Vakia Süresi Meal Ve Tefsiri 1-40

#1 von HMCK ( Gast ) , 13.05.2022 07:13

Vakia Süresi Meal Ve Tefsiri 1-40

اُو۬لٰٓئِكَ الْمُقَرَّبُونَۚ ﴿١١﴾
11: İşte bunlar “mukarrabûn”; Allah’a en yakın kullardır.

ف۪ي جَنَّاتِ النَّع۪يمِ ﴿١٢﴾
12: Nimetlerle dopdolu cennetlerde olacaklardır.

ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ ﴿١٣﴾
13: Onların çoğu öncekilerden,

وَقَل۪يلٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ ﴿١٤﴾
14: Birazı da sonrakilerden!

عَلٰى سُرُرٍ مَوْضُونَةٍۙ ﴿١٥﴾
15: Mücevherlerle işlenip süslenmiş ve yan yana dizilmiş tahtlar üzerine kurulurlar.

مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِل۪ينَ ﴿١٦﴾
16: Orada birbirlerine muhabbetle bakarak karşılıklı otururlar.

يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَۙ ﴿١٧﴾
17: Etraflarında hiç yaşlanmayan gençler hizmet için âdeta per­vâne olur;

لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنْزِفُونَۙ ﴿١٩﴾
19: Bu şaraptan ötürü ne başları ağrır, ne de sarhoş olurlar.

وَفَاكِهَةٍ مِمَّا يَتَخَيَّرُونَۙ ﴿٢٠﴾
20: Beğendikleri türlü türlü meyvelerle…

وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَۜ ﴿٢١﴾
21: Canlarının çektiği kuş etleriyle…

وَحُورٌ ع۪ينٌۙ ﴿٢٢﴾
22: Bir de iri gözlü güzel yüzlü hûriler;

كَاَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ۬ الْمَكْنُونِۚ ﴿٢٣﴾
23: Sedeflerinde saklı inciler gibi!

جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿٢٤﴾
24: Dünyada yaptıkları güzel amellere bir mükâfat olarak.

لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْوًا وَلَا تَأْث۪يمًاۙ ﴿٢٥﴾
25: Orada ne bir boş, mânasız laf işitirler, ne de günaha sokacak bir söz.

اِلَّا ق۪يلًا سَلَامًا سَلَامًا ﴿٢٦﴾
26: Sadece, “Selâm size ey cennetlikler, selâm!” sözünü duyar­lar.
Tefsir
İmân-ı kâmil, sâlih ameller ve hayırlı işlerle Allah’a iyice yakınlaşmış bulanan “sâbikûn” zümresine “mukarrebûn” ünvanı verilir. Bunların çoğu daha önce gelip geçmiş ümmetlerden, az bir kısmı da sonraki ümmetlerden olacaktır. Çünkü önce gelip geçen peygamberlerin ve onlarla beraber hakkın mücâdelesini veren seçkin mü’minlerin bu zümreden olacağında şüphe yoktur. Aynı şekilde Resûlullah (s.a.s.)’in ve İslâm’ın yaşanıp tüm dünyaya yayılmasında çok büyük fedakârlıklar gösteren ashâb-ı kirâmın bu zümrenin içinde oldukları şüphesizdir. Nitekim âyet-i kerîmede: “Muhâcir ve ensardan iman, amel, Allah yolunda infak ve cihadda öne geçen ilkler” övülmektedir. (bk. Tevbe 9/100) Bir görüşe göre de bunların çoğu, İslâm’ın ilk devirlerinden, az bir kısmı ise son devirlerinden olacaktır. Her iki ihtimale göre de bizim o seçkin zümreye girebilmek için maddi-manevî gücümüzün son noktasına kadar Allah’ın dinini öğrenme, öğretme, yaşama ve yaşatma yolunda tarifi imkânsız bir cömertlik ve fedakârlıkla hareket etmemiz gerektiği anlaşılmaktadır. Sıradan bir kulluk ile değil “sâbikûn” grubuna girebilmek, “ashâb-ı meymene”den olabilmek bile zordur.
بِاَكْوَابٍ وَاَبَار۪يقَ وَكَأْسٍ مِنْ مَع۪ينٍۙ ﴿١٨﴾
27: O “ashâb-ı yemîn” ki, ne uğurlu ne mutlu insanlardır o “ashâ­b-ı yemin!”

وَاَصْحَابُ الْيَم۪ينِ مَٓا اَصْحَابُ الْيَم۪ينِۜ ﴿٢٧﴾
28: Onlar dikensiz, dalbastı kirazlar,

ف۪ي سِدْرٍ مَخْضُودٍۙ ﴿٢٨﴾28:
28.Onlar dikensiz, dalbastı kirazlar,

وَطَلْحٍ مَنْضُودٍۙ ﴿٢٩﴾
29: Dolgun salkımlı muzlar,

وَظِلٍّ مَمْدُودٍۙ ﴿٣٠﴾
30: Uzayıp yayılmış gölgeler,

وَمَٓاءٍ مَسْكُوبٍۙ ﴿٣١﴾
31: Çağlayarak akan sular,

وَفَاكِهَةٍ كَث۪يرَةٍۙ ﴿٣٢﴾
32: Bol bol meyveler arasında yaşarlar.

لَا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍۙ ﴿٣٣﴾
33: Ki o nimetler ne eksilip tükenir, ne de onlardan esirgenir.

وَفُرُشٍ مَرْفُوعَةٍۜ ﴿٣٤
34: Kabartılmış yüksek döşekler üzerine eşleriyle birlikte yasla­nırlar.

اِنَّٓا اَنْشَأْنَاهُنَّ اِنْشَٓاءًۙ ﴿٣٥﴾
35: Şüphesiz biz cennet kadınlarını yepyeni bir yaratılışla yarat­tık.

فَجَعَلْنَاهُنَّ اَبْكَارًاۙ ﴿٣٦﴾
36: Onları dâimî bâkireler kıldık.

عُرُبًا اَتْرَابًاۙ ﴿٣٧﴾
37: Eşlerine karşı sevgi dolu, âşık ve hep aynı yaşta.

لِاَصْحَابِ الْيَم۪ينِۜ۟ ﴿٣٨﴾
38: Bütün bunlar, “ashâb-ı yemîn” içindir.

ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ ﴿٣٩﴾
39: Onların birçoğu öncekilerdendir;

وَثُلَّةٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ ﴿٤٠﴾
40: Birçoğu da sonrakilerden!
Tefsir
Ashâb-ı yemîn denilen uğurlu, bahtlı mü’minlere verilecek nimetler de şöyle sıralanır:

❂ اَلسِّدْرُ (sidr), Arabistan kirazı, مَخْضُودٌ (mahdûd), dikenleri silinmiş, düzeltilmiş veya meyvesinin çokluğundan dolayı dalları basıp eğilmiş demektir. Buna göre cennetliklere hem dikenleri silinmiş, hem de dalları kirazlarla aşağıya eğilmiş Arabistan kirazı ikram edilecektir. Bunun yanında baştan aşağı meyve istifli muzlar vardır.

❂ Uzanmış, yayılmış, güneşin ortadan kaldıramadığı gölgeler; yüksekten durmadan dökülen akarsular, çağlayanlar; hiçbir zaman kesilmeyen, tükenmeyen, almak isteyenlere engel olunmayan, hiçbir şekilde yenmesi yasaklanmayan her türlüsünden bol bol meyveler.

❂ Eşlerine çok düşkün, aşk ve muhabbetle bağlı, hoşgörülü, iyi huylu, hep bir yaşta bâkire cennet hanımları. Burada bahsedilen hanımlar, iman ve sâlih amelleri dolayısıyla cenneti hak etmiş kadınlardır. Bu kadınlar, dünyada ne kadar yaşlanmış olursa olsunlar Allah onları gençleştirecek; cennete genç, güzel ve bâkire olarak gireceklerdir. Eğer kocaları cenneti hak etmiş mü’minler ise cennette onlarla birlikte olacaklardır. Şayet mü’min değillerse, bu mü’mine kadınları cenneti hak etmiş başka mü’min erkeklerle evlendirecektir.

Nitekim Ümmü Seleme (r.a.) bu kadınların kim olduğunu sorunca Resûlullah (s.a.s.):
“Bunlar dünya hayatında oldukça yaşlı, saçları ağarmış, gözleri aydınlıkta bile iyi seçemeyen, gözleri çapaklı kadınlardır. Allah Teâlâ yaşlı hallerinden sonra onları olgunlukları itibariyle aynı zamanda doğmuş ve birbirlerine yaşıt kadınlar olarak yaratacaktır” buyurmuştur. (Heysemî, Mecma‘u’z-zevâid, VI, 119)

HMCK
zuletzt bearbeitet 14.01.2024 04:06 | Top

   

Vakia Süresi Meal Ve Tefsiri 41-56
Vakia Süresi Meal Ve Tefsiri 1-10

  • Ähnliche Themen
    Antworten
    Zugriffe
    Letzter Beitrag
Anfragen und Anregungen bitte direkt an tiav@hotmail.de adressieren. Vielen Dank!
Xobor Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen
Datenschutz