Ğaşiye Süresi Meal Ve Tefsiri

#1 von HMCK ( Gast ) , 14.02.2022 07:27

Bismillâhirrahmânirrahîm Arapça Yazılışı بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Hakkında
Mekke döneminde inmiştir. 26 âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki “el-Gâşiye”kelimesinden almıştır. Ğâşiye, kaplayıp bürüyen demektir.
Ata nın İbni Abbas dan rivayetine göre Hz.Osman İbni Afan hakkında inmiştir.
Nuzül
Mushaftaki sıralamada seksen sekizinci, iniş sırasına göre altmış sekizinci sûredir. Zâriyât sûresinden sonra, Kehf sûresinden önce Mekke’de inmiştir.
Kurtubiye göre Medine de inmiştir..Medineyi münevverede bir münafığın bir hurma ağacı varmış,ansardan komşusunun evine doğru eğik durumda imiş.Rüzgar estiğin de bu ağaçtan koruk evine düşermiş.O da bunlardan yermiş.Bu durumu Rasülüllaha gelerek danışmış.Rasülüllah o münafığın bahcesini Hz.Osmana satın aldırtdı.Bunun üzerine bu ayet nazil oldu.Dahhaka göre ise Bu ayet Hz.Ebu Bekir hakkın da inmiştir.Kurtubi age XX17
Konusu
Sûrede cehennemliklerle cennetliklerin âhiretteki durumları tasvir edilmekte, Allah’ın varlığına dair deliller sıralanmakta, tebliğ yöntemi öğretilmektedir.
هَلْ اَتٰيكَ حَدٖيثُ الْغَاشِيَةِؕ ﴿١﴾
﴾1﴿ O kıyametin haberi sana geldi mi?
Tefsiri:
Kıyamet, dehşetiyle her şeyi kuşatıp sardığı için istiare yoluyla ona “kaplayan, bürüyen” anlamında gāşiye denmiştir (Zemahşerî, IV, 246). İbrâhim sûresinin 50. âyeti dikkate alınarak gāşiye kelimesinin “ateş” anlamına geldiği de söylenmiştir (Şevkânî, V, 499).

Müfessirler 2 ve 3. âyetlerde, zillet kaplayacağı ve yorgun bitkin düşeceği bildirilen “yüzler”le inkârcıların kastedildiğini söylemişlerdir. Onlar dünya hayatında büyüklük taslayıp inkâr bataklığına saplandıkları, müminleri küçümsedikleri, peygamberin davetini kabul etmeyi ve müminlerle eşit konumda bulunmayı kendilerine yediremedikleri için kıyamet gününde yüzlerini korku bürüyeceği; çektikleri sıkıntı ve cezadan dolayı bitkin bir halde bulunacakları ifade edilmektedir. 4. âyet inkârcıların gireceği cehennemin son derece sıcak ve kızgın olduğunu, 5. âyet ise orada kendilerine serinletici içecek yerine aşırı derecede sıcak sıvılar verileceğini bildirmektedir. 6-7. âyetlerde inkârcılara verilecek yiyeceğin kuru dikenden ibaret olacağı, ihtiyacı karşılamayıp çektikleri elem ve ıstırabın artmasından başka bir şeye yaramayacağı haber verilmektedir. Cehennemliklerin yiyecek ve içecekleri burada anlatılanlardan ibaret değildir. Meselâ Sâffât sûresinin 62, 67. âyetlerinde yiyecek olarak “zakkum ağacı”ndan, içecek olarak kaynar su karışımı bir sıvıdan; Muhammed sûresinin 15. âyetinde bağırsakları parçalayıcı bir içecekten, Hâkka sûresinin 36. âyetinde cehennemde yananların bedenlerinden akan sıvıdan söz edilmiştir. Bu örneklerde de görüldüğü üzere Kur’an’da, genellikle insanlarda belirli bir çağrışım yapması ve sonuçta bir korku ve kaygı uyandırıp günahlardan uzaklaşmaya teşvik etmesi için cehennem ve oradaki şartlar dünya hayatında korku, acı, nefret, tiksinti vb. duygular veren bazı olaylar, durumlar, maddeler için kullanılan kelimelerle, isimlerle anılmış, bu yönde tasvirler yapılmıştır. Ancak yeri geldikçe ifade edildiği gibi (meselâ bk. Mutaffifîn 83/22-28) âhiret hayatı gayb âleminden olduğu için orayla ilgili tasvirlerden mutlaka kelime ve sözlerin ifade ettiği dış mânayı anlamak ve böylece oradaki nimet veya sıkıntıların da dünyadakilerin aynısı olduğu gibi bir sonuca varmak gerekmez. Müminler bunlara inanır, mahiyetini ise Allah’ın bilgisine havale ederler; mahiyeti ne şekilde olursa olsun, son derece ağır olacağında kuşku bulunmayan uhrevî cezanın her türlüsünden kendilerini koruyacak olan bir inanç, ibadet ve ahlâka sahip olmak için çalışırlar. Sonuç olarak, Kur’ân-ı Kerîm’deki bu gibi tasvirlerin asıl amacının insanlarda böyle bir dindarlık duyarlılığını geliştirmek olduğu göz ardı edilmemelidir.
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ خَاشِعَةٌۙ ﴿٢﴾
﴾2﴿ O gün kimi yüzleri zillet kaplamıştır.
عَامِلَةٌ نَاصِبَةٌۙ ﴿٣﴾
﴾3﴿ Bitkin ve yorgun.
تَصْلٰى نَاراً حَامِيَةًۙ ﴿٤﴾
﴾4﴿ Kızgın bir ateşe girerler.
تُسْقٰى مِنْ عَيْنٍ اٰنِيَةٍؕ ﴿٥﴾
﴾5﴿ Kendilerine kaynar su pınarından içirilir.
لَيْسَ لَهُمْ طَعَامٌ اِلَّا مِنْ ضَرٖيعٍۙ ﴿٦﴾
﴾6﴿ Onlar için kuru, dikenli bir bitkiden başka yiyecek yoktur.
لَا يُسْمِنُ وَلَا يُغْنٖي مِنْ جُوعٍؕ ﴿٧﴾
﴾7﴿ O da ne besler ne de açlığı giderir.
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَاعِمَةٌۙ ﴿٨﴾
﴾8﴿ O gün kimi yüzler de mutludur.
لِسَعْيِهَا رَاضِيَةٌۙ ﴿٩﴾
﴾9﴿ Yaptıklarından dolayı memnundurlar.
فٖي جَنَّةٍ عَالِيَةٍۙ ﴿١٠﴾
﴾10﴿ Yüksek bir bahçededirler.
لَا تَسْمَعُ فٖيهَا لَاغِيَةًؕ ﴿١١﴾
﴾11﴿ Orada boş söz işitmezler.
Önceki âyetlerde cehennemliklerin durumu tasvir edildikten sonra burada da dünyada Allah’ın buyrukları doğrultusunda yaşayan müminler için hazırlanmış olan cennet nimetleri tasvir edilmektedir. 8. âyette mutluluktan parıldadığı bildirilen “yüzler”den maksat müminlerdir. Müminler dünyada yaptıkları güzel amellerin karşılığı olarak Allah’ın kendileri için hazırlamış olduğu cennet nimetlerine ermeleri sebebiyle sevinçli ve mutlu olurlar. Bu sebeple yüzleri güleç, parlak ve güzeldir. Nitekim başka bir âyette “ilâhî lütufların sevincini yüzlerinden okursun” (Mutaffifîn 83/24) buyurulmuştur. 9. âyet, müminlerin dünyada yaptıkları güzel amellerin karşılığı olarak âhirette eriştikleri nimetlerden hoşnut olduklarını ifade eder. 10. âyette zikredilen cennetin yüksekliği, maddî anlamda olabileceği gibi cennetin yüksek değerini de ifade edebilir. Çünkü bir hadîs-i kudsîde belirtildiği gibi orada canların çektiği, gözlerin zevk aldığı hatta bu dünyada gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve akıllara gelmeyen son derece güzel ve değerli nimetler vardır (Buhârî, “Tevhîd”, 35; Müslim, “Îmân”, 312; “Cennet”, 2-5). Müminlerin cennette duymayacakları belirtilen “boş söz”ü müfessirler “yalan, iftira, inkâr, küfür, asılsız yemin, çirkin söz vb.” anlamlarda yorumlamışlardır.
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt:5 Sayfa: 609-610
اَفَلَا يَنْظُرُونَ اِلَى الْاِبِلِ كَيْفَ خُلِقَتْࣞ ﴿١٧﴾
وَاِلَى السَّمَٓاءِ كَيْفَ رُفِعَتْࣞ ﴿١٨﴾
وَاِلَى الْجِبَالِ كَيْفَ نُصِبَتْࣞ ﴿١٩﴾
وَاِلَى الْاَرْضِ كَيْفَ سُطِحَتْࣞ ﴿٢٠﴾
﴾17-20﴿ Peki insanlar devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bakmazlar mı?
Muhatapların dikkatleri canlıların yaşamasına elverişli biçimde yaratılmış olan yeryüzüne çevrilip bazı örnekler verilerek içinde yaşadıkları kozmik ortamın iç anlamını ve sırlarını keşfetmeleri, bunlardan ibret almaları istenmektedir. Bu ve önceki âyetten ayrıca müslümanların dolaylı olarak zooloji, astronomi, jeoloji, tarih ve coğrafya gibi deneysel ve sosyal bilimlerle meşgul olmaya teşvik edildiği anlamı da çıkarılabilir. Çünkü burada istenen anlamları kavramak için böyle bir tabiat okumasına ihtiyaç vardır ve Kur’ân-ı Kerîm gerek burada gerekse başka birçok âyette muhatabını böyle bir tabiat keşfine çağırmaktadır. Bunlar yapıldığı takdirde hem Allah’ın üstün kudretinin izleri daha yakından ve sağlıklı müşahede edilmek suretiyle maksat hasıl olur hem de maddî dünyaya ait sağlam bilgiler edinildiği için ondan istifade etme imkânı artar ve böylece bu bilgilere sahip olanlar onları daha verimli ve yararlı olarak kullanma imkânını elde ederler (ayrıca bk. Elmalılı, VIII, 5786).Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt:5 Sayfa: 612
فَذَكِّرْ اِنَّـمَٓا اَنْتَ مُذَكِّرٌؕ ﴿٢١﴾
﴾21﴿ Artık sen öğüt ver, çünkü sen ancak bir uyarıcısın.
لَسْتَ عَلَيْهِمْ بِمُصَيْطِرٍۙ ﴿٢٢﴾
﴾22﴿ Onların üstünde egemen bir zorba değilsin.
اِلَّا مَنْ تَوَلّٰى وَكَفَرَۙ ﴿٢٣﴾
﴾23﴿ Ancak kim yüz çevirir ve inkâr ederse,
فَيُعَذِّبُهُ اللّٰهُ الْعَذَابَ الْاَكْبَرَؕ ﴿٢٤﴾
﴾24﴿ Allah onu en büyük azapla cezalandırır.
Allah Teâlâ resulüne, hiçbir baskı ve zorlamaya meydan vermeden insanları uyarmasını ve gerçekleri onlara yalnızca tebliğ etmesini emretmektedir. Çünkü iman ve ibadet ancak kişinin ikna olmasına, gönülden isteyip benimsemesine bağlıdır. Zor karşısında kalan kimsenin “inandım” demesi ve ibadet etmesi sadece bir aldatma ve durumu kurtarmadır. Bu yüzdendir ki muhtelif âyetlerde peygamberin görevinin insanları mutlaka hidayete erdirmek değil, sadece Allah’ın gönderdiği vahyi tebliğ etmek olduğu bildirilmiştir (meselâ bk. Âl-i İmrân 3/20; Nahl 16/82; Kasas 28/56; Şûrâ 42/48) ve bu son derece önemli, evrensel bir ilkedir. Bazı müfessirler bu âyetin neshedildiğini yani hükmünün kaldırıldığını söylemişlerse de bize göre bu görüş isabetli değildir. Meşrû savunma ve hakların korunması için savaş emri geldikten sonra da Hz. Peygamber inanmayanları imana zorlamamış, yalnızca topluma zarar verenleri, yıkıcı hareketlere kalkışan elebaşıları cezalandırmıştır. Bilinen tarihinde hiçbir zaman siyasî bir birlik ve devlet kuramamış olan Hicaz Araplarını siyasal bir birliğe kavuşturmak için ölüm kalım mücadelesinin verildiği bir ortamda yıkıcı hareketlere öncülük edenler gerektiği şekilde cezalandırılırken, kendi halinde yaşayanlara güvenli bir toplumsal, siyasal ve hukukî ortam hazırlanmıştır.

23-24. âyetlerde uyarıldıkları halde söz dinlemeyip inkâra devam edenleri, Allah’ın “en büyük azap” ile cezalandıracağı vurgulanmaktadır. Başka bir âyette de en büyük azabın âhiret azabı olduğu ifade edilmiştir (bk. Kalem 68/33).Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt:5 Sayfa: 612-613

HMCK
zuletzt bearbeitet 22.03.2022 06:26 | Top

   

Alak Süresi Meal Ve Tefsiri
İnşirah Süresi Meal Ve Tefsiri

Anfragen und Anregungen bitte direkt an tiav@hotmail.de adressieren. Vielen Dank!
Xobor Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen
Datenschutz