katibine)﴾10-11﴿ Oysa sizi gözetleyen muhafızlar, değerli yazıcılar var.

يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ ﴿١٢﴾(Yalemune ma tefalune)﴾12﴿ Onlar yaptığınız her şeyi biliyorlar.

Din kelimesi, Kur’an-ı Kerîm’de bilinen anlamı yanında, “hesap ve ceza günü” (âhiret) mânasında da kullanılmaktadır. Bu âyette birinci veya ikinci anlamında kullanıldığı yönünde iki farklı yorum vardır. Müteakip âyetler ikinci yorumu desteklemektedir. Buna göre 10-12. âyetler şu gerçeği ortaya koymaktadır: Bu dünyada insanlar başıboş bırakılmamıştır. Aksine herkesin neler yaptığını bilen ve kayda geçen görevli melekler vardır. Bu âyetler, öncelikle âhireti ve uhrevî hesabı inkâr edenleri uyarmakla birlikte daha genel olarak inananı ve inanmayanıyla bütün insanları, yargı ve adaletin ceza veya ödüllendirmenin bu dünyada olanlardan ibaret bulunmadığını; bu dünyada yerini bulmayan veya eksik kalan adaletin, o günün tek hâkimi olan Allah’ın huzurunda mutlaka eksiksiz gerçekleşeceğini; şu halde herkesin, hayatını bu sorumluluk bilinci ve duyarlılığı ile düzenlemesi gerektiğini hatırlatmaktadır.
Râzî, bu âyetlerle ilgili olarak özetle şöyle der: Kuşkusuz Allah Teâlâ, kullarının neler yaptığını bütün ayrıntılarıyla bilir; bunun için yapılanların yazılmasına, yazıcılara, şahitlere, belgelere ihtiyacı yoktur. Ancak O, kendisiyle insanlar arasındaki ilişkileri onların kendi aralarında uygulayacakları usullere göre düzenler. İnsanlar arasındaki hak ve sorumlulukları düzenlemenin en sağlıklı yolu, her şeyi kayda geçirmek; hesaplaşma aşamasında ise belge ve tutanakları ortaya koyarak hakkın yerini bulmasını, adaletli bir sonucun alınmasını sağlamaktır. İşte kıyamet günündeki hesaplaşma da böyle olacaktır (XXXI, 83).

اِنَّ الْاَبْرَارَ لَفٖي نَعٖيمٍۚ ﴿١٣﴾ (İnnel erbrare le fi na'imin)﴾13﴿ Buna göre kuşkusuz erdemliler cennette olacaklar;

وَاِنَّ الْفُجَّارَ لَفٖي جَحٖيمٍۚ ﴿١٤﴾(Ve innel füccare le fi cahimin)﴾14﴿ Kötüler ise kesinlikle cehenneme gireceklerdir.

يَصْلَوْنَهَا يَوْمَ الدّٖينِ ﴿١٥﴾(Yeslavneha yevmeddin)﴾15﴿ Ceza gününde oraya girerler

وَمَا هُمْ عَنْهَا بِغَٓائِبٖينَؕ ﴿١٦﴾(Vema hum anha bi ğaibine)﴾16﴿ Ve oradan bir daha da ayrılamazlar.

Amellerin kayda geçirilmesi ve uhrevî yargı sürecinin sonucu özetlenmektedir. Sûrenin ana konusu kıyamet ve âhiret ile uhrevî sorumluluk olduğuna göre buradaki “erdemliler” (ebrâr), bir gün kıyametin kopacağına, dünyada yapıp ettiklerinin kaydedildiği belgelerin önlerine konacağına ve bunların hesabını vereceklerine inanarak bu belgeleri yani amel defterlerini iyilikleriyle dolduran mümin kişilerdir. Bu duyarlılık birçok âyette takvâ kavramıyla da ifade edilmektedir. “Kötüler” (füccâr) ise kıyamete, uhrevî yargı ve sorumluluğa inanmayan, amel defterlerini kötülüklerle kirletenlerdir. Ehl-i sünnet âlimleri, buradaki “füccâr”la sadece inkârcıların kastedildiğini, günahkâr müminleri kapsamadığını belirtirler; çünkü onlar kıyamet ve âhirete inanırlar (bu tartışma için bk. Râzî, XXXI, 84-85). Ancak, bu âyetlerin, inananıyla inanmayanıyla bütün insanları âhiret kaygısı taşımaya çağırdığında kuşku yoktur.

وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا يَوْمُ الدّٖينِۙ ﴿١٧﴾(Ve ma edrake ma yevmuddin)﴾17﴿ Ceza günü nedir bilir misin?

ثُمَّ مَٓا اَدْرٰيكَ مَا يَوْمُ الدّٖينِؕ ﴿١٨﴾(Sümme ma edrake ma yevmuddin)﴾18﴿ Evet, ceza günü nedir bilir misin?

يَوْمَ لَا تَمْلِكُ نَفْسٌ لِنَفْسٍ شَيْـٔاًؕ وَالْاَمْرُ يَوْمَئِذٍ لِلّٰهِ ﴿١٩﴾(Yevme la temliku nefsün li nefsin şeyen vel emru yevme izin lillahi)﴾19﴿ O gün hiç kimsenin başkası için bir şey yapması elinden gelmez. O gün hüküm yalnız Allah’ındır.
Hz. Peygamber’e yöneltilen bu sorular hesap gününün ne derece önemli ve dehşet verici olduğunu gösterir. O gün hiç kimse başkası için bir fayda sağlayamayacak, kimse kimseyi koruyamayacak; herkes kendisini düşünecek, kendi derdiyle uğraşacak, herhangi bir zararı dokunabilir korkusuyla çoluk çocuğundan, yakın akrabasından dahi kaçacaktır (bk. Abese 80/34-37). O gün Allah izin vermedikçe hiçbir şefaatçi şefaat edemez. O gün hüküm yalnız Allah’ındır (krş. Bakara 2/255; Mü’min 40/16). O dilediği gibi tasarrufta bulunur; kimseye –dünyada verdiği gibi– kendi hayatı ve geleceği hakkında karar verip tasarrufta bulunma yetkisi vermez (Şevkânî, V, 459-460).

 
Kurban
Beiträge: 1.014
Punkte: 651
Registriert am: 19.08.2010

zuletzt bearbeitet 22.03.2022 | Top

   

Mutaffifin Süresi Meal Ve Tefsiri
Tekvir Süresi Meal Ve Tefsiri

Anfragen und Anregungen bitte direkt an tiav@hotmail.de adressieren. Vielen Dank!
Xobor Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen
Datenschutz