1.Doğal Halüsinasyon Bitkisi Peyote Otu
Kızılderililerin şaman ritüeli olan Pow Wow etkinliği kendi kabilelerinde rüya gören ya da şaman anlamına gelirken "o rüya görür o hayal eder" diye de anlamlaştırılmıştır. Kızılderililer toplu kutlamalarda geleneksel giysilerle dans ederek gerçekleştirdikleri Pow Wow törenlerinde, müziğin etkisiyle ruhani güçlerle iletişime geçtiklerine inanmaktadırlar. Şarkıların bu törenlerde yeri çok önemliyken, müziğin kutsallığını kabul ederek iç benliklerinden çıkan şarkılara inanmaktadırlar (şarkılar dua niteliği taşımakta ve her kelimesine inanmaktadırlar). "Rüya şarkıları" veya "halüsinasyon şarkıları" olarak da bilinen şarkıların yaratılması için Peyote diye bilinen kaktüs sularının kullanılması gerekmektedir (Jimson Otu da denilmektedir).
Peyote, Kızılderili kabilelerin tedavi amacıyla kullandığı meskalin (halüsinasyona sebep olan madde içeren bir alkaloiddir) içeren bir kaktüstür. Yetiştirme süresi 5 ile 15 yıla kadar uzanırken kafa yapma süresi de o kadar uzundur. Peyote, içinde bulundurduğu meskalin sayesinde manevi güce ulaşmak için Kızılderililer tarafından sıkça (törenleri, tedavileri) kullanılmıştır. Dünya üzerindeki en etkili ve doğal halüsinasyon etkisine sahip olan Peyote Otu, bir doz alındıktan 1 saat sonra etkisini gösterirken etkisi 12 saate kadar sürmektedir. Kurutulmuş olarak alındığında dalgınlık, hayal ve kabus görülmesine neden olan Peyote birçok kültürde beyni keşfetmek ve kendi gerçekliğine ulaşmak (beyne, hayal kurup kendi gerçeklerine inanma sonucu mutluluğa da ulaşırsın mantığını vermektedir, içenlerin yalancısıyız) için kullanılmaktadır. Bitki Kuzey Amerika'da yaygınken Meksika'da fazlasıyla yetişmektedir. Hatta Meksika'nın yerlilerine ait kültürlerin çoğunda 7 yaşına giren erkek çocuğa peyote otu yedirilerek üçüncü gözü (beyin gözü) açıldığına inanılmaktadır. Bu inanç çok eskilere dayanırken nesilden nesile de aktarılmaktadır.
19th January 2013, Cansu Altaş tarafından yayınlandı
2.hakkinda bilgi icerdigi saviyla eksi sozluk'un erisimin engellenmesine neden olan binlerce bitkiden binlerce kimyasaldan sadece biri. sozluk sitelerinde bahsi gecerken insanlarin agzinin suyunun akmasina sebebiyet verecek seyler yazilmamasi gereken bisey.
kerizettin troleybus 0.3026.05.2006 21:31
2.Boru Otu 0.9028.11.2006 22:23
* kontrol edilemeyen histerik kahkahalar.
* objelere dönüşme hissi (mum, sandalye, sebze, herşey..)
* üst üste gelen gerçeklikler. aynı anda birden fazla mekanda bulunma hissi.
* vücut ya da kimlik kayboluşu hissi.
* 2 boyutlu dünyaya giriş.
* geçmişten mekanları ziyaret etmek.
* garip fiziksel hisler. çekiliyor, ya da çevirilip bükülüyor gibi hissetmek
şeklinde ilginç etkileri olan hede. yalnız kendinize %100 güvenmiyorsanız ya da tek başınızaysanız kesinlikle denememeniz lazım. sırtınızda paraşüt olduğunu sanıp camdan atlamak, ya da duvardan geçebileceğinizi düşünmek mümkündür..
3.Tarsanı, gerçek ortamda belirli bir duyuma neden olabilecek / hiçbir uyarı yokken kişinin bunu duyumsadığına inanmasıdır. W Psikolojide bu tür varsanılar yanılsamalardan, yorumlamalardan ve normal kişilerin fizyolojik var sanılarından ayrı tanımlanır. Yanılsamalar gerçek duyumsal verilerin çarpıtılmasıdır; kişinin trenin sesini bir ezgi gibi algılaması buna Örnektir. Yorumlamada kişi gerçek duyumsal verilere dayanan, ama yanlış olabilen kanılara varır; örneğin herhangi bir seslenmeyi kendine yönelikmiş gibi yorumlar. Normal kişi-lerin fizyolojik varsanılarının en iyi örneği ise rüyalardır. Buna karşılık insanın bilinçliyken yaşadığı kaybolmayan varsanılar, genellikle gerçekten var olup olmadığıyla ilgilenmediği ruhsal-duyumsal olgulardır. Varsanılar iki grupta toplanabilir. Birinci grupta ruhsal ve duyumsal varsanılar yer alır. Bunlar belirgin duyumsal özellikler taşır ve herhangi bir duyuyla ilgili olabilir. Görme, işitme, koku, tat ve dokunma varsanıları bu gruba girer. İkinci grupta ruhsal varsanılar yer alır.
Bunlar kişinin varsam etkinliğini duyusal bir izlenim olarak değil, bir duygu ya da düşünce olarak yaşadığı var sanılardır. İçten gelen sesler, düşüncenin yankılanması buna örnektir. Ruhsal varsanıda varsam olgusunun temel özelliği olan duyularla algılama gerçekleşmediğinden bunlara yalancı varsam (pseudohalüsinasyon) adı da verilir. Bazı varsanılar ise belirli hastalıklarda görülür; örneğin kronik alkol ve kokain bağımlılarında hayvan görme (zoopsi) görsel bir varsanıdır. Varsam yaşayan kişilerin davranışları değişir. Vahşi hayvanlardan kaçmak, tehlikeli düşmanlardan korunmak, düşsel seslerle konuşmak, bakışları hareketsizleştirmek, kulağını uzatmak gibi davranışlar ortaya çıkar.Uykuya Dalarken Yaşanan Varsanılar Uykuya dalma sırasında yaşanan (hipnagojik) varsanılar gerçek uykuda görülen rüyalardan farklıdır. Bunlar genellikle görseldir, bazen ürkütücü olabilir. Normal kişilerde de özellikle sıkıntı ve gerginlik dönemlerinde sık sık ortaya çıkar. Uyku öncesi varsam yaşayan kişi bunun düşsel bir deneyim ya da kendisinin uyuklamakta olduğunu kabul etmez. Bu varsanılar anestezi sırasında ve bazı maddelerin etkisi altında da yaşanabilir.
Özellikle sıkıntılı kişilerde belirli bir hastalığın ön belirtisi olabilir. Benzer varsanılar uyanmadan hemen önce de görülebilir.Başta şizofreni olmak üzere akıl hastalıklarında en çok rastla-nan varsanılar işitseldir. Bu sesler hastaya yöneliktir, ondan söz eder, onun görüşlerini yansıtır ya da belirsiz bir nitelik taşır. Kişi bu sesleri dış ya da iç bir kaynağa bağlayabilir ve gerçek oh duğundan kuşku duymaz. İşitsel dışında görsel ve tat, koku ya da dokunmayla ilgili varsanılar da yaşayabilir.Özellikle işitsel varsanılar kişinin davranış ve duygulanımını büyük Ölçüde etkiler. Hasta endişelidir; yanıtları anlamsızdır; bir komut ya da gözleme uyumsuz tepkiler gösterir. Normal kişiler de telefonun çaldığını duyma ya da yanık kokusu alma gibi varsanılar yaşayabilir. Bunlara daha çok uykuya dalarken ya da uykudan uyanırken rastlanır.Varsanılar birçok ruhsal ve sinirsel hastalık sürecinde ortaya çıkabilir. Bilinç ya da düşünsel işlevlerde belirgin bir bozukluğun eşlik etmediği varsanılar, yorumlama yeteneği ve bilinçte belirgin bozuklukların görüldüğü gerçek varsanılardan ayrı tutulur. Histeride çok canlı ve ayrıntılı varsanılar yaşanabilir.
Halisinoz
HalÜsinoz birçok değişik anlamda kullanılan bir terimdir. Bunlar şöyle özetlenebilir:
• Kronik alkol bağımlılarmda görülen akut ruhsal sendrom. Üç Önemli belirtisi vardır: Bilincin açıklığı, ruhsal çöküntü bunaltı durumu, genellikle işitsel tipte ruhsal ve duyumsal bozukluklar.
• Varsanıların eşlik ettiği delirium.
• Yabancılık duygusuyla yaşanan bozukluk. Duygusal açıdan gerçek bir katılım olmadığından kişi yaşadığı olguya düşsel bir anlam yükler. Oysa varsam yaşadığında kişi bu bozukluğu gerçek sanır.• Beyin sapı lezyonlannda ortaya çıkan görsel tipte ruhsal ve duyumsal bozukluklar. Hastanın gözünün önünden bir film gibi hareket halinde insanlar, hayvanlar, renkli ve canlı görüntüler geçer. Hasta genellikle bunların bir görüntü olduğunun bilincindedir; ama çoğu kez bilinç düzeyinde bir bozukluk şaşırmasına yol açar ve halüsinoz varsanıya dönüşebilir.
« Bozuk Psikoloji Nelere Mal Oluyor | Normal cinsel yaşam sürdürülmeli »
Halüsinasyon gösteren bitkiler, yanılsamalar, fizyolojik yanılsamalar, halüsinasyon gösteren video, halüsinasyona neden olan bitkiler, halüsinasyon gösteren maddeler, halüsinasyon, halüsinasyon gösteren çay, halüsinoz, halüsinasyon gösteren otlar, halüsinasyon gösteren, halüsinasyon örnekleri, halüsinasyon çayı, halüsinasyon gösteren videolar, doğal yoldan halüsinasyon, Halüsinasyon bitkiler doğal tedavi, psikolojide duyum, görsel yanılsamalar, hayel gosteren otlar, halüsinasyon gösteren doğal bitkiler, DUYUM ALGI GÖRSELLER, doğal yollardan halüsinasyon, halüsinatif ilaçlar, halisilasyon gösteren çay, halüsinasyona neden olan ilaçlar
4.Pelin Otunun Yan Etkileri
Pelin otu bitkisi merkezi sinir sistemini etkileyen bileşenler içermektedir. Bu nedenle pelin otu çayı, yağı ve bu otla hazırlanan diğer ürünler çok dikkatli tüketilmelidir. Bitkinin aşırı tüketimi halüsinasyonlara, hatta ölüme yol açabilir. Pelin otu çayı az olarak tüketilse dahi 3 haftadan uzun sürelerde düzenli olarak içilmemelidir. Bitkinin diğer yan etkileri arasında susuzluk, mide bulantısı, baş dönmesi, idrara çıkamama, mide krampları, kas ağrıları, uykusuzluk, uyuşma, zihin karışıklığı bulunmaktadır. Düzenli olarak ilaç kullananlar kesinlikle doktora danışmadan pelin otu tüketmemelidir. Gebelik ve emzirme döneminde kullanılmamalıdır.
En Ölümcül 10 Bitki
Bu bitkiler, bildiğiniz, insanları öldürüyor!
Tüm bitkiler avcılara karşı koruma amaçlı olarak bir miktar toksin içerirler (düşünün, elma çekirdeği bile bu toksinleri içeriyor). Bizim listemizdeki bitkilerde bulunan toksin oranı, bizi bazen saatler içerisinde öldürebilecek kadar yüksek dozda. Üzülerek söylüyoruz ki, bu bitkilerin kurbanları çoğunlukla çocuklarmış, çünkü bazıları o kadar lezzetli ve çekici görünüyor ki…
Bakalım aralarında bize tanıdık gelen bitkiler var mı?
Beyaz Yılankökü
Latince adı Ageratina Altissima olan beyaz yılankökü, Kuzey Amerika’da yetişen oldukça zehirli bir bitki. Beyaz çiçekleri açıldıktan sonra, küçük ve tüylü tohumları rüzgar etkisiyle etrafa dağılırlar. İçerdiği yüksek miktarda tremetol toksininin, insanları doğrudan değil fakat dolaylı olarak öldürdüğü bilinmektedir. Bu toksin, bitkiyle beslenen bir sığırın etine ve sütüne geçer ve bu sığırın etiyle veya sütüyle beslenen insanlarda, titreme, istifra etme ve ağır bağırsak ağrılarıyla ortaya çıkan bir zehirlenmeye sebep olmaktadır ve oldukça ölümcüldür. 19. yüzyıl başlarında Amerika’ya yerleşen binlerce Avrupalı göçmen, bu zehirden dolayı hayatlarını kaybettiler. Ayrıca Abraham Lincoln’un annesi Nancy Hanks’in de bu zehirden ölmüş olduğu söylenmektedir.
Katil Gözlü Bitki
Doğu ve Kuzey Amerika’da yetişen bu bitkinin adı, 1 cm çapındaki beyaz meyvesinin üzerindeki siyah lekenin adeta bir gözü andırmasından gelmektedir. Bu bitkinin tümü insan için zehirli olmakla birlikte en zehirli kısmı toksinlerin en yoğun olduğu meyvesidir. Meyvelerinin tatlı olması sebebiyle malesef bazı çocuk ölümlerine sebep olmuştur. Kalp kasları üzerinde ani olarak yatıştırıcı etkisi gösteren karsinojenik toksin içeren bu meyveler, kolaylıkla hızlı bir ölüme sebep olabilmektedirler.
Melek Boruları
Melek boruları, Brugmansia türlerine verilen genel isimdir. Anavatanı Güney Amerika’nın tropikal bölgeleri olup genel olarak tüm dünyada bulunmaktadırlar. Melek borusu, ismini trompet şeklindeki sarkık ve çok ince tüylerle kaplı çiçeklerinden almıştır. Çiçekleri farklı boyutlarda (14-50cm) ve beyaz, sarı, turuncu, pembe gibi farklı renklerde olabilir. Bitkinin tüm kısımları tropan alkaloidleri, skopolamin ve atropin gibi toksinler içermektedir. Çayı yapılarak halusinojenik olarak tüketilebilmektedir. Zehir seviyesinin bitkiden bitkiye farklılık göstermesi sebebiyle, ne miktarda toksin tüketilmiş olduğunu belirleyebilmek neredeyse imkansızdır. Buyüzden bir çok kullanıcı aşırı dozdan dolayı hayatını kaybetmiştir.
Kargabüken
Kargagözü, Baykuşgözü ve Kusmacevizi olarak da bilinen Kargabüken, orta boylu bir ağaç olup anavatanı Hindistan ve Güneydoğu Asya’dır. Yeşil portakala benzeyen meyvelerinde bulunan küçük tohumlar, zehirli alkaloidler olan strikinin ve brusin içermekte olup oldukça zehirlidirler. Bu toksinlerden 30mg almak bile omurgadaki sinirleri stimule edip kasılmalara yol açarak bir yetişkin için ölümcül olabilmektedir.
Porsuk
Anavatanı Avrupa, Kuzey Afrika ve Güneybatı Asya olan porsuğun tohumları yumuşak, kırmızı ve üzümsü bir kabukla kaplıdır. Bu kabuk kısmının, bitkinin zehirli olmayan tek kısmı olması, meyvenin kuşlar tarafından yenmesi halinde zehirlenmeksizin tohumları farklı yerlere taşıyabilmelerine olanak sağlamaktadır. Yaklaşık 50g dozda insan için ölümcül olup, semptompları arasında nefes darlığı, titreme, kasılma ve son olarak kalp durması görülmektedir.
Su Baldıranı
Su Baldıranı, Kuzey yarımkürenin ılıman bölgelerinde bulunan oldukça zehirli bir bitki grubuna verilen addır. Bu bitkilerin tamamında bulunan şemsiye biçimindeki küçük beyaz ve yeşil çiçekleri ayırt edicidir. Su Baldıranı insan için aşırı derecede zehirli olup Kuzey Amerika’nın en zehirli bitkisi olarak kabul edilmektdir. Nöbetlere sebep olan sikutoksin isimli bir toksin içermektedir. Bu zehir bitkinin tamamında bulunmakla beraber en çok kök kısmında yoğunlaşmıştır. Neredeyse anında gerçekleşen nöbetlerin yanısıra, mide bulantısı, kusma, karın ağrısı ve titreme de görülmektedir. Ölüm genellikle solunum durması veya ventriküler çırpınım ile birkaç saat içerisinde gerçekleşmektedir.
Kurtboğan
Boğan otu, kaplanboğan otu veya miğferotu olarak da bilinir. Kuzey yarımkürenin dağlık yörelerinde yetişmektedirler. Büyük miktarda Psödo akonitin denen bir alkaloid içermekte olup bu madde Japonya’daki Ainu halkı tarafından avlanma amacıyla oklarının ucuna sürülen bir zehirdir. Tüketilmesi durumunda miğde ve karında yanma görülmekte olup yüksek dozlarda, 2-6 saat içerisinde ölüm gerçekleşebilmektdir. 20ml kadarı yetişkin bir insanı öldürmeye yeter.
İlginç olarak, Kurtboğan mitolojide kurtadam/likantrofları uzaklaştırma özelliği göstermekte olup adını buradan almaktadır.
Abrus
Latince ismi Abrus precatorius olan ve argoda Abruz olarak adlandırılan Abrus, ağaçların ve çalıların etrafında dolanan ince ve uzun ömürlü bir sarmaşıktır. Hemen heryerde yetişebilen bu bitkinin anavatanı Endonezya’dır. Boncuk olarak kullanılan parlak kırmızı ve siyah renkli tohumlarıyla tanınırlar. Bitkinin içerdiği zehir (abrin), diğer bazı zehirli bitkilerde bulunan risin zehrine benzemekle beraber risinden yaklaşık 75 kat daha güçlüdür. Bazı durumlarda 3 mikrogram abrin yetişkin bir insanı öldürmek için yeterli olmaktadır. Tohumları boncuk olarak kullanmak bile oldukça tehlikelidir. Tohumların delinmesinde kullanılan matkaba parmaklarıyla dokunarak hayatlarını kaybetmiş insanlar olduğu bilinmektedir.
Güzel Avrat Otu
İtüzümü olarak da bilinen bitkinin anavatanı Avrupa, Kuzey Afrika ve Batı Asya’dır. Tropan alkaloidleri içeren bitki, sayıklama ve halüsinasyon başta olmak üzere, ses kaybı, ağız kuruması, baş ağrıları, titreme ve nefes darlığına sebep olmaktadır. Bitkinin tamamı zehirli olmakla beraber meyveleri, tatlı olmaları ve çocukların ilgisini çekmeleri sebebiyle daha tehlikelidir. 10-20 meyvesi veya sadece bir yaprağı, bir yetişkini öldürmeye yetmektedir.
Tuhaftır ki, Elizabeth döneminde (16. yy.) yaşamış olan atalarımız, bu bitkiyi günlük kozmetik rutinlerinin bir parçası olarak kullanıyorlardı. Bitki özsuyundan yapılan göz damlaları kullanarak gözbebeklerini büyütmeleri onları daha çekici hale getirmekteydi. O zamanda fazla bilgi sahibi olunmaması sebebiyle bazı kadınlar siyanit içmek veya kendilerini “kanatmak” yoluyla daha soluk ve yarısaydam bir deri rengine kavuşmakta ve bunun üzerine yüzlerini kurşun bazlı bir boya ile boyamaktaydılar.
Hintyağı Bitkisi
Hintyağı bitkisi, Akdeniz havzasının, Doğu Afrika ve Hindistan’nın yerlisi olsa da dekoratif amaçla yaygın olarak yetiştirilmektedir. Risin adlı toksin tüm bitkide bulunmakla beraber tohumlarda (hintyağının üretiminde kullanılan kısım) yoğunlaşmıştır. Tek bir tohum bir insanı iki gün içerisinde öldürmek için yeterlidir ve bu ölüm uzun, oldukça acı verici ve durdurulamaz bir şekilde gerçekleşmektedir. İlk semptomlar bir kaç saat içerisinde kendisini gösterir. Ağız ve boğazda yanma hissi, karın ağrısı, kanlı ishal ve kusma bu semptomlar arasındadır. Zehirlenme başladıktan sonra engellenmesi imkansızdır ve son olarak dehidrasyon sebebiyle ölüm gerçekleşir.
Bu tohumlara karşı en büyük hassasiyeti insanlar göstermektedir, zira 1-4 tohum ile yetişkin bir insan, 11 tohum ile bir köpek ve 80 tohum ile bir ördeği öldürmek mümkündür.