Evli çiftin biri vefat edince diğerinin, ölenin cenazesine bakması ve onu yıkaması konusunda bir ittifak bir de ihtilaf (iki faklı içtihat) vardır.
Karının kocasını yıkamasının caiz olduğunda ittifak vardır; delil ve gerekçesi de kadın iddet beklediği sürece nikah bağının devam etmesi ve bunun caiz olduğuna dair amel edilebilir hadislerin mevcut olmasıdır. Hz. Aişe, “Olan geri getirilebilse Hz. Peygamberi ben yıkardım, kimselere yıkatmazdım.” mealinde bir açıklama yapmıştır. Sahabeden başkalarının da benzer açıklamaları ve uygulamaları olmuştur.
Kocanın ölü karısını yıkamasının caiz olduğu hükmü müçtehitlerin çoğunluğuna aittir. Peygamberimiz (asm), Hz. Aişe’ye “Sen benden önce ölürsen, seni ben yıkarım.” buyurmuştur. Bu konuda başka hadisler ve sahabe uygulamaları da vardır.
Ancak Hanefîler, erkeğin ölen eşini yıkayamayacağı görüşündedirler.
Dünya hayatına dair özellikle hukuki konuların çözüme kavuşabilmesi için, zevcenin ölümüyle evliliğin sona ermesi gerekmektedir.
Nisa suresi 12. ve Rad suresi 23. ayetlerinde geçen “ezvâc” kelimesinin, evlilik süresi içindeki beraberliğe izafeten kullanıldığı düşünülmektedir.
Tur suresinin 21. ayetinde, cennette iman edenlerin yanına eşlerinin dahil edileceği ifadesi de bu durumu desteklemektedir. Çünkü ayette zikredilen “الحقنا” fiili, “bir şeye sonradan katılmak / dahil olmak” manasına gelmektedir.
Soruda ifade edildiği şekliyle, evlilik, eşin / kadının ölümüyle hukuken sona ermeyecek olsaydı, Hz. Osman’ın, Peygamberimizin (asm) kızlarıyla evliliği mümkün olmazdı. Zira iki kız kardeşin aynı anda bir kişinin nikahı altında bulunması caiz değildir.
Aynı şekilde, miras hükümlerinin uygulanabilmesi için evliliğin ölümle beraber hukuken son bulması gerekmektedir.
Ayrıca herhangi bir konuda mezhepler arası meydana gelen ihtilafların, -indi yorumlarla değil- farklı delillere istinaden ortaya çıktığı göz ardı edilmemelidir.
Dolayısıyla meseleyi bu çerçevede değerlendirmek yerinde olacaktır.
Vefat eden kadının cenazesini kocasının yıkamasının caiz olduğu söyleyen alimlerin delilleri özetle şöyledir:
1. Soruda mealleri verilen ayetlerdir.
2. Peygamberimiz (asm) bir defasında Aişe validemize şöyle demiştir: “Sen benden önce ölürsen seni yıkar, sonra da kefenlerim…” (Müsned, 6/228; İbn Mace, Cenaiz, 9)
3. Hz. Fatıma validemiz vefat ettiğinde kocası Hz. Ali onu yıkamış ve sahabeden herhangi bir itiraz olmamıştır. (Hâkim, Müstedrek, 3/179)
Sonuç olarak, Hanefiler dışındaki mezheplere göre, bir kadın kocasının cenazesini yıkayabileceği gibi koca da karısının cenazesini yıkayabilir.
Hanefilere göre ise, kadın kocasının cenazesini yıkayabilir, ancak koca karısının cenazesini yıkayamaz:
1. Kadın vefat edince, artık onun hanımı sayılmaz. Eğer vefat eden kadın o adamın hanımı sayılsaydı, onun ölümünden sonra o kocanın, "ancak zevceleri müstesna..." (Müminun, 23/6) mealindeki ayetten dolayı, o kadınla cinsî münasebette bulunması helal olurdu. Eşi vefat edince karı-kocalık helal olmadığına göre, onu yıkaması da helal olmaması gerekir.
Zira bu yıkama helal olsaydı, o kadına bakmasının helal olmasıyla sabit olurdu ki bu Hz. Peygamber (asm)'in, "Zevcenden başka diğer kadınlardan gözünü yum." hadisinden dolayı batıldır.
Erkek Karısının Cenazısını Yıjayabilir mi?
2. Hanefiler, Hz. Ali’nin Fatıma’yı yıkamasını onlara özel bir durum olarak nitelemiş, Peygamberimizin (asm) Aişe validemizi yıkayacağını söylemesini de bir başkasına yıkattıracağı şeklinde yorumlamışlardır. (bk. Serahsi, Mebsût, 2/71 vd.)
Buna göre, soruda zikredilen ayetlerde ölmüş karıya “zevce” denmesi, hakikat ve mecaz olarak anlaşılmaya müsaittir. Mecaz olduğunda daha önceki durum kastedilerek “karısı (zevcesi” denmiş olmaktadır.
Özetle, alimlerin çoğunluğuna göre, karı ve kocadan birinin vefatı ile nikah bağının sona ermesinin kısmî olduğu anlaşılmaktadır; bazı konularda nikah bağı yok gibi hükümler vardır, yıkama, bakma gibi konularda ise nikah bağı devam etmektedir ve bu hadislerden anlaşılmaktadır.