Nikahla ilgili Sorulara Cevaplar/İskenderpaşa

#1 von Mck Nakil.. ( Gast ) , 22.03.2014 11:03

SORU: İslâm dininin yasakladığı bir müessesede çalışan veya hırsızlık ve kumar gibi meşru olmayan bir yoldan kazanç sağlayan kimsenin eşi ne yapmalıdır?
CEVAP: Kurtuluş çaresini bulamazsa nasıl hareket etmelidir? “Meşru olmayan bir yoldan kazanç sağlayan kimsenin hanımı ne yapmalıdır” diyorsunuz. Önce, kocasına nasihat edip onu kötülükten kurtarmak için çalışmalıdır. Yola gelmezse hanımın özel ve meşru malı varsa ondan istifade etmeye gayret etmelidir. Bu da mümkün olmazsa kocasının kazandığı maldan istifade edip yiyebilir. Vebali de kocasına aittir. İnşaallah Allah'ın nezdinde mesul olmayacaktır.

SORU: Savaşa veya Avrupa'ya gidip dönmeyen ve ölümü ile hayatta olduğu hakkında hiç bilgi edinilemeyen kimsenin eşi ne yapacaktır?
CEVAP: Evlenebilir mi, yoksa bekleyecek mi? Bekleyecekse ne zamana kadar bekleyecektir? Hanefî ile Şafiî mezheplerine göre, bu durumda olan bir mefkudun eşi ancak mefkud (kaybolan kişi) un ölümü sabit olunca veya Şafiî mezhebine göre ömrü gelip geçtikten sonra hakimin hükmü ile, Hanefi mezhebine göre ise. en kuvvetli görüşe göre onun yaşında-kilerin çoğunun ölümü ile diğer bir görüşe göre de mefkud 120 yaşını doldurunca hayatla ilişkisi kesilir. Binaenaleyh yukarda belirttiğimiz gibi iki durumdan biri tahakkuk etmedikçe eşi evlenemez. Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre ise. mefkudun ölümü sabit olursa veya aradan dört sene geçtikten sonra hakim rnefkud ile eşini birbirinden ayırmak için hüküm verirse eşi evlenebilir.

SORU: Bazı kimseler Avrupa'ya yerleşmekte ve eşlerini perişan bir halde bırakmaktadırlar. Boşamaya yanaşılmadığı gibi nafaka da göndermemektedirler. Bu durum karşısında kadın ne yapabilir?
CEVAP: Hanefî ve Şafiî mezheplerine göre herhangi bir yolla getirilmesi mümkün ise onu yapar, yapacak başka bir şey yoktur. Maliki mezhebine göre ise bir sene veya daha fazla kaldığında eşi isterse mahkemeye başvurup zor durumda kaldığından boşanma davasını açar. Bunun üzerine memleketini terkeden kocanın yeri belli olmadığı takdirde hakim onları derhal birbirinden ayırır ve kadın iddet bitiminde evlenebilir. Yeri belli ise evine dönmesi veya eşini boşaması veya nafakasını göndermesi için emir çıkartır. Bu iş için kendisine bir süre tanınır. Koca bunlardan birisini yapmadığı takdirde hakim onları birbirinden ayırır.

SORU: Henüz baliğ olmamış bir çocuk, velisi tarafından birisiyle evlendirilirse, bilahare iki tarafın arası bozulduğunda çocuğun velisi akdettiği nikâhı feshedip çocuğun eşini boşayabilir mi?
CEVAP: Hanefî, Şafiî. Malikî mezheplerine göre baliğ olmayan kimsenin nikâhı velisi tarafından akdedilebilir. Fakat bundan sonra ne çocuk karısını boşayabilir ve ne de velisi onu boşayabilir. Hanbelî mezhebine göre ise çocuk mümeyyiz olduğu takdirde boşama selahiyetine haizdir.

SORU: İslâm dinine göre, evlilik açısından, hıristiyan, yahudi gibi kitap ehli ile mason ve komünist gibi müşrikler arasında dinen herhangi bir fark var mıdır?
CEVAP: İslâm dinine göre, İslâm dininin tümünü veya kesin bir tek hükmünü kabul etmeyip reddeden kimse müslüman değildir. Kur'ân-ı Kerîm, müşrikleri küfür ile vasıflandırırken, kitap ehlini de bu Tasfın kapsamına almış, yani onlar için de kâfir demiştir. Her iki grup da İslâm hududunun dışında olduklarından ebedî cezaya müstehaktırlar. Durum böyle olmakla birlikte kâfirler arasında da bir fark vardır. Mesela katil, cani, gaddar ve amansız bir din düşmanı olan fıravn ile küfürden başka bir suçu bulunmayan ve haddini de aşmayan bir kâfirin durumları arasında mutlaka fark vardır. Ebû Talip ile Ebû Leheb'in durumları bir olabilir mi? Elbette bir olamaz. Ebû Leheb Resûlüllah'ın tebliğini ve risâletini baltalamak için her türlü çareye başvurur ve Resûlullah'a eziyet etmeye çalışırken Ebû Talip. Resûlullah'a yardımcı olmuş, onu Kureyş'e ve diğer müşriklere karşı himaye etmiştir. Dolayısıyla hiçbir şeye inanmayan hayatında dinî bir inanca yer vermeyen bir insanla kitap ehli arasında da fark vardır. Bir çok bakımdan kitap ehli müslümanlara daha yakındırlar.
Buna birkaç misâl verelim:
1- Asrı Saadet'te müşrik olan Farisi devleti ile hiristiyan olan Rum Devleti arasında savaş patlak verdi. Bu sebeple müslümanlar, hiristiyan olan Rumların savaştan galip çıkmalarını arzu ediyorlardı. Mekke müşrikleri ise müşrik olan Farisilerin galip gelmesini arzu ediyorlardı. Fars müşrikleri savaşı kazanınca müslümanlar üzülmüş, öte yandan Mekke müşrikleri de sevinmişlerdi. Bunun üzerine Rum suresinin ilk ayetleri nazil oldu. Bu ayetlerde şimdi kitap ehli her ne kadar yenilmişlerse de ilerde galip geleceği belirtilerek müslümanların sevineceği müjdelenmektedir.
2- İslâm dininde müslümanların hiristiyan ve yahudi kadınlarla evlenmeleri caiz görülmüştür. Ancak müşrike kadınlarla evlenmek haram olmuştur.
3- Yine müşriklerin kestiklerinden yemek caiz olmadığı halde kitap ehlinin kestikleri müslümanlarca yenilebilınektedir. Kur'ân-ı Kerîm'in şu âyeti buna delil olarak gösterilebilir: "Bugün size temiz ve iyi şeyler helâl kılınmıştır. Kendilerine kitap verilen kimselerin yiyeceği size helâldir, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir ve inananlardan, namuslu hür kadınlar ve sizden önce kendilerine Kitap verilenlerden namuslu kadınlar -zina etmeksizin- gizli dost tutmaksızın namuslu bir biçimde mihirlerini verdiğiniz takdirde size helâldir. Kim inanmayı kabul etmezse, onun ameli boşa çıkmıştır ve o, ahirette kaybedenlerdendir".
Demek ki, kitap ehli müşriklere nisbetle müslümanlara daha yakındır. Ancak unutulmamalıdır ki her iki taraf da kâfir ve islâm düşmanıdırlar. İki taraf da İslâmı ve müslümanları yok etmek hususunda yarış içindedirler. Buna rağmen yukarda ifade etmeye çalıştığımız gibi kitap ehli olan yahudi ve hırıstiyanlar İslâm'ı ve müslümanları ortadan kaldırmak için bütün güçlerini harcamalarına rağmen, Allah'a ve dine inanmayan müşriklere itibarla müslümanlara daha yakındırlar. Çünkü Kitap ehli müslümanlara düşman bile olsalar Allah inancına sahiptirler, oysa komünist ve mason gibi kimselerin bu inançtan mahrum oldukları malumdur. Komünizm, dinin bir afyon olduğunu savunurken, masonlar da dinin ortadan kaldırılması gerektiğini savunmaktadırlar. Allah'a, dine ve dinin her türlü tezahürüne karşı çıktıklarını söyleyen masonlar bunu çeşitli kongre, bülten ve benzeri çalışmalarıyla ortaya koymuşlardır. 1913'teki Meşrik'i Azam bülteninde "Biz Allah'ı artık hayat gayesi olarak tanımayacağız. Biz bir gaye yarattık, o gaye de Allah değil, beşeriyettir" denilmektedir. Yine 1900 yılında icra edilen mason kongresinde "Asıl maksadımız dini kökten kazımaktır" denilmektedir. İslâm dinine göre komünist veya mason birisiyle evlenmek caiz değildir. Böyle bir evlilik varsa da mülgadır ve böylesi bir izdivaç hayatı meşru değildir.

SORU: İslâmda evlenmenin hükmü nedir?
CEVAP: İslâmda evlenmenin hükmü üç kısımdır: Vacip, sünnet ve mubahtır. 1- Bir kimsenin şehveti galebe çalıp günaha girmekten endişe ederse evlenmesi vaciptir. 2- Bir kimse şehvet hissine sahip olur. Fakat iradesi kuvvetli olduğundan günaha girmesi söz konusu olmazsa maddî durumu müsaid olduğu takdirde evlenmesi sünnettir. Peygamber (sa.) şöyle buyuruyor: "Ey gençler cemaatı! Sizden evlenmeye gücü yeten evlensin. Çünkü evlenmek gözü haramdan en çok çevirici ve ırzı en ziyade koruyucudur. Evlenmeye gücü yetme yen oruç tutsun. Çünkü oruç onun için şehvet kıncıdır". İmamı Şafiî (ra.) şöyle diyor: "İradesi kuvvetli olduğundan harama girmekten endişesi olmayan kimsenin evlenmeyip ibadetle meşgul olması daha iyidir. Çünkü Cenab-ı Allah Kur'ân-ı Ke-rîm'de Hz. Yahya'yı "Hasûr" -kadınlara karışmayan- kelimesiyle meth ve sena ediyor." 3- Bir kimse yaşlı veya cinsi iktidarı zayıf olursa evlenmesi mubah ise de evlenmemesi daha iyidir. Çünkü evlenme gereği olmadığı halde ağır bir yük altına girmiş olur.

SORU: Bir kimse evlenmek isterse önce ne yapmalıdır?
CEVAP: Bir kimse evlenmek isterse İslâm terbiyesini almış Kur'ân ve Sünnet'e bağlı bir kadınla evlenmek için çaba göstermelidir. Peygamber (sa.) şöyle buyuruyor: “Kadın dört şey için nikâhlanır; malı, güzelliği, soyu ve dinî için. Ama sen dindarı tercih et”.

SORU: Bir kimse evlenmek istediği kadına bakabilir mi?
CEVAP: Bir kimse bir kadınla evlenmek isterse ona bakması caiz olduğu gibi, aynı zamanda da sünnettir. Muğire bin Şif be bir kadına talib olur. Bunun üzerine Peygamber (sa.) kendisine "Ona bak. Çünkü aranızda sevginin devamına vesile olur" buyurur. Kendisiyle evlenilecek kadına bakmak sünnet olduğu gibi kadının da evleneceği erkeğe bakması sünnettir. Hazreti Ömer (ra.) "Kızlarınızı çehresi güzel olmayan kimselerle evlendirmeyiniz" buyuruyor. Birbiriyle evlenmeye namzet olanların, birbirini görmeden evlenmeleri doğru değildir. Çünkü her insanın ayrı bir huyu, bir fıtratı vardır. Simalar bir olmadığı gibi, huylar da bir değildir. Birisi bir şeyi sevdiği halde başkası onu sevmeyebilir. Birbirini görmeden bir araya gelip evlenenler kısa bir zamanda birbirlerinin hoşuna gitmeyebilecekleri için ayrılabilirler.

SORU: Evlilik çağına gelen kız babasının baba olarak ne yapması gerekir?
CEVAP: Evlilik çağına gelen kızın babasının baba olarak yapması gereken şey, kızı için Kur'ân ve sünnete bağlı bir koca arayıp bulmasıdır. Kur"an-ı Kerîm'de beyan buyurulduğu gibi; “Allah'ın Peygamberi Hazreti Şuayb (as.), kızını evlendirmek için Hz. Musa'ya teklif edip buyurdu ki: Benim yanımda sekiz yıl çalışmak üzere iki kızımdan birisini seninle evlendirmek istiyorum. Hz. Musa (as.) da bu teklifi uygun bulup kabul etti.” Yine Hazreti Ömer (ra.) kızı olan Hz. Hafsa için iyi bir koca bulmak gayesiyle önce Hz. Osman'a, sonra Hz. Ebûbekir'e (ra.) teklif etti. Büyük bir hikmet için Allah'ın kaderi bunları susturdu. Yapılan teklif için "evet" demediler. Sonra Hz. Peygamber'e (sa.) teklif vaki oldu. Peygamber (sa.) de kabul etti. Şayet Kur'ân ve Sünnet'e bağlı olmayan fasık bir kimse kıza istekli olursa, ne kadar zengin veya makamı ne kadar yüksek olursa olsun mutlaka menfî cevap vermek gerekir. Yoksa Allah'ın indinde sorumlu olup emanete hıyanet etmiş olur. Tâbiin'in büyüklerinden Said bin Müseyyeb'in "Rebâb" isminde saliha ve bilgin bir kızı vardı, zamanın hükümdarı AbdulMelik, oğlu Velid için bu kıza istekli oldu. Fakat Said bin Müseyyeb, o saliha kızını böyle bir zalime uygun görmedi ve talebini reddetti.

SORU: Bir kadın evlenmek istiyor. Ama adam karaktersiz olduğu için kendisiyle evlenmeye cesaret edemiyor. Evlenirken kadına boşanma yetkisini vermek mümkün müdür?
CEVAP: Bir kadın birisiyle evlenmek istiyor. Ama karaktersiz olduğundan kendisiyle evlenmeye cesaret edemediği için ihtiyaten boşanma yetkisine sahip olmak isterse Hanefî olan kimse şöyle yapsın Akit esnasında koca olacak kimseye; boşama yetkisi elimde olmak şartıyla kendimi seninle evlendiririm, desin. Adam da aynı minval üzere kabul etsin. Yani boşama yetkisi senin elinde olmak şartıyla seninle evlendim, desin. Akit böyle icra edildiği takdirde yetki kadına verilmiş olur. Ve istediği zaman da boşanabilir.

SORU: Sünni bir hanım alevi bir kimse ile evlenebilir mi?
CEVAP: Müslüman bir hanım ancak müslüman bir kimse ile evlenebileceğinden önce müslümanı tanıtmamız lazımdır. Müslüman, İslâm dininin bütün kesin hükümlerini kabul edip hiç birisini reddetmeyen kimsedir. Yani namaz, oruç, zekât, hac, abdest, gusül ve benzeri emirleriyle, kati, zina, içki, faiz ve benzeri nehiyleri kabul edip onlara inanan kimsedir. Ama zikredilen şeylerin tümünü veya bir kısmını kabul etmeyen kimse müslüman sayılmadığı gibi onunla evlenmek de caiz değildir. Evlenme vaki olduğu takdirde evlilik hayatı gayri meşrudur. Bunun adı ister sünni olsun, ister alevi olsun. Demek ki evlenmenin ölçüsü İslâm’dır. Maalesef bugün yurt içinde veya dışında birçok müslüman hanım, durumu sormadan ve İslâm'ın hükmünü öğrenmeden müslüman olmayan kimse ile evlenir ve kendini kıyamete kadar Allah'ın lanetine müstahak eder.

SORU: Müslüman bir kimse müslüman olmayan bir kadınla evlenebilir mi?
CEVAP: Müslüman olmayanlar iki kısımdır: 1-Ehli kitab: Hıristiyan ve Yahudi. 2- Ehli kitab olmayan: Mecusi, putperest, mason ve komünist gibi. Böyle bir kadın ile hiçbir surette evlenmek caiz değildir. Bu hususta ihtilâf yoktur. Kurân-ı Kerîm şöyle buyuruyor: "İman etmedikçe müşrike kadınlarla evlenmeyiniz." Ehli kitab -hıristiyan veya yahudi- olan bir kadınla evlenmek hususunda ise ihtilâf vardır. İbn Ömer (ra.) gibi bazı zevat ehli kitab ile müşrikler arasında fark yoktur. Hiç birisiyle evlenmenin caiz olmadığını söylüyorsa da Cumhur-ı ulema ehli kitab bir kadın ile evlenmek caizdir, diyor. Çünkü birçok sahabe ehli kitab olan kadınla evlenmişlerdir. Hz. Osman ve Huzeyfe gibi, Hz. Osman (ra.) Naile isminde Hıristiyan bir kadınla evlenmişti. Bu hanım bilahare İslâmiyete girdi. Yine Huzeyfe (ra.) (Medain) şehrinden yahudi bir kadınla evlenmişti ve bu kadın yahudi olarak yaşadı. Caiz olmasaydı elbette böyle zevatlar onlarla evlenmeyeceklerdi. Yalnız Şafiî mezhebine göre yahudi ve hıristiyan kadınla evlenebilmek için kadın yahudi ise onun uzak babalarının, mensup olduğu dini nesh eden Hz. İsa'nın dininden evvel o dine mensup olduğunun bilinmesi veya durumlarının belli olmaması, hıristiyan ise, uzak babalarının mensup olduğu dini nesh eden Hz. Muhammed'in dininden evvel o dine intisabı katî olarak bilinmesi gerekir. Görüldüğü gibi bu mezhebe göre Avrupa ve Amerika ve Türkiye'deki hıristiyan kadınlarla evlenmek caiz değildir. Çünkü bunların durumu belli değildir. Hanefî mezhebine göre mutlak surette hıristiyan ve yahudi kadınlarla evlenmek caizdir. Cumhuru ulemaya göre, ehli kitab olan kadınla evlenmek caiz ise de tenzihen mekruhtur.

SORU: Bir müslüman, Hıristiyan bir kadınla gayri müslimlerin şehadeti ile evlenirse caiz olur mu?
CEVAP: Müslümanlar birbiriyle evlenmek isterlerse şahitlerin müslüman olmaları şarttır. Hıristiyan, mürted, komünist, mason ve İslâm'ı kabul etmeyen kimselerin şehadetiyle yapılan nikâh akdi sahih değildir. Fakat bir müslüman mesela Avrupa ve Amerika gibi bir yerde bulunur, hıristiyan bir kadınla hıristiyan iki şahidin şehadetiyle nikâhı kıyılırsa İmamı Âzam ile Ebû Yusuf a göre sahihtir. İmamı Şafiî, İmam Muhammed ve Züfer'e göre ise sahih değildir.

SORU: Kelime-i şahadeti getirmesini bilmeyen kimse ile evlenmek caiz midir?
CEVAP: Kelime-i şahadeti getirmesini bilmeyen kimse şayet öğrenmek için çalıştığı halde öğrenememiş fakat Allah, Peygamber ve bütün İslâm hükümlerine inanıyorsa müslümandır. Onunla evlenmekte beis yoktur. Ama öğrenmek için çalışmazsa müslüman sayılmadığından onunla evlenmek caiz değildir. Vaki olduğu takdirde evlilik hayatı gayri meşru'dur.

SORU: Memlekette bir adet vardır. Kızlarını karşılıklı olarak birbirine verip evlendirilir. Mesela Ali kız kardeşini Veli'ye Veli de kız kardeşini Ali'ye verir, bu cahiliyette yaygın ve haram olan nikâh al-şiğar değil midir?
CEVAP: Memlekette cari olan bu adet nikâh al-şiğar değildir. Çünkü bu minval üzere karşılıklı olarak birbirlerine kız vermek isteyen kimseler yaptıkları anlaşmayı nikâh akdi olmadan önce yaparlar. Nikâh akdi esnasında normal olarak mehri zikrediyorlar. Cahiliyette yaygın olan nikâh al-şiğar ise akid esnasında karşılıklı olarak verilen her kız diğeri için mehir olarak kabul edilerek kıyılan nikâhıdır. Nikâh al-şiğar üç mezhebe göre batıl, Hanefiye göre sahilidir. Bu şekilde nikâhı kıyılan kız için mihrül-misl lazımdır.
SORU: İslâm dininde kendileriyle evlenmek caiz olmayan kadınlar hangileridir?
CEVAP: Kendileriyle evlenmek caiz olmayan kadınlar iki kısımdır:
1 - Daimi surette haram olanlar,
2- Muvakkat olarak haram olanlar, Daimi surette haram olanlar da üç kısımdır:
1 - Neseb yoluyla,
2- Ridâ - süt emme- yoluyla,
3- Sıhriyet -evlilik- yoluyla.
Neseb yoluyla haram olan kadınlar şunlardır: Anne, nine, kız, torun, kızkardeş, kardeşin kızı, hala, teyze. Ridâ -süt emme- yoluyla haram olanlar da neseb yoluyla haram olanlar gibidir. Peygamber (sa.) şöyle buyuruyor: "Neseble haram olanlar, süt ile de haramdırlar." Yalnız sütanne, süt verdiği çocuğun babası ile kardeşlerine haram değildir. Sıhriyet yoluyla haram olanlar da şunlardır Kayın valide -zevcenin annesi ve ninesi- üvey kızı, üvey anne ve gelindir.
Muvakkat olarak haram olanlar da şunlardır:
1 - Başkasının nikâhı ve iddeti altında olan kadın.
2- Üç talâk ile boşandığı kadın. Çünkü böyle bir kadın ancak başka bir kocaya varır, o da vefat eder veya anlaşmazlık neticesinde birbirinden ayrılırlarsa iddet bittikten sonra eski kocasıyla evlenebilir.
3- Dört kadınla evli olan için dörtten fazla olan kadın.
4- Zevcenin neseb veya ridâ cihetiyle kız kardeşi, yani baldızı - kızı da onun gibidir-, halası ve teyzesidir. Fıkh'ın verdiği kural şudur Evlenmek istediği bir kadını erkek olarak düşünürsek, zevcesiyle evlenmesi caiz olmuyorsa zevcesi yanında bulunduğu müddetçe onunla da evlenemez.
5- Müslüman, hıristiyan ve yahudi dininden başka bir dine mensup olan veya dini olmayan kadındır

MUT’A NİKÂHIYLA İLGİLİ KONULAR

SORU Mut'a nikâhı ne demektir? İslâm dininde yeri, Mut'a nikahının hükmü nedir?
CEVAP: Mut'a nikâhı, ücret mukabilinde belli bir süre için kadınla evlenmektir. Câhiliyette mubah olduğu gibi İslâm'ın ilk gün lerinde de mubahtı. Sonra nesh edilip yürürlükten kaldırıldı. Tirmizî şöyle diyor: "Mut'a nikâhı İslâm'ın ilk günlerinde idi. Adam bir şehre gittiğinde kimse ile tanışmadığından orada kalacağı süre kadar bir kadınla evlenebilir. O da eşyasına bakar, muhafaza eder, işini düzene kordu." Mut'a nikâhının haram olduğuna dair ittifak vardır. Rafiziler ile Şiîler hariç bütün ulema haram olduğunu kabul ediyor. İbnü Abbas, mut'a nikâhının uzun zaman nesh edilmediğini söylüyordu. Bilahare mensııh olduğunu kabul ederek ilân etti. Bir gün İbn al-Zubeyr ile İbn Abbas arasında mut'a nikâhı hususunda ihtilaf oldu. İbnü Zübeyr. İbn Abbas'a ta'rizen: "Ne oldu, bazı kimselerin gözü kör olduğu gibi basireti de kapandı. Mut'a nikâhının Resûlullah'ın mut'a nikâhına cevaz verdiğini gördüm" dedi. Bundan anlaşılıyor ki İbn Abbas neshden habersizdi, nesh durumunu öğrenince görüşünden döndü. Said bin Cübeyr'den şöyle rivayet edilmiştir "İbn Abbas bir gün bir hutbe okudu, dedi ki Mut'a nikâhı leş, kan ve domuz eti gibidir".

NİKAHLA İLGİLİ ÇEŞİTLİ KONULAR

SORU: Belediye memuru tarafından kıyılan nikâh dinen mu'teber midir?
CEVAP: Üç mezhebe göre nikâhın sahih olabilmesi için akitte kadının velisi bulunması gerekir. Yani icab'ın veli veya vekili tarafından olması lazımdır. Peygamber (sa.) şöyle buyuruyor: "Veli ve iki şahidi bulunan nikâhtan başka nikâh yoktur." (Yani muteber değildir). Belediye nikâhında ise veliye yer verilmiyor. Çünkü belediye memuru önce geline, sonra damada hitaben der ki Filan adamı veya hanımı eş olarak kabul ediyor musun? Onların da "evet" şeklindeki cevaplarını aldıktan sonra nikâhı ilân ediyor. Görüldüğü gibi Belediye nikâhında velinin hiç rolü yoktur. Bunun için üç mezhebe göre Belediye tarafından nikâhı kıyıldıktan sonra İslâm'a uygun bir şekilde yeni bir nikâh kıydırması tavsiye edilir. Yoksa dinen nikâhı vardır, denilemez. Hanefî mezhebine gelince nikâhın sahih olabilmesi için velinin bulunması şart değildir. Fakat akit, siğanın her iki tarafı -icab ve kabul-maziyi (geçmişi) ifade etmesi gerekir. Yani nikâh memuru; sen falan adamı veya hanımı eş olarak kabul ediyor musun şeklinde değil; sen falan adamı veya hanımı eş olarak kabul ettin mi? dediği, onların da cevabı "evet"' olduğu takdirde nikâh sahih olur, yoksa sahih değildir. Ancak bugünün bazı İslâm hukukçuları "Kabul ediyorum" şeklindeki ifade "Kabul ettim" gibidir, diyor. Dinen nikâhın kıyılması hususunda ne imamın, ne Belediye memurunun rolü yoktur. Hanefî mezhebine göre kadın, iki şahid huzurunda koca olacak kimseye ben seninle evlendim. Koca da ben de seninle evlenmeyi kabul ettim deseler' nikâh kıyılmış olur. Şafiî mezhebinde ise zevce yerine veli, nikâhı kıyacaktır. Yalnız her önemli işin başında besmele, hamdele ve salvele getirmek sünnettir. Yoksa o iş bereketsiz olur.

SORU: Nikâh merasimini tertip etmek maksadıyla düğün salonu kiralayarak dost ve akrabaları toplayıp şenlik yapmak caiz midir?
CEVAP: Nikâh merasimi tertip etmek maksadıyla bir araya gelip şenlik etmekte beis yoktur. Hatta nikâhı şenlik ile ilan etmek sünnettir. Peygamber (sa.) şöyle buyurmuştur: "Nikâhı ilân edip def çalınız". Ancak erkek ile kadınların ayrı ayrı yerlerde olmaları gerekir. Bir yerde toplanıp şenlik etmek büyük bir vebaldir. Bu işe meydan veren kimse de büyük günaha girmiş olur.

SORU: Belediye nikâhı olmadan dinî kurallara uygun olarak kıyılan nikâh batıl olup, evlilik hayatı gayri meşru sayılır mı?
CEVAP: Resmî nikâh olmadan sadece dinî kurallara uygun olarak yapılan nikâh batıl sayılmaz. Çünkü Hanefî mezhebine göre nikâhın dört rüknü vardır:
1- Akit, 2- Koca. 3- Eş (zevce), 4- İki şahitdir.
Şafiî mezhebine göre ise yukarıda zikredilen rükünlerle beraber beşinci bir rükün daha vardır. O da zevcenin velisidir. Yani nikâhın zevcenin velisi tarafından kıyılması gerekir. Bu rükünler tahakkuk ettikten sonra nikâh sahih sayılır. Hayat gayri meşrudur denilmez. Ancak resmî nikâh yapmadan sadece dinî kurallara göre yapılan nikâha dayanarak yaşamak, çok sakıncalıdır. Her şeyden önce doğan çocuklar kanun nazarında gayri meşru sayıldığı için babanın ölümü vaki olduğu takdirde mirasdan mahrum kalacakları gibi zevce de mirasdan mahrum kalacaktır. Ve daha nice sosyal hakların kayıp olması söz konusudur. Al Fetâvâ, al Kâmiliye şöyle diyor Akile, bâliğa olan kızın evlenmesi için "Kadf'nın izni şart değildir. Bâliğa olmayan kızın durumu da böyledir.

SORU: Bir kimse şehvet ile kayın validesinin elini tutarsa eşi ona ebediyen haram olur diye söyleniyor. Bunun aslı var mıdır?
CEVAP: Bir kimse kayın validesinin elini tutar veya sıkarsa ve bu sebeple ikisinin veya birisinin şehvet hissi doğarsa Hanefi mezhebine göre zevcesi kendisine ebediyen haram olup, nikâhı gider. Şafiî mezhebine göre ise büyük bir vebal terettüp etmekle beraber nikâha bir halel gelmez.

SORU: Bir kimse bir kadının sütünü emmiş ise bu kadın kendisi için haram olur mu?
CEVAP: Bir kimse henüz iki yaşını tamamlamadan önce bir kadının sütünü emerse kadın kendisi için anne olduğu gibi kocası da baba olur. Hakiki çocuklarının durumu ne ise, onun durumu da aynıdır. Yani çocukları kendisine kardeş, annenin erkek kardeşi dayısı, kızkardeşi teyzesi, annesi de ninesi olur. Babanın da erkek kardeşi amcası, kızkardeşi halası... olur. Ancak Şafiî mezhebine göre beş defa emildiği takdirde ridanın -emmenin- hükmü tahakkuk eder. Hanefî mezhebine göre ise az da olsa bir defa ile sabit olur. Emme bir kişinin sözü ile sabit olmaz. Şafiî mezhebinde en az iki adil erkek veya dört hanımın şehadetiyle, Hanefî mezhebinde de iki erkeğin şehadetiyle veya bir erkek ile iki hanımın şehadetiyle sabit olur. Şayet bir kadın, falan efendi ile, falan hanıma süt verdim dese onun sözü muteber olmadığından söz konusu efendi ile hanım birbiriyle evlenebilirler. Ancak ihtiyaten evlenmemeleri daha iyi olur.

SORU: Bir kimse küfrü gerektiren bir söz söyler veya bir harekette bulunursa nikâhına bir zarar gelir mi?
CEVAP: Bir kimse küfrü gerektiren bir söz söyler veya bir harekette bulunsa; Hanefi mezhebine göre nikâhı bozulur, zevcesiyle arasındaki bağ kopar, tevbe edip İslâm'a döndüğü takdirde her iki taraf, isterse yeni bir nikâh ile birbiriyle evlenebilirler. Yoksa birbirinden ayrılmak mecburiyetindedirler. Şafiî mezhebine göre ise küfrü gerektiren söz veya hareket, henüz duhul (zevç ile zevcenin münasebeti) olmadan evvel olmuş ise Hanefî mezhebinde olduğu gibi nikâh fesh edilir. Yoksa iddetin bitimine kadar beklenir, bu müddet içerisinde tekrar İslâm'a dönerse nikâh devam eder, yoksa nikâh, riddet edildiği andan itibaren kalkmış olur.

SORU: Anadolu'nun birçok yerlerinde Cuma geceleri yatsı namazına müteakib camide nikâh tazeleme adeti vardır. Bunun İslâm'da yeri var mıdır?
CEVAP: Anadolu'nun birçok yerinde yapılan nikâh tazeleme meraseminde getirilen tevbe ve istiğfar iyi bir şey sayılır. Fakat nikâh tazeleme meselesi iki yönden şer'an uygun düşmez:
1- Nikâh tazeleme bir nikâh kıyılması olduğuna göre kocanın bizzat veya vekil ile nikâh kıyılmasında bulunması gerektiği gibi hanımın da bulunması gerekir. Koca hanımın vekâletini alırsa yine kâfi gelir. Halbuki nikâh tazelenmesinde bulunan cemaatın kahir ekseriyeti,'hanımın vekâletini almadan nikâh tazelemesini yapıyor.
2- Nikâhın kıyılmasında akd siğasını işitecek iki şahidin bulunması gerektiği halde camide yapılan nikâh tazelemesinde herkes imamı takip edip sözünü söylemekle meşgul olduğundan hiç kimse-başkasının sözünü işitmez ve böylece şer'î nikâh yapılmamış olur.

SORU: Müslüman olmayan bir karı-koca müslüman olurlarsa onlar için yeni bir nikâh gerekir mi?
CEVAP: Müslüman olmayan bir karı-koca müslüman olur--larsa birbirine mahrem olmamak şartıyla eski nikâh ile hayatlarını sürdürürler ve bu hususta hiçbir şeyle mükellef değildirler. Yalnız koca müslüman olur kadın da küfründe devam ederse bakılır Kitabiye yani hıristiyan veya yahudi ise yine eski .nikâhları devam eder. Aksi takdirde nikâhları fesh edilir. Ancak Şafiî mezhebinde iddet beklenir. Bu müddet zarfında İslâm'a girmek suretiyle kocasına tabi olmazsa nikâhları fesh olunur.

SORU: Mason ve komünist gibi İslâm'ın tamamını veya bir kısmını inkâr eden karı kocadan biri tevbe edip İslâm'a dönüş yapar, diğeri olduğu gibi kalırsa nikâh durumu nasıl olur?
CEVAP: Mason ve komünist gibi İslâm'ın tamamını veya bir kısmını inkâr eden kimse müslüman ve kitabî olmadığı için onunla evlenmek ve evliliği devam ettirmek caiz değildir. Evlilik hayatı da gayri meşrudur.

Mck Nakil..
zuletzt bearbeitet 22.03.2014 11:08 | Top

   

Fethullah Gülen'in, “Ege’de talebe hizmetini en güzel yapan O'dur” diye tarif ettiği 20 yıl önceki talebesi Münip Erdem, canlı
Müslüman Kızın Hiristiyan Biriyle evlenmesi Caizmidir?

Anfragen und Anregungen bitte direkt an tiav@hotmail.de adressieren. Vielen Dank!
Xobor Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen
Datenschutz