İman İle İlgili Meseleler
Şefaat
Şefaatin Tarifi:
1) Şefaat: Dua anlamına gelir.
2) Şefaatin örfi manası: Başkalarına hayır istemektir.
3) Şefaatin şer’i manası: Kıyamet günü Allah’ın şefaat için izin verdiği kimselerin kendilerine şefaat için izin verilen kimselere günahlarının bağışlanması ve cennete girme hususunda Allah’a dua etmesidir.
Şefaatin Delilleri:
Allah-u Teâlâ şöyle buyurdu:
“De ki: Şefaatin tamamı Allah’ındır.” Zümer 44
“O’nun izni olmadan kendisinin katında kim şefaat edebilir?..” Bakara 255
“...O’ndan başka ne bir velileri ne de bir şefaatçileri yoktur...” En’âm 51
“Göklerde nice melekler var ki, onların şefaati hiçbir fayda vermez! Ancak Allah’ın dilediği ve razı olduğu kimseye izin verdikten sonra olursa (bu müstesnadır).” Necm 26
Buhari ve Müslim’in ittifakla rivayet ettiği hadiste Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Sonra Allah tarafından:
‘Başını kaldır ey Muhammed! Söyle, sözün dinlenir iste, sana verilir şefaat et, şefaatin kabul edilir’ denir. Ben bana öğrettiği birçok hamdlerle Rabb’ime hamd eder, sonra şefaat ederim...”
Buhari 7281, Müslim 193/322
Kimler Şefaat Eder?
Allah başta olmak üzere Melekler, Rasuller, Nebiler ve mü’minler şefaat ederler.
1) Allah-u Teâlâ’nın Şefaati
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“De ki: Şefaatin tamamı Allah’ındır.” Zümer 44
Amr bin Dinar, Cabir (Radiyallahu Anh)’ı Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den bu hadisi kulağıyla işittiğini söylerken dinlemiştir.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
“Muhakkak Allah-u Teâlâ birçok insanları ateşten çıkarıp cennete girdirecektir!” buyuruyordu.
Müslim 191/317, Humeydi 1245, Tayalisi 1703, 1804, İbni Hibban 7483, Ahmed 3/381
Ebu Said el-Hûdri (Radiyallahu Anh)’ın Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den rivayet ettiği hadiste şöyle zikredilmiştir:
“...Sonra Allah-u Teâlâ:
‘Melekler şefaat ettiler, Nebiler şefaat ettiler, mü’minler de şefaat ettiler, şefaat etmedik bir merhametlilerin en merhametlisi kaldı’ buyurur ve ateşten bir kabza iki kabza kabzalayıp Allah için hiçbir hayır işlememiş, ateşin içinde yanarak kömür haline gelmiş insanları çıkarır. Kendisine ‘Hayat’ adı verilen bir suya getirir, onların üzerine o sudan döker...”
Müslim 183/302, İbni Huzeyme et-Tevhit 201
2) Meleklerin Şefaati
Ebu Said el-Hûdri (Radiyallahu Anh)’ın Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den rivayet ettiği hadiste şöyle zikredilmiştir:
“Sonra Allah-u Teâlâ:
‘Melekler şefaat ettiler.’ buyurur.”
Müslim 183/302, İbni Huzeyme et-Tevhit 201
3) Nebilerin Şefaati
Ebu Said el-Hûdri (Radiyallahu Anh)’ın Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den rivayet ettiği hadiste şöyle zikredilmiştir:
“...Sonra Allah-u Teâlâ:
‘Nebiler şefaat ettiler.” buyurur.”
Müslim 183/302, İbni Huzeyme et-Tevhit 201
4) Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e Has Olan Şefaat
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e has olan şefaat şefaati uzmâdır. Bu hususta Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“...Böylece Rabb’in seni Makam’ı Mahmuda ulaştıracaktır.”
Makam’ı Mahmud: Büyük şefaat makamıdır.İsra 79
Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Kıyamet günü insanlar küme küme olup her ümmet kendi Nebisinin arkasına düşerler ve:
−Ey falan bize şefaat et! Ey falan bize şefat et! derler. En sonunda şefaat dileği Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e erişip nihayet bulur. Bu şefaat vakıası Allah’ın, Nebisi Muhammed’i Makamı Mahmud’a erdirdiği gün gerçekleşir.”
Buhari 4521, 4522
a) Şefaati’l-Uzmâ (Büyük Şefaat)
Bu hususta Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den şu hadisler rivayet edilmektedir. Enes (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Allah kıyamet gününde mü’minleri toplar. Onlar:
−İçinde bulunduğumuz bu durumumuzdan bizi kurtarması için Rabbimizden şefaat istesek derler. Müteakiben Âdem’e gelirler ve:
−‘Ey Âdem! İnsanların sıkıntı da olduğunu görmüyor musun? Allah seni kendi eliyle yarattı, meleklerini sana secde ettirdi ve her şeyin ismini sana öğretti. Bulunduğumuz bu durumdan bizi kurtarması için Rabb’in katında bizim için şefaatçi ol!’ derler.
Âdem:
−‘Ben buna ehil değilim!’ der ve onlara işlemiş olduğu o ağaçtan yeme hatasını zikreder.
Sonra:
−‘Fakat sizler Nuh’a gidin! Çünkü o, Allah’ın yeryüzü ahalisine gönderdiği ilk Rasuldür’ der. İnsanlar Nuh’a gelir ve ondan şefaat isterler.
Nuh:
−‘Ben buna ehil değilim!’ der ve işlediği bir hatayı zikreder.
Sonra:
−‘Rahmân’ın Halili olan İbrahim’e gidin!’ der. İnsanlar İbrahim’e gelip ondan şefaat isterler.
İbrahim de:
−‘Ben buna ehil değilim!’ der ve onlara işlediği hataları zikreder.
Sonra:
−‘Fakat siz Allah’ın kendisine Tevrat’ı verdiği ve kendisiyle konuştuğu kulu Musa’ya gidin!’ der. Onlar da Musa’ya giderler.
Musa da:
−‘Ben buna ehil değilim! der ve bir hatasını zikreder.
Sonra:
−‘Fakat sizler Allah’ın Kulu, Rasulü, kelimesi ve ruhu olan İsa’ya gidin!’ der. Onlar İsa’ya gelirler.
İsa da:
−‘Ben buna ehil değilim! Fakat siz geçmiş ve geri kalmış günahları bağışlanmış bir kul olan Muhammed’e gidin!’ der. Bunun üzerine insanlar bana gelir. Ben de gider Rabbimin huzuruna izin isterim. Bana huzura girmem için izin verilir. Ben Rabbimi görünce hemen O’nun için secdeye kapanırım. Allah beni bu hal üzere bırakmak istediği kadar bırakır.
Sonra Allah tarafından bana:
−‘Ya Muhammed! Başını kaldır. Söyle, sözün dinlenir; iste, sana verilir; şefaat et, şefaatin kabul edilir’ denir. Ben, bana öğrettiği birçok hamdlerle Rabb’ime hamd ederim. Sonra şefaat ederim’ buyurdu.”
Buhari 7281, Müslim 193/322
b) Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in, Cennete Giriş İçin Ümmetine Şefaat Etmesi
Enes bin Malik (Radiyallahu Anh)’den Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Ben cennette şefaat edecek kimselerin ilkiyim!..”
Müslim 196/300
Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh)’ın şefaatle ilgili uzun hadiste:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Ya Muhammed! Başını kaldır, iste isteğin sana verilecektir; şefaat et şefaatin kabul edilecektir’ denilir.
Ben secdeden başımı kaldırır:
−‘Ya Rab! Ümmetim ya Rab! Ümmetim’ der şefaat dilerim.
Bana:
−‘Ya Muhammed! Ümmetinden üzerinde hesap ve sual olmayanları cennetin kapılarından sağ kapıdan cennete koy! Onlar cennetin bundan başka öbür kapılarında da insanlarla ortaktırlar’ buyurulacak’ dedi.”
Buhari 4513, 4514, Müslim 194/327
c) Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Hesap Görmeden Cennete Gireceklere Şefaat Etmesi
Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Ümmetimden bir zümre hesapsız cennete girer ki, onlar yetmiş bin kişidir! Onların yüzü ayın on dördü gibi parlar.’
Ukkaşe bin Mıhsan üzerinde bulunan çizgili elbiseyi kaldırarak:
−Ya Rasulallah! Beni de onlardan kılması için Allah’a dua et dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Ey Allah’ım! Bunu da onlardan kıl’ diye dua etti...”
Buhari 5870, 6542, Müslim 216/369
d) Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Büyük Günah Sahibi Mü’minler İçin Şefaati
Enes bin Malik (Radiyallahu Anh)’den Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Şefaatim ümmetimden büyük günah sahibi kimseleredir.”
Ebu Davud 4739
Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Her Nebinin, kabul edilmiş bir duası vardır. Her Nebi bu duasını kullandı. Bense duamı kıyamet gününde ümmetime şefaat etmek için sakladım. Ümmetimden Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayan kimseler İnşallah bu şefaate nail olacaktır!’ buyurdu.”
Müslim 199/338
Avf bin Malik el-Eşcei (Radiyallahu Anh)’den Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bazı seferlerinde onunla beraberdik dedi ve uzun bir hadis zikretti. O hadiste şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize geldi:
‘Bu gece bana Rabb’im tarafından bir melek geldi de şefaat etmemle, ümmetimin yarısının cennete girmesi arasında beni muhayyer kıldı. Ben şefaat etmemi seçtim’ buyurdu.
Biz:
−Ya Rasulallah! Bizi şefaat edeceğin kimselerden kıl dedik.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Şüphesiz sizler şefaatime ehil kimselersiniz!’ buyurdu.
Sonra biz Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber bir takım insanlarla karşılaştık. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onlara da:
−‘Bu gece bana Rabb’im tarafından bir melek geldi de şefaat etmemle, ümmetimin yarısının cennete girmesi arasında beni muhayyer kıldı. Ben şefaat etmemi seçtim’ buyurdu.
Onlar:
−Ya Rasulallah! Bizi şefaat edeceğin kimselerden kıl dediler.
Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Hazır olanları şahit tutuyorum. Benim şefaatime ümmetimden Allah’a hiçbir şeyi ortak yapmadan ölen kimseler nail olacaktır!’ buyurdu.”
İmam Acurri 806, Tirmizi 2558, İbni Mace 4317, Tayalisi 997, Abdurrezzak 20865, Ahmed 6/23, 28
e) Azabı Kesinleşmiş Bazı Kişilere Azabın Hafiflemesi İçin Şefaat Etmesi
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) amcası Ebu Talib’e azabının hafiflemesi için şefaat edecektir. Abbas (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
−Ya Rasulallah! Ebu Talib’e bir şeyle fayda sağladın mı? Şüphesiz o, seni daima muhafaza eder, senin için düşmanlarına karşı gazap ederdi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Evet, o, topuklarına kadar ateş havuzunun içindedir. Ben olmasaydım muhakkak o, ateşin en aşağı derekesinde olacaktı!’ buyurdu.”
Müslim 209/357
5) Mü’minlerin İman Üzere Ölen Kimselere Şefaat Etmeleri
Ebu Said el-Hûdri (Radiyallahu Anh)’ın şefaat ile ilgili rivayet ettiği uzun hadiste:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘...Mü’minler ateşten kurtulup emin olduklarında nefsimi elinde bulunduran zata yemin ederim ki, mü’minlerin ateşe giren kardeşleri hakkında Rableriyle mücadele etmesi birinizin dünyada iken kendi hakkı için arkadaşıyla mücadele etmesinden daha şiddetlidir.
Mü’minler:
−‘Ey Rabb’imiz! Kardeşlerimiz bizimle beraber namaz kılıyor, oruç tutuyor, hac ediyorlardı, sen onları ateşe girdirdin!’
Allah:
−‘Gidin onlardan bildiklerinizi oradan çıkarın!’ buyurur. Mü’minlerse onların yanına gelir, onları yüzlerinden tanırlar. Ateş onların suretini yemez yüze ateş ulaşmaz! Ateş onlardan kiminin bacağına kadar isabet etmiştir, kiminin diz kapağına kadar isabet etmiştir! Oradan birçok beşeri çıkarırlar.
Sonra:
−‘Ey Rabb’imiz! Emrettiğin kimseleri çıkardık’ derler. Sonra mü’minler döner tekrar konuşurlar.
Allah da onlara:
−‘Gidin kalbinde bir dinar ağırlığınca iman olan kimseleri çıkarın!’ buyurur. Birçok halkı çıkarırlar.
Sonra:
−‘Ey Rabbimiz! Emrettiğin kimselerden hiç kimseyi orada bırakmadık’ derler.
Allah-u Teâlâ:
−‘Dönün kimin kalbinde yarım dinar ağrılığınca iman bulursanız onu oradan çıkarın!’ buyurur. Onlar birçok halkı oradan çıkarırlar.
Sonra:
−‘Ey Rabb’imiz! Emrettiğin kimselerden hiç kimseyi orada bırakmadık’ derler.
Bu durum Allah-u Teâlâ’nın:
−‘Gidin kalbinde zerre ağırlığınca iman bulunan kimseleri oradan çıkarın!’ buyurması ve onlarında birçok halkı oradan çıkarmasına kadar devam eder.’
Ebu Said (Radiyallahu Anh):
−Kim, bu hadise inanmazsa Allah-u Teâlâ’nın:
“Şüphesiz Allah zerre kadar zulmetmez! Zerre miktarı bir iyilik olsa onu kat kat yapar ve kendi katından da büyük müKâfat verir.” Nisâ 40 ayetini okusun dedi, sonra hadisi anlatmaya devam etti:
Sonra mü’minler:
−‘Ey Rabb’imiz! Emrettiğin kimseleri çıkardık kendisinde hayır olan hiç kimseyi orada bırakmadık’ derler...’ buyurdu.”
Müslim 183/302
El-Mikdam bin Ma’di Yekribe (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Allah indinde şehid için altı haslet vardır:
1) Dökülen ilk damla kanı ile günahları bağışlanır.
2) Cennetteki makamı kendisine gösterilir.
3) Kabir azabından korunur.
4) En büyük korkudan emin olur.
5) Kendisine iman hüllesi giydirilir.
6) Hurü’l-İyn ile evlendirilir ve akrabalarından yetmiş kişiye şefaatçiliği kabul edilir’ buyurdu.”
İbni Mace 2799, Tirmizi 1663, Ahmed 167330
6) Mü’minlerden Şehitlerin Şefaati
Nimran bin Utbe ez-Zimari şöyle tahdis etti:
Biz yetim idik Ümmü’d-Derda’nın yanına girdik. Bize dedi ki:
−Size müjdeler olsun! Ben Ebu’d-Derda’nın şöyle dediğini işittim:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
“Şehid kendi ehlinden yetmiş kimseye şefaat edecek!” buyurdu.
Ebu Davud 2522
Şefaati İspat Hususunda İnsanlar Üç Kısma Ayrılmıştır
1) Müşrikler, Hristiyanlar ve tasavvuf müntesiplerinden haddi aşan sapık bidatçılar, tazim ettikleri kimseleri Allah ile kendi aralarında vasıta ve şefaatçi edinirler, bunun için de bazı ibadet çeşitlerini onlara sarf ederler.
2) Hariciler ve Mutezile, günahkâr kimselere şefaat edilmesini inkâr ederler.
3) Ehli sünnet, iman üzere ölen kimselere şefaat olunacağını ikrar edip kabul etmektedirler.
Bu hususta İbni Teymiye şöyle demiştir:
“Müslümanlar Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in kıyamet günü Allah kendine izin verdikten sonra hesabın başlaması için şefaat edeceği üzere icma etmiştir. Ehli sünnet şefaat konusunda sahabenin ittifak ettiği hususlarda hem fikirdir. İttifak edilen hususlardan bir tanesi de büyük günah sahibi kimselere Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şefaat edeceğidir.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şefaati Mutezilenin zannettiği gibi sadece sevabın artması ve derecelerin yükselmesi için değildir! Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in birçok şefaati vardır bunlar yukarda zikredildi.
1) Müşriklerin, Hristiyanların vb Şefaat Hususundaki İnançları
Müşrikler, Hristiyanlar ve tasavvuf müntesiplerinden haddi aşan sapık bidatçıların şefaat hususunda ki akideleri sahih değildir! Çünkü onlar tazim ettikleri varlıkların Allah katındaki şefaatini dünyada insanlar arası bilinen hatır atma ameline dönüştürmektedirler. Oysa Allah katındaki şefaatle insanlar arasındaki şefaat arasında fark vardır. İnsanların yanındaki şefaatçi şefaat olunana bir aracı ile müracaat eder ve onu aracı yapar. Allah katındaki şefaat, insanların yanındaki şefaatin hilafına sadece O’nun izninden sonra olur:
“Allah’ın razı olup izin verdiğinden başkasına şefaat edemezler ve onlar, O’nun korkusunda titrerler.”
Enbiyâ 28
İnsanların yanındaki şefaatçiler, şefaat talep edilen kimseye tesir etme güç ve imkânına sahip olabilirler. Allah katındaki şefaatçilerin Allah’a tesir etme vb. bir imkânı yoktur.
2) Harici ve Mutezilenin Şefaat Hususundaki Görüşleri
Hariciler ve Mutezile ümmetin günahkârlarına şefaat edilmesini inkar edip bu hususta nakli ve akli deliller ileri sürmüştür.
Nakli delilleri: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Öyle bir günden sakının ki, o gün hiç kimse, kimsenin cezasını çekmez; kimseden şefaat da kabul edilmez; kimseden fidye de alınmaz ve onlara hiçbir yardım yapılmaz!”
Bakara 48
“Yaptığınız her harcamayı veya adadığınız her adağı Allah bilir. Zalimlerin hiç bir yardımcısı yoktur!”
Bakara 270
“Onları yaklaşan güne karşı uyar! Zira yürekler, boğazlara dayanmıştır; yutkunur dururlar. Zalimlerin ne bir dostu ne de sözü dinlenir bir şefaatçileri yoktur!”
Gafir 18
“Üzerine azap kelimesi (hükmü) kesinleşeni mi, sen ateşte bulunanı mı kurtaracaksın?”
Zümer 19
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“İnsanların arasını bozmak için söz taşıyan, devamlı içki içen, babasına ve annesine asi olan kimseler cennete giremez!”
Nesei 8/284, Darimi 2/112, Ahmed 2/201, İbni Huzeyme 237, 237
İbni Münir Keşşaf’a yaptığı talikte şöyle demektedir:
“Haricilerin şefaati inkârı, itaatkâr kimselere itaatleri için mükâfat, isyankâr kimselere de masiyetleri için ceza akıllarınca Allah’a vaciptir demelerindendir.”
Haricilerin şefaati inkârdaki bu halleri akıllarını her şeyin üzerinde tartışılmaz ölçü ve tek hâkim kabul etme sapıklığının neticesidir. Haricilerin bu görüşü mutezilenin her fırsatta övgüyle dile getirdiği sapık görüşlerinden biridir. Mutezile günahkârlara şefaat edileceğini inkâr edip onu da mezkûr ayetlerle delillendirirken, şefaati ispat eden ayet ve hadisleri görmezlikten geliyor veya onlara gözlerini tamamen kapatıyorlar.
Özellikle Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ümmetin büyük günah işleyenlerine yapacağı şefaati ret etmektedirler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
“Şefaatim ümmetimden büyük günah sahibi kimseleredir!” buyurduğu halde, Mutezilenin önde gelen sabıklarından Ebu Ali el-Cubai şöyle demektedir:
“Nebi günah sahibi kimselere şefaat edemez, böyle bir şeyi yapması ona caiz değildir! Çünkü sevaba layık olmayan kimseye sevap vermek çirkin bir iştir. Onun müstahak olduğu şey devamlılık üzere ateşte kalmasıdır. Hal böyle olunca Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şefaatiyle o kimse ateşten nasıl çıkar?”
Şerhu’l-Usul 688
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in hadisinde görüldüğü gibi, büyük günah sahiplerine şefaat edilmesi anlatılıyor. Hadisi reddeden Cubai ise büyük günah sahibine sevap verileceğini ve bunun çirkin olduğunu söylüyor. Günahkâr bir kimsenin günahının bağışlanması ayrı şey şefaatle günahının sevaba çevrilmesi ayrı şeydir. Mutezilenin ayağının kayıp dalalet çukuruna düşmesinin sebebi, büyük günah sahibi kimselerin, ondan tevbe etmeden ölürse ebediyen ateşte olduğunu; diğer hususlardaki iman ve amellerinin ona fayda vermeyeceği iddia etmelerindendir.
Ehli sünnet ise hariciler ve mutezilenin tam tersine büyük günah sahibi kimseler tevbe etmeden ölürlerse, onların Allah’ın meşietinde olduğunu dilerse affedeceğine dilerse azap edeceğine inanmaktadırlar. Biraz önce zikredilen hadis ise Ehli sünnetin bu görüşüne açık bir delildir.
Mutezilenin şefaati reddederken delil olarak zikredip tutunduğu ayetler, kıyamet günü gerçekleşecek şefaati ispat eden ayetlerden ayrı ayetlerdir. Mutezile ise onlara karşı tam bir körlük içindedir. O ayetlerden bir kaç tanesini burada zikredelim.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“O’nun izni olmadan kendisinin katında kim şefaat edebilir?..” Bakara 255
“Allah’tan gayrı dua ettikleri şeyler, şefaat etmeye sahip değillerdir! Ancak bilerek hakka şahitlik edenler bundan müstesnadır.” Zuhruf 86
“O gün Rahmânın izin verip sözünden hoşnut olduğu kimselerden başkasının şefaati fayda vermez!”
Ta-Ha 109
Bu ve benzeri şefaati ispat eden ayetler Kur’an’da çoktur. Onlardan bazısını şefaatin delilleri kısmında zikrettik.
Şefaati nefyeden ayetlere gelince, selefin onlardan anladığı Mutezilenin anladığının tam tersinedir. Bunun izahı şöyledir:
Mezkur ayetlerde nefyedilen şefaat ile kastedilen müşrik ve Kâfirlerin umduğu kendilerini Allah’ın elim azabından kurtarıcı şefaattir. Onların bu zannını Allah-u Teâlâ şöyle beyan ediyor:
“Onlar Allah’ı bırakıp kendilerine ne zarar ne de fayda vermeyecek şeylere tapıyorlar ve: ‘Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir!’ diyorlar.”
Yûnus 18
Bunlara Allah’ın sevip kendisinden şefaat etmek üzere razı olduğu hiç kimse şefaat etmeyecektir. Kendilerinin tazim edip şefaatini umduğu kimselerin şefaati de fayda vermeyecektir.
Bu hususta Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Sizi şu yakıcı ateşe sürükleyen nedir? Dediler ki: Biz namaz kılanlardan olmadık. Yoksula da yedirmezdik. Boş şeylere dalanlarla beraber dalardık. Ceza gününü yalanlardık. İşte böyle iken ölüm bize gelip çattı. Artık onlara şefaatçilerin şefaati fayda vermez!”
Müddessir 42, 48
“Onlar ve azgınlar tepe takla cehenneme atılırlar. İblisin bütün askerleri de. Onlar orada (tazim ettikleri evliyalarıyla) çekişerek derler ki:
−Vallahi biz apaçık sapıklık içindeymişiz. Çünkü sizi Âlemlerin Rabb’ine denk tutuyorduk. Bizi o suçlulardan başkası saptırmadı. Şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var. Ne de candan bir dostumuz.”
Şuara 94, 101
Öte yandan Mutezilenin kullandığı:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in:
“İnsanların arasını bozmak için söz taşıyan, devamlı içki içen, babasına ve annesine asi olan kimseler cennete giremez!” vb. hadislere gelince Ehlisünnetin bu gibi hadislere bir kaç yönden izahı vardır.
Onlardan bir tanesini burada zikretmekte yarar görüyorum:
“Bu gibilerinin cezası cennete girmemektir! Ancak Allah-u Teâlâ kerem edip onları bağışlar ve cennetine kor. Çünkü Allah Müslüman olarak ölen hiç kimseyi ateşte ebedi olarak bırakmayacaktır
Buna Allah’ın:
“Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz! Bundan başka her şeyi dilediğine bağışlar...”
Nisâ 116
“Bir zaman gelir ki, Kâfirler keşke Müslüman olsaydık diye arzu ederler.”
Hicr 2
Ayetlerinin tefsirinde anlatılan ifadeler şahitlik eder. İbni Cerir tefsirinde rivayet ettiğine göre, İbni Abbas ve Enes (Radiyallahu Anhum) bu ayeti şöyle tefsir etmişlerdir:
“Allah günah sahibi kimseleri müşriklerle beraber ateşte hapsedince, müşrikler mü’minlere:
‘Dünyada iken Allah’a ibadet etmeniz sizden hiç bir şeyi gidermedi’ derler. Bu söz Allah’ı kızdırır, akabinde rahmeti ve fazlı ile mü’minleri oradan çıkarır da cennete kor. İşte bu anda Kâfirler:
‘...Keşke Müslüman olsaydık!’ diye temenni ederler.”
İbni Cerir 14/3, 4, İbni Kesir, 4/442, 443, Tefsiri İbni Atiyye 8/280
3) Ehli Sünnetin İspat Ettiği Şefaat
Ehlisünnetin ispat ettiği şefaate gelince onun şartları vardır:
a) Allah’ın şefaatçiye şefaat için izin verilmesi.
“O’nun izni olmadan kendisinin katında kim şefaat edebilir?”
Bakara 255
“O’nun izni olmadan hiç kimse şefaat edemez!..”
Yûnus 3
b) Allah’ın şefaat olunacak kimseden razı olması.
“Göklerde nice melekler var ki, onların şefaati hiçbir fayda vermez. Ancak Allah’ın dilediği ve razı olduğu kimseye izin verdikten sonra olursa (bu müstesnadır)!”
Necm 26
“Allah’ın razı olup izin verdiğinden başkasına şefaat edemezler ve onlar, O’nun korkusunda titrerler.”
Enbiyâ 28
Şefaat Talebi İçin Allah’tan Gayrına Dua Edilmez!
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den yahut başkalarından:
−Bana şefaat ya Rasulallah! Bana şefaat et ey filanca! Gibi ifadelerle şefaat talep edilmesi doğru değildir.
Ancak bir kimse:
−Ey Allah’ım! Rasulünü benim hakkımda şefaatçi et der dua ederse bu müstesnadır, bu caizdir. Bunun delili ise Osman bin Hanif (Radiyallahu Anh)’ın rivayet ettiği hadiste şöyle demiştir:
“Gözleri görmeyen bir adam Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e geldi ve:
−Bana şifa vermesi için Allah’a dua et dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Dilersen dua ederim ama istersen sabret! Sabretmen senin için daha hayırlıdır!’ buyurdu.
Adam:
−Allah’a dua et dedi.
Osman bin Hanif (Radiyallahu Anh) dedi ki:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona abdest almasını, abdestini güzel yapmasını ve şöyle dua etmesini emretti:
−‘Ey Allah’ım! Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i benim hakkımda şefaatçi et!’ dedi.”
Tirmizi 3811, İbni Mace 1385, Ahmed 4/138
Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen |