İmanın Şartları

#1 von Kurban , 17.02.2018 12:39

İMANIN ŞARTLARI



1 - Allah-u Teâlâ'ya İman:

Allah-u Teâlâ'nın her şeyin rabbi, meliki ve yaratıcısı olduğuna; yaratıkları tek başına yarattığı gibi onların hayatlarını düzenlemek için kanun koyma hakkının tek sahibi O olduğuna; namaz, oruç, dua, ummak, korkmak, küçüklüğünü kabul etmek, boyun eğmek, itaat etmek gibi bütün ibadetleri tek başına hak edenin O olduğuna; kemal sıfatlara sahip olduğuna, sıfatlarının hiçbirisinde bir eksiklik bulunmadığına ve mahlûkatın sıfatlarına benzemediğine, O’nun benzeri hiçbir şey olmadığına, her şeyi işiten ve bilen olduğuna kesin bir şekilde inanmaktır.



2 - Meleklere İman:

Meleklerin, Allah-u Teâlâ'nın nurdan yarattığı kullar olduğunu, onların Allah-u Teâlâ'nın vasfettiği gibi: "Saygın kullar, hiç durmadan gece gündüz tesbih eden, onlara emrettiği şeylerde Allah-u Teâlâ'ya isyan etmeyen, emredildiklerini yapan, Allah-u Teâlâ'nın kendilerine emrettiği görevlerini sürekli olarak devam ettiren nurani varlıklar olup insanın duyu organlarının hissettiği maddi bir cisim olmayan, insanlar gibi olma-yan, yemeyen, uyumayan, evlenmeyen, kendilerinde erkeklik ve dişilik olmayan" varlıklar olduklarını tasdik etmektir.

Kur’an’ı Kerim’de ve sahih sünnette (Cebrail, Mikail, İsrafil, Rıdvan, Malik gibi...) ismi zikredilenlere isimleriyle ve her biri kendisine has; arşı taşıma, koruma, yazma gibi özelliğe sahip olanlara ayrıntılı olarak iman gereklidir.

İsimleri zikredilmeyenlere ise; genel olarak iman etmek gerekir. Onların gerçek sayılarını Allah-u Teâlâ bilir. O’ndan başka hiç kimse onları saymaya güç yetiremez.



3-Allah-u Teâlâ'nın Kitaplarına İman:

Allah-u Teâlâ'nın nebi ve rasûllerine indirdiği kitaplara, bu kitaplardan bir kısmının ismini Allah-u Teâlâ'nın Kur’an’da isimlendirdiğine, bir kısmını ise isimlendirmediğine; yine Allah-u Teâlâ'nın Tevrat’ı, İncil’i, Zebur’u ve İbrahim ve Musa Aleyhisselam’a indirdiği sahifeleri Kur’an’la haber verdiğine; kendilerine başka kitaplar indirilip de bu konuda bize isimleri hakkında bilgi verilmeyen rasûller ve kitaplar olduğuna; Allah-u Teâlâ'nın bütün rasûlleri kavimlerine o kitapları tebliğ etmeleri için gönderdiğini haber verdiğine inanmamızdır.

Aynı şekilde Allah-u Teâlâ'nın bütün kitapları bir hak, bir nur, bir hidayet edici, Rububiyetinde, uluhiyetinde, isim ve sıfatların-da Allah-u Teâlâ’yı tevhid edici olarak indirdiğine, bunlara ters düşen hallerin insanların tahrifi ve yaptığı şeyler olduğuna inanmamız gerekmektedir.

Kur’an dışında bütün kitapların tahrif edildiğine, Kur’an’ın ise değiştirme, tahrif edilme ve bozulmak gibi hallerden Allah-u Teâlâ tarafından korunduğuna; Kur’anın Al-lah-u Teâlâ'nın indirdiği son kitap olduğuna, hükmünün kıyamete kadar tahrif edilmeksizin, değiştirilmeksizin ve bozulmaksızın kala-cağına; Allah-u Teâlâ'nın onu, bütün insanlara ve cinlere indirdiğine; onun emrettiğine tabi olunması, yasakladığından kaçınılması, haber verdiğinin tasdik olunması ve küçük, büyük her meselede sadece ona muhakeme olunması gerektiğine inanmamızdır.

Kur’an’dan önce indirilen kitaplara iman ise ancak onların Allah-u Teâlâ katından indirildikleri tahrifsiz hallerine iman etmektir. Yoksa tahrif edildikten sonraki ortaya konu-lan hallerine iman etmek değildir. Son ortaya konulan hallerinde bulunan meselelerden hiç-bir şeyin Allah-u Teâlâ katından olduğuna inanmayız. Bu konularda ancak Kur’an’ın ve Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem 'in açıkladıklarına iman ederiz.



4 - Allah-u Teâlâ'nın Nebi ve Rasûllerine İman Etmek:

Allah-u Teâlâ'nın, insanları yaşamlarında ve gidişatlarında doğruya iletmek için onlara rasûller gönderdiğini kesin bir şekilde tasdik etmektir.

Bu sebeple Allah-u Teâlâ'nın Kur’an’da ve Rasûlü’nün Sallallahu Aleyhi ve Sellem sünnetinde kendilerini isimlendirdiklerine ayrıntılı olarak inanmamız gerekmektedir.

Aynı şekilde Allah-u Teâlâ'nın onlardan başka nebi ve rasûller de gönderdiğine inanmalıyız. Onların gerçek sayılarını ve isimlerini ancak Allah-u Teâlâ bilir.



5 - Ahiret Gününe İman:

Allah-u Teâlâ'nın ve Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem 'in kendisinden haber verdiği; ölümden sonra olan kabir sorgusu, azabı ve mükâfatı, yeniden dirilme, haşr, iyiliklerin ve kötülüklerin yazıldığı sahifeler, hesap, mizan, sırat köprüsü, şefaat, cennet, cehennem gibi her şeye ve bunların hepsini Allah-u Teâlâ'nın oranın halkı için hazırladığına dair iman etmektir.



6 - Allah-u Teâlâ'nın Kazasına ve Hayrıyla ve Şerriyle Kaderine İman:

Allah-u Teâlâ, kulun kaza ve kader konusundaki imanını ancak şu dört şeye iman etmesi halinde kabul eder:

Birincisi: Allah-u Teâlâ'nın ezeli-kadim ilmine iman etmek. Zira Allah-u Teâlâ kullarının amellerini, o amelleri yapmalarından önce bildi ve onları Levh’il mahfuzda yazdı.

İkincisi: Allah-u Teâlâ'nın olmasını dilediği şeyin mutlaka olacağına, olmamasını dilediği şeyin ise mutlaka olmayacağına, gökler-de ve yerdeki hareketlerin ve sessizliklerin Allah-u Teâlâ'nın dilemesiyle olduğuna iman etmek.

Üçüncüsü: Bütün yaratıkları Allah-u Teâlâ'nın yoktan var ettiğine, kulların yaptıkları fiillerin hepsini Allah-u Teâlâ'nın yarattığına, Allah-u Teâlâ haricindeki her şeyin yaratılmış olduğuna, kâinattaki her şeyin Allah-u Teâlâ'nın takdiri ve yoktan var etmesiyle meydana geldiğine iman etmektir.

Dördüncüsü: Hayır ve şerrin Allah-u Teâlâ'nın takdiriyle meydana geldiğine, bu sebeple bir kula isabet eden bir şerrin başka-sına isabet edeceği halde bir hata sonucu ona isabet ettiğini zannetmeyerek veya ona isabet eden bir hayrın bir rastlantı ya da tesadüf sonucu ona isabet ettiğine inanmayarak kesin olarak iman etmektir.



Allah-u Teâlâ kader hakkında şöyle buyuruyor:

"Muhakkak ki biz, her şeyi bir kaderle yarattık. (Yarattığımız her şey; daha önce takdir edilip levh'il mahfuzda yazılmıştır.)" (Kamer: 49)

Muhakkak ki her şey Allah-u Teâlâ'nın kaza ve kaderiyledir. Kulların bütün fiillerini Allah-u Teâlâ yaratmıştır. Fakat insan yaptığını tamamen kendi isteğiyle ve serbest iradesiyle yapmaktadır. Bu sebeple Allah-u Teâlâ insanı yaptığı fiile göre hesaba çekecektir. Her kimin fiili hayır olursa onun için hayır, her kimin fiili şer olursa onun için şer olacak-tır.

Zira Allah-u Teâlâ insanda hayrı şerden, hakkı bâtıldan ayırt edebilme özelliği yarattı ve ona bunlardan birini seçme hürriyetini verdi.

Allah-u Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor:

"Muhakkak ki biz ona, (hak ve batıl) yolu gösterdik. Ya şükreder (mümin olur) ya da kafir olur." (İnsan: 3)

Allah-u Teâlâ'nın mülkünde meydana gelen her şey Allah-u Teâlâ'nın dilemesiyle ve iradesiyledir. Fakat Allah-u Teâlâ kulları için küfürden razı olmamış, onlara küfrü emret-memiş, bilakis onu kendilerine yasaklamıştır. Onlara sadece imanı emretmiş ve sadece imandan razı olmuştur.

Muhakkak ki Allah-u Teâlâ, yeryüzünde ne olduğunu ve ne olacağını bildi. O’nun ilminde bir değiştirme ve bir değiştirilme kesinlikle olmaz. Şüphesiz ki O her şeyi bilendir. Bir şey daha olmadan önce nasıl olacağını ve ne zaman olacağını bilir.

Allah-u Teâlâ'nın ilmi için geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zaman diye bir zaman kavramı yoktur. Zira her şeyin ilmi O’nun katındadır. Bu nedenle daha insanı yaratmadan önce onu yaratmasından sonra onun nasıl olacağını; iman mı edecek yoksa küfre mi girecek, iman üzere mi yoksa küfür üzere mi ölecek, bilir. Öyle ki Allah-u Teâlâ bu ilmini korunmuş kitabında (Levhi’l Mah-fuz’da) yazmıştır. Bu yazdığında ise asla değişme olmayacak ve her şey yazmış olduğu şekilde gerçekleşecektir.

Fakat Allah-u Teâlâ'nın Levh’il Mahfuzda yazması, kulu iman üzere ya da küfür üzere olmaya zorlaması manasında değildir. Çünkü Allah-u Teâlâ kula imanı seçme veya küfrü seçme hürriyeti vermiştir. Böylece onun bu seçimine göre onu hesaba çekecek ve onu ya cezalandıracak ya mükâfatlandıracaktır.

İnsan imanı veya küfrü ancak Allah-u Teâlâ'nın ona vermiş olduğu serbest iradesiyle seçer. Allah-u Teâlâ'nın kulların yaratılmalarından ölümlerine kadar olan fiillerini onları yaratmadan önce ve o fiilleri yapmalarından önce yazmış olması bu fiilleri yapmaya onları zorlamış olması manasına gelmez. Zira Allah-u Teâlâ her şeyi bilmektedir. Onun ilmi yeni bir ilim değildir. Allah-u Teâlâ'nın ilminde geçmiş, şimdiki ve gelecek zaman kavramı söz konusu değildir.

Allah-u Teâlâ'nın kulların amellerini onlar yapmadan önce bilmesi onları zorlayıcı bir ilim değildir. Levh’il Mahfuz’da yazması ise zamanı yaratan Allah-u Teâlâ’nın kullarıyla ilgili bildiğini yazması olup onları zorlayıcı bir yazı değildir.

Allah-u Teâlâ'nın istediği İslam ve imanı, hiç bir karışıklık, hiç bir kapalılık ve hiç bir çarptırma olmaksızın açık bir şekilde açıkla-dıktan ve bunun için gerekli şartları belirttik-ten sonra bir önceki gibi gerçekten çok önem-li olan bir başka mevzuya geçiyoruz.

Bu ise; mü’min bir kimsenin, Allah-u Teâlâ'ya mü’min ve Müslüman olarak kavu-şabilmesi için bu imanı ve İslam’ı nasıl muhafaza edeceğidi

 
Kurban
Beiträge: 1.001
Punkte: 651
Registriert am: 19.08.2010


   

Marifetname'den Cihanin yaratıcisinın alemde olan guzel sanatlarını düşünmeye sevk eden açık alametler
İman sahibini tecrübe

Anfragen und Anregungen bitte direkt an tiav@hotmail.de adressieren. Vielen Dank!
Xobor Einfach ein eigenes Xobor Forum erstellen
Datenschutz